Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1084 E. 2022/603 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1084
KARAR NO: 2022/603
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/359 Esas
KARAR NO: 2020/1092
KARAR TARİHİ: 22/12/2020
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin müvekkili şirketten kamyon, eskavatör kiraladığını ve çalıştırdığını, bu çalışma karşılığında davalının müvekkiline 68.233,33-TL asıl alacak, 12.281,94 KDV olmak üzere toplam 80.514,00-TL borçlandığını yine davalı firmanın taşeronu olarak çalışan … İnşaat vasıtasıyla da 13.000,06 TL’lik hırdavat ve nalburiye ile enerji nakil işini yapan … vasıtasıyla da 1.000,60-TL’lik elektrik malzemesi aldıklarını, davalının müvekkiline 115.873,04-TL borçlu olduğunu, borcun ödenmesi amacıyla faturanın davalı şirkete gönderildiğini, ödeme yapılmaması üzerine davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını davalı tarafın kötü niyetli itirazı üzerine takibin durduğunu açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça faturalarda belirtilen işleri müvekkili firmaya yapan kişi olmadığını, davacı tarafın faturalarda yaptığını iddia ettiği işlerin davacı tarafça yapılmadığını, faturalarda belirtilen mal veya hizmetlerin davacı tarafça müvekkiline satılıp teslim edilmediğini, davacı yaptığını iddia ettiği işleri müvekkiline yapmadığını, dava dosyasında faturadan başka somut delil bulunmadığını, davacı tarafın bildirdiği … ve … isimli kişilerin müvekkil şirket adına tek başına sözleşme imzalamaya, mutabakat metni hazırlamaya veya imzaya, mal veya hizmet satın almaya yetkilerinin bulunmadığını, açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın usül ve esas yönünden reddine, davacı tarafın icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları, savunmaları, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu hususunda uyuşmazlık bulunmamakta, dava konusu uyuşmazlık davacı tarafından tanzim edilen faturalar nedeniyle davacının davlıdan alacak talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Yerleşik hale gelmiş Yargıtay içtihatlarında da belirtildiği üzere, fatura tanzim edilmiş olması ve davacı tarafın defterlerine göre davalı taraftan alacaklı görünmesi, alacağın ispatı için tek başına yeterli değildir. Fatura konusu mal veya hizmetin diğer tarafa teslim edildiğinin de ispat edilmesi gerekmektedir. Davalı şirket tarafından proje müdürü olarak atanan … ve davalı şirketin muhasebecisi … tarafından imzalanan “Emek Ticaret Hakediş” başlıklı belgede, davacı şirketin KDV hariç 68.233,33-TL alacaklı olduğu kabul edilmiş olup bu tutara KDV eklendiğinde toplam tutar 80.515,32-TL olmaktadır. Her ne kadar davalı şirket tarafından, …’ın hak ediş imzalamaya yetkili olmadığı iddia edilmişse de, hak edişlerin üst yönetime onaylatılması hususu davalı şirketin kendi iç ilişkisi ile ilgili bir husus olup, proje müdürünün imzalı belgeyi davacıya vermesi ile birlikte, üst yönetimden de onay almış olduğu karine olarak kabul edilmeli, proje müdürünün imzaladığı belgeyi üst yönetimden onay alarak ayrıca teyit ettirmesi davacıdan beklenmemelidir. Proje müdürü üst yönetimden onay almadan bu şekilde bir hak ediş imzalamışsa, bu husus üst yönetim ve proje müdürü arasındaki bir mesele olup, davacıyı bağlamamaktadır. Davacının davalıdan 31/12/2014 tarihi itibariyle toplam 115.873,04-TL alacaklı olduğunun yazılı olduğu, davalı şirket muhasebecisi … tarafından imzalandığı anlaşılan “Cari Hesap Hareketleri” başlıklı belgenin incelenmesinde, belge tarihinin 22/03/2016 olduğu görülmüştür. Dosyanın incelenmesinde, icra takibi tarihinin 17/06/2015 olduğu, dava tarihinin ise 29/03/2016 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, söz konusu belgenin icra takibinden sonra, davadan önce verildiği, belge içeriğinden, davacının icra takibine konu ettiği meblağ kadar davacıya borçlu olduğunu, davalının muhasebecisinin kabul ettiğinin anlaşıldığı, ancak davalı şirket tarafından dava aşamasında icra takibine itiraz iradesinden hiçbir şekilde vazgeçilmediği, borç ikrarı niteliğindeki belgeyi imzalayan …’ın şirket adına bu yönde bir kabul beyanında bulunmaya yetkisinin olduğuna dair bir delil de sunulmadığı, davacı tarafından icra takibine konu edilen 15.846,22-TL, 13.000,06-TL ve 1.000,64-TL tutarlı olmak üzere toplam 29.846,92-TL tutarlı faturalara konu mal veya hizmetin davacı tarafından davalıya teslim edildiği ispatlanamadığından, davalının temerrüde düşürüldüğüne dair bir delil sunulmadığı da göz önünde bulundurularak, davanın kısmen kabulüne, icra takibine davalı tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 80.514,94-TL asıl alacak üzerinden devamına, alacak likit olduğundan kabul edilen 80.514,94-TL üzerinden hesaplanacak %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ 1- Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirket müdürünün … olduğu ve bunun dışında kimsenin mal hizmet satın alma ve bu hususta sözleşme yapma veya hesap mutabakatı yapma yetkisi bulunmadığı, davacı tarafın uzunca bir süre bekleyip fatura tanzim etme sebebini açıklayamadığı, davacının sonradan geriye etkili olacak şekilde fatura düzenlediği, davacı tarafın her ne kadar fatura düzenlemişse de yazılı malları davalı tarafa teslim ettiğine dair bir kanıtın bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli bulunmadığı, piyasada genelde hak ediş kontrolü görevinde çalışan kişilerin hak edişleri imzalayıp üst yönetime onaylatması ve bu sebeple imzaya yetkili olduğunu değerlendirmesinin varsayıma dayandığı, hak ediş belgesinde üst yönetimden, davalı şirkete imza ve temsile yetkili kimseler tarafından atılmış herhangi bir imzanın de bulunmadığı belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir. 2- Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu katılma yoluyla istinaf dilekçesinde özetle; proje müdürünün üst yönetimden onay almadan hak ediş imzalamış ise de, bu hususun üst yönetim ve proje müdür arasındaki bir mesele olduğu, fatura konusu malların teslim edildiği teslim fişleri başta olmak üzere dosya kapsamındaki delillerle de sabit olduğu, faturaların davalı şirkete tebliğ edildiği ve süresi içerisinde itiraz edilmediği, faturalara konu malların teslim edildiğinin teslim fişi ile sabit olduğu ancak mahkemece teslim fişleri yokmuş gibi değerlendirme yapıldığı, cari hesap sözleşmesi de usulüne uygun ve geçerli bir delil olup hükme esas alınmamasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu, cari hesap sözleşmesinin fatura tarihinden önceki alım satımlara ilişkin olup hem sözleşmenin imzalama tarihinde hem de içeriğindeki malların teslim tarihlerinde … ın davalı şirket muhasebecisi olarak çalıştığı ve iş bu nedenle davanın tamamen kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, fatura bedellerinin tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının takip alacaklısı sıfatıyla davalı aleyhine 110.361,86 TL fatura alacağı ve 4.571,69 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 114.933,55 TL alacağa yönelik takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 24.06.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilince 30.06.2015 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır. Kadıköy … Noterliği’nce düzenlenen 06.02.2013 karar tarihli ortaklar kurulu kararına göre 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde Ordu ili Mesudiye ilçesi dahilinde enerji üretimi gayesi ile inşa edilmekte olan 18,15 MW kurulu güçteki Boztepe HES projesi bünyesinde inşaat mühendisi olarak görev yapmakta olan …’ın proje müdürü olarak atanmasını dair karar verilmiş ve toplantıya katılanların … ile … olduğu belirtilmiştir. Proje müdürünün görev tanımı yapılarak işbu görev tanımı içerisinde şantiyede gerçekleştirilen hizmet ve imalatlara ilişkin hak ediş ve kesin hesaplarının zamanında, sözleşmeye ve şirket çıkarlarına uygun ve doğru olarak hazırlanmasının sağlanması, kontrolü, yönetimi onaylattırılmasında yer aldığı görülmüştür. 10.02.2015 Tarihli Mutabakat Tutanağı Başlıklı belgede … Ticaretten 13.05.2011 tarihinden 15.03.2013 tarihine kadar … santrali yapımı için alınan malzemeden son ödeme olarak 13.000 TL borcun kaldığı ve bunun … Ticaretle mutabık kalındığı belirtilmiş olup, … ile … kaşeleri basılarak üzerine imza atılmıştır. İcra Takibine konu faturanın İncelenmesinde İse 31/12/2014 düzenleme tarihli olduğu, konu olarak ise hırdavat nalburiye (… İnşaatın aldığı malzeme), iş makinesi kamyon kiralama sebebiyle düzenlendiği belirtilmiştir. 22.03.2016 tarihli cari hesap ekstresinin alt kısmında “…ten alınan malzemenin veresiye fişleri cari hesap hareket listesindeki dökümlerle karşılaştırıldı. Şirketten yapılan ödemeler ve diğer kalemler kontrol edildi. Hesaplarda mutabık kalındı. 31.12. 2014 itibarı ile …e kalan bakiye 115.873,04 TL’dir” yazılmış olup … Kaşesi ile davalı şirketin kaşesi vurulmuş ve davalı şirket köşesinin üstünde … ismi yazılarak imzalanmıştır. 1 No lu … hak ediş başlıklı belgede; …, … ve … plakalı araçların çalıştığı gün ve günlük tutarlar belirtilerek toplam KDV hariç 68.233,33 TL hesaplanmış ve … dışında, … (muhasebeci) … (proje müdürü) tarafından imza edilmiş ve … Kiralık Araç/Makine Kesintilerine dair belgenin alt kısmının da … (muhasebeci) … (proje müdürü) tarafından imza edildiği görülmüştür. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünce düzenlenen sicil kayıtlarına göre davalı şirketin münferiden 26.01.2011 ile 26.01.2020 tarihleri arasında yetkilisi olarak … belirtilmiştir. Kadıköy SGK tarafından mahkemeye gönderilen hizmet döküm cetvelinin incelenmesinde, şirket yöneticisi olarak … belirtilmiş, 2012 yılı 3. ve 12. aya ait listede yer alan çalışan listesinde … ve … isimlerine rastlanılmamıştır. Tanık … talimatta alınan beyanında özetle; Boztepe HES hidroelektrik santralinin de muhasebeci olarak çalıştığı, bildiği kadarıyla kiralık makine ve kamyon hakkedişlerinde sıkıntı olmadığı ve hakkedişlerin şantiye şefi olan … tarafından yapıldığı, kamyon ve makinelerin çalıştığı güne kadar puantaj tutulduğu, sözleşme bedeli üzerinden hak edişin tamamlandığı, yapılan hakkedişler de tutulan puantaj ve hakkedişler ile günlük raporlar arasında bir uyumsuzluk bulunmadığı, patronun hak edişleri ile raporu arasında uyumsuzluk olduğunu gördüğünden daha sonra ödeme yapacağını belirttiği ve hak edişlerdeki bu uyumsuzluk giderilmediğinden herhangi bir ödeme de yapılmadığını belirtmiştir. Tanık … özetle beyanında; davalı şirket de 2011-2013 yılının sonuna kadar saha mühendisi ve proje sorumlusu olarak çalıştığı, davacının inşaat nalburiye iş makinesi işiyle iştigal ettiği ve her türlü ihtiyacın karşılanmasına yönelik davacı ile çalışıldığı, malzeme konusunda muhasebeci …’ın yetkili olduğu, hak ediş evrakı hakkında imzanın kendisine ait olduğu hangi aracın ne kadar çalıştığını gösteren puantaj cetvelindeki imzanında kendisine ait olduğu, ödemelerin merkez tarafından gerçekleştirildiği için hangisini ödenip ödenmediğini bilmediğini, hak edişin proje bittiğinde düzenlendiği ve projenin 2013 yılının aralık ayında bittiğini belirtmiştir. Tanık … özetle beyanında; şantiyede muhasebeci olduğu ve bir ay sonunda kendisi tarafından faturaların toplanıldığı, ödenmesi için merkez ofise gönderildiği, dosya kapsamında bulunan alışveriş listesindeki hırdavat nalburiye kalemlerinde bir sıkıntı olmadığı ve geriye kalan kamyon makine hakkedişlerini ve firmaya çalışan taşeron firmaların yapmış olduğu alışverişlerin bu firmalar tarafından ödenmediği için davalı firmaya rücu edildiği, cari hesap hareketleri başlıklı belgedeki imzanın kendisine ait olduğunu belirtmiştir. Davacının 2012-2013-2014 ve 2015 yıllarına ait ticari defterlerin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerin yasa ve mevzuata uygun olarak yasal süre içerisinde yapıldığı, davacı ve davalı arasında bu dönemlere ilişkin ticaret satımından kaynaklı işlemlerin yapıldığı, ibraz edilen 2012-2013-2014 ve 2015 yılına ait ticari defter kayıtlarında davalı ile ilgili satımdan kaynaklanan fatura kayıtları tespiti yapılmış olup davacının 31.12.2014 yılı sonu itibariyle defter kayıtlarını istinaden KDV dahil 110.361,86 TL alacaklı olduğu görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Davalı tarafın ticari defterleri incelenerek (mali müşavir, inşaat mühendisi) bilirkişi heyetince düzenlenen kök raporda özetle; davalı tarafın ibraz edilen ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin mevzuata uygun zamanda yapıldığı, 31.12.2015 yılı sonu itibariyle ticari defter kayıtlarına göre davacı tarafa 64.800 TL borçlu olduğunun tespit edildiği belirtilmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen ek raporda; Kadıköy … Noterliği’nce düzenlenen 06.02.2013 tarih ve … yevmiye numaralı yetki belgesinde net olarak …ın hak edişleri imzalayabileceği yönünde ifade olmasa da piyasada genelde hak ediş kontörü görevinde bulunan kişilerin hak edişleri imzalayarak üst yönetimi onaylatıyor olması sebebiyle …’ın imza yetkisinin olduğu kanaatinin oluştuğu, lakin üst yönetimi onaylatılacaktır denilen hak ediş belgesinde üst yönetimden kimsenin imzasının olmadığını, bu konudaki hukuki değerlendirmenin mahkemede olduğu, işbu hak edişin kabul edilmesi durumunda davacının davalı firmadan hak edişten kaynaklı alacağının 68.233,33 TL + KDV olduğu, davalı firmanın 10.02.2015 tarihli “mutabık tutanağı” sebebiyle davacıya borçlu olma koşullarının oluşmadığı, dava dosyasında davacının …’a sattığı iddia edilen elektrik malzemesine istinaden düzenlenen 31.12.2014 tarih ve 1.000,64 TL tutarlı fatura sunulduğu ancak …un kim olduğu yönünde bilgiye sahip olunmadığı, bu nedenle malzemelerin davalı firma şantiyesine gidip gitmediğinin de incelenemediği, dava konusu 3.12.2014 tarih ve … numaralı 15.846,22 TL tutarlı faturayla ilgili dava dosyasına herhangi bir sevk irsaliyesi, yazışma sunulmadığı için bu faturayla ilgili de herhangi bir teknik değerlendirme yapılmadığı belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş olup bu karara yönelik taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 6098 sayılı TBK‘nun genel hükümlerinin yer aldığı birinci kısmında, borç ilişkisinin kaynakları başlıklı birinci bölümünün birinci ayrımında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri üst başlığı ile 1. maddesinde, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları ile kurulacağı şeklinde yer verilmiştir. Yasanın 12. maddesinin 1. fıkrasında, sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. 14. maddenin 1. fıkrasında, yazılı şekilde öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunmasının zorunlu olduğu, 15. maddede, imzanın borç altına girenin el yazısı ile atılmasının zorunlu olduğu, güvenlik elektronik imzanın da el yazısı ile atılmış imzanın bütün sonuçlarını doğuracağı, 17. maddede, kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa belirlenen şekilde yapılmayan sözleşmenin tarafları bağlamayacağı, 40. maddede, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçlarının doğrudan temsil olunanı bağlayacağı, 46. maddede ise “Yetkisiz Temsil” başlığı ile bir kimsenin yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa bu işlemin ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlayacağı, 47. maddenin ilk fıkrasında, temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onanamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesini yetkisiz temsilciden isteyebileceği düzenlenmiştir. Davaya konu somut olayda Kadıköy … Noterliği’nce düzenlenen 06.02.2013 karar tarihli ortaklar kurulu kararının 4. maddesi uyarınca inşaat mühendisi olarak görev yapmakta olan …’ın proje müdürü olarak atanması sonucunda hak ediş ve kesin hesapları yapması yönünde yetki verilip verilmediğinin incelenmesi gerekmektedir. İşbu ortaklar kurulu kararının incelenmesinde proje müdürüne (4. madde) şantiyede gerçekleşen hizmet ve imalatlara ilişkin olarak hak ediş ve kesin hesaplarının zamanında sözleşme ve şirket çıkarlarına uygun ve doğru olarak hazırlanmasının sağlanması kontrolü ve üst yönetimi onaylattırılması ve (7. madde) geçici kabul çalışmalarına yönelik şantiyedeki çalışmaların yürütülmesi, merkezi birimlerle koordinasyonun ve sonuçlandırılması için azami hassasiyetin gösterilmesi yönünde yetki verildiği ve işbu görev tanımı içerisinde proje müdürünün hak ediş belgesini imzalaması konusunda yetki verilmediği anlaşılmakla mahkemece proje müdürü … ve davalı şirketin muhasebecisi tarafından imzalanan …Hak ediş başlıklı belgenin davalı şirketin sorumlu tutulamayacağı yönündeki tespitin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. Dosyada mübrez ”cari hesap hareketleri” başlıklı belgenin 22.3.2016 tarihli olduğu, iş bu belgede 31.12.2014 itibari ile … bakiye 115.873,04 TL’nin kaldığı belirtilmiş ise de; davaya konu uyuşmazlığın fatura alacağından kaynaklı davalı aleyhine başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, belgenin takip tarihinden sonra düzenlendiği gibi belgede imzası bulunan …’ın şirket yetkilisi olmadığı ve davalı şirket tarafından iş bu belgenin kabul edilmediği nazara alındığında, davalı şirketin bu belgeden sorumlu tutulamayacağı açıktır. Uyuşmazlıkta 31.12.2014 tarih, … numaralı, hırdavat nalburiye açıklamalı, 15.846,22 TL bedelli ve … numaralı 1.000,64 TL bedelli, … numaralı 13.000,06 TL bedelli faturalar ilgili olarak mal teslimin yapıldığının ispatlanmadığı belirtilmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)… Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir…” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir.”… Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi halinde alacaklının HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir.” (Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 11.11.2020 tarih 2019/3926 E 2020/2954 K sayılı ilam) Bilirkişi heyetince düzenlenen raporlar incelendiğinde, davalı şirketin 2014 yılı defterlerinde banka ve peşin ödemeler sonrası 31.12.2014 tarihi itibari ile kalanın 83.515,53 TL olarak hesaplandığı ancak davacı tarafa ait 320.01.041 takip edilen cari hesapta 31.12.2014 tarihli kapanış fişi maddesi incelendiğinde bakiye kalanı olmadığı görüldüğü bu haliyle cari hesaplar arasında açılış ve kapanış fişinde tutarsızlık olduğu, davalının 2015 yılı ticari defterlerin incelenmesinde 01.01.2015 tarih ve bir numaralı açılış fişi maddesinde bu kere davacı cari hesap bakiyesinin 83.5151,53 TL olarak kayıtlı olduğu ve bunun herhangi bir belgeye dayanmadığı belirtilmiştir. İş bu nedenle, tarafların BA-BS kayıtlarının ilgili vergi dairelerinden istenilerek dosya arasına alınarak incelenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, BA-BS kayıtları dosya arasına kazandırılarak, davacının davalı aleyhine takip başlatmasında haklılık durum ve oranının, sunulan deliller nazara alınarak bakiye borçtan kalan miktar var ise denetime elverişli olarak karar verilmesi gerektiğinden taraf vekillerinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı ve davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/359 Esas, 2020/1092 Karar sayılı ve 22/12/2020 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davacı ve davalı tarafından ayrı ayrı yatırılan 162,10’ar TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacı ve davalıya İADESİNE, 5-Davacının ve davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/05/2022