Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/923 E. 2022/1351 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/923
KARAR NO: 2022/1351
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/98
KARAR NO: 2018/1080
KARAR TARİHİ: 12/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30 /11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından sigortalı bulunan otelde 22/08/2013 tarihinde otel girişinde bulunan ve tesise su sağlayan İSKİ ana hattına bağlı vanada patlama meydana geldiği, dava dışı sigortalı …A.Ş’ye ait otelde maddi hasar meydana geldiği, müvekkili tarafından yapılan hasar tespiti neticesinde tazminat miktarının 4.062,50 TL olarak tespit edildiği, hasarın oluşumunda davalının %100 kusurlu olduğu, sigortalının zararının poliçe kapsamında müvekkili tarafından karşılandığı ve haklarına halef olduğu, davalı aleyhine giriştikleri icra takibine haksız yere itiraz edildiği, itirazın iptali ile takibin devamına talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu adreste müvekkili idare tarafından herhangi bir çalışma yapılmadığı, şube yolunu yapmak müvekkili sorumluluğunda olmasına rağmen şube yolunun su tesisatına bağlantısının yapılması bina sahiplerinin sorumluluğunda olduğu, zararın oluşmasına sigortalı kendi sebebiyet verdiğinden müvekkili sorumluluk atfedilemeyeceği belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”… Mahallinde keşfen inceleme yapılarak ve konuda uzman heyet refakate alınarak inceleme yapılmış ve buna göre; İSKİ tarafından döşenen ana borunun binaya bağlanan boru kısmına şube yolu adı verildiği ve bina girişinde takılı bulunan sayaca kadar olan boru hattından İSKİ’nin sayaçtan itibaren binaya doğru ilerleyen ve binadaki boru hattından da ilgili bina sihibi abonenin sorumluluğunun bulunduğu bina sihibi dava dışı sigortalının sayacı ve bina içine giren boru hattını her türlü etkiden koruyacak şekilde kapalı ortamda muhafaza altına aldığı, patlamanın şube yolu olarak bahsedilen ana boru ile bina sayacına doğru gelen ara bağlantı borusunda meydana geldiği, bunların bakım onarım gibi işlemlerinin İSKİ tarafından dava dışı bir taşeron firmaya bırakıldığı, olay tarihinde arıza bildirimi üzerine İSKİ tarafından sayaç değişimi yapıldığı ancak aynı gün su basıncının artmadığı fark edilince yine arıza bildirimi yapıldığı, muhtemelen bir montaj hatasından dolayı vananın patladığı, olayın İSKİ’nin sorumlu olduğu şube yolu hattında meydana geldiği PVC yer kaplaması, alçıpan, boya ve demirbaş hasarlarından kaynaklı gerçek zararın 4062,50 TL olduğu ödenen zararın gerçek zararı yansıttığı anlaşılmıştır. Davacı yanın açıklanan bu nedenlerle ödediği bu zararı davalıya kusurlu olması nedeni ile rücu edebileceği kabul edilmiştir. Davacının takip tarihine kadar olan dönem için birikmiş faiz isteminde bulunabileceği takipte bunu talep ettiği ancak itirazın iptali davasını sadece ana alacak üzerinden ikame ettiği nedenle harçlandırılan miktara göre davanın kabulüne” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; binada yeterli ve gerekli izalasyonun yapılmamış olmasının illiyet bağını kaldırıcı bir neden olduğu, rücu yoluyla talep edilen bedellerin hangi esas ve ölçütler dikkate alınarak belirlendiğinin tespit edilemediği, bu nedenle mahkemece verilen kararın eksik incelemeye dayandığı, yargıtay içtihatlarına göre işçilik giderlerinin zarar kapsamına sokulmasının mümkün bulunmadığı, dava tarihinden itibaren yasal faiziyle hükmedilmesi gerekirken ödeme tarihinden itibaren ait hükmedilmesinin de usul ve yasaya uygun olmadığı, zararın oluşmasında sigortalının sebep olduğu belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (T.T.K.) 1472 (6762 sayılı T.T.K.’nin 1301) maddesi uyarınca sigorta şirketi tarafından sigortalısına ödenen tazminatın, haksız fiile sebebiyet verdiği belirtilen davalılardan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nin “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Dosya kapsamında yer alan sigorta sözleşmesi ve ödeme belgesi dikkate alındığında, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu anlaşılmıştır. İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyasında davacı sigorta şirketi tarafından davalı aleyhine 4.062,50 TL asıl alacak 240,41 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 4.302,41 TL alacağın tazminine yönelik takip başlatıldığı UYAP sisteminden gönderilen evraklardan tespit edilmiştir. 2108341-1 numaralı poliçe örneğinin incelenmesinde, davacı sigorta şirketi ile dava dışı … A.Ş. arasında 20.09.2012 başlangıç 20.09.2013 tarihli yangın sigorta poliçesi düzenlendiği, poliçenin teminatları ve primler kısmında dahili su hasarı ile sel ve su baskını teminat kapsamında alındığı anlaşılmaktadır. Ekspertiz raporunda özetle: sigortalıdan alınan beyanlar uyarınca İSKİ ana hattına bağlı vananın patlaması sonucu, şafttan akan suların alt katlardaki ofislere sirayet ettiği, olaydan 2 gün önce gece saatlerinde bodrum katta bulunan su depolarına basıncın yeterince tazyikli gelmediğinin fark edilmesi üzerine İSKİ’ye haber verildiği ve İSKİ ekiplerinin sayacın değiştirildiği, buna rağmen tazyikin artmadığı ve ardından tekrar İSKİ’ye arıza bildiriminde bulunulduğu, otel yetkililerince vana önündeki pislik tutucunun temizlendiği ancak yine tazyikin artmadığı, bu müdahalelere rağmen daha sonraki gün içinde vananın kendiliğinden patladığı ve akan suların bodrum kattaki odalara sirayet ettiği, hasarın sayaç öncesinde yani İSKİ ye ait olan vananın patlaması nedeniyle meydana geldiği, vananın İSKİ tarafından takılması ve montajını de İSKİ ekiplerince yapılması nedeniyle İSKİ’ye rücu edilebileceği belirtilmiştir. İSKİ Genel Müdürlüğü’nce Şişli Belediye Başkanlığı İmar Müdürlüğü’nce yazılan yazıda, davaya konu taşınmazda parsele ait atık su bağlantı projesinin 18.11.1997 tarih ve Şişli-237 sayı ile onaylandığı, kazı ruhsatının olup olmadığının bilinmediği ve bağlantının ilgilisince yaptırıldığı, bu nedenle bağlantı rölüvesinin yapılmadığı, ancak binanın çıkış rögarında yapılan kontrolde bina bağlantısının normal çalışabileceği ve yapının iskan alabilmesi için başkaca bir engel yoksa kanalizasyon bakımdan bir mahsur bulunmadığı belirtilmiştir. Şişli Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nce düzenlenen yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi örneği dosyası arasına alınmıştır. Mahkemece inşaat mühendisi, çevre mühendisi ve sigortacı bilirkişi eşliğinde mahallinde keşif yapılmış olup düzenlenen raporda özetle: çevre mühendisi bilirkişi tarafından İSKİ tarafından yapılmış olması gerektiği belirtilen abone bağlantıları, muayene kayıtları ve olayın yaşandığı tarihteki abone arsa kayıt ve iş emirlerinin incelenebilmesi amacıyla İSKİ’nin Şişli Teknik Servis Tesisleri ziyaret edilmiş ise de ulaşılamadığı belirtilerek, dava konusu patlamanın sayaçtan önce yani İSKİ’nin sorumlu olduğu bölgede meydana geldiği, şube yolundan sayaca kadar olan hat boyunca kendisine ait olmayan bir ekipmanın varlığını tespit etmesi halinde İSKİ’nin gerekli uyarılarda bulunulmasının gerekeceği, İSKİ’nin zamanında müdahale etmediği, uygun bakım ve onarım önlemlerini almadığı iş bu nedenle oluşan hasarda İSKİ’nin kusurlu olduğu kanaatine varıldığı görüş tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu’nun 2. maddesinde İSKİ’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş, a bendinde “İçme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyaçlarının her türlü yeraltı ve yer üstü kaynaklarından sağlanması ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılması için; kaynaklardan abonelere ulaşıncaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak, bu projelere göre tesisleri kurmak veya kurdurmak, kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, b bendinde “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, d bendinde ise “Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak” İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. 2560 sayılı Kanun ve yukarıda ifade edilen Yönetmelik hükümleri değerlendirildiğinde; “İSKİ tarafından bağlantı hattının bina dışında bırakılması ve binaların vana ile iç tesisatlarına alması gerekirken, somut olayda hasara konu binada, bina bağlantı hattının bina dışında bırakılmadığı, bina içine zemin katta bulunan sahanlığa çıkarılarak buradan bir vana ile binaya ait su kolon tesisatına bağlandığı, bina girişine olaydan sonra vana takıldığı, hasarın İSKİ’ye ait PE boruda meydana geldiği anlaşılmıştır. 6098 sayılı TBK’nin 69. (Mülga 818 sayılı B.K’nin 58) maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nin 69. maddesindeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin (somut olayda davalı İSKİ’nin) kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki ise, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması, üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması şartlarından birini gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait bina bağlantı hattı maddede açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahil olup, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumlu olup sisteminin sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlüdür” (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2017/2031 Esas, 2019/10321 Karar sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2018/5489 Esas, 2020/3698 Karar ilamları). İSKİ Sıhhi Tesisat Eğitim ve Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin tanıma ve kısaltmalar başlıklı 3. maddesinde şube yolu belirtilmiş ve buna göre İSKİ tarafından döşenen ana boru ile bina arasındaki boru ve teçhizatlardan meydana gelen tesisata şube yolu denilmektedir. Somut olayda; Sigortalı otelde 22.08.2013 tarihinde meydana gelen dahili su hasarının poliçe dönemi içerisinde oluştuğu, davacı sigorta şirketince dava dışı sigortalıya hasar nedeniyle yapılan ödeme bilgi ve belgelerin mahkemeye ibraz edildiği, ekspertiz raporu ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, binanın içme suyu bağlantısı görünümü incelendiğinde abonenin tesisatı koruma sorumluluğunu yerine getirdiği sayaç ile bağlantı ekipmanlarını korunaklı muhafaza içerisine aldığı, bağlantısı noktasından kullanılan malzemelerin İSKİ’nin kendi malzemesi olmadığı, şube yolu ile sayaç arasındaki bağlantının İSKİ’nin anlaşmalı olduğu altyüklenicileri tesisat ustaları tarafından yapıldığı, sayaç değişimi esnasında, vananın kastırılmış olması durumunda montaj hatasından dolayı kısa bir süre sonra su basıncı ile dolu boru hattındaki vananın patlamasına neden olacağı, İSKİ’nin sorumluluğunun bina girişinde bulunan kontrol sayacına kadar olduğu ancak dava konusu patlamanın sayaçtan önce yani İSKİ’nin sorumlu olduğu bölgede meydana geldiği, abone tarafından şube yolu bağlantısına kendi imkanları ile önlem alıcı ilaveler yapılmış olsa dahi bina girişindeki sayacı kadar olan içme suyu boru hattı bağlantısının sorumluluğunu İSKİ’ye ait olduğu yönündeki tespitler nazara alındığında meydana gelen haksız fiilden kaynaklanan zararın davalı tarafça tazmin edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, haksız fiil temelinde sorumlu olan tarafın, ayrıca ihtar ve ihbara gerek olmaksızın haksız fiil tarihi itibariyle temerrüde düşeceği, davacı sigortacının, sigortalısına ödeme yapıp onun haklarına halef olduğu tarihten itibaren temerrüt faizi talep hakkını kazanacağı, icra takip talebindeki asıl alacak yönünden, davacı sigorta şirketinin ödeme yaptığı tarih ile takip tarihi arasındaki dönem için işlemiş faizi talep etmekte haklı olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 69,40 TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 11,30 TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 30/11/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.