Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/872 E. 2022/910 K. 14.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/872
KARAR NO: 2022/910
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/958
KARAR NO: 2018/1359
DAVA TARİHİ: 01/10/2015
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
DAVA: İtirazın Kaldırılması ve İflas
KARAR TARİHİ: 14/09/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkiline ait olup batan yat ile ilgili sigorta poliçesinin davalı tarafından düzenlendiğini, rizikonun gerçekleşmesi üzerine talep etmelerine rağmen tazminatın ödenmediğini ileri sürerek hasar bedeli, bedelin ödenmesinin geciktirilmesi nedeniyle munzam zararların karşılanması için 3.000.000 TL’nin olay tarihinden itibaren ticari faizleri ile birlikte tahsili bakımından itirazın kaldırılarak takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; teknenin Marmara Denizinde yangın sebebiyle battığını, davanın Denizcilik İhtisas Mahkemesi sıfatıyla İstanbul 17. ATM’de görülmesi gerektiğini, teknenin müvekkili şirket taradından sigortaladığını, nihai olarak poliçe tutarının 3.750.000,00 TL ye yükletildiğini, sigorta bedelinin gerçek değer olmadığı konusunda dava açtıklarını, teknenin kasıtlı olarak batırıldığı konusunda şüphe bulunduğunu, bu konuda ceza soruşturmasının sürdüğünü belirterek davanın reddine karar verilerek kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava, sigorta bedeli ve munzam zararın tahsili talebine ilişkindir. Davacıya ait yatın, davalı tarafından sigortalandığı, yatın çıkan yangın sonucu battığı sabittir. Uyuşmazlık rizikonun teminat kapsamında olup olmadığı, ve zararın tutarına ilişkindir. Konuyla ilgili olarak aralarında davacınında sanık olduğu, kişiler hakkında sigorta bedelini almak amacıyla dolandırıcılık suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmış, dava sonucu beklenmiştir. İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi 2016/325 esas, 2018/133 karar sayılı ilamıyla “…sanıkların savunmaları, katılan vekillerinin dilekçesi, Liman Başkanlığı Olay Raporu, Yatım Paket Poliçesi, Kartal … Noterliğinin İhtarnamesi ve Bilirkişi Raporuna göre 07/02/2015 günü … adlı teknenin İstanbul Ataköy Marina’dan hareketle Yalova’da faaliyet gösteren, … Tersanesi’ne, seyrüseferi esnasında, Marmara Denizi’nde Adalar ile Çınarcık arasında meydana gelen yangın sonucunda tamamen yanarak batması şeklinde gerçekleşen olayda tamamen yanarak batan teknenin sahibi olan … tarafından … Sigorta firmasına sigorta ettirildiği, ayrıntılı ve kapsamlı teknik sebep ile gerekçelerine, bilirkişi raporunda da değinildiği üzere, sigorta bedelinin suç tarihinden kısa süre önce, 700.000,00 TL’den 3.750.000,00 TL’ye yükseltildiği, tek seferliğine atanan sanıklardan tekne kaptanı tarafından mutad ve güvenli seyrüsefer rotası tercih edilmediği güzergahta, Marmara Denizi’nde çıkan/çıkartılan yangın sonrasında sigorta poliçesine konu teknenin tamamen yanarak battığı olayda sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde üzerlerine atılı sigorta bedelini alma amaçlı dolandırıcılık suçuna teşebbüs etmeleri yönünde tam bir vicdani kanaate ulaşılarak sanıkların cezalandırılması, ancak yasal koşulları oluştuğundan tüm sanıklar yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına…TCK’nın 158/1 k maddesi gereğince, üçer yıl hapis ve adli para cezasına hükmedilmiş…”, daha sonra hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, verilen karar kesinleşmiştir. Ceza Mahkemesi tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması sebebiyle Ceza Mahkemesi kararı bağlayıcı değil ise de ceza yargılaması aşamasında toplanan delillerin, alınan bilirkişi raporlarının ve tespit edilen somut olguların davamıza konu yargılamada tartışılıp değerlendirilmesine engel bulunmamaktadır. Ceza yargılaması aşamasında İÜ Öğretim Üyesi Uzak Yol Baş Mühendisi Dr. …, İş Güvenliği Uzmanı … ve İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim Görevlisi Gemi Baş Mühendisi … tarafından düzenlenen raporda ayrıntılı değerlendirmelere yer verilmiş, Ceza Mahkemesi tarafından bu rapor hükme esas alınmıştır. İddia, savunma, toplanan deliller ve özellikle Ceza Yargılamasında tespit edilen olgular dikkate alındığında, davacıya ait teknenin riziko tarihinden kısa süre önce sigorta bedelinin 5 katın üzerinde bir tutara çıkartıldığı, artışın teknede yapılan revizyon ve tadilatlara dayandırıldığı ancak buna ilişkin sunulan belgelerin artışı destekleyecek nitelikte olmadığı, tek sefer için atanan tekne kaptanı ile olağan seyir rotası dışında, Marmara Denizinin en derin bölgelerinden birinde çıkartılan yangın sonucu batırıldığı, oysa kış şartlarına göre karaya yakın kıyı seyrinin tercih edilmesi gerektiği, yangının başladığı yer olarak bildirilen master kabin alt tarafında teknenin tamamen batışına neden olacak düzeyde yangın meydana getirebilecek aksam bulunmadığı, meydana gelen hasarın teminat dışında bulunduğu sonucuna ulaşılmış davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 26/07/2013 tarihinde satın aldığı … isimli tekneyi 750.000,00 TL bedelli olarak sigorta teminatı altına aldığını, teknenin değerinin 380.000,00 USD olduğunu, dosyada bulunan revize faturalarından anlaşılacağı üzere müvekkilinin 125.000,00 USD tutarında bir revizasyon yaptırdığını, tekneyi o hali ile satmak istese değerinin 1.500.000,00-2.000.000,00 TL olacağını, ilk yapılan sigortanın bedeli düşükken daha sonradan 2014 tarihinde yapılan revize sonrası teknenin asıl bedeline ulaştırıldığını, 2014 yılında tekneye ikinci yenileme işlemi yapıldığını, bu işlem için 300.000,00-400.000,00 TL harcama yapıldığını ve ilgili belgelerin dosyaya ibraz edildiğini, Olay günü hava koşullarının denize elverişli olduğunu, Sahil Güvenlik … botunun komutanı tarafından hazırlanan Olay Yeri Raporunda da teknenin ahşap olması ve yangının büyümesi sonucu battığının herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık şekilde belirtildiğini, bunun yanı sıra teknenin bütünü ile ilgili olarak … San. Tic.Ltd. Şti. den alınan teknik raporlar incelendiğinde müvekkillerinin haklılığının ve ekspertiz raporunun yanlış olduğunun görüleceğini, Tüm teknik bilgi ve raporlar lehe olduğu halde poliçe bedelinin ödenmemesinin kabul edilebilir olmadığını, teknenin revizeden sonraki haline bakıldığında ve internet satış portallarındaki emsalleri göz önüne alındığında en düşük bedelin dava tarihinde 1.100.000,00 Euro olduğunu, revizeye ilişkin projelendirme, fatura, resim ve diğer tüm belgelerin dosyaya tek tek ibraz edildiğini, Taraflarınca dava devam ederken İstanbul Mahkemelerinde ve Tahkim Komisyonlarında bilirkişilik yapan heyetten alınan rapor İlk Derece Mahkemesince nazara alınmadan ayrıca yargılama aşamasında herhangi bir bilirkişi raporu alınmadan, hatalı, eksik, hukuken geçersiz eksertiz raporu ve ceza dosyasında alınan raporlara binaen ceza mahkemesi kararına benzer bir karara hükmedildiğini, … adlı teknenin batmasından dolayı incelemelere başlamak üzere, teknenin yardımcı kaptanlığını yapmış olan … ile görüşmek üzere evine giden … Sigorta A.Ş’nin experi olan “…/… Ltd. Şti.” isimli exper firması yetkilisinin baba …’i oğlu … aleyhine ifade vermesi için … Sigorta adına para teklif ettiğini, … Sigorta ile … isimli … firmasının İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2015/97396 S. Nolu dosyaya ilişkin düzenlenmiş bilirkişi raporunu hazırlayan bilirkişileri de etki altına aldıklarını, Mahkemece yargılama aşamasında bilirkişi raporu alınması gerekirken, ceza mahkemesi dosyası bekletici mesele yapılarak, bu dosya doğrultusunda karar verildiğini, ayrıca sigorta şirketi tarafından müvekkiline karşı İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerekmesine rağmen, menfi tespit davası sonuçlanmadan hatalı karar verildiği beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, İİK’nın 154 vd maddelerinde düzenlenmiş olan, iflas yoluyla takibe borçlunun itirazı nedeniyle açılan itirazın kaldırılması ve iflas davasıdır. İcra dosyası, fiziki olarak dosya kapsamında olmadığından UYAP sistemi üzerinden incelenmiştir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında; alacaklı/davacı tarafından, borçlu/davalı aleyhine 3.750.000,00 TL asıl alacak, 213.595,89 TL işlemiş faiz toplamı 3.963.595,89 TL alacağın tahsili istemiyle 24/08/2015 tarihinde iflas yolu ile adi takip başlattığı, ödeme emrinin 27/08/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı/borçlunun 7 günlük yasal süre içerisinde 28/08/2015 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu anlaşılmıştır.2004 sayılı İİK’nun 154/1. maddesi uyarınca iflas yoluyla takipte yetkili icra dairesi, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Ancak, İİK’nun 154/3. maddesi uyarınca icra dairesinin yetkisi kamu düzeninden olmadığından bu konuda yetki sözleşmesi yapılabilir. Borçlu ve alacaklı yetki sözleşmesi veya yetki şartı ile borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerden başka bir yer icra dairesini yetkili kılmışlarsa o yerin icra dairesi de iflas takibi için yetkili sayılır. Ancak iflas davaları için yetki sözleşmesi yapılamaz ve iflas davası mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesinde açılır. Davalının sicilde kayıtlı adresi “Beyoğlu/İstanbul” olup iflas yoluyla takip yetkili icra dairesinde başlatılmış, dava yetkili ve görevli mahkemede açılmıştır.İİK’nun 156/3. fıkrasında “Borçlu ödeme emrine itiraz etmişse takip durur ve alacaklı bu itirazın kaldırılması ile beraber borçlunun iflasına karar verilmesini bir dilekçe ile Ticaret Mahkemesinden isteyebilir.”, İİK’nun 156/4.fıkrasında ise “İflas istemek hakkı ödeme emrinin tebliği tarihinden bir sene sonra düşer.” düzenlemesi yer almaktadır. Davacı tarafından iflasın, ödeme emrine itiraz edilsin edilmesin, ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir senelik hak düşürücü süre içerisinde istenmesi gerekmektedir.Somut olayda, iflaslı takibe ilişkin ödeme emri borçluya 27/08/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, dava ise 01/10/2015 tarihinde açılmıştır.İİK 158. maddesinde; “Alacaklının iflas takibi kesinleştiğinde l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. İflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde diğer alacaklılar davaya müdahele veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler. Mahkeme, icra dosyasını celbeder ve basit yargılama usulüne göre duruşma yaparak, gerek iflas talebini gerek itiraz ve defileri umumi hükümler dairesinde tetkik ve intac eder. Şu kadar ki, borçlu takibe karşı usulü dairesinde itiraz etmemiş veya itiraz ve defileri varit görülmemişse mahkeme yedi gün içinde faiz ve icra masrafları ile birlikte borcunu ifa veya o miktar meblağın mahkeme veznesine depo edilmesini borçluya veya iflas davasında kendisini temsil etmiş olan vekiline, dava vicahda devam ediyorsa duruşmada, aksi takdirde Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılacak tebliğ ile emreder. Borçlu imtina ederse ilk oturumda iflasına karar verilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Takibe itiraz edildiğinden, mahkemece öncelikle itirazın kaldırılması talebi yönünden genel hükümlere göre alacağın mevcut olup olmadığı, muaccel hale gelip gelmediği hususları incelenerek değerlendirilme yapılması gerekmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf, yangın sonucu teknenin batmasıyla oluşan hasarın teminat kapsamında olup olmadığı, davacının varsa alacağının miktarı, itirazın kaldırılması ve depo emri koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.Davacı tarafından icra takibi başlatılmadan önce İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinde 30/03/2015 tarihinde … Sigorta A.Ş. tarafından, … aleyhine … isimli tekneye ilişkin düzenlenen tekne sigorta poliçesinden dolayı 07/02/2015 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır. UYAP sisteminde yapılan incelemede; İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin (Denizcilik İhtisas Mahkemesi Sıfatıyla) 26/06/2019 tarihli 2015/185 E. 2019/296 K. sayılı kararı ile; “… Sigorta tarafından sigortalanan … isimli teknenin başlangıçta belirlenen sigorta bedelinin olay tarihinden kısa bir süre önce 5 katına çıkartıldığı, bu artışa gerekçe olarak teknede yapılan bir takım revizyon ve tadilatların gösterildiği, ancak bu konuda sunulan belge ve bilgilerin değer artışını ispatlayacak nitelikte olmadığı, olay günü tek sefer için görevlendirilen tekne kaptanının kış mevsimindeki hava şartlarını dikkate alarak kıyıya yakın bir rotada seyir yapması beklenirken olağan seyir rotasının dışına çıkarak Marmara Denizinin en derin bölgesinde seyrettiği sırada çıkan yangın sonucu teknenin battığı, yangının başladığı yer olarak bildirilen master kabin alt tarafında teknenin tamamen batışına neden olacak düzeyde yangın meydana gelebilecek aksamın bulunmadığı, kesinleşen ceza mahkemesi kararına göre tekne sahibi sigortalı … ile tekne kaptanı ve olay günü teknede bulunan kişilerin fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek çıkarılan yangın sonucu teknenin batırıldığı, bu nedenle meydana gelen olayın ve zararın sigorta teminatı kapsamında kaldığının kabul edilemeyeceği kanaatine varıldığından, bu kanaat ışığında davalıya ait …isimli tekneye ilişkin davacı … tarafından düzenlenen tekne sigorta poliçesinden dolayı 07/02/2015 tarihinde meydana gelen olay nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine…” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nin 23/05/2022 tarihli 2019/2230 E. 2022/594 K sayılı kararı ile; “…Davaya konu eylemlerle ilgili olarak açılmış olan ceza yargılamasında bilirkişi raporu alındığı, yargılama neticesi …’un sübuta eren dolandırıcılık eyleminden ötürü mahkum olduğu ve hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği görülmüştür. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen ceza mahkemesi kararları, TBK’nın 74. maddesi uyarınca hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte kesin bir karar olmamakla birlikte, kuvvetli bir takdiri delil niteliğindedir. İlk derece mahkemesince az yukarıda bahsi geçen ceza davasındaki somut olaya ilişkin maddi fiil ve olguların hukuki nitelendirilmesi, ceza dosyasındaki karara esas bilirkişi raporu, İstanbul 2.ATM’nin 2015/958 Esas sayılı dosya kapsamındaki değerlendirmeler hep birlikte göz önüne bulundurulmak suretiyle sonuca ulaşıldığı anlaşıldığından; ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararı isabetli olmakla, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle istinaf isteminin reddine karar verildiği anlaşılmış, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022/5116 E. sırasına kaydedildiği ancak henüz karar verilmediği tespit edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 165/1.maddesi uyarınca bir davada hüküm verilebilmesi, başka bir davaya, idari makamın tesbitine kısmen veya tamamen bağlı ise mahkemece o davanın sonuçlanmasına veya idari makamın kararına kadar yargılama bekletilebilir. Bekletici mesele olgusu yargı kararları arasında çelişkili durumların ortaya çıkmasının önlenmesi amacına yönelik bir düzenlemedir. Eldeki dava iflas istemine ilişkin ise de, iflas talebi takibe dayanmakta olup icra takibi ise itiraza uğradığı için öncelikle genel hükümlere göre alacağın mevcut olup olmadığı ve itirazın kaldırılması koşullarının oluşup olmadığının değerlendirilmesi gerekecektir. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 14/07/2010 tarihli 2010/3967 E. 2010/8883 K. sayılı ilamı ile; “…Davacı vekili, mal satımından doğan alacak için yapılan icra takibine itiraz edilmediği için takibin kesinleştiğini, bunun üzerine takip yolunun değiştirilerek davalıya iflas ödeme emri gönderildiğini, davalının yargılamayı uzatmak ve zaman kazanmak amacıyla iflas ödeme emrine itiraz ettiğini belirterek itirazın kaldırılması suretiyle davalının iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili…konuyla ilgili olarak menfi tespit davası açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davalının fatura bedelini ödediğine dair belge sunmadığı, davalının savunmasında belirttiği protokolü kesin süreye rağmen mahkemeye ibraz etmediği, davalı tarafından açılan menfi tespit davasının reddedildiği, çıkarılan depo emrine uyulmayarak borcun ödenmediği belirtilerek davalının iflasına hükmedilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Taraflar arasında görülen ve henüz kesinleşmeyen Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesindeki menfi tespit davasının sonucu beklenerek görülmekte olan iflas davası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmişse de aynı konuya ilişkin olarak İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde sigorta şirketi tarafından açılan menfi tespit davası mevcuttur. Her ne kadar her iki dava farklı ise de menfi tespit davası neticesinde verilen karar eldeki davayı etkileyecek mahiyette olup, çelişkili kararların ortaya çıkmasının engellenmesi amacıyla menfi tespit davasının sonucunun beklenmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/185 E. sayılı dosyasının kesinleşmesi beklenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelemesinde yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/958 E. 2018/1359 K. Sayılı 20/12/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararı uyarıca işlem yapılması için mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/09/2022