Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2021/1029 E. 2021/896 K. 15.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1029
KARAR NO: 2021/896
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/267 Esas
KARAR NO: 2021/447
KARAR TARİHİ: 22/04/2021
DAVA: Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 15/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … Mah. … Cad. … Sitesi … AG/PK:34235 adresinde bulunan … Ltd. Şti. müvekkil şirket nezdinde … no’lu “Kapsamlı İşyeri Sigorta Poliçesi” ile sigortalı olduğunu, 31.08.2015 tarihinde; sigortalı işyerinin bulunduğu işyerinde depo tavanında floresan lambasından şase/ark yapması sonucu alev çıkması ve altında bulunan ipliklere sirayeti sonucu sigortalı işyerinde maddi hasar meydana geldiğini, ekspertiz raporunda; meydana gelen hasarın toplam 147.186,16 TL tutarında olduğunun belirlendiğini, söz konusu hasar tazminatının … Ltd. Şti. hesabına 147.186,16 TL’ nin 12.10.2015 tarihinde müvekkil şirket tarafından ödendiğini, müvekkil şirketin TTK’nin 1472. maddesi gereği sigortalının haklarına halef olduğunu beyanla 147.186,16 TL’nin ödeme tarihi olan 12.10.2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yangının dava dışı sigorta ettirenin yanlış istifleme ve aydınlatma akşamının bakımsızlığından kaynaklı ihmal ve ihtiyatsızlık ile meydana geldiğini, dava dışı sigorta ettirenin tam kusurlu olduğunu, dava dışı firma ile müvekkili şirketin arasında kira sözleşmesinin 2. maddesine göre “kira sözleşmesi devam ettiği müddetçe mecur ve eklentilerinde meydana gelebilecek her tür hasar ve arızalar kiracı tarafından giderilecek olup, bu hususlardan dolayı hiçbir nam ve miktarda kiralayandan talep ve rücuda bulunamaz” ifadesinin yer aldığını, yangının floresan lambanın şase/ark yapmış olmasından meydana geldiğinin sabit olduğunu, müvekkilinin de dava dışı firmanın kullanımında olan mecurdaki floresan lambaların kontrol ve bakım sorumluluğu yukarıda zikredilen kira sözleşmesi gereği bulunmadığına göre müvekkili şirketten ödenen tazminatın rücuen hukuken tahsil edilemeyeceğini beyanla davanın reddinin savunduğu anlaşılmaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…Tüm dosya kapsamı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi’nin 17/02/2021 tarih ve 2020/1440 Esas 2021/166 Kararı hep birlikte değerlendirilmesinde davacı, 31.08.2015 tarihinde dava dışı sigortalı iş yerinin bulunduğu deponun tavan kısmında yer alan florasan lambadan şase/ark yapması sonucu alev çıktığı, altında yer alan ipliklere alevlerin sirayet ettiği ve yangına sebebiyet verildiği , iş yerinde meydana gelen hasar nedeniyle yapılan ödemenin tazmini TBK madde 69 uyarınca yapımdaki bozukluktan dolayı zararın meydana geldiği iddiasına dayanmış olup, dava dışı sigortalı ile davalı arasında 20.10.2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlenmiştir. 6100 Sayılı HMK’nun “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de kira sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmekle; bu davaya bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmış olup göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartı olup, dava şartlarının ise kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususların resen dikkate alınacak hususlardan olması nedeniyle dava şartı yokluğu halinde HMK’nun 115/2. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verileceği anlaşılmakla yapılan açıklamalar uyarınca davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine, görevli Mahkemenin Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi olması sebebiyle Mahkememizin görevsizliğine ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece her ne kadar görevli olmadığı yönünde karar verilmiş ise de; huzurdaki davanın sigorta şirketinin sigortalısına halef olarak açmış olduğu bir rücu davası olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda ve Yargıtay kararları ışığında sigorta şirketlerinin sigortasının halefi olarak açmış olduğu davaların ticari dava olarak nitelendirildiği, davacının davalı aleyhine açmış olduğu ve istifa konu edilen davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret mahkemeleri olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nun 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, “ İş yeri Sigorta Poliçesi” kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tazmini istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, dava dışı sigortalı … Ltd Şti ile davalı arasında 20.10.2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlendiği, kira kontratının 2. Maddesinde ”kira sözleşmesi devam ettiği müddetçe mecur ve eklentilerinde meydana gelebilecek her türlü hasar ve arızalar kiracı tarafından giderilecek olup, bu hususlardan dolayı hiçbir nam ve miktarda kiralayandan talep ve rücuda bulunamaz” hükmü yer almaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda 31.10.2019 tarih ve 2016/ 83 Esas 2016/ 1167 Karar sayılı ilamı ile ispatlanamayan davanın reddine dair karar verilmiş, iş bu karara yönelik davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde sunulan istinaf dilekçesinde belirtilen ve aynı zamanda dairemizce kamu düzenine ilişkin hususlar re’sen nazara alınmak suretiyle yapılan inceleme sonucunda 17.02.2021 tarih ve 2020 / 1440 Esas 2021/ 166 karar sayılı ilamı ile ; ”… Tarafların sıfatı, poliçenin niteliği, halefiyet ilkesinin özellikleri de göz önünde bulundurularak, öncelikle mahkemenin görevi ile ilgili dava şartının incelenmesi gerekmiştir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. 6100 Sayılı HMK’nın “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de “(1) Sulh hukuk mahkemeleri, dava konusunun değer veya tutarına bakılmaksızın; a) Kiralanan taşınmazların, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununa göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere, kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davaları, b) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırılmasına ve ortaklığın giderilmesine ilişkin davaları, c) Taşınır ve taşınmaz mallarda, sadece zilyetliğin korunmasına yönelik olan davaları, ç) Bu Kanun ile diğer kanunların, sulh hukuk mahkemesi veya sulh hukuk hakimini görevlendirdiği davaları, görürler.” hükmüne yer verilmiştir. Görev kamu düzenine ilişkin olup re’sen dikkate alınmalıdır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin Esas NO: 2017/983 Karar NO: 2019/9857 sayılı kararı) Somut olayda; davacı, 31.082015 tarihinde dava dışı sigortalı iş yerinin bulunduğu deponun tavan kısmında yer alan florasan lambadan şase/ark yapması sonucu alev çıktığı, altında yer alan ipliklere alevlerin sirayet ettiği ve yangına sebebiyet verildiği, iş yerinde meydana gelen hasar nedeniyle yapılan ödemenin tazmini TBK madde 69 uyarınca yapımdaki bozukluktan dolayı zararın meydana geldiği iddiasına dayanmış olup, dava dışı sigortalı ile davalı arasında 20.10.2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlenmiştir.6100 Sayılı HMK’nın “Sulh hukuk mahkemelerinin görevi” başlığı altındaki 4. maddesinde de kira sözleşmelerinden kaynaklı uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmekle; bu davaya bakmaya Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun bu nedenlerle sair hususlar incelenmeksizin kabulü ile, HMK 353.1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ” dair karar verilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda dairemizin 17.02.2021 tarih ve 2020/1440 Esas 2021/166 Karar sayılı kaldırma kararı ve tüm dosya kapsamı itibariyle, dava dışı sigortalı ile davalı arasında 20.10.2013 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesi bulunması nazara alınmak suretiyle 6100 sayılı HMK’nun Hukuk Mahkemelerin Görevi başlığı altındaki 4. maddesinde kira sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıklarda Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu belirtildiğinden HMK’nun 114 /1c. b, 115 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine ve görevli mahkemenin Bakırköy Sulh Hukuk Mahkemesi olduğuna dair karar verilmiştir. Davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, huzurdaki davanın sigorta şirketinin sigortalısına halef olarak açmış olduğu rücu davası olduğu ve bu nedenle görevli mahkemenin Asliye Ticaret mahkemeleri olduğu belirtilmiş ise de; dairemizin 17.02.2021 tarih ve 2020/1440 Esas 2021/166 karar sayılı ilamında, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K.9, RG. 3.7.1944 sayılı kararının göz önünde bulundurulduğu ve buna göre sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde TTK’nun 1472 maddesi uyarınca halefiyet ilkesi nazara alınarak hukuken sigortalının yerine geçeceği ve davalı ile dava dışı sigortalı arasında haksız fiilin gerçekleştiği tarihte mevcut bulunan kira sözleşmesi nazara alınmak suretiyle Sulh Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu hususu dairemizin kaldırma kararında ayrıntılı olarak açıklanmış olması nazara alındığında; HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, ayrıca davalı tarafın istinaf talebinde belirtilen sebeplerin dairemizin kaldırma kararında da karşılandığı anlaşılmakla, bu haliyle davalı tarafça yapılan istinaf talebinin davayı uzatmaya dönük kötü niyetle yapılmış bir istinaf olduğuna kanaat getirilerek HMK 351.maddenin yollamasıyla HMK 329/2 madde gereği davalının takdiren 3.000 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı taraf aleyhine HMK 351 maddesi yollamasıyla HMK 329/2 . Maddesi uyarınca takdiren 3.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesine 3-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nın başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 7-Disiplin para cezasının ilk derece mahkemesince tahsilinin sağlanmasına 8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.g maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/09/2021