Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/944 E. 2022/912 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/944
KARAR NO: 2022/912
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/191
KARAR NO: 2018/1126
DAVA TARİHİ: 27/02/2017
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 03/08/2012 tanzim tarihli ve (2) yıl süreli “…” ve 11/07/2014 tanzim tarihli ve (4) Yıl süreli “…” akdedildiğini, Müvekkilinin sözleşme konusu edim ve hizmetleri tam ve eksiksiz yerine getirmeye devam ettiği halde davalı tarafından keşide olunan Beyoğlu … Noterliği’nin 25/07/2016 tarih … yevmiye no.lu ihtarname ile taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin tek taraflı olarak sözleşmenin hitam tarihinden önce feshedildiğinin bildirildiğini, Sözleşmenin feshi iddiası ile ilgili olarak 11/04/2016 tarihinde muhatap şirket Genel Müdür Yardımcısı … tarafından gönderilen mailde herhangi bir gerekçe göstermediğini ayrıca taraflar arasında akdedilen sözleşmelerdeki ve TBK 123.md.sindeki feshe ilişkin şekle riayet edilmediğini açıklanan nedenlerle sözleşmelerin yürürlükte bulunduğu ifade edilerek (3) gün içinde müvekkiline ait rezervasyon motorunun Web Sitelerine eklenmesinin davalıdan talep edildiğini ancak davalı şirket tarafından bu talebin yerine getirilmediğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 15/08/2016 tarihli … yevmiye no.lu ihtarnamesi ile “… Kanalları ve … Sistemi Hizmet Kullanım Sözleşmesinin” 7.maddesi uyarınca 300,00 EURO cezai şart, “… Hotel … Programı Kullanım Taahhütnamesinin” 9.maddesi uyarınca 6.000,00 EURO cezai şart bedeli ile 1.134,00 EURO KDV toplamı 7.434,00 EURO ve/veya fiili ödeme günündeki Merkez Bankası Efektif Döviz Kuru Karşılığı TL’nin ödenmesinin talep edildiğini, ihtarnamenin 19/08/2016 tarihinde davalı/borçlu şirket çalışanı …’na tebliğ edilmesine rağmen verilen mühlet içinde cezai şart bedelinin ödenmediğinden takip başlatıldığı, davalı tarafça takibe haksız olarak itiraz edildiğini beyan ederek, itirazın iptaline karar verilerek icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın iş bu davaya dayanak olarak gösterdiği sözleşme müvekkili şirket bünyesinde çalışan … isimli personel tarafından imzalanmış olup, bu şahsın şirket nezdinde imza yetkisi ve borçlandırma yetkisi bulunmadığını, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğunu, müvekkil şirket tarafından her ne kadar geçmiş döneme ilişkin yapılan rezervasyonlar otelin faaliyette bulunması nedeni ile iyi niyetli olarak ödenmiş ise de davacı yana mail yolu ile defalarca bildirimde bulunularak 2016 yılı itibariyle müvekkili şirkete ait otelin faaliyetinin durduğunun bildirildiğini ancak buna rağmen davacı yanca verilmeyen hizmet karşılığında fatura kesilmeye devam edildiğini, müvekkili tarafından sözleşmenin feshedildiğinin bildirilmesi ile birlikte web sitesinden rezervasyon motorunun da kaldırıldığını, müvekkilinin davacı yana herhangi bir borcu bulunmadığını, sözleşmenin feshine kadar olan fatura karşılıklarının ödendiğini beyan ederek davanın reddine karar verilerek kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde; açılan dava itirazın iptali davası olup taraflar arasında 03/08/2012 tarihli rezervasyon sistemi hizmet kullanım sözleşmesi ve 11/07/2014 tarihli … programı kullanım sözleşmesinin mevcut olup her en kadar sözleşmeler şirket yetkilisine imzalanmamış ise de sözleşmeye bağlı kalınarak yapılan ödemeler gözetildiğinde davalının sözleşmelere icazet verdiği anlaşılmakta olup sözleşme hükümlerine göre erken fesih veya fesih şartlarına uyulmaması halinde ilk sözleşme için 300-EURO, 2. Sözleşme için 6.000-EURO ödeneceği kararlaştırılmış olup davalı taraf sözleşmeleri feshederken fesih şart ve sürelerine uymadığından davacının cezai şart talep etmesinin mümkün olduğu, bedel fatura edilmediğinden KDV istenemeyeceği, temerrüt tarihinin 23/08/2016 olması nedeniyle 224,36-TL işlemiş faiz talep edilebileceği anlaşılmakla açılan davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ayrıca dava konusu likit yani belirlenebilir olup davacı tarafça talep edilip davalıda haksız olduğu…” gerekçesiyle; “İstanbul … İcra müd. … esas sayılı takip dosyasında davalının yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 20.790,00-TL asıl alacak 224,36-TL işlemiş faiz olmak üzere 21.014,36-TL toplam alacağın asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %10,50 faiz yürütlmek sureti ile devamına , fazlaya ilişkin talebin reddine Kabul edilen asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesine, davalıdan tahsiline” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşmenin müvekkili şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığı yönündeki itirazlarını tekrar ederek, müvekkili şirket genel müdür yardımcısı … tarafından gönderilen 11/04/2016 tarihli e posta ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin feshedildiğini, gönderilen mailin yazılı bildirim niteliğinde olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda müvekkili şirket tarafından fesih iradesini içeren e–postanın yazılı bir bildirim olarak kabul edilmeyerek direkt olarak fesih ihbarı olarak kabul edildiğini ancak müvekkilinin davacıya göndermiş olduğu mail ile 90 günlük süre şartından daha da erken bir tarihte sözleşmedeki şartı sağladığını, müvekkilinin göndermiş olduğu mailin bir bildirim değil direkt fesih ihbarı olarak kabul etmenin hakkaniyete aykırı olduğunu, davacının müvekkili şirketten olan alacağının tamamını tahsil ettiğini, ancak sözleşme feshedilmiş olmasına ve bu durumdan yazışmalar yolu ile de haberdar olmalarına rağmen müvekkiline fatura kesmeye devam ettiğini, davacının herhangi bir şekilde zarara uğratılmadığını, takibe itirazlarında haklı olduklarını, alacağın likit olmadığını bu nedenlerle icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini beyan ederek kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesinin, davalı tarafından haksız olarak feshedildiği iddiası ile cezai şart bedelinin (KDV ve işlemiş faiziyle birlikte) ödenmesi için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün… E. sayılı dosyasında; davacı tarafın 24.532,20 TL (7.434,00 EURO Beyoğlu … Noterliği’nin 15/08/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname bedeli karşılığı) asıl alacak, 321,99 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.854,19 TL alacağın tahsili istemiyle 29/09/2016 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 08/10/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 10/10/2016 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Somut olayda ihtilaf; davalının sözleşme ile bağlı olup olmadığı, cezai şart talep edilmesinin şartları, davacının cezai şart bedeline hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplanmaktadır. Dava konusu … Pazarlama Kanalları ve … Sistemi Hizmet Kullanım Sözleşmesi’nin 03/08/2012 tarihli ve 2 yıl süreli olup, sözleşmeyi davalı şirket adına …’nin imzaladığı, yine bu sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğu ifade edilen 11/07/2014 tarihli ve 4 yıl süreli … Hotel … Programı Kullanım Taahhütnamesinin de davalı şirket adına …’nin imzaladığı anlaşılmıştır. Sözleşme kapsamında, davalının “otel”, davacının da “servis sağlayıcısı” olarak tanımlandığı, online rezervasyon hizmeti verilmesine ilişkin sözleşmenin … Hotel De … Kuşadası tesisinde geçerli olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin 2. maddesinde “Bu sözleşmenin ilk geçerlilik süresi yazılı tarihten itibaren 2 yıldır. Akabinde eğer tarafların herhangi birisi sözleşme bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar yenilenmemesi hususunda yazılı bir bildirim yapmamışsa, sözleşmenin ömrü 2 sene daha uzar. Herhangi bir yazılı bildirim olmaması durumunda, bu sözleşme bu şekilde devamlılığını sürdürür…”, 7.maddesinde “…Servis Sağlayıcısı, Otel’in sözleşme hükümlerine uymaması durumunda veya Otel’in tesis ve hizmet kalitesini düşürdüğü durumlarda, sözleşmeyi feshetme ve hizmet vermeyi kesme hakkına sahiptir. Otel sözleşmeyi 2.maddedeki geçerlilik hükümlerine uymayarak feshetmesi durumunda veya sözleşme hükümlerine uymaması durumunda Servis Sağlayıcısı’na otel başı ayrıca 300 (üç yüz) Euro ödemekle yükümlüdür…”, taahhütnamenin 9.maddesinde sözleşmenin geçerlilik süresinin 4 yıl olduğu ifade edilerek “Taraflardan herhangi birinin, geçerlilik süresi bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar karşı tarafa noter kanalıyla yazılı bildirim ile sözleşmeyi sona erdirmemesi halinde sözleşmenin süresi 4’er yıllık periyotlarla uzar. İşbu sözleşmenin erken feshi durumunda 6000 Euro cezai bedel ödenecektir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Davalı tarafından Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen 25/07/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile; taraflar arasında 03/08/2012 tarihinde … Kanalları ve … Sistemi Hizmet Kullanım Sözleşmesi’nin imzalandığı, her ne kadar sözleşme altındaki imza şirket yetkililerine ait değil ise de iyi niyet çerçevesinde verilen hizmetlere karşılık fatura bedellerinin ödenmiş olduğu, imzalanan sözleşmenin 11/04/2016 tarihinde şirket genel müdür yardımcısı … tarafından gönderilen mail ile feshedildiği ve rezervasyon motorunun web sitelerinden kaldırıldığı, sözleşme feshedilmesine rağmen davacı şirket tarafından fatura kesilmeye devam edildiği belirtilerek, sözleşmenin feshedildiği bildirilerek fatura gönderilmemesi gerektiği ihtar edilmiş, davacı şirkete 26/07/2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı tarafından Beyoğlu …. Noterliği’nden keşide edilen 15/08/2016 tarih, … yevmiye no.lu ihtarname ile; sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı, haksız ve erken feshi nedeniyle sözleşmenin 7. Maddesi gereği 300,00 Euro (otel başı) cezai şart bedeli, taraflar arasında imzalanan program kullanım taahhütnamesinin feshi nedeniyle taahhütnamenin 9. Maddesi gereği 6.000,00 Euro cezai şart bedeli ve 1.134,00 Euro KDV olmak üzere toplam 7.434,00 Euro ve/veya fiili ödeme günündeki Merkez Bankası Efektif Döviz Kuru Karşılığı TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 gün içinde ödenmesi talep edilerek, ihtarname 19/08/2016 tarihinde davalı/borçlu şirket çalışanı …’na tebliğ edilmiştir. Mahkemece mali müşavir … ve hukukçu …’ten alınan 01/08/2018 tarihli raporda özetle; sözleşmenin şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığı, davalı adına sözleşmeyi imzalayan … imza yetkisine haiz olmamakla birlikte davalının iyi niyet çerçevesinde ödemeleri yapmış oldukları yönündeki beyanları dikkate alındığında taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı yanın kabulünde olduğu, sözleşmenin fiilen uygulandığı da göz önünde bulundurularak geçerli olduğunun değerlendirilebileceği, sözleşmenin hitam tarihinin ikinci otomatik yenileme neticesinde 02/08/2016 olduğu dikkate alınarak öncelikle en geç 02/05/2016 tarihinden önce sözleşmenin devam ettirilmeyeceği hususunun bildirilmiş olması gerektiği, davalı şirketin direkt olarak fesih ihbarında bulunduğu, bu anlamda sözleşme ve taahhütname hükümlerine aykırı hareket ettiği anlaşıldığından, davacı yanın cezai şart talepleri yönünden takdirin mahkemeye ait olduğu, davacı tarafından Beyoğlu … Noterliğinden keşide edilen 15/08/2016 tarih … yevmiye no.lu ihtarname 19/08/2016 tarihinde tebliğ edilerek 3 gün süre verildiğinden temerrüdün 23/08/2016 tarihinde gerçekleştiği, dosyaya sunulu herhangi bir cezai şart faturası bulunmaması nedeniyle davacının KDV talep edemeyeceği, bu durumda takip tutarının 6.300,00 Euro karşılığı 20.790,00 TL ile sınırlı olması gerektiği, davacı yanın 6.300,00 Euro karşılığı 20.790,00 TL asıl alacağı için 23/08/2016 temerrüt tarihinden 29/09/2016 takip tarihine kadar geçen süre için talep edilebileceği işlemiş faiz tutarının 224,36 TL olacağı yönünde görüşü bildirilmiştir. Davalı tarafça, sözleşmenin şirket yetkilisince imzalanmaması nedeniyle sorumlu olmadıkları iddia edilmiş ise de, sözleşmenin imzalandığı 03/08/2012 tarihinden itibaren davacı şirket tarafından sözleşme konusu hizmetlerin verildiği, davalı tarafın da hizmet verildiğini kabul ettiği, her ne kadar imzalayan şirket yetkilisi değil ise de davalı şirketin sözleşmeye onay verdiği, davacıya ait rezervasyon sisteminin kesintisiz olarak kullanıldığı ayrıca davalı tarafından keşide edilen ihtarnamede geçen “…taraflar arasında 03/08/2012 tarihinde … ve … Sistemi Hizmet Kullanım Sözleşmesi’nin imzalandığı, … imzalanan sözleşmenin 11/04/2016 tarihinde şirket genel müdür yardımcısı … tarafından gönderilen mail ile feshedildiği…” ifadeleri de nazara alındığında, sözleşmenin imzalandığının davalının kabulünde olduğu ve sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği belirlenmekle, davalının sözleşme ile bağlı olduğu kanaatine varılmıştır. Cezai şart 818 sayılı Borçlar Kanununda 158-161.maddelerinde düzenlenmiş olup, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179-182.maddelerinde ise “ceza koşulu” ismini almıştır. Cezai şart borçlunun asıl borcunu ilerde, hiç veya gereği gibi ifa etmediği takdirde alacaklıya karşı ifa etmeyi önceden taahhüt ettiği, asıl borca bağlı olarak ve ancak bu borcun ihlali ile doğabilecek olan fer’i bir edimdir. Borçlu cezai şart ödemeyi taahhüt etmişse, artık alacaklı herhangi bir zarara uğradığını iddia etmek veya zararını ispat etmek zorunda kalmadan, tazminat elde etmek imkanını bulacaktır. Zira cezai şart borcun ihlali halinde verilmesi gereken, önceden kararlaştırılmış kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Cezai şartın kararlaştırılabilmesi için asıl borcun mahiyeti önemli değildir; bir verme borcu kadar, yapma veya yapmama borçlarında da cezai şart kararlaştırılabilir (Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Tekinay/Akman/Burcuoğlu/Altop, 7. Bası, İstanbul 1993, s. 341-343). Asıl borcun fer’isi olan cezai şart, asıl borca bağlıdır, fakat ondan ayrı bir edim niteliğini taşır ve cezai şartın istenebilmesi için zararın gerçekleşmesi şart değildir. Cezai şartın esas itibariyle üç temel işlevi bulunmaktadır; ilki borçluyu ifaya zorlayarak borcun ifasını teminat altına almak, ikincisi borcun yerine getirilmemesi sebebiyle doğacak zararı önceden belirlemek, üçüncüsü ise borçlunun cezai şartı ödeyerek sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır. 6098 sayılı TBK’nın 179. maddesinde cezai şartın türleri seçimlik cezai şart (TBK 179/1), ifaya eklenen cezai şart (TBK 179/2) ve ifa yerine cezai şart yani dönme cezası (TBK 179/3) olarak düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK’nın 179/1 hükmüne göre; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir”. Borçlu, borca uygun hareketle yükümlü olup, bu hükme göre taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesini ya da ceza koşulunu ödenmesini kararlaştırmış olabilirler ancak bu durumda seçim hakkı alacaklıya tanınmıştır. Alacaklı borcun aynen ifasını talep edebileceği gibi bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini de talep edebilir. 6098 sayılı TBK’nın 179/2 hükmüne göre; “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. 6098 sayılı TBK’nın 179/3 hükmüne göre; “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.” Burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Yani ceza koşulu ifanın yerini aldığı için borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Cezai şart ile borçlunun kusuru ve alacaklının zararı arasındaki ilişki ise TBK’nın 180.maddesinde düzenlenmiştir. Bu hükme göre cezai şartın ödenmesi alacaklının zarar görüp görmediğine ve zararının miktarına bağlı değildir. Ayrıca borçlunun kusurlu olduğunun alacaklı tarafından ispat edilmesine de gerek bulunmamaktadır. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 10. maddesinde yer alan cezai şart, TBK 179/1 maddesinde düzenlenen seçimlik cezai şarttır. Davacı, davalının sözleşme hükümlerine aykırı davrandığını iddia ederek, sözleşmede kararlaştırılan cezai şart bedelinin ödenmesini talep etmektedir. Dava konusu asıl sözleşmenin iki yıl süre ile geçerli olduğu, taraflardan herhangi birisi sözleşme bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar yenilenmemesi hususunda yazılı bir bildirim yapmadığı tarihte sözleşmenin uzayacağı belirtilmiş, bu maddeye uyulmaksızın sözleşmenin davalı tarafından feshi halinde ise davalının otel başı 300 (üç yüz) Euro ödemekle yükümlü olduğu, taahhütnamede ise dört yıl geçerli olduğu, taraflardan herhangi birinin geçerlilik süresi bitiş tarihinden 90 gün öncesine kadar karşı tarafa noter kanalıyla yazılı bildirim ile sözleşmeyi sona erdirmemesi halinde sözleşmenin uzayacağı, erken feshi durumunda 6000 Euro cezai bedel ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşme 03/08/2012 tarihlidir ve iki yıl sonunda 03/08/2014 tarihinde iki yıl daha uzamıştır. Zira bu tarihten 90 gün öncesinde yenilenmemesi hususunda yazılı bir bildirim bulunmamakta olup sözleşme 03/08/2016 tarihine kadar geçerlidir. Davalı tarafça sözleşmenin 11/04/2016 tarihinde davalı şirket genel müdür yardımcısı … tarafından gönderilen mail ile feshedildiği ve rezervasyon motorunun web sitelerinden kaldırıldığı iddia edildiğinden UYAP sisteminde mail kayıtları incelenmiştir. … tarafından gönderilen mail; “Bu güne kadarki çalışmamalarımız … Hotel de …/Kemer ile yapmış olduğunuz sözleşme üzerinden yürütülmüş olup, … Hotel de …/Kemer 2016 yaz sezonunda açmama kararı almış bulunmaktadır. Kaldı ki tarafınızla yapılmış olan sözleşme SN … ile imzalanmış olup Sn. …’nin imzası sadece … Hotel de …/Kemer için geçerlidir. … kullanımı ile ilgili Hotel … de … / Kuşadasi (… A.Ş) ile yapılmış bir sözleşme bulunmamaktadır…” şeklindedir. Yani sözleşmenin feshedildiğine dair herhangi bir bildirim bulunmamaktadır.Davalı şirket tarafından sözleşmenin feshedildiği Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen 25/07/2016 tarih ve … yevmiye no.lu ihtarname ile davacı şirkete 26/07/2016 tarihinde tebliğ edilerek bildirilmiştir. Ancak bu bildirim sözleşmede yer alan fesih sürelerine uygun değildir. Zira en geç 02/05/2016 tarihinden önce sözleşmenin devam ettirilmeyeceği hususunun bildirilmiş olması gerekmektedir. Yine taahhütnamenin de 11/07/2014 tarihli ve 4 yıl süreli olarak imzalandığı nazara alındığında davalı tarafından erken feshediliği açıktır. Ayrıca fesih bildirimde herhangi bir gerekçe ileri sürülmemiştir. Bu durumda davalının … Kanalları ve … Sistemi Hizmet Kullanım Sözleşmesi’nin 7.maddesi uyarınca 300,00 EURO, … Hotel … Programı Kullanım Taahhütnamesinin 9.maddesi uyarınca 6.000,00 EURO cezai şart bedelinden sorumlu olduğu, bilirkişilerce yapılan faiz hesabının yerinde olduğu tespit edilmiştir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 22/1.maddesinde; ”Tacir sıfatını haiz borçlu, Türk Borçlar Kanununun 121. maddesinin ikinci fıkrasıyla 182. maddesinin üçüncü fıkrasında ve 525. maddesinde yazılı hâllerde, aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini mahkemeden isteyemez.” hükmü nazara alındığında, davalı için de ticari iş olan sözleşme nedeniyle kararlaştırılan cezai şarttan indirim yapılması ise mümkün değildir. Dava konusu alacak sözleşmeye dayalı, likit bir alacak olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde yanlışlık yoktur. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 403,40 TL’den mahsubu ile bakiye 322,70 TL harcın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/09/2022