Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/805 E. 2022/530 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/805
KARAR NO: 2022/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/663
KARAR NO: 2019/123
DAVA TARİHİ: 09/06/2017
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
KARAR YAZIM TARİHİ: 05/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketi ile davalı şirket arasında. “Fizik tedavi ve Rehabilitasyon Birimi İçin Danışmanlık Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmeye göre müvekkil şirketin fizik tedavi ve rehabilitasyon birimi için davalı şirkete danışmanlık hizmeti vereceğini, böylelikle her ay fizik tedavi biriminden kazanılan gelirden, katlanılan maliyetler düşüldükten sonra elde edilecek net tutarın % 37’sini almaya hak kazanacağını, sözleşmeden doğan edim borcunu yerine getiren müvekkil şirketinin 50.144.07 TL alacaklı durumda olduğunu, ancak davalının bu borcunu ödememesi üzerine aleyhine Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesi özetle; taraflar arasında yapılan 02.01.2013 tarihli danışmanlık sözleşmesi kapsamında davacı şirketin, müvekkil şirkete ait hastane bünyesindeki fizik tedavi bölümünde hasta organizasyonu yaparak ve faturalama işlerini organize ederek fizik tedavi cirosunun artırılması ve elde edilen gelir-gider farkından pay alması hususunun kararlaştırıldığını, davacının sözleşmeden doğan edim borcunu yerine getirmediğini, sözleşmenin 10. maddesinde yer alan hasta sayılarını organize edemediğini, sözleşme ile tespit edilen kotaları dolduramadığını, bu nedenle sözleşmenin 10. maddesindeki hükme istinaden müvekkilince sözleşmenin feshedildiğini, bugün itibariyle SGK’nın 2016 yılına ait faturaların inceleme sonucunu müvekkiline bildirmediğini, davacının talep ettiği dönemin ise 2016 yılı 10. ve 12. aylar olduğunu, eğer SGK da faturalar üzerinde kesinti yapıldığı takdirde bu kesintinin, maliyetlere eklenmesi nedeniyle aracağının düşeceğini savunarak davanın reddini ve davacının %20 tazminata mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; …Davacının takipteki alacağını cari hesap bakiye alacağına dayandırdığı, incelenen davacıya ait ticari defter kayıtlarına göre davacının cari hesap nedeniyle davalıdan 46.145,39 TL alacağının bulunduğu, davalının SGK’nın kontrollerinde gecikme olduğu, SGK tarafından yapılan kesintilerin gelirden mahsup edilmesi gerektiği bu durumda takip tarihi itibariyle davacıya borçlu değil alacaklı olduğunu iddia ettiğini ancak; davacının davalı şirkete Mart 2016 tarihinden Aralık 2016 tarihine kadar SGK kesinti hesapları bulunmayan toplam 57.892,08 TL tutarında fatura kestiği, SGK’dan gelen yazıya göre 13.04.2016 tarihinden sonraki dönemin incelenmediği, taslak halinde olduğunun belirtildiği buna rağmen davalının davacı tarafından Mart 2016-Aralık 2016 tarihleri arasında düzenlenen 57.892,08 TL tutarlı faturayı aldığı ve defterleri kayıt ettiği, kısmen ödeme yaptığı, iade faturası düzenlemediği, faturaları benimsediği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 26. Maddesinde SGK tarafından uygulanacak cezanın taraflar arasında nasıl paylaştırılacağı düzenlenmiş olup,maddede belirtilen şartlara uymadan SGK kesintilerinin tümünün davacı alacağından mahsubunun mümkün olmadığı maddede belirtilen oranlar uygulanmadan kesintiler yapılmadan düzenlenen faturaları benimseyen davalının SGK kesintileri nedeniyle süresinde usul ve yasaya uygun olarak takas – mahsup talebinde de bulunmadığı, bu kesintiler nedeniyle davalıyı temerrüde düşürmediği belirlenmekle bilirkişi raporunun aksine davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 46.145,39 TL bakiye cari hesap alacağı olduğu halde davalının takibe haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiği” gerekçesi ile davanın kısmen kabulüyle, 46.145,39 TL üzerinden takip tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte takibin devamına, alacak likit olduğundan %20 inkar tazminatının davalıdan tahsili şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararında belirtilenin aksine ticari defterlerini ve muhasebe kayıtlarını dava dosyasına sunduklarını, mahkemece bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtilmesine rağmen raporun tam aksi yönünde hüküm kurularak kararda çelişkiler yer aldığını, 02.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda davacının müvekkili şirketten muaccel bir alacağı olmadığının açıkça tespit edildiğini, bilirkişi ek raporunda da kesinti tutarlarının davacı defterindeki miktarı aşması nedeni ile davalıdan bir alacağı olmayacağının tespit edildiğini, SGK tarafından danışmanın sorumluluğu ve hizmet alanındaki faturalara ilişkin incelemeler yapılmadan, gerekli ceza ve kesintiler henüz belirlenmemişken davacının da bu durumu bildiği ve sözleşmede de bu durum açıkça kararlaştırıldığı halde, incelemesi yapılmamış ve hak edişi SGK tarafından müvekkili şirkete ödenmemiş faturalara istinaden açılan davanın haksız olduğunu, SGK tarafından, davacının davasına dayanak fatura dönemlerinin incelenmemiş ve bu dönemlere ilişkin ödemelerin yapılmamış olduğunu, şirket kasasına bu tarihler itibariyle girmiş bir gelir de söz konusu olmayıp, hak edişi SGK tarafından müvekkili şirkete ödenmemiş faturalara istinaden icra takibi başlatılmasının haksız olduğunu, bilirkişi ek raporuna göre SGK kesinti ve cezalarının, davacının alacağı danışmanlık ücretinden sözleşme uyarınca mahsubu ile davacının davalı müvekkili şirketten bir alacağının olmadığının tespit edildiğini, taraflar arasındaki ihtilaf yargılamaya muhtaç olup ortada likit bir alacağın varlığından söz edilemeyeceğini bu nedenle kendileri lehine düzenlenen iki bilirkişi raporuna rağmen kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olmasının haksız olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin verdiği kararın kaldırılarak davanın tümden reddedilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, taraflar arasındaki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Birimi İçin Danışmanlık Sözleşmesinden kaynaklanan faturalara ilişkin alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı tarafından 12.04.2017 tarihli cari hesap ekstresi açıklamasıyla 50.144,07 TL alacağın tahsili istemiyle İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinde takip başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 17.04.2017 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekili tarafından ilamsız takipte ödeme emrine yasal süresi içinde yapılan itirazda; müvekkili şirketin takip konusuna ilişkin bir borcu olmadığını belirterek borca itiraz üzerine takibin icra müdürlüğünce durdurulduğu, davacının 1 yıllık yasal süre içerisinde itirazın iptali davası açtığı tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Birimi İçin Danışmanlık Sözleşmesi ve tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan 02.04.2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; Davacı defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davalı şirketten 51.144,07 TL alacaklı olduğu, davalı ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi itibariyle davacıya 45.481,44 TL borçlu olduğu, defter kayıtlarının birbiriyle uyum içerisinde olmayıp arada 5.662,63 TL’lik fark bulunduğunu bu farkın fatura ve ödeme uyumsuzluğundan kaynaklandığını, taraf defterlerinde yapılan ayrıntılı inceleme sonucu davacının takipteki ana para alacağının 46.145,39 TL olarak değerlendirilmesi gerektiği, SGK tarafından davalı şirkete ait fatura incelemesinin son olarak 2016 Şubat ayı için yapıldığını, sosyal güvenlik kesinti hesaplarının son olarak Mart 2016 dönemine kadar hesaplandığı, davalının fizik ve rehabilitasyon bölümüne isabet eden gelirlerinden SGK kesintilerinin mahsup edilip davacıya bu gelirden isabet eden %37’sinin yansıtıldığı, davacının da buna göre davalıya hizmet faturası kestiğini, Nisan 2016-Aralık2016 döneminde davacının kestiği faturaların, SGK kesinti (maliyet) hesabı yansıtılmadan kesilen faturalar olduğunun anlaşıldığı, SGK kesinti tutarlarının maliyet hesabı içine dahil edilmesi durumunda davacının maliyet hesabına 47.937,35 TL yansıtılmış olacağı, bu takdirde davacının davalı şirketten muaccel hale gelmiş bir alacağı olmayacağı, kesintilerin dikkate alınmaması durumunda davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 46.145,39 TL alacağı olduğu, bu alacağın yıllık %10,50 ve değişen oranlardaki avans faiziyle birlikte tahsili gerektiği belirtilmiştir. Davacı tarafın itirazları üzerine aldırılan 12.07.2018 tarihli bilirkişi ek raporu da kök raporu tekrarlar mahiyettedir. Taraflar arasında hizmet alımına ilişkin akdi ilişkinin varlığı noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık takibe konu alacağın taraflar arasındaki sözleşme ilişkisi kapsamında muaccel olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporları incelendiğinde davalı şirketin davacı tarafından tanzim olunan takibe dayanak faturaları aldıktan sonra süresi içerisinde iade ve itirazda bulunmadığı, bu faturaları kendi ticari defterlerine borç olarak kaydettiği görülmektedir. İlk derece mahkemesi kararında bu duruma atıf yaparak davalının söz konusu takibe dayanak faturaları defterlerine kaydettiğini, iade faturası düzenlemediğini, faturaları benimsediğini, SGK kesintileri nedeniyle davacıya takas mahsup talebinde bulunmadığını ve davacıyı temerrüde düşürmediğini belirtmişse de davalının, davacı tarafından tanzim olunan takibe konu faturaları itiraz ve iade etmeksizin defterlerine kayıt etmiş olması ispat yükünü yer değiştirmesi açısından önem arz etmekte olup somut olayda karine olarak davacının alacağının varlığını ispatladığı ve borçlu olmadığını ispat yükünün davalıya geçtiği görülmekle bu aksi ispat edilebilir bir karinedir. Ancak taraflar arasında hizmetin verilip verilmediğine ilişkin bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, sözleşme kapsamında belirlenen varsa SGK kesintisinden kaynaklanan maliyetler düşülmeden hesaplanabilir bir alacak olup olmadığı ve varsa alacağın takip tarihi itibariyle talep edilebilir olup olmadığına ilişkindir. Tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede ” Ekim 2015-Mart 2016 tarihleri arasında aylık 7.333 TL kesinti tutarının 6 ay süreyle tahakkuk ettirildiği, Nisan 2016 ayından Aralık 2016 ayına kadar SGK kesintilerinin maliyet hesapları içerisine sokulmadığı, davacının ise davalı şirkete Mart 2016 ayından Aralık ayına kadar SGK kesinti hesapları bulunmayan toplam 57.892,08 TL tutarlı fatura daha kestiği görülmektedir” denilmiştir. Mahkeme tarafından SGK’ya yazılan müzekkere cevabında davalının 2015 yılının her bir ayı ve 2016 yılının Ocak ayı için Sağlık Hizmet Sunucu ile mutabık kalındığını, 2016 Şubat döneminde ”incelendi” ibaresinin bulunduğunu, (komisyon işlemleri için beklediği), geri kalan diğer dönemlerin ise ”Taslak” (Tıbbi incelemesinin devam ettiği) şeklinde tespit yapıldığı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin 17. maddesinde “İşveren sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren danışmanlık hizmetine karşılık olarak, o ay elde edilen toplam fizik tedavi ve rehabilitasyon biriminden kaynaklanan gelirden, o geliri elde etmek için katlanılan maliyetler düştükten sonra elde edilen net kazancın % 37 sini danışmana ödemekle mükelleftir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bu bilgilere göre davacının davalıya vermiş olduğu danışmanlık hizmetine karşılık Mart 2016 tarihine kadar SGK kesintilerinin maliyet hesapları içerisine sokularak ödemeler yapıldığı, ancak Mart 2016-Aralık 2016 tarihleri arasındaki hizmetlere ilişkin ödemelerin ise eksik olarak yapıldığı, SGK müzekkere cevabında görüldüğü üzere incelemelerin henüz tamamlanmadığından davalının maliyet hesaplarının da belli olmadığı, taraflar arasında imza edilen sözleşmenin 17. Maddesine göre davalı şirketin ediminin, aldığı hizmete karşılık elde ettiği gelirden maliyetler düşüldükten sonra elde edilen net kazancın %37’sini davacıya ödemek olduğu görülmektedir. Bu durumda tarafların önceki dönemlere ilişkin fatura ve ödeme kayıtlarına göre SGK kesintilerinin maliyet hesaplarına eklenmesi gerektiği, Mart 2016- Aralık 2016 dönemlerine ait SGK tarafından inceleme yapılmadığından SGK kesintilerinin maliyetlere katılamadığı, aralarındaki sözleşmenin 17. Maddesine göre davacının verdiği hizmete karşılık olan alacağının davalının aldığı hizmete karşılık elde ettiği gelirden, maliyetlerin düşülmesinden sonra elde edilen net kazanç belli olduktan sonra muaccel olacağı, bu sebeple somut olayda davacı tarafından, Mart 2016 – Aralık 2016 tarihleri arasındaki alacak miktarı tam olarak belirlenmeden ve takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmeden işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Bu nedenle de davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. Davalının tazminat talebi yönünden, davacının kötü niyeti ispatlanamadığından şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin ise reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davanın yeniden esası hakkında karar vermiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun gerekçe yönünden KABULÜ ile, HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/663 Esas, 2019/123 Karar sayılı ve 07/02/2019 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın REDDİNE, a-Alınması gerekli olan 59,30 TL ret harcının peşin alınan 605,62 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 546,32 TL harcın istemi halinde davacıya iadesine b-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı tarafından sarf edilen 28,40 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı vekili için takdir olunan 8.325,97 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, d-Taraflarca yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmın taraflara iadesine, 4-İstinaf incelemesi yönünden: a-Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına, b-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 832,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 751,70 TL’nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, c-Davalı tarafın yapılan 165,70 TL harç ve 43,28 posta masrafı olmak üzere toplam 208,98 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine,d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.27/04/2022