Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/975 E. 2022/1297 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/975
KARAR NO: 2022/1297
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/249 Esas
KARAR NO: 2018/1186
KARAR TARİHİ: 27/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davalı şirket ile müvekkili arasında “İş ve Çözüm Ortaklığı Çerçeve Sözleşmesi” adı altında bir çerçeve sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye istinaden “ İ dönüşüm satış iş ortaklığı protokolü” ile Erp satış iş ortaklığı protokolü imzalandığını, sözleşmeler gereğince yapılan hizmetlerin karşılığı olarak müvekkilinin hak ettiği bedelleri faturalandırılarak davalı şirkete gönderildiğini ve faturalar karşılığı bir kısım ödeme yapıldıktan sonra 53.252,49-TL bakiye alacağın kaldığını, davalı tarafından 25.01.2017 günü, “sulh ve ibra protokolü” başlığı altında bir metin düzenlendiğini, müvekkili şirkete imzalanmak üzere mail olarak gönderildiğini, , bahse konu mailde, taraflar ve hukuki ilişki açıklanarak müvekkili davalıdan 53.252,49-TL alacağının olduğu açıkça belirtildiğini, ancak müvekkiline önerilen ibraname ve “yarısı nakit yarısı çek” şeklindeki ödeme koşulu kabul edilmediğini ve davaya konu icra takibine geçildiğini, davalının haksız yere takibe itiraz etmesi nedeniyle icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına davalı aleyhine alacak rakamının %20 sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkil firmanın, davacıya borcu olmadığını, davacı iddiasını yazılı deliller ile ispatlaması gerektiğini, davacı alacağı likit olmadığından talep edilen icra inkar tazminatı hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” … Davacı tarafından satış yapılan firmalara ilişkin bilgilerin ve hakediş bedellerinin davalı firmaya ait bulunan “http:// …com” adresinde bulunan web portal üzerinde yer aldığı ve davacı firmanın bu portalda yer alan bedellere göre fatura kestiği anlaşıldığı, yine dava dosyasına sunulan sulh ve ibra protokolü başlıklı e-posta yazışmasında davacı firmanın davalıdan 53.252,49-TL alacaklı olduğu bilgisi yer aldığı, bu e-postanın “… @…com.tr. “isimli adresten “…@…” isimli mail adresine gönderildiği, aynı şekilde bu alacak miktarı bilirkişiler tarafından yapılan taraf ticari defterlerinde de saptandığı, bu nedenle gerek davacı tarafın ticari defterleri ve gerekse davalı çalışanı tarafından gönderilen protokol taslağına göre davacının davalıdan 53.252,49-TL alacaklı olduğu sabit görüldüğü ” gerekçesiyle davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına vaki davalı borçlu itirazının iptali ile takibin aynen devamına, alacağın %20’si olan 10.650,49-TL icra inkar tazminatının davalı borçludan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalı şirket çalışanı tarafından gönderilen e-mailin, davalı şirketi bağlayıp bağlamadığı, bu şahsın şirketi temsil yetkisi olup olmadığı araştırılmadan karar verildiğini, davacı ile davalı defterlerinde farklılar bulunduğunu, davacının alacak iddiası yönünden kendisi kimlere satış yapıtı ise o satışları ve satışlar nedeniyle tahakkuk edecek komisyon alacaklarını kendisinin kanıtlaması gerektiğini, bilirkişi raporuna göre davalı kayıtlarında borç miktarının 26.501,89-TL olduğu görünmekle, işbu hükme göre bu bedel üzerinden, başkaca bir araştırmaya gerek kalmaksızın karar verilmesi gerekirken, daha fazlasına karar verilmesi hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin kötüniyet tazminatının da hatalı olduğunu, mahkemenin kabul kararına göre, dava konusu alacak 53.242,49-TL olarak davalı tarafından e-posta ile ikrar edilmiş, ancak davacı taraf bu sulh teklifini kabul etmeyerek icra takibi ve dava açtığına göre davacının kabul etmediği bir teklife dayalı olarak, davalı nasıl kötü niyetli kabul edilebileceği anlaşılamadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bakiye fatura alacağına dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 4 adet fatura ve 1 adet sulh ve ibra protokolüne istinaden 53.252,49 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup bilgisayar mühendisi ve mali müşavir bilirkişinin sunmuş olduğu 25/07/2018 tarihli müşterek raporda; …Taraflar arasında imzalanan sözleşme ve iş ortaklığı protokolü çerçevesinde, davacı tarafından yapılan satışlara ait kayıtların incelenmesi ve davacı tarafından kesilen faturalara ait hak edişlerin var olup olmadığının tespiti amacıyla davalı firmanın Yıldız Teknik Üniversitesi …’ta bulunan iş yerinde, davalı firmaya ait bulunan “http://…com” adresinde yapılan incelemede, davacı firma tarafından yapılan satışlara ait hak edişler, davalı firmaya ait “http://…com” linkinde yer alan web portal üzerinde yer aldığı ve davacı firma kendisine ait kullanıcı adı ve şifre ile bu portala giriş yaparak bu bilgileri görebildiği, bu nedenle davalı firmaya ait “http://…….com” linkinde bulunan web portal üzerinde yer alan davacı tarafından yapılan satışlara ait hak ediş kayıtları incelenmek istendiği fakat davalı firma yetkilileri tarafından, “taraflar arasındaki sözleşme feshedildiğinden, davacı firmanın web portaldaki kullanıcı adı ve şifresi ile giriş yapılamadığı ve davacı tarafından yapılan satışlara ilişkin hak ediş kayıtları ile ilgili herhangi bir veriye ulaşmanın mümkün olmadığı” bilgisi verildiği, bu nedenle yapılan yerinde incelemede; taraflar arasındaki sözleşme ve iş ortaklığı protokolü çerçevesince, davacının yapmış olduğu satışlara istinaden kazanmış olduğu hak ediş bedelleri ile ilgili herhangi bir tespit yapılamadığı, Davacı tarafından dosyaya sunulan “sulh ve ibra protokolü” başlıklı ve içerisinde davacı firmanın, davalı firmadan 53.252,49 TL alacağı olduğuna dair ifadenin yer aldığı mail yazışmasının; “… (… com.tr” isimli mail adresi tarafından “… (…com” isimli mail adresine gönderilmiş olduğu görülmekle davacıya ait “…com” isimli mail adresi üzerinde yapılan incelemede bu mailin gelen kutusunda halen mevcut olduğu, İncelenen davacı şirkete ait 2016-2017 yılı yevmiye defterlerinin açılış ve yılsonu kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırılmış olduğu, bu anlamda ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, davacı yanın kendi ticari defter kayıtlarına nazaran 27.01.2017 takip tarihi itibarıyla davalı yandan 85.752,38 TL alacaklı göründüğü, davalı yanın kendi ticari defter kayıtlannâ. nazaran 27.01.2017 takip tarihi itibarıyla davacı yana 26.501,89 TL borçlu göründüğü, taraflar arasındaki cari hesap farklılıklarının; davacı yan kayıtlarında yer alan, davacı yan tarafından davalı unvanına keşide edilmiş 11.01.2017 tarih, 23 numaralı KDV dahil 27.125,84 TL lik faturanın davalı yan kayıtlarında yer almaması ile davalı yan kayıtlarında yer alan, davalı yan tarafından davacı unvanına keşide edilmiş 8.850,00 TL tutarındaki fatura ile 13.274,65 TL ve 10.000,00 TL bedelli çeklerin davacı yan kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı, davacı yanın, davalıya keşide ettiği ve takibe konu 27.125,84 TL tutarındaki faturanın 18.01.2017 tarihinde kargo yolu ile davalı yana teslim edilmiş olmasına rağmen, davalı yanın faturayı 06.03.2017 tarihinde iade ettiği yönündeki beyanlarını doğrular nitelikte herhangi bir kargo teslim belgesi ile davalının faturayı iade ettiği ilişkin herhangi bir belgeye dava dosyasında rastlanılmadığı ” tespitine yer verilmiştir Taraflar arasında 02/08/2016 tarihinde “İ Dönüşüm Satış İş Ortaklığı Protokolü” düzenlendiği, bu protokole göre satış iş ortağı olarak adlandırılan davacı’ nın, davalıya ait “i-dönüşüm çözümlerini” üçüncü şahıslara satışını sağlayacağı ve bu satış üzerinden yine protokol içerisinde belirtilen oranlarda komisyon alacağı kararlaştırıldığı, buna göre davacı tarafından satış yapılan firmalara ilişkin bilgilerin ve hak ediş bedellerinin davalı uyumsoft firmasına ait bulunan “http://isortagiportal.uyumsoft.com” adresinde bulunan web portal üzerinde yer aldığı ve davacı firmanın bu portalda yer alan bedellere göre faturalar kestiği görülmüştür. Teknik bilirikişince, taraflar arasındaki sözleşme feshedildiğinden, davacı firmanın web portaldaki kullanıcı adı ve şifresi ile giriş yapılamadığı ve davacı tarafından yapılan satışlara ilişkin hak ediş kayıtları ile ilgili herhangi bir veriye ulaşmanın mümkün olmadığından taraflar arasındaki sözleşme ve iş ortaklığı protokolü çerçevesince, davacının yapmış olduğu satışlara istinaden kazanmış olduğu hak ediş bedelleri ile ilgili herhangi bir tespit yapılamamıştır. Her ne kadar taraf defterlerinde davacı alacağı konusunda farklılıklar bulunsada ve davacı firmanın, davalı firmadan 53.252,49 alacaklı olduğu kabul edildiğine ilişkin “sulh ve ibra protokolü” başlıklı e-mailin davalı şirketi temsile yetkili şahıs tarafından gönderilmediği iddia edilmiş ise de davalı yanın kendi ticari defter kayıtlarında 27.01.2017 takip tarihi itibarıyla davacı yana 26.501,89 TL borçlu göründüğü, bu borç dışında taraf defterlerinde farklılığı oluşturan kalemlerden davacı yanın, davalıya keşide ettiği ve takibe konu faturalardan 27.125,84 TL tutarındaki faturanın 18.01.2017 tarihinde kargo yolu ile davalı yana teslim edilmiş olmasına rağmen, davalı yanın faturayı 06.03.2017 tarihinde iade ettiği kabul edilse dahi faturanın 8 günlük süre geçtikten sonra iade edildiği görülmüştür. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 01/06/2015 tarih 2014/7976 Esas 2015/4126 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere ” YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK md. 23/2). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK.m.230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.) Faturanın karşı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü faturayı gönderen tarafta olup, faturayı gönderenin bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, karşı tarafa aittir. TTK’nın 23/2. maddesi uyarınca tebliğe rağmen faturayı süresinde itiraz ve iade etmeyerek, ticari defterlerine borç kaydeden tacir, fatura münderecatını aynen kabul etmiş ve faturayı gönderen taraf, faturaya dayalı bu alacağının varlığını HMK’nın 222. maddesi (TTK’nın 84. ve 85. maddeleri) uyarınca ispatlamış olur. Buna göre takibe dayanak yapılan faturanın sözleşmeye istinaden düzenlendiği, davacının sözleşmedeki edimini ifa ettiği gözetildiğinde emsal yargıtay kararında belirtildiği üzere, sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olacaktır. Davalının yasal 8 günlük süre içerisinde 27.125,84 TL bedelli faturaya itiraz etmemesi nedeniyle fatura içeriğinin yani hesaplanan hizmet alacağının 27.125,84 TL olduğu kabul edilmiş sayılacağı ve aksi davalı tarafça ispatlanamadığından davalının kendi defterinde borç kaydedilen 26.501,89 TL ile birlikte 27.125,84 TL bedelli fatura alacağı dahil toplam borcun 53.627,73 TL olduğu, takibin 53.252,49 TL asıl alacak üzerinden başlatıldığı gözetildiğinde davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İİK 67/2.maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almaktadır. Takip tutarı, davalı tarafından kabul edilen sulh ve ibra protokolünde belirlenen bakiye bedel olup alacak likit/belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcından, davalı tarafından yatırılan 909,42 TL harcın mahsubu ile bakiye 828,72 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/11/2022