Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/962 E. 2022/1276 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/962
KARAR NO: 2022/1276
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/991
KARAR NO: 2019/285
DAVA TARİHİ: 05/10/2016
KARAR TARİHİ: 14/03/2019
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dijital ortamda reklam, pazarlama ve bunları tamamlayıcı teknik hizmetler sağlayan İngiliz menşeili bir şirket olduğunu, davalı …’ın ise dijital ortamda müşterilerine teknik hizmetler sağladığını, her iki şirketin benzer faaliyet alanında bulunduğunu, müvekkil şirket ile davalı … arasında Mayıs 2013’te başlayıp 04/04/2016 tarihinde davalı tarafça haksız ve sebepsiz olarak sonlandırılan ticari ilişki bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından … müşterilerine dijital ortamda farklı teknik hizmetler sağlandığını, tarafların anlaşmaları gereği tüm şirket masraflarına hissesi oranında katılarak davalı … üzerinden elde edilen kazancın paylaşımı usulü ve oranı da taraflar arasında kararlaştırıldığından, müvekkili şirkete düşecek kazanç miktarı üzerinden hesaplaşılarak, faturalar kesildiğini ve tahsilat yapıldığını, taraflar arasında aylık olarak süregelen bu uygulamaya rağmen davalı … tarafından 31/12/2015 tarihinde kesilen fatura ile bu tarihten sonraki hiç bir faturanın ödemediğini, hatta faturalardan 2 tanesinin davalı …’ın o dönemki ortağı ve yönetim kurulu üyesi …’ün ısrarları ve talebi neticesinde ticari ilişkinin zarar görmemesi gayesi ile …’ün münferiden ortağı ve imza yetkilisi olduğu diğer davalı …’ne kesildiğini, … ile … şirketinin benzer faaliyet alanlarına sahip aynı adreste mukim, ortakları ve yetkilisinin … olduğu, aralarında organik bağ bulunan şirketler olduğunu, davalı …’ın tüm hisselerini üçüncü bir kişiye satılacak olması nedeniyle aktifini yüksek ve borçsuz olarak gösterme gayreti ile …’ün faturaların … Şirketi’e kesilmesi talebinde bulunduğunu, Tarafların aralarındaki organik bağ nedeniyle bu davanın konusu olan 81.808,70 GBP (İngiliz Sterlini) borçtan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, davalılara Beyoğlu … Noterliği’nin 27/06/2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, muacceliyet tarihine göre hesaplanan alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazının haksız ve alacağı geciktirmeye yönelik bulunduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilerek %40’tan az olmamak üzere icra tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın davacıya herhangi bir borcu olmadığı gibi aksine alacaklı olduğunu, davacı ile … arasında 2013 Haziran-2016 Nisan arasındaki dönemde karşılıklı iyi niyet çerçevesinde yürütülen ticari ilişki kapsamında alınan hizmetlerin karşılığının davacıya eksiksiz olarak ödendiğini, ancak davacı tarafından verilen arama motoru optimizasyonu hizmetine ilişkin olarak 2015 Kasım ayı itibariyle … zarar etmeye başladığından söz konusu zarar nedeniyle faturaların kesilerek davacıya gönderildiğini ve davacı tarafından faturalara itiraz edilmediği için faturaların kesinleştiğini, bu nedenle 2015 Kasım ayı itibariyle zarar ettiren hizmet ilişkisinin haklı sebeple sona erdirildiğini, müvekkili …’ın davacının SEO hizmetine ilişkin zarar uğramaya başlamasıyla birlikte taraflar arasındaki anlaşma gereği zararlara da belli oranda katlanma yükümlülüğü olan davacının, müvekkili tarafından kesilen fatura bedellerini, bizzat kendi kestiği iade dekont bedellerini ödemediğini ve haksız olarak takip başlattığını, … adına kesilmemiş olan takip konusu faturalardan …’ın sorumluluğuna gidilemeyeceğini, Organik bağ iddiasını ve faturaların …’ün ısrarı üzerine … firması adına düzenlendiği iddiasını kabul etmedikleri gibi bu iddiaların basiretli tacir ilkesiyle bağdaşmadığını, davacı ile … arasında ticari ilişki bulunmadığından davanın … yönünden husumetten reddi gerektiğini ayrıca her iki şirket arasında organik bağ bulunup bulunmamasının durumu değiştirmeyeceğini, kaldı ki davacının da … ile herhangi bir borç alacak ilişkinin bulunmadığını da kabul ettiğini, Müvekkili … tarafından borcun tamamen ödendiğini ve …’ın davacı taraftan alacaklı olduğunu beyan ederek davanın reddi ile %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava, İİK 67 gereğince açılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Tarafların bildirdiği deliller toplanmıştır, davalı … ve … A.Ş.’nin ticaret sicil kayıtları getirtilmiş, …’ün her iki şirkette ortak olduğu ve temsile yetkili olduğu, her iki şirket adreslerinin ve ticari merkezlerinin aynı olduğu, …’ın daha sonra …, …, … isimli ortaklara devredildiği anlaşılmıştır… Davacı şirket ile davalı … Medya A.Ş. Arasında Nisan 2013 – Haziran 2016 arasında ticari ilişki bulunduğu tartışmasızdır. Davacı ile davalı … Medya A.Ş.’nin ticari defterlerine göre 12.524,82 GBP + KDV toplamı 14.798,20 GBP miktarlı, 31/12/2015 tarihli faturanın davalı … Medya A.Ş. Tarafından ödenmediği sabittir. Davacı 14.798,20 GBP miktarlı alacağını davalı … Medya A.Ş.’den istemekte haklıdır. Bakiye 67.016,55 GBP miktarlı fatura davacı tarafça diğer davalı … A.Ş. Adına düzenlenmiştir. Bu faturalar davacı ticari defterlerinde kayıtlı olmasına rağmen davalıların ticari defterlerinde kayıtlı değildir. Davalı … A.Ş tarafların arasında ticari ilişki bulunmadığı gerekçesi ile husumet itirazında bulunmuştur. Ancak dosyaya sunulan ve davalının da itiraz etmediği Bodrum … Noterliğinin 11/07/2016 tarih … yevmiyeli cevabi ihtarnamede; … A.Ş. Davacı ile arasında 2013 Haziran ayı ile 2016 Nisan ayı arasındaki dönemde ticari ilişki bulunduğunu açıkça kabul etmiştir. Bu kabul dikkate alınarak davalının husumet itirazı yerinde bulunmamıştır. Yine bu ihtarnamede 2015 Kasım ayından başlayan zarardan bahsedilerek davacının kestiği faturaların iade edildiği açıklanmıştır. Böylece davacının … A.Ş. adına kestiği faturaların davalıya tebliğ edildiği ve diğer davalı … Medya A.Ş. İle alacağın kabul edilmeyerek birlikte hareket edildiği görülmüştür. Getirtilen ticaret sicil kayıtlarından da davalı şirket merkezlerinin aynı adreste bulunduğu, fatura tarihi itibariyle ortaklarının ve imzaya yetkili temsilcisinin aynı olduğu, bu nedenle Yargıtay’ca aranan organik bağ kriterlerinin tamamlandığı anlaşılmıştır. Mahkememizce bu nedenle davalı her iki şirket arasında organik bağ olduğu sabit bulunmuştur. Mahkememiz kararına esas alınan bilirkişi raporunda taraflar arasında organik bağ bulunduğu kanaatine varılması halinde davacının 67.016,55 GBP’lik alacağının davalı … A.Ş.’den de istenebileceği açıklanmıştır. Bu nedenle davacının 67.016,55 GBP’lik alacağını davalılardan isteyebileceği sabit bulunmuştur.” gerekçesiyle, “1-İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında 81.808,70 GBP asıl alacak ve 249,22 TL ihtarname masrafı üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına, fazla istemin reddine, 81.808,70 GBP’ye takip tarihinden itibaren 3095 sy 4/a maddesi gereğince değişen oranlarda İngiliz Sterlini’ne (GBP) 1 yıl vadeli mevduat hesapları için uygulanan en yüksek banka mevduat faizi üzerinden faiz yürütülmesine ve faizin fiili ödeme günündeki TL karşılığı ile tahsiline, 249,22 TL alacağa takip tarihinden itibaren %9 ve değişen oranlarda yasal faiz yürütülmesine, Hüküm altına alınan 81.808,70 GBP’nin (316.869,63 TL) + 249,22 TL toplamı 317.118,85 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davacı lehine davalıdan tahsiline” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece müvekkili şirketlerin ikisi de borçtan müteselsil olarak sorumlu tutulmuş iseler de birlikte borç altına girme taahhütleri olmadığından TTK 7.maddesinde yer alan teselsül karinesinin mevcut olmadığını, yine TBK’nın 162.maddesinde yer alan müteselsil borçluluk hükümlerinin de oluşmadığını, davacı ile müvekkili … arasında ticari ilişki olduğunu ve … tarafından tüm borcun ödendiğini, davacı ile diğer müvekkili … A.Ş. arasında ise hiçbir ticari ilişki bulunmadığından davacının … A.Ş.’ye fatura kesmesinin ticari hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dosya kapsamında yer alan raporlarda davacı ve … A.Ş. arasında ticari ilişki olmadığının da tespit edildiğini, yine raporda müvekkil …’ın 14.613,61 GBP/59.234,82 TL borçlu olduğu belirtilmişse de, bilirkişiler tarafından credit notelar yani fatura itirazlarının dikkate alınmadığını ve bu yöndeki itirazlarının değerlendirilmediğini ayrıca icra takibine konu faturaların kayıtlarda yer alıp almadığı, faturaların tebliğ edilip edilmediği incelenmediği için raporun hükme elverişli olmadığını, Mahkemece müvekkil şirketlerin aynı merkezde olması, temsilcilerinin aynı olması, ortaklarının aynı olması bulguları iki şirket arasında organik bağ olduğu sonucuna bağlanmış ise de bu hususların organik bağ oluşturmadığının Yargıtay kararlarıyla sabit olduğunu ayrıca iddia edilen organik bağ ilişkisinin borçlular arasında teselsül oluşturmayacağını beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, davacı şirket ile davalılardan … arasındaki ticari ilişki nedeniyle ödenmeyen cari hesap alacağının tahsili için aralarında organik bağ olduğu iddia edilen davalılar hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı icra takip dosyasında, 24/08/2016 tarihinde davalılar hakkında 81.808,70 GBP (İngiliz Sterlini) asıl alacak, 436,46 GBP işlemiş faiz, 249,22 TL ihtarname masrafı olmak üzere toplam 82.245,16 GBP ve 249,22 TL üzerinden icra takibi başlatıldığı, takip tarihinden itibaren 81.808,70 GBP’ye 3095 Sayılı Yasanın 4/A maddesi gereğince, 249,22 TL’ye ise yıllık %9 oranında yasal faiz talep edildiği, ödeme emrinin davalıla 26/08/2016 tarihinde tebliğinin ardından 01/09/2019 tarihinde takibe itiraz ettikleri, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Takibin dayanağı olarak 31/12/2015 tarihli 25 seri no.lu 12.524,82 GBP bedelli, 29/02/2016 tarihli 26 seri no.lu 592.14 GBP bedelli, 29/02/2016 tarihli 27 seri no.lu 148.29 GBP bedelli, 01/03/2016 tarihli 28 seri no.lu 29.687,29 GBP bedelli, 01/03/2016 tarihli 29 seri no.lu 37.329,26 GBP bedelli, 31/03/2016 tarihli 30 seri no.lu 1.526,90 GBP bedelli faturalar, Beyoğlu … Noterliği’nin 27/06/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarnamesi takip talebine eklenmiştir. Davacı tarafından Beyoğlu … Noterliğinden davalılara keşide edilen 27/06/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile 81.807,88 GBP’nin ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3 gün içerisinde ödenmesi ihtar edilmiştir. Davalı … A.Ş.’yi temsilen … tarafından Bodrum … Noterliğinden davacıya keşide edilen 11/07/2016 tarih ve … yevmiyeli no.lu ve davalı … A.Ş.’yi temsilen … tarafından Bodrum … Noterliğinden davacıya keşide edilen 11/07/2016 tarih ve … yevmiyeli no.lu cevapta; …’ın 92.614,48 TL alacağı bulunduğu bu nedenle davacı tarafça talep edilen alacak tutarının kabul edilmediği belirtilmiştir. Mahkemece SMM bilirkişi …, Prof. Dr. … ve Yar.Doç.Dr. …’dan alınan bilirkişi kök ve ek raporunda özetle; -Davalı … şirketinin 2015 yılı ticari defterlerinin lehine delil vasfına sahip olduğu, 2016 yılı defterlerinin lehine delil vasfına sahip olmadığı, -Davalı … A.Ş.nin 2015 yevmiye defterinde davacı şirketin 320 20 002 cari hesap koduyla kayıtlı olduğu, açılış kaydında borç bakiyesi 70.764,06 TL olup 31/12/2015 tarihi itibariyle davacıya 78.638,92 TL borçlu olduğu, 31/12/2016 tarihi itibariyle ise borçlu ve alacaklı olmadığı, -Davalı … A.Ş.nin 2015 yevmiye defterinde davacı şirketin 320 20 001 cari hesap koduyla kayıtlı olduğu, açılış kaydında alacak bakiyesi 11.792,29 TL olup 31/12/2015 tarihi itibariyle davacıdan 181.341,21 TL alacaklı, 31/12/2016 tarihi itibariyle ise 79.341,82 alacaklı olduğu, – Davacı şirkete ait hesap hareketleri incelendiğinde ise, davalı … A.Ş. ile olan hesap hareketlerinde 2015 açılış kaydında alacak bakiyesi 19.678,25 Sterlin olup 31/12/2015 tarihi itibariyle 40.090,15 Sterlin alacaklı olduğu, 31/03/2016 tarihi itibariyle ise 14.798,20 Sterlin alacaklı olduğu, -Davacı şirket ile davalı … A.Ş.’nin 01/01/2015 bakiyeleri arasındaki fark 70.765,31 TL (19.678,25 Sterlin x 3,596) – 70.764,06 TL = 1,25 TL olduğundan birbirini teyit ettiği, -Davalı … A.Ş.’nin 320 20 002 cari hesap koduyla yapılan işlemlerden virman fişi olarak kayıt edilen rakamların hiçbirinin davacı cari hesabında bulunmadığı, -Davalı … A.Ş.’nin 120 20 001 cari hesap koduyla yapılan işlemlerden hiçbirinin davacı cari hesabında bulunmadığı, -Davalı … A.Ş.’nin yasal defterlerdeki 31/12/2015 tarihli bakiyesinin 111,301,75 TL olduğu, fakat 02/01/2016 tarihinde işlenen satın alma faturası olan 61.514,73 TL’nin aslında 31/12/2015 tarihli faturalar olduğunun davacı şirket kayıtlarından anlaşıldığı, dolayısıyla 31/12/2015 tarihli gerçek bakiyesinin (111.301,75 + 61.514,73) 172.816,48 TL olarak kabul edilmesinin gerektiği, 31/12/2015 kuruyla değerlendirme yapıldığında (172.816,48 TL / 4,3007) 40.183,34 Sterlin bakiye olduğu, davacı ile davalı arasındaki bakiye farkının (40.183,34-40.090,15) 93,19 Sterlin olduğu, -Davalı … A.Ş.’nin 31/03/2016 bakiyesinin (172.816,48 – 113.581,66) 59.234,82 TL olduğu, 31/03/2016 kuruyla değerlendirildiğinde davalı … A.Ş.’nin (59.234,82 / 4,0534) 14.613,61 Sterlin davacı … Ltd ‘ye borçlu olarak göründüğü, -Davacı tarafından, davalı … A.Ş.’ye düzenlenen 01/03/2016 tarihli 29.687,29 Sterlin ve 37.329,26 Sterlin faturaların diğer davalı … A.Ş. yasal defterlerinde kayıtlı olmadığı, -Mali yönden yapılan tespitlere göre; davacı tarafından sunulan kayıtların incelenmesinde davalı … A.Ş.’den 14.798,20 GBP, davalı … A.Ş.’den 67.016,55 GBP olmak üzere toplam 81.814,75 GBP alacağı bulunduğu, davalı … A.Ş.’nin kayıtlarına göre davalı şirketin herhangi bir borç bakiyesinin görünmediği, davalı … A.Ş. kayıtlarına göre davacı ile herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığı, -Davalı şirketlerin aynı adreste faaliyet gösterdikleri, …’ün her iki şirketin de yönetim kurulu üyesi olduğu ve şirket adreslerinin aynı olduğu görülmekle bu bilgiler dışında davalı şirketler arasında bir bağ olduğunu gösteren herhangi bir bilgi ya da belgenin dava dosyasında bulunmadığı, organik bağ hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, davacı şirket ve davalı … tarafından düzenlenen faturalar tek tek tespit edilmemiş, hangi faturaların taraf defterlerinde kayıtlı olduğu, ihtilafın hangi faturalardan kaynaklandığı belirlenmemiş, gerek davacı tarafından düzenlenen faturaların gerekse davalı … tarafından düzenlenen faturaların karşı tarafa tebliğ edilip edilmediği, süresinde iade edilip edilmediği araştırılmamış, davalı … tarafından düzenlenen iade faturalarına ilişkin bir inceleme yapılmamış, faturaların tebliğ edilmemesi halinde ise hizmetin verilip verilmediği araştırılmamıştır. Bu hususlar nazara alınarak denetime elverişli rapor alınması ve davalı …’ın itirazlarının da incelenmesi gerekirken, eksik inceleme neticesinde karar verildiği anlaşılmaktadır.Davacının, davalı … yönünden talebi ise organik bağ nedeniyle sorumlu olduğu iddiasına ilişkindir. Tüzel kişiler, kendilerini oluşturan kişi veya mal topluluklarından bağımsız ve ayrı hukuki kişiliğe sahip olup, kendilerini oluşturan kişilerden bağımsız olarak hukuki işlemelere taraf olurlar. Tüzel kişi ile onu oluşturan üyeleri arasındaki, kişilikler ve malvarlıkları yönünden ayrılık prensibi geçerlidir ve bu prensipten ancak istisnai olarak tüzel kişiliğin kötüye kullanılması halinde uzaklaşılabilir. Organik bağ kavramı ve perdenin kaldırılması teorisi arasında kimi benzerlikler olsa da farklı kavramlardır. Ancak her iki uygulamanın da temellerini dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesine dayanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/02/2022 tarihli ve 2021/(19)11-659 E. 2022/82 K. sayılı ilamında; “…Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ  kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır (Öztek/Memiş, s. 210). Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Şirketler arasında ortakların akraba olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin kaldırılması için yeterli olmadığı gibi şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması da organik bağ için yeterli değildir (Baycık, Gaye: İşverenin Tespitinde Birlikte İstihdam ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Kurumları, İş Uyuşmazlıklarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Değerlendirme Toplantısı (Seminer Bolu/Abant – 06 Nisan 2019), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası, Ankara 2019, s. 20). Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde, ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak, şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir…” şeklinde organik bağ ve tüzel kişilik perdesinin aralanması kavramları açıklanmıştır. Mahkemece her ne kadar organik bağ olduğu gerekçesiyle davalı … AŞ’nin de sorumlu olduğu kanaatine varılmış ise de, şirket adreslerinin ve yöneticilerinin aynı olması tek başına organik bağ olduğu gerekçesiyle ticari ilişkinin tarafı olmayan şirketin borçtan sorumlu olmasını gerektirmeyeceğinden, şirketin faaliyet alanlarının, aralarında muvazaalı işlemler olup olmadığının değerlendirilmesi, dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde somut olay yönünden inceleme yapılması gerekmektedir. Mahkemece açıklanan hususlar çerçevesinde rapor alınarak değerlendirme yapılması gerektiğinden, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/991 E. 2019/285 K. sayılı 14/03/2019 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 09/11/2022