Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/815 E. 2022/533 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/815
KARAR NO: 2022/533
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/1207
KARAR NO: 2018/1081
DAVA TARİHİ: 18/12/2015
KARAR TARİHİ: 06/11/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 05/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili davacı ile davalı arasında 20.12.2012 tarihinde imzalanan sosyal medya ve takip pazarlama iletişimi hizmetlerine ilişkin bir ajans sözleşmesinin bulunduğunu, taraflar arasında imzalanan ajans sözleşmesinde müvekkili davacının, davalı … markasının hizmet/ürünlerinin, kurumsal profilinin tanıtılması, … markası hakkında bilgili ve olumlu bir kamuoyu yaratılması, hedef gruplara ulaşılması amacıyla sosyal medyalar olarak tanımlanan “… &…” hizmetini yerine getireceğinin sözleşmeye konu hizmet kapsamında ise sözleşme süresi sonuna kadar davalı tarafından müvekkiline aylık (kdv dahil) 5.900,00-TL ödeme yapılacağı hususunun kararlaştırıldığını, davalı ajans sözleşmesinden doğan 48.368,00-TL (asıl alacak 38.500,00-TL + faiz 9.868,00-TL) tutarındaki alacağını müvekkili davacıya ödemediğini, davacı tarafından 08.06.2015 tarihinde davalı firmaya ana para alacağını ilişkin bir mutabakat mektubunun gönderildiğini ancak söz konusu mutabakat mektubuna davalının hiçbir cevap vermediğini, bakiye borcun ödenmesine ilişkin olarak davacı müvekkili tarafından Kadıköy … Noterliği’nin 22.06.2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamenin gönderildiğini, davalıdan cevap alınamadığını ve bakiye borcun da ödenmediğini, bu sebeple davalı aleyhine taraflarınca İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya nezdinde icra takibinin başlatıldığını, başlatılan bu icra takibinde davalı faiziyle birlikte 48.650,00-TL tutarındaki borcunun 32.600,00-TL tutarındaki kısmını kabul etmesine karşı, geriye kalan 16.050,00-TL tutarındaki borca itiraz etmesi nedeniyle işbu davanın açıldığını, itirazın iptali ile takip konusu alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek gecikme faizi, icra harç ve giderleri ve avukatlık ücretiyle birlikte tahsil edilmesini, icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … A.Ş. ile davacı … arasında 20.12.2012 tarihinde tanzim edilen Sosyal Medya Yönetim Hizmeti Sözleşmesi bulunduğunu, işbu Sosyal Medya Yönetim Hizmeti Sözleşmesi’ne dayanarak müvekkil şirketi aleyhine icra takibinin başlatıldığını, ancak işbu ödeme emrinin ekinde herhangi bir fatura da ibraz edilmediğini, bununla birlikte yapılan incelemeler neticesinde T.C. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasından başlatılan icra takibine kısmi itirazda bulunulduğunu, müvekkili şirketinin hesap kayıtlarının incelenmesi sonucunda … A.Ş.’nin takip tarihi itibariyle davacı şirkete olan toplam borcunun 32.600,00-TL olduğu belirlendiğini ve bu miktarı aşan kısma itiraz edildiğini, işbu hususun yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde de ortaya çıkacağını, dava dilekçesinde asıl alacak miktarının 38.500,00-TL, faiz miktarının ise 9.868,00-TL olduğu belirtilmesine rağmen talebinde kabulü mümkün olmadığını, taraflar arasında sözleşmede ödeme vadesi vb. hususlar açıkça belirtildiğini, bu yüzden sözleşmeye aykırı olacak şekilde 9.868,00-TL işleyen faiz alacağı olduğunun bir hukuki dayanağının olmadığını, işbu haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile davacının %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; ” … Davacı taraf 6100 sayılı HMK’nın 145. Maddesi’nde düzenlenen delil bildirme süresi içerisinde, davalı taraftan takip miktarı olan 48.368,00-TL asıl alacak kadar alacağı olduğunu ispat eden ve davalı tarafın imzasını içeren herhangi bir bilgi belge sunmadığı gibi bu bedeli karşılar mahiyette hizmet verdiğini ispat eden bir delilde sunamamıştır. Buna karşılık davalı tarafın ticari defterlerinde yapılan incelemede davalı tarafın davacıya 32.600,00-TL alacaklı olduğu kaydına rastlanıldığından HMK 222. Maddesi ile TTK 64. Maddelerine göre ticari defterler sahibi lehine delil olduğu gibi, sahibi aleyhine de delil teşkil ettiğinden ve bu miktar itibariyle davalının davacıya borçlu olduğu kaydı bulunduğundan, davalının davacıya 32.600,00-TL borçlu olduğu sabit görülmüştür. Davalı taraf davaya konu icra takibine yaptığı kısmi itirazda bu miktarı zaten kabul ettiğinden fazlaya dair davacı taleplerinin reddine karar vermek gerekmiş, bu nedenle kısmi itirazın iptali mahiyetindeki işbu davanın reddine, davacı tarafın aleyhine kurulan hüküm hakkın ispat edilememesi sebebine dayandığından davacı tarafın kötü niyetli olmadığı sonucuna varılarak davalı tarafın kötü niyet tazminat talebinin reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece tesis edilen davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine bir itirazının bulunmadığını ancak davanın reddi kararının hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre müvekkili davacının ticari defterlerine göre davalıdan 38.500,00-TL alacaklı ve davalının ticari defterlerine göre ise müvekkili davacının davalıdan 32.600,00-TL alacaklı göründüğünün, buna göre 5.900,00-TL tutarındaki bir adet faturanın davalı ticari defter kayıtlarına işlenmediğinin belirtildiğini, müvekkili davacı tarafından davalı tarafa gönderilen mutabakat formu ve ihtarnameye davalı tarafça itiraz edilmediğinden davalının sessiz kalmak suretiyle fatura borcunu kabul ettiğini, TTK uyarınca her tacirin ticari defterlerini usulüne uygun şekilde tutmakla mükellef olduğunu ancak davalının müvekkili davacıdan 2013 yılı Haziran ayında almış olduğu hizmete ilişkin 5.900,00-TLlik faturayı ticari defterlerine işlemediğini, dolayısıyla davalının ticari defterlerini usulüne uygun tutmadığını, davalı tarafın ticari defterleri usulüne uygun tutulmadığından davalı tarafın ticari defterinin lehine delil teşkil etmesinin mümkün olmadığını, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalı tarafın ticari defterlerine itibar edildiğini, işbu sebepten dolayı da hükmün hatalı olduğunu, hükme esas alınan rapordaki faiz hesabını kabul etmemekle birlikte raporda dahi 3.679,72 TL faiz hesabı yapıldığını, rapora göre toplam 36.279,72-TL alacaklı olarak gözüktüklerini ancak mahkemece bu hususun dikkate alınmadığını, açıklanan nedenlerle kararın hatalı olduğunu beyan ederek mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı tarafın istinaf başvurusunun reddinin gerektiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 6.8. Maddesi uyarınca davacının davalı müvekkilinin defter, kayıt ve belgeleri ile bilgisayar kayıtlarının kesin ve münhasır delil olarak kabul edildiğinin kararlaştırıldığının, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da müvekkilinin ticari defterlerine esas alınarak düzenlendiğini, davalı müvekkilinin ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, davacının davalı müvekkilini temerrüde düşürmediğini dolayısıyla davacının davalı müvekkilinden faiz istemesinin mümkün olmadığını, Mahkemece tesis edilen davanın reddi kararının hukuka uygun olduğunu ancak davacı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmemesinin hukuken kabul edilebilir olmadığını, zira davacı tarafın kendi ticari defterlerinde dahi olmayan bir borcu takibe konu ettiğini, yalnızca bu hususun dahi davacının haksız ve kötü niyetli olduğunu ortaya koyduğunu, açıklanan nedenlerle sadece davacı taraf aleyhine hükmedilmeyen kötü niyet tazminatı yönünden kararın hatalı olduğunu beyan ederek reddedilen kötü niyet tazminat talebinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” kuralı nazara alınmıştır. Dava taraflar arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine vaki kısmi itirazın İİK 67. Maddesi’ne göre iptali talebidir. İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde, Davacı tarafından, davalı aleyhine 20/12/2012 tarihli Ajans sözleşmesi’nden doğan bakiye alacak için 48.368,00 TL asıl alacak, 282,15 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 48.650,00 TL tutar üzerinden takip başlatıldığı, davalı tarafından süresi içerisinde borcun 32.600,00 TL’yi aşan kısma ve faize itiraz edildiği, davalının kısmi borca itirazı üzerine (16.050,00-TL kısım üzerinden) davanın yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Taraflar arasında 20/12/2012 tarihinde imzalanan Sosyal Medya & Dijital İletişim ve Reklam Danışmanlığı sözleşmesi’nin Genel Hükümler başlıklı 6.8. maddesinde “Ajans, işbu sözleşme gereğince gerçekleştirilen tüm işlemler için çıkabilecek her türlü uyuşmazlıklarda …’ın defter, kayıt ve belgeleri ile bilgisayar kayıtları H.U.M.K. 287. maddesi uyarınca kesin ve münhasıran delil olarak kabul edileceğini, hiçbir itiraz ileri sürülmeksizin peşinen kabul eder.” şeklinde düzenlenmiştir. Anılan sözleşmenim 3. maddesinde 15/12/2012 ila 31/12/2013 tarihleri arasında geçerli olacağı, tarafların hiçbir gerekçe göstermeksizin 30 gün önceden yazılı olarak bildirerek sözleşmeyi fesh edebileceği, 4. Maddesinde yapılacak ajans hizmetine karşılık davalı tarafından davacıya 5.000,00-TL + KDV aylık ödeme yapılacağı, faturanın kesilmesine müteakip 30 gün içerisinde davacının banka hesabına yatırılacağının kararlaştırıldığı görülmüştür. Taraflar arasında 20/12/2012 tarihinde imzalanan … &…’nin Genel Hükümler başlıklı 6.8. maddesinde davalının defter, kayıt ve belgeleri ile bilgisayar kayıtlarının kesin ve münhasıran delil olarak kabul edileceğinin ve davacının hiçbir itiraz ileri sürmesinin mümkün olmayacağı kararlaştırılmışsa da anılan madde davacı tarafın ispat hakkının kullanımını imkânsız kılacak ve fevkalade güçleştirecek nitelikte olduğundan sözleşmenin işbu münhasır delil sözleşmesi mahiyetindeki maddenin geçersiz sayılacağı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla dosya kapsamındaki mübrez delillerin incelenmesinde davalı tarafın ticari defterlerinin de dikkat-i nazara alınması gerekmektedir. Nitekim Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı tarafın ticari defterleri de incelenmiş olup işbu noktada herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 21.11.2012 tarihli, 2012/6268 Esas ve 2012/17422 Karar sayılı ilamında; “Davacı taraf davalı bayide bulunan tüplerin bedellerinin tahsilini talep etmiş ve dosyaya buna dair bir liste sunmuştur. Mahkemece listede belirtilen tüplerin taraflar arasındaki sözleşmenin 14/9 maddesine göre teslim alındığı kabul edilerek alacağın tahsiline hükmedilmiştir. Somut olayda davacının öncelikle listede yer alan tüplerin davalıya teslim edildiğini kanıtlaması gerekmektedir. Davacı bu hususta davalının imzasını taşıyan bir belge sunamadığı gibi, mahkemenin gerekçesinde dayandığı sözleşmenin 14/9 maddesindeki delil sözleşmesi de geçerli kabul edilemez. Zira sözleşmenin bu maddesinde dağıtıcının (davacı) evrak, bordro, rapor, defter vs. kayıtlarının muteber olacağı, bu kayıt ve evraklara hiçbir sebeple itiraz hakkı bulunmadığı belirtilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 193/2. maddesinde “Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.” denilmekte olup davalıya itiraz hakkı tanımayan delil sözleşmesinin geçerli olduğu kabul edilemez.” gerektiği ifade edilmiştir. Somut olayda, davacı taraf her ne kadar davalı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığını dolayısıyla kesin ve lehine delil teşkil etmeyeceğini belirtmişse de Mahkemece aldırılan hüküm kurmaya ve istinaf incelemesine elverişli bilirkişi raporunda davalı defterlerinin usulüne uygun tutulduğunun tespit edildiği, bu sebeple davalı ticari defterlerinin lehine delil teşkil edebileceği anlaşılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda, davacı ile davalının ticari defterleri arasındaki farkın, 20/06/2013 tarihli KDV dahil 5.900,00 TL tutarlı faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. 20/06/2013 tarihli fatura, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmasa da, taraflar arasındaki hizmet ilişkisi devam etmesi, sonraki dönem faturaların, tarafların defterlerinde kayıtlı olması ve hizmetin verilmesi konusunda bir ihtilaf bulunmaması gözetildiğinde Haziran 2013 dönemine ait hizmetin verildiği karine olarak kabulü gerekmekte olup aksinin davalı tarafça ispatlanması gerekmektedir. Aksi davalı tarafça ispata elverişle deliller ile kanıtlanamadığından davacının işbu fatura kapsamında davalı taraftan alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı taraf hükme esas alınan raporda hesaplanan faiz hesabını kabul etmemekle birlikte raporda 32.600,00 TL + 3.679,12 TL = 36.279,72 TL alacaklı olduğunun kabul edildiğini, ancak Mahkemece rapora itirazlarının değerlendirilmeyerek faiz taleplerinin değerlendirilmediğini kararın bu yönde de hatalı olduğunu belirtmişse de davacı tarafça açılan İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ve ekleri incelendiğinde davacı tarafın takip talebinde bulunurken 48.368,00 TL alacak, 282,15 TL işlemiş faiz üzerinden takibe giriştiği, bilindiği üzere itirazın iptali davalarının takibe sıkı sıkıya bağlı davalardan olup takipteki asıl alacak ve ferilerini aşacak miktarda karar verilmesinin 6100 Sayılı HMK’nın 26. maddesi hükmüne aykırılık teşkil edeceği, davacı tarafın itirazın iptali davası esnasında 48.368,00 TL alacağını, 38.500,00 TL asıl alacak ve 9.868,00 TL faiz olarak iki kaleme ayırmasının mümkün olmadığı, bu talebini ancak takip talebinde belirtebileceği oysaki takip talebinde bu hususun yer almadığı görülmekle davacının işlemiş faiz talebinin 282,15 TL miktar üzerinden kabulüne karar verilmiştir. İİK’nın 67’inci maddesinin ikinci fıkrası gereğince icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının da icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. İcra inkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı olarak alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tayin edilmesi mümkün nitelikte ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü gerekmektedir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde alacağın taraflar arasında akdedilen sözleşmede açık bir şekilde kararlaştırıldığı, borçlunun takip konusu alacağı belirlemesinin mümkün olduğu dolayısıyla alacağın likit ve belli olduğu anlaşılmış olup kabul edilen 5.900 TL asıl alacak 282,15 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6182,15 TL miktar üzerinden davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamı ve somut olayın özellikleri göz önüne alındığında; davacı/alacaklının takibe konu alacağının varlığını usul hukuku kuralları çerçevesinde kanıtlayamadığı; ancak, icra takibine kötü niyetli olarak giriştiğini kabule elverişli herhangi bir delilin ise bulunmadığı açıktır. Diğer taraftan, davalı da, somut olayda davacının icra takibinde kötü niyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 67. Maddesi’nde düzenlenen ve uygulamada “kötüniyet tazminatı” olarak adlandırılagelen tazminat türü, sadece ve ancak, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötüniyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir. Alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. Maddesi anlamında “haksız” ise de, kötüniyetli olarak kabul edilebilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur. Tersinin kabulü, hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa’nın 36. Maddesi hükmüne de aykırı düşer. Hal böyle olunca, sadece takibin haksızlığını ortaya koyan olgulara dayanılarak, bunların aynı zamanda davacının kötüniyetini de gösterdiği gerekçesiyle davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmesi talebi hukuken kabul edilemez niteliktedir. Sonuç olarak, davacı tarafın kötü niyet tazminatına mahkum edilmemesinde hukuka aykırı görülmediğinden davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1b.1 maddesi uyarınca reddine, davanın 5.900 TL asıl alacak 282,15 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 6.182,15 üzerinden kısmen kabul edilerek davalının bu miktar üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerekirken reddine karar verilmesi hatalı olduğundan davacı vekilinin bu yöndeki istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Davalı vekilin istinaf başvurusun HMK 353/1b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1207 Esas, 2018/1081 Karar sayılı ve 06/11/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİ İLE, a-Davalı takip borçlusunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yaptığı kısmi itirazının 5.900,00 TL asıl alacak, 282,15 TL işlemiş faiz yönünden iptali ile, takibin 38.500,00 TL asıl alacak, 282,15 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 38.782,15 TL miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari (avans) faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, b-Kabulüne karar verilen asıl alacağın %20 si olan icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Peşin olarak alınan 54,40 TL harcın, alınması gerekli olan 422,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 367,90 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına ç-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 98,00 TL tebligat ve posta gideri, 600 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 698,00 TL yargılama masrafının kabul-red oranına göre hesaplanan 268,73 TL yargılama masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin yargılama giderinin davacı üzerine bırakılmasına, d-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürülükte bulunan …Ü.T. uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Davalı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …Ü.T. uyarınca 5.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, g-HMK 333 mad gereği karar kesinleşince, kullanılmayan gider avansından, tebliğ masrafı düşüldükten sonra kalan kısmın taraflara iadesine, 3-İstinaf İncelemesi Yönünden; a-Taraflarca yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harçlarının ayrı ayrı Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, taraflarca ayrı ayrı yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 72,60 TL’nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, c-Davalı tarafın yapmış olduğu 165,70 TL harç (istinaf başvuru ve karar harcı toplamı) ve 76,75 TL posta masrafı toplamı 242,45 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 27/04/2022