Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/914 E. 2022/1235 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/914
KARAR NO: 2022/1235
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/852
KARAR NO: 2019/46
KARAR TARİHİ: 05/02/2019
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/11/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, davacıya olan cari hesap borcundan dolayı taraflarınca İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının haksız itirazları neticesinde durdurulduğu, davalı tarafça icra takibine yapılmış olan yetki itirazının yerinde olmadığı, insan kaynakları şirketi olan müvekkili, davalıya ihtiyaç duyduğu uzmanlık alanında ve tecrübede personel temin ederek, bu anlamda hizmet verdiği, ancak sunulan hizmet karşılığı düzenlenen fatura bedelleri davalı tarafından ödenmediği, Cari hesap alacağın tahsili amacıyla davalıya Beşiktaş … Noterliği 23.07.2015tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edildiği, ihtarnameye cevap verilmediği ve ödeme yapılmadığı, davalının haksız ve mesnetsiz olarak İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesi talep edilmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; icra dosyasında da yetkiye itiraz edildiğinden itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak olmadığı, İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemeyeceği, işbu Personel Seçme ve Yerleştirme Hizmeti sözleşmesine göre davalının istihdam etmek üzere ihtiyaç duyduğu niteliklere sahip personelin seçilerek davalı şirkete yerleştirileceği, 02.06.2015 tarihinde personel davalı şirketten istifa ederek ayrıldığı, personelin SGK giriş-çıkış kayıtlarının ekte sunulduğu, yerleştirilen personelin işten ayrıldığı davacı tarafa defaten sözlü ve yazılı olarak bildirildiği, buna rağmen sözleşmede belirlenen yükümlülük davacı tarafından yerine getirilmediği, davacı tarafından sözleşmeye uyulmaması nedeniyle davalı şirketin işlerinin durma noktasına geldiği, bu nedenle davalının yeni bir personeli işe almak zorunda kaldığı, öncelikle İcra dosyasına yapılan yetki itirazı hususunda karar verilerek davanın usulden reddini, yetki itirazımın reddi halinde esasa geçilerek davalının davacıya borcu bulunmadığından davanın esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde açılan dava itirazın iptali davası olup taraflar arasında “personel seçme ve yerleştirme sözleşmesi” imzalandığı, 4. maddede ödeme şekli ve 5. maddede garanti sorumluluğunun düzenlendiği, 10.04.2015 tarihinde imzalanan sözleşmeden sonra davacı tarafından …’ın işe alınmasından kaynaklı 22.05.2015 tarihli faturanın düzenlendiği, …’ın 21.05.2015 tarihinde işe başlayıp 02.06.2015 tarihinden işten ayrıldığı, davacı tarafın sözleşmenin 5 maddesi gereğince garanti yükümlülüğünün doğduğu, bu kapsamda 60 günlük süreç içinde …’ın yerine …’ın yönlendirildiği, davacı tarafından gönderilen adayın davalı tarafça görüşme sağlanarak işe alındığı, davacı tarafın garanti yükümlülüğünü yerine getirdiğinden fatura bedellerini talep etmekte haklı olduğu, takipte ticari temerrüt faizi talep edildiğinden bağlı kalınarak bu faiz oranı üzerinden faiz hesaplaması yapılması gerektiği anlaşılmakla ispatlanan davanın kabulüne karar vermek gerekmiş ayrıca dava konusu likit yani belirlenebilir olup davacı tarafça talep edilip davalı da haksız olduğundan kabul edilen asıl alacağın %20 oranında icra inkar tazminatına” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; yetki itirazına tekrar ettikleri, davacı tarafın delil listesinde mail kayıtlarına dayanmadığı ve sonradan delil sunduğu, karşı delil sunma hakkının kısıtlandığı, … isimli personelin dava şirketin aradığı personel olmadığı, çalıştığı süre boyunca işlemlerinin eksik ve hatalı olduğu, davacının bu nedenle yükümlülüğünü yerine getirmediği ve davacıya ödeme yapılması yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nin 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava cari hesap alacağından kaynaklı davalı aleyhine başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasının incelenmesinde, … (hizmet bedeli açıklamalı fatura bakiyesi) -… (personel yerleştirme bedeli -… fatura bakiyesi)-… (personel yerleştirme bedeli … açıklamalı) numaralı faturalara dayalı olarak fatura alacağı ve işlemiş faiz, ihtarname gideri olmak üzere toplam 14.136,55 TL alacağın tahsiline yönelik 25.12.2015 tarihli ödeme emrinin davalıya 30.12.2015 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı tarafça borcun tamamını, faiz ve ferilerine, icra dairenin yetkisine yönelik itiraz dilekçesi sunulmuştur. İcra takip dosyasında aynı zamanda toplam 184,12 TL karşılık gelen 2 adet noterlik makbuz örneği de sunulmuştur. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin incelenmesinde; davacı ile davalı (müşteri) arasında seçme ve yerleştirme hizmet sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin konusunun müşteri firmanın ”giriş ve uzman” seviye pozisyonlarda istihdam etmek üzere ihtiyaç duyduğu uygun ve doğru kişilerin bulunmasına aracılık etmek kapsamında davacının vereceği hizmet sürecinde tarafların birbirlerine karşı sorumluluklarının belirlendiği, sözleşmenin 4. maddesinde davacının iş bu sözleşmeye tanımlanan seçme ve yerleştirme hizmeti kapsamında davalının arayışının sürdürdüğü pozisyonlara doğru adayları yerleştirmesi durumunda yerleşen adayın/ların 1 yıllık toplam brüt ücretinin %15’i +KDV tutarında hizmet bedeli adayın iş teklifini kabul ettiği gün itibariyle davalıya faturalandırılacağı, sözleşmenin 5. maddesinde yerleştirilen adayın işe başladığı gün davacının aday ile ilgili 60 takvim günlük süreli garanti süresinin başladığı ve ilk 60 takvim günü içinde işe yerleştirilen adayın işten ayrılması veya davalı tarafından işten çıkarılması durumunda davacının hiçbir ek ücret talep etmeden ayrılan adayın yerine aynı pozisyona yeni bir aday yerleştirmeyi garanti ettiği belirtilmiştir. Davacı tarafça Beşiktaş … Noterliği vasıtasıyla 23.07.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede sözleşmenin 4. maddesi gereğince hesaplanan hizmet bedelinin ödenmesi için düzenlenen faturaların davalıya gönderildiği ancak iade edildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafça Beyoğlu … Noterliği vasıtasıyla 09.02.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede, … ve … numaralı hizmet faturalarından kaynaklı davalının bir borcu olmadığı, sözleşmeye uyulmaması nedeniyle davalının yeni bir personeli kendi imkanları ile istihdam etmek zorunda kaldığı, davacı tarafın sözleşmede belirlenen edimleri yerine getirmediği belirtilmiştir.Dava dışı …’ın SGK işe giriş bildirgesinde 21.05.2015 tarihinde işe başladığı, davalı şirkete hitaben yazılan yazıda dava dışı çalışanın ihracat uzmanı görevinden 02.06.2015 tarihinde kendi isteği ile ayrılmak istediğine dair istifa dilekçesini sunduğu, işbu istifa dilekçesini tarihsiz olduğu, hizmet dökümü cetvelinde davalı tarafça 02.06.2015 tarihinde işten ayrılış bildirgesi ile personelin çıkışının SGK’na bildirildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen mail yazışmaları: davacı çalışanı … tarafından davalı taraf …ye gönderilen yazışmada, ”….telefonda konuştuğumuz gibi verdiğimiz hizmetle ilgili olarak sözleşmemiz gereği düzenlediğimiz bir fatura var .Senem hanımın ayrılması dolayısıyla yeni aday yönlendirmesi yaptık, süreçte sizinle görüştürmeyi istedim bir aday daha var, sizden yanıt bekliyorum. Eğer bu pozisyonda bir arayışınız kalmadıysa yine bilgi vermenizi rica ediyorum, size özel olarak hakkınızı baki tutacağız” şeklindedir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporla özetle; davacı şirketin ve davalı şirketin 2015 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış onaylarının yasal sürede yaptırıldığı, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre davalı taraftan 13.564 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defterlerine göre ise davacı tarafa 1.882 TL borcu olduğunu görüldüğü, …’ın davalı yanında işe başlama nedeni ile davalının borçlu olduğu kabul edilecek olursa davacının 13.564 TL asıl alacak +388,43 TL faiz +184 ,12 TL noter masrafı olmak üzere toplam 14.136,55 TL alacaklı olduğu, ancak dava dışı çalışanın 60 gün dolmadan işten ayrılmış olduğu, davacının ise ek bedel talep etmeden yeni bir personel bulması gerekirken bu taahhüdünü yerine getirmemiş olduğundan 1.882 TL asıl alacak ve 113,15 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 1.995,15 TL alacaklı olduğu görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Davacı vekili tarafından sunulan bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde davalıya ilk olarak … isimli personel temin edildiği, iş bu personelin 21.05.2015 – 02.06.2015 tarihleri arasında davalı şirkette çalıştığı, sözleşmenin 5. maddesi kapsamında davacı şirketin yeni personel arayışına girdiği ve davalı şirkete 2 aday önerildiği, görüşmeler yapıldıktan sonra dava dışı … ile davalının çalışma kararı aldığı, bu personel davalı şirkette 09.11.2015 tarihinde işe başladığı belirtilmiş ve mail yazışmaları mahkemeye sunulmuştur. Mail yazışmaları: 09.06.2015 tarihli mailde “…aradığınız nitelikleri uygun 2 tane ihracat sorumlusu adayım var. CV lerini ekte Paylaşıyorum görüşme yapmak isterseniz bilgi vermenizi rica ediyorum” 15.06.2015 tarihli mail … adresinden … adresine gönderilmiş olup ”yarın öğleden öncesi her iki aday da görüşme organize eder misiniz”23.10.2015 tarihli mail … tarafından davalı şirket adresine gönderilmiş olup ” … hanım bugün müsait değil mts gelebiliyor ” 04.11.2015 tarihli mail da … tarafından davalı şirket adresine gönderilmiş olup ” … hanım ile görüştüm 9 Kasım itibariyle … da başlayacağı bilgisini aldım öncelikle hayırlı olmasını dilerim daha önce telefonda teyitleştiğimiz gibi üçüncü ve son replacement kapsamında … hanımla başlıyor olacaksınız ” şeklindedir. Davacı tarafça gönderen 23.12.2015 tarihli mailde: “sürecimiz Mayıs ayında başlamıştı .İlk adayımız 15 gün çalıştı, sonraki replacement süreci eylül ayında gerçekleşti 2. adayımız 2-3 hafta arası bir zaman kadar çalıştı ayrılırken yöneticisinin nezaket dışı davranışlar nedeniyle ayrıldığını söyledi . Farklı bir yazılı taahhütümüz olmamasına karşılık ,işimizi tamamlayabilmek adına bir kez daha replacement çalıştık adayımız 9 Kasımdan bu yana çalışıyor ” şeklindedir. Davalı tarafça 01.10.2018 tarihli beyan dilekçesi ekinde sunulan mail kaydında ise ”…siz bize talebinizi ilettikten sonra ilk kısa liste çalışmamızı hızlıca başlatırız maksimum 2 hafta süre içerisinde size 3 uygun aday yönlendirmeyi hedefleriz. Adaylardan biriyle anlaşmanız durumunda çalışmaya başlar. Genel müdürlüğünden aldığım özel onay ile bir ay içerisinde bu adayın da ayrılması. Durumunda aynı süreci son kez olmak üzere yeniden başlatırız. normalde bu çalışmayı birden fazla kere yapmıyoruz” şeklindedir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 1. ek raporda özetle, mail görüşmelerinden 09.06.2015 tarihinde … tarafından 2 ihracat sorumlusu adayı olduğu ve adaylarla görüşme yapmak isteyip istemeyeceklerini sorulduğu, davalı tarafça adaylarla görüşme yapılıp yapılmadığı yapılmış ise adaylardan herhangi birisi ile çalışmaya başlanıp başlanmadığı konusunu açıklığa kavuşturacak bir mail gönderilmediği, 23.10.2015 ve 04.11.2015 tarihli maillere davalı tarafından verilen bir cevabında bulunmadığı, işbu maillerde dava dışı … ın 3. çalışan olacağının bildirildiği ve ödeme konusunda bilgi istenildiği, davacı tarafın itirazının dinlenilmesi için dava dışı … ın hizmet döküm cetveline de ihtiyaç bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemece SGK’ya yazılan müzekkereye verilen cevap sonucunda dosyaya alınan bilgi ve belgelerin incelenmesinde, dava dışı … isimli personelin davalı şirkette 17.11.2015 tarihinde işe başlatıldığı ve 22.12. 2015 tarihine kadar çalıştığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından düzenlenen 2. Raporda özetle; davacının takip tarihi itibariyle 13.564 TL asıl alacak, 388,43 TL işlemiş faiz ve 184,12 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 14.136,55 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 29.12.2016 tarihli duruşmada davalı tarafça yapılmış olan yetki itirazın reddine ve 05.02.2019 tarihli duruşmada davanın kabulüne dair karar verilmiş olup davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Öncelikle yetki itirazının ileri sürülmesi usulünün incelenmesi gerekmektedir. 2004 sayılı İİK’nin 50. maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir. Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun iel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu, alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Davaya konu alacak da taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinden doğmaktadır. HMK 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu kabul edilmiştir. Öte yandan davanın temelini oluşturan icra takibinin dayanağı, taraflarca inkar edilmeyen akdi ilişkiden kaynaklanan verilen hizmetin parasal karşılığı olup dava bu niteliği itibariyle bir miktar para alacağına ilişkindir. Diğer bir ifade ile davacının sözleşme kapsamında vermiş olduğu hizmet karşılığında davacının borcu para borcudur. TBK 89/1 maddesi uyarınca borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 25/04/2018 tarih 2017-19-902 Esas 2018/973 Karar sayılı ilamında bu husus “HMK’daki yetki kuralları ilâmsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nin 6. maddesine göre ilâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı fatura konusu edilen malların teslim edildiği hâlde bedelinin ödenmediğini belirterek iddia ettiği alacağı için takip başlatmıştır. Davalıya ilâmsız icra takibine dayanak Örnek: 7 Ödeme Emri gönderilmiştir. İlâmsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, davanın dayanağı icra takibinin de para alacağına ilişkin olduğuna kuşku bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki akdi ilişki inkâr edilmemiş olup, dosya kapsamına göre sözleşmenin ifa edileceği yer de açıkça belirlenmediğinden davacı, yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Bu nedenle mahkemece, Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmelerde her alacağın sonuçta bir para ödemesine dayanabileceği, Borçlar Kanunu’nun 73/1. maddesinde getirilen düzenlemenin sadece karz (ödünç) akdinden doğan borçlarla sınırlı olduğunun kabulünün gerektiği, bütün para borcu ilişkilerinden doğan ihtilâflarda bu maddeye göre yetkili mahkeme ve icra müdürlüğünün tayini hâlinde; para borçlarıyla ilgi tüm ihtilâfların davacının ikametgâhında takibe ve davaya konu olması sonucunu doğuracağı, HMK ve İİK’da yer alan yetki ile ilgili kuralların da ihlal edilmiş olacağı, alacak talebinin konusunun teslim edilmiş mal olduğundan direnme kararının yerinde olduğu yönünde görüş ileri sürülmüş ise de, bu görüş açıklanan gerekçelerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.” şeklinde ifade edilmiştir. Davalı vekili sunulan istinaf dilekçesinde ve cevap dilekçesinde davalının adresinin Şile İstanbul olduğu belirtilerek yetki itirazında bulunmuş ise de; takip tarihi itibariyle davacı şirketin merkezin Şişli/İstanbul olduğundan ve taraflar arasında yer alan sözleşmenin 11. maddesinde de İstanbul mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu belirtildiğinden, yukarıda yer alan bilgiler ışığında itirazın yerinde olmadığına karar vermek gerekmiştir.Davanın esasına yönelik inceleme: Taraftarın usulüne uygun tutulan ticari defterlerine göre davacının ticari defter ve kayıtlarında davalı taraftan 13.564 TL alacaklı olduğu, davalının kayıtlarında ise … seri numaralı toplam 2.360 TL ve … numaralı toplam 9.322 TL’lik faturaların ticari defterlerinin işlendiği, bu faturalara karşılık davacı tarafa banka havalesi ile 9.800 TL’lik ödeme yapıldığı ve bu 2 faturadan kaynaklı olarak 1.882 TL davacıya borcu olduğunun sabit olduğu, … numaralı hizmet faturasının (… açıklamalı) ise davalı tarafça iade edildiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 5. maddesi uyarınca dava dışı … ‘ın davalı tarafta işe başladıktan sonra 60 gün dolmadan işten ayrılmış olması durumunda davacının garanti sorumluluğu doğmaktadır. Dosyaya celp edilen bilgi ve belgelerden dava dışı …’ın ise 17.11.2015 tarihinden 22.12.2015 tarihine kadar davalı tarafta çalıştığı anlaşılmaktadır. Davacının bu haliyle davalı taraf yanında bir personelin daha çalışmasını temin ettiğinden dolayı garanti sorumluluğunu yerine getirdiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 4.7. maddesinde fatura tarihini takip eden en geç 8 gün içerisinde ödemenin yapılması gerektiği aksi halde davacının en yüksek aylık banka kredi faiz oranını gecikme faizi olarak faturalandırma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Bu haliyle … numaralı faturanın 22.05.2015 tarihli olduğu ve temerrüdü 30.05.2015 tarihinde gerçekleştiği anlaşılmakla mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu yönde yapılan tespitin yerinde olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcının, davalı tarafından yatırılan 241,42 TL harçtan mahsubu ile bakiye 160,72 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 02/11/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344. maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.