Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/911 E. 2022/1153 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/911
KARAR NO: 2022/1153
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/375 Esas
KARAR NO: 2019/16
KARAR TARİHİ: 15/01/2019
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında mail ortamında sözleşme imzalandığını ve sözleşme uyarınca müvekkiline ait otelde yapılacak konaklamaya ilişkin ödeme tarihlerinin belirlendiğini, yine sözleşme gereğince sözleşmenin imzalandığı tarihte 5.500,00-TL ödeneceği, kalan 8.270,00-TL’nin ise otelden çıkış tarihinden birgün önce ödeneceği yönünde anlaşmaya varıldığını, müvekkili tarafından 13.320,00-TL’lik fatura kesildiğini, davalı tarafça 5.320,00-TL ödendiğini ve 8.000,00-TL’lik iade faturası kesildiğini, bunun üzerine noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığını, müvekkilinin davalıdan alacağının tahsili için İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı icra dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça takibe itiraz edildiğini ve takibin durduğunu, yapılan itirazın hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın kabulü ile takibe yapılan itirazın iptaline, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında imzalanan sözleşme kapsamında müvekkili tarafından davalıya ait otele misafir yerleştirildiğini, sözleşmede belirtilen peşinatın davalıya ödendiğini, misafirlerin otelin durumundan şikayetçi olduklarını, hazırlanan odaların temiz olmadığını ve şikayetlere karşı otel yönetimi tarafından ilgi gösterilmediğini, sözleşme taahhütlerinin karşılanmadığını, bu nedenle misafirlerin oteli terkettiklerini, … isimli birinin otelden ayrılmak isteyenlere engel olduğunu, bunun üzerine jandarma çağrıldığını ve otelin bu şekilde terk edildiğini, sözleşmenin davalı tarafça ihlal edildiğini belirterek davanın reddine, davacının %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” ….Davalı tarafından sözleşmenin başında 5.320,00 TL ödenerek kalan bedelin otelden çıkış tarihinden bir gün önce tahsil edileceği yönündeki hüküm ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “İptal Koşuları ve Cezai Şart” başlıklı 6.maddesinde yer alan konaklayan kişi veya gece sayısının taahhüt edilen daha az olması veya iptal olması durumunda otelin o ana kadar sözleşme gereği tahsil ettiği ücreti ceza olarak uygulayabileceği hükmü dikkate alındığında sözleşmenin refundable (iadeli) olduğu, davacının bu nedenle kalan bedeli talep edemeyeceği ancak davalı tarafından yapılan ödemeyi cezai şart olarak irat kaydedebileceği, konaklanan gün ve kişi sayısı dikkate alındığında ücretin KDV dahil 2.249,92 TL olduğu, davalı tarafından ise 5.320,00 TL ödeme yapıldığı, bu durumda sözleşme gereği bakiye kısmın cezai şart olarak davacıda kaldığı, 8.000,00 TL bakiye fatura bedelinin tahsili için başlatılan takibin ise bu nedenlerle yerinde olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar verilmiştir. Davacının takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından İİK 67/2 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı kanaati ile davalının tazminat isteminin ise reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkilinin ödeme planını iki taksit şeklinde düzenleyerek uzun konaklama talebinde bulunan davalı yan lehine avantajlı bir fiyat politikası sunmuş olup söz konusu ödeme biçiminin sözleşmenin iadeli rezervasyon şeklinde düzenlendiği şeklinde yorumlanması hiçbir surette mümkün olmadığını, sözleşmedeki cezai şartın hatalı yorumlandığını, cezai şartın, sözleşme taraflarından birinin üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi halinde sözleşmeye aykırı davranan taraftan alınan bir bedel olup sözleşmenin asıl bedeli ile birlikte istenebildiğini, dolayısı ile, sözleşmede cezai şartın düzenlenmiş olmasının bilirkişilerce sözleşmenin iadeli olduğunu gösterdiği ve davalının söz konusu cezai şartı ödemiş olduğu yönündeki yorumu ve yerel mahkemenin gerekçeli kararında aynı şekilde hüküm kurmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davacı taraf, otelde müvekkil müşterileri için konaklama imkanlarını sağlayamadığını açıkça bilmesine rağmen haksız ve kötüniyetli takip başlatıldığından dolayı kötü niyet tazminatı şartları oluştuğundan bu yöndeki talebinin reddine karar verilmesi hatalı olduğunu belirterek müvekkil yararına kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, konaklama hizmetinden kaynaklanan cari hesap alacağına dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının cari hesap alacağına istinaden 8.000,00 asıl alacak, 986,53 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 8.986,53 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup talimat mahkemesi yoluyla davalı şirket kayıtlarında yapılan inceleme sonucu tanzim edilen bilirkişi raporunda özetle; davalı şirketin ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygnu tutulduğu, taraflar arasındaki sözleşme gereğince ticari ilişki bulunduğu, davacı tarafından düzenlenen 13.320,00 TL bedelli fatura nedeniyle, davalı tarafından 5.320,00 TL ödeme yapıldığı, bakiye 8.000,00 TL yönünden ise iade faturası düzenlendiği, davalı kayıtlarına göre, davacının alacağının bulunmadığı belirtilmiş, mahkemece alınan bilirkişi heyet raporunda özetle; davacının ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun olarak tutulduğu, ticari ilişki kapsamında davacı şirket tarafından 27/02/2014 tarihli … nolu ve 13.320,00 TL bedelli fatura düzenlendiği, davalı şirket tarafından 28/02/2014 tarihinde yapılan 5.320,00 TL ödeme neticesinde davacının bakiye alacağının 8.000,00 TL olduğu, taraflar arasında borç alacak kaydı oluşturacak başkaca bir işlemin bulunmadığı, sözleşme kapsamında misafirlerin 25 geceleme yaptıkları ve gecelik ücretin 83,33 TL olduğu ve toplam ücretin ise bu durumda KDV dahil 2.249,92 TL (25 gece X 83,33 TL = 2.083,25 TL olup % 8 KDV 166,67 TL ilavesi ile 2.249,92 TL) olduğu, davalının ise 5.320,00 TL ödeme yaptığı, bu durumda davalının iptal politikasında geçen cezai şart kısmını yerine getirdiği, davacının konaklamaya devam etmeyen müşterilerden sözleşmedeki ücretin tamamını talep etmesinin sözleşmeye aykırı olacağı yönünde görüş ve kanaat sunulmuştur. Dosya kapsamına göre; davalı şirketin yabancı misafirlerinin konaklaması için taraflar arasında mail ortamında 25.02.2014 tarihli sözleşme imzalandıkları, davalı firma sözleşme gereği, yönlendireceği müşterilerinin 27.02.2014-27.03.2014 tarihleri arasında sözleşmede belirlenen şartlarda Otel’de konaklayacağını beyan ve taahhüt ettiği, belirlenen listeye göre hazırlanan ve taraflarca imza altına alınan sözleşmenin 3. Maddesinde yer alan ödemeye esas alınacak rakamın 13.320,00 TL olarak hesaplandığı, ödeme planına göre de, sözleşme imza tarihinde sözleşme bedelinin %40’ı olan 5.320,00 TL (KDV dahil), otelden çıkış tarihinden 1 gün önce olan 26.03.2014 tarihinde sözleşme bedelinin geriye kalan %60 olan 8.000,00 TL (KDV dahil) ödeneceği, belirtilen ödemelerin davalı tarafından taahhüt edilen 5 kişi 28 gece ve 1 kişi 7 gece konaklamaya ait ödemeler olup, 6 kişi 28 gece üzerindeki konaklamalara ve ekstra harcamalara ait ücretlerin davalıya ayrıca fatura edileceği belirtildiği, “İptal Koşuları ve Cezai Şart” başlıklı 6.maddesinde; “Firma’nın işbu sözleşme kapsamındaki edimlerinden herhangi birini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi, sözleşme kapsamında otelde konaklatmayı taahhüt ettiği kişi sayısının veya konaklatmayı taahhüt ettiği gece sayısının taahhüt edilenden daha az olması veya konaklamanın tamamen iptal etmesi halinde, Otel, Firmadan o ana kadar sözleşme ile ilgili olarak tahsil etmiş olduğu bütün meblağı, cezai şart olarak irat kaydeder. Otel, Firma ve misafirlerinin ika etmiş olabilecekleri zararları,Müşteri’den veya Firmamdan talep etme hakkını mahfuz eder.” düzenlemesinin yer aldığı, davalının misafirleri 27.02.2014 tarihinde davacının oteline giriş yaptığı, giriş yapıldığı gün itibarı ile davacı firma tarafından konaklama bedeli olarak 27.02.2014 tarihli KDV dahil 13.320,00 TL tutarında fatura düzenlendiği, aynı gün, davalı tarafından, sözleşme hükmü gereği, konaklama bedelinin %40’ı olarak belirlenen 5.320,00 TL’nin ödendiği konusunda ihtilaf yoktur.Uyuşmazlık; yabancı konukların otelden memnun olmadıklarını belirterek başka bir otele geçmek istemelerinden kaynaklanmış olup, dosya içeriğinden anlaşıldığı üzere, 4 gece konaklandıktan sonra, Polenezköy Jandarmasının konuya müdahil olması sonrasında otel terkedilmiş, otelden ayrılma işlemi gerçekleşen yabancı konuklar, davalının girişimleri sonucu, … firmasının aracılığı ile “… Hotel”e götürüldükleri ve konaklama süresinin devamını bu otelde tamamladıkları, davalının, davacı tarafından otele giriş günü düzenlenmiş olan fatura nedeniyle, otelin terk edilmesi sebebiyle, sözleşmeye göre ödeyeceği bakiye 8.000,00 TL (KDV dahil) tutara karşılık 03.03.2014 tarih … no lu iade faturası düzenleyerek davacı tarafa gönderildiği, davacı tarafça iade faturası kabul edilmemesi nedeniyle işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda, davalı şirket misafirlerinin davacı otelde toplam 25 gece konakladıktan sonra otelden memnuniyetsizlikleri ve yaşanan tartışma nedeniyle otelden ayrıldıkları, sözleşme uyarınca tüm misafirlerin toplamda 25 gece konaklama ücretinin KDV dahil 2.249,92 TL olduğu, davalı tarafından 5.320,00 TL ödemenin sözleşmenin başında peşinen yapıldığı görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ve mahkemenin gerekçesinde ifade edildiği gibi davalı tarafından sözleşmenin başında 5.320,00 TL ödenerek kalan bedelin otelden çıkış tarihinden bir gün önce tahsil edileceği yönündeki hüküm ile taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “İptal Koşuları ve Cezai Şart” başlıklı 6.maddesinde yer alan konaklayan kişi veya gece sayısının taahhüt edilen daha az olması veya iptal olması durumunda otelin o ana kadar sözleşme gereği tahsil ettiği ücreti ceza olarak uygulayabileceği hükmü dikkate alındığında sözleşmenin refundable (iadeli) olduğu kabulü gerekir.Davacı vekili, sözleşmede kararlaştırılan cezai şartın ifaya eklenen cezai şart olduğunu iddia etmiştir. Cezai şartın esas itibariyle iki temel amacı bulunmaktadır. Bunlardan biri, borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak; diğeri de, borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmektir. Bu iki temel amacı dışında, cezai şartın diğer bir amacı da, ifayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamaktır (Kocaağa, K., Türk Özel Hukukunda Cezai Şart (BK. m. 158-161), Ankara 2003, s. 40-42) 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Ceza Koşulu” başlığı altında üç çeşit ceza koşulu düzenlenmiştir. Bunlar öğretide ortaya atılan kavramlara göre seçimlik ceza koşulu (TBK. md. 179/I), ifaya eklenen ceza koşulu (TBK md. 179/II) ve ifayı engelleyen ceza koşulu (dönme cezası) (TBK md. 179/III) dur. Seçimlik cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f. I) hükmüne göre; “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir”. Bu hükme göre, taraflar, sözleşmede borçlunun ya borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesi ya da ceza koşulunun ödenmesini kararlaştırmış olabilirler. Bu durumda, borçlu borca uygun hareketle yükümlüdür. Ancak, borçlu borca uygun hareket etmediği takdirde, kendisini bir yaptırım beklemektedir. Bu yaptırım, sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunun ödenmesidir. Bu hüküm, borçluya borca aykırı davranarak ve böylece ifası gereken edim yerine kararlaştırılan ceza koşulunu ödeyerek borçtan kurtulma olanağını vermemektedir. Borçlu borca aykırı davrandığı takdirde, sözleşmede ceza koşulu kararlaştırılmasına rağmen, alacaklı borçludan aynen ifayı talep edebilir. Bu nedenle, 6098 s. TBK. m. 179 f. I (818 s. BK. m. 158 f I)’de borçlu ya borca aykırı davranarak bunun yerine ceza koşulu ödeyip borçtan kurtulma yetkisini değil, buna karar verme yetkisini alacaklıya vermiştir. Alacaklı, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, aynen ifayı talep edebileceği gibi, bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini talep edebilir. Burada, alacaklıya tanınmış bir seçimlik hak söz konusudur. Alacaklı aynen ifadan vazgeçip, ceza koşulunun ifasını talep ederse, borçlu artık ifada bulunamaz; bunun yerine, ceza koşulunu ifayla yükümlüdür. Şayet alacaklı, seçimini borçlunun aynen ifada bulunması yönünde kullandığında, artık ceza koşulunu talep edemez. Bu nedenledir ki, ceza koşulunun bu türüne “seçimlik ceza koşulu” (seçimlik cezai şart) adı verilmektedir. İfaya eklenen cezai şart; 6098 s. TBK. m. 179 f. II (818 s. BK. m. 158 f. II) “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir”. Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilecektir. Bu nedenle, burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak (kümülatif) talep edilebilmesi olanaklıdır. Seçimlik ceza koşulundan farklı olarak, alacaklı ya aynen ifayı ya da cezayı talep etmek zorunda bırakılmamıştır. Alacaklı burada her ikisini de talep yetkisine sahiptir. Borçlunun borca aykırı davranışı halinde alacaklının ifaya ek olarak talep ettiği alacak bir ceza koşulu alacağı ise, zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir. İfaya eklenen ceza koşulu zarar koşulunu gerektirmez. Alacaklı borçlunun borca aykırı davranışı nedeniyle zarara uğramasa dahi kararlaştırılan ceza koşulunu talep edebilir. TBK m. 179 f. II, ifaya eklenen ceza koşulu, borca aykırılığın iki haliyle sınırlı olarak öngörmüştür. Bunlar, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemiş olmasıdır. Yasa koyucu, borcun zamanında ve yerinde ifa edilmemesini borca aykırılığın yaygın bir türü olduğu düşüncesinden hareketle böyle bir sınırlamaya gitmiştir. İfa yerine cezai şart (dönme cezası); 6098 s. TBK. m. l79 f. III (818 s. BK. m. 158 f. III) hükmüne göre “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır”. Yukarıda açıklamış olduğumuz gibi, ceza koşulunun amacı, borçlunun borca uygun hareket etmesini temindir. Halbuki, burada borçlu, borcu ifa yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, burada borçlu borca aykırı davranmamakta, borcu ifa yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir. Bu nedenle, ceza koşulu ifanın yerini almaktadır (Ahmet M. KILIÇOĞLU, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 23. Bası, Ankara 2019, s. 984-990) Somut olaydaki Cezai Şart” başlıklı 6.maddesi; “Firma’nın işbu sözleşme kapsamındaki edimlerinden herhangi birini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi, sözleşme kapsamında otelde konaklatmayı taahhüt ettiği kişi sayısının veya konaklatmayı taahhüt ettiği gece sayısının taahhüt edilenden daha az olması veya konaklamanın tamamen iptal etmesi halinde, Otel, Firmadan o ana kadar sözleşme ile ilgili olarak tahsil etmiş olduğu bütün meblağı, cezai şart olarak irat kaydeder. Otel, Firma ve misafirlerinin ika etmiş olabilecekleri zararları, Müşteri’den veya Firmamdan talep etme hakkını mahfuz eder.” şeklinde olup davacının iddia ittiği gibi ifaya eklenen cezai şart ise de, yukarıda açıklandığı gibi sözleşmenin refundable (iadeli) olduğu, buna göre konaklanan gün ve kişi sayısı dikkate alındığında ücretin KDV dahil 2.249,92 TL olduğu, davalı tarafından ise 5.320,00 TL ödeme yapıldığı, bu durumda sözleşme gereği bakiye kısmın cezai şart olarak davacıda kaldığı dolayısıyla konaklama hizmeti verilmeyen dönemler için davacının bedel talep etme hakkı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Davalı tarafça kötüniyet tazminatı talep edilmiş ise de İcra ve İflas Kanunu’nun 67. Maddesi’nde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Uyuşmazlık sözleşmede kararlaştırılan konaklama ücretinin, tamamının talep edilip edilemeyeceğine ilişkin olup alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. Maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. Maddesi hükmüne de aykırı düşer. Hal böyle olunca, sadece takibin haksızlığını ortaya koyan olgulara dayanılarak, bunların aynı zamanda davacının kötüniyetini de gösterdiği gerekçesiyle davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi talebi hukuken kabul edilemez niteliktedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı ve davalı vekilinin istinaf başvuruların esastan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince tarafların istinaf başvurularının esastan REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden taraflarca ayrı ayrı yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 614,00 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 533,30 TL’ nin istemi halinde davacı tarafa iadesine, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,0 TL’ nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 5-Tarafların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 6- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birligi ile karar verildi.19/10/2022