Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/104 E. 2021/486 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/104
KARAR NO : 2021/486
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/818 Esas
KARAR NO : 2020/766
KARAR TARİHİ: 15/10/2020
DAVA: İflas (Adi Takipten Doğan İtirazın Kaldırılması Ve İflas)
KARAR TARİHİ: 28/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı/borçlu şirket arasındaki ticari ilişki uyarınca, müvekkilinin kumaş üretimi ve boyanması akabinde kumaşların borçlu şirkete teslimini gerçekleştirdiğini, müvekkili şirketin sektörün önde gelen kumaş üreticilerinden olup cari hesap ilişkisine binaen faturalar kestiğini, ancak davalı tarafın 20/01/2018-10/07/2018 tarihleri arasında kesşilen e-faturaları ödemediğini, müvekkilinin alacağını geciktirme gayesi ile hareket ettiğini, işbu nedenle davalı aleyhine bahsi geçen faturalara ilişkin cari hesap alacağına binaen Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. dosyasında iflas talepli takip başlattıklarını, davalı tarafından yetkiye, borca, faiz ve fer’ilerine itiraz edildiğini ancak yapılan itirazın haksız, dayanaksız ve kötü niyetli olduğunu, borcu bulunmadığını iddia eden davalının, bu hususta hiçbir yazılı ve somut delil sunamadığını, fatura sunulmadığı gerekçesine dayanarak borcun aslına itiraz edilmesinin mümkün olmayıp takibe itiraz dilekçesinde de itiraz edilmediği üzere taraflar arasında cari hesap mutabakatının bulunduğunu, müvekkili şirketin davalı şirketten aldığı tüm siparişleri davalının talimatları doğrultusunda eksiksiz olarak her türlü ayıptan ari şekilde ve zamanında teslim ettiğini, davalı borçlunun müvekkili şirketin ayıplı ifasından doğan zarar nedeniyle alacaklı olduğu iddiasının hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, davalının cari hesap mutabakatını kabul edip ödeme belgesi de sunamadığı halde afaki iddialar ile borca itiraz ederek alacaklarının tahsilini sürüncemede bırakmaya çalıştığını belirterek, davalının Büyükçekmece … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu haksız ve dayanaksız itirazının kaldırılmasını, İİK md. 155 ve devamı uyarınca depo kararı verilmesini ve kararın gereğinin yerine getirilmemesi halinde davalının iflasına karar verilmesini ancak öncelikle İİK 159. maddesi gereği müvekkilinin menfaatinin korunması için zaruri muhafaza tedbirlerinin alınarak davalının 3. kişilerdeki hak ve alacakları ile menkul ve gayrimenkulleri üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yurt dışında mükim müşterisi Inditex’in (order no/sipariş no: …) siparişi üzerine, ihraç edilmek için imal edeceği tekstil ürünlerinde kullanmak üzere siparişe uygun özellikler taşıyan kumaş tedariği konusunda davacı şirket ile anlaşmaya vardığını, davacı tarafın söz konusu siparişlere uygun olarak üretip müvekkili şirkete peyderpey teslim ettiği kumaşlar için 2018 Ocak-Temmuz ayları arasında KDV dahil toplam 1.410.243,98 EURO + 127.200,03 USD tutarında muhtelif faturalar düzenlediğini, bu meblağın 1.277.146,23 EURO + 127.200,03 USD tutarındaki kısmının, müvekkilince davacı şirkete bu dönem içinde peşin olarak ödendiğini, ancak davacıdan tedarik edilen kumaşlarda, bir kısmı dikim öncesi yapılan mutad muayenelerde müvekkili tarafça belirlenen ayıpların, bir kısmı da bilahare dikim ve müşteriye yapılan ihracat sonrası, yıkama neticesinde ortaya çıkan gizli ayıpların tespit edildiğini, ürünlerdeki ayıpların davacı yana derhal, sözlü ve yazılı olarak ihbar edildiğini, bahse konu ayıplı malların üzerinde Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/113 D. İş sayılı delil tespiti dosyasında keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak ürünlerin gizli ayıplı olduğunun tespit edildiğini, davacının tedarik ettiği kumaşların ayıplı olması, dolayısıyla davacı tedarikçinin kusurlu ve sözleşmeye aykırı olarak ayıplı ifada bulunması nedeniyle, müvekkilinin nezdinde zarar kalemleri oluştuğunu, ürünlerin yeniden imal edilmesinin yurt dışındaki müşteri şirketlere karşı tedarik ve sevkiyat terminlerinde aksamaya yol açtığından, müşterinin talebi ile ürünlerin bu defa havayolu kargosu ile gönderildiğini, bu nedenle müvekkilinin, gümrük müşavirlik firması … Tic. A.Ş. aracılığıyla 89.520,30 USD tutarında fazladan navlun bedeli ödemek zorunda kaldığını, yurt dışındaki müşterinin, tedarik ve sevkiyat yükümlülüklerinin aksaması sebebiyle kendi yükümlülük takvimi de aksadığından, müvekkilinin tedarik ettiği ürünlerin fiyatlarında %10 ila %20 arasındaki oranlarda indirime gittiğini, sonuçta toplam üç siparişte (order) 260.000 adet ürünün 139.883 adedine indirim uygulandığını, müvekkilinin bu kapsamda 99.671,00 EURO tutarında maddi zarara uğradığını, davacıdan kaynaklanan ayıplı ürün teslimi nedeniyle müvekkilinin yurt dışındaki müşteriler nezdinde uzun yıllara dayalı emek ve yatırım ile oluşturduğu ticari itibarının zedelendiğini, müşteri ile ilişkilerinin neredeyse siparişin iptali aşamasına geldiğini, bu durumun uluslararası müşteri portföyü nezdinde müvekkilini çok güç durumda bıraktığını, müvekkilinin itibar dolayısıyla müşteri kaybı nedeniyle de ciddi miktarda zarara uğradığını, müvekkilinin Büyükçekmece … Noterliğinden … yevmiye no. ile 25/07/2018 tarihinde gönderilen ihtarname ile aynı zamanda davacıya ayıplı/eksik/geç ifasından kaynaklanan zararlarından şimdilik tespit edilebilen 99.671,00 EURO (KDV hariç) + 69.590,00 USD (KDV hariç) tutarındaki kısmının, davacının müvekkili nezdindeki henüz ödenmemiş bakiye alacaklarına mahsup edildiğinin bildirildiğini, eş zamanlı olarak müvekkilinin, anılan zarar kalemlerini kapsayan … no.lu, KDV hariç 69.590,00 USD meblağlı, 25/07/2018 tarihli ve … no.lu, KDV hariç 99.671,00 EURO meblağlı, 25/07/2018 tarihli faturaları düzenleyerek davacıya gönderdiğini, ihtarnameyi 27/07/2018 tarihinde tebellüğ eden davacının, yanıt verme gereği dahi duymadığını, hemen akabinde 01/08/2018 tarihinde müvekkili aleyhine Büyükçekmece …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden cari hesap alacağına dayanarak 160.010,55 EURO tutarında iflas yolu ile adi takip başlattığını, takip açtıktan bir hafta sonra, 08/08/2018 tarihinde davacının bu kez müvekkilinin düzenlediği daha önce dökümü yapılan faturalara itiraz ettiğini bildirerek yurt dışındaki müşteriye yapılan teslimatın gecikmesinin kendilerinden kaynaklanmadığını, dolayısıyla müvekkiline hiçbir borcu bulunmadığını savunduğunu, ayrıca başlattığı icra takip bedelinin ödenmesini istediğini, müvekkili tarafça işbu davaya mesnet icra takibinde ödeme emrine süresi içerisinde takip alacaklısının müvekkilinden herhangi bir alacağı bulunmadığı gibi aksine müvekkili şirketin takip alacaklısının ayıplı / eksik / geç ifasından kaynaklanan zarar nedeniyle takip alacaklısından alacaklı bulunduğu belirtilmek suretiyle “ödemezlik def’i” ileri sürülerek, borca ve ferilerine, borcun kaynağına, ödeme emrine, ekli hesap dökümüne itiraz edildiğini, davacının takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunu, davaya konu alacağın sebebi olan edimin davacı tarafından ayıplı / eksik ve geç ifa edildiğini ve bu nedenle müvekkilinin uğradığı toplam 89.520,30 USD ve 99.671,00 EURO tutardaki zarardan davacının sorumlu olduğunu açıklanan nedenlerle müvekkilinin borçlu değil alacaklı olduğunun tespitine, bu nedenle davacının davasının tüm talepler yönünden reddine, haksız ve kötü niyetli bir takibin iflas yolu ile yönetilmesinin müvekkilinin ticari itibarını zararlandırıcı etkisi de gözetilerek, takibinde haksız ve kötü niyetli olan davacının %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/818 E. 2020/766 K. sayılı 15/10/2020 tarihli kararı ile; “…Davaya konu Büyükçekmece ….İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına davalı tarafından yapılan itirazın asıl alacak üzerinden kesin olarak kaldırılmasına karar verilmiş, icra müdürlüğü dosyasına bildirimde bulunulmuştur. Davacılar vekili 17/09/2020 tarihli duruşmada işlemiş faiz taleplerinden vazgeçtiklerini, depo kararı verilmesini talep etmişler, beyanlarını imzalarıyla ayrı ayrı tasdik etmişlerdir. İflas avansının davacı tarafça mahkememiz veznesine depo edilmiş, İİK’nun 166/2 maddesinde öngörülen usulde iflas ilanları yaptırılmış, ilan gazeteleri gönderilmiştir.İİK.158.maddesinde; (Değişik: 9/11/1988-3494/26 md.) “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.”düzenlemesi yer almaktadır. Mahkememiz dosyasında İİK.158.maddesine göre alınan bilirkişi kök ve ek raporları kapsamında tanzim edilen depo emrinin davalı vekiline duruşmada tefhim edildiği, gerekli ihtaratın yapıldığı, davalının depo emrine esas miktarı yasal süresi içerisinde mahkememiz veznesine depo ettiği, tahsilat makbuzlarının ibraz edildiği ve bu suretle depo emrinin yerine getirildiği görülmüştür. HMK 331/1.maddesindeki “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” düzenlemesi nazara alınarak; Toplanan ve sunulan deliller, celp edilen icra dosyası, alınan bilirkişi kök ve ek raporları ve tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde;Kural olarak iş sahibi eseri teslim aldıktan sonra gözden geçirmek ve bozukluk ayıp varsa bunları yükleniciye bildirmekle yükümlüdür (BK.359.md.). İş sahibi gözden geçirme ödevini, işlerin olağan gidişine göre, imkân bulur bulmaz yapmalı ve bozuklukları çabucak yükleniciye bildirmelidir. Aksi durumda yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur. Başka bir deyişle eseri kabul etmiş sayılır (BK.362/II.md.). Böylece inceleme ve bozuklukları bildirme ödevini yerine getirmezse, yükleniciye karşı ayıplar nedeniyle haklarını kullanmaktan yoksun kalır. Eserin kabulü gizli ayıpları kapsamaz. Teslim alınan eserin, usulüne uygun muayenesinde görülemeyen ayıplar, gizli ayıp diye nitelendirilir. İşte bu durumda BK’nın 362/II. maddesindeki kabul karinesi yürümez. Nevar ki, gizli ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibinin öğrenir öğrenmez bunu yükleniciye bildirmesi gerekir. Tersi durumda kabul etmiş sayılır (BK.362/III.md.). Bildirme (ihbar) ödevi ise, derhal yerine getirilmelidir. Somut olay bakımından taraflar arasındaki eser sözleşmesi kapsamında icra dosyasına konu alacak nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, davacının davalıya teslim ettiği kumaşların ayıplı olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık olup tarafların dosyaya sunduğu e-mail yazışmaları ve diğer belgeler ile dilekçe ekinde sunduğu kayıtlar ve rapora göre, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlere ilişkin bedeli müvekkillerine vadeli olarak ödemiş olmasının dahi ürünlerin kabul edildiğini anlamına geldiği gibi davalı şirketin ürünlerin tesliminden sonra ürünlerin bedelini eksiksiz olarak ödediği, davalı ile müvekkil arasında başka ürünlerin alım satımı ticaretinin devam etmiş olduğu, davalının son teslimattan 3 ay sonra reklamasyon ve geç teslimat açıklamalı faturayı düzenlemiş olduğu ve ticareti devam eden diğer ürünler nedeniyle müvekkilinin alacağından haksız mahsup yoluna gittiği iddiası yer aldığı, ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanabilmesi için, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması gerektiği dikkate alındığında Bilirkişilerin isabetli bir şekilde belirttikleri üzere sadece birkaç tane numuneye bakılarak dava konusu ürünlerin tamamının ayıplı olduğu sonucuna varılamayacağı sabit olup nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/5388 Karar No: 2018/1247 sayılı emsal içtihadında da belirtildiği üzere; ”…Davalı tarafından ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşılmakta ise de ayıplı olduğu ileri sürülen fason boyama yapılan kumaşların tamamı üzerinde ayıpların niteliği ve onarım bedeli konusunda inceleme yaptırılmadan taraflar arasında mutabakat sağlandığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur.” denilerek ayıp incelemesi için fatura içeriği ürünlerin tamamı üzerine de ya da büyük bir kısmı üzerinde en azından inceleme yapılarak sağlıklı sonuç almak mümkün olup iş bu davada numuneler üzerinden inceleme yapılmış olup ürünler zaten yurt dışına işlenip satıldığından fiilen tamamı üzerinde inceleme imkanı yapma olanağı bulunmadığı da gözetilerek ayıplı ürün var idi ise davalı tarafın ayıplı olduğu iddia edilen ürünleri neden kestiğinin ve diktiğinin anlaşılamadığı, kalan ürünlerin tamamının gönderilmiş olduğu, bedelde indirim iddiasının kanıtlanamadığı dikkate alınarak davalının itirazları yerinde görülmeyerek davaya devam olunarak mahkememizce takipli iflas prosedüründe, genel hükümlere göre yapacağı inceleme sonucunda alacağın mevcut olduğunu tespit eder ve davalının itiraz ve def’ilerini yerinde bulmaz ise itirazın kaldırılmasına karar verilmiş ve bu halde iflas takibi kesinleşeceğinden iflas talebini İİK’nın 166. maddesindeki usule göre ilan etmiştir. (KURU B./ARSLAN R./YILMAZ E.; İcra ve İflas Hukuku 23. Baskı, Ankara 2009, s. 471). Diğer yandan başka alacaklılar tarafından davaya müdahale edilmez veya yapılan itirazlar yerinde görülmez ise, borçluya alacağın ödenmesi konusunda ihtaratlı depo kararı verilir (Yargıtay 23. HD’nin 2015/1364 Esas, 2016/2405 Karar sayılı kararı). Sonuç itibariyle de depo emrine esas bedelde işlemiş faiz yönünden kamu bankalarından gelen müzekkere cevapları da dikkate alınarak fiilen uygulanan faiz esas alınarak depo bedeli hesaplanmış ve 7 günlük kesin süresi içinde olup depo emrindeki bedelin davalı tarafça mahkememiz veznesine depo edildiği dikkate alınarak davacının iflas talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve HMK 331.madde ve devamı uyarınca takip tarihi itibariyle davacı dava açmakta haklı olduğundan davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle,”1-Depo emrinin yerine getirilmesi sebebiyle iflas talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına,2-Depo edilen bedelin davacıya İcra Müdürlüğü aracılığıyla ödenmesine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; cevap dilekçesinde belirtilmiş olduğu savunmasına ek olarak mahkemce eksik inceleme yapıldığını, genel hükümlere göre inceleme yapılarak delillerin değerlendirilmesi, tanık dinlenmesi gerekirken tanık dinletme talepleri değerlendirilmeksizin, delil tespit raporu ile tamamen zıt tespitler içeren bilirkişi raporuna dayalı olarak itirazın kaldırılmasına ve depo emrine karar verildiğini, dosyaya sunulan e-mail kayıtları, kalite kontrol ve final gözetim raporları, müşteri ile yapılan yazışmalar, ürün görselleri vs belgelerin dikkate alınmadığını, ayıplı ifa nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığı açıkken, davacının sürelilik arz eden ayıplı/geç/eksik ifası e-mail yazışmaları ile sabitken ve ürünlerin ihtirazi kayıtla teslim alındığı belliyken bu hususların kök ve ek raporda değerlendirilmediğini, hukuka aykırı tespitleri nedeniyle tekstil mühendisi bilirkişinin reddedilmesine rağmen başka bir tekstil mühendisi ya da heyetten rapor alınmadığını, davacının edimini gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını, ürünlerin ihtirazi kayıtla teslim alınarak ayıp ihbarının davacı şirkete bildirilmesi akabinde mail yazışmalarında görüleceği üzere davacının işi bırakmakla tehdit ettiğini, asıl sorunun bir kısım kumaşların ayıplı olmasının yanında davacıdan kaynaklanan ve süreklilik arz eden aksaklık ve uyumsuzluklar başta olmak üzere davacının termin aşımı olduğunu, taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesine dayandığından, davacının edimlerini tam ve ayıpsız, zamanında ifa ettiğini ispatla mükellef olduğunu, müvekkilinin yasal düzenlemeler ve dürüstlük kuralı gereğince zararı azaltma külfeti altında olduğundan zararı mümkün olduğunca düşük düzeyde tutmak amacıyla gerekli tüm makul tedbirleri almasına rağmen mahkemenin “bir kısım kumaşların yeniden işleme alınmasının anlaşılamadığı, bedelde indirim iddiasının kanıtlanamadığı” tespitinin düşündürücü olduğunu, takas mahsup iddiaları değerlendirilmeksizin savunma haklarının kısıtlanması suretiyle karar verildiğini, gerekçeli karardaki “davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlere ilişkin bedeli müvekkillerine vadeli olarak ödemiş olmasının dahi ürünlerin kabul edildiği anlamına geldiği” yönündeki açıklamanın taraflar arasında cari hesap sözleşmesi olup ödemelerin bu kapsamda yapılması ve vadeli bir ödemenin söz konusu olmaması sebebiyle dosyanın sağlıklı incelenmediğini gösterdiğini beyan ederek, kararın kaldırılmasını, davacının gecikmiş/eksik/ayıplı ifası nedeniyle müvekkilinin uğradığı maddi zararların tespit edilerek davacının talep ettiği alacak miktarından mahsubunu ve bu bağlamda müvekkili alacaklı olduğunun tespiti ile davacının davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır.Dava, İİK’nun 154 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, iflas yoluyla takip sonucu, borçlunun icra takibine itirazı nedeniyle açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır.Büyükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında; alacaklı/davacı tarafından, borçlu/davalı aleyhine, 160.010,55 EURO cari hesap alacağının tahsili istemiyle 01/08/2018 tarihinde iflas yolu ile adi takip başlattığı, ödeme emrinin 06/08/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/borçlunun 7 günlük yasal süre içerisinde 07/08/2018 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır. 2004 sayılı İİK’nun 154/1. maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Ancak, İİK’nın 154/3. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir. Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Ancak iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. Davalının sicilde kayıtlı adresi “… Mah. … Cad. No:… Esenyurt/İstanbul” olup iflas yoluyla takip yetkili icra dairesinde başlatılmış, dava yetkili ve görevli mahkemede açılmıştır.İİK’nın 156/3. fıkrasında “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.”, İİK’nun 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından iflasın, ödeme emrine itiraz edilsin edilmesin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde istenmesi gerekmektedir.Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçluya 06/08/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 04/09/2018 tarihinde açılmıştır.Taraflar arasındaki ihtilaf, ticari ilişki kapsamında davacının davalıya teslim ettiği kumaşların ayıplı olup olmadığı, ayıplı ise ayıbın niteliği ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, ürünlerin süresinde teslim edilip edilmediği, ayıplı ve geç ifa nedeniyle davalının ileri sürdüğü ödemezlik def’i ve takas mahsup koşullarının oluşup oluşmadığı, davacının varsa alacağının miktarı, itirazın kaldırılması ve depo emri koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır. Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/113 D.İş sayılı dosyasında, davacı şirketten alınan kumaşlarda dikim ve yıkama sonrasında ölçü farklılıkları, boyama hataları, örgü hataları, boyut değişimleri, elastikiyet problemleri gibi gizli ayıplar bulunduğu iddiası ile ayıbın ve zararın boyut ve miktarının tespiti için davalı tarafından 14/08/2018 tarihinde delil tespiti isteminde bulunduğu, makine mühendisi/tekstil danışmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 25/09/2018 tarihli raporda; % 95 “150 denye textüre links” polyester, % 5 “links full elastan” oranında iplik karışımları ile tek örgü sistemiyle çalışan yuvarlak örgü makinesinde örülerek sonrasında ön fikse, boya, silikon, ram işlemi görmüş … isimli kumaşlarda yapılan incelemede, dikim ve normal standartlar ölçüsünde parça yıkama sonrası dikiş ölçü farklılıkları, boyama hataları ve kaçık gibi örgü kusurları, boyut değişimleri ile elastikiyet sorunları saptandığı, bu kusurların dikim ve yıkama işlemi sonrası ortaya çıkması sebebiyle gizli ayıp niteliğinde olduğu, ayıbın davacının (…AŞ) uyguladığı ön fikse, boya, silikon, ram işlemlerinden kaynaklandığı, ayıp nedeniyle davalının müşterisine ihracat yapamayacağı, davalının zararının 89.710,00 USD ve 101.490,83 EURO olduğu belirtilmiştir. Tekstil mühendisi … mali müşavir … ve hukuk fakültesi öğretim görevlisi Dr. … tarafından keşfen inceleme yapılarak tanzim edilen 20/09/2019 tarihli kök raporda, tekstil mühendisi tarafından yapılan incelemede; Keşifte links-links (felicia) % 95 Pes + % 5 Elastan kumaştan imal edilmiş 10 adet bluz ve pantolon üzerinde yapılan incelemede, incelenen ürünlerin sert tuşe nedeniyle ayıplı olduğunun tespit edildiği ancak sadece 10 numuneye bakılarak tüm kumaşların ayıplı olduğundan bahsedilemeyeceği, davalı tarafından bu kumaşlardan imal edilerek yurt dışındaki müşterisine gönderilen bluz ve pantolonlar için müşteri tarafından sert tuşe nedeniyle indirim uygulandığını iddia ettiği, kumaşta sert tuşe ayıbının elle dokunmayla anlaşılabilecek açık ayıp olduğu, davalının bu kumaşları kesmemesi ve dikmemesi gerektiği, bedelde indirim yapılarak kabul ettiği, davacının bedelde tenzilatı kabul ettiğine dair bir kaydın da bulunmadığı, davalının kumaşların sert tuşe ayıplı olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu, Çiçek desenli % 96 Pes + % 4 Elastan Lumf kumaştan imal edilmiş 1 adet orijinal numune ve 1 adet elbise incelendiğinde, elbisenin orijinal numuneye göre daha az esnediğinin tespit edildiği ancak sadece 1 numuneye bakılarak tüm kumaşların ayıplı olduğundan bahsedilemeyeceği, kumaşta düşük esnekliğin elle çekilmeyle anlaşılacak açık ayıp olduğu, davalı tarafça esnekliğin az olması sebebiyle elbisenin boğaz kısmına düğme konulduğu, bu işlemler için zaman geçtiği, yeniden uçak yüklemesi yapıldığı ve fazladan ödenen navlun ücreti nedeniyle zarar ettiği iddia edilmiş ise de davalının bu kumaşları kesmeden önce esnekliği kontrol ederek kesmemesi ve dikmemesi gerektiği, kumaşın esnekliği düşük olduğundan ayıplı olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu, Jakarlı % 94 Pes + % 6 Elastan Burgos kumaştan imal edilmiş 1 adet orijinal numune ve 1 adet body üzerinde yapılan incelemede, 1 adet bodynin orijinal numuneye göre renginin farklı olduğunun tespit edildiği ancak sadece 1 numuneye bakılarak tüm kumaşların ayıplı olduğundan bahsedilemeyeceği, kumaşta renk ve gramaj farkının basit bir muayene ile fark edilebilecek açık ayıp olduğu, düşük gramaj ve boya farkının boyahaneye gönderilip ortalama 2 günde tamir edilebileceği, davalı tarafça renk ve gramaj farkının düzeltilmesi için zaman geçtiği, yeniden uçak yüklemesi yapıldığı ve fazladan ödenen navlun ücreti nedeniyle zarar ettiği iddia edilmiş ise de gecikme varsa planlamadan, dikimden, ve ütü paketten de kaynaklanabileceği, dosya kapsamında ayıpların tamirinde geçen süre nedeniyle davalının fazladan uçak navlun ücreti ödediğine dair yeterli delil bulunmadığı, Jakarlı %100 Pes Fruncida kumaştan imal edilmiş 2 adet orijinal numune ve 1 adet bluz üzerinde yapılan incelemede, hafif bir mukavemet uygulandığında parlak ipliklerde kopma meydana geldiği ancak orijinal numunede de mukavemet uygulandığında parlak ipliklerde kopma oluştuğundan kumaşın ayıplı olmadığı, parlak ipliklerde kopma nedeniyle davalının zararı oluşmuşsa bunun nedeninin davalının yanlış kumaş seçiminden kaynaklandığı ve kendi kusurunu davacıya yansıtamayacağı belirtilmiştir. Mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan incelemede; davacının 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının ticari defterlerine göre takip tarihi (01/08/2018) itibariyle davalıdan 120.03.0491 hesap koduna göre 836.793,40 TL (160.010,55 EURO) alacaklı, 120.02.0491 hesap koduna göre 1.307,30 TL (0,07 EURO) borçlu olduğu, hesapların mahsup edilmesinin gerekeceği, ancak 120.02.0491 no.lu hesaptaki işlemin kur farkından kaynaklı olduğu takip tarihinden sonra sıfırlandığı, bu itibarla takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 836.793,40 TL (160.010,55 EURO) alacaklı olduğu, davalının 2016, 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunduğu, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi (01.08.2018) itibariyle davacıya 42.110,90 EURO borçlu olduğu, davalı şirketten TL cari hesap ekstresinin müteaddit kez istenmiş olmasına rağmen TL cari hesap ekstresinin sunulmadığı, sunulan EURO hesap ekstresi üzerinden değerlendirme yapıldığı, taraf ticari defterleri arasındaki cari hesap farklılıkları için tarafların Euro cari hesap ekstreleri karşılaştırılması neticesinde farkın (160.010,55 EURO – 42.110,90 EURO) 117.899,65 EURO bulunduğu, bu farkın sebebinin ise davalının davacıya düzenlemiş olduğu 25/07/2018 tarihli 117.611,78 EURO tutarlı Kalite Bozukluğu, Teslimatta Gecikme açıklamalı işlemden ve 30/07/2018 tarihli 287,82 EURO tutarlı Reklamasyon faturasından kaynaklı olduğu ve taraf ticari defterleri arasındaki EURO cari hesap farklılığına neden olan faturaların teknik değerlendirme neticesinde “davacının jakarlı %100 PES Fruncida kumaşının ayıplı olmadığı, davalı parlak ipliklerdeki kopma nedeniyle zararı oluşmuşsa bunun nedeninin davalının yanlış kumaş seçimi olduğu ve kendi kusurunu davacıya yansıtamayacağı kanaatine varılmıştır” denilmekle davalının davacıya yansıtmış olduğu taraf ticari defterleri arasındaki cari hesap farkına ilişkin olan 117.899,65 EURO tutarlı işlemlerin hesaplama dışı bırakılmasının gerekeceği, neticeten takip tarihi itibari ile davacının davalıdan 160.010,55 EURO alacaklı olduğu (Takip Tarihi Efektif Satış Kuru 5,7646 X 160.010,55 EURO = 922.396,82 TL) belirtilmiştir. Hukuki değerlendirmede ise; ürünlerin bir kısmında iğne kırığı, delik, leke gibi çıplak gözle görülen açık ayıpların bulunduğu ve bunların davalı tarafça muayene edilerek davacıya gönderildiği, geriye kalan ürünler yönünden açık ayıp mı gizli ayıp mı olduğu hususunda Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/113 D.iş sayılı dosyasında sunulan bilirkişi raporu ile işbu rapordaki teknik görüşte farklı sonuçlara ulaşıldığı, mahkemece açık ayıp olduğu buna rağmen ihbar külfetinin yerine getirilmediği yahut ayıp bulunmayıp davalının yanlış kumaş seçiminde bulunduğunun kabulü halinde davalının düzenlediği 25/07/2018 tarihli faturanın dayanağının bulunmadığı, aksi kabul halinde ise ayıba karşı tekeffül sorumluluğunun şartlarının oluştuğu kanaatine varılırsa, davalı tarafın muayene ve ihbar külfetlerini yerine getirdiği, bedelden indirim isteme ve tazminat talep etme haklarını kullandığı, bu kapsamda tespit edilecek ayıpların değerinin sözleşmede kararlaştırılan iş bedelinden düşülebileceği ve bir diğer sözleşme ilişkisinde mahrum kalınan kazançların, ayıp sebebiyle oluştuğu tespit edilebilirse ve kusurunun varlığı halinde yükleniciden talep edilebileceği kanaatine varıldığı bildirilmiştir.Davalı vekilinin e-mail yazışmaları, sunduğu diğer belgeler, dilekçe ekinde sunduğu kayıtlar ve itirazları dikkate alınarak itirazların tek tek ayrıntılı şekilde değerlendirmek üzere davalının ihbar külfetini yerine getirip getirmediği, ihtirazi kayıtların bulunup bulunmadığı, son sevkiyatın bedelinin ödenip ödenmediği hususlarında alınan 16/01/2020 tarihli ek raporda; kök raporda ifade edilen görüşlerde bir değişiklik söz konusu olmadığı, kök raporda, davalı vekilinin ayıptan kaynaklanan muayene ve ihbar külfetlerini yerine getirdiği sonucuna ulaşıldığı, nitekim eldeki uyuşmazlıkta açık ayıplar bakımından TBK m. 477/f. II’de öngörülen eserin kabul edildiği varsayımının oluşmaması için, davalı tarafın muayene külfetini yerine getirdiği ve bunları tamir için davacıya gönderdiği, geriye kalan ürünler bakımından öğretide gizli ayıplarda ihbar külfetinin yerine getirilmesi gereken süre bakımından TBK m. 477/f. III’te kullanılan “gecikmeksizin” ibaresinin, örtülü bir kanun boşluğu bulunduğu şeklinde yorumlanması ve TBK m. 474/f. I’de kullanılan “uygun bir süre içinde” şeklinde anlaşılması gerektiğinin kabul edildiği ve mahkemece ortada bir gizli ayıp bulunduğu kanaatine varılırsa, davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu yurtdışındaki müşterisi ile yazışmaları nazara alındığında, Büyükçekmece …. Noterliği’nden … yevmiye no. ile gönderilen 25/07/2018 tarihli ihtarname ile ihbar külfetinin yerine getirildiği sonucuna ulaşılabileceğinin önceki raporda belirtildiği, bu bakımdan tarafların dosyaya sunduğu e-mail yazışmaları ve diğer belgeler ile dilekçe ekinde sunduğu kayıtlar ve rapora itirazlar çerçevesinde, görüşte değişikliğe yol açacak bir husus bulunmadığı, davacı yanın bilirkişi rapora itirazları arasında, davalının ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünlere ilişkin bedeli müvekkillerine vadeli olarak ödemiş olmasının dahi ürünlerin kabul edildiğinin kanıtı olduğu, davalı şirketin ürünlerin tesliminden sonra ürünlerin bedelini eksiksiz olarak ödediği, davalı ile müvekkil arasında başka ürünlerin alım satımı ticaretinin devam etmiş olduğu, davalının son teslimattan 3 ay sonra reklamasyon ve geç teslimat açıklamalı faturayı düzenlemiş olduğu ve ticareti devam eden diğer ürünler nedeniyle müvekkilin alacağından haksız mahsup yoluna gittiği iddiası yer aldığı, ayıba karşı tekeffül hükümlerinin uygulanabilmesi için, eserin iş sahibi tarafından kabul edilmemiş olması gerektiği ancak bedelin ödenmiş olmasının iş sahibinin sözleşmeden kaynaklanan borcunun ifasını teşkil edip, eserin ayıplı bir biçimde kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini, Yargıtay 15 HD’nin uygulamasında da iş bedelinin tamamının ödenmiş olması durumunda indirilmesi gereken bedelin, teslim tarihinden itibaren makul süre içerisinde mahalli piyasa rayiçlerine göre hesaplanıp istenebileceğinin kabul edildiği, ödeme yapılırken ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olmasının ve başka ürünlerle ilgili ticari ilişkinin devam etmiş olmasının da bu hususta fark yaratmayacağı, yapılan açıklamalar uyarınca davalının muayene ve ihbar külfetini yerine getirdiği, davalının cevap dilekçesinde “teslimattaki gecikmelerin bir kısmının yüklenicinin iş akışındaki sorunlardan kaynaklandığını, ciddi bir kısmının ise üretim esnasında ayıplı olduğu tespit edilip derhal davacıya bildirilen kumaşların tamirinden, dikimdeki hatalı kumaş kısımlarının bertaraf edilmesi çalışmalarından ve davacı tarafından üretim sırasında hiç yapılmayan kalite kontrolün kumaşlarda sürekli çıkan hatalar nedeniyle yapılmaya başlanmasından doğan ciddi zaman kaybından kaynaklandığının” ifade edildiği, hangi gecikmenin yüklenicinin iş akışından kaynaklandığı, teslimat borcunun süresinin ne olduğu ve yüklenicinin bu borcunun ifasında basit bir gecikmeye değil tazminat borcunu doğuracak şekilde temerrüde düştüğünü gösterir bir bilginin dosyada bulunmadığı, davalının ayıba karşı tekeffül hükümlerine başvurabilmesi için heyette yer alan tekstil mühendisi bilirkişinin tespitlerinin aksine borcun yüklenici tarafından ayıplı olarak ifa edildiğinin mahkemece kabul edilmesi gerektiği, dosyaya mübrez belge, bilgi, takip dosyası, davacı ticari defter-belgeleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme ve değerlendirme neticesinde; kök rapordaki kanaatlerini değiştirecek nitelikte bir hususun bulunmadığı bildirilmiştir.Taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmamakla birlikte, davacı tarafından kumaşların üretilerek boyanmasının ardından, davalıya teslim edildiği, davalı tarafından kumaşların kesim ve dikim işlemleri yapılarak yurt dışında mukim müşterisine gönderildiği sabit olup ihtilafa konu sözleşme 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesidir. Eser sözleşmesinde ayıba ilişkin hükümler, TBK’nın 474-478. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayıp, işin kusurlu olması veya sözleşmeye aykırılık halidir, eserde olması gereken lüzumlu vasıfların olmaması veya sözleşmede kararlaştırılan vasıfların eksikliğini ifade etmektedir. TBK’nın 474/1. maddesine göre iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde eseri muayene ederek varsa ayıplarını yükleniciye bildirmesi gerekmektedir. TBK’nın 474/1. maddesine göre açık ayıplarda bildirimin “işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz” diğer bir ifadeyle işlerin olağan akışına göre geç sayılmayacak bir süre içinde, TBK’nın 477/3. maddesine göre gizli ayıplarda ise gecikmeksizin yani öğrenir öğrenmez yapılması gerekir. Ayıp halinde iş sahibinin hakları TBK’nın 475. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre iş sahibinin seçimlik hakları sözleşmeden dönme, bedelden indirim yapılmasını isteme veya ayıbın giderilmesini isteme şeklindedir. Eserin iş sahibinin kullanamayacağı derecede ayıplı olması veya hakkaniyet gereği eseri kabul etmesinin iş sahibinden beklenememesi veya eserin sözleşmede açıkça kararlaştırılan nitelikleri taşımaması gibi hallerde iş sahibi eseri kabulden kaçınarak sözleşmeden dönebilir. Eserdeki ayıpların eserin reddini gerektirecek nitelikte önemli olmadığı takdirde ise diğer seçimlik hakların kullanılması gerekir. Ayrıca eserin ayıplı olması halinde, ayıbın varlığını ihbarı şekil koşuluna bağlı olmaksızın tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 11/07/2017 tarihli 2016/1549 E. 2017/2839 K. sayılı ilamı) Bilirkişi heyet raporunda, tekstil mühendisi bilirkişi tarafından incelenen links-links (felicia) % 95 Pes + % 5 Elastan kumaş, Çiçek desenli % 96 Pes + % 4 Elastan Lumf kumaş ve Jakarlı % 94 Pes + % 6 Elastan Burgos kumaştan imal edilmiş numuneler ayıplı ise de ayıbın açık ayıp olduğu, davalının bu kumaşları kesmeden önce kontrol etmesi gerektiği ayrıca sadece incelenen numuneler üzerinden tüm kumaşların ayıplı olduğu sonucuna varılamayacağı, Jakarlı % 94 Pes + % 6 Elastan Burgos kumaştan imal edilen ürün nedeniyle davalı gecikmeden kaynaklı olarak fazladan navlun ücreti nedeniyle zarar ettiğini iddia etmiş ise de gecikme varsa planlamadan, dikimden ve ütü paketten de kaynaklanabileceği, Jakarlı %100 Pes Fruncida kumaştan imal edilmiş ürünler ve orijinal numune incelendiğinde, orijinal numunede de mukavemet uygulandığında parlak ipliklerde kopma oluştuğundan kumaşın ayıplı olmadığı, davalının yanlış kumaş seçtiği belirtilmiştir. Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 24/09/2018 tarihli 2017/2037 E. 2018/3366 K. sayılı ilamı; “..Davaya konu olayda dava konusu kumaşların sondaj yolu ile toplam 712 adedinin üzerinde inceleme yapılmıştır. Eser sahibinin muayene ve ihbar yükümlülüğü ile ayıbı ispat yükümlülüğü dikkate alındığında, ürünlerin tamamı üzerinde inceleme yapılması ve ayıplı olanların belirlenmesi gerekmektedir…”Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 29/03/2018 tarihli 2016/5388 E. 2018/1247 K. sayılı ilamı; “…İhtilâf davacının gerçekleştirdiği imalâtın ayıplı olup olmadığı, ayıbın niteliği ve ayıbın giderim bedeli ile ilgilidir. Dosya kapsamına ve tarafların beyanlarına göre mahkeme gerekçesinde belirtildiği gibi taraflar arasında ayıp bedelinin yarısına katlanılması konusunda bir anlaşma sağlanamadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafından ayıp ihbarının süresinde yapıldığı anlaşılmakta ise de ayıplı olduğu ileri sürülen fason boyama yapılan kumaşların tamamı üzerinde ayıpların niteliği ve onarım bedeli konusunda inceleme yaptırılmadan taraflar arasında mutabakat sağlandığından bahisle davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur… Mahkemece yapılacak iş, ayıplı olduğu iddia edilen kumaşların nerede bulunduğu tespit edilerek HMK’nın 281/3. maddesi uyarınca yeniden oluşturulacak konusunda uzman teknik bilirkişi kurulu ile kumaşların tamamı üzerinde keşif yapılıp kumaşların ayıplı olup olmadığı ve ayıplı ise giderim bedelinin tespiti ve sonucuna göre hüküm kurulması, kumaşların temin edilememesi durumunda ise bu durumda ayıpların niteliği ve onarım bedeli konusunda inceleme yaptırılması imkânı kalmadığından davanın reddine karar verilmesi ayrıca tarafların icra inkâr ve kötüniyet tazminatı taleplerinin reddine karar verilmesinden ibarettir (Emsal Yarg. 15. H.D. 2015/4587 E. 2016/389K. 25.1.2016 T.; Yarg. 15. H.D. 2013/3498 E. 2014/2912 K. 28.4.2014 T.; Yarg. 15. H.D. 2011/90 E. 2011/2933 K. 16.5.2011 T.; Yarg. 15. H.D. 2005/3385 E. 2005/7184 K. 29.12.2005 T.)…”Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 15/01/2014 tarihli 2013/306 E. 2014/286 K. sayılı ilamı; “…Yüklenicinin, iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak imâlini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda, açık ayıplarda Borçlar Kanunu’nun 359., gizli ayıplarda ise 362. maddeler hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde iş sahibi, aynı Kanunun 360. maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ancak, iş sahibinin sözü edilen haklardan hangisini kullanması gerektiğini mahkeme takdir eder. Bu sebeplerle de, ayıplı olduğu savunulan ürünlerin tümü üzerinde uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yapılması zorunludur…”Emsal ilamlarda belirtildiği gibi, ayıp iddiası halinde tüm kumaşlar/ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak ayıplı olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Ancak bilirkişi incelemesi sırasında davalı tarafından örnek kabilinde kumaşlardan dikilmiş olan ürünler incelemeye sunulmuştur. Zira tüm kumaşların davalı tarafça kesilip dikilerek yurt dışındaki müşterisine teslim edildiği sabittir. Raporda tespit edildiği üzere, kumaşlardaki ayıplar açık ayıp olup, davalı tarafça makul sürede muayene edilerek ayıp ihbarı yapılmamıştır. Kumaşların teslim alınmasının ardından gerekli muayenelerin yapılarak ayıplı olanların tespit edilmesi, ayıp bildirimin yapılması gerekirken, muayene yapılmadan kumaşlarla üretime geçilerek müşteriye teslim edilmiştir. Büyükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/113 D.İş sayılı delil tespiti dosyasında, makine mühendisi/tekstil danışmanı bilirkişi tarafından düzenlenen 25/09/2018 tarihli raporda % 95 “150 denye textüre links” polyester, % 5 “links full elastan” oranında iplik karışımları ile tek örgü sistemiyle çalışan yuvarlak örgü makinesinde örülerek sonrasında ön fikse, boya, silikon, ram işlemi görmüş felicia isimli kumaşlarda yapılan incelemede kumaşlarda gizli ayıp olduğu belirtilmiş ise de, sadece felicia isimli kumaşın incelendiği rapor içeriğinden anlaşılmakla, ne kadar kumaşın/ürünün incelendiği belirtilmediğinden, diğer kumaşlar ise incelenmediğinden, tespit raporuna itibar edilmesi mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle davalı ayıp iddiasını ispatlayamamıştır. Davalı tarafın ayıp iddiasına bağlı olarak, teslimatta gecikme yaşandığını da belirtmiş ise de bu iddiası da ispatlanamadığından ilk derece mahkemesince itirazın kaldırılmasına karar verilmesi yerindedir. İtirazın kesin olarak kaldırılmasına karar verildiğinden İİK’nın 158/1. maddesinin göndermesi ile İİK’nın 166/2 maddesinde belirtilen usule göre mahkemece gerekli ilanlar yapılmış, iflas davası 14/02/2020 tarihinde Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde, 13/02/2020 tarihinde Milli Gazete’de ilan edilmiştir. İİK 160. maddesi uyarınca davacı tarafından iflas avansı yatırılmıştır.İİK’nın 158.maddesinde “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.” düzenlemesi ile iflas yoluyla takipte, iflas davasının yargılama usulü belirlenmiştir.İlk derece mahkemesince depo emrine esas asıl alacak, işlemiş faiz, icra harç ve masrafları, icra vekalet ücreti hesabı yönünden mali müşavir bilirkişiden alınan 11/02/2020 tarihli ek raporda özetle; celse tarihi olan 20/03/2020 tarihi itibariyle depo emrine esas 160.010,55 Euro asıl alacak ve 7.746,26 Euro takip sonrası işlemiş faiz olmak üzere 167.756,81 Euro hesap edildiği, 50.845,87 TL icra vekalet ücreti, 4.653,08 TL icra masrafları ve 41.969,09 TL tahsil harcı toplam 97.468,04 TL hesap edildiği, mahkemenin celse tarihinden sonra karar vermesi halinde 1 günlük faiz tutarının 13,15 Euro olarak hesaplamada dikkate alınması gerektiği belirtilmiş, davalı tarafından faize ilişkin itiraz edilmesi üzerine alınan ek rapor alınmış, 17/09/2020 tarihli celsede ise davacının işlemiş faiz talebinden vazgeçtiğini beyan etmesi üzerine aynı celse 160.010,55 Euro asıl alacak ile 50.845,87 TL icra vekalet ücreti, 4.653,08 TL icra masrafları ve 41.969,09 TL tahsil harcı toplam 97.468,04 TL’nin 7 günlük kesin süre içerisinde depo edilmesi yönünde ara karar oluşturulmuştur. Davalı tarafça süresi içerisinde depo emri yerine getirildiğinden, dava konusuz kalmıştır.İlk derece mahkemesince, davalı tarafça depo emri yerine getirildiğinden iflas talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve HMK 331.madde ve devamı uyarınca takip tarihi itibariyle davacı dava açmakta haklı olduğundan davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karara verilmiş olup, dosya kapsamına göre kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygun olup resen yapılan incelemede kamu düzenine aykırı herhangi bir husus da tespit edilemediğinden, davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde olmayıp 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/04/2021