Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/827 E. 2022/599 K. 18.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/827
KARAR NO: 2022/599
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2018/542
KARAR NO: 2019/61
KARAR TARİHİ: 18/01/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Hizmet Alımından Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 18/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili tarafından sunulan 25/05/2018 tarihli dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 12/04/2017 tarihinde … imzalanmış ve … AVM’ye ilişkin belirtilen tarihlerde yayınlanması için anlaşma yapıldığını, müvekkilinin üzerine düşeni yerine getirdiğini, fatura tanzim edildiğini, ödenmeyince davalı aleyhine Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, takibin itirazla durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, ayrıca %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin faaliyet adresinin Adana ili olduğunu, Yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, Adana Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, alacağın zamanaşımına uğradığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, icra takibininin faturalara dayalı olarak yapılmadığını, alacağın dayanağı olarak gösterilen faturalar, ilanlar ve ordinoların müvekkiline tebliğ edilmediğini, davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı ve davalı arasında davacı yayın organı nezdinde ilanla ilgili bir anlaşmanın yapılıp yapılmadığı ve bu anlaşma kapsamında davacının alacaklı olup olmadığının belirlenmesi ile yetki ve zamanaşımı itirazları konusunda karar verilmesi olduğu görülmektedir. Davalı tarafın zamanaşımı itirazı incelendiğinde, davanın sözleşmeden kaynaklanan faturaya dayalı alacak olduğu, zamanaşımına uğramadığı anlaşıldığından zamanaşımı itirazının reddine karar vermek gerekmiştir. Mahkememizin somut davada yetkili olduğu anlaşılmakla davalının bu itirazı da yerinde görülmemiştir. Yargılama sırasında davacı tarafın ticari defterleri incelenebilmiş, bilirkişi tarafından sunulan rapor denetime elverişli bulunmuştur. İncelenen deliller ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davacı şirketin incelenen ticari defterlerinde, icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten 9.027,00 TL alacak bakiyesi bulunduğu kayıtlı olarak yer aldığı, taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davalı tarafça 12.04.2017 tarihinde, … AVM ye ilişkin ilanın yayınlanması ve bedeline ilişkin … imzalandığı, ilanın yayımlandığı, davacı vekili tarafından ordinoya konu ilanının yayımlandığına ilişkin gazetelerin ilgili sayfalarının dava dosyasına sunulduğu, davacı tarafından taraflar arasındaki ordinoya uygun olarak 24.04.2017 tarihli, … sıra no 7,080,00 TL bedelli ve 30.04.2017 tarihli, … sıra no, 3.540,00 TL bedelli faturaların davalı tarafa tanzim edildiği, davalı tarafta, söz konusu davacı faturaları karalığında, açıklama kısmında davacının fatura numaralarını belirtmek suretiyle … seri nolu; 02.05.2017 günlü, 532,00 TL bedelli ve ve … seri nolu 02.05.2017 tarihli 1.062,00 tutarlı iki adet komisyon faturasını davacı şirkete tanzim ettiği, kargo şirketinin cevabi yazısı ekinde; davacı tarafından davalı tarafa düzenlenen faturaların davalı şirkete 04.05.2017 tarihinde ve 15.05.2017 tarihinde teslim edildiğine ilişkin 2 adet Kargo Önizleme belgesi ve 2 adet taşma irsaliyesi (teslim belgesi) yer aldığı, sonuç olarak taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu ve davaya konu İcra takip tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten 9.027,00 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmış olup alacak belirlenebilir olduğundan ayrıca davacının asıl alacağın %20 si oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine dair hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, yetkili mahkemenin Adana ili mahkemeleri olduğunu, taraflar arasında alacak borç teyidinin mevcut olmadığını, davacı tarafından takip dayanağı olarak cari hesap alacağının gösterildiğini, davacının bu dayanak ile bağlı olduğunu bunun dışında takipte dayanmadığı … ve faturalara dayanarak itirazın iptalini isteyemeyeceğini, müvekkilinin Adana’da bulunan ticari defterlerinin incelenmesi için talimat yazılmadan, İstanbul’da bulunan mahkemeye sunulması yönünde usule aykırı ara karar kurulduğunu ve müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmediğini, yemin deliline dayanmalarına rağmen mahkemece yemin için kendilerine süre verilmediğini, müvekkili aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, son celse mazeret bildirdikleri halde usule aykırı olarak mazeretlerinin reddedildiğini ve sözlü yargılama için duruşma günü tebliğ edilmeden bu aşama atlanarak yokluklarında karar verildiğini bu sebeple savunma haklarının kısıtlandığını belirterek, tehir-i icra kararı verilmesini, ilk derece mahkemesinin ilamının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası cari hesap alacağından kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından 13/04/2018 tarihli cari hesap alacağı açıklamasıyla 9.027,00 TL alacağın tahsili istemiyle Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinde takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 19/04/2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı tarafından süresi içerisinde borca faiz oranına ve ferilerine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durdurulduğu, davacı tarafından davanın 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Davalı vekili dilekçesinde mahkemenin mazeret dilekçesini usule aykırı olarak reddettiğini belirtmişse de ilk derece mahkemesinin 18/01/2019 tarihli 2. No’lu celse duruşmasında davalı vekilinin belgelendirilmeyen mazeretinin reddine yönelik verdiği ara kararda bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı vekili sözlü yargılama için duruşma günü tebliğ edilmeden yokluklarında karar verildiği için savunma haklarının kısıtlandığından bahsetse de görülen davanın türü ve parasal miktarı bakımından basit yargılama usulüne tabi olduğu açıktır. Basit yargılama usulünde tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez. Bu haliyle davalı vekilinin itirazı yerinde görülmemiştir. Her ne kadar davalı vekili tarafından taraflar arasında bir alacak borç ilişkisinin olmadığı yönünde itirazda bulunulmuşsa da yapılan incelemede; davalı tarafından 12/04/2017 tarihinde … AVM ye ilişkin ilanın Adana Tüm Bölge de 19/04/2017, 20/04/2017, 22/04/2017, 23/04/2017, 28/04/2017, 29/04/2017 tarihlerinde davacı tarafça yayımlanması ve yayım bedeline ilişki … imzalandığı, bu ordinoya uygun olarak davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu delillere göre gazetede ilanlar yayımlandığı, 24/04/2017 tarih … sıra numaralı 7.080,00 TL bedelli ve 30/04/2017 tarihli … sıra numaralı 3.540,00 TL bedelli iki adet fatura düzenlendiği, bu faturaların davalıya … kargo aracılığı ile 04/05/2017 ve 15/05/2017 tarihlerine teslim edildiği ayrıca davalı tarafça davacının faturaları karşılığında 02/05/2017 tarihli … seri numaralı 531,00 TL bedelli ve … seri numaralı 02/05/2017 tarihli 1.062,00 TL bedelli iki adet komisyon faturasını davacıya tanzim edildiği görülmekle, bu durum karşısında taraflar arasında bir ticari hizmet ilişkisinin varlığının kabulü gerekmektedir. Davalı vekili tarafından taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığı ve davacının takipte yalnızca cari hesap sözleşmesine dayandığı bu sebeple davacı vekilinin dava dilekçesinde belirtmiş olduğu fatura ve ordinoya dayanamayacağı iddiasında bulunmuşsa da cari hesap alacağı mahiyeti itibariyle içerisinde belirtilen alacaklara dayanak belgeleri de barındıracağından davacının delil olarak sunmuş olduğu … ve faturaların itirazın iptali davasında delil olarak ileri sürülmesinin önünde hukuken bir engel bulunmamaktadır. Davalı vekilinin yapmış olduğu yetki itirazına gelince; Takibe dayanak olarak gösterilen cari hesap alacağı, bünyesinde bu alacak kalemlerine ilişkin düzenlenmiş faturaları da barındırmaktadır. Taraflar arasındaki ticari ilişki incelendiğinde düzenlenen faturalara ilişkin alacak, para alacağı niteliğinde olduğundan TBK’nın 89/1 maddesine göre Para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilir. hükmü ve davacı alacaklının idare merkezinin Küçükçekmece İstanbul olmasının karşısında ilk derece mahkemesinin yetkili olduğuna dair kararında bir isabetsizlik bulunmamıştır.İlk derece mahkemesince yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde özetle; Davalı tarafın yapılan incelemede bulunmadığını ve ticari defterlerini ibraz etmediğini, davacı şirketin mahallinde incelenen 2017 ve 2018 yılları ticari defterlerinin 6102 sayılı TTK 64-66 maddelerine göre yaptırılması gereken açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında ve usulüne uygun şekilde yaptırıldığı, usulüne uygun şekilde tutulduğu, ticari defterlerin sahibi lehine delil olabileceğinin tespit edildiği, icra takip tarihi itibariyle davacı şirketin davalı şirketten 9.027,00 TL alacak bakiyesinin bulunduğunun kayıtlı olarak yer aldığı, davalı tarafça dava konusu ilan yayımına ilişkin … imzalandığını, davacının ordinoya uygun şekilde ilanı eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı tarafça 24/04/2017 tarih … sıra numaralı 7.080,00 TL bedelli ve 30/04/2017 tarihli … sıra numaralı 3.540,00 TL bedelli iki adet fatura düzenlendiği ve bu faturaların kargo bilgilerine göre davalıya tebliğ edildiğini, davalının da davacı tarafça düzenlenmiş bu faturalara karşılık 02/05/2017 tarihli … seri numaralı 531,00 TL bedelli ve … seri numaralı 02/05/2017 tarihli 1.062,00 TL bedelli iki adet komisyon faturasını davacıya tanzim edildiğini bu bilgiler ışığında taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu ve takip tarihi itibariyle davacının, davalıdan 9.027,00 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır şeklinde tespit yapılmıştır.Davalı vekili istinaf dilekçesinde bilirkişi incelemesinde davacı tarafın ticari defterlerinin tek başına kanıt niteliğinde olmadığını, müvekkilinin ticari defterlerinin talimat yazılarak Adana ilinde incelenmesi gerektiğini belirtmişse de mahkemenin 19/10/2018 tarihli 1. Nolu celsesinde kurduğu ara kararda davalıya; bilirkişi incelemesine esas ticari defter be belgelerinin inceleme gün ve saatinde ibraz edilmek üzere HMK 219 maddesi gereği süre verilmesine, HMK 220/3 maddesine göre ticari defter ve belgeler verilen sürede ibraz edilmezse ve aynı sürede delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez yada belgenin elinde bulunduğunu inkar eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse duruma göre belgenin konusunda diğer tarafın beyanının kabul edileceğine dair ihtarda bulunulmasına karar vermiş, bu hususun … barkod numaralı tebliğ mazbatasında şerh olarak eklenerek davalı vekiline 05/11/2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğe rağmen davalı tarafça bilirkişi incelemesine esas defter ve belgeler ibraz edilmemiş, defterlerin yerinde incelenmesi yönünde bir talepte bulunulmamıştır. Bu haliyle davalı vekilinin ticari defterlerinin incelenmemesine yönelik itirazı yerinde değildir. Davalının icra inkar tazminatına yaptığı itiraza gelince; İtirazın iptali davasında borçlunun haksızlığına karar verilmesi halinde ve alacaklının talep etmiş olması şartıyla, borç miktarının kanunda gösterilen orandan az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatına hükmedilir. İcra inkâr tazminatına karar verilebilmesi için alacağın belirli ya da belirlenebilir olması gerekir. Ayrıca borçlunun kötü niyetli olmasına da gerek yoktur. Bu haliyle somut uyuşmazlıkta davalı hakkında hükmedilen icra inkar tazminatında herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı halde mahkemece davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiği iddiasının incelenmesinde ise; İspat; dava konusu yapılan hakkın gerçekten var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur ve dava konusu hak ile buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları yönünde mahkemeye kanaat verilmesi işlemidir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda 187/1.maddesinde “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Vakıa (olgu) ise, kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Hakim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini, kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise HMK’nın “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde yer almakta olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yani ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. Kendisine ispat yükü düşen taraf için bu bir yükümlülük (mükellefiyet) değil, sadece bir yüktür (külfettir). Zira taraf kendisi tarafından ispatı gereken bir vakıayı ispat edemezse, karşı taraf (ve mahkeme) onu mutlaka ispat etmesini isteyemez (yükümlülük). Kendisine ispat yükü düşen taraf, o vakıayı ispat edememiş sayılır; mesela, kendisine ispat yükü düşen ve fakat bunu yerine getiremeyen taraf davacı ise, davasını ispat edememiş sayılır ve dava bu nedenle reddedilir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, 6. b., 2.c., s.1972). İspat yükü kendisine düşmeyen taraf (ispat yükünün kendisine düştüğü sanısı ile ) diğer taraf yemin teklif ederse, diğer taraf yemin etmiş olsa bile , bu yemin geçersizdir. ; yani kesin delil teşkil etmez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, cilt 1, s.738). Emsal nitelikteki Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 15.4.2014 2935/6044 sayılı ilamında ”… Uyuşmazlık, adi ortaklık sözleşmesi gereğince davacıya ödemenin yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır. TMK.nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” HMK.nun 187. (HMK.nun 238.) maddesinde “İspatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz” hükmü getirilmiştir. HMK.nun 190.maddesinde ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” denilmektedir. Bu durumda, davada ispat yükü, borç ilişkisini kabul etmekle birlikte ödeme iddiasında bulunan davalı tarafa düşmektedir. Davacının, ödenmediğini ispat etmesi söz konusu değildir. Davacı, ispat yükü kendisinde olmadığı halde HMK.nun 227.maddesi gereğince davalı tarafa yemin teklifinde bulunması usulsüz olup, davacı açısından bağlayıcı değildir. O halde, mahkemece; ödeme iddiasında bulunan davalılardan delillerini ibraz etmesi için mehil verilerek oluşacak sonuca göre, hüküm kurulması gerekirken, ispat külfetinin ters çevrilerek, davacıya yüklenmesi ve davacının yemin teklifinden vazgeçmesi nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA” dair karar verilmiştir. İş bu nedenle ; yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen tarafın yapacağı nazara alındığında, davalının aksi yöndeki istinaf sebebinin dosya kapsamına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesince kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davalı şirket vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınan 121,30 TL’nin başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 155,00 TL’nin mahsubi ile bakiye 74,30 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/05/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde “(değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E. 2021/7367 K. sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.