Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1226 E. 2022/213 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1226
KARAR NO: 2022/213
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/1109
KARAR NO: 2021/651
DAVA TARİHİ: 25/09/2018
KARAR TARİHİ: 17/05/2021
DAVA: Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
KARAR TARİHİ: 23/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin demir çelik ve inşaat alanlarında faaliyet gösterdiğini, davacı şirketler arasında organik ve ticari bağ bulunduğunu, aynı zamanda davacı şirketlerin hepsi birbirlerinin borçlarına kefil olduğunu, dolayısıyla aralarında ekonomik bütünlük bulunduğunu, özellikle son dönemde ülkemiz ve diğer yabancı devletler arasındaki siyasi problemlerden kaynaklı döviz piyasalarında ciddi çalkantıların şirketleri olumsuz yönde etkilediğini, ülke genelindeki ekonomik ve siyasi problemler nedenleriyle davacı işletmelerde de ciddi finansal sıkıntılar ortaya çıktığını, nakit akışının bozulduğunu, özkaynaklar ile finansal döngü sağlanmaya çalışılmakla birlikte aynı zamanda sektör bazında yaşanan sıkıntılar, en nihayetinde bankaların olumsuz tutumlarından kaynaklı işletmeler likidite kaynaklarını kaybetmeye başladığını, şirketlerin malvarlıklıkları, sermayeleri, tesisleri borçlarını karşılar durumda olmasına ve bankalarda kredi limitleri bulunmasına rağmen, sektörün genelinde yaşanan problemler ve ülkemizin içinde bulunduğu durumu sebep göstererek bankaların işletmelerin kredi kullanımlarına izin vermediğini, kredi limitlerini kullandırmak bir yana ek teminatlar talep etmekte ve kredileri geri çağırma noktasına gelindiğini, bankaların işbu olumsuz tutumları nedeniyle halen projeleri/üretimleri devam eden müvekkili şirketlerin nakit döngüsünü sağlayamadığını, alacakları ve yapılan yatırımları ile sabit olduğu üzere şirketler borca batık durumda değil ise de; gerek bankaların işbu olumsuz tutumları sebebiyle şirketlerin nakit sıkıntısının büyümesi gerek şirketlerin inşaat sektöründe faaliyet gösteriyor/üretim yapıyor olması, döviz kurlarındaki artış ve konut kredi faizlerinin yükselmesi nedeniyle alım gücünün düşmesi neticesinde yatırımlarının kısa vadede nakde çevrilmesinin mümkün olmaması gerekse alacaklarını tahsil etmesinin zaman gerektirmesi nedeniyle, davacı şirketlerin bu durumdan çıkabilmesi ve ülkesine hizmetini devam ettirebilmesi için konkordato talebinde bulunma zorunluluğu doğduğunu belirterek, müvekkili şirketler yönünden öncelikle geçici mühlet ardından kesin mühlet verilmesini ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Verilen geçici mühlet kararları, tedbirler ve atanan komiserler ile ilgili gerekli ilanlar yapılmış ve ilgili kurumlara gerekli bilgiler verilmiştir. Davacı tarafından gerekli iflas avansı ve konkordato gider avansı verilen süre içerisinde dosyaya yatırılmıştır. Dosya içinde mevcut 9 adet komiser rapor, 2 adet de komiser raporları sonrası alınan bilirkişi raporu mevcuttur. Komiserlerin, nihayetinde gelinin süreç sonunda tasdik için gereken şartların oluştuğunu mütala ettiklerini belirtmekle yetinilmiş, bu raporlar çok ayrıntılı olmakla, burada hepsinin özetlenmesine gerek görülmemiştir. Dava açılırken 7 şirket 5 gerçek kişi ile birlikte konkordato talep edilmiş ise de, süreç içinde 2 şirket ( …A.Ş ve … A.Ş) yönünden dosya tefrik edilerek (2020/65 E sayılı dosyadan) iflas kararı verilmiş; 5 gerçek kişi (…, …, …, … ve …) yönünden dosya tefrik edilerek 2018/1535 Esas sayılı dosyada) dava usulden reddedilmiş; 4 şirket (… A.Ş. … A.Ş., … A.Ş. ve … A.Ş) de davadan feragat etmesi üzerine tefrik ile ( mah. 2020/495 E, ve 2020/600 E. Sayılı dosyası) bu 4 şirket yönünden de davanın reddine karar verilmiştir. Böylece eldeki dosyada tek davacı … Anonim Şirketi olmuştur. Geçici mühletin sonunda, komiserlerin projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu belirten görüşleri de nazara alınarak kesin mühlet verilmiş, şirket 21/02/2019 tarihinden karar tarihine kadar kesin mühletten faydalandırılmıştır. (Pandemi sebebiyle 86 gün kesin mühlete eklenmiş, ayrıca İİK.nun 289/5 ve İİK.nun 304/son maddeleri uyarınca mühlet uzatılmış, yasal tüm kesin mühlet süreleri tüketilmiştir.) Tasdik kararı verilebilmesi için: iflas halinde alacaklıların eline geçecek olan miktardan daha çoğunun geçmesi (İİK.nun 305/1-a), teklifin kaynaklarla orantılı olması (İİK.nun 305/1-b), borçlunun dürüst olması, komiser talimatlarına uyması, alacaklıları zarar uğratma davranışı içinde olmaması (İİK.nun 292/1-c), adi alacaklar yönünden teklifin (alacaklıların ve alacakların ½’si veya alacaklıların 1/4’ü ve alacakların 2/3’ü) nitelikli çoğunluk tarafından kabul edilmesi (İİK.nun 302,305/1-c), imtiyazlı(rehinli) alacaklar yönünden (alacaklıların 1/4’ü, alacak tutarının 2/3’ü) nitelikli çoğunluk tarafından kabul edilmesi (İİK. nun 308/h), projenin inandırıcılığı ve ciddiyetini koruması, tasdik harcının yatırılması (İİK.nun 305/1-e), teminat şartının yerine getirilmesi (İİK.nun 305/1-d), komiserlerin karar vermeden evvel mahkemede dinlenmesi (İİK.nun 304/1) gerekir. Tasdik için bu sayılan koşulların tümünün bir arada olması zorunludur. Eldeki davada, bu sayılan şartlardan projenin ciddi ve inandırıcı olma vasfının sürdürmesi ile nitelikli çoğunluk tarafından projenin kabul görmesi, orantılılık şartları mevcut değildir. Rehinli alacaklar yönünden zaten nisaplar sağlanamamıştır. Adi alacaklar yönünden davacı şirket nisabın sağlandığını ileri sürmüştür. Y. 15 HD.nin 2021/1389 E, 275 K sayılı kararında borçlu tarafından rehin verilmeyen, üçüncü kişilerin rehin borçlusu olduğu alacaklarda, alacaklıların adi alacaklı olarak kabul edilmesi ve ona göre adi alacaklılar arasında oy kullandırılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu içtihat, daha önceki iflas erteleme, konkordato davalarında uygulamada benimsenen görüşle aynı doğrultudadır. Eldeki davada, üçüncü kişilerin ipotek borçlusu olduğu alacaklarla ilgili komiser heyetinin raporlarında belirttiği gibi, bu alacaklılar rehinli alacaklı sayılırsa İİK.nun 302,305. maddelerine göre nitelikli çoğunluk sağlanmakta; adi alacaklı sayılırlarsa nitelikli çoğunluk sağlanmamaktadır. (Somut olayda toplam 137 adi alacaklı olduğu, 53 kişinin kabul ettiği, toplam alacak tutarının 67.090.355,44 TL olduğu, kabul edilen alacak miktarının 26.002.948,32 TL olduğu anlaşılmıştır.) Yargıtay kararı çok açık olmakla, alacaklı ve alacak miktarlarına göre aranan nitelikli çoğunluk mevcut değildir. Her ne kadar rehin veren ipotek borçlularının, borçlu şirkete ipoteklerin paraya çevrilmesi halinde borçluya rücu etmeyeceklerini vaad ettikleri, bu doğrultuda şimdiden rücu haklarından feragat ettikleri beyan edilerek bu alacaklıların rehinli alacaklı sayılması gerektiği ileri sürülmüşse de buna itibar edilmemiştir. Bir kere, bir hak doğmadan o haktan feragat edilmesinin ne derece geçerli bir feragat sayılacağı kuşkuludur. Ayrıca ipotek verenin irade açıklaması ile alacaklının oy kullanırken vasfının değiştirilmesi de alacaklının hak ve çıkarlarının borçlu tarafından olumsuz etkilenmesine sebep olur. Davacı şirket lehine ipotek veren borçlular, şirketin ya ortağı, ya bağlı şirketlerden biri ya da ortağın yakın akrabalarıdır. Bu kimselerin açıklaması ile bir alacaklının adi mi rehinli alacaklı mı olacağına karar verilmesi kabul edilebilir olmaz. Bu nedenle gerekli nisabın sağlanmadığı kabul edilmiştir.Esasen kısaca bahsetmekte fayda olan bir diğer husus da, yeterli nisabın sayısal olarak sağlandığı fikri, revize projenin oylamadan sonra sunulmuş olmasını da göz ardı etmektedir. Alacaklılar toplantısı 23/07/2020 tarihinde yapılmış, alacaklılar oy kullanmış, davacı şirket 08/02/2021 tarihinde revize proje sunmuştur. Esasen oylama yapılan proje, önceki projedir. Alacaklılar revize projeye evet demiş gibi kabul etmek de doğru değildir. Üstelik revize proje oylanan projeden farklı kaynaklar ve ilave ödemesiz bir dönem öngörmektedir. Yani revize proje alacaklıların daha lehine değildir. Yine, komiser heyetinin 4 nolu raporunda toplantıya katılmayan (ve ret oyu kullanmış kabul edilen) alacaklı sayısı 80 iken, 5 nolu raporda 36 ya inmiştir. Komiserler, haricen borcu ödenen alacaklıları alacaklı sayısından düşürmüştür. Esasen haricen borcun ödenmesine engel bir durum da yoktur. Ancak sırf ret oyu verenlerden seçilerek bir kısım alacaklıların alacağı haricen (davacı şirket tarafından değil de ortağı tarafından, yetkilisi tarafından) ödenerek bu alacaklıların aradan çıkarılması, nisabın sağlanması için yapılan müdahale gibi görülmektedir. Konkordato talebinin tasdik edilmesi için bir arada -kümülatif olarak- bulunması gereken tasdik şartlarının mevcut olması gerekir. Bunlardan ön önemlisi davacı şirketin alacaklılarına, alacakları belli bir ödeme takvimi içinde ödeyebileceğini somut olarak inandırıcı olarak ortaya koyan kaynakları göstermesidir. Eldeki davada davacı şirket, faaliyetine devam ederek elde edeceği kardan borçlarını ödeyeceğini, piyasadaki alacaklarını tahsil edeceğini, mühlet içinde … projesindeki taşınmazları satarak kaynak sağlayacağını kaynak yaratacağını vaad etmiştir. 28/09/2018 geçici mühlet tarihinden 17/05/2021 karar tarihine kadar geçen sürede (2 yıldan 9 ay) iskan işlemlerini maddi kaynak yaratamadığı için tamamlayamamış ve satış yapamamıştır. Yıllık %10 kar elde etmeyi hedeflemesine rağmen, 2018 yılında 10 milyondan fazla, 2019 yılında 1,8 milyon, 2020 yılında 700.000 TL civarında zarar etmiştir. Özvarlığı sürecin başında 121,8 milyon iken, karar tarihinde 91 milyona düşmüştür. Hedeflerin sağlanamadığı açıktır. Revize proje ile de Ataşehir’de bulunan arsaya büyük bir konut projesine Eylül 2023 tarihinde başlayacağını, 42 ay süreceğini, burada yapacağı 749 adet bağımsız bölümü 2025 yılı sonuna kadar satarak kaynak yaratacağını, 2022 yılından başlayarak 48 ay vadede, (2026 yılına kadar) borçlarını ödeyeceğini vaad etmiştir. Revize projede öngördüğü Ataşehir Konut projesinin finansmanı için de bankalarla FYY görüşmeleri yapıldığını, bankalardan alacağı kredi ile bu projeye başlayacağını ileri sürmüştür. İlk projeden daha soyut, daha ihtimale dayalı, henüz elde olmayan kaynaklara dayalı revize projenin inandırıcı olduğu söylenemez. Mevcut bitmiş projede (…) ipotek fek bedellerini, iskan masraflarını karşılayamadığı için satış yapılamayan şirketin henüz hiç temel kazılmamış bir konut projesine başlayıp bitirip satacağı fikri inandırıcı değildir. Ciddi ve inandırıcı bir projenin varlığı sadece kesin mühlete geçmek için değil tüm mühlet boyunca tasdik kararına kadar (hatta tasdik kararından sonra da) muhafaza edilmesi gereken bir şarttır. Sürecin devamında projenin ciddiyet ve inandırıcılıktan uzak hale gelmesi durumunda mahkeme bunu gözetmek durumundadır. FYY görüşmelerinin sona yaklaştığı, tasdik verilmesi gerektiğini ileri sürülmüşse de bu husus da ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur. Konkordato tüm alacaklılara (özellikle adi alacaklılara) eşit muamele edildiği, dürüst hareket edilerek tüm alacaklıların alacaklarına en fazla oranda kavuşmasını sağlayamaya yönelik olmalıdır. FYY görüşmeleri sonunda davacı şirketin bankalara (bir kısmı adi alacaklı olan bankalara) %5 oranında ilave faiz öngörmesi, buna dair FYY sonucu yapılandırma sözleşmeleri yapması; öte yandan konkordato davasındaki adi alacaklılar için ilave faiz öngörmemesi, başka bir vade öngörmesi de eşitlik kuralına uygun değildir. Davacı şirket, 2 yıl 9 aylık sürecin son aylarında FYY görüşmelerine başlamış(başvuru tarihi 08/09/2020), ilk FYY toplantısı 04/12/2020 tarihinde yapılmış, karar tarihi olan 17/05/2021 tarihi itibariyle konkordato kesin mühlet süresinin tümünü kullanmıştır. Konkordato davası devam ederken FYY görüşmelerine başlanmasına hiç bir engel olmamakla birlikte davacının FYY görüşmeleri sonunda varacağı uzlaşmanın mutlaka konkordato projesi ile çelişmeyecek biçimde, aksine tasdik edilecek projeyi destekleyecek mahiyette olması gerekir. Zira tasdik kararı verildiğinde alacaklılar tasdik edilen ödeme tablosuna göre taksitlerin ödenmesini bekleyecektir. Davacı şirketin bu ödeme takviminin yanı sıra bankalarla ayrı bir ödeme tablosu oluşturması halinde her ikisin bir arada yürütülebileceğini gösteren somut kaynakları ortaya koyduğu da söylenemez. Bu sebeple FYY görüşmeleri, kesin mühletin son gününe kadar beklenmiş ancak neticelenmemiştir. Gelinen karar tarihi itibariyle yapılandırmanın son şeklinin mahkememize sunulmadığı da nazara alındığında FYY sonucu kaynak yaratılmış olduğunu kabul etmek mümkün görülmemiştir.Borçlunun ödeme teklifi aktifi ile orantılı ve uyumlu olmalıdır. Bu aktif belirlenirken konkordatoya tabi olmayıp tamamen ödenmesi gereken rehinli, imtiyazlı ve kamusal nitelikli alacakların bütünüyle ödenmesi gereken borçların tüm aktiften indirilmesi gerekir. 2018 yılından beri konkordato sürecinde olan ve borca batık durumda olmayan davacı şirketin ilave faiz dahi olmadan, alacaklılarının alacağın tümüne kavuşması için (8 yıl) 2026 yılı sonuna kadar beklememelerini öngörmesi orantılılık şartına da uygun görülmemiştir. Aradan geçen sürede paranın satın alma gücünde meydana gelebilecek değişikler nazara alındığında ilave faiz vaadi içermeyen proje, borca batık olmayan, toplam borcunun bir buçuk katı aktifi olan şirket için orantılı olup olmadığı da kuşkuludur.Davacı şirketin özvarlığının + 91 milyon civarında olması, borca batık durumda olmaması, alacaklıların zararına kötü niyetli iş ve eylemlerinin bildirilmemiş olması göz önüne alınarak iflas kararı verilmemiştir. Sonuç olarak, gelinen aşama itibariyle projenin gerçekçi ve uygulanabilir niteliğinin kalmadığı, süre verilmesine rağmen vaad edilen kaynağın sağlanamadığı, tasdik için gereken alacaklı nisabının oluşmadığı, bu haliyle projenin İİK.nun 305/son maddesine göre mahkemenin müdahalesi ile tasdik edilemeyeceği anlaşılmakla konkordato tasdik talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemenin 9 No’lu celsenin 1 No’lu ara kararı ile komiserlerden incelenmesini istediği Yargıtay 15 HD.nin 2021/1389 E. 275 K. sayılı bozma ilamının dosyayla benzer bir karar olmadığını zira dosyada müvekkili lehine ipotek veren 3. kişilerin hiçbirinin alacaklarını kaydettirmediğini hatta müvekkiline ihtar dahi çekmediğini buna ek olarak ipotek veren 3. kişilerin tamamının şirketten ipoteklerin paraya çevrilmesi halinde rücu talebinde bulunmayacaklarına dair taahhütnameler verdiğini, taahhütnamelerin tamamının Mahkemeye sunulduğunu, gerek 6 numaralı komiser raporu gerek son rapor ve ayrık bilirkişi incelemesiyle irdelenerek uygun bulunduğunu, lehe ipotek veren 3. kişilerin rücu talebinde bulunmayacakları başka bir ifadeyle bu haklarından feragat ettikleri göz önüne alındığında adi alacak olarak değerlendirilebilmesinin mümkün olmayacağını, hatta rücu etmeyeceği taahhüdü alınan malvarlığının aslında şirkete bir bağışmış gibi aktif malvarlığı olarak düşünülerek rehinli alacak kategorisinde yer almak zorunda olduğunu, çünkü bu teminatın uzak ihtimal olsa dahi bir iflas durumunda geri ödemesi olmayacağını, bu açıklamalar ışığında son gelen 9 No’lu nihai komiser raporu’nun Kanaat ve Sonuç b) fıkrası gibi Konkordato projesinin adi alacaklılar tarafından kabul edildiğini, ek olarak komiser heyeti dışından alınan bilirkişi raporunun da tasdik şartlarını taşıdıklarını ortaya koyduğunu, Müvekkili şirketin Finansal Yeniden Yapılandırma sürecini başarıyla tamamlayarak rehinli alacaklıları ile anlaştığını, müvekkil şirketin ve grubunun revize ettiği Finansal Yapılandırma Şartlarını rehinli alacaklılarına sunması neticesinde şartlarda mutabık kalınarak 19/04/2021-07/05/2021 tarihleri arasında rehinli alacaklılar arasında oylamaya çıktığını, oylama sonucunda kabul eden bankaların oranının %69,03 olarak gerçekleştiğini ve 2/3 olumlu oy nisabına ulaşıldığını, müvekkil şirketin rehinli alacaklıları ile de anlaşma sağladığını, bu anlaşmanın İİK rehinli alacaklılarla müzakere ve borçların yapılandırılması başlıklı 308/h maddesi kapsamında rehinli alacaklılar ile yapılan müzakere sayılacağı hususunda duraksama bulunmadığını, müvekkili şirketin yaptığı FYS anlaşmalarında toplam borç üzerinden anlaşma sağlamış olup rehin açığı kalan kısım oluşmayacağını yani bu aşamada müvekkili şirketin rehinli alacaklarının rehin açığı kalan kısmını da anlaşma şartlarını gözeterek ödeyeceği dikkate alındığında adi alacak nisabına geçen rehin açığı kısmının nisaba dahil edilmemesinin hukuka ve hakkaniyete uygun olacağını lakin mevcut dosyada bu alacaklarda adi alacak nisabında red oyu olarak değerlendirilmiş olmasına rağmen ulaşılan nisabın konkordato projesinin kabulü yönünde olumlu nisap olduğunu, Son olarak mahkemenin 308/h kapsamında rehinli alacaklılar açısından anlaşmaya ilişkin komiser raporu alıp 308/h: “…anlaşmaları ve ödeme planını, 305 inci ve 306 ncı maddeler uyarınca vereceği karara dahil eder” hükmü karşısında kararına ek yapması gerektiğini, kesin mühlette kalan süre dikkate alındığında duruma ilişkin takdirin mahkemeye ait olduğunu, hukukta sürelerin durdurulmasına ilişkin bir düzenleme olmasa dahi kararname ile getirilen kısıtlamanın mücbir sebep varlığı olarak eski hale getirme nedeni sayılabileceği ve kesin mühlete eklenebileceğini, yerel mahkemece FYY görüşmelerine geç başlandığı ve mühlet içerisinde sonuçlandırılmadığı nedeniyle dava reddedilmişse de FYY görüşmelerine pandemi nedeniyle geç başlanmak zorunda kalındığını ancak mühlet içerisinde FYY görüşmeleri tamamlanarak buna ilişkin raporun mahkemeye sunulduğunu, buna rağmen haksız ve hukuka aykırı olarak davanın reddedildiğini, Revize projenin tam bir revize proje olmayıp aynı projenin ödemelerin başlanma tarihinin 6 ay ertelenmiş hali olduğu için oylanması gerekmediğini, alacaklılar toplantısında oylanan proje ile bilirkişi raporunun talebi üzerine düzeltme yapılan proje arasında ödeme koşulları, faiz oranı, taksit sayısı, ödenecek borcun yüzdesi açısından hiçbir fark bulunmadığını, bu nedenle projenin revize edilmiş sayılamayacağını, projeler arasındaki tek farkın ödemelerin tasdikten 6 ay sonra başlamasının talep edilmesi olup revize ve talep tarihlerine bakıldığında kapanmaların ve doların ani yükseliş yaptığı dönem olduğunun görüleceğini ancak mevcut koşullarda bu taleplerinde direnmelerini gerektirecek bir durum söz konusu olmadığından mahkeme uygun görmezse ödemelerin oylanan ve kabul edilen önceki proje gibi tasdik tarihinden itibaren başlamasının uygun olacağını, dosya kapsamında alınan tüm raporlar ile bilirkişi raporları dikkate alındığında konkordato tasdik şartları oluştuğundan tasdik kararı verilmesinin hem şirket hem de alacaklıların lehine olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Talep, İİK’nun 285. ve devamındaki maddeler uyarınca konkordato istemine ilişkindir. Konkordato, tacir yahut gerçek veya tüzel kişi bir borçlunun, borçlarını ödeme şekliyle ilgili yaptığı teklifin, kanunda öngörülen çoğunlukla alacaklılar tarafından kabul edilmesi ve yetkili mahkeme tarafından tasdik edilmesi sonucunda, borçlunun tüm adi borçlarını ödeyebileceği koşullar göz önüne alınarak, kararlaştırılan sürede ve/veya miktarda ödemesini mümkün kılan bir hukuki müessesedir. Konkordato yapılış biçimine göre tenzilat konkordatosu, vade konkordatosu ve karma konkordato olarak üçe ayrılmaktadır. İmtiyazsız alacaklıların, kanunda öngörülen usule göre borçludan olan alacaklarının belli bir yüzdesinden feragat etmeleri tenzilat konkordatosu, alacaklıların alacaklarından feragat etmeksizin, borçların vadesinin yeniden düzenlenmesi suretiyle daha sonraki bir tarihe ertelenmesi veya ödemenin taksitlere bağlanması vade konkordatosu, hem borçtan indirim yapılması hem de vadeye bağlanması ise karma konkordatodur. 2004 sayılı İİK’nın 285/3 fıkrası uyarınca konkordato talebinde iflasa tabi olan borçlu için İİK 154.maddesinin birinci veya ikinci fıkradaki yazılı yerlerdeki asliye ticaret mahkemesi, iflasa tabi olmayan borçlu için yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesi yetkilidir. Somut olayda konkordato talep eden borçlu şirketler iflasa tabi olduğu için yetkili mahkeme İİK’nın 285/3 fıkrasının göndermesi ile İİK 154.maddesi gereğince davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu Kartal/İstanbul adresindeki asliye ticaret mahkemesi olup, dava görevli ve yetkili mahkemece açılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 74. maddesi, 114/1.f bendi, 6098 sayılı TBK nun 504. maddesi uyarınca müvekkili adına dava açıp konkordato teklifinde bulunan vekilin, vekaletnamesinde özel olarak yetkilendirilmiş olması zorunludur. Sunulan vekaletname ile borçlu şirket vekilinin yasal düzenlemelere uygun olarak konkordato yönünden özel olarak yetkilendirildiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından ilgili kayıt ve belgeler sunularak geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ve konkordato projesinin tasdiki talebiyle başvurulması üzerine, mahkemece 28/09/2018 tarihinde verilen 3 aylık geçici mühlet kararı ile birlikte konkordato geçici komiseri olarak inşaat mühendisi-işletme uzmanı …, mali müşavir-bağısız denetçi … ve hukukçu … atanmış, 26/12/2018 tarihinde ise 2 ay süre ile geçici mühletin uzatılmasına karar verilmiş, 21/02/2019 tarihinde ise 1 yıl kesin mühlet verilmiştir. 19/02/2020 tarihinde yapılan duruşmada kesin mühletin sonraki celseye kadar uzatılmasına karar verilerek duruşma 03/06/2020 gününe bırakılmıştır, 01/06/2020 tarihinde re’sen celse açılarak Covid-19 tedbirleri kapsamında duruşmanın ertelenmesine ve 7226 sayılı Kanunun geçici 1/3/c maddesinde konkordato müddetlerinin 22/03/2020’den 15/06/2020 tarihine kadar duracağı düzenlendiğinden kesin mühletin sonraki celseye kadar tüm sonuçları ile birlikte devamına karar verilmiş ve duruşma 16/09/2020 gününe bırakılmış ancak bu duruşmada kesin mühlete ilişkin bir ara karar oluşturulmamıştır. 07/10/2020 tarihli celsede kesin mühletin 17/11/2020 tarihine kadar uzatılmış olduğu, bu tarihte komiser heyetinin raporunu sunamayacağını belirterek ek süre verilmesini talep ettiği belirtilmiş ve kesin mühletin 17/11/2020 tarihinden itibaren işlemek üzere İİK.nun 304/2 maddesi uyarınca takdiren 1 ay süreyle uzatılmasına karar verilmiştir. 16/12/2020 tarihinde ise “Davacı şirketin kesin mühletinin 17/11/2020 tarihinden itibaren İİK’nun 304/son maddesine göre 1 ay uzatıldığı (en fazla 5 ay daha uzatılması imkanı olduğu) bilirkişi raporunun alınması zaman alacağından kesin mühletin şimdilik 2 ay daha uzatılmasına; buna göre kesin mühletin 17/12/2020 tarihinden itibaren 2 ay uzatılarak 17/02/2021 tarihine kadar tüm sonuçları ile birlikte devamına” şeklinde ara karar oluşturulmuştur. 17/02/2021 tarihinde “İİK.nun 304/son maddesi uyarınca 17/11/2020 tarihinden itibaren (son 6 aylık süre) kesin mühletin uzatılmasına karar verilmiş olmakla, kesin mühletin önümüzdeki celseye kadar tüm sonuçlarıyla devamına”, 07/04/2021 tarihinde “İİK.nun 304/son maddesi uyarınca 17/11/2020 tarihinden itibaren (son 6 aylık süre) kesin mühletin uzatılmasına karar verilmiş olmakla, kesin mühletin önümüzdeki celseye kadar tüm sonuçlarıyla devamına” karar verilmiştir. 07/05/2021 tarihinde “Covid-19 salgını sebebiyle 7318 sayılı kanunun 15.maddesi ile 7226 sayılı yasaya eklenen geçici 3.madde ile HSK’nın 27/04/2021 tarihli kararı gereği 29/04/2021 Perşembe günü saat 19:00’dan 17/05/2021 günü saat 05:00’e kadar tam kapanma önlemleri gereği duruşmaların ertelenmesi gerektiği” ifade edilerek, kesin mühletin 17/05/2021 tarihinde doluyor olması göz önüne alınarak duruşmanın 17/05/2021 gününe bırakılmasına karar verilmiştir. 17/05/2021 tarihinde yapılan duruşmada ise tasdik talebi reddedilmiştir. Konkordato ön projesi; şirketin sermayesinin 30.000.000,00 TL ve tamamının ödendiği, 31/08/2018 tarihi itibariyle rayiç bilançosuna göre aktif toplamının 473.581.550,00 TL, borç toplamının 297.293.607,00 TL olup özvarlığının (+) 176.287.943,00 TL olarak borca batık olmadığı, 2018 yılı 9-12. aylarında 143.694.127,00 net satış ve 27.960.319,00 net kar, 2019 yılında 27.500.000,00 TL net satış ve 3.128.503,00 TL net kar, 2020 yılında 42.500.000,00 TL net satış ve 4.625.428,00 TL net kar, 2021 yılında 50.000.000,00 TL net satış ve 4.506.700,00 TL net kar, 2022 yılında 62.500.000,00 TL net satış ve 4.598.997,00 TL net kar hedeflendiği, olası bir iflas halinde borçların karşılanma oranının % 96 olduğu, teklifin kabulü halinde ise borçların % 100’ünün ödeneceği, şirketin konkordato kaynaklarının 91.009.054,00 TL ticari faaliyetler, 750.000,00 TL sermaye artışı, 6.893.950,00 TL dönem başı nakit olmak üzere toplam 98.653.004,00 TL, kısa ve uzun vadeli borçlar toplamı 98.309.494,00 TL olduğundan, borç ödemelerinden sonra kalacak tutarın 343.510,00 TL olacağı, konkordatonun tasdiki ile birlikte borçların tamamının 48 ay vadede ödeneceği belirtilmiştir.Komiser heyetinin 24/08/2020 tarihli (kesin mühlet 4 no’lu) raporunda; 31/03/2020 tarihi itibariyle şirketin sermayesi 30.750.000,00 TL olup 2020 yılında taahhüt edilen 250.000,00 TL’sinin rapor tarihi itibariyle henüz ödenmediği, -31/03/2020 tarihli bilançosundaki kaydi değerlere göre varlıkları toplamı 275.745.186,74 TL, borçları 162.450.739,02 TL ve öz varlığı 113.294.447,72 TL, aynı tarihli rayiç değerlere göre varlıkları toplamı 241.026.602,22 TL, borçları 128.433.768,27 TL ve öz varlığı 112.592.833,95 TL olarak hesap edildiği, şirketin bu verilerle borca batık olmadığı, -Şirketin gelir tablolarına göre; Ağustos/2018 ayında 939.544,25 TL net satış, 1.776.581,58 TL net zarar, Aralık/2018 ayında 251.692387.31TL net satış, 10.982.815,41 TL net zarar, Aralık/2019 döneminde 6.310.759,48 TL net satış, 1.837.442,76 TL net zarar, Mart/2020 döneminde 1.214.142,14 TL net satış, 700.442,35 TL net zarar ettiği, -Şirketin mali borçları, ticari borçları, vergi ve SGK primi borçları toplamı Ağustos/2018 döneminde 148.075.006,61 TL iken Mart/2020 döneminde 27.690.733,10 TL azalarak 120,384.273,51 TL olduğu, azalmanın sebebinin ise, şirketin … projesindeki daha önce satışı yapmış olduğu dairelerin tesliminin yapılması ve faturalarının düzenlenmesinden ve bankalarda olan tahsildeki çeklerin ödenmesinden kaynaklandığı, -Adi alacaklılar toplantısının 23/07/2020 tarihinde yapıldığı, nisaba mesnet teşkil eden 137 alacaklının alacak toplamının (rehinli alacaklıların rehni aşan kısmı ile 3.kişinin rehni ile teminat altına alınan miktar toplamı 35.458.820,88 TL dahil edildiğinde) 67.090.355,44 TL olduğu, İİK 302 maddesine göre “teklifin en az 69 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 33.545.177,72 TL’den fazla olması” yada “teklifin en az 35 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 44.726.903,62 TL’den fazla olması” gerektiği ancak teklife 53 alacaklının 26.002.948,32 TL alacağın yönünden kabul oyu kullandığı, toplantıya katılmadığı için red sayılanlar 80 alacaklının alacak miktarının 22.671.173,75 TL ve teklifi reddeden 4 alacaklının alacak miktarının 18.416.233,37 TL olduğu bu durumda gerekli çoğunluğun sağlanamadığı, -Rehinli alacaklılar toplantısının 24/07/2020 tarihinde yapıldığı, toplam 11 (raporda 11 yazıyor ancak 5+7=12) alacaklının alacak tutarının 95.239.740,66 TL olduğu, 5 alacaklının 73.284.554 86 TL alacağı yönünden red oyu kullandığı, toplantıya katılmayan 7 alacaklının 21.955.185,80 TL alacağın yönünden de reddetmiş sayılması gerektiği, bu durumda rehinli alacaklılar tarafından da projenin reddedildiği belirtilmiştir. Komiser heyetinin 15/12/2020 tarihli (kesin mühlet 6 no’lu) raporunda; Davacı vekilinin 24/08/2020 tarihli rapora yönelik itirazları değerlendirilerek kayıtlar incelendiğinde; adi alacaklılar arasında yer alan 46 alacaklının 2.584.516,27 TL alacağının nisaptan çıkartılması gerektiği, bu durumda 137-46 = 91 alacaklı sayısına ulaşıldığı, yine davacı vekilinin sunmuş olduğu Ankara BAM 23. Hukuk Dairesi’nin 3.kişinin rehni ile teminat altına alınan alacağın adi alacak olarak değil rehinli alacak olarak değerlendirilmesi gerektiği yönündeki kararı ile dosya kapsamında ipotek veren 3.kişilerin ipoteğin paraya çevrilmesi halinde davacıya rücu etmeyeceklerine dair taahhütname vermiş olmaları dikkate alındığında seçenekli hesaplama yapıldığı, -Alternatif 1. Hesaplama; Davacı borçlu şirketin rehinli alacaklılara olan borçlarına karşılık olarak diğer grup şirketler, grup şirket ortağı ve 3.şahıslar tarafından verilen ipoteklerin ipotek alan bankaya ipotek bedelini ödemesi halinde bankanın yerine haklarına halef olmayacağını veya icra yolu ile ipoteğin paraya çevrilmesi halinde gayrimenkulün bedelini … Yapı’dan rücu etmeyeceğine dair taahhütname vermelerinden (zira, davacı borçlu … Yapı açısından ipotek bedelinin rücu edilmeyeceği için adi borç niteliği ortadan kalkacağından) dolayı bu tutarların adi alacaklardan çıkarılması ve rehinli alacaklara eklenerek yapılan adi alacaklılar nisabına göre; 91 alacaklının alacak toplamının 45.898.982,07 TL olduğu, teklifin en az (91/2) = 46 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise (45.898,9832,07 TL / 2) 22.949.491,04 TL’den fazla olması veya teklifin en az (91/4) = 23 alacaklı taratından kubul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise (45.898,9832,07 TL X 2/3) = 30.599.321,38 TL’den fazla olması gerektiği, 91 alacaklıdan 52 alacaklının toplam 25.912.948,32 TL alacak tutarı ile İİK 302’de öngörülen çoğunluğun sağlandığı, -Alternatif 2. Hesaplama; … Bankası A.Ş.’ne 3.şahıslar (…, …, … ve …’e ait ipotekler için) ipotek alan bankaya ipotek bedelini ödemesi halinde bankanın yerine haklarına halef olmayacağını veya icra yolu ile ipoteğin parava çevrilmesi halinde gayrimenkulün bedelini … Yapı’dan rücu etmeyeceğine dair taahhütname verilmediğinden- dolayı bu tutarların adi alacaklara eklenerek ve rehinli alacaklardan çıkarılarak yapılan adi alacaklılar nisabına göre; 91 alacaklının alacak toplamının 47.698.982,07 TL olduğu, teklifin en az (91/2) = 46 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise (47.698.982,07 TL / 2) 23.849.491,04 TL’den fazla olması veya teklifin en az (91/4) = 23 alacaklı taratından kubul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise (47.698.982,07 TL X 2/3) = 31.799.321,38 TL’den fazla olması gerektiği, 91 alacaklıdan 52 alacaklının toplam 25.912.948,32 TL alacak tutarı ile İİK 302’de öngörülen çoğunluğun sağlandığı, -Rehinli alacaklılar yönünden bir değişiklik olmadığı, rehinli alacaklılar tarafından da projenin reddedildiği ancak İİK. m. 308/h hükümlerine göre borç yapılandırması Bankalar Birliği nezdinde Finansal Yeniden Yapılandırma çerçeve anlaşması kapsamında devam ettiği ilk toplantının 04/12/2020 tarihinde yapıldığı, bankaların borç bildirimlerini geç yapması nedeniyle ek üç aylık yeni süre verildiği, -Davacı şirketin konkordato projesinde öngördüğü satış hedeflerinin gerçekleşebilir hedefler olduğu, projede yer verilen kaynakların yaratılması halinde konkordatonun başarıya ulaşabileceği, davacı şirketin iflası halinde adi alacaklıların alacaklarına kavuşma oranının % 20-50 olarak hesaplandığı, borçlu şirketin ise konkordato talebiyle, 48 aylık vadede burçlarının % 100’ünü faizsiz bir şekilde ödemeyi teklif ettiği, dolayısıyla teklif edilen tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklıların elde edebileceği miktardan fazla olduğu, şirketin mevcut kaynakları ve 5 yıllık sürede yaratabileceği kaynaklar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, şirketin konkordato ödeme teklifinin kaynaklarla orantılı olduğu, şirketin konkordato projesine dahil olamayan borcu bulunmadığı için teminat göstermesine gerek olmadığı, davacı vekilinin mahkemeye sunmuş olduğu 11/12/2020 tarihli dilekçesinde; dünyayı saran ve ülkemizde de görünen Covid-19 salgın hastalığının ekonomi üzerinde etkileri dile getirilerek mevcut durumun mücbir sebep sayılması konkordato projesindeki 48 aylık ödeme planı üzerinden hiç bir revize talepleri olmadan ortaya konulan mücbir sebepler doğrultusunda projenin tasdikine karar verilmesi halinde ödemelerin 6 ay sonra başlatılmasını talep ettiği, bu dilekçenin komiser heyetine de iletildiği ve talebinin yerinde olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişiler finans uzmanı … ve hukukçu …’dan alınan 18/01/2021 tarihli heyet raporunda; davacı borçlu şirketin 31/10/2020 tarihi itibariyle rayiç değerler bilançosuna göre özkaynaklarının (+) 91.064.032,72 TL olduğu ve şirketin borca batık durumda olmadığı, somut olayda 3. kişiler tarafından verilmiş ipoteklerin mevcut olduğu, bazı rücü alacaklarının haklarından feragat ettiği, rehinli alacaklılarla İİK md. 308 h’ye göre anlaşmanın mevcut olmadığı anlaşıldığı, üçüncü kişi tarafından verilen rehinlerle ilgili meselenin doktrin görüşleri ve Yargı kararları doğrultusunda tartışmalı olup, açık bir kanuni düzenleme bulunmadığı, kanunda öngörülen yedi günlük iltihaka ilişkin sürenin kesin ve bağlayıcı olduğu, İİK md.302/3 uyarınca da öngörülen çoğunluğun sağlanıp sağlanmadığı alacaklılar toplantısı sonrasındaki 7 günlük süre sonrasındaki duruma göre tespit edilmesi gerektiği, ancak somut olayda ilk nisapta yer alan ve fakat daha sonra nisaptan çıkarılan 44 adet alacaklının hesap bazında incelenerek alacağın konkordato mühlet tarihi öncesinde mi yoksa sonrasında mı doğduğu, alacaklı olmamasına rağmen hatalı kayıt vs nedeniyle ilk toplantı nisabına sehven dahil edilen alacaklı olup olmadığı, nakit veya çek cirosuyla yapılan ödemelerde komiser onayı bulunup bulunmadığının tespit edilmesinin ve yeniden İİK md. 302/3 düzenlemesi uyarınca çoğunluk şartının değerlendirilmesinin uygun olacağı, konkordato projesine göre teklif edilen tutarın borçlu şirketin iflası haline nazaran alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan daha fazla olacağı kanaatine varıldığı, orantılılık şartı bakımından proje içeriğinde özellikle proforma gelir tablosu ve nakit akış tablosunun 2025 yılı sonuna kadar yer almadığından konkordatonun teklif edilen tutarın konkordato talep eden borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının mevcut duruma göre gerçekleşmediği ancak ön proje revize edildikten ve belirtilen eksiklikler giderildikten sonra değerlendirilebileceği, mevcut proforma gelir tablosuna göre şirketin 2019 yılında 27.500.000,00 TL net satış gerçekleştireceğini öngörmüşken 2019 yılında net satış tutarının 7.251.058,98 TL olarak gerçekleştiği, dönem net karının da 3.128.503,00 TL olacağı öngörülmüşken şirketin 1.464.023,32 TL zarar ettiği, bilirkişi heyetine sunulan 2020 yılı Eylül ayı sonu itibariyle gelir tablosuna göre gerçekleşen net satış tutarının 2.861.945,91 TL ve dönem zararının 3.859.143,45 TL olurken proforma gelir tablosunda 2020 yılı için öngörülen net satış tutarının 42.500.000,00 TL ve dönem net karının 4.625.428,00 TL öngörüldüğü, bu veriler ışığında 2020 yılı hedeflerine ulaşılmasının da çok uzak bir ihtimal olduğu değerlendirilerek mevcut durumda şirketin kaynak yapısı incelendiğinde borçlarını ödemeye yetecek kaynağa sahip olmadığı kanaati oluştuğu, borçlu şirketin FYY sürecinde olduğu, 15/12/2020 tarihli komiser heyeti raporunda 04/12/2020 tarihinde ilk toplantının gerçekleştirildiği, bankaların borç bildirimlerini geç yapması nedeniyle ek üç aylık yeni süre verildiği, her ne kadar konkordato mühleti içerisinde FYY’nin başarı ile sonuçlanması halinde borçlunun mali durumunun genel olarak iyileşmesi beklense de bu aşamada FYY sürecinin borçlunun mali durumuna ne yönde etki edeceği (sonuçlanmaması nedeniyle) belirli olmadığından bu hususta değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığı, teminat gösterilmesi gereken bir alacak bulunmadığı, yargı harcının hesaplanabilmesi için alacaklılara ödenecek tutarın kesinleşmesi gerektiği belirtilmiştir. Davacı şirketin 05/02/2021 tarihli konkordato revize projesi; şirketin sermayesinin 30.750.000,00 TL olup 30.500.000,00 TL’sinin ödendiği, 31/12/2020 tarihli kaydi verilere göre özvarlığı (+) 110.322.260,39 TL borca batık olmadığı, rehinli borçlar toplamının 87.114.319,55 TL olduğu, rehinli alacaklılarla görüşmelerin devam ettiği, 2021 yılında 22.629.101,57 TL net satış ve 541.090,47 TL net kar, 2022 yılında 37.715.169,29 TL net satış ve 3.016.031,14 TL net kar, 2023 yılında 73.484.129,55 TL net satış ve 24.854.158,070 TL net kar, 2024 yılında 88.670.456,49 TL net satış ve 29.851.117,61 TL net kar, 2025 yılında 149.337.190,35 TL net satış ve 68.002.003,86 TL net kar hedeflendiği, olası bir iflas halinde borçların karşılanma oranının % 72,35 olduğu, teklifin kabulü halinde ise borçların % 100’ünün ödeneceği, şirketin konkordato kaynaklarının 123.332.701,46 TL faaliyetin devamlılığı ile öngörülen kaynak (proforma gelir tablosundaki 2020, 2021, 2022, 2023 yılları dönem net karları toplamı), 8.784.683,63 TL kasa banka alınan çekler, 3.899.759,90 TL vergi dairesi alacakları, 250.000,00 TL sermaye artışı olmak üzere toplam 136.267.144,99 TL, borçların ödenmesi için teklif edilen tutar 134.813.301,62 TL (47.698.982,07 TL komiser heyeti raporundaki adi alacak ve 87.114.319,55 TL rehinli alacak toplamı) olduğundan, borç ödemelerinden sonra kalacak tutarın 1.453.843,37 TL olacağı, konkordatonun tasdiki halinde 2022 yılı başından itibaren 48 ay vadede aylık eşit taksitler halinde borçlarının tamamının ödenmesinin planlandığı ifade edilmiştir. Komiser heyetinin 15/02/2021 tarihli (kesin mühlet 7 no’lu) raporunda; Davacı şirketin 31/03/2020 tarihli rayiç değerlere öz varlığı (+) 112.592.833,95 TL hesaplandığı ve borca batık olmadığı, 18/01/2021 tarihli bilirkişi raporunda şirketin 31/10/2020 tarihli rayiç değerlere göre özvarlığı (+) 91.044.032,72 TL olarak hesaplandığı ve borca batık olmadığı, davacı/borçlu şirketin rehinli alacaklılara olan borçlarına karşılık olarak diğer grup şirketler, grup şirket ortağı ve 3. şahıslar tarafından verilen ipoteklerin -ipotek alan bankaya ipotek bedelini ödemesi halinde bankanın yerine haklarına halef olmayacağını veya icra yolu ile ipoteğin paraya çevrilmesi halinde gayrimenkulün bedelini … Yapı’dan rücu etmeyeceğine dair taahhütname vermelerinden- dolayı bu tutarların adi alacaklardan çıkarılması ve rehinli alacaklara eklenerek yapılan alternatifli iki hesaplamada da (yukarıda 6 no.lu raporda belirtildiği şekilde) nisabın sağlandığı, 23/07/2020 tarihinde yapılan adi alacaklılar toplantısında adi alacaklı sayısı ve tutarı ile nisabın sağlanamadığının sabit olduğu, borçlu şirketin 44 adet 3. şahıslara toplam 2.584,516,27 TL borcunun bulunmadığının sa sabit olduğu ancak her bir alacaklı ve alacak tutarı ile ilgili detaylı yapılan inceleme neticesinde adi alacaklı listesinden neden çıkarılması gerektiği gerekçesi ile birlikte açıklandığı, gerçekte var olmayan bu tutarın borçlu şirketin adi alacaklılar toplantısına dahil edilmesi doğru olmayacağından İİK m.302/2’de öngörülen nisapla projenin kabul edilmiş olduğu, davacı şirketin 44 adet olan ve 2.584.516,27 TL tutarındaki borcunun 3. şahıslar tarafından ödenmesi ve bu bedeli borçlu … Yapıdan talep etmeyeceğine dair taahhütnameler değerlendirildiğinde şirketin 2.584.516,27 TL tutarındaki bu borçtan kurtulduğu, bu durumun ise şirketin diğer alacaklılarının alacaklarını kolaylaştıracağı, bu nedenle alacaklılar yararına olduğu, ancak 23/07/2020 tarihinde yapılan adi alacaklılar toplantısında adi alacaklı sayısı ve tutarı ile nisabın sağlanamadığı sabit olduğundan adi alacaklılar yönünde kankordatonun tasdik şartlarının oluşup oluşmadığına dair hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olduğu, davacı şirketin revize konkordato projesinde öngördüğü satış hedeflerinin gerçekleşebilir hedefler olduğu, projede yer verilen kaynakların yaratılması halinde konkordatonun başarıya ulaşabileceği ayrıca şirketin diğer grup şirketlerin mal varlıkları ve 3. şahısların gayrimenkullerini davacı şirket lehine bankalara verilen ipoteklerden dolayı rücu haklarını kullamayacaklarına dair taahhütleri dikkate alındığında varlıkların borçlardan %218 daha fazla olması göz önünde bulundurulduğunda revize projenin başarıya ulaşma ihtimalinin bulunduğu, 108.276,69 TL tasdik harcının 30/12/2020 tarihinde yatırıldığı, mahkemece konkordatonun tasdiki yönünde karar verilebileceği belirtilmiş, rehinli alacaklılar ve FYY sürecine ilişkin önceki raporda yer alan ifadeler aynen tekrar edilmiştir. Bilirkişiler finans uzmanı … ve hukukçu …’dan alınan 29/03/2021 tarihli ek raporda; konkordato talep eden şirketin borca batık durumda olmadığı, konkordato projesine göre teklif edilen tutarın borçlu şirketin iflâsı haline nazaran alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan daha fazla olacağı, 18/01/2021 tarihli kök raporda belirtilen ve açıklamaya muhtaç olarak değerlendirilen nisabı etkileyen 44 adet alacaklıya ilişkin olarak 7 numaralı Komiser Heyeti raporunda her bir alacaklı ve alacak tutarı ile ilgili beyanda bulunulmuş olduğu, bu alacaklıların nisaptan hangi sebeplerle çıkarıldığının gerekçeli olarak belirtildiği, anılan raporda “23/07/2020 tarihli alacaklılar toplantısında nisabın oluşmadığının sabit olduğu, borçlu şirketin 44 adet üçüncü şahıslara toplam 2.584.516,27 TL borcu bulunmadığının da sabit olduğundan, gerçekte var olmayan bu tutarın borçlu şirketin adi alacaklılar toplantısına dahil edilmesinin uygun olmayacağı” gerekçesi ile çoğunluk şartının oluştuğu yönünde kanaate ulaşıldığının görüldüğü, gelinen bu aşamada belirtilen açıklamalar doğrultusunda komiser heyetinin raporuna itibar edilerek İİK md. 302/3 uyarınca çoğunluk şartının yerine getirildiğinin kabulünün uygun olacağı, kök raporda FYY sürecinin borçlunun mali durumuna ne yönde etki edeceği (sonuçlanmaması nedeniyle) belirli olmadığından bu hususta değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığının göz önüne alınarak gelinen bu aşamada -işbu raporun yazıldığı tarih itibarıyla- dosyada FYY’ye ilişkin somut belge mevcut olmadığı gerekçeleri açıklandığı üzere konkordato ile FYY’nin birlikte uygulanmasının mümkün olması ile birlikte her iki usülün zamanlama olarak uyumlu yürütülmesinin esas olduğu ve amacın borçlunun mali durumunun düzelmesi olduğu, dosya içeriğinden en büyük alacaklı … Bankası koordinatörlüğünde FYY’ye 08/09/2020 tarihinde başvurduğu anlaşıldığı her ne kadar FYY’ye ilişkin dosya içeriğinde somut belge yer almasa da FYY süreci ile konkordatonun zamansal olarak birlikte yürütülmesinin ve bu bağlamda konkordato sürecine etki etmesinin söz konusu olmadığının tespit edildiği, bir an için 17/07/2019 tarih ve 7186 sayılı Kanun ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na geçici madde 32 eklenerek, Büyük Ölçekli Uygulama-Finansal Yeniden Yapılandırma Çerçeve Anlaşması 09/10/2019 ve Küçük Ölçekli Yeniden Yapılandırma Anlaşması 08/11/2019 tarihinde gerekli onayların alınmasıyla uygulamaya konulmuş olduğu düşünülse de borçlu şirketin bu uygulamalardan yaklaşık 10-11 ay sonrası gibi bir zaman diliminde yani 08/09/2020 tarihinde FYY’ye başvurduğu dikkate alındığında konkordato sürecinin yine gelinen bu aşamada tasdik şartları bakımından yapılacak incelemede borçlu şirketin 08/09/2020 tarihinde, yani alacaklılar toplantısı sonrasındaki bir dönemde EYY’ye başvurduğunun görüldüğü, EYY sürecinin konkordato yargılamasına etkisinin ancak rehinli alacak miktarında bir indirim yapılması durumuna münhasır olacağı, bunun dışında mevcut şartlarda bir etkisinin olmadığı ve orantılık şartının mevcut duruma göre değerlendirmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı, 18/01/2021 tarihli kök raporda yer alan mali değerlendirmeler neticesinde konkordato talep eden borçlu şirketin konkordato projesini revize ettiği, revize projede alacaklılar toplantısında oylanan borçların tamamının (%100) 48 ay vadede eşit taksitlerde ödenmesi teklifinin değiştirilmediği, kök raporda ilk projedeki proforma gelir tablolarında yer alan satış ve kar hedeflerine ulaşılmasının çok uzak bir ihtimal olduğu yönünde kanaat oluştuğu ancak konkordato talep eden şirketin revize projesinde ödeme dönemi boyunca her yıl için gerçekleştireceğini öngördüğü satışların hangi projelerdeki hangi tür gayrimenkullerin satışından kaynaklanacağını açıkladığı bunun yanı sıra, kök raporda yer alan diğer bir çekince olan ilk projedeki proforma nakit akım tablolarındaki nakit akışı öngörülerinin ciddi ve inandırıcı olmadığı şeklindeki öngörülere istinaden konkordato talep eden şirketin revize projede nakit akım tablolarını güncellenen hedefler doğrultusunda yeniden düzenlediği, dönem sonu nakit mevcudu öngörülerini önemli tutarda düşürdüğü, bu çerçevede borçlu şirketin revize projede yer alan kar ve nakit akışı hedeflerine ulaşmasının zor da olsa imkan dahilinde olduğu ve bu bakımdan borçlu şirketin revize proje kapsamında öngörülen finansal kaynağı sağlayabilme olasılığının bulunduğu yönünde kanaat oluştuğu, dolayısıyla da revize projeye göre tüm borçlar ödendikten sonra şirkette sadece 1.453.843.37 TL kaynak fazlası oluşacağı öngörüldüğünden bu çerçevede şekli olarak da olsa orantılılık şartının da sağlandığı sonucuna varıldığı, konkordato talep eden borçlu şirketin revize projesine göre adi alacaklılara ödemeyi teklif ettiği tutarın 47.698.982,07 TL bu bağlamda şirketin ödemeyi teklif ettiği tutarın Komiser Heyeti’nin 7 numaralı raporunda yer alan 2. Alternatifteki tutar olduğu ve şirketin yatırması gereken harç tutarının 108.276,69 TL olarak hesaplandığı yapılan incelemede şirketin bu tutarı 30/12/2020 tarihinde yatırdığının anlaşıldığı, tüm gerekçeler dahilinde sonuç itibarıyla İİK 305’te düzenlenen tasdik şartlarını sağladığı ancak tasdik şartlarına ilişkin esas alınarak incelenen ve konkordatonun tasdiki ihtimalinde 2022 yılı başından itibaren 48 ay vadede aylık eşit taksitler halinde planlandığı belirtilen revize projede 47.698.98.07 TL’lik adi alacak tutarına ilişkin taksitler halinde her ay ödenecek miktarı içeren ödeme planının yer almadığı belirtilmiştir. Komiser heyetinin 29/04/2021 tarihli (kesin mühlet 9 no’lu) raporunda; -Rehinli alacaklılar yönünden önceki raporlarda yer alan tespitlerin geçerli olduğu, davacı şirketin rehinle teminat altına alınmış borçları nedeniyle alacaklı sayısı 12, alacak tutarı toplam 95.239.740,46 TL olup şirketin konkordato projesi rehinle teminat altına alınan alacaklıların tamamı tarafından reddedilmiş olmakla İİK.’nın madde 302’de öngörülen nisapların gerçekleşmediği, ayrıca davacının rehin ile teminat altına alınan alacaklıları arasında yapılan (Bankalar) görüşmelerde konkordato projesi kabul görmediği gibi raporun düzenlendiği tarihe kadar herhangi bir yapılandırmanın yapılmadığı ancak İİK. madde 308/h hükümlerine göre borç yapılandırmasının Bankalar Birliği nezdinde finansal yeniden yapılandırma (FYY) çerçeve anlaşması kapsamında devam ettiği, raporun düzenlendiği tarih itibariyle herhangi bir finansal yapılandırma sözleşmesi imzalanmadığı, -Adi alacaklılar yönünden; Yargıtay 15.H.D.’nin 16/02/2021 tarih 2021/1589 E. 2021/275 K. sayılı ilamına uyarınca 3.kişinin borçlu şirket lehine verdiği ipoteklerin adi alacak olarak değerlendirilmesi halinde nisaba mesnet teşkil eden 137 alacaklının alacak toplamının 67.090.355,44 TL olduğu, İİK 302 maddesine göre “teklifin en az 69 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 33.545.177,72 TL’den fazla olması” yada “teklifin en az 35 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 44.726.903,62 TL’den fazla olması” gerektiği ancak teklife 53 alacaklının 26.002.948,32 TL alacağın yönünden kabul oyu kullandığı, toplantıya katılmadığı için red sayılan 80 alacaklının alacak miktarının 22.671.173,75 TL ve teklifi reddeden 4 alacaklının alacak miktarının 18.416.233,37 TL olduğu bu durumda gerekli çoğunluğun sağlanamadığı, aksi kabul halinde 6 no.lu raporda ifade edildiği gibi nisabın sağlandığı belirtilmiştir. İİK 287.maddesinde, borçlunun iyileşmesi ve konkordatonun tasdiki ihtimali “konkordatonun başarı şansı” kavramı altında ifade edilmiştir. İİK 289. maddesinde, konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması halinde borçluya 1 yıllık kesin mühlet verileceği düzenlenmiştir. Başarı olasılığı kavramından anlaşılan husus, konkordato projesinin gerçekleşme olasılığına sahip olmasıdır. Bu sonuca, borçlunun durumu, malvarlığı gelirleri ve taahhütlerini yerine getirmesine engel olan nedenler gözetilerek, objektif verilere göre konkordato başarı olasılığı yargıç tarafından belirlenecektir (Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku – Av. Sümer Altay, sayfa 112, 1.Cilt). İİK’nın 286/1.a maddesinde “borçlunun talebiyle birlikte borçlarını hangi oranda veya vadede ödeyeceğini, bu kapsamda alacaklıların alacaklarından hangi oranda vazgeçmiş olacaklarını, ödemelerin yapılması için borçlunun mevcut mallarını satıp satmayacağını, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için gerekli mali kaynağın sermaye artırımı veya kredi temini yoluyla yahut başka yöntem kullanılarak sağlanacağını gösteren ön proje ibraz etmesi” gerektiği ifade edilmiştir. Konkordatonun amacı borçluyu borçlarından ve eğer iflas şartlarını taşıyorsa muhtemel bir iflastan kurtarmak, alacaklıların da belirli bir vadede ve/veya indirimle alacaklarını tahsil etmelerini sağlamaktır. Bu yapılırken özellikle alacaklıların sürece dahil edilmesi, alacaklıların, komiserin ve mahkemenin katılımı ile nihai projenin oluşturulması ve konkordatonun başarıya ulaşması için iş birliğine gidilmesi gerekir. Projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı ve kayıtlarla uygun olup olmadığının değerlendirilebilmesi yönünden, borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve alacaklılara ödemelerini yapabilmesi için mali kaynağın nasıl sağlanacağı net bir şekilde açıklanmalıdır. Borçlunun faaliyetine devam edebilmesi ve ödemelerini yapabilmesi ile konkordato amacına ulaşacaktır. Mahkemece, 17/05/2021 tarihli duruşmada borçlu şirket yetkilisinin ve komiser heyetinin beyanlarını alarak, kesin mühlet süresinin sona ermesiyle konkordatonun tasdik şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle konkordatonun tasdiki talebinin reddine ve iflasına karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü için gerekli çoğunluk 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 302. maddesinde, konkordatonun tasdiki şartları ise aynı kanunun 305. maddesinde düzenlenmiştir. İİK 302/son konkordato komiserinin alacaklılar toplantısını izleyen 7 günlük katılma süresinin bitmesinden itibaren en geç 7 gün içinde gerekçeli raporuyla birlikte oluşturduğu konkordato işlemlerini kapsayan dosyaları, mühlet bitmeden önce ticaret mahkemesine sunacağını öngörmektedir. Prosedürün bunu izleyen kesiti, konkordatonun son aşamasını oluşturmakta ve ticaret mahkemesinin konkordatonun tasdik edilip edilmeyeceği bakımından yapacağı yargılama ile bunun sonucunda vereceği karara ilişkin bulunmaktadır. Konkordatonun tasdikine ilişkin yargılama, maddi hukuk yargılaması olmayıp, kendine özgü bir tasdik işlemi niteliğindedir. Tasdik yargılaması sonucunda oluşturulacak karar, daha çok konkordato prosedürünün yasal koşullara uygun yürütülüp yürütülmediğinin ve konkordatonun unsurlarının kanunun öngördüğü anlamda oluşup oluşmadığının saptanmasına ilişkin belirleyici nitelik taşıyan, tasdik faaliyetinin yürütüldüğü bir yargı işlevi özelliğini taşımaktadır. Bu nedenle tasdik yargılaması, özellikle komiserlik tarafından yapılan işlemlerin yasanın öngördüğü doğrultuda gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin denetlenmesini de içerir (Altay,Sümer / Eskiocak,Ali, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, 5.Bası, İstanbul 2019, s.334). İİK’nın 305. maddesinde hükme bağlanan konkordato koşullarının kümülatif olarak bir arada bulunması halinde mahkeme konkordatoyu tasdik edecektir. Mahkemenin bu aşamada geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır ve tasdik yargılamasında re’sen araştırma ilkesi geçerlidir. Mahkeme, tasdik yargılamasında konkordato projesini kontrol edecek, konkordato sürecinde yapılması gereken işlemlerin zamanında ve kanuna uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleyecektir. Şekli inceleme kapsamında yapacağı en önemli tespit, komiserin süresi içinde dosyayı kendisine teslim edip etmediğidir. İçerik olarak dikkatle araştırması gereken husus ise borçlunun alacaklılar arasında dengeyi koruyup korumadığıdır (Öztek S./Budak A.C./Yücel M.T./Kale S./Yeşilova B., Yeni Konkordato Hukuku, 2. Baskı, Ankara 2019, s. 539). Konkordato, tacir yahut gerçek veya tüzel kişi bir borçlunun, borçlarını ödeme şekliyle ilgili yaptığı teklifin, kanunda öngörülen çoğunlukla alacaklılar tarafından kabul edilmesi ve yetkili mahkeme tarafından tasdik edilmesi sonucunda, borçlunun tüm adi borçlarını ödeyebileceği koşullar göz önüne alınarak, kararlaştırılan sürede ve/veya miktarda ödemesini mümkün kılan bir hukuki müessesedir. Konkordatonun amacı borçluyu borçlarından ve eğer iflas şartlarını taşıyorsa muhtemel bir iflastan kurtarmak, alacaklıların da belirli bir vadede ve/veya indirimle alacaklarını tahsil etmelerini sağlamaktır. Konkordato süreci alacaklılar arasında eşitlik ilkesine dayalı olarak yürütülür. Konkordatoda alacaklılar arasında herhangi bir ayırım yapılmaksızın benzer durumda bulunan bütün alacaklıları kapsayan adil ve dengeli bir ödeme planının ortaya konulması ve alacaklıların tatmin edilmesinde de aynı ilkelerin gözetilmesi gerekir. Konkordato prosedürü içinde alacaklılar arasındaki eşitliğin sağlanması, borçlunun konkordato mühletinde (geçici ve/veya kesin mühlet) kural olarak konkordatoya tabi alacakları ödememesi ile mümkündür. Konkordato projesi, alacaklıların Kanun’da yazılı oranda kabulü ve mahkemece tasdiki halinde bunu kabul etmemiş olan alacaklılar için de mecburiyet kazanacak olup konkordato mühleti içerisinde eşitliğin mutlaka gözetilmesi gerekecektir ki bu da ancak konkordatoya tabi alacakların kural olarak ödenmemesi yolu ile mümkün olabilecektir. Mühlet içinde alacakların ödenmemesi gereği, konkordatonun amacı ve doğası ile yakından ilgilidir. Somut dosya yönünden çözüme kavuşturulması gereken konu, 3.kişinin ipoteği ile teminat altına alınan alacağın konkordato nisabında adi alacak olarak mı yoksa rehinli alacak olarak mı değerlendirileceği hususundadır.Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 150/09/2021 tarihli 2021/1792 E. 2021/100 K. sayılı ilamında; “…Uyuşmazlık 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacağın adi alacak olarak nisapta nazara alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır. İİK 295. maddesi “Mühlet sırasında rehinde temin edilmiş alacaklar nedeniyle rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatılabilir veya başlamış olan takiplere devam edilebilir ancak bu takip nedeniyle muhafaza tedbirleri alınamaz ve rehinli malın satışı gerçekleştirilemez” şeklindedir. 17/07/2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunla değişik İİK 289. maddesi de aynı ifadeleri taşımaktadır. 28/02/2018 tarih ve 7101 sayılı Kanun yürürlüğünden önce doktrin maddede belirlenen rehinli malın borçluya ait olması konusunda fikir birliği içindedir. (Gündoğan, Postacıoğlu, Üstündağ Kuru) Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 20/10/1993 tarih 6282/6805 karar sayılı ilamında da 3. kişi rehninin konkordato nisabında adi alacak olarak gözönünde bulundurulmasına karar vermiştir. Meseleyi konkordatonun amacı çerçevesinde değerlendirmek gerekir. Konkordato dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi alacaklarını yetkili makamın onayı ve alacaklı çoğunluğunun kabulü ile tasfiyesinin sağlandığı bir icra biçimidir. Bu amacın gerçekleştirilmesi yani konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması gerekir. İİK.nın 295. maddesi de bu amaca hizmet eden bir hüküm içerir. Rehni 3. kişinin vermesi halinde bu rehnin paraya çevrilmesi konkordato talep eden borçlunun pasifine etki etmeyecektir. Bu haliyle 3. kişi tarafından verilen rehnin paraya çevrilmesini konkordato kapsamında engellenmesi kanun koyucunun amaçladığı bir sonuç olarak düşünülemez. İİK’nda bu ve buna benzer maddelerde amaç borçlunun malvarlığını korumak ve bu sayede konkordato projesinin başarıya ulaşmasını sağlamaktır. Alacağı 3. kişi rehni ile teminat altına alınan alacaklı kanundaki sınırlamalara bağlı kalmadan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilecek ve asıl borçlunun konkordato takibinin kabul edilmesi halinde rehinden karşılayamadığı alacak için konkordatoya tabi olarak talep edebilecektir. Malı satılan 3. kişide rücû alacağını ancak konkordato nisabına dahil edilmesi halinde talep edilebilcektir.İİK 303. maddesinde “konkordatoya hayır oyu veren alacaklı borçtan birlikte sorumlu olanlara karşı bütün haklarının muhafaza eder” hükmünü taşır. Taşınmazını borçlu lehine ipotek veren 3. kişinin borçtan birlikte sorumlu olduğunda tereddüt yoktur. Alacaklının bütün haklarını muhafaza edebilmesi ancak konkordato nisabına dahil edilerek oy kullanmasına bağlanmıştır. Bu alacak rehinli alacak olarak kabul edilerek alacaklıya oy hakkı verilmediği takdirde İİK. 303. maddenin uygulanması mümkün olmayacaktır. İİK. 298/1 maddesi “komiser görevlendirilmesini mütakip borçlunun mevcudunun bir defterini yapar ve mallarının kıymetini takdir eder” hükmünü taşır. Bu değerlendirme borçlunun malları ile sınırlıdır. 3. kişiye ait malın değeri bu aşamada belirlenmediği için alacaklının rehin dışında ne kadar alacağının kalacağı tesbit edilemeyeceğinden 3. kişi rehniyle temin edilen alacağın tamamının adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi hem alacaklı hem de asıl borçluya rücû edecek alacaklı açısından gerekliliktir. Bu bağlamda taşınmazı satılan 3. kişi nisaba ve sonuç olarak konkordatoya tabi olmadan alacağını tam olarak alma hakkına sahip olacağından bu kabul diğer alacaklıların zararına olabilecektir. Yukarıda belirtildiği gibi konkordatonun başarıya ulaşması için borçlunun malvarlığının korunması amaçlanmıştır. Gerek 295. maddenin ruhunda ve gerekse 45. madde bağlamında zikredilen rehinli malların borçlunun kendisine ait mallar olduğunun kabulünde zorunluluk vardır. İİK 307. maddesi rehinli malların ve finansal kiralama konusu malların paraya çevirme ve muhafazasını erteleme hükümleri içermektedir. Hiç süphe yok ki bu madde kapsamında borçlunun konkordato projesi için gerekli olan mallar zikredilmektedir. Kanunun lafzı da bu konuda açıktır. 3. kişi ipoteklerini bu kapsamda kabul etmenin kanunun ruhuna ve konkordatonun amacına uygun olduğundan bahsedilemez. Tüm bu gerekçeler nazara alındığında 3. kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların konkordato da adi alacak olarak nisaba dahil edilmesi konkordato kurumunun işlerliği, alacaklının teminat dışı kalan alacağı, ipotek veren 3. kişinin rücû ilişkisi açısından gereklidir. 7101 sayılı Kanun öncesi Yargıtay uygulamalarının değiştirilmesini, gerektirir kanuni bir düzenlemede bulunmamaktadır…” denilerek sonuç itibariyle 3. kişi rehniyle teminat altına alınan alacakların, konkordatoda adi alacak olarak nitelendirilerek nisaba dahil edilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 17/06/2021 tarihli 2021/4430 E. 2021/2814 K. sayılı, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 16/02/2021 tarihli 2021/1389 E. 2021/275 K. sayılı ilamları da aynı yöndedir. Emsal ilamlar da dikkate alındığında, 3.kişi ipoteği ile teminat altına alınan alacakların adi alacak olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Davacının 137 alacaklısının alacak toplamının 67.090.355,44 TL olduğu, İİK 302 maddesine göre “teklifin en az 69 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 33.545.177,72 TL’den fazla olması” yada “teklifin en az 35 alacaklı tarafından kabul edilmesi ve bu alacaklıların nisaba mesnet teşkil edecek alacak toplamlarının ise 44.726.903,62 TL’den fazla olması” gerektiği ancak teklife 53 alacaklının 26.002.948,32 TL alacağı yönünden kabul oyu kullandığı, davacı şirketin 3.kişinin rehni ile teminat altına alınan borç miktarı 25.804.632,28 TL olup bu miktarın rehinli alacaklılara eklenmesi halinde nisabın oluştuğu ancak bu miktar eklenmediği takdirde oylama neticesinde projenin kabul edilmediği açık olup, emsal Yargıtay ilamı dikkate alındığında konkordato projesinin İİK’nun 302.maddesi uyarınca yeterli çoğunluk tarafından kabul edilmediği açıktır. Bu durumda İİK 305. maddesinde yer alan tasdik şartlarının oluşmadığı tespit edilmekle, mahkemece davacı şirketin konkordato tasdik talebinin reddi kararı yerindedir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde, müvekkili şirketin Finansal Yeniden Yapılandırma sürecini başarıyla tamamlayarak rehinli alacaklıları ile anlaştığını ifade etmiş ise de oylamadan sonra anlaşmanın sağlandığı anlaşılmakla ayrıca adi alacaklılarla anlaşma sağlanamamış olması nedeniyle tasdik şartları oluşmadığından, rehinli alacaklılarla yapılan bu anlaşma ise sonuca etkili değildir. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının davacı tarafından yatırılan 59,30 TL’den mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya karar kesinleştiğinde ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2022