Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/809 E. 2022/531 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/809
KARAR NO: 2022/531
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/810
KARAR NO: 2018/554
KARAR TARİHİ: 06/06/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketi ile davalı şirket arasında akdedilen iletişim sözleşmesi gereğince müvekkil şirketinin, davalı şirket markasının bir yıl boyunca tanıtım pazarlama faaliyetlerine ve sözleşmenin 3. maddesi kapsamında belirtilen hizmetlere danışmanlık edeceğinin, bunun karşılığında müvekkil şirkete hizmet bedeli olarak da aylık 5.000,00 TL + %18 KDV ödeme yapılacağı hususunda anlaştıklarını, müvekkil şirketinin üzerine düşen bütün sorumluluklarını yerine getirirken sözleşmenin davalı tarafından tek taraflı feshedilme girişiminin olduğunu, akabinde mayıs ayına ilişkin ücret davalı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı borçlu şirketin icra takibine itiraz ettiğini, bu nedenlerden dolayı davanın kabulü ile davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketi ile davacı şirket arasında imzalanan sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirememesinden dolayı söz konusu sözleşmenin feshedildiğini, davacının müvekkiline hizmet veremediği için 2017 yılı Mayıs ayına ilişkin 5.900,00 TL tutarında hizmet bedelini haksız şeklide talep ettiğini, davacı tarafından başlatılan icra takibine itiraz edildiğini, sonucunda da davacı tarafından işbu davanın açıldığını, bu nedenle haksız davanın reddine, davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Her ne kadar davacı dilekçesinde gösterdiği gerekçelerle dava açmış ise de davanın esasını teşkil eden “taraflar arasındaki iletişim sözleşmesi gereği mayıs ayına ilişkin ücret için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali” talebi bakımından davacı tarafında delil olarak açıkca dayanmış olduğu ticari defter ve kayıtlar üzerinde Mahkememizce seçilen mali müşavir bilirkişi tarafından tarafların alacak ve borç durumunun tespiti için bilirkişi inceleme hususunda ara karar oluşturup, ara kararda bilirkişi görevlendirilip bilirkişi için gerekli olan masraf bakımından kesin süre verilmesine karşın bu süre içinde giderin tamamlanmasından dolayı inceleme yapılamamış ve verilen ihtarat gereği davacı taraf bu delille dayanmaktan vazgeçmiş sayıldığından ve davacı tarafın yeninden inceleme yapılmasına dair talebinin reddine karar vermek gerekmiştir. Kesin süreye ilişkin ara kararının verilmesiyle karşı taraf lehine usulü kazanılmış hak doğmaktadır. Bu ilkenin doğal sonucu, yargısal kesin süreyle sadece tarafların değil, hakimin de bağlı olduğu, dolayısıyla hakimin bu tür bir ara kararından dönmesinin hukuken geçersiz bulunduğudur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.12.2012 gün ve 2012/9-1199 E., 2012/1215 K. sayılı ilamında da bu ilkeler benimsenmiştir. Gider avansının yatırılmaması halinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması halinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır (Yön. m. 45/3). Bir davanın açılmasıyla başlayan yargılama faaliyetinde karara ulaşmak bakımından mahkeme ve taraflarca yapılması gereken belirli işlemler bulunmakta olup, her işlemin belli bir zaman aralığında yapılması gerekmektedir. Usul hükümleri ile normatif bir değer kazanan bu zaman aralıklarına süre denilmektedir. Böylece usul işlemlerinin yapılması zamansal olarak tarafların ya da mahkemenin arzularına, inisiyatifine bırakılmamış olmaktadır. Bu açıklama ve içtihatlardan da anlaşılacağı üzere kesin süre gereği taraf defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılamamış dosyada mübrez deliller uyarınca yargılamaya devam olunmak durumunda kalınmıştır. Davalı tarafça davacının sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediği ve bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdirildiği savunması bulunmaktadır. Davacı tarafça davalının talep ettiği ve sözleşmede kararlaştırılan özel işlerin yapıldığına dair dosyada delil olmaması, davalı tarafından sunulan e-posta yazışmalarından maison française isimli dergi ile doğrudan yazışılmış olması, davacı tarafından da söz konusu dergi yetkilileri ile de e-posta yazışmaları olmasına karşın sözleşmede yer alan diğer özel yükümlülüklerin yerine getirilmediği sebebiyle sözleşmenin davalı tarafından fesih edilmiş olması nedeniyle davacı tarafında bu diğer hizmetlerin yapıldığının ispat edilememiş olması ve bu nedenle de davalının sözleşmenin feshinde haklı olduğu, fesih sonrasındaki dönem için davacının ücrete hak kazanamayacağı kanaatine varılmakla” davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Kararın hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin mesleği gereği verilen hizmetin somut verilerle kanıtlanmasının mümkün olmadığını, zira müvekkilinin davalı için iş/müşteri bağlantıları sağladığını, organizasyon ve benzeri konular hakkında fikirler sunarak davalının reklamını yaptığını, müvekkilinin yaptığı uzun dönem planlarla ve verdiği iş fikirleri ile davalı ile çalışmayı arzu ettiğini ancak davalının, uzun dönemli plan ve projeleri müvekkilinden temin ederek iş ortaklığına son verip müvekkilinin fikirlerini başkaca bir firma ile hayata geçirdiğini, davalı tarafça sözleşmenin varlığına ve beş ay boyunca müvekkilinden hizmet alındığına, müvekkilinin davalı taraf için dergiler ve firmalarla yaptığı mail yazışmalarının varlığına rağmen ispat olunamayan davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olup kaldırılmasının gerektiğini, ayrıca bilirkişi incelemesi dışında tanık ve yemin deliline de dayandıklarını ancak Mahkemece bu delillerinin kullanma fırsatının taraflarına verilmediğini, Mahkemece bilirkişi incelemesine yönelik tesis edilen ara kararın hukuka aykırı olduğunu zira Mahkeme’nin ara kararı kurarken taraflarına net bir şekilde ödemesi gereken tutarın bildirilmesinin gerektiğini, hangi işlemler için ve ne miktar avans talep edildiğinin ara kararda gösterilmemiş olması durumunda ara kararın gereğinin yerine getirilmesi için verilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağını, bu sebeple 07.02.2018 tarihli duruşmada tesis edilen ara kararda belirtilen kesin sürenin sonuç doğurmayacağını, bu sebeple 03.03.2018 tarihinde Mahkeme Kalemi’nde tutulan “İnceleme yapılmadığına ilişkin tutanak” başlıklı belge incelendiğinde Mahkeme Kalemi’nde davacı vekilinin, davalı vekilinin ve müvekkilinin ticari defterlerinin ve bilirkişinin hazır bulunmasına rağmen inceleme yapılmamasının hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi …’nin taraflarını haksız ve kötü niyetli itham ve yorumlarda bulunduğunu, bilirkişinin objektif değerlendirme yapmasının mümkün olmadığını, bu kapsamda Mahkeme’den bilirkişinin reddinin talep edildiğini, Mahkemece bu taleplerinin reddedildiğini, bilirkişinin tarafsız olmamasından ötürü HMK’nın 36. Maddesi’nin “d)” bendi gereği bilirkişinin reddinin gerektiğini, müvekkili adına tarafları ve konusu aynı olan ve yine İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/810 Esas sayılı dosyasının da taraflarınca ikame edildiğini, her iki dava arasında sıkı bir bağlantı bulunduğunu, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/809 ve 2017/810 Esas sayılı dosyalarının birlikte görülmesinin gerektiğini ve bu yöndeki 27.03.2018 tarihli dilekçe ile birleştirme taleplerinin Mahkemece reddedildiğini, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olup kaldırılmasının gerektiğini, açıklanan nedenlerle kararın hatalı olduğunu beyan ederek 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/810 Esas ve 2018/554 Karar sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz.” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından 26/05/2017 tarihli fatura açıklamasıyla 5.900,00 TL alacağın İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığı, davalı tarafından borca itiraz edildiği, davalının borca itirazı üzerine davanın yasal süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir. Taraflar arasında 22/12/2016 tarihinde imzalanan İletişim Sözleşmesi başlıklı sözleşmede davacı “…”, davalı “Müşteri” olarak anılmış, 2. maddesinde sözleşmenin konusu “İşbu sözleşmenin konusunu; 01.03.2016 tarihinden itibaren bir yıl boyunca MÜŞTERİ’nin … markasının bir yıl boyunca tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine 3. Madde kapsamında belirtilen hizmetlere danışmanlık etmesini ve çalışmaları kapsar.” şeklinde, 3. Maddesinde hizmet kapsamı “MEDYA İLETİŞİMİ: MÜŞTERİ için markanın varlığının duyurusu ile başlayıp mağaza açılışları, özel gün ürün tanıtımı ürün deneyimi, marka odaklı yeni projeler ve her türlü konsept çalışmanın yapılması, markaya artı değer katacak ve sinerji yaratacak aktivitelerin, yaratıcı fikirler ışığında sunulması; Medya iletişim stratejilerinin belirlenmesi; Gerekli Görülen Etkinliklerde Bütçe çalışmalarının yapılarak onaya sunulması; Etkinlik ve İletişim faaliyetlerinde görev alacak üçüncü kişi ve kuruluşlar ile ilişkiye geçilmesi (fotokopi, matbaa, kurye, usbüretimi, kargo vb.) koordinasyonun sağlanması, MÜŞTERİ’nin yazılı onayına istinaden yapılan uygulamaların denetlenmesi, (MÜŞTERİ, kendi üçüncü partileri ile de çalışabilir, ya da …’ın önereceği bazı çözüm ortakları ile de doğrudan fatura alışverişinde bulunabilir.); Kamuoyundaki eğilimlere yön veren ve MÜŞTERİ’nin öne çıkarmak istediği mesajlara uygun kanaat önderlerinin, …’lerin belirlemesi, davet edilmesi, bütçe çalışmalarının yapılması, işbirliklerine destek verilmesi.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, Mahkeme tarafından 07.02.2018 tarihli duruşmada tesis edilen ara kararda bilirkişi olarak …’nin 500 TL ücretle görevlendirildiği, bilirkişi giderinin avanstan eksik kalan yönünden davacı tarafça iki hafta içerisinde karşılanmasına ve bilirkişi ücreti ile tebliğ ve rapor giderlerinin avanstan eksik kalan kısım yönünden iki haftalık kesin süre içerisinde davacı vekilince ikame edilmesine, aksi takdirde HMK’nın 324/2 ve Yönetmelik 45/4 maddeleri gereğince bu delilden vazgeçmiş sayılacağına karar verildiği ve ihtararın yapıldığı görülmüştür. Mahkemece ara kararla, bilirkişi incelemesi için eksik kalan delil avansının yatırılması için davacı tarafa iki haftalık kesin süre verilmiş olmakla birlikte, söz konusu ara kararda bilirkişi incelemesi için yatırılması gereken masrafın toplam miktarı açıkça ve net olarak gösterilip bildirilmemiştir. Davacı tarafça dava açılırken yatırılan gider avansı ile karşılanamayan eksik delil avansının ne kadar olduğunun Mahkeme tarafından tesis edilen ara kararda gösterilmesi gerekirken bu yönde herhangi bir belirtmenin yapılmadığı anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk 3. Hukuk Dairesi’nin 18.09.2017 tarihli 2016/21186 Esas ve 27/12077 Karar sayılı ilamında; “Somut olayda mahkemece, 26.11.2014 tarihli ara kararda, bilirkişi incelemesi için eksik kalan delil avansının yatırılması için davacı tarafa iki haftalık kesin süre verilmiş olmakla birlikte, söz konusu ara kararda bilirkişi incelemesi için yatırılması gereken masrafın toplam miktarı açıkça ve net olarak gösterilip bildirilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafça dava açılırken yatırılan gider avansı ile karşılanamayan eksik delil avansının ne kadar olduğunun ara kararında açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Buna göre, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetildiğinde; yerel mahkemece, 26.11.2014 tarihli duruşmada, davacı vekiline, bilirkişi incelemesi için ne miktar avansı yatırılacağı açıkça belirtilmeden, 300,00 TL bilirkişi ücretinin, davanın başında yatırılan gider avansından karşılanamayan eksik kısmının yatırılması yönünde kesin mehil verilmesine ilişkin ara kararı geçersiz olup, kesin mehilin sonuçlarını doğurmaz. (bkz.HGK.’nun 12.12.2012 tarih ve 2012/1202 E-1218 K sayılı kararı). O halde mahkemece, eksik delil avansının verilen kesin süre içerinde tamamlanmadığı ve bu kapsamda davanın ispat edilemediği gerekçesiyle yazılı şekilde davanın usulden reddine ilişkin karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerektiği ifade edilmiştir. Açıklanan nedenlerle; Mahkeme tarafından tesis edilen ara kararda bilirkişi incelemesi için yatırılması gereken masrafın toplam miktarı açıkça ve net olarak gösterilmediği, davacı tarafça dava açılırken yatırılan gider avansı ile karşılanamayan eksik delil avansının ne kadar olduğunun Mahkeme tarafından tesis edilen ara kararda gösterilmesi gerekirken bu yönde herhangi bir belirtmenin yapılmaması, Mahkemece davacıya bu yöndeki delillerini sunmak üzere kesin süre verilmesi, sunulacak deliller değerlendirilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/810 E. 2018/554 K. Sayılı ve 06/06/2018 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nrn 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 27/04/2022