Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/938 E. 2022/1190 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/938
KARAR NO: 2022/1190
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/324
KARAR NO: 2018/826
DAVA TARİHİ: 10/11/2008
KARAR TARİHİ: 25/09/2018
DAVA: İtirazın İptali (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili mezdinde … numaralı poliçe ile sigortalı …’in, ateşli silahla Nispetiye’de yaralandığını, davalılar hakkında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/174 E. sayılı dosyası ile kamu davası açıldığını, sigortalıya tedavi giderlerinden dolayı 37.696,00 TL ödeme yapıldığını, Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında sigortalıya yapılan ödemeden dolayı davalılar aleyhine takibe geçildiğini, davalıların takibe itiraz ettiğinden bahisle itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalılar …, …, …, … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıların olayda kusuru bulunmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap delikçesinde özetle; olayda kusuru bulunmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava; R/60105-1 numaralı poliçe ile sigortalanan …’in, ateşli silahla davalılarca ateşli silahla yaralandığından bahisle yapılan sağlık harcamasının haksız fiil hükümleri kapsamından davalılardan tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali iptali isteminden ibarettir. Davalılar davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasındaki ihtilaf; … numaralı poliçe ile sigortalanan …’in, ateşli silahla yaralanması olayında yapılan sağlık harcamasından davalıların sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkindir. Mahkememizce kesinleşmesi bekletici mesele yapılan İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/174 esas sayılı dosyasında sigortalı …’in, ateşli silahla yaralanması eyleminden tüm davalıların beraat ettiği anlaşılmakla, poliçe kapsamında yapılan sağlık harcamalarından haksız fiil kapsamında sorumluluklarına gidilemeyeceğinden yerinde görülmeyen davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; TBK ve yargıtay içtihatları gereği, ceza davasındaki yargılamanın, işbu dava yönünden bağlayıcılığı bulunmadığını, ceza yargılamasında davalıların kesin olarak davadışı sigortalımızın yaralanmasına sebebiyet vermediği tespit edilmediğini, soruşturma kapsamında düzenlenen iddianamede, davalıların davadışı sigortalının yaralanmasına sebep olan olaya iştirak ettiklerinin tespit edildiğini, davalılar haksız fiil sorumluluğu gereği ödenen tedavi giderlerinden müteselsilen sorumlu olduklarını, kabul anlamına gelmemekle birlikte dava soruşturma dosyasındaki iddianame ve olay tutanaklarına göre davalılara karşı ikame edilmiş olduğu için müvekkili şirketin kusuru bulunmadığından aleyhe vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; sigortacının, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin, hasardan sorumlu olduğunu iddia ettiği davalıdan 6102 sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkindir. Dava, davacı şirket nezdinde sağlık sigorta poliçesi ile sigortalı …’in, ateşli silahla yaralanması nedeniyle, sigorta şirketi tarafından karşılanan tedavi masraflarının, olayın failleri olduğu iddia edilen davalılardan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kadıköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında; davalılar …, …, …, …, … ile dava dışı …, …, …, … ve … aleyhine 37.696,00 TL asıl alacak ve 599,00 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 38.295,00 TL alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine ilişin ödeme emrinin davalılara tebliği üzerine, süresi içerisinde takibe itiraz etmeleri nedeniyle İİK 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6762 sayılı TTK’nın “Halefiyet” başlıklı 1301.maddesinde; “Sigortacı sigorta bedelini ödedikten sonra hukukan sigorta ettiren kimse yerine geçer. Sigorta ettiren kimsenin vakı zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder.” (6102 sayılı TTK’nın 1472.maddesi) hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır.İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 09/07/2014 tarihli 2005/174 E. 2014/236 K. sayılı kararı sigortalı … yönünden incelendiğinde; İstanbul C. Başsavcılığı’nın 22/04/2005 tarih ve 2005/7928 esas sayılı iddianamesi ile olayın (1. grup) …, …, …, … ve bu sanıkların yanlarındaki açık kimliği belirlenemeyen 3-4 kişi ile (2. grup) …, …, …, …, …, …, … ile yanlarındaki bir kaç kişiden oluşan iki gurup arasında meydana geldiği, 1.guruptaki sanıklarında silahlı çatışmada ikinci guruptaki … ve …’i hayati bölgelerinden ateşli silahlar ile hayati tehlike geçirecek şekilde vurarak her iki şahsı faili gayrimuayyen şekilde öldürmeye tam teşebbüsde bulundukları iddiası ile dava açıldığı, yapılan yargılama neticesinde sanıklar …, … ve …’ın üzerine atılı müşteki sanık …’i ruhsatsız silahlarla ateş ederek faili gayri muayyen şekilde adam öldürmeye teşebbüs suçunu işledikleri gerekçesiyle 765 Sayılı TCK 448, 62, 463, 59 maddeleri uyarınca neticeten 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği anlaşılmıştır. Ceza dosyası kapsamında davalılar hakkında ise sigortalı Mehmet Selahittin Merih’i öldürmeye teşebbüs yada yaralama suçundan kamu davası açılmadığı ve bu suçlardan haklarında beraat dahil herhangi bir hüküm verilmediği tespit edilmiştir. Davacı vekili tarafından, sigortalı …’in yaralanması olayı nedeniyle davalılar hakkında İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2005/174 E. sayılı dosyası ile kamu davası açıldığı iddia edilmiş ise de davalıların olay sırasında sigortalı … ile birlikte hareket ettikleri ceza yargılaması kapsamı ile sabittir. Davacı tarafça davalıların sorumlu olduğu yönünde sadece ceza dosyasına dayanılmış olup, başkaca bir delil ise ibraz edilmemiştir. Sıfat davanın esasına yani maddi hukuka ilişkin bir kavram olup dava konusu talep bakımından kimin hak sahibi, kimin yükümlü olduğunu ifade eder. Davada davacı ve davalı olarak yer almakla taraf olarak gösterilenlerin maddi hukuk bakımından gerçekten bu niteliği taşıyıp taşımamaları tümüyle birbirinden farklı kavramlardır. Sıfat, tarafın bir özelliği olmadığı gibi usule ilişkin bir kavram da değildir. Aksine sıfat, davanın taraflarının ihtilaflı maddi hukuk ilişkisinin gerçek süjesi olup olmadığı ile ilgilidir (Pekcanıtez Usul, S.607). Sıfat, nihai karar verildiğinde, davanın haklı veya haksız olduğunu ifade eder. Dava takip yetkisi ve sıfatın davadaki durumunu belirtmek bakımından, davanın yürütülmesi ve karara ulaşmasındaki sürecin dava takip yetkisini, bu sürecin sonunda maddi hukuka yönelik sonucun ise sıfatı karşıladığı söylenebilir (Pekcanıtez Usul, S.612). Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle, o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet ehliyeti) da o hakkın sahibine aittir. Mesela, bir alacak davasında davacı olma sıfatı, o alacağın alacaklısına aittir. Alacak davası o alacağın alacaklısından başka bir (üçüncü) kişi tarafından açılırsa, (dava konusu alacağın mevcut olmadığından dolayı değil) davacının davacı (alacaklı) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir… Taraf sıfatı dava şartı değildir. Çünkü sıfat, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (subjektif) hakkın özüne ilişkin, bir maddi hukuk sorunudur. Sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hakim kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden gözetir (Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Prof. Dr. Baki Kuru, Av. Burak Aydın, C.I, S.332, 333, 334). Sigortalının tedavi masrafları yönünden davalıların sorumlu olmadıkları sabit olup mahkemece davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken “…İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/174 esas sayılı dosyasında sigortalı …’in, ateşli silahla yaralanması eyleminden tüm davalıların beraat ettiği…” gerekçesi hatalıdır. Davacı vekilinin istinaf istemi bu yönden kabul edilerek 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Dairemizce yeni hüküm tesis edildiği için harç ve vekalet ücreti yönünden yeniden değerlendirme yapılmış, istinaf isteminin kabul sebebi nazara alındığında istinaf yargılama giderleri davacı üzerinde bırakılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/09/2018 tarihli 2014/324 E. 2018/826 K. sayılı ve kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, a-Davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE, 3-İlk Derece Mahkemesi yönünden; a-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafından yatırılan 517,00 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 436,30 TL’nin davacıya iadesine, b-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden, Dairemizin karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine, c-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, ç-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 4-İstinaf incelemesi yönünden; a-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL harçtan davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, c-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine,ç-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,d-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi. 26/10/2022