Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/946 E. 2022/1021 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/946
KARAR NO: 2022/1021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/576 Esas
KARAR NO: 2018/1480
KARAR TARİHİ: 27/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davalı borçlu şirkete danışmanlık sözleşmesi kapsamında, havacılık, bakım, onarım faaliyet merkezli işverenin işyerinde/işletmesinde/kurumunda çalışan personele 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında iş sağlığı ve güvenliği hizmeti verdiği ve bu hizmetler karşılığında fatura keşide edildiği, davalının faturalara itiraz etmediği gibi ödemede yapmadığı, bakiye borç tutarına göre hesaplanmış 7 adet fatura bedelinin ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, ancak davalı tarafın ödeme emrine itiraz ederek icra takibini durdurduğu, takibe yapılan itirazın haksız olduğu, bu nedenle davalı şirketin icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından müvekkil aleyhine İstanbul … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı dosyasında haksız icra takibi yapıldığını, icra müdürlüğünün yetkisiz olduğunu da belirterek davanın esastan reddine, davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Tarafların defter incelemesi sonucu davalı tarafın defterlerinde davacı tarafın 23.387,60 TL alacaklı olduğunun görüldüğü,davacı defterlerinde de davalının 26.501,80 TL borçlu göründüğü, icra takibindeki taleple bağlı kalınmak kaydı ile davalı tarafın kendi defterlerine de sabit olan borcu nedeniyle 23.129,88 TL borcu olduğunun tespiti yapılarak itirazın iptali ve takibin devamı haksız itiraz nedeniyle icra takibinin durdurulmasına sebep verildiğinden takdiren %20 icra inkar tazminatına yönelik” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; birbirini doğrulamayan defter kayıtlarının ticari davalarda delil olarak kabul edilemeyeceği, davalı şirkete fatura kesilmiş olmasının alacağı tek başına ispat kabiliyetinden yoksun olduğu, davalının davacıya herhangi bir borcu bulunmadığı, alacak kalemlerinin likit olduğundan bahsedilemeyeceği ve icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, danışmanlık sözleşmesi kapsamında fatura alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebine ilişkindir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … E. sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının takip alacaklısı sıfatıyla davalı aleyhine (DTM …-…-…-…-… ve … no’lu faturalar) toplam 23.129,88 TL alacağın tahsiline yönelik takip başlattığı, ödeme emrinin davalıya 11.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilince 16.08.2017 tarihli itiraz dilekçesi sunulduğu anlaşılmıştır. İstanbul 4 Asliye Ticaret Mahkemesi’nce 2017/862 Esas 2018/27 Karar sayılı ilamı ile davanın yetki nedeniyle reddine dair karar verilmiş, işbu kararın 12.03.2018 tarihine kesinleşmesi üzerine Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/576 Esas sırasına kaydı yapılmıştır. Tarafların 2017 yıllarına ait ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda mali müşavir bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davacı tarafın dava dilekçesinde belirtmiş olduğu ve dava konusu takibe dayanak olan faturaların davacı tarafın ticari defterlerin kayıtlarında olduğu, davacı tarafın davalı taraftan 2016 yılından 2017 yılında devir eden 14.234,46 TL alacağı olduğu, 2017 yılında davacı tarafın dava tarafa toplam 23.387,60 TL tutarında ticari satış yaptığı, 2016 yılı devir alacağına ve 2017 yılı içindeki satışlarına karşılık davalı taraftan 2017 yılı içinde hesabına 11.120,26 TL havale yapıldığı, davacı tarafın davalıdan ticari defterlerine göre 37.622,06 TL (devir eden alacak 14.234,46 +ticari satım 23.387,60) -toplam tahsilat 11.120,26 TL = 26.501,0 TL alacağının bulunduğu, davalı tarafın ticaret defterini incelenmesi sonucunda ise takibe konu faturaların davalı tarafın ticari defterinde kayıtlı olduğu ,davalının davacı tarafa 2016 yılından 2017 yılında devir eden 11.120,26 TL borcu olduğu, 2017 yılında davalı tarafın davacı taraftan toplam 23.387,60 TL tutarında ticari alım yaptığı, 2016 yılı devir borcu ve 2017 yılı içindeki ticari alımlara karşılık 2017 yılı içinde davacının hesabına 11.120,26 TL havale olarak ödeme yaptığı ve sonrasında 23.387,60 TL borç kaydı bulunduğu görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nin m. 21/2.)…Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Davaya konu somut olayda taraflar arasında ortak sağlık ve güvenlik birimi hizmet sözleşmesi düzenlendiği, sözleşme konusunun havacılık, bakım, onarım faaliyet merkezli işverenin işyerinde işletmesinde ve kurumunda çalışan personele OSGB tarafından verilecek olan iş güvenliği uzmanı hizmetine ilişkin usul ve esasların belirlenmesine ilişkin olduğu, taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesi karşılığında takibe dayanak teşkil eden faturaların davacı tarafça keşide edildiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere tarafların takip dönemine ilişkin ticari defterlerin incelenmesi sonucunda taraflar arasında imzalanan 25.01.2017 tarihli hizmet sözleşmesinin 6. maddesinde belirtilen hükümler çerçevesinde fatura tanzim edildiği, davalı tarafın ticari defterlerinde de davacı şirket alacağının 23.387,60 TL olduğu ve faturaların davalı tarafın ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu tespiti nazara alındığında davalı tarafça sunulan istinaf taleplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Davalı tarafça icra inkar tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu yönündeki istinaf sebebinin incelenmesinde ise; davaya konu takibin fatura alacağından kaynaklı likid alacak olması nazara alındığında iş bu istinaf sebebinin yerinde olmadığı açıktır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından, davalı tarafından yatırılan 439,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 358,70 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 28/09/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.