Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/874 E. 2022/1241 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/874
KARAR NO: 2022/1241
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/431
KARAR NO: 2018/931
KARAR TARİHİ: 23/10/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davacı müvekkil şirketin davalı ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklanan bakiye 26.718,42-TL alacağı bulunduğunu, söz konusu alacağın tahsili için davalı şirkete İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında ödeme emri gönderildiğini, davalı şirket tarafından haksız ve kötüniyetli olarak ödeme emrine itiraz edildiğini, müvekkil davacının davalıdan olan alacağının tahsiline ilişkin icra takibine yapılan haksız ve kötüniyetli itirazın iptalini, %20’den az olmayan icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafından karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı tarafa usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmesine rağmen davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamış, davalı vekili duruşmada davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Davacı tarafça tutulan ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yasal süresi içerisinde yapıldıkları, bu bağlamda lehine delil teşkil ettiği, davacı taraf ticari defterlerine göre; davalı tarafla olan ticari ilişkileri kapsamında mimari danışmanlık bedeline ilişkin 11 adet faturanın davacı taraf ticari defterlerinde kayıtlı bulunduğu, ancak taraflar arasında mimari danışmanlık konusunda imzalanmış bir sözleşme bulunmadığı, davalı tarafça icra takibine itiraz dilekçesinde; “alacaklı şirketten herhangi bir hizmet alınmadığı” ileri sürülerek itiraz edildiği, ancak davalı şirket cari hesabına toplam 57.042,06-TL borç kaydedildiği ve anılan borca karşılık davalı tarafça toplam 30.323,64-TL ödeme yapıldığı, faturaların ve ödemelerin 2015 yılına ilişkin olduğu, yine davalı tarafın bağlı bulunduğu vergi dairesi yazı cevabı ile dosya kapsamına alınan BA/BS formlarının incelenmesi sonucunda; 2015 Ekim dönemine ilişkin 2 adet KDV hariç 8.446,71-TL bedelli faturanın davalı tarafça işleme alındığının anlaşıldığı, davaya konu faturaların hizmet faturaları olması sebebiyle sevk irsaliyelerine de bağlı bulunmadığı, yine davalı tarafça yapılan ödemeler ve işleme alınan bir kısım faturalar nazara alındığında taraflar arasında ticari ilişkinin varlığının davacı tarafça ispat edildiği, bu bağlamda yapılan ödeme sonucunda kalan 26.718,42-TL alacağın davacı tarafça tahsili için başlatılan takipte haklı bulunduğu ” gerekçesi ile davanın kabulü ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında davalı tarafın itirazının iptali ile takibin aynı kayıt ve şartlarla devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacağın %20’si üzerinden hesap edilen 5.343,68-TL icra inkar tazminatının davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine karar verilmiştir
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Somut uyuşmazlıkta yalnızca davacının ticari defter ve kayıtları celp edilerek ve bu kayıtılar üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verildiğini, mahkemeden müvekkil şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelmesi yaptırılması adına talepte bulunulsa da mahkemece bu hususta karar verilmekten imtina edildiğini, bunun yanında dosyaya 24.07.2017 tarihinde sunulan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafından sunulan ticari defterlerden yevmiye defteri kapanış maddesi ibraz edilmediğinden 2016 yılına ait devreden borç bakiyesinin muavin defter ile uyumlu olup olmadığı tespit edilemediğini, ayrıca yine aynı raporda dosya kapsamında esaslı inceleme yapılabilmesi adına müvekkil şirket defterlerinin de celbi gerektiği tespit edilmesine rağmen mahkemece müvekkil şirket defterlerinin celbi talep edilmeksizin usul ve yasaya aykırı tutulan bu nedenle ispat kabiliyeti olmayan davacı taraf ticari defteri usul ve yasaya aykırı şekilde karara esas alındığını, davacı tarafından verildiği iddia edilen hizmetlere dair tanzim edilen faturaların müvekkil şirkete tebliğ edildiğine ilişkin hiçbir belge dava dosyasına sunulmadığını, faturanın ispat vasıtası olabilmesi için tanzim eden tarafından muhataba gönderilmiş olması ve bu hususunun yine tanzim eden tarafından açıkça ispatlanması gerektiğini, bu nedenele davacı tarafından söz konusu dosya kapsamında müvekkile verdiğini iddia ettiği hizmetleri ispata ilişkin herhangi bir belge/ sözleşme ve/veya emare dosyaya sunulmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, mimari danışmanlık hizmet bedelinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra müdürlüğünün …E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının cari hesaba dayalı bakiye 26.718,42 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup alınan kök raporda, davalı yan, incelemeye gelmeyip ticari defterlerini ibraz etmediğinden, davalı ticari defterleri nezdinde davacı yan alacağının varlığı yönünden herhangi bir inceleme ve tespitin yapılamadığı, davacının sunduğu ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, muavin kayıtlarına göre düzenlenen faturalar nedeniyle davalı şirket cari hesabına toplam 57.042,06 TL borç kaydedildiği, anılan borca karşılık toplam 30.323,64 TL tahsilat yapıldığı, bu işlemler sonucunda davalı şirketin 16/10/2015 tarihi itibariyle 26.718,42-TL borçlu olduğu, sunulan yevmiye defter kayıt suretlerinden, anılan faturaların tutar olarak alıcılar hesabına kaydedildiği tespit edilmiş ise de, kayıtlarda hesap detayları ve açıklamanın bulunmadığı, yevmiye defter kapanış maddesi de ibraz edilmediğinden 2016 yılına devreden davalı şirket borç bakiyesinin muavin defter dökümünde yer alan bakiye ile uyumlu olup olmadığı yönünde herhangi bir tespit yapılamadığı, cari hesap alacağını oluşturan faturaların mimari danışmanlık bedeli açıklaması ile düzenlendiği, bu konuda taraflar arasında imzalanmış bir sözleşmenin bulunmadığı, faturaların davalı şirkete tebliğ edildiğini gösterir herhangi bir belgenin de ibraz edilmediği tespiti yapılmıştır. Akabinde davaya konu faturaların işleme alınıp alınmadığı hususunda davalıya ait BA/BS formları getirtildikten sonra bilirkişiden alınan ek raporda, Beyoğlu Vergi Dairesi müdürlüğü tarafından mahkemeye gönderilen BA bildirim formlarına göre, davalı şirketçe 2015 yılında davacı şirketten 2 adet belge ile KDV hariç 8.446,00-TL tutarında mal hizmet satın alındığı, davacı faturalarından görüleceği üzere, 2015/Ekim döneminde davacı şirketçe 2 adet faturanın düzenlendiğini, faturaların toplam tutarı KDV hariç 8.446,71-TL olduğu, davalı şirketin anılan faturaları beyan ettiğini, dolayısıyla bu faturaların davalı şirket kayıtlarına alınmış olduğu, 2015/Ekim dönemi dışındaki dönemlerde düzenlenen davacı faturalarının KDV hariç tutarları 5.000,00-TL’nin altında olduğu, dolayısıyla anılan faturalar ile ilgili bildirim zorunluluğunun bulunmadığı, KDV dahil 47.074,94-TL tutarındaki davacı faturalarının davalı şirket kayıtlarına alınıp alınmadığı hususunun açıklığına kavuşturulabilmesi için davalı şirket ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi gerektiğini mütalaa etmiştir. Davalı vekili, davalı şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinde bulunulsa da mahkemece bu hususta karar verilmekten imtina edildiğini ileri sürmüştür. Mahkemece, davalı şirketin yokluğunda yapılan 24/01/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına, tarafların ticari defter ve belgelerini ibraz etmedikleri takdirde ibrazdan kaçınmış sayılacaklarına karar verilmiş ise de ibrazdan kaçınmanın sonuçları hatırlatılmadığı, HMK 220 ve 222 maddeleri uyarınca davalıya usulüne uygun ihtar yapılmadığı gibi taraflara bu hususta kesin sürede verilmediği, ön inceleme duruşmasının davalı şirkete Tebligat Kanununu 35. Maddesine göre tebliğ edildiği anlaşılmıştır.İddia ve savunma hakkı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hukuki dinlenilme haklı başlıklı 27. maddesi ile usul hukukumuza yansıtılmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın “açıklama ve ispat hakkı”nı da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. ( Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı) Açıklanan nedenlerle tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yönteminde usule aykırılık bulunduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin sair istinaf nedenleri incelnmeksizin istinaf başvurusunun bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353.1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, bu aşamada esasa ilişkin itirazlar incelenmeksizin dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/431 Esas, 2018/931 Karar ve 23/10/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.26/10/2022