Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/977 E. 2022/1315 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/977
KARAR NO: 2022/1315
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1285
KARAR NO: 2019/34
DAVA TARİHİ: 30/12/2016
KARAR TARİHİ: 16/01/2019
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin “…” markası ile yiyecek-içecek sektöründe ticari faaliyet gösterdiğini, 1 no.lu davalı ile 2016 … ile ilgili olarak 16 ve 17 Mayıs 2016 tarihlerinde Üniversite’ye ait etkinlik alanında stant kiralanması konusunda anlaşıldığını, belirtilen tarihlerde hizmet vermek üzere Üniversite’ye ait kampüs içerisinde standını kurduğunu, müvekkiline ait stant ile yangın çıkan stant arasında bulunan fritözün alev aldığını, müvekkiline ait standı yıkarak yanlış yerden ve yönden yangına müdahale edilmeye çalışıldığını, müvekkiline ait tüm ekipmanların zarar gördüğünü, sıkılan köpüğün rüzgarla birlikte müvekkilinin neredeyse tüm gıda, içecek ve sarf malzemelerini yeniden kullanılamaz duruma getirdiğini, müvekkilinin kiraladığı stant ve iki günlük satış için alana getirilen gıda malzemeleri ile kullandığı sarf malzemelerinin tamamı ile demirbaşların bir kısmının meydana gelen yangın yüzünden kullanılamaz hale geldiğini, bu nedenle müvekkilinin bu etkinliğin olağan bir şekilde tamamlanacağına güvenerek yaptığı harcamaların zarar teşkil ettiğini, maddi zararın yanı sıra etkinlik sırasında hiçbir satış yapılamaması nedeniyle yoksun kalınan karın ve oldukça tatsız ve rencide edici şekilde seyir eden olaylar nedeniyle yaşanan manevi ızdırabın da davalılar tarafından giderilmesi gerektiğini, işbu taleplerin davalıların her ikisine öncelikle ihtarname yoluyla bildirildiğini ancak davalılar tarafından menfi cevaplar verildiğini, sonuç itibariyle sair tüm yasal hakları saklı tutulmak kaydıyla; müvekkilinin uğradığı 17.674,00 TL maddi zararın, 12,100,00 TL yoksun kalınan karın ihtarname tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı firmanın müvekkili şirket ile bir sözleşme imzaladığı, ödeme yaptığı ve müvekkilinden stant kiraladığı iddialarının tamamen gerçek dışı olduğunu, davacının davasına dayanak olarak gösterdiği sözleşmenin müvekkili şirket ve yetkililerinin imzalarını taşımadığını, yine davacının dosyaya sunmuş olduğu makbuzda ödemenin … isimli bir 3. kişinin şahsi hesabına yapılmış olduğunun görüleceğini, bu şahsın da müvekkili firma ile hiç bir ilgi ve alakası bulunmadığını, dava dilekçesi ekinde sunulan maillerin de yine müvekkili firma ile yetkilileriyle ya da çalışanlarıyla değil müvekkiliyle ilgisi bulunmayan 3. kişi … ile yapıldığını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili tacir olmadığından görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, müvekkili tarafından 16-17/05/2016 tarihleri arasında gerçekleştirilen 2016 … etkinliği kapsamında, etkinlik alanında ürün satımına ilişkin diğer davalı … firması ile bir sözleşme akdedildiğini, akdedilen bu sözleşme kapsamında festival günü, etkinlik alanında tanıtım ve satış stantlarının kurulduğunu, festivalin ilk günü (16/05/2016) söz konusu stantların birinde küçük çaplı alev alma olayı yaşandığını, etkinlik alanına ilişkin önlem alma yükümlülüğü stant sahiplerine ve bu stantları kiralama hakkını üstlenen diğer davalı firmaya ait olmasına rağmen, müvekkili üniversitenin duruma derhal ve etkili şekilde müdahale ettiğini ve olayın saniyeler içerisinde sona erdiğini, festivalin kaldığı yerden devam ettiğini, davacının da kurmuş olduğu stantta satışa devam ettiğini, müvekkil Üniversitenin sunduğu sözleşmede de görüleceği üzere geleneksel bahar etkinliklerini düzenlemek amacıyla diğer davalı … Firması ile anlaştığını, davacı ile müvekkili üniversite arasında bir sözleşme bulunmadığını, davacının sunmuş olduğu delillerde yer alan sözleşmenin sadece davacının imzasını içerdiğini, … firmasının imzası bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Tüm dosya kapsamı incelendiğinde; davacı vekili, davalı Üniversite bünyesinde yapılan 2016 yılı … etkinliğine katılmak üzere davalı …Şti. ile anlaşma yapıldığını, festival sırasında yan tarafta bulunan stantta meydana gelen yangının davacı şirketin stantına sirayet etmesi neticesinde stantta bulunan malzeme, araç ve gereçlerin kullanılamaz hale geldiğini, kayda değer satış yapılamadığını bu nedenle uğranılan maddi zarar ile yoksun kalınan kâr ile manevi tazminatın tazmini talep edilmiş ise de; davacı şirket ile davalı … Şti. arasında usulüne uygun yapılmış bir sözleşme bulunmadığı, davacı tarafça ibraz edilen sözleşmede davalı şirket yetkilisi tarafından atılmış imza bulunmadığı, festival stant bedeli açıklaması ile ödeme yapılan …’in davalı şirket çalışanı olmadığı gibi davalı şirket ile doğrudan ya da dolaylı bir irtibatı tespit edilemediği, ayrıca taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu ispatlanamamıştır. Davacı vekiline davalı … tarafından gerçekleştirilen festival kapsamında diğer davalı … Firması ile yapıldığı iddia olunan sözleşmeye ilişkin yemin delili hatırlatılmış ancak davacı vekili yemin deliline başvurmamıştır. Bu itibarla davacının dava konusu festival etkinliğine katılımını sağlayan ve davalıları sorumluluk altına sokan hukuki ilişki usulüne uygun yasal delillerle kanıtlanamadığından, davacının uğradığı zarardan davalıların sorumluluğu bulunmadığından, davanın husumet yokluğundan reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yargılama sırasında tüm delillerin toplanmadığını, mevcut delillerin ise yanlış değerlendirildiğini, müvekkilinin etkinlik alanına girişi ve olayın oluş şekli hakkında tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, reddin sebebi hakkında gerekçeli kararda hiçbir açıklama yazılmadığını, davalılar yargılama süresince müvekkilini hiç tanımadıklarını iddia etmiş iseler de müvekkilinin ne şekilde üniversite içerisine girdiğini, standını nasıl kurduğunu, ürünlerini nasıl getirdiğini, yangından sonra bile neden dışarı çıkarılmadıklarını açıklamadıklarını, davalı şirket tarafından müvekkilinin bu etkinliğe giriş yapması ve stant kurması sağlanarak ticari ilişkinin zımnen de olsa kabul edildiğini, aksinin TMK 2.maddesine aykırı olacağını, … isimli şahsın davalı şirket ile yapılan sözleşmenin imza işlemlerini takip ederek para tahsil ettiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, davacı adi ortaklık ile … arasında akdedildiği iddia edilen sözleşme nedeniyle maddi tazminat, yoksun kalınan kar ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Beyoğlu … Noterliği’nden 08/01/2016 tarih ve … yevmiye numarası ile tasdikli “Adi Ortaklık Sözleşmesi” incelendiğinde; kurucuları … ve …, ortaklığın adı … olup amaç ve konusunun “diğer lokanta ve restoranların (içkili ve içkisiz) faaliyetleri (garson servisi sunumlar ile self servis sunumlar dahil, imalatçıların ve al götür tesislerinin faaliyetleri ile seyyar olanlar hariç)” olarak belirlendiği, sermayesinin 10.000,00 TL olduğu, ortaklığı idareye, temsil ve ilzam etmeye her iki ortağın münferiden yetkili oldukları belirtilmiştir. Taraflar arasındaki esasa ilişkin uyuşmazlığın çözümünden önce 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince kamu düzeni nedeniyle re’sen dikkate alınması gereken usule ilişkin aykırılıkların mevcut olup olmadığının tespiti gerektiğinden, dava şartları yönünden inceleme yapılmıştır. HMK’nın 114. maddesinde yer alan dava şartları, davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi ve karar verilebilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan şartlardır. Dava şartları gerçekleşmeden davanın esası incelenemez. Hakim dava şartı eksikliğini kendiliğinden dikkate alır, tarafların bu konuda talepte bulunmasına gerek yoktur. HMK’nın 114/1.d maddesinde tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartları arasında sayılmıştır. Taraf ehliyeti hukuki ilişkinin sujesi olabilme ehliyetidir. 6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde “Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.” şeklinde açıklanmıştır. Davada taraf ehliyetinden maksat bir davada davacı veya davalı olarak yer alabilme ehliyetidir. Bu kavram medeni hukuktaki hak ehliyetinin, medeni usul hukuku alanındaki uzantısını oluşturur (Tanrıver, S., Medeni Usul Hukuku, C.I, 2016, S.485). Kişinin taraf ehliyetinin bulunması, taraf olarak yer aldığı davasını yürütebilmesi için tek başına yeterli değildir; kişinin dava ehliyetine de sahip olması gerekir (Erişir, E., Medeni Usul Hukukunda Taraf Ehliyeti, 2007, S.57). Dava ehliyeti ise bir kişinin bizzat yada tayin edeceği temsilcisi aracılığı ile dava açabilmesi, davayla ilgili usul işlemleri yapabilmesi ve kendisine karşı dava açılması halinde hakkını koruyucu beyanlarda bulunabilme yani savunma yapabilme ehliyeti olarak tanımlanabilir ve HMK’nın 51. maddesinde “Dava ehliyeti, medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre medeni hakları kullanma ehliyetine yani fiil ehliyetine sahip olanlar dava ehliyetine de sahiptirler. 6098 sayılı TBK’nın 620.maddesinde adi ortaklık sözleşmesi iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmeler olarak tanımlanmıştır. Ancak adi ortaklık 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında yer alan ortaklıklardan farklı olarak taraf ve dava ehliyeti olmadığı gibi tüzel kişiliği haiz değildir. Bu nedenle adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri zorunludur. Adi ortaklık tarafından açılacak davaların, el birliği mülkiyeti kuralları gereğince bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Bütün ortaklar tarafından açılacak dava, adi ortaklık adına değil ortaklar adına açılır ve hüküm de ortaklar hakkında verilir. Taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir ve ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Adi ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın bütün ortaklara karşı birlikte açılması (mecburi dava arkadaşlığı), davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu bulunduklarından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 163. maddesi uyarınca ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı (ihtiyari dava arkadaşlığı) dava açılabilecektir. Somut olayda; dava adi ortaklığı oluşturan ortaklar tarafından değil, tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklık tarafından açılmıştır. Yukarıda da ifade edildiği üzere davacı adi ortaklığın taraf ve dava ehliyeti bulunmadığından, davanın HMK’nın 114/1.d ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde işin esası hakkında karar verilmesi hatalı olup 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi uyarınca taraf ve dava ehliyeti kamu düzenine ilişkin olduğundan re’sen nazara alınmıştır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, kabul gerekçesi dikkate alınarak yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, 2-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1285 E. 2019/34 K. sayılı ve 16/01/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, a-Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1.d ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE, 3-İlk Derece Mahkemesi giderleri yönünden; a-Alınması gereken 80,70 TL karar ilam harcının peşin alınan 679,25 TL’den düşümü ile arta kalan 598,55 TL’nin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, b-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, c-Maddi tazminat talebi yönünden; davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte olan AAÜT uyarınca 3572,80 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, ç-Manevi tazminat talebi yönünden; davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte olan AAÜT uyarınca 2725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, d-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, d-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.16/11/2022