Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/995 E. 2022/1330 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/995
KARAR NO: 2022/1330
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/788 Esas
KARAR NO: 2018/1208
KARAR TARİHİ: 22/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketin alacağı stratejik kararlar ile ilgili ön çalışmaları yapması ve alacakları kararlarda yol göstermesi gerektiği, bu süreçte müvekkili şirket tarafından davalı şirkete gerektikçe eğitimler verdiği, yetkili eğitimcileri ile davalı şirkete müşteri ilişkileri yönetim danışmanlığı hizmeti verdiği, söz konusu hizmetin müvekkili şirket tarafından 3 dönem olarak hazırlandığı, ilk dönemde davalı şirkete özel müşteri odaklı dönüşüm yol haritası ve proje olarak hazırlandığı, ikinci dönemde müşteri stratejisinin oluşturulduğu, üçüncü dönemde ise uygulama çalışması adı altında, perakende birimi kurulması, davalı şirkete uygun yazılım seçimi ve müşteri yönetim biriminin kurulmasının gerçekleştirildiği, davalı şirketin müvekkili tarafından verilen danışmanlık hizmeti ile ilgili ödemesi gereken bedeli ödemediğinden bahisle davalı aleyhine başlatılan takibe yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlattıkları, ödeme emrinde borcun sebebi olarak 3.02.2015 tarihli … sıra no.lu 75.501 TL bedelli faturanın eklendiği, müvekkili tarafından takip alacaklısına Kartal … Noterliği’nin 05.01.2016 tarih, … yevmiye no.lu ihtarnamesi faturanın iade edildiği, davacı firmanın sözleşmesel yükümlülükleri yerine getirmediği, altı ay boyunca haftanın en az iki günü eğitimci göndermesi gerekiyorken sadece haftanın bir günü eğitimci gönderdiği, çoğu hafta hiçbir eğitimcinin gelmediği, proje süresi 6 ay olmasına rağmen davacı firmanın 3. aydan sonra işi bıraktığı, sözleşme ile kararlaştırılan işin davacı tarafından yarım bırakıldığı, mail yazışmalarında bile davacı firmanın eksik hizmette bulunduğu ortaya koyduğu, tüm bunlara rağmen müvekkili iyi niyeti ile davacı firmaya bugüne kadar 75.300 TL ödeme yaptığı, yapılan ödeme ile ilgili olarak eksik ve ayıplı ifa sebebi ile alacak davası açma haklarını saklı tuttukları, davacının hizmeti eksik ifa etmek ve yarım bırakmakla sözleşme konusu ücretleri hak etmediğini belirtmiş olup, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Taraflar arasındaki Müşteri İlişkileri Yönetim Danışmanlığı Sözleşmesi kapsamında davacı tarafından düzenlenen faturaların ödenmesi konusunda davalı tarafça birinci dilim olarak kararlaştırılan 15.000 USD karşılığı ödemenin 2014 yılı Aralık ayında, üçüncü dilim olarak kararlaştırılan 15.000 USD karşılığı ödemenin 2015 yılı Mayıs ve Haziran aylarında iki parça halinde gerçekleştirildiği, davaya konu uyuşmazlığın sözleşme gereği 2015 yılının Ocak ayı içerisinde ödenmesi gereken ikinci dilim ödeme tutarı olan 30.000 USD’den kaynaklandığı, davacı tarafça verilen hizmet gereği davalının ilk ve son ödemeyi yapmış olması karşısında ortadaki ödemeyi “Hizmetin hiç veya gereği gibi yapılmamış olması” savunması ile ifadan kaçınmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davacı tarafından hizmetin eksik verilmiş olduğunun davalı tarafından somut delillerle ispatlanamamış olduğu, tüm bu açıklamalar ışığında davacın tarafından yüklenilen hizmetin yerine getirilmiş olduğunu kabulü ile bu hizmetin ödenmeyen faturasına ilişkin davacı talebinin yerinde olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; davacının sözleşme ile yükümlendiği edimi eksik ifa ettiği, bilirkişi raporunda da sözleşme konu işin yapılıp yapılmadığı konusunda teknik değerlendirme yapılması gerektiğinin vurgulandığı, mahkemece ispat yükü davacıdan alınarak davalıya yükletildiği ve dosyanın teknik bilirkişiye verilmesi taleplerinin reddedildiği belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, danışmanlık hizmetinden kaynaklı düzenlenen fatura bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde; davacı tarafça davalı aleyhine fatura (13.02.2015 tarih, 002747 sıra numaralı, müşteri odaklı dönüşüm çalışmaları, eğitim ve danışmanlık hizmet bedeli açıklamalı) alacağından kaynaklı 75.501,00 TL asıl alacak ve 651,58 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 76.152,58 TL alacağın tazmini talepli takip başlatılmış ve davalı vekilince 16.02.2017 tarihli itiraz dilekçesinde takibe konu faturanın Kartal … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 05.01.2012 tarihli ihtarnamesi ile iade edildiği, davalının herhangi bir borcu bulunmadığı belirtilmiştir. Kartal … Noterliği’nin … yevmiye numaralı ve 05.01.2012 tarihli ihtarnamesinin incelenmesinde, takibe konu 13.02.2015 tarih ve … yevmiye numaralı faturanın iade edildiği ve davacı firmanın sözleşmenin getirdiği yükümlülükleri yerine getirmediği, buna rağmen 75.300 TL ödeme yapıldığı ve yapılan ödemeyle ilgili olarak eksik ve ayıplı ifa sebebiyle alacak davası açma hakkının saklı tutulduğu belirtilmiştir. Taraflar arasında düzenlenen ”müşteri ilişkileri yönetim danışmanlığı sözleşmesi”nde; proje sahibi olarak anılan davalının müşteri odaklı dönüşüm programı kapsamında uygulamaya geçirilmesi planlanan çalışmaların denetlenmesi ve koordine edilmesi için danışmanı firma (davacı) tarafından sağlanacak danışmanlık, eğitim, atölye çalışmaları, koçluk ve koordinasyon hizmetleriyle ilgili hüküm ve şartları düzenlediği danışman firmanın haftanın en az iki yarım günü proje sahibi firmaya yetkili eğitimci göndereceği ve danışmanlık hizmeti verileceği, sözleşmenin süresinin 6 ay olduğu ve ücret ödemelerinde 6 aylık hizmet periyoduna göre taksitlendirildiği belirlenmiştir. Sözleşmenin “mali hususlar” başlıklı kısmında sözleşmede verilecek hizmet bedeli 60.000 USD olarak belirlenmiş ve belirtilen hizmet bedeli proje sahibine; 2014 Aralık ayı içerisinde ( % 25) 2015 Ocak ayı içerisinde ( % 50) 2015 Nisan ayı içerisinde ( % 25) olmak üzere 3 fatura ile belgelendirerek, proje sahibinin tebligat adresine gönderileceği, proje sahibinin bu faturanın kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç 10 (on) iş günü içinde danışman firmanın *****hesabına yatırılacağı kararlaştırılmıştır. Mail yazışma: davacının delil listesinde yer alan 30.04.2015 tarihli e-posta yazışmasında ”… daha önceden de konuştuğumuz gibi 3 proje teklifi değil, yalnızca crm teknolojisinin entegrasyonu, ekranının tasarımı v.b. gibi 3 aylık periyotta neler yapılması gerekiyor ise bu yapılacak kısımlar için teklif rica ediyoruz. Diğer projeleri ve TQ ile ilgili projeleri crm yazılımını belirli bir seviyeye getirdikten sonra ilerletmek daha verimli olacaktır. …” şeklindedir. Mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporla özetle: davacı tarafın defter ve belgelerinin usulüne uygun tutulduğu, davalı tarafa duruşmada defterlerini ibraz etmesi için kesin süre verilmiş ise de defter ibrazından kaçınıldığı, takip tarihi itibariyle davacının ticari defterlerinde, davalıdan 75.500 TL alacaklı göründüğü, hizmetin gereği gibi yapılmadığı iddia edilmiş ise de, davalının somut olarak bu iddiasını ispatlayamadığı, ancak takibe konu faturanın sözleşme uyarınca davalı adresine gönderildikten 10 gün içinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, dosyadaki belgelerden davalıya hangi tarihte gönderildiğinin tam olarak anlaşılamadığı, faturayı iade amaçlı davalı tarafça gönderilen ihtarnamenin tarihi (05.01.2016) nazara alınarak bu tarihte tebliğ edildiğinin kabul edilmesi gerektiği ve sözleşmeyle belirlenen 10 günlük mehil müddeti eklendiğinde alacağın 15.01.2016 tarihinde muaccel olduğu, bu nedenle takip öncesi faizin 542,99 TL olarak hesaplandığı görüş tespitinde bulunulmuştur. Davalı tarafın kök rapora yönelik itirazın değerlendirmesi için bilirkişiden ek rapor alınmış olup sunulan raporda özetle: davalının 2015 ve 2016 yılına ait ticari defterlerinin incelendiği, bu defterlerin usulüne uygun tutulduğu, takip konusu faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığı ve takip tarihi itibariyle davacıya herhangi bir alacak-borç kaydının bulunmadığı, davalının % 25’lik 1. dilim ve % 25’lik 3. dilim ödemelerini yaptığı, ihtilafın sözleşme gereği Ocak 2015 ayı içerisinde ödenmesi gereken 2. dilimden kaynaklandığı, sözleşme kapsamında bu bölüme ilişkin hizmet ifasının ispatlanmış olduğunun değerlendirildiği ancak sunan sözleşmesinin ifasına ilişkin teknik belgelerin konu uzmanı bilirkişi tarafından değerlendirilmesinin gerekip gerekmediğini takdirini mahkemeye ait olduğu, iş bu nedenle ve rapordaki kanaatin değişmediği belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne (asıl alacak üzerinden harç yatırıldığı anlaşılmakla) dair karar verilmiş olup davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. HMK’nin 355. maddesi uyarınca yapılan inceleme: Ayrıca, İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … sayılı takip dosyasında 75.501,00 TL asıl alacak ve 651,58 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 76.152,58 TL alacağın tazmini talepli takip başlatılmış ise de; dava dilekçesinde harca esas değerin 75.501 TL olarak belirtildiği ve dava dilekçesinde takibe yapılan itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep edildiğinden mahkemece HMK’nin 31. maddesi uyarınca öncelikle davacı taraftan işlemiş faizi yönünden talebinin bulunup bulunmadığı yönünde beyan alınmalıdır. 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28. maddesi “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir. a) (Değişik: 23/7/2010-6009/18 md.) Karar ve ilam harcı; Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir…”, 30. maddesi “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409 uncu maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.”, 32. maddesi ise “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani nispi harca tabi davalarda, dava değeri üzerinden hesap edilen harcın 1/4’ünün peşin olarak ödenmesi gerekmektedir. Dava açılırken, harcın eksik alınmış olması halinde mahkemece davaya devam olunabilmesi için harcın, Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddeleri uyarınca tamamlanması yoluna gidilir ve davacıya eksik harcı yatırması için süre verilir. Şayet verilen süreye rağmen eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemden kaldırılır ve 6100 sayılı Yasa’nın 150. maddesi uyarınca süresinde tamamlanarak yenilenmez ise davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.İş bu nedenle, davacının işlemiş faiz talebi bulunulması halinde, harç ikmali yapmak üzere davacı tarafa süre verilmeli, bu süre içerisinde eksik harç ikmal edilmez ise dosya işlemiş faiz yönünden işlemden kaldırılmalıdır. İspat yükü yönünden inceleme: 6102 sayılı TTK’nin 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nin m. 21/2.)… Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nin 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Davaya konu somut olayda ise, takibe konu 75.501 TL bedelle faturanın davacı ticari defterlerinde kayıtlı ise de, davalının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, faturanın davalıya teslim edildiği tarihin somut olarak anlaşılamadığı, iade amaçlı keşide edilen ihtarnamenin tebliğ tarihi olarak kabulünün gerektiği yönündeki tespitler ve fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait olduğu yönündeki yargıtay ilamları nazara alındığında; ispat yükünün davacı tarafta olduğu anlaşılmaktadır. İş bu nedenle davalı tarafın, davacının eksik ifada bulunduğu ve cevap dilekçesinde ileri sürdüğü (danışmanlık hizmet süresine uyulmadığı, davalı firmaya yapılması kararlaştırılan iş bölümünün gereği gibi yapılmadığı gibi) iddialar nazara alınarak, davacı tarafça dosyaya sunulan delillerin teknik bilirkişi tarafından incelemesi yapılarak davacının sözleşmesel ilişkiden kaynaklı edimlerini tam ve gereği gibi ifa edip etmediği karara bağlanmalıdır. Bu hususların göz ardı edilerek hüküm tesisi yoluna gidilmesi yerinde değildir. Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle teknik bilirkişi atanarak, tarafların ileri sürdüğü ve tüm iddia ve taleplerinin değerlendirilmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6, ve 355. maddeleri uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/788 Esas, 2018/1208 Karar sayılı ve 22/11/2018tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/11/2022