Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/888 E. 2022/1245 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/888
KARAR NO: 2022/1245
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/503 Esas
KARAR NO: 2018/957
KARAR TARİHİ: 22/10/2018
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili sigorta tarafından Ticari Risk Poliçesi ile sigortalı … San. Ve Tic. A.Ş’nin işyerinde bulunan emtiaların, davalı tarafından yapılan çalışmalar esnasında eski atıksu ve yağmur suyu hattının kırılması ve şiddetli yağan yağmur sebebiyle eski hattan gelen suyun kanaldaki kırıktan dışarı çıkması sonucu hasara uğradığını, bu olay sebebiyle müvekkili şirketin eksper marifetiyle hasar tespiti yaptırarak sigortalısına sigorta tazminatı ödediğini, İstanbul Anadolu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi”nin 2014/42 Değişik İş sayılı dosyasından alınan rapora göre, Tuzla Belediyesi yetkilisinin imzasını havi tutanak, ekspertiz raporu ve dosyada mübrez diğer tutanaklara göre; davalı tarafından yeni atıksu ve yağmur suyu hattının, su baskınına neden olan ve havzanın tüm atık su ve yağmursuyu hattını taşıyan hattının yanından yapılması, ancak yeni hat çalışmaları yapılırken davalı ekipleri tarafından eski hattın kırılması, şiddetli yağan yağmur neticesinde eski hattan gelen suyun kanaldaki kırıktan dışarı çıkması sonucu yüzeysel olarak yeni yapılan yolun üzerinden geçerek sigortalı işyerinde su baskınına sebebiyet verdiğini ve sigortalı işyerinde bulunan emtiaların hasar gördüğünü, davalı kurumun ağır bir sorumluluğu bulunduğunu, bu sorumluluğun kusursuz sorumlulukla beraber ağırlaştırılmış kusur sorumluluğunu da getirdiğini, bu hasar nedeniyle davalının öncelikte kusursuz tehlike sorumluluk esaslarınca ve sonra üçüncü şahıslara zarar verilmemesi için gerekli önlemin alınmaması dolayısıyla kusuru ve sorumluluğu olduğunu, müvekkili sigorta şirketinin TTK.nun 1472 maddesi gereğince sigortalısının haklarına halef olduğundan alacak için rücu hakkı doğduğunu, müvekkilinin ayrıca yapmış olduğu hasar ödemesiyle sigortalısından dava, alacak talep haklarını temellük ettiğini, davalı tarafından hasar miktarı ödenmediğinden bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu belirterek, fazlaya dair dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 188.113,57 USD’nin fiili ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru karışılığı olan Türk Lirası hasar bedelinin ödeme tarihi olan 15.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek USD reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama gideri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava konusu hasarın meydana gelmesinde idarenin ihmal ve kusuru bulunmadığını, 2560 Sayılı Kanunun I.maddesi ile idareye İstanbul Büyükşehir Belediyesinin su ve kanalizasyon hizmetini yapmak görevi verildiğini, 4562 sayılı Organize sanayi Bölgeleri Kanunu kapsamında kalan yerlerde müvekkili idarenin hukuki sorumluluğu bulunmadığını, 5272 Sayılı Belediye Kanununun 15.m/(e) bendinde yağmur suyunun uzaklaştırılmasını sağlamanın belediyeye görev olarak verildiğini, ilçe belediyesinin sorumluluğunda bulunan cadde ve sokaklarda yağmursuyu kanallarının yapımı İlçe belediyesinin yetkisinde, meydan, bulvar, cadde ve ana yollarda yağmursuyu kanallarının yapımının Büyükşehir Belediyesinin yetkisinde olduğunu, yağmur suyu kanalının yapımı harcamaları ile ilgili belediyelerce karşılanmak şartıyla İSKİ’ye görev olarak verildiğini, bütçede ödenek bulunmaması sebebiyle yağmur suyu yatırımı planlanmasının mümkün olmadığını, yağmursuyu kanalının kimin tarafından yapıldığının ve yağmur suyu kanalının atıksu kanalına bağlantısının bulunup bulunmadığının tespitinin gerektiğini, binaların çatı sularının, cadde ve sokaklardaki yağmur suyu mazgallarının atıksu kanalına bağlanıp bağlanmadığının ve hasarın meydana gelmesinde neyin etkili olduğunun, havanın yağmurlu olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, atık suyun bağlantısının kimin tarafından ve hangi kanala yapıldığının, idareden alınan izinle yapılıp yanılmadığının, bağlantının tekniğine uygun yapılıp yapılmadığı, zemin ve borum katta pompaj sisteminin bulunmadığı, tecrit duvarının bulunmadığı, bina girişinde harici su girişi için tedbir alınıp alınmadığı, binanın yapı ruhsatı ve iskan izninin bulunup bulunmadığının tetkiki, imar planı ile yapı ruhsatı İle eklerine uygun yapılıp yapılmadığının, hasar kanal kapağından kaynaklanıyor ise kapakların teknik şartnameye uygun olarak monte edilip edilmediğinin tespitinin gerektiğini, talep edilen zarar miktarının fahiş olduğunu belirterek, usul ve esas bakımından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Hasarın, davalı tarafa ait, dava dışı sigortalının fabrikasına yakın yerdeki yan hat çalışmalarının yapımı esnasında, kanal çalışması yapılırken onun yanındaki eski kanalın kırılması sonrasında yağan yağmur etkisiyle kanal suyunun şelale oluşturacak şekilde 2 metre daha aşağıda olan sigortalının/temlik edenin fabrikasına yolu aşmak suretiyle su basması sonrasında hasarın oluştuğu, bu hususun delil tespit dosyası, eksper raporu ve görsellerle sabit olduğuna kanaat getirilmiş buna göre de, davalı yönünden ağırlaştırılmış kusur sorunu nedeniyle meydana gelen zarardan 6098 sayılı yasanın 49. Maddesi uyarınca davalının sorumlu olduğuna kanaat getirilmiştir. Davalının sorumluluğu teknik bilirkişi tarafından belirlenen 1.405.080 m suni deri yönünden metresi 5.90 TL’den 826.299.72 TL nin ne kadarından davalının sorumlu olduğu notakasında yapılan değerlendirmede: dosyada bulunan ekspertiz raporunda ve bu ekspertiz raporundaki tespitlerin bilirkişi raporunda birim fiyatın doğru, makul ve sigortalı defter ve faturalarıyla uyumlu olması nedeniyle ekspertizin 157.441,80 m emtianın hasarlı olduğunu kabul eden görüşün aksine teknik bilirkişinin ilk rapordaki değerlendirme uyarınca poliçe şartları da dikkate alınarak(zira poliçe özel şartları içinde bulunan minimum 12 cm yükseklikte raf veya palet şartı ile teminat altına alınan eşyanın bu şartla ve yine tesis dışında ve/veya sundurma ve/veya, tente, çadır vb. tam kargir olmayan yapılar altında bulunan emtiaların teminat dışında olması nedeniyle bu kısımların da hasar miktarından indirilmiş olduğu keza poliçede sigorta hasarları için azami 50.000 Euro (68.037,43 USD) olmak, sigorta bedelinin %2 si oranında muafiyet bulunduğu bu muafiyetinde toplam hasar miktarından düşülmesi gerektiği, yine sovutaj bedelinin 340.000,00 TL olarak kabul edildiği ve hasar ödeme gününde dosyada mevcut çek ile dava dışı sigortalıya davacı tarafça USD üzerinden toplam hasarın 393.513,53 USD, bundan 143.399,96 USD’nin tenzil edildiği, bakiye kalan 250.113,57 USD’den de %2 muafiyet miktarı olan 62.000 USD’daha tenzil edildiğinden) toplamda davacı tarafça sigortalısına 188.113,57 USD’nin 15.08.2014 tarihinde ödenmiş olduğu ve davacının hem rücuen hem de sigortalısının yapmış olduğu temlik nedeniyle temlik alacaklısı olarak zararın tamamını davalıdan talep etme hakkına sahip olduğuna kanaat getirilmiştir. Müterafik kusur 6098 sayılı yasanın 52. Maddesinde düzenlenmiş olup zararın artmasına sebebiyet veren dava dışı sigortalının bir eylemi söz konusu değildir. Zira poliçe şartlarına göre 12 cm’den daha yukarıda olacak bir istiflemenin yapılmamış olmasının davacı ile sigortalısının iç ilişkisi yönünden teminat şartlarını etkilediği, nitekim bu nedenle de bir kısım emtianın hasarlanmasına rağmen teminat kapsamında kabul edilmediği, dava dışı sigortalıya teminat kapsamı dışında kalan bu emtialar için herhangi bir ödemenin yapılmadığı sabit olup davalının kusurundan kaynaklanan, kanal çalışmasını sırasında tespit dosyası ile sabit olduğu üzere, eski kanalın kırılması nedeniyle suyun 30 cm yükselti olacak şekilde sigortalının fabrikasına taşınmasını, aradaki kot farkı da düşünüldüğünde dava dışı sigortalısının önleyemeyeceği, başkaca da müterafik kusur tespit edilemediği ve davalı tarafın başkaca beyanında bildirip derilendirdiği ispatladığı müterafik kusur olarak değerlendirilecek bir kusur halinin bulunmadığı, bilirkişi görüşü dikkate alınırsa olayın niteliğine göre İski’nin su hasarlarında fabrika gibi işyerlerini basan sudan sorumlu tutulmaması sonucunu doğurur ki bu doğru olmaz. Çalışma ve fabrikanın işleyişi itibariyle bilirkişi tespiti, müterafik kusur olarak kabul edilmemiştir. Bu durum ancak davacı ile temlik eden sigortalısı arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirir. Zira İski’nin kusurundan kaynaklanan ev veya işyerindeki halı vb. Zemin kaplamaların da bu şekilde su basması sebebiyle zarar gördüğünde İski’yi sorumlu tutmamak gibi kararlar vermek gerekir ki bu asla doğru olmayacaktır. Tüm bu nedenlerle hukuki değerlendirme içerecek olması ve hukuki değerlendirmenin mahkememize ait olması nedeniyle teknik bilirkişilerin kusur değerlendirmesi şeklindeki raporda yer alan görüşlerine iştirak edilmemiş, diğer teknik değerlendirmelere iştirak edilerek neticeten ” davanın kabulü ile ile 188.113,57-USD’nin 15/08/2014 tarihinden itibaren 3095.sayılı yasanın 4/A maddesi uyarınca faiz yürütülmek suretiyle ödeme günündeki TCMB döviz satış kuru karşılığı TL cinsinden davalıdan alınıp davacıya verilmesine, karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Dava dilekçesinde, 188.113. 57 USD hasar bedelinin ödenmesi talep edilmiş olmakla, harca esas değerin belirlenmesi açışından söz konusu USD hasar bedelinin dava açıldığı tarihteki TL karşılığı, dava dilekçesinde “harca esas değer” olarak yazıldığını, ancak dava konusu USD hasar bedelinin karar tarihindeki TL karşılığı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, bu itibarla dava konusu USD hasar bedelinin karar tarihindeki TL karşılığı dikkate alınarak hesaplanan vekalet ücretinin 55.881,53 TL olduğunu, bu nedenle davacı lehine hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmın düzeltilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki nedenleri tekrarlamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, sigortalanan işyerinde su baskını sonucunda oluşan hasar nedeniyle sigortalıya yapılan ödemenin, 6102 Sayılı TTK’nın 1472 maddesi uyarınca rücuen tazmini amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı … ile dava dışı … Deri Suni Deri Tekstil şirketi arasında başlangıç tarihi 10/09/2013, bitiş tarihi 10/09/2014 olan Ticari Risk Sigorta Poliçesi düzenlendiği, sel ve su baskınlarının da teminat kapsamına alındığı, emtealar için 3.100.000 USD teminat bedeli belirlendiği, 02/06/2014 tarihinde sigortalı işyerinde meydana gelen su baskını neticesinde oluşan hasar nedeniyle sigortalıya ödenen 188.133,57 USD tazminatın davalıdan rücuen tazmini amacıyla iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre; davalı İSKİ’ye ait, dava dışı sigortalının fabrikasının yanında kanal çalışması yapılırken onun yanındaki eski kanalın kırılmasından dolayı yağan yağmur etkisiyle kanal suyunun şelale oluşturacak şekilde 2 metre daha aşağıda olan sigortalının fabrikasına yolu aşmak suretiyle su basması sonrasında hasarın oluştuğu sabit olup, davalı İSKİ’nin meydana gelen zarardan kusuru nedeniyle 6098 sayılı yasanın 49. Maddesi uyarınca sorumludur. Davalı vekili, yağmur suyu kanallarının sorumluluğu ilgili belediyeye ait olduğunu iddia etmiş ise de 2560 sayılı … Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun 2.maddesinde İSKİ’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş, b bendinde “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, d bendinde ise “Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak” İSKİ’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Aynı kanunun 17.maddesinde “Kanalizasyon şebekesi bulunan cadde ve sokaklardaki her taşınmazın kanalizasyona bağlanması zorunludur. Bu bağlantılar, bedeli taşınmazın sahibinden alınmak suretiyle İSKİ tarafından yapılır veya projesine uygun olarak yaptırılır.”, 18.maddesinde “Yapı için belediyeden ruhsat isteyen gerçek ve tüzel kişiler, daha önce İSKİ’den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorundadır. İSKİ o yerdeki su ve kanalizasyon şebekesine göre su ve kanalizasyon durum belgesi verir. Yapıların durum belgesi alınmadan veya tesisatın durum belgesine aykırı olarak yapılması hallerinde imar mevzuatının ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümleri uygulanır. İmar planlarının hazırlık safhasında altyapı tesisleriyle uyum yönünden İSKİ’nin de görüşünü almak şarttır.”, 25.maddesinde ise “Yağmur sularının uzaklaştırılması ile ilgili tesislerin yapılması veya bu tip tesislerin işletilmesi, gerekli harcamalar ilgili belediyelerce karşılanmak şartıyla İSKİ tarafından yerine getirilir. Bu tesislerin yapılması veya işletilmesine ilişkin harcamalar tarifelere dahil edilemez.” hükümleri yer almaktadır. Yine 3030 sayılı Yasanın kapsamı dışında kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinin “Yapı Kullanım İzni” başlıklı 64. maddesinin 6. Fıkrasında ise kullanma izni verilmeyen ve alınmayan yapılarda elektrik, su, kanalizasyon, haberleşme ve benzeri hizmetlerden ve tesislerden faydalanamayacağı, bu hizmetlerden faydalanması durumunda hizmet veren idarenin sorumlu olacağı ifade edilmiştir. Yasal düzenlemeler uyarınca İSKİ’nin kanalizasyon hattının yapım, bakım, onarım görevlerinin yanı sıra denetim yükümlülüğü de bulunduğu, anılan yasanın 25. Maddesi uyarınca yağmur sularının uzaklaştırılması ile ilgili tesislerin yapılması veya bu tip tesislerin işletilmesi için ilgili belediyeler ile anlaşma yapılmış olması davalı İSKİ ile dava dışı ilgili belediye arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirdiği, davalı İSKİ’nin sorumluluğunu kaldırmadığından davalının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, meydana gelen su baskınında, fabrika binasına ulaşan suyun yüksekliğinin 30 cm yüksekliğe ulaştığı, fabrika binasında muhafaza edilen emteaların, 12 cm ve 10 cm’lik tahta paletler üzerinde istiflenmesinin zararın artmasına sebep olduğu ve buna göre dava dışı sigortalıya zararın artmasına sebebiyet verdiğinden %50 kusur atfedildiği, mahkemece kusura ilişkinin değerlendirmenin hukuki nitelendirme ve değerlendirme kapsamında kapsamında kalması nedeniyle itibar edilmediği görülmüştür. Zararın meydana gelmesinde veya artmasında zarar görenin de kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir. Müterafik kusur indiriminin tatbik edilebilmesi için, her somut olayın özelliğine göre olayın meydana geliş tarzı ve zararın artmasında zarar görenin kusurlu davranışının sonuca etkisi değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda, hasarın meydana geliş şekli gözetildiğinde, sigortalının herhangi bir kusuru bulunmadığı gibi zararın artmasına sebebiyet veren bir eylemi de söz konusu değildir. Mahkeme kararında ifade edildiği gibi fabrikada bulunan zarara uğrayan emteaların 12 cm’den daha yukarıda olacak şekilde istiflenmemesinin davacı ile sigortalısının iç ilişkisini, poliçe şartlarını ilgilendiren bir durumdur. Nitekim 12 cm palet, raflar yada benzeri nitelikteki yükselti üzerinde bulunmayan emtea zararları teminat kapsamı dışında kaldığından sigortalıya ödeme yapılmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla sigortalının, müterafik kusur olarak değerlendirilecek bir kusur hali bulunmadığından kusur indirimi yapılmaması hukuka uygun bulunmuştur. Zararın tespiti noktasında; dosyaya sunulan ekspertiz raporu, dava dışı sigortalıya ait ürün satış faturaları, ham madde alım faturaları, dava dosyasında bulunan resimler ve rayiç suni deri satışı piyasa araştırması esas alınarak düzenlenen bilirkişi raporuna göre; davaya konu olan emtea suni derinin 17.391 metresi ve 4.052 kg iplik yanlış depolama şartları nedeni ile özel şartlar çerçevesinde değerlendirmeye alınmadığı, değerlendirmeye alınan suni deri miktarı 140.050,8 metre olduğu, suni deri için belirlenen 5,90 TL/m birim maliyet fiyatının yine sigortalı firma tarafından verilen faturalarla birlikte incelediğinde normal değerlerde olduğu ve yapılan hesaplama sonunda 140.050,80 metre olarak hasara uğrayan emtia için 826.299,72 TL zararın oluştuğu tespit edilmiştir. Alınan raporda zarar gören emteanın miktarı belirlendiği ve hasarın piyasa rayiçlerine uygun olduğu kanaatine varılmakla raporun açık, denetime ve hüküm kurmaya elverişli görülmüştür. Buna göre mahkemece, poliçede sigorta hasarları için azami 50.000 Euro (68.037,43 USD) olmak, üzere sigorta bedelinin %2’si oranında muafiyet bulunduğu bu muafiyetinde toplam hasar miktarından düşülmesi gerektiğinden yine sovtaj bedelinin 340.000,00 TL olarak kabul edildiği ve hasar ödeme gününde dosyada mevcut çek ile dava dışı sigortalıya davacı tarafça USD üzerinden toplam hasarın 393.513,53 USD, bundan 143.399,96 USD’nin tenzil edildiği, bakiye kalan 250.113,57 USD’den de %2 muafiyet miktarı olan 62.000 USD’daha tenzil edilerek toplamda davacı tarafça sigortalısına 188.113,57 USD’nin 15.08.2014 tarihinde ödenmiş olduğu gözetilerek TTK 1472 maddesinde düzenlenen rücu şartları gerçekleştiğinden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekili istinaf nedeni olarak, dava konusu USD hasar bedelinin karar tarihindeki TL karşılığı dikkate alınarak vekalet ücretine hükmedilmesini talep etmiştir. Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 20.02.2019 tarih 2018/3143 E 2019/698 K sayılı,Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 04.12.2019 tarih ve 2016/23646 E 2019/12123 K sayılı ilamlarında “yabancı para veya yabancı paranın Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla açılan davalarda vekâlet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre, ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak takdir edileceği” belirtilmiştir. Aynı şekilde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.04.1993 tarih ve 1993/13-41 Esas 1995/145 Karar sayılı ilamı ile de “yabancı para alacaklarında yabancı paranın dava tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuruna göre bulunacak TL karşılığı üzerinden ilam harcının alınacağı” benimsenmiştir. Gerek emsal Yargıtay kararları, gerek Hukuk Genel Kurulunun 1993/13-41 Esas 1993/145 Karar sayı ve 07.04.1993 tarihli kararında vurgulandığı ve gerekse Dairemizce de istikrarlı bir şekilde kabul edildiği üzere, yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre nisbi karar ve ilam harcının ve avukatlık ücretinin hesaplanması gerektiğinden davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı ve davalı vekilinin istinaf başvuruların esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince taraflardan alınan 121,30 TL’nin başvuru harçlarının ayrı ayrı hazineye gelir kaydına,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL’nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, davalı tarafından yatırılan 7.275,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.194,30 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın taraflara ilk derece mahkemesince iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğu karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği, (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.