Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/997 E. 2022/1499 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/997
KARAR NO: 2022/1499
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/02/2019
ESAS NO: 2017/83 Esas
KARAR NO: 2019/173
DAVA: 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanundan Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ: 25/01/2017
KARAR TARİHİ: 28/12/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca
dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili 25/01/2017 tarihli dava dilekçesinde; Müvekkili şirketin 18.12.2007 ile 09.03.2009 tarihleri arasında davalı bankadan 7 adet ticari araç kredisi ve bir adet işletme kredisi olmak üzere toplam 8 adet ve 668.197 TL sözleşme bedelli kredi kullandığını, Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarihinde, aralarında davalı bankanın da bulunduğu 12 bankanın, 21.08.2007 – 22.09.2011 tarihleri arasında, kredi faizlerinin belirlenmesinde kartel (uyumlu eylem/uzlaşma) oluşturduğunu tespit ettiğini, bu tespit sonucunda verilen para cezası kararının Danıştay tarafından da 2015/2445 Esas, 2015/4605 Karar sayısı ile 16.12.2015 tarihinde “Kurul Kararında Aykırılık Bulunmadığı” gerekçesi ile onaylandığını, Rekabet Kurulunun bahis konusu kararında, davalı bankanın “Mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında; 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 4. maddesini ihlal ettiğine oy birliği ile” karar verildiğini ve davalı …A.O’ya 82.172.910 TL ceza uygulandığını, görüldüğü üzere kartel oluşturularak yüksek faiz uygulandığının yargı kararı ile kesinleşen tarihlerde davalı bankadan kredi kullanmış olmakla müvekkili şirketin zarara uğramış olduğunun açık bulunduğunu, davalının da dahil olduğu bankalar arasında, faizin belirlenmesinde kartel oluşturulmuş olmasa idi, kredi maliyetinin çok daha az olabileceğini, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 57. maddesinde “Her kim bu Kanuna aykırı olan eylem, karar, sözleşme veya anlaşma ile rekabeti engeller, bozar ya da kısıtlarsa yahut belirli bir mal veya hizmet piyasasındaki hakim durumunu kötüye kullanırsa, bundan zarar görenlerin her türlü zararını tazmine mecburdur.” ifadesinin yer aldığını, yine aynı Kanunun 58. maddesine göre rekabetten etkilenerek zarar görenlerin, ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki farkı zarar olacak talep edebileceğini, söz konusu maddeler gereği, kartel faizi sebebiyle meydana gelen müvekkili şirketin zararının tespiti ile belirlenen zararın 3 katının ödetilmesine karar verilmesinin gerektiğini, ayrıca müvekkilinin ilgili dönemde kullandığı 8 adet kredi işlemleri sırasında kendisinden alınmış olan masraf ve komisyonların da iadesinin gerektiğini, bunun yerleşik yargı kararları ve 4077 Sayılı Yasa’nın 6. maddesi kapsamında zaruri hakkaniyet gereği olan talebi olduğunu, açıklanan nedenlerle; davalı bankanın 21 Ağustos 2007 ve 22 Eylül 2011 arasında kartel faizi uygulamak suretiyle müvekkili şirkete vermiş olduğu zararın belirlenerek, bu zararın 3 katının, ayrıca bu kredilerin kullanımı esnasında müvekkili şirketten alınan haksız masraf ve komisyonların tamamının, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 6100 Sayılı HMK 108. maddesine göre belirlenerek; belirlendiğinde artırılmak üzere şimdilik 1.000 TL’sinin kredi kullanım tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte müvekkili şirkete ödetilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; davacı tarafından dayanak olarak gösterilen Rekabet Kurulu Kararını kabul etmediklerini, söz konusu kararın öncelikle yürütülmesinin durdurulması ve ardında iptali, ayrıca ödenen idari para cezasının faiziyle birlikte iadesi talebiyle Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2014/119 Esas sayılı dosyasından dava açıldığını, söz konusu davanın mahkemece reddedildiğini, red kararı aleyhine yapılan temyiz başvurusunun Danıştay 13. Dairesi’nin 2015/2445 Esas, 2015/4605 Karar sayılı ve 16.12.2015 tarihli kararı ile onandığını, ancak anılan onama kararı aleyhine karar düzeltme başvurusunda bulunduklarını, kararın henüz kesinleşmediğini, dolayısıyla davacı tarafından dayanak gösterilen Rekabet Kurulu kararının henüz kesinleşmemesi nedeniyle huzurdaki davanın görülmesinin mümkün olmadığını, Rekabet Kurulu’nun kararında kredilere ve dolayısıyla ticari araç ve ihtiyaç kredilerine uygulanan faiz konusunda müvekkiline isnat edilen herhangi bir ihlal iddiasının olmadığını, dolayısıyla huzurdaki davanın haksız olarak açıldığını, Rekabet Kurulunun kararına bakıldığında, müvekkilinin davalı sıfatına sahip olmadığını, bundan hareketle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının huzurdaki davayı somutlaştırma ilkesine aykırı olarak açtığını, dava dilekçesinin soyut ve yuvarlık ifadelerle kaleme alındığını, mahkemeyi ve tarafları boş yere zaman kaybettirici nitelik taşıdığını, davacının, müvekkilinin iddia edilen rekabet hukuku ihlalinden kaynaklanan zararını ve tazminat talebine dayanak olan tüm hususları dilekçesinde sunması gerekirken, yalnızca soyut ve içeriği belirsiz kavramlara dayanarak tazminat talep etmesinin reddi gerektirdiğini, müvekkili tarafından Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 2014/119 Esas sayılı dosyasına kayden dava açıldığını, bu davanın halen derdest olduğunu ve bu nedenle bekletici mesele sayılmasını, ancak mahkemece somut olayda haksız fiilden doğan tazminat sorumluluğunun şartlarının oluşup oluşmadığının Rekabet Kurulu kararından ayrı olarak müstakilen değerlendirilmesinin gerektiğini, Rekabet Kurulu kararlarının idari yargı denetimine tabi olduğunu ve dolayısıyla kesin delil niteliği taşımadığını, dolayısıyla rekabete aykırı fiilin varlığının ispati için Rekabet Kurulu’nun kararının yeterli olmadığını, Rekabet Kurulu kararında kartel iddiasına ve bu yönde hükme yer verilmediğini, kartel iddiasının, davacının tek dayanağı olan Rekabet Kurulu kararında dahi yer olmadığını, dolayısıyla davacının kartel iddiasının temeli de olmadığından, davanın konusuz kaldığını, öte yandan davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, ayrıca haksız fiilden doğan tazminat sorumluluğun şartlarının da oluşmadığını, davacının zarar unsurunu ispat edemediğini, kartel iddiası ve üç kat tazminat talebinin mesnetsiz olduğunu bildirerek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine, husumet itirazının kabul edilmemesi halinde Rekabet Kurulunun gerekçeli kararı aleyhine açtıkları iptal davasının kesinleşmesinin bekletici mesele yapılmasına, usule ilişkin itirazları kabul edilmez ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” Dava; davacının davalı bankadan kullandığı ticari kredilerde davalı bankanın uyguladığı faiz oranından dolayı uğranılan zarar ve krediler sırasında alınan komisyon ve masrafların tahsili istemine ilişkindir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dosya içerisinde bulunan kredi sözleşmesi örnekleri ve hesap kayıt örneklerinden davacının davalı bankadan ticari araç kredisi ve işletme kredisi kullandığı görülmüştür. Davacı davalı bankadan kullandığı 7 adet ticari araç kredisi ve 1 adet işletme kredisi kullanımı sırasında kendisine kartel faizi uygulamak suretiyle zarara uğratıldığını, ayrıca bu kredi işlemleri sırasında masraf ve komisyon kesintileri tahsil edildiğini, bu kesintilerin ve kartel faizi uygulanması nedeni ile uğradığı zararın tespit ve tahsilini talep etmiştir. Dosya bankacı bilirkişiye verilmiş, yapılan inceleme sonucunda düzenlenen raporda; davacının davalı bankadan krediler kullandığı, bu krediler nedeni ile kendisinden masraf kesintisi yapıldığı, davacıdan alınan faiz ve masraf kesintisi itibariyle davacının zararı ve talep edeceği bedelin olmadığını rapor etmiş olduğu görülmüştür. Dosya içerisinde bulunan kredi sözleşmeleri örneği, davacının kullandığı kredilere ilişkin hesap ekstresi, bu hesaplarda davacının kullandığı krediye uygulanan faiz oranı ve yapılan masraf ve komisyon kesintisi itibariyle davacının bankacılık uygulamalarında davacıya yönelik davacıyı zarara uğratacak bir kesinti ve oran uygulamasının bulunmadığı, davacının davalıdan talep edeceği bir zararının bulunmadığı bu nedenle davacının davasının kesin olmak üzere reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; ”Dava belirsiz alacak davası olup yerel mahkeme tarafından verilen 26/02/2019 tarihli kararın “Kesin Olarak” verilmesinin; yasaya, usule ve hukuka aykırı olduğu izahtan vareste olduğundan, istinaf incelemesi ile kaldırılmasını ve taleplerimiz gibi karar verilmesini talep etme gereği hasıl olmuştur. Hükme dayanak rapor hakkaniyete ve hukuk mantığına aykırı subjektif yorumlara dayalı hatalı yorumlar üzerine kuruludur. Rekabetin Korunması hakkındaki Kanunu’nun, 57. ve 58. Maddelerine “Doğrudan Zarar” şartı getirmediği gibi, zarara uğramış olabilecekleri de rakip bankalar ile sınırlı tutmamıştır. Rekabet Kurulu zaten “belirlenen faizin” 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun’un 4. Maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir. Rekabet kurulu zaten verdiği kararla bu ihlalin, diğer bankaları ve piyasayı etkilediğini tespit etmiş olmaktadır. Bu nedenle, karara konu 12 banka dışındaki 12 adet bankadan faiz oranlarının celbi, ayrıca dönemsel enflasyonun dikkate alınması gerekmektedir. Ancak bu noktada da belirtmek isteriz ki, Rekabet Kurulu Kararında 21.08.2007 – 22.09.2011 tarihleri arasında, piyasaya etkin 12 bankanın uyumlu eylem oluşturarak faiz oranlarını belirlediği sabittir. Bu 12 bankanın uyguladığı oranların bu dönem içerisinde diğer bankaları etkilemediği düşünülemez. Rekabet kurulu kararında kredi türleri için bir ayrım yapılmamış iken sayın bilirkişi ve mahkemenin hatalı ayrıma dayalı tespitleri kabul edilemez. Bu tespitlerin aksi 12.06.2018 tarihli rekabet kurulu yazısı ile de sabittir. Tarafımızca bizatihi Rekabet Kurumuna müracaat edilerek bu hususun açıklığa kavuşturulması istenmiş ve rekabet kurulu kararının ticari ve döviz kredilerini de kapsar şekilde verilip verilmediği, bu yönden kredilerin herhangi bir ayrıma tabi tutulup tutulmadığı hususunda bilgi talep edilmiş olup, dilekçemiz ekinde yer alan 12.06.2018 tarihli cevabi bilgilendirme yazısında; “….mevduat, kredi ve kredi kartları hizmetleri alanında gerçekleştirdikleri tek bir rekabet ihlalinin bulunduğu tespit edilmiş ve anılan bankalar bu uzlaşmaya dahil oldukları süreler için cezalandırılmıştır. böylelikle uzlaşmanın, soruşturmaya konu olan 12 teşebbüs arasında ve kredi, mevduat ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin uygulamaya konulacak fiyatların birlikte belirlenmesi hususunda gerçekleştirildiğinin tespit edildiği belirtilmiştir. kurul kararında kredılerın türü ve para bırımıne ılışkın herhangı bır ayrıma gıdılmemıştır” denilmek suretiyle, kurul kararının bireysel kredilerle sınırlı olmadığı, ticari ve döviz kredilerini de kapsar bir karar verilmiş olduğu açıkça ifade edilmiştir. Bu nedenle, söz konusu kararın ticari kredileri de kapsamakta olduğu bizatihi Rekabet Kurumu’nun kendisi tarafından ifade edilmiş olması karşısında bilirkişi raporuna bu nedenle de itiraz ediyor ve kabul etmiyoruz. Masraf ve komisyonlar yönünden de verilen kararın haklı ve hukuki bir yanı bulunmamaktadır.” şeklinde beyanda bulunarak yerel mahkeme kararının kaldırılarak, dosyanın esas mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 05/04/2019 TARİHLİ EK KARARI Mahkemece, dava değeri itibari ile kararın istinaf edilmeyeceğinden ve kesin karar olduğundan istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
EK KARARA YÖNELİK İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, ek karara karşı yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava belirsiz alacak davası olduğundan yerel mahkeme tarafından verilen 26/02/2019 tarihli kararın “Kesin Olarak” verilmesinin ve istinaf talebinin reddine karar verilmesinin yasaya, usule ve hukuka aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını ve istinaf incelemesi yapılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.Mahkemece miktar itibariyle kesin karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulduğundan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş ise de Yargıtay emsal kararlarında belirtildiği gibi alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir. Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka nezdinde kullandığı krediler dolayısıyla ödedikleri bedelle, rekabet sınırlanmasaydı ödemekte olacakları bedel arasındaki fark kadar zarar ettiğini, bu zararın 3 katının, ayrıca bu kredilerin kullanımı esnasında müvekkili şirketten alınan haksız masraf ve komisyonların tamamının, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 6100 Sayılı HMK 108.maddesine göre belirlenerek, belirlendiğinde artırılmak üzere şimdilik 1.000 TL ödenmesini talep etmiştir. Bu haliyle dava, HMK’nın 107. maddesinde belirtilen belirsiz alacak davası niteliğinde olup, belirsiz alacak davasında alacağın bir kısmının dava edilmesi ve mahkemece bu alacağa ilişkin davanın tümden reddedilmiş olması halinde davacı yönünden kararın kesin olduğundan söz edilemez. Bu durumda, mahkemenin davacı vekilinin istinaf isteminin reddine ilişkin ek kararının kaldırılarak esasa yönelik istinaf incelemesine geçilmiştir. Dosya kapsamından, davacı ile davalı banka arasında 18/12/2007 ile 09/03/2009 tarihleri arasında yedi adet araç kredisi, bir adet işletme kredisi sözleşmesi imzalandığı, 26.250,00 TL’lik, 27.447,00 TL’lik, 48.000,00 TL’lik araç kredilerine 1,4 faiz uygulandığı, 38.800,00TLlik, 24.200,00TLlik araç kredilerine 1.57 faiz uygulandığı, 33.000,00 TL’lik araç kredisi için 1,67 faiz, 70.500,00 TL’lik kredi için 1,65 faiz, 400.000,00 TL’lik kredi için 1,75 faiz uygulandığı görülmüştür. Kullandırılan kredi toplamı 668.197,00 TL dir. Mahkemece, dosyanın teknik bilgi ve bilirkişi incelemesi gerektirmesi nedeniyle, bankacı bilirkişisinden rapor alınmış olup alınan raporda özetle; kullandırılan bu krediler karşılığında, davacıdan toplam 5.622,75 TL. masraf alındığı, masrafın kullandırılan krediye oranlandığında davalı bankaca, davacıdan alınan komisyon oranının Binde 8,41 oranında olduğu, davacının kullandığı kredilerden dolayı 206.942,54 TL faiz, 10.347,19 TL de bu faizin BSMV yükü altında olduğu, dava konusu olaydaki zararın da, davacının ödemesi icap edenden daha fazla faiz ödemek zorunda kalmasından kaynaklanmış olmasının gerektiği, ayrıca fazladan faiz ödenmesinin de, Rekabet Kurulu’nun kararına konu edilen banka eylemlerine dayandırılması, yani, bankaların kararda yer aldığı üzere yasanın ilgili maddelerini ihlal etmesi sonucunda oluşmasının şart olduğu, Rekabet Kurulu’nun kararında, karar kapsamındaki bankaların, faizleri (kredi ya da mevduat) yükseltmek, ya da azaltmak gibi gerçekleşmiş ortak eylemlerinden söz edilmediği, bunların eylemlerinin birlikte hareket ederek, üzerinde anlaşılan faiz oranlarının hep birlikte aynı şekilde uygulanması yönünde olduğu, zaten, anılan yasanın ihlalinin de bu yüzden oluştuğu, ayrıca bu kararda bu oranların ne olduğu, eyleme katılmayan bankalara nasıl zarar verdiği, piyasayı nasıl etkilediği konusunda hiçbir tespit ve açıklamaya da yer verilmediğinin görüldüğü, öte yandan, davacı yanın, bankaların rakibi olarak piyasada faaliyet göstermediği, dolayısıyla, kendi aralarındaki rekabeti bozan bankaların bu eyleminden, bankacılık faaliyeti göstermediğinden doğrudan etkilenmesinin de söz konusu olamayacağı, nihayet, davacı yanın tacir olduğu, dolayısıyla, kredi kullanırken; kaynaklarını, ihtiyaçlarını, maliyetlerini hesap ve buna göre hareket etmesinin gerektiği, bu nedenle, bidayette dava konusu kredileri kullanmasındaki etkenler ile tercihlerinin de bilinmesinin gerekeceği, hal böyle olmakla birlikte, kredilerin kullanıldığı tarihlerde, Rekabet Kurulu kararına konu edilmeyen bankaların uyguladığı kredi faiz oranlarının dosyada yer almadığından, davacının iddia ettiği gibi rekabeti ihlal eden bankaların, bu eylemleriyle piyasadaki diğer bankaların faiz oranlarını etkileyip etkilemediği, etkilediyse nasıl etkilediği ve bu kapsamda davacının kredi tercihleri konusunda nasıl bir yol izlediği yönünde bir değerlendirmenin de yapılamadığı, açıklanan hususlar muvacehesinde; davacının, dava konusu kullanılan kredilerden dolayı zarar ettiği ve bu zararının da davalı bankanın Rekabet Kurulu kararına konu edilen davranışından kaynaklandığını ileri sürmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla, bilirkişilikçe davacının somut bir zararının oluşumunun da tespit edilemediği kanaat ve sonucuna varıldığı bildirilmiştir. Başvuru üzerine yapılan inceleme sonucunda düzenlenen 20/05/2011 tarih ve 2011-4-91/İİ-11-377.SB sayılı İlk İnceleme Raporu, Rekabet Kurulu’nun 26/05/2011 tarih ve 11-32 sayılı toplantısında görüşülerek, 11-32/673-M sayı ile; Türkiye’de faaliyet gösteren ve kredi kartı ihraç eden bankaların kredi kartı alışveriş ve gecikme faizi oranlarını da kapsayacak şekilde tüm faiz oranlarına ilişkin olarak önaraştırma yapılmasına karar verilmiştir. Ön araştırma sonucunda hazırlanan 25/10/2011 tarih ve 2011-4-91/ÖA-11-171.HY sayılı Önaraştırma Raporu, Kurul’un 02/11/2011 tarih ve 11-55 sayılı toplantısında ele alınmış ve 11-55/1438-M sayılı karar ile … bank T.A.Ş. (… BANK), … bank A.Ş. (… BANK), … Bank A.Ş. (… BANK), … Bank A.Ş. (…), … Bank A.Ş. (…), … Bankası A.Ş. (…), … Bankası A.Ş. (…), … Bankası A.Ş. (… BANK),… Bankası A.Ş. (… BANKASI), … Bankası T.A.O. (… BANK), … Bankası A.Ş. (…) ve … Bankası A.Ş. (…) hakkında, söz konusu teşebbüsler tarafından 4054 sayılı Kanun’un4. maddesinin ihlâl edilip edilmediğinin belirlenmesi amacıyla soruşturma başlatılmıştır. Diğer taraftan, …’nin kredi kartı ve konut kredisi destek hizmetlerini iştirakleri aracılığıyla yürütmesi nedeniyle … A.Ş. (…) ve … A.Ş. (…) de aynı karar ile soruşturma kapsamına dâhil edilmiştir. Soruşturmanın tamamlanması üzerine hazırlanan rapor, bankalar tarafından verilen yazılı savunmalar ve 25/02/2013 tarihli sözlü savunma toplantısında yapılan savunmalar da değerlendirilerek, dava konusu Kurul kararıyla, söz konusu teşebbüslerin 21/08/2007 ve 24/10/2011 tarihleri arasında mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlâl ettiği sonucuna varıldığı ve ilgili teşebbüslere idarî para cezasının uygulandığı anlaşılmaktadır. Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların mevduat, kredi, kredi kartı hizmetlerine ilişkin faiz oranı, ücret ve komisyonların birlikte belirlenmesi konusunda anlaşma ve/veya uyumlu eylem içerisinde bulunmak suretiyle 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 4. maddesine aykırı davranıp davranmadıkları konusunda yapılan soruşturma sonucu, davacı şirket hakkında Kanun’un 4. maddesinin ihlâl edildiğinden bahisle 82.172,910.TL idarî para cezası uygulanmasına ilişkin 08/03/2013 tarih ve 13-13/198-100 sayılı Rekabet Kurulu (Kurul) kararının iptali istenilmiştir. Daha sonra davalı bankaca ve haklarında karar uygulanan bankalarca kararın iptali için davalar açılmış, davacı banka tarafından açılan dava sonucunda Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 16/12/2015 tarih ve E: 2015/2445, K: 2015/4605 sayılı kararı ile temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın gerekçeli olarak onanmasına karar verilmiştir. Davacı bankaca kararın düzeltilmesi isteminde bulunulmuş, Danıştay Onüçüncü Dairesi’nin 21/05/2019 tarih ve 2016/4058 – 2019/1782 sayılı kararı ile davalı idare tarafından Türkiye’de faaliyet gösteren 12 bankanın tamamının mevduat, kredi ve kredi kartı ve kamu mevduatı hizmetlerine ilişkin olarak tek bir çerçeve anlaşma veya ortak plan dâhilinde belirli bir koordinasyon içerisinde hareket ettiğinin ve ihlale katılan teşebbüslerin söz konusu çerçeve anlaşma veya ortak plandan haberdar olduğunun yeterli seviyede (makul şüphenin ötesinde) bir ispat standardı ile ortaya konulamadığı, bu hususlara ilişkin olarak dava konusu Kurul kararında yer alan tespitlerin gerekli deliller ile desteklenmediği, dolayısıyla davalı idare tarafından eksik incelemeye dayalı olarak işlem tesis edildiğinin anlaşıldığı, nitekim, dava konusu Kurul kararının sonuç kısmında soruşturmaya taraf olan 12 bankanın tamamının mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri alanında 4054 sayılı Kanun’un 4. maddesini ihlâl ettikleri sonucuna varılmış ise de; dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler incelediğinde, bazı bankaların sadece tek bir hizmet yönünden ihlâle katıldığı (Örneğin, … sadece mevduat, … ise sadece kredi kartı hizmetine ilişkin ihlâle katılmıştır.), bazı bankaların ise bazı hizmetler yönünden hiçbir şekilde ihlâle katılmadığı (Örneğin, kamu bankalarının kredi hizmetine ilişkin ihlâle katıldıklarına yönelik delil bulunmamaktadır.), dolayısıyla 12 bankanın tamamının bütün sektörlerdeki (mevduat, kredi, kredi kartı ve kamu mevduatı) ihlâle katıldığından bahsedilemeyeceği görülmekte olup, 12 bankanın tamamının farklı sektörlere ilişkin olarak farklı bankalar arasında gerçekleşen ihlâllerin tamamından sorumlu tutulmasında hukuka uygunluk bulunmamadığı, daha açık bir ifade ile soruşturmaya taraf olan 12 bankanın tek bir çerçeve anlaşma veya ortak plan dâhilinde belirli bir koordinasyon içerisinde hareket ettiğinin ortaya konulamadığı açık olan dava konusu uyuşmazlıkta, ilgili bankalar hakkında ihlâle dâhil oldukları her bir hizmet yönünden ayrı ayrı değerlendirme yapılması gerekirken, devam eden tek bir ihlâl yaklaşımı kapsamında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığından, davanın reddi yolundaki temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukukî isabet bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı gerekçesiyle davacının temyiz isteminin kabulüne; davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Ankara 2. İdare Mahkemesi’nin 25/12/2014 tarih ve E: 2014/119, K: 2014/1580 sayılı sayılı kararının 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesi uyarınca bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme’ye gönderilmesine karar verildiği anlaşılmıştır. Rekabet Kurulu’nun 08.03.2013 tarihli kararının incelenmesinden davalı …’nın aralarında bulunduğu 12 banka hakkında soruşturma konusunun mevduat, kredi ve kredi kartı hizmetleri konusunda anlaşmaya vardıkları iddiasıyla araştırma yapıldığı anlaşılmış olup, davacının davalı bankadan kredi kullandığı ve davalı bankanın rekabeti bozucu eylemi nedeniyle 4054 Sayılı Yasa’nın 57. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunduğu anlaşılmakla, öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, tazminat talebine dayanak gösterilen Rekabet Kurulu kararında davalı bankanın ticari kredileri bakımından diğer bankalar ile kartel oluşturduğu konusunda bir tespit yapılıp yapılmadığı noktasındadır.Rekabet Kurulu’nun ilgili kararı incelendiğinde davalı … bank hakkında ticari krediler bakımından bir inceleme yapılmadığı, davalı banka bakımından ticari kredilere ilişkin diğer bankalar ile anlaşmaya vararak rekabeti bozucu bir eyleminin olduğuna dair bir tespitin yapılmadığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında işbu davanın dayandığı Rekabet Kurulu kararında bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, somut uyuşmazlık konusu ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla mahkemece anılan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizliğin bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin benzer uyuşmazlıklarda verdiği 02.12.2019 tarih ve 2019/1213 E. – 2019/7738 K. ve 08.01.2020 tarih ve 2019/1496 E. – 2020/163 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğu (Rekabet Kurulu kararında bankaların anlaşmalı olarak yüksek faiz belirledikleri tespit edilen kredilerin tüketici kredileri olduğu, ticari kredilerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği) bu nedenle mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Davacının ikinci iddiası banka tarafından kullandırılan kredilerden haksız masraf ve komisyon kesintisi yapıldığı yönündedir. Bankalarca masraf ve komisyon adı altında yapılan tahsilatların yasal dayanağı kredilerin kullandırıldığı tarihte yürürlükte bulunan 09/12/2006 tarihli …’de TCMB tarafından yayınlanan 2006/1 sayılı Tebliğ hükümleridir. Tebliğin “Kredi faiz oranları ve sağlanacak diğer menfaatler” başlıklı 4. maddesinde; “Bankalarca, … üye işyeri komisyonu hariç faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırları serbestçe belirlenir. ” denilmektedir. Öte yandan, bankacılık teamüllerine göre ilk kredi kullandırımında yapılması gereken istihbarat, haberleşme ve operasyonel vs. gibi işlemlerin bir maliyeti bulunduğundan müşteriden ” dosya masrafı ” adı altında bir ücret talep edilebilecektir. Bankalar tarafından alınacak olan dosya masrafı bakımından sözleşmede açıkça bir tutar ve oran bulunmadığında, anılan yasal düzenleme gereğince Merkez Bankasına bildirimde bulunulup bulunulmadığının araştırılması gerekmekle bildirim yapılmamış olması durumunda emsal banka uygulamalarının araştırılması ile alınan komisyon bedelinin emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir (Yargıtay 11. H D’nin 30/05/2018 tarihli 2016/11932 E., 2018/4158 K. sayılı kararı). Somut olayda, alınan bilirkişi raporunda bu hususta bir tespit yapılmamıştır. Mahkemece öncelikle banka tarafından alınacak olan dosya masrafı bakımından sözleşmede açıkça bir tutar ve oran bulunup bulunmadığı incelenerek sözleşmede bir hüküm bulunmadığı takdirde; anılan yasal düzenleme gereğince Merkez Bankasına bildirimde bulunulup bulunulmadığının araştırılması gerekmekle bildirim yapılmamış olması durumunda emsal banka uygulamalarının araştırılması ile alınan komisyon bedelinin emsal banka uygulamalarına göre orantılı olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan sebeplerle, davacının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yaptıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/83 E. 2019/173 K. Sayılı 26/02/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,3-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/12/2022