Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/887 E. 2022/931 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/887
KARAR NO: 2022/931
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/857
KARAR NO: 2019/182
TARİHİ: 19/02/2019
DAVA TARİHİ: 13/06/2016
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete müzik hizmeti verdiğini, davalı tarafın ise hizmet karşılığı kesilen faturaların takip konusu bedeli kadar olan borcu ödemediğini, akabinde davalı hakkında söz konusu borca ilişkin düzenlenen 14.03.2015, 09.02.2015, 12.01.2015, 08.12.2014 ve 07.11.2014 tarihli faturaların ödenmeyen bakiyesi için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davalının kötü niyetli olarak takibe itiraz ettiğini, borcun sabit olduğunu, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … .E.sayılı dosyasına yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına ve alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davacıya her hangi bir borcu bulunmadığını, davacının iddiasının hukuki dayanağı bulunmadığını, söz konusu faturaların müvekkili şirkete tebliğ edildiğinin, faturalara konu hizmetin eksiksiz olarak ifa edildiğinin ve alacağın var olduğu hususlarının davacı tarafından kanıtlanamadığını, müvekkili şirkete gönderilmiş her hangi bir ihtarnamenin bulunmadığından alacağın muaccel olmadığını ve müvekkili şirketin temerrüde düşmediğini, muaccel olmayan alacağın tahsili talebiyle icra takibi başlatılmayacağını ve dava açılamayacağını, talep edilen temerrüt faiz oranın haksız ve fahiş olduğunu, davanın reddi ile davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ”Davacının icra takibine konu cari bakiye alacak iddiasının konusu olan davalı adına düzenlenen 2014 ve 2015 yıllarına ait 5 adet toplam 59.800.-TL’lik fatura içeriği müzik hizmet satışına dair taraflar arasında sözleşme, bilgi ve belgelerin yanında faturaların davalı tarafa tebliğ edildiğine dair bilgi, belge, kayıt vs belgelerin de sunulmadığı ancak buna karşılık davalı tarafça icra takibine konu olan 18.000.-TL’yi ödediğine dair 16.01.2015 tarih 10.000.-TL, 13.03.2015 tarih 5.000.-TL ve 08.04.2015 tarih 3.000.-TL olmak üzere üç adet olmak üzere toplam 18.000.-TL’lik ödeme dekontları ibraz edilmiş ise de bu ödemenin birden fazla fatura ödemesi olduğu, bu sebeple taraflar arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğu , buna göre birden fazla faturaya konu hizmetlerin davalı tarafından alındığı anlaşılmış, taraflar arasında cari hesap çalışıldığı anlaşıldığından davacı tarafından aylık düzenlenen müzik hizmet faturalarının davalı kayıtlarında bulunabileceği ancak davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmaması nedeniyle kayıtlarının incelemediği, Sarıyer Vergi Dairesinden dava konusu faturalarla ilgili alınan BA-BS formlarından dava konusu faturaların bulunduğu anlaşılmakla davalıdan takibe konu fatura tutarı olan 18.000-TL alacağının olduğu kanaatine varılmıştır.” gerekçesi ile davanın kabulüne ve alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davalının davacıya borcu bulunmadığını, alacağın kanıtlanamadığını, muaccel olmayan alacak yönününden icra takibi başlatılamayacağını, alacağın bulunduğu varsayılsa dahi davacıya yapılan ödemelerin dosyada mübrez olduğunu, davacının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını, gerekli açılış ve kapanış onaylarının olmadığını, hükme dayanak teşkil edemeyeceğini, icra inkar tazminatına hükmedilmesinin haksız olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, tacirler arasındaki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi talebine ilişkindir. İstanbul … İcra Dairesi’nin … esas sayılı takip dosyası örneğinin incelenmesinde; davacı tarafça davalı aleyhine faturalardan kaynaklanan bakiye 18.000,00TL alacağın tazmini talepli takip başlatılmış, ödeme emri davalı borçluya 04.06.2016 tarihinde tebliğ edilmiŞ ve davalı tarafça 07.06.2016 tarihli beyan dilekçesinde borca ve ferilerine itiraz edildiği belirtilmiştir. Borçlu tarafından yapılan itirazın davacıya tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, bu haliyle davanın yasal süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılamada davacı vekilinin katılımıyla yapılan 07.06.2017 tarihli 1. celsede ticari defterlerin incelenmesi amacıyla inceleme gününün belirlendiği, inceleme gününün davalı tarafa 29.06.2017 tarihinde tebligatla bildirildiği, bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği görülmüştür. Mali müşavir bilirkişisince düzenlenen raporda özetle: davacı tarafın işletme defterinin açılış onayının geç yapıldığı, kapanış onayının bulunmadığı, davacının bilanço usulüne göre defter tutmadığı ve işletme defterinin TTK’ya göre açılış kapanış tasdikinin zorunlu defterler arasında yer almamasına rağmen TTK 64/1 maddesine göre her tacirin defter tutmak zorunda olması gereğine göre işletme defterinin onaylı olduğu, kayıtların tutulduğu ve delil vasfını taşıdığı, davaya konu faturaların davacıya ait defterlerde kayıtlı olduğu, davacının alacağının 18.000,00TL olduğu, davalının sunduğu ödeme dekontlarının toplamının 18.000,00TL olduğu ve bir adet fatura tutarı olan 11.800,00TL den fazla olduğu, ödemenin birden fazla fatura tutarına ait olması sebebi ile cari hesap bakiye borcuna istinaden yapılan ödeme olup olmadığının anlaşılamadığı, diğer taraftan davalı bir adet fatura tutarının üzerinde olduğu görülen dekontlar dışında ticari defter ve belge ibraz etmediğinden ödemenin cari bakiye borcuna karşılık olup olmadığının belirlenemediği kanaati bildirilmiştir. Davaya konu somut olayda; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye ve davacı şirketin alacağına dayanak teşkil eden faturaların, davalı tarafa teslim veya tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı tespiti yapılmış ise de; 07.11.2014 tarihli 11.800 TL bedelli, 08/12/2014 tarihli 11.800 TL bedelli, 12.01.2015 tarihli 11.800 TL bedelli, 09.02.2015 tarihli 11.800 TL bedelli, 14.03.2015 tarihli 11.800 TL bedelli olmak üzere toplam 59.800 TL bedelli faturalara karşılık davalı tarafça 16.01.2015 tarihinde 10.000 TL, 13.03.2015 tarihinde 5.000 TL ve 08.04.2015 tarihinde 3.000 TL olmak üzere toplam 18.000 TL ödendiği, davalının bağlı bulunduğu vergi dairesinden alınan BA-BS formlarında dava konusu faturaların yer aldığı, ihtara rağmen davalının ticari defter ve kayıtlarını sunmadığı tespit edilmiştir. Bu bağlamda; davalının ödediği toplam tutarın, bir adet fatura tutarı olan 11.800 TL’nin üzerinde olması ve birden fazla faturayı kapsaması sebebi ile taraflar arasında cari hesaba dayalı hizmet akdi olduğu, bütünüyle davalı tarafın davacı tarafa borcunun olmadığı, borcu olsa dahi ödendiği yönündeki beyanına itibar edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davalı taraf, davacının ticari defterlerinin delil vasfında olmadığını beyan etmiş ise de; işletme defterinin TTK’ya göre açılış kapanış tasdikinin zorunlu defterler arasında yer almamasına rağmen TTK 64/1 maddesine göre her tacirin defter tutmak zorunda olması gereğine göre işletme defterinin onaylı olduğu, kayıtların tutulduğu, ve delil vasfını taşıdığı anlaşılmakla, davalı tarafın itirazına itibar edilmemiştir. Takip konusu alacağın likit ve hesap edilebilir nitelikte olması ve davalının takibe itirazının haksız olması sebebi ile İİK 67/2 maddesine göre hükmolunun alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 307,40 TL’nin mahsubu ile Hazineye irat kaydına, bakiye 226,70 TL’nin istemi halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 14/09/2022