Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/876 E. 2022/1131 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/876
KARAR NO: 2022/1131
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/954 Esas
KARAR NO: 2018/632
KARAR TARİHİ: 07/06/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalıdan alacağının tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yapıldığını, takibin borçlunun itirazı üzerine durduğunu, borçlunun müvekkil şirkete olan borcunun 10/04/2002 tarihli sözleşmeye ve icra dosyasında dökümü bulunan faturalara göre borcun varlığının sabit olduğunu, müvekkil şirketin Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11/1-b maddesi ile düzenlenen istisna hükmü gereğince Katma Değer Vergisi 43 ve 51 seri no’lu Genel Tebliğleri doğrultusunda Maliye Bakanlığından almış olduğu ”yetki belgesi” ile Türkiye’de ikamet etmeyen yolcuların Türkiyede’ki izin belgeli satıcılardan satın alarak yurt dışına çıkardığı mallar için ödedikleri Katma Değer Vergisi’nin iade edilmesi konusunda yetkilendirildiğini, bu yetki çerçevesinde borçlu şirket ile 10/04/2002 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşme ile borçlu şirketin Türkiye’de ikamet etmeyen müşterilerinin satın almış oldukları mal bedellerinin KDV’si müvekkil tarafından peşin olarak ödendiğini ve borçlu şirketin de bu bedelleri KDV beyanından düştüğünü ancak imzalanan sözleşme gereğince borçluya ödenen icmallerde yer alan bedellerin toplamı 16.674,92 TL KDV’nin müvekkil şirkete ödenmediğini beyan ederek borçlunun itirazının iptali ile takibin devamına, borçlunun %20 icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından kesilen faturaların müvekkil şirkete usulüne uygun tebliğ edilmediğinden ve müvekkil şirketin davacı tarafa dava konusu faturalardan dolayı herhangi bir borcu bulunmadığından iş bu davanın reddi gerektiğini, borcu kabul etmemekle birlikte davacı tarafın %40 icra inkar tazminatı talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkil şirket bakımından temerrüt söz konusu olmadan işlemiş faiz ve fatura bedeli üzerinden günlük faiz talebinin yasal dayanağı olmadığını beyan ederek davanın reddine, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama masrafı ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişice yapılan hesaplama doğrultusunda davacı alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabul davalının, İstanbul … İcra Dairesinin … E. Sayılı takibe yapılan itirazın kısmen iptali ile 13.674,22 TL asıl alacak, 52.231,59 TL faiz ile tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde takip tarihi olan 09/07/2013 tarihinden itibaren günlük %1 akti faizin asıl alacak olan 13.674,22 TL’ye ödeme gününe dek işletilerek takibin bu miktarlar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, kabul edilen asıl miktarı miktarı üzerinden davacı lehine icra inkar tazminatına. Reddedilen asıl alacak miktarı üzerinden davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının, borca itirazdan haberdar olduğundan itibaren 1 yıllık süre içerisinde davanın açılması gerektiğini, davacı taraf dava dilekçesinde açıkça sadece asıl alacak bedeli yönünden davasını ikame ettiğini, davacı tarafça ıslah talebinde de bulunulmadığını, davacı tarafın işlemiş faiz bedeline ilişkin harcı yatırmasının ıslah talebi olarak kabulü halinde dahi davacı tarafın borca itirazdan haberdar olduktan 1 yıl süre geçtikten sonra işlemiş faiz bedeline ilişkin itirazımızın iptalini talep etmesi de mümkün olmadığını,Gecikme faiz oranının cezai şarta ilişkin olduğu, davacı tarafın talep etmiş olduğu ve takipten sonra da işleyecek fahiş cezai şart miktarın halihazırda ekonomik olarak zor durumda bulunan müvekkil açısından oldukça ağır olduğunu, bahse konu cezai şarttan herhangi bir indirim yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olduğunu, faturaların sözleşmede belirtildiği şekilde faks ile müvekkili iletildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından faturaların tanzim tarihinden itibaren 3. Gün sonundan itibaren yapılan faiz hesaplanmasının da hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının davaya konu sözleşme ve faturalara istinaden 16674,92 TL asıl alacak, 52.231,59 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 68.906,51 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili, dava dilekçesinde, borçlunun takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiş ancak dava değerini şimdilik asıl alacak olan 16.674,92 TL göstererek bu miktar üzerinden peşin harç yatırmış olduğundan mahkemece davacı tarafın işlemiş faiz bedeline ilişkin talebinin varlığı halinde bu miktar yönünden eksik harcı tamamlamak için verilen sürede işlemiş faiz alacağı yönünden peşin harcın 29/05/2017 tarihinde tamamlandığı, dava dilekçesinin talep sonucunda asıl alacak ve işlemiş faiz alacağı ayrımı yapılmadan davalının itirazının iptali talep edildiği anlaşılmakla davacının işlemiş faiz alacağının, ıslah talebi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Davalı vekili öncelikle, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, davacının, borca itirazdan haberdar olduğundan itibaren 1 yıllık süre içerisinde davanın açılması gerektiğini ileri sürmüş ise de İİK 67/1 maddesi ” Takip talebine itiraz eden alacaklı, itirazın tebliğ tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağın varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir” şeklinde düzenlemiştir. Emsal Yargıtay kararlarında itirazın iptaline ilişkin davaların İ.İ.K.’nın 67.maddesi uyarınca itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren 1 yıl içerisinde açılması gerektiği, itiraz dilekçesi tebliğ edilmediği sürece 1 yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlamayacağı ifade edilmiştir. ” Bir yıllık itirazın iptali davası açma süresi ve altı aylık icra mahkemesine başvurma süresi borçlu itirazının alacaklıya tebliğden itibaren başlar. Alacaklı icra dosyasında işlemler yapması tebliğ anlamına gelmez” ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18/06/2019 tarih 2017/19-1651 Esas 2019/707 Karar sayılı ilamı). Bu itibarla borca itiraz dilekçesi davacı alacaklıya tebliğ edilmediği, dolayısıyla bir yıllık hak düşürücü sürenin henüz başlamadan işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu” nun Mal ve Hizmet İhracatı başlıklı 11/1-b maddesi “Türkive de ikamet etmeyen yolculurın satın alarak Türkiye dışına götürdükleri malların teslimi anında Katma Değer Vergisi tahsil edilir. Ancak gümrükten çıkış anında fatura veya belgenin ibrazında tahsil edilen KDV iade olunur. Maliye Bakanlığı bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esasları belirlemeye yetkilidir. ” şeklinde düzenlenmiş olup Türkiye’de ikamet etmeyen yolculara, Maliye Bakanlığı’ndan “yetki belgesi” almış aracı firmalar tarafından KDV iadesi yapıldığı, yetki belgesi almış davacı ile davalı arasında turistlerin satın almış oldukları mallardan dolayı ödedikleri KDV’nin iadesi için düzenlenen KDV iade sistemine satıcının (davalı) dahil edilmesi esasları ve koşullarını belirleyen 10.04.2002 tanzim tarihli sözleşme düzenlendiği, buna göre davacının, davalıdan hizmel bedeli ve 3. şahıs adına ödediği KDV miktarı alacağının tahsili amacıyla işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı şirketin, takip tarihi itibari ile davalı şirketten 13.677,22 TL asıl alacak, ve günlük %1 gecikme faizi oranından 52.231,59 TL işlemiş faiz alacağı hesaplanmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, faturaların sözleşmede belirtildiği şekilde faks ile müvekkili iletildiğine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığından faturaların tanzim tarihinden itibaren 3. Gün sonundan itibaren yapılan faiz hesaplanmasının da hatalı olduğunu ileri sürmüştür. Taraflar arasındaki sözleşme maddeleri incelendiğinde, satıcının yükümlülükleri başlıklı maddede, satıcı davalı ,davacının KDV alacaklarını, davacının faks ile göndereceği icmalleri aldıktan en geç 3 iş günü sonra davacının hesabına ödemeyi kabul ettiği, davalının 3 gün sonunda bu ödemeyi yapmaması halinde, davalının günlük %1 gecikme 1 cezai faizi ödemekle yükümlü olduğu kararlaştırılmıştır. Somut olayda, davacının davaya konu hizmete ilişkin icmalleri ve eki belgeleri faks ile değil … Kargo firmasının Teşvikiyi şubesinden davalı tarafa gönderdiği, fatura ve dokümanlar davalı şirket çalışanlarına teslim edildiği anlaşılmıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda icmallerin faks ile davalı tarafa gönderildiğine ilişkin herhangi bir ibraz edilmediğinden, icmallerin davalı tarafa tebliğ edildiği gözetilerek icmaller üzerinden yazılmış olan “son ödeme tarihi” dikkate alınarak yapılan faiz hesabında bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekilinin diğer bir itirazı, gecikme faiz oranının cezai şarta ilişkin olduğu, davacı tarafın talep etmiş olduğu ve takipten sonra da işleyecek fahiş cezai şart miktarın halihazırda ekonomik olarak zor durumda bulunan müvekkil açısından oldukça ağır olduğunu, bahse konu cezai şarttan herhangi bir indirim yapılmamış olması usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Türk Ticaret Kanunu’nun 22. Maddesine göre tacir sıfatını haiz borçluların cezai şarttan indirim isteyemeyeceği ancak, yerleşmiş yargıtay uygulamasına göre, belirlenen cezai şart miktarının, tacir olan borçlunun mahvına ve ekonomik yıkımına sebep olacağının bilirkişi raporuyla tespit edilmesi halinde cezai şart miktarında indirim yapılabileceği kabul edilmiş ise davalının temerrüde düşmesi durumunda sözleşme ile kararlaştırılan günlük %1 ceza faizi oranın, aslında gecikme faizi olduğu, taraflar tacir olup sözleşme ile faiz oranı serbestçe kararlaştırılabileceği gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından, davalı tarafından yatırılan 851,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 770,70 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/10/2022