Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/920 E. 2022/1148 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/920
KARAR NO: 2022/1148
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1340
KARAR NO: 2018/526
DAVA TARİHİ: 19/09/2014
KARAR TARİHİ: 27/06/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirketin, müvekkilinden almış olduğu insan kaynakları hizmetlerinin karşılığında, taraflar arasında karşılıklı cari hesap ilişkisinin mevcut olduğunu, 2013 yılı itibari ile davalı firmanın davacı müvekkile 5.993,49 TL bakiye borcu kaldığını, borcun ödememesi nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafça haksız olarak itiraz edildiğini beyan ederek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça başlatılan icra takibine ödemezlik defi sebebiyle itiraz ettiklerini, hizmet sözleşmesi nedeniyle davacı tarafından müvekkili şirketlerine geçici personel sağlandığını, bu sözleşme hükümleri gereğince işletmelerinde görevlendirilecek tüm personelin, SGK giderleri gelir vergisi kesintileri, stopaj ödemelerinin, İş ve Sosyal Sigortalar Kanunundan doğan tüm giderlerin davacı tarafça ödenmesi ve bunlara ilişkin beyan ve müraacatların da davacı tarafça yapılmasının kararlaştırıldığını, müvekkil şirkete işletmelerinde görevlendirilen işçilerin SGK ve diğer sair ücretlerinin ödendiğine ilişkin olarak gerekli makbuzların taraflarına sunulması gerektiğini, birden fazla kez bildirilmiş olmasına rağmen davacı şirketin makbuzları taraflarına ibraz etmediğini, sözleşmeden doğan bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacı tarafın işletmelerine tahsis edilen işçilerin SGK ve sair giderlerinin ödenmesi konusundaki yükümlülüğünü yerine getirmediğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Taraflar arasında bir sözleşme yapılmış ve bu sözleşme uygulanmıştır. Buna göre davacı taraf, davalının ihtiyaç duyduğu elemanları temin edecek davalı taraf ise her eleman ile ilgili ücret ödemelerin yapacaktır. Davacının takip ve dava konusu alacağın, cari hesap ilişkisi içerisinde düzenlenen fatura bedellerinin ödenmesiyle ilgili ihtilaftan kaynaklanmaktadır. Bilirkişi raporunun tespitlerine göre, davacı şirket sözleşmeye uygun biçimde eleman görevlendirmiş ve bu görevlendirmeye uygun fatura tanzim edilmiştir. Davalı taraf, bazı evrak teslimi yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle ödemezlik defini ileri sürmüş ise de ödemezlik definin asıl edim yükümlülükleri bakımından kullanılabilecek bir defi olduğu dikkate alınarak bundan yaralanamayacağı kanaatine ulaşılmıştır. Toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporunun, bilimsel verilere uygun, dayanakları ve gerekçeleri ayrıntılı şekilde açıklanmış, tarafların ve mahkemenin denetimine uygun şekilde ortaya konmuş olduğundan 05/01/2018 havale tarihli ek bilirkişi raporuna göre hüküm verilmesi gerektiği, buna göre nihai olarak talebe bağlılık ilkesi ile takip tarihi itibariyle davacının alacağının 6006,81 TL olduğu…” gerekçesiyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki itirazının iptaline, talepname koşullarıyla takibin devamına, alacak belirlenebilir ve likit olduğundan hükmedilen 6006,81 TL’nin %20 sine tekabül eden 1201,00 TL icra inkar tazminatının davacı lehine hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Bilirkişi raporuna atıfta bulunularak oluşturulan gerekçeli kararın HMK 297 maddesine aykırı olduğunu, taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacı yanın SGK primlerini ödememesi ve ödemeye ilişkin makbuzları sunmaması, müvekkiline gönderdiği işçi sayısından daha az miktarda işçinin SGK primlerini ödemesine rağmen işçilerin tamamı için ödeme talep etmesinden kaynaklandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “olmazsa olmaz hükmü” SGK primlerinin ödenmesi ve ödemeye ilişkin makbuzların müvekkiline sunulması olup davacı tarafça bu hükmün ihlal edildiğinin Sosyal Güvenlik Kurumundan gelen 12/05/2016 tarihli cevabi yazı ile ispat olunduğunu, bu yazıda geçmişe yönelik sorgu yapılamayacağı ancak 04/06/2014 tarihi itibariyle davacının 1.072,23 TL SGK borcu olduğunun mahkeme dosyasına bildirildiğini, davacı yanın asli edim borcunu yerine getirmediği SGK’dan gelen cevap ile ispatlanmasına rağmen ödemezlik def’ine ilişkin itirazları değerlendirmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini beyanla kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından davalı aleyhine 5.933,49 TL asıl alacak, 73,32 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.006,81 TL alacağın tahsili için genel haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı tarafından yasal 7 günlük süre içinde borcun tamamına, faize ve tüm ferilerine itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğu, davanın İİK 67.maddesi uyarınca yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında 31/12/2012 tarihinde imzalanan, davacının “Taşeron”, davalının “Şirket” olarak anıldığı hizmet sözleşmesinin konusu 2.maddede; “Personel hizmetleri ve bu hizmetlere bağlı diğer yardımcı işlerin, çağdaş normlarda, etkin ve hızlı bir şekilde ve mevzuat hükümlerine uygun olarak, TAŞERON tarafından, tamamen kendi sorumluluğunda ve kendi personeliyle sağlanması işidir”, “Yapılacak İşin Tanımı ve Kapsamı” ise 3.maddede “İşbu sözleşme kapsamında yapılacak iş, ŞİRKET tarafından istenildiği şekilde ve nitelikte ve bu bağlamda, ŞİRKET’e personel temin edilmesidir.” şeklinde belirtilmiştir. Sözleşmenin 4.maddesinde “Hak ve Yükümlülükler” düzenlenmiş, “III.Taşerona İlişkin Hak ve Yükümlülükler” alt başlıklı maddenin “c.Ücret, Prim ve Vergiler” bendinde; “TAŞERON, gelir vergisi, sosyal sigortalar (güvenlik) prim kesintisi ile sair mevzuattan doğan kesintileri, tam ve süresi içerisinde ilgili kurum ve kuruluşlara yatırır. TAŞERON, Sosyal Sigortalar Kurumu, Vergi Dairesi ve diğer makamlara yapılması gereken beyan ve müracaatlarla ilgili olarak, her türlü kusurlu ve hatalı işlemden dolayı ortaya çıkabilecek sorumluluğu üstlenecektir. TAŞERON bu işlemlerle ilgili makbuzların fotokopilerini 3 günlük sürede ŞİRKET’e teslim edecektir. Bu hüküm iş bu sözleşmenin olmazsa olmaz şartı olup aykırılık halinde sözleşme ŞİRKET tarafından tek taraflı feshedilir. Fesih neticesinde ödemesi yapılmayan taşeron çalışmalarına ait ücret, prim vs gibi ödemeler İŞVEREN tarafından, TAŞERON’un cari hesabından mahsup edilerek ilgilisine ödenebileceği gibi teminatının nakde çevrilmesi suretiyle de ilgilisine ödenecektir.” hükmüne yer verilmiştir. Davalı vekili bu hüküm gereğince, davacının ilgili belgeleri ibraz etmemesi nedeniyle ödemezlik def’ini ileri sürdüklerini ifade etmektedir. Sözleşmenin “Hizmet Bedeli” başlıklı 5.maddesinde ise “A) İşbu sözleşme konusu hizmet bedeli, 8 saat için personel başına; Aşçı için günlük 73,00TL+ KDV, garson için günlük 62,00 TL + KDV, bellboy için günlük 57,00 TL + KDV, kat hizmetleri için günlük 57,00 TL + KDV, çamaşırhane için günlük 57,00 TL + KDV, steward için günlük 57,00 TL + KDV’dir. TAŞERON çalıştırdığı personelin gün ve saat puantajlarını günlük olarak tutacak, günlük puantajlar daha sonra aylık puantajlara dönüştürülerek ŞİRKET yetkilisine onaylatılacaktır. Hizmet bedelleri ŞİRKET tarafından onaylanan puantajlara göre belirlenecektir. Söz konusu bedel, hizmet verilen ayın sonunda fatura edilecek ve fatura tarihinden itibaren 30 (otuz) gün içerisinde Taşeronun bildireceği hesap numarasına, havale veya EFT yapılmak suretiyle ödenecektir…” Mahkemece hukukçu bilirkişi …, ekonometrist … ve smmm …’dan alınan kök ve ek raporda özetle; Davacı firmanın defterlerinin açılış tasdikleri yasal süresi içinde ve usulüne uygun olarak yaptırılmış olduğundan sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olduğu, davalı firmanın 2012 yılına ait yevmiye defterlerinin kapanış tasdiki yaptırılmamış olduğundan 2012 yılı yasal defterleri sahibi lehine delil olma özelliğine sahip olmadığı, 2013 ve 2014 yıllarına ait yasal defterlerin ise sahibi lehine delil vasfının bulunduğu, davacı defterlerine göre davalıdan 05/06/2014 takip tarihi itibariyle 5.933,49 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından düzenlenen dava konusu faturalara 6102 sayılı TTK’nın 21. Maddesi hükmü gereği davalı tarafından itiraz edildiğine dair bir bilgi veya belgeye rastlanmadığı, davalı defterlerine göre ise davalının davacıya borçlu olmadığının gözüktüğü, tarafların defterleri arasındaki farkın ise davalı defterlerinde kayıtlı olup, davacı defterlerin bulunmayan bir kısım işlemlerden kaynaklandığı ancak bu işlemlere yönelik sözleşmede bir hüküm yer almadığı gibi davalı tarafından herhangi bir fatura düzenlenmediği ve davacı şirketle mutabakata varıldığına dair bir bilgi veya belgenin bulunmadığı, Borçlar Kanunu’nun borçlunun temerrüdü başlıklı 117.maddesindeki hüküm gereğince davalıya ihtarname gönderildiğine dair bir belgeye rastlanmadığından temerrüt şartlarının oluşmadığı, davalı şirket her ne kadar davacı şirketin sözleşmeden kaynaklanan, bazı evrakların teslimine ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği bu olguya dayalı olarak ödemezlik def’i ileri sürdükleri beyanında bulunmuş ise de; ödemezlik def’inin asıl edim yükümlülükleri bakımından kullanılabilecek bir savunma imkanı olduğu, davalı tarafın sözleşmeye aykırılık olarak nitelendirdiği hususların ise, asıl edim yükümlülüğü dışında kalan, asıl edim yükümlülüğünün usulünce ifasına destek niteliği taşıdığı kabul edilebilecek olan yan edim yükümlülüğü niteliğindeki hususlara tekabül ettiği, bu sebeple davalı şirketin ödemezlik def’inden yararlanamayacağı yönünde görüş bildirmişlerdir. Dosya kapsamı incelendiğinde; davacı tarafından sözleşme konusu hizmetin verildiği sabit olup bu hususta herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, hizmet konusu faturaların itiraz ve iade edilmeksizin davalı tarafça ticari defterlerine kaydedildiği, davalı defterlerine göre davacıya herhangi bir borcu olmadığı tespit edilmiş ise de tarafların kayıtları arasındaki farkın davalı tarafından tek taraflı olarak defterlerine işlenen bir takım alacak kalemlerinden ve hatalı kayıtlardan kaynaklandığı, bilirkişi heyetince bu hususların raporda ayrıntılı olarak açıklandığı ancak davalı tarafından bu kayıtlara dair bir delil sunulmadığı anlaşılmıştır. Davalı, sözleşmenin 4.III.c bendinde ifade edilen belgelerin davacı tarafından teslim edilmediği iddiası ile ödemezlik defi ileri sürmüştür. İlgili hüküm SGK belgelerinin zamanında veya hiç verilmemesi durumunda davalıya sözleşmeyi fesih hakkı tanımakta ise de sözleşmede hizmet bedelinin ödenmesinin belgelerin sunulmasına kadar ertelenebileceği yada hapis hakkının kullanılacağına yönelik bir düzenleme bulunmamaktadır. TTK 1530/2.maddesinde; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı haller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer.” TTK 1530/3.maddesinde; “Mütemerrit borçlunun alacaklısı sözleşmede öngörülen tarihten ya da ödeme süresinin sonunu takip eden günden itibaren, şart edilmemiş olsa bile faize hak kazanır.” hükümleri yer almaktadır. Açıklanan nedenlerle davacının takip tarihi itibariyle 5.933,49 TL alacaklı olduğu sabittir. Sözleşmenin 5.maddesinde fatura bedellerinin 30 gün içerisinde ödeneceği kararlaştırılmış olup davacı tarafından düzenlenen son faturanın 28/02/2013 tarihli olduğu, davacının ise 21/04/2014-04/06/2014 tarihleri arasında işlemiş faiz olarak 73,32 TL talep ettiği, sözleşmede yer alan düzenleme ile TTK 1530/2, 1530/3 hükmü değerlendirildiğinde faiz talep tarihi itibariyle temerrüdün oluştuğu açıktır. Dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçelerle yerinde olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından yatırılan 103,00 TL’den mahsubu ile bakiye 22,30 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere, istinaf karar harcı yönünden oy çokluğu, esasa yönelik ve sair incelemeler yönünden oybirliği ile karar verildi.19/10/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi’nce davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi’nce HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.