Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/870 E. 2022/1120 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/870
KARAR NO: 2022/1120
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/562
KARAR NO: 2018/1224
DAVA TARİHİ: 06/08/2015
KARAR TARİHİ: 18/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/10/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında gümrükleme hizmetleri alımı konusunda sözlü olarak anlaşma yapıldığını, sözleşme gereğince davacının davalı şirketin gümrük işlerini yürüttüğünü ve karşılığında davalının davacıya ödeme yaptığını, takibe itiraz dilekçesinde belirtilen 04/01/2013 tarih ve 427 sayılı gümrük giriş beyannamesi ile yurda giriş yapılan 25.280,00 m2 PVB malzemesinin evsafa uygun olmadığının tespit edilmesi ve buna bağlı olarak davalının 27.940,00 TL KDV ve 8.292,07 TL gümrük vergisinin mahsubunun yapılmaması olayıyla davacının bir ilişkisinin ve sorumluluğunun bulunmadığını, bahse konu gümrükleme işleminin dava dışı … Ltd. Şti. tarafından gerçekleştirildiğini, her ne kadar bu işlemlerin müvekkili şirket yetkilisi … tarafından gerçekleştirildiği iddia edilmekte ise de şirket yetkilisinin bir dönem … Ltd. Şti.’de çalışmış olmasının müvekkili şirketin sorumluluğunu doğurmayacağını ve davalının … Ltd. Şti.’den zararını talep edebileceğini, açıklanan nedenlerle davalının icra takibine itirazında haksız olduğunu beyan ederek; itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında herhangi bir sözleşme bulunmadığını, davacı şirketin sahibi ile sözlü bir anlaşma yapıldığını, bu sözlü anlaşma uyarınca davacı şirket sahibi …’a vekalet verildiğini, bu dönemde davacı şirket sahibinin …’te çalıştığını, daha sonra kendi gümrük şirketini kurduğunu ve davacı … adına makbuz kesip işlemlere karşılık ödeme aldığını, davacı şirketin muaccel olmuş herhangi bir alacağı bulunmadığını beyan ederek, davanın reddi ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Tüm dosya kapsamı, taraf iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve hükme esas alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, davalı tarafından davacı şirket ortağı olan dava dışı …’a noterden onaylı vekaletname verdiği ve anılan şahsın daha önce çalıştığı … Ltd. Şti.’den gümrük müşavirliği hizmeti alımına ilişkin ticari ilişki kurulduğu, söz konusu kişinin davacı firmayı kurarak davalıya hizmet vermeye devam ettiği, davalı ticari defterlerinde davacı şirkete ait kayıtların bulunduğu bu kapsamda taraflar arasında da yazılı olmayan vekalet sözleşmesi kapsamında ticari ilişki kurulduğu, alınan bilirkişi raporlarında, davalı lehine işlem tesis eden kişi her ne kadar dava dışı … olsa da söz konusu işlemlere ilişkin faturaların davacı tarafından düzenlenerek davalıya teslim edildiği ve ticari defterlerine işlendiği, dava konusu edilen alacağın cari hesap alacağı olduğu, dolayısıyla işlemlerin davacı tarafından yapıldığının kabul edilmesi gerektiği, bilirkişi raporunda verilen hizmetin eksiksiz yerine getirildiğinin tespit edildiği, davalının dava dışı şirket ortağı …’ın daha önce dava dışı … Ltd. Şti’de çalıştığı ve sonrasında davacı … kurduğu ve davacı adına fatura kestiği ve dolayısıyla sözleşme olmadığı yönündeki savının davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olması sebebiyle yerinde olmadığı, davalının bu yöndeki savunmanın basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü müessesine de aykırı olduğu, davalının itiraz dilekçesinde ve cevap dilekçelerinde belirtmiş olduğu 04/01/2013 tarih ve 427 sayılı gümrük giriş beyannamesi kapsamındaki işin dava dışı … Müşavirliği tarafından gerçekleştirildiği, dolayısıyla davalının bekletici mesele talebine konu ettiği Vergi Mahkemesinde işlemin iptaline dair açtığı davanın aleyhine sonuçlanması halinde açacağı tazminat davasını da dava dışı şirkete yöneltmesi gerektiği, bir an için söz konusu işlemler ile ilgili olarak dava dışı …’ın sorumlu olduğu düşünülse bile yapılan ayıp ihbarının da davacı uhdesinde sonuç doğurmayacağı, kaldı ki idari işleme ilişkin yapılan itiraza verilen cevapta hizmet veren gümrük müşavirinin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği eksikliğin gümrük muayene memurunun işleminden kaynaklandığının belirtildiği, bu kapsamda söz konusu işin dava dışı … tarafından eksiksiz yerine getirdiğinin kabul edilmesi gerektiği, her iki tarafın incelenen ticari defterlerinin sahipleri lehine delil vasfına sahip olduğu, davacının incelenen ticari defterlerine göre davacının davalıdan takip ile talep etmiş olduğu 10.994,48-TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise davacıya 10.419,84-TL borç bakiyesinin bulunduğu, söz konusu farkın davalı ticari defter ve kayıtlarında tespit edilen 20/08/2014 tarihli dekont iade ardiye havale garanti açıklamalı 251,29-TL tutarlı alacak kaydı ile 15/09/2014 tarihli … açıklamalı 826,00-TL tutarlı borç kaydına ilişkin olduğu, ancak bu kayıtlara ilişkin dosyaya her hangi bir delil sunulmadığı, dosyaya sunulan deliller kapsamında takip tarihi itibariyle davalı ticari defterlerine göre davacı alacağının 10.994,55-TL olduğu, ancak davacı defterlerinde alacak kaydının 10.994,48-TL olduğu ve takip ile bu tutarın talep edildiği dolayısıyla talep ile bağlılık ilkesi uyarınca davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 10.994,48-TL alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına davalı yanca yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, takip ile talep edilen asıl alacağa takip tarihinden fiili ödeme tarihine kadar değişen ve değişecek oranlarda avans faizi uygulanmasına, asıl alacak likit ve itiraz haksız bulunduğundan takdiren asıl alacağın %20’si oranında hesaplanan 2.200,00-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davacı … firması ile müvekkil şirket arasında herhangi bir sözleşme bulunmayıp gümrük işlemlerinin yürütülmesi konusunda davacı firmanın sahibi olan … ile yalnızca sözlü bir anlaşma yapıldığını, daha sonra … kendi adına vergi açılışı yapmadan davacı …’ni kurarak bu şirket adına fatura kesip müvekkili şirket adına gümrükleme işlemlerine devam ettiğini, tüm işlemlerin … tarafından yürütüldüğünü, bu nedenle müvekkili ile davacı arasında sözlü dahi bir vekalet ilişkisi/iradesi bulunmadığını, müvekkili tarafından … sayı ve 11/11/2014 tarihli geri verme veya kaldırma ile ilgili Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü’nün kararının iptali talebi ile İstanbul 5. Vergi Mahkemesi’nin 2015/375 E. sayılı dosyası ile açılan dava kabul edilerek ilgili gümrük müdürlüğü işleminin iptaline karar verilmiş ise de temyiz edilmesi nedeniyle Danıştay 7. Dairesi’ne gönderilmiş olup henüz kesinleşmediğini, …’ın İstanbul 5. Vergi Mahkemesi’ndeki davada kusursuz bulunması halinde müvekkilince ödeme yapılacağı karşı tarafça bilinmesine rağmen icra takibi başlatılmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, müvekkili tarafından hiçbir zaman ödeme yapmayacağının belirtilmediğini dava konusu faturanın iade edilmediğini sadece …’ın kusurlu olup olmadığının kesin olarak tespit edilmesinden sonra kusurlu değilse ödenmek üzere bloke edildiğini, müvekkilinin dava konusu faturayı iade etmeyerek defterlerine işlemesinin iyi niyetinin göstergesi olduğunu, davanın açılmasına kötü niyetli olarak sebebiyet vermediğini, müvekkilinin başından beri aslında davacının anapara alacağı olan 10.419,89 TL’yi ödemeyi kabul etmekte olup sadece İstanbul 5. Vergi Mahkemesindeki davanın sonucuna kadar beklenmesini talep ettiğini, bu yönüyle en azından bu davanın fer’ileri olan faiz, icra inkar tazminatı ve vekalet ücreti ödemesine mahkum edilmesinin haksız olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, davacı tarafından verildiği iddia edilen hizmete karşılık ödenmeyen cari hesap alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davacı tarafından 10.994,48 TL alacağın tahsili istemiyle icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin tebliği üzerine davalı tarafından yasal süre içerisinde takibe itiraz edilmesi nedeniyle icra takibinin durduğu, davanın İİK’nın 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Davalı … tarafından vergi mahkemesine açılan davaya ilişkin kayıtlar UYAP sistemi üzerinde incelenmiş olup; Davalı … tarafından, adına tescilli 04/01/2013 tarih ve 427 sayılı serbest dolaşıma giriş beyannamesi ile ithal edilen ve evsafa uygun olmaması nedeniyle 31/07/2013 tarih ve … sayılı ihracat beyannamesi ile mahrece iade edilen eşyaya ilişkin olarak ithalat sırasında ödenen vergilerin iadesi istemiyle yapılan başvurunun, vergisi iadeye konu edilen eşyanın kullanılmamış olduğunun tespit edilemediğinden bahisle reddedilmesine dair işlemin iptali istemiyle İstanbul 5. Vergi Mahkemesinde dava açıldığı, Mahkemenin 26/10/2015 tarihli ve 2015/375 E. 2015/2531 K. sayılı kararı ile “…Kural olarak eşyanın kusurlu olması sebebiyle mahrece iadesine ilişkin işlemlerin idarece oluşturulacak bir heyet marifetiyle yapılmasının gerektiği, ancak idarece tespitin yapılmasının mümkün olmadığı hallerde Ticaret ve Sanayi Odasınca ya da Sanayi Odasından alınacak ekspertiz raporu ile tespitlerin yapılması suretiyle çıkış işlemlerinin gerçekleştirilmesinin de mümkün bulunduğu, bu itibarla; mahrece iadesi gereken eşyanın gümrük gözetimine alındıktan sonra kırmızı hat yerine sarı hat üzerinden işlemlerinin gerçekleştirilmesi tamamen gümrük idaresinin tasarrufunda olduğundan, mevzuat gereği idarenin sorumluluğunda olan iş ve işlemlerde davacının kusurundan bahsedilemeyeceği, dolayısıyla eşyanın kullanılmamış olduğunun idarece tespit edilmediğinden bahisle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı…” gerekçesiyle işlemin iptaline karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay 7. Dairesi’nin 14/10/2020 tarihli, 2016/4630 E. 2020/4029 K. sayılı kararı ile temyiz isteminin reddine ve Danıştay 7. Dairesi’nin 06/10/2021 tarihli, 2021/2441 E. 2021/3899 K. sayılı kararı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkemece gümrük uzmanı …’dan alınan kök bilirkişi raporunda özetle; davacı şirketin görevini tam ve eksiksiz olarak yerine getirdiği ve davalı şirketin almış olduğu gümrükleme hizmeti karşılığı borcuna itirazın haksız olduğu belirtilmiştir. Rapora itiraz üzerine heyete mali müşavir …’ın da eklenmesiyle alınan ek raporda; davacının ticari defterleri kapsamında 31/12/2014 tarihi itibariyle davalıdan 10.994,48 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin ticari defterlerine göre davacı ile hesap bakiyesinin yine bu tarih itibariyle 10.419,89 TL bakiye verdiği, aradaki farkın davalı ticari defter ve kayıtlarında tespit edilen 20/08/2014 tarihli dekont iade ardiye havale garanti açıklamalı 251,29 TL tutarlı alacak kaydı ile 15/09/2014 tarihli … açıklamalı 826,00 TL tutarlı borç kaydına ilişkin olduğu, ancak bu kayıtlara ilişkin davalı tarafça herhangi bir delil sunulmadığı ve davacı defterlerinde de rastlanmadığından, bu kayıtların dışlanması ile davalı şirket dönem sonu bakiyesi olan 10.419,84 – 251,29 + 826,00 = 10.994,55 TL’nin davacı şirket kayıtları ile birbirini teyit ettiği yönünde görüş bildirilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır… borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Somut dosya kapsamı değerlendirildiğinde; davacı şirket tarafından davalı şirkete gümrükleme hizmeti verildiği, ithal edilen ürünlerin idare tarafından mahrece iadesine karar verilmesi nedeniyle, bu işlemden gümrük müşavirinin sorumlu olduğu gerekçesiyle davalı tarafından hizmet bedelinin davacı tarafa ödenmemesi sonucu ihtilaf oluştuğu, hizmet bedeli davalı tarafın da kabulünde olup, ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, alınan bilirkişi raporunda davacı şirketin gümrükleme hizmetini eksiksiz olarak yerine getirdiğinin tespit edildiği ve davalı tarafından işlemin iptali istemiyle İstanbul 5. Vergi Mahkemesinde açılan davanın ise kabul edilerek Danıştay 7. Dairesi’nin kararı neticesinde kesinleştiği, davacının davalıdan 10.994,48 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla mahkemece verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Dava konusu alacak faturaya dayalı, davalı tarafından ticari defterlerine işlenmiş likit bir alacak olduğundan, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de yanlışlık yoktur. Açıklanan nedenlerle; dosya kapsamına göre ilk derece mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu ulaşılan maddi olay ve hukuki değerlendirme usul ve yasaya uygundur. HMK’nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunda re’sen ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak inceleme yapılmış, kamu düzenine aykırı herhangi bir husus tespit edilmemiştir. Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde yer verdiği itirazların açıklanan gerekçeler yerinde olmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 187,76 TL’den mahsubu ile bakiye 107,06 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 12/10/2022