Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/811 E. 2022/532 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/811
KARAR NO: 2022/532
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2018
NUMARASI: 2016/452 esas – 2018/1216 karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
6100 Sayılı Hukuk … Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket ve davalı borçlu arasında 12/10/2015 tarihli kart satış sözleşmesi imzalandığı, davacı şirket tarafından üye kuruluşlar vasıtası ile müşteri şirket personeline elektronik ödeme kartı ile yemek yeme olanağı sağladığı sistem hizmet ve bu hizmetin bedelinin ödenmesine ilişkin şartlar kart satış sözleşmesinin konusunu oluşturduğunu, işbu davanın konusunu oluşturan alacağın belirtilen sözleşmeden doğan alacaklara ilişkin kesilmiş faturalardan kaynaklandığını, davacı şirketin tüm sözlü ve yazılı uyarılarına rağmen borcun ödenmemesi sonucunda alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu şirket borca ve yetkiye itiraz ederek takibi durdurduğunu, davalı borçlu vekilinin sözleşmede bulunan imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığı yönündeki iddialarının HMK md. 211. Uyarınca imzasını inkar eden tarafın isticvap davetiyesi ile isticvap edilmesini gerektirdiğini, yapılacak inceleme neticesinde bu iddiaların doğru olmadığının sabit olacağını, davalının borcu olmadığına dair beyanlarının kötü niyetli ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalı borçlu ile davacı şirket arasında sözleşmeye dayanan bir ticari ilişki olduğunu, cari hesap ekstresi bakiye bedellerinin ödenmediği ve alacakların muaccel olduğunu, yapılacak bilirkişi incelemesi neticesinde alacağın tespit edileceğini, bu sebeple sayın mahkeme huzurunda işbu itirazın iptali davasını açma zarureti hasıl olduğunu, beyan ve iddia ederek borçlu davalı tarafından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapılan haksız ve kötü niyetli itirazın iptaline, takibin aylık %3 sözleşme faizi ve ferileri ile beraber davamına, %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
CEVAP Davalı şirkete usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve tensip tutanağının tebliğ edildiği, ancak süresinde herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Alınan 10/10/2018 tarihli bilirkişi raporu özetle; verilen inceleme gününde davacı ihtilafa ilişkin usulüne ilişkin tutulmuş defter kayıtlarını ibraz ettiğini, davacının defterlerine göre 15/10/2015 tarihli faturanın alacak kaydedildiği, faturanın ödenmediği ve davacının davalıdan 4.,312-TL alacaklı olduğunun görüldüğü, davalının kanuni defterlerini incelemeye ibraz edemediğini, ek süre istediğini, ancak verilen süre kesin süre olduğu için ayrıca defterleri incelenemediğini, incelemede ihtilaf konusu hizmeti almadığına ilişkin adres değişiklik, personel listesi, yemek hizmetleri aldığı firmaların fatura ve fişlerini sunduğunu, dosyanın içeriği gereği olarak, davacının ibraz ettiği defter kayıtlarının dayanağı olan, sözleşmenin ıslak imzalı aslı, ilgili faturanın tebliği, hizmet konusu yemek kartlarının teslim makbuzu, kartların kullanım lokasyonuna ilişkin belgeler talep edildiğini, bunların yerinde inceleme yetkisi ile sonradan sunulması ile sözleşmenin ıslak imzalı aslının bulunmadığı, yemek kartlarının davalı şirketin 11/08/2014 tarihinde ayrıldığı eski adresi olan … Mh…. C Blok No … adresinde teslim edildiği, alıcı olarak matbu makbuzda … isimli şahısın gösterildiği, teslim imzasını ise … ya da … isimli şahısın attığı, her iki şahsın davalı şirket ortak ya da personelleri arasında bulunmadığı görüldüğünü, davacı tarafından düzenlenen 15/10/2015 tarihli faturanın kargo ile yollandığı, davacının Kargo firmasından aldığı bilgiye göre firmanın adresten taşınmış olduğu, faturaların müvekkili şirkete 27/10/2015 tarihinde geri iade edilmiş olduğu anlaşıldığını, yemek kartlarının kullanıldığı lokasyonlar incelendiğinde, davalı şirketin faaliyet adresinden uzak lokasyonlarda, muhkamelen 1 ya da 2 kişi tarafından çoğunlukla market alış verişinde kullanıldığının görüldüğünü, davalı şirketin eski adresinde olduğu dönemde ve yeni adresinde yemek hizmeti aldığı firmaların fatura ve fişleri görüldüğünü, yapılan tespit sonucunda davacının ıslak imzalı sözleşme sunamaması, yemek kartlarının davalı şirkete teslim edildiğine dair makbuz sunamaması, borçlandırıcı nitelikteki faturanındavalının 11/08/2014 tarihinde ayrıldığı adresinden bila tebliğ dönmesi, davalıya geçerli fatura tebligatının yapılamaması, yemek kartı harcamalarının davalı şirketle ilgisi olmayan lokasyonlarda yapılması, davalı şirketin 2015/Ekim döneminde yemek harcama belgelerinin olması karşısında, davacının davalıyı borçlandıracak hizmeti ve faturayı davacıya teslim etmediği sonucuna varıldığı bildirilerek rapor sunulmuştur. Mahkememizce alınan 25/05/2018 tarihli imza incelemesine dair raporda özetle; Ticket Restaurant antetli 12/10/2015 tarihinde …Tic. Ltd. Şti. Adına düzenlenmiş kart satış sözleşmesi fotokopisindeki … Tic. Ltd. Şti.’ne atfen atılı imzaların Mustafa İpek’in el ürünü olduğu bildirilerek rapor sunulmuştur. Dosyada sureti mevcut … seri nolu fatura incelendiğinde faturanın takipten önce davalıya tebliğ edildiğine dair bir evrak bulunmamaktadır. Faturanın davalı aleyhine karine oluşturabilmesi için kendisine tebliğinin yanında yukarıda yer verdiğimiz açıklamalar doğrultusunda bir sözleşme ilişkisi de bulunması gereklidir. Dosya fotokopisi mevcut sözleşmede yer alan imza davalı tarafından inkar olunmakla mahkememizce imza incelemesi konusunda bilirkişi incelemesi yapılmış ancak bilirkişi sözleşme aslı dosyamıza ibraz olunmadığından fotokopi sözleşme üzerinde inceleme yapabilmiş, taraflar da sözleşme aslının kendilerinde olmadığını beyan etmişlerdir. Yargıtay HGK’nun 16.03.2005 günlü ve 2005/13-80 esas ve 2005/149 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, aslı ibraz edilmeyip fotokopisi sunulan ve diğer tarafça kabul edilmeyen fotokopi belge üzerinde imza ve yazı incelemesi yapılamayacağı gibi, yapılmış olsa bile bu rapora itibar edilemez. Yine Yargıtay HGK’nun 21.04.1993 gün, 15-17/1170 sayılı ilâmı uyarınca, altındaki imzası inkâr olunan fotokopi belge yazılı delil başlangıcı kabul edilerek, tanık dahi dinlenemez. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No: 2016/241, Karar No: 2016/13956 sayılı ilamı). Bu nedenle dosyada mevcut imza incelemesine dair bilirkişi raporuna itibar edilememiştir. Sözleşme ilişkisinin ispatı bakımından sözleşmenin bir şekil şartına tabi olmaması durumunda her türlü delille ispatı mümkün olmakla birlikte HMK md. 200’de yer alan senetle ispat kuralı gereği dava değeri nedeniyle sözleşme ilişkisinin ispatı bakımından tanık dinletilmesi de mümkün değildir. Yine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/3939, Karar No: 2017/3136 sayılı ilamında da belirtildiği üzere; “Yazılı sözleşme olmasa da sözleşmenin varlığını ortaya koyan davalının veya onun adına hareket eden kişinin imzasını taşıyan teslim belgesi, irsaliyeli fatura, ile de sözleşme ilişkisinin ispatı mümkündür. Yazılı delil niteliğinde olmayan ancak kesin delil niteliğindeki ticari defterler, ikrar veya yemin delilleri ile de sözleşme ilişkisi ispatlanabilir.” Faturanın davalıya teslimine dair evrak olmayıp sözleşme ilişkisinin ispatı konusunda ticari defter incelemesi yoluyla irdeleme yapılmıştır. Ticari defterle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir (HMK 222/1). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2).Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4). Nitekim Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No : 2016/3858, Karar No : 2017/2944 sayılı ilamında ” Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir.” görüşüne yer verilmiştir. Her ne kadar davacı defterleri lehine delil teşkil etmiş ve davacı iddialarının destekler nitelikte kayıtlar bulunuyor ise de mahkememizce davalının icra dairesine yapmış olduğu itirazında aynı zamanda şirket adreslerinin Bakırköy olduğu bu nedenle de icra dairesinin yetkisine itiraz olunduğu görülmekle mahkememizce bu itirazın esas hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verilmiş, (Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkeme, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyebilir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Başka bir ifadeyle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle tetkik mercinin yerine geçerek, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek, kesin olarak sonuçlandırmalıdır. (H.G.K. 28.03.2001 gün ve 2001/19-267-311 sayılı; H.G.K. 20.11.2002 gün ve 2002/19-900-994 sayılı kararları) HMK md. 10 ve TBK md. 89’da yer alan sözleşme ilişkisinden kaynaklı para borçları için alacaklının ikametgahının yetkili olmasına dair yetki kuralının uygulanma olanağı bulması bakımından öncelikle sözleşme ilişkisinin ispatının gerektiği ancak faturanın tebliğine ve hizmetin ifasına dair evrak ve başka türlü delil olmaması, yazılı sözleşme aslının ibraz edilmeyip fotokopi evrak üzerinde yapılan imza incelmesine itibar edilememesi, defterlerin sözleşme ilişkisi bakımından tek taraflı olarak ispata medar olmaması, davalı tarafından defter ibraz olunmamasının kendi aleyhine sonuç doğurmasının bu dosyada öncelik sözleşme ilişkisinin ispatı ve yetkili icra dairesi olmakla mümkün bulunmaması, icra dairesinin bu durum sonucu yetkisiz olması nedeniyle usulüne uygun başlatılmış bir takip bulunmamakla ve itirazın iptali davasında ön şart olarak usulüne uygun bir icra takibi olması gerekliliği nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. ( Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/12504, Karar No: 2017/6971 sayılı ilamı ) Davalı tarafın icra-inkar tazminat talebi bakımından ise davanın reddedilmesinin yanında davacının takip yapmakta İİK md. 67/2 uyarınca kötüniyetli olması gerektiği ancak dosya kapsamı itibariyle davalı tarafça bunun ispat olunamadığı, dava red sebebinin de davacının ispat mükellefiyetinin yerine getirmemesi olması nedenleriyle şartları oluşmayan davalı talebinin reddine karar verilmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı Esas No: 2016/489, Karar No: 2017/7890 sayılı ilamında da “kötü niyet tazminatı, İİK’nın 67/2.maddesinde hükme bağlanmıştır. İtirazın iptali davasında, davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının haksız ve kötü niyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, alacaklıyı, borçluya red olunan alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminat ödemeye mahkum eder. Somut olayda; davacının icra takibinde bulunurken ve dava açarken haksız ve kötüniyetli olduğuna dair bir delil bulunmamaktadır. Anılan nedenle, mahkemece, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.” görüşüne yer verilmiştir. (Aynı yönde bkz; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/10213, Karar No: 2017/6005 sayılı ilamı)” gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketi ile davalı borçlu arasında 12.10.2015 tarihli Kart Satış Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin konusunun, müvekkili tarafından üye kuruluşlar vasıtası ile müşteri şirket personeline elektronik ödeme kartı ile yemek yeme olanağı sağladığı sistem, hizmet ve bu hizmetin bedelinin davalı tarafça ödenmesine ilişkin olduğunu, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini ancak davalının sözleşmeden kaynaklanan borçlarını ödemediğini, ilk derece mahkemesince, imza incelemesi için uzman grafolog tarafından düzenlenen 18.10.2017 ve 25.05.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre sözleşmedeki imzanın davalı şirket yetkilisi …’e ait olduğunun sabit olduğunu, 10.10.2018 tarihli rapora ise süresinde itiraz etmelerine rağmen mahkemece itirazlarının adeta görmezden gelinerek hükme esas alındığını, davalı tarafından süresi içerisinde hiçbir delil ibraz edilmediğini ve belgelenmeyen iddialarının kabulünün mümkün olmadığını, ticari ilişkiyi reddeden davalı şirket yetkilisinin isticvabı yapılmaksızın hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, hakimin olayın aydınlatılması için taraflarından delil göstermelerini isteyebileceğini ancak tarafa belli bir delili hatırlatamayacağını, hakimin davalı tarafça davanın hiçbir aşamasında ileri sürmedikleri faturaya ilişkin savunmaları gerekçeli kararında yazılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketin süresinde veya sonrasında hiçbir şekilde dosyaya ticari defterlerini sunmayarak engel olduğu sonucun varlığını kabul ettiğini, davalının icra inkar tazminatı talep etmediği halde mahkemece davalı tarafından icra inkar tazminatı talep edilmiş gibi icra inkar tazminatının reddi şeklinde hüküm kurduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasındaki kart satış sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından cari hesap ekstresi açıklamasıyla 4.445,67 TL alacağın tahsili istemiyle İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinde takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 25/12/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından ilamsız takipte ödeme emrine yasal süresi içinde yapılan itirazda; müvekkili ile takip alacaklısı arasında imzalanmış bir sözleşme ve alınmış bir hizmet olmadığından müvekkilinin borcunun bulunmadığını belirterek borca, faize ve ferilerine itiraz edildiği, takip dosyasına sunulan sözleşmedeki imzanın müvekkil şirket tarafından imzalanmadığını belirterek imzaya itiraz edildiği, müvekkili şirketin adresi sebebiyle icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin icra müdürlüğünce durdurulduğu, davalının borca itirazı üzerine davacının 1 yıllık yasal süre içerisinde itirazın iptali davası açtığı tespit edilmiştir. İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunu’nun 67. Maddesinde düzenlemiştir buna göre ”Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.” İtirazın iptali davası açılabilmesi için HMK Md. 114’te düzenlenen genel dava şartlarının yanı sıra bazı bir takım özel dava şartlarının varlığı gerekmektedir buna göre geçerli bir icra takibinin bulunması, borçlunun geçerli bir itirazının bulunması ve davanın süresinde açılmış olması itirazın iptali davasının özel şartlarını oluşturmaktadır. Somut olayda olduğu gibi, borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı olursa, emsal Yargıtay kararlarında ifade edildiği üzere, mahkemenin öncelikle icra dairesinin yetkisini incelemesi gerekir. İtirazın iptali davasında mahkemece, icra dairesinin yetkisizliğine karar verilmişse, yetkili icra dairesinde takip başlatılmadan yetkili mahkemede açılan dava dinlenemez. Çünkü, itirazın iptali davasının şartlarından birisi geçerli bir icra takibinin yapılmış olmasıdır. İcra takibi yetkisiz yerde başlatılmış ve yetkiye itiraz edilmişse, itirazın iptali davası dinlenemez. Bu da, yetkili yer icra dairesinde takip başlatmış olmayı, özel yasada düzenlenen dava şartları arasında göstermekte olup bu husus kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her safhasında resen dikkate alınması gerekmektedir 2004 sayılı İİK.nun 50.maddesinde yetki düzenlenmiştir. Düzenlemede, para ve teminat borcu için takip hususunda usul kanununun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu ile tatbik olunacağı belirtilmiştir.Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 6. maddesinde genel yetkili mahkeme düzenlenmiş ve genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu ifade edilmiştir. Aynı Kanunun 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 89. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda aksi kararlaştırılmadıkça para borcu alacaklının yerleşim yerinde ödenmesi gerektiğinden alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Dolayısıyla takip, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemelerin bulunduğu icra dairesinde başlatılabilir. Bir davada, birden fazla genel ve özel yetkili mahkeme varsa, davacı bu mahkemelerden birinde dava açmak ve takip başlatmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Mahkemece, yetkili icra dairesinin belirlenmesi bakımından, TBK 89/1 ve HMK 10. Maddesinin uygulama imkanı yönünden taraflar arasında ticari ilişki bulunup bulunmadığı araştırılmış, dosya kapsamı itibariyle ticari ilişki tespit edilememesi nedeniyle TBK 89/1 ve HMK 10. Maddesinin uygulama yeri olmadığı, İcra İflas Kanunu’nun 50/1. maddesinde ilamsız icra takiplerinde yetkili icra dairesinin belirlenmesi konusunda HMK’ya yapılan atıf ile HMK’nın 6. maddesinde genel yetki kuralı “davalının (icra takibinde borçlunun) dava tarihindeki yerleşim yeri” hükmü uyarınca yetkisiz icra dairesinde takibin başlatılmış olması nedeniyle özel dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir. Bu nedenle öncelikle, takibin yetkili icra dairesinde yapılıp yapılmadığının tespiti gerekir. Davalı vekili her ne kadar sözleşme fotokopisinde imzası bulunan davalı şirket yetkilisinin isticvabına karar verilmesini talep etmiş ise de, davalı şirket vekilinin doğal olarak şirket yetkilisinin de vekili tarafından davacı tarafından ibraz edilen sözleşme fotokopisine itiraz edildiği, fotokopi üzerindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığı duruşmada beyan edilmiş olmakla davalı şirket yetkilisinin isticvabına gerek bulunmamaktadır. Mahkeme kararında ifade edildiği, Yargıtay HGK’nun 16.03.2005 günlü ve 2005/13-80 esas ve 2005/149 karar sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, aslı ibraz edilmeyip fotokopisi sunulan ve diğer tarafça kabul edilmeyen fotokopi belge üzerinde imza ve yazı incelemesi yapılamayacağı gibi, yapılmış olsa bile bu rapora itibar edilemeyeceği gözetilerek dosya kapsamı itibariyle TBK 89/1 ve HMK 10. Maddesinin tatbiki mümkün olmadığı, bu itibarla HMK 6. Maddesi uyarınca davalının ticari yerleşim yerinin bulunduğu Bakırköy ilçesinin yargı sınırları içerisinde bulunan Bakırköy İcra Müdürlüğü yetkili olduğu ancak takibin, yetkisiz İstanbul İcra Müdürlüğünde başlatılması nedeniyle davalı borçlu, takip dosyasına yaptığı yetki itirazında haklı olduğu, bu nedenle takibin yetkisiz icra dairesinde başlatılmış olması nedeniyle, özel dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvusunun reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 36,30 TL’ nin davacı taraftan alınarak hazineye irat kaydına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2022