Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/982 E. 2022/1015 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/982
KARAR NO: 2022/1015
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1534 Esas
KARAR NO: 2019/123
KARAR TARİHİ: 25/02/2019
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında 01/12/2013 tarihli Beyin ve Sinir cerrahisi işletme sözleşmesi akdedildiği, sözleşme gereğince davalı şirket bünyesinde işletilen Özel … hastanesinde zorunlu Beyin ve Sinir cerrahisi kadrosu dışında özel mevzuat gereği Pr. Dr. …’e tanınan 60 yaş üzeri emekli hekimlerce kullanılabilen kadro ile beyin ve sinir cerrahisi kliniği oluşturulması ve işletilmesi hususunda anlaşıldığını, sözleşme ile belirlenen işletim tarzının 01.12.2013 – 24.10.2014 arası nizasız ve ihtilafsız uygulandığını, davalı şirketin 20.10.2014 tarihli ihtar ile 3 ay sonra geçerli olmak üzere işletme sözleşmesini feshettiğini, davalının sözleşmenin 7.3 – 7.4 maddelerindeki taahhüdünü ihlal suretiyle mütemerrit duruma düştüğünü, mutabakat tutanağının davalı şirketin kusurlu davranışları nedeniyle gerçekleştirilemediğini, müvekkilinin alacağın kesinleşmesi ile fatura tanzim edebileceğini, davalının sözleşmeye aykırı fiiller sergilediğini, müvekkilinin hak edişlerini ödemediğini, müvekkilinin manevi zarara uğradığını, davalının bu zararı da karşılaması gerektiğini belirterek HMK 107. Maddesi gereği davanın açıldığı tarihte alacağın tam ve kesin olarak belirlenmesi olanaksız olduğundan şimdilik işletme sözleşmesinin feshi dolayısıyla tahakkuk etmiş alacaklarına karşılık 3.000 ile 3 aylık fesih önelinde tahakkuk edecek alacaklarına karşılık 1.000,00 TL ve sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle 100.000,00TL manevi tazminatın fesih tarihinden itibaren sözleşmenin 7.3 maddesi gereği aylık %1 faizi ile birlikte tahsiline, masraf ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili sunmuş olduğu 15/11/2018 tarihli dilekçesi ile belirsiz alacak davası olarak talep ettikleri maddi tazminat talebinin, bilirkişilerce tespit olunan 01/12/2013-05/11/2014 dönemi için hesap edilen 237.055,32 TL davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş, eksik harcı tamamlamıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından mahkemeye sunulan sözleşmenin hiçbir yerinde sözleşme ve tarih imzasının bulunmadığını, davacının sözleşmenin 01/12/2013 başlangıç tarihli olduğunu ispatlaması gerektiğini, sözleşme içeriği ile sözleşme süresinin Pr.Dr. …’in hastane nezdinde resmi başlangıç tarihi itibari ile (28/06/2014) başladığını, davacı tarafından ticari hayatın gerektirdiği özen ve ihtimamın yeterince yerine getirilmediğini, davacı şirket yetkilisi …’in çalışma saatlerine riayet etmediğini, ihbarnamede, sözleşmenin 10. Maddesi gereği fesih ihbarnamesinin tebliğinden itibaren 3. ayın sonunda sözleşmenin fesih olacağının, fesih tarihine kadar …in’in çalışma saatlerine uygun, aktif ve verimli çalışmasının sağlanmasının gerektiğinin davacı şirkete ve …’e bildirdiğini …’in 18/11/2014 tarihli yazılı beyanında iş saatlerini kendisinin planlayacağını, işe istediği zaman geleceğini belirterek aynı şekilde davranmaya devam etmesi üzerine …’in 27/05/2014 tarihli iş akdinin 24/11/2014 tarihi itibariyle sona erdiğini aynı zamanda bu tarihin 10. Madde gereği sözleşmenin de son bulduğu tarih olduğunu, …’in iş akdinin haklı nedenle fesih edildiğini, fesih ile sözleşmenin kendiliğinden son bulduğunu, bu durumda 3 aylık fesih önelinin söz konusu olmadığını, 3 aylık tahakkuk edecek alacakların talep edilemeyeceğini sözleşmenin 7/3 maddesinde yer alan akdi faiz oranının ciro paylaşımına esas alacak tutarları için uygulanacağını, manevi tazminata ilişkin olmadığını, faiz başlangıcının faturalandırma işleminden sonra öngörülen 90 günlük sürenin geçmesini müteakip uygulanmaya başlayacağını davacının dönemsel mutabakat hususunda yükümlülüklerini yerine getirmediğini alacak miktarını faturalandırmadığını, 7.3 ve 7.4 hükümlerine göre 90 + 15 günlük vade süreleri dolmadan varlığı iddia olunan alacak muaccel hale gelmeden dava açıldığını davacı şirketin tutum ve davranışları neticesinde hastanede takip ve tedavileri devam eden ilgili birim hasta / hasta yakınlarına karşı ticari itibarı zarar görenin davalı müvekkil olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Tanık beyanlarına göre Prof. Dr. …’in mesai saatlerine riayet etmediği, ilgili kolluk evraklarına göre 2014 yılında müteaddit defalar yurt dışına çıkış yaptığı, davalı tarafça iş akdinin 24.11.2014 tarihi itibariyle fesholunduğu, davacı tarafın sözleşmenin 3. Maddesinde yer alan yükümlülükleri gereği poliklinik hizmeti verme edimi bakımından Prof. Dr. …’in alanında isim yapmış bir hekim olması ve hastaların tercihinde önemli bir unsur olması nedeniyle davacının bu edimini tam ve eksiksiz olarak ifa edemediği, davalı tarafça sözleşmenin feshine dair 20.10.2014 tarihli ihtarnameyle sözleşmenin feshinde haklı olduğu ve sona ermesinde herhangi bir kusurun bulunmadığı, davacı tarafça idddia olunan tasfiye alacağı bakımından ise her iki tarafa da hesap mutabakatı bakımından sözleşmede yükümlülük yüklenmesine karşın davalı tarafça sözleşmenin feshinden önce hesap mutabakatı konusunda herhangi bir ihtar veya talepte bulunulduğunun ispat olunamaması ve davalı taraftan tasfiye alacağının istenebilmesi için davacı tarafça bu alacağın fatura edilmesi şartının bulunuyor olması, celbi talep olunan iş mahkemesi ilamları incelendiğinde ise iş sözleşmesinin esas bakımından haklı veya haksızlığı konusunda bir değerlendirme yapılmış olmayıp işe iade davası ve iş güvencesi kapsamında sözleşmenin feshinde uygulanması gereken usul bakımından değerlendirme yapılmış olması, maddi ve manevi tazminat talebine dair davaların ise reddolunmuş olması nedenleriyle davalı tarafça sözleşmenin herhangi bir önele gerek kalmaksızın davacının edimi tam olarak ifa etmeyerek ihlali nedeniyle feshinde davalının haklı olduğu, alacağın doğması ve istenebilir olması için de davacı tarafça sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle yerinde olmayan ve ispat olunamayan davanın reddine ” karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; öncelikle işletme sözleşmesi Prof. Dr. … ile akdolunmadığını, ilerde kurulacak … Hiz. A.Ş. İle düzenlendiğini, sözleşmede getirilen yükümlülükler, müvekkil şirkete ait olup, bizzat Prof. Dr. …’e özel bir yükümlülük getirilmediğini, kaldı ki; müvekkil şirket, her zaman iki kadrolu uzman hekimi ve şirket ortağı Op. Dr. …’ı hastanede hazır bulundurduğunu, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin yerine getirildiğini, Prof. Dr. …’in işten ayrılması halinde dahi, davacı … Hiz. A.Ş. üç ay içinde yönetimin onay vereceği beyin cerrahisi yöneticiliği için yeni bir öğretim üyesiyle anlaşması durumunda sözleşmenin aynı koşullarda devam edeceği, sözleşmenin 10. maddesinin 2. fıkrasında açıkça vurgulandığını, taraflar arasındaki hesap mutabakatının yapılmamasının tek sorumlusu olarak müvekkil şirketin gösterilmesinin hatalı olduğunu, oysa davalının kusuru ile mutabakatın yapılamadığını, kaldı ki sözleşmenin davalı tarafça tek taraflı feshedilmesi nedeniyle mutabakat yapılsın ya da yapılmasının, sözleşme haklı nedenle feshedilsin yada edilmesin, müvekkil şirketin geçmişe dönük tasfiye alacağını talep etme hakkı bulunduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında imzalanan Beyin-Sinir Cerrahisi İşletme Sözleşmesi’nin feshinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre; davacı şirket henüz Ticaret Siciline tescil edilmeden şirket adına işletmeci olarak … ile davalı şirket arasında bila tarihli “Beyin ve Sinir Cerrahisi İşletme Sözleşmesi” düzenlendiği, sözleşmenin 2. maddesinde; … Hastanesi’nin Beyin ve Sinir Cerrahisi kliniğinin işletmeciliğinin davacı şirkete verildiği, klinik çalışanlarının ücretlerinin davalı işveren tarafından ödeneceği, ödenen bu ücretlerin işletmeci payından düşüleceği, çalışanların davacı işletmeci’nin iş planına göre çalıştırılacağı, 7.2 maddesinde; tanımı yapılan cironun taraflar arasında %50 oranında yarı yarıya paylaştırılacağı, laboratuvar ve radyoloji cirolarından Kdv hariç %10 pay verileceği, hesaplanan cirodan doktor ve personele ait net ücret ve bordro maliyetlerinin düşüleceği, 7.3 maddesinde; işveren tarafında işletmeciye yapılacak ödemelerin vadesinin, ilgili ayın son gününde dönemsel mutabakat ile hesaplanacak %50 işletmeci payı + kdv’nin işverene fatura edilmesini takiben 90 gün içinde nakit olarak banka hesabına ödeneceği, sürenin aşılması halinde vadesi geçen alacaklara aylık %1 faiz uygulanacağı, işverenin SGK’ya keseceği faturaların geç onaylarıması nedeniyle doğacak gecikmelerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği, 7.4 maddesinde; tarafların her ay mutabakat sağlayarak bu mutabakatı tutanağa geçeceği, işverenin çalışılan ayın son gününden itibaren en geç toplam 105 gün (90+15) içerisinde SGK mutabakatı sağlanmamış hasta hizmet bedelleri hariç işletmeciye ödeyeceği, 10. Maddesinde; sözleşmenin imza tarihinden itibaren bir yıl süre ile geçerli olduğu, 3 ay önceden bildirilmek kaydıyla fesih edilebileceği, süre sonunda sözleşmenin kendiliğinden uzayacağı, belirtilen süreler ve anlaşma kriterlerinin Prof.Dr. …’in resmi başlangıç tarihi ile başlayacağı, Prof.Dr. …’in ayrılması ile son bulacağı, Prof.Dr. …’in başlama tarihine kadar sözleşme ana hatlarına aykırı olmayacak şekilde ikili çerçevede süreceği kararlaştırılmıştır. Davalı şirket ile Prof.Dr. … arasında imzalanan bila tarihli iş sözleşmesi hükümlerine göre, Hastanenin Beyin ve Sinir Cerrahisi ünitesinde …’in geçici kadrolu hekim olarak hafta içi 08:30-15:00, C.Tesi 08:00-13:00 saatleri arasında çalışacağı, aylık 5.000 TL ücret ödeneceği, maaş ödemelerinin her ayın 30’unda yapılacağı kararlaştırıldığı, iş sözleşmesinin 27.05.2014 – 27.05.2015 arası (1) yıllık süre için yapıldığı, dosya içerisinde bir örneği yer alan işe giriş ve işten ayrılış bildirgelerinde; …’in 28.06.2014 tarihinde işyerinde işe başladığı, 24.11.2014 tarihinde çıkışının yapıldığı, davalı şirket tarafından, muhattaplar davalı şirket ile …’e çıkartılan Gaziosmanpaşa … Noterliği, 20/10/2014 tarihli ihtarname ile ” söz konusu birimin işletilmesi esnasında kamuya ve hastalara sözleşme ile öngörülen standartlarda hizmet verilemediği, …’in başhekimlik makamının onayı olmadan birçok kez hastaneye gelmediği, izinsiz olarak yurtdışına çıktığı, tam zamanlı olarak çalışmadığı belirtilerek işletme sözleşmesinin muhataba tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 ay sonra geçerli olmak üzere feshedildiği, fesih tarihine kadar …’in hafta içi 08:30-15:00 cumartesi günleri 08:00-13:00 arası hastanede çalışmasının sağlanması, izinsiz ve çalışma günlerini kapsayacak şekilde yurtdışına çıkmasının engellenmesi aksi halde hekimin iş sözleşmesinin haklı ve geçerli nedenle fesih edileceği” , akabinde …’e çıkartılan 24/11/2014 tarihli ihtarname ile ” Sözleşme ile belirlenen çalışma saatlerine uyulmadığı, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/2.g-h maddesi uyarınca iş sözleşmesinin 24.11.2014 tarihi ibariyle feshedildiği” ihtar edilmiştir. Davacı ve davalı tanıkları duruşmada dinlenmiş olup, davacı tanıkları beyanen; davacı şirketin ve …’in önerisi ve tavsiyesi ile söz konusu hastanenin beyin ve sinir cerrahi polikliniğinde uzman doktor olarak çalıştıklarını, bölümün sevk idaresinin … tarafından yapıldığını, …’in sözleşmesinin feshedildikten sonra 25/11/2014 tarihinden itibaren polikliniğin kapısının kilitlendiğini, çalışma imkanlarının olmadığını, davalı tanıkları ise, …’in çalışma saatlerine uymadığını, çoğu zaman hastaneye gelmediğini yada erken çıktığını, izin almadan yurt dışına çıktığını, bu nedenle hastalardan çok fazla sayıda şikayet alındığını, polikliniğin hedeflendiği şekilde verimli çalışamadığını ifade etmişlerdir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden …’in 2014 Mayıs-2014 Aralık dönemi yurda giriş çıkış kayıtları celp edilmiş olup 2 ila 17 gün aralığında 7 kez giriş çıkış kayıtları olduğu görülmüştür. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup alınan kök ve ek raporlarda özetle; ” Davalı şirketçe, davacı şirketin ortakları … ile … hesabına gönderilen maillerde hakediş tutarları ile çalışmalar yapıldığı ancak bu hesaplamaların taraflarca onaylandığına ve mutabık kalındığına dair bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığını, davalı şirket ticari defterlerinde Beyin ve Sinir Cerrahisi Kliniği’ne ait gelir ve gider hesaplarının ayrı alt hesaplarda izlenmediği, dava konusu döneme ait elde edilen kazanç tutarlarının tespitinin ticari defterler üzerinden mümkün olmadığını, ancak davalı şirket nezdinde yapılan incelemede, firma bünyesinde tutulan Hastane Bilgi Yönetim Sistemi üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde, hakediş hesaplamasına esas alınan Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü’nün cirosuna göre yapılan hesaplama uyarınca, şirketin tescil edildiği 01/04/2014 döneminden sözleşmenin feshedildiği 24/11/2014 dönemine kadar davacı şirketin hak ediş alacağının : 112.472,69 TL, sözleşmenin yürürlüğe konulduğu, polikliğinin işletildiği 01/12/2013 döneminden sözleşmenin feshedildiği 24/11/2014 dönemine kadar davacı şirketin hak ediş alacağının : 237.055,32 TL olduğu ” görüş ve tespitine yer verilmiştir. Somut olayda; … Hastanesi’nin Beyin ve Sinir Cerrahisi kliniğinin işletmeciliğinin, henüz şirket tescil edilmeden davacı şirkete verildiği, bu hususta şirket adına Prof. Dr. … ile davalı şirket arasında sözleşme imzalandığı, mahkeme kararında belirtildiği gibi davacı tarafın sözleşmenin 3. Maddesinde yer alan yükümlülükleri gereği poliklinik hizmeti verme edimi bakımından Prof. Dr. …’in alanında isim yapmış bir hekim olması ve hastaların tercihinde önemli bir unsur olduğu ancak Prof. Dr. …’in mesai saatlerine riayet etmediği, hastane yönetiminden izin almaksızın ilgili kolluk evraklarına göre 2014 yılında müteaddit defalar yurt dışına çıkış yaptığı, Gaziosmanpaşa … Noterliği, 20/10/2014 tarihli ihtarnamesi ile Gaziosmanpaşa … Noterliği, 20/10/2014 tarihli ihtarnamesi ile söz konusu birimin işletilmesi esnasında kamuya ve hastalara sözleşme ile öngörülen standartlarda hizmet verilemediği, …’in başhekimlik makamının onayı olmadan birçok kez hastaneye gelmediği, izinsiz olarak yurtdışına çıktığı, tam zamanlı olarak çalışmadığı belirtilerek işletme sözleşmesinin muhataba tebliğ edildiği tarihten itibaren 3 ay sonra geçerli olmak üzere feshedildiği, fesih tarihine kadar …’in hafta içi 08:30-15:00 cumartesi günleri 08:00-13:00 arası hastanede çalışmasının sağlanması, izinsiz ve çalışma günlerini kapsayacak şekilde yurtdışına çıkmasının engellenmesi aksi halde hekimin iş sözleşmesinin haklı ve geçerli nedenle fesih edileceği ihtarından sonra …’in sözleşmede kararlaştırılan mesai saatlerini uymadığından 24.11.2014 tarihi itibariyle iş sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği, taraflar arasındaki işletme sözleşmesinin 10 maddesi uyarınca Prof.Dr. …’in ayrılması ile son bulacağı hükmü uyarınca işletme sözleşmesinin de 24/11/2014 tarihi itibariyle sona erdiği anlaşılmıştır. Mahkemece her ne kadar tasfiye alacağı bakımından her iki tarafa da hesap mutabakatı bakımından sözleşmede yükümlülük yüklenmesine karşın davalı tarafça sözleşmenin feshinden önce hesap mutabakatı konusunda herhangi bir ihtar veya talepte bulunulduğunun ispat olunamaması ve davalı taraftan tasfiye alacağının istenebilmesi için davacı tarafça bu alacağın fatura edilmesi şartının bulunuyor olması gerekçesiyle hakediş alacağından kaynaklı maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş ise de, hesap mutabakatının yapılması ve hak ediş alacağın fatura edilmesi, alacağın muacceliyetine ilişkin olup alacağın varlığını ortadan kaldırılmayacağı gibi sözleşmenin haklı yada haksız nedenle feshedilmesinin de bir önemi yoktur. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşme feshedildiğinden davacı sözleşmesinin feshedildiği tarihe kadar hak ediş alacağını talep etmekte yasal engel bulunmamaktadır. Bilirkişi heyetince hak ediş alacağının tespiti bakımından davacı şirketin tescil edildiği tarihe ve işletmenin faaliyete geçtiği tarihe göre ikili ayrım yapılarak hesaplama yapılmıştır. Dosya kapsamına göre, davacı şirket her ne kadar 01/04/2014 tarihinde tescil edilmiş ise de davaya konu kliniğin 01/12/2013 tarihinden itibaren işletildiği anlaşılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun 355/2. Maddesi ” … Tescilden önce şirket adına işlem yapanlar ve taahhütlere girişenler, bu işlem ve taahhütlerden şahsen ve müteselsilen sorumludurlar. Ancak, işlem ve taahhütlerin, ileride kurulacak şirket adına yapıldığı açıkça bildirilmiş ve şirketin ticaret siciline tescilinden sonra üç aylık süre içinde bu taahhütler şirket tarafından kabul olunmuşsa, yalnız şirket sorumlu olur. ” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, henüz davacı şirket tescil edilmeden sözleşmenin şirket adına şirketin kurucu ortaklarından … tarafından imzalandığı, tescilden önceki verilen hizmetlerin ileride kurulacak şirket adına ifa edildiği, şirketin kurulmasıyla birlikte yapılan işlemlere icazet verildiği anlaşılmakla davaya konu sözleşmeden doğan hak ve borçlar da şirkete ait olduğu kabulü gerekir. Bu nedenle davacı şirketin, kliniğin işletilmeye başlandığı 01/12/2013 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 24/11/2014 tarihine kadar hak ediş alacağına hükmedilmesi gerekir. Bu itibarla sözleşmenin 7.2 Maddesinde uyarınca hesaplanan hak ediş alacağının tespiti ilişkin dosyaya sunulan bilirkişi ek raporu raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmekle davacının maddi tazminat talebinin, raporda hesaplanan 237.055,32 TL miktar üzerinden kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken talebin tümden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Davacı tarafça, sözleşmenin feshedildiği tarihten itibaren sözleşmede kararlaştırılan aylık %1 oranında işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsili talep edilmiş ise de davalının dava tarihinden önce temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından hüküm altına alınan tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek sözleşmede kararlaştırılan aylık %1 oranında yasal faizi ile tahsiline karar verilmiştir. Açıklanan tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1534 Esas, 2019/123 Karar sayılı ve 25/02/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, a- Sözleşmenin feshi dolayısıyla tahakkuk etmiş alacak talebinin KABULÜ İLE, 237.055,32 TL alacağının dava tarihi olan 30/12/2014 tarihinden itibaren aylık % 1 oranında işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, b- 3 aylık fesih döneminde tahakkuk edecek alacak talebinin REDDİNE, c- Manevi tazminat talebinin REDDİNE, ç- Harçlar Kanunu gereğince maddi tazminat talebi yönünden alınması gereken 16.193,25 TL, manevi tazminat talebi yönünden 80,70 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 5.823,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 10.289,18 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına d-Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL başvuru harcı ile manevi tazminat talebi yönünden mahsup edilen 80,70 TL harcın düşümü ile bakiye 5.742,67 TL peşin harcın toplamı olan 5.767,87 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bunun dışında davacı tarafça sarf edilen tebligat, posta masrafı ve bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.272,70 TL yargılama giderinin kabul-red oranı ( % 70,12) üzerinden hesaplanan 2.294,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, e-Maddi tazminat yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 36.187,74 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, f-Maddi tazminat yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 1.000,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, g-)Manevi tazminat yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve taktir olunan 9.200,00-TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, h-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, 3-İstinaf İncelemesi Yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 36,30 TL’nin harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, c-Davacı tarafın yapmış olduğu 165,70 TL harç (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ve 13,50 TL posta masrafı toplamı 179,20 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.28/09/2022