Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/791 E. 2022/752 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/791
KARAR NO: 2022/752
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/496
KARAR NO: 2018/311
DAVA TARİHİ: 25/05/2017
KARAR TARİHİ: 28/03/2018
DAVA: Tazminat (Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Rücu)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili Şirkete … sayılı poliçe ile sigortalı bulunan … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne ait … Mah. … Cad. … Sok, No: … Bayrampaşa/İstanbul adresindeki işyerine 30/01/2017 tarihinde şehir şebeke hattına ait rögarda tıkanma sonrasında sızan suların vermiş olduğu hasar sonucunda müvekkili şirket uhdesinde oluşturulan hasar dosyası ile sigortalıya toplam 8.182,00 TL ödeme yapıldığını, yapılan ödeme nedeni ile müvekkili şirket sigortalısının haklarına halefıyet gereğince davalı yana bildirimde bulunulduğunu, davalı yanın bildirime olumsuz yanıt verdiğini belirterek 8.182,00 TL’nin 15/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Görevli mahkemenin İdare Mahkemesi olduğundan davanın görev yönünden reddedilmesi gerektiğini, müvekkili idarenin olayda kastı, kusuru, ihmali bulunmadığını, zararla müvekkili idare arasında bir illiyet bağı kurulmasının mümkün olmadığını, Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliği 14.madde hükümlerine göre müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını, davacının iddia ettiği zararın sigortalısının kusur ile meydana geldiğini, sigortalının Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliğinin bina maliki ve kullanıcısına yüklediği yükümlülüklere riayet etmediğinin, hasar gören binanın ruhsat, imar durumu ve projeye uygun olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, bina sahibinin su sızmasının önlenmesi için gerekli tedbirleri alıp almadığının, bodrum temel duvarında suların sızmasını önleyici betonarme perde olup olmadığının, su baskının tahliye edilmesi için sistem kurulup kurulmadığının, konutun taban kotu ile su isale hattı kotunun ayrıca binanın bağlantılarının yönetmeliğe uygunluğunun yerinde uzman bilirkişilerce yapılacak keşif neticesinde tespit edilmesi gerektiğini, talep edilen hasar bedelinin fahiş olduğunu, ödeme tarihinden itibaren faiz istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, kesinleşmiş bir borç bulunmadığından temerrüdün de söz konusu olamayacağını ancak dava tarihinden sonrası için yasal faiz istenebileceğini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; Her nekadar davalı taraf Mahkememize hitaben verdiği cevap dilekçesi ile özetle davanın reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; Dosya kapsamına ibraz edilen deliller ve düzenlenen bilirkişi raporu ile de belirlendiği üzere davacı taraf ile dava dışı … Tic.Ltd.Şti. Arasında 04/11/2016 ile 04/11/2017 Tarihleri arasını kapsar … nolu ”İşyeri Ekstra Sigorta Poliçesi” düzenlendiği, Dosya kapsamına ibraz edilen belgeler ile 29-30/01/2017 tarihlerinde iş yerinin içinde olduğu binanın bağlı olduğu şehir şebeke hattına ait Rögarda meydana gelen tıkanma sonrasında iş yeri bodrum kat içerisinden geçen binanın pis su kolon tesisat borusundan geri teperek iş yeri bodrum katına dolması sonucu hasarın meydana geldiğinin tespit edildiği, Uzman Bilirkişiler vasıtası ile yapılan değerlendirmeler ile davalı tarafın sorumluluğu kapsamında bulunan Atıksu Rögarının tıkanıklığından zararın doğduğu hususunun kesinlik kazandığı, davacı tarafın sigortalısına ödediği bedelin kadri maruf olduğunun tespit edildiği, hasara neden olan su baskını olayının sigorta teminatı kapsamında kaldığı ve davacı tarafın sigortalısına teminat kapsamında ödemede bulunduğu bu bedeli TTK’nın 1472.md. uyarınca davalı taraftan talep edebileceği…” gerekçesiyle, davanın kabulü ile 8.182,00 TL’nin 15/02/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkili İdare elemanlarınca hasar yerinde yapılan incelemede kanal proje görüş şartları içerisinde yer alan kanaldan geri tepmeyi önleyecek tedbirlerden olan çekvalf sisteminin yerinde olmadığı veya konulmadığının tespit edildiğini, dava dosyasında bahsedilmeyen bina içinde hasara uğrayan dairenin taban yüzey kısmında kanala bağlı ve yüksekte olmayan ayrı bir gider olduğunu, sadece haşere gelmesini engellemek için basit şekilde üzerinin kapatıldığı ve hasar oluşumunun da tuvaletler tarafından değil gayri sıhhi bu giderden taşma şeklinde gerçekleştiğinin bina sahipleri tarafından beyan edildiğini, yine hasarın gerçekleştiği bölümün halı deposu olarak kullanıldığını, malzemelerin yerden yüksekte olması gerektiğini ancak gerekli önlemlerin alınmadığını, su baskınlarına ve dışarıdan gelecek su sızıntılarına karşı sigortalı tarafından betonarme tecrit duvarının yapılması, perde beton, ızgara vb. tedbirlerin alınmış olması ve muhtemel su baskınlarına karşı tahliye pompasının bulundurulması gerektiğini, fen ve sanat kurallarına uygun olmayan yapılar nedeniyle uğranılan zararların tazmininin istenemeyeceğini, karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporunda yeterli inceleme yapılmadan ekspertiz tespitleri ve davacı iddialarının olduğu gibi kabul edildiğini, davanın kabulü anlamına gelmemek kaydıyla ancak dava tarihinden itibaren faize hükmedilebileceğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava; sigortacının, dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesine dayanarak ödediği hasar bedelinin, hasardan sorumlu olduğunu iddia ettiği davalı kurumdan 6102 Sayılı TTK’nın 1472. maddesi uyarınca rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davacı … şirketi tarafından, dava dışı sigortalı … San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait işyeri için 04/11/2016-2017 tarihlerini kapsayan İşyeri Ekstra Sigorta Poliçesi düzenlenmiş, dava konusu hasar 29-30/01/2017 tarihinde meydana gelmiş ve davacı … şirketi tarafından sigortalısına 15/02/2017 tarihinde 8.182,00 TL ödeme yapılmıştır. Dosya kapsamında poliçenin sadece ilk sayfasının yer aldığı, diğer sayfalarının gerek dava dilekçesi ekinde gerekse mahkemece hasar dosyasının celbi için yazılan müzekkereye verilen cevabi yazıda sunulmadığı anlaşılmakla, hasarın poliçe kapsamında olup olmadığı tespit edilememiştir. Yine hasar dosyası kapsamında yer alan bir kısım evrakların ise okunaklı olmadığı anlaşılmakla mahiyeti anlaşılamamaktadır. Rücu ve halefiyet, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22/03/1944 Tarih E. 37, K. 9, R.G. 03/07/1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava olmayıp; aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmıştır. 6102 sayılı TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472.maddesinde ise “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; dava konusu hasarın hangi nedenden kaynaklandığı, oluşan zarardan davalının kusur ve sorumluluğunun yada kusursuz sorumluluğunun olup olmadığı ve zararın miktarı noktalarında toplanmaktadır. Hasar dosyası kapsamında bulunan 12/02/2017 tarihli ekspertiz raporunda; hasarın oluş şekli 29-30/01/2017 tarihinde işyerinin içinde olduğu binanın bağlı olduğu …’ye ait şehir şebeke hattına ait logarında meydana gelen tıkanma sonrasında işyeri bodrum kat içerisinden geçen bina pis su kolon tesisat borusundan geri teperek işyeri bodrum katına dolması sonucu emtia hasarının meydana geldiği, hasarlanan emtianın 11 top 7X7 gabardin 90 mt’lik kumaş (990 mt) ve 6 adet toplam 400 mt kapitone kumaş olduğu, gabardin kumaşın mt birim fiyatı 7,80 TL’den 990 mt X 7,80 = 7.722,00 TL ve kapitone kumaşın mt birim fiyatı 4,90 TL’den 400 mt X 4,90 = 1.960,00 TL olmak üzere toplam 7.722,00 TL + 1.960,00 TL = 9.682,00 TL hesaplandığı, 1.500,00 TL sovtaj indirimi neticesinde 8.182,00 TL hasar bedeli hesap edildiği, meydana gelen hasarın poliçe ek teminatlarında yer alan dahili su klozu kapsamında yer aldığı, hasarın teminat kapsamında olup …’ye rücu imkanı bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemenin; inşaat mühendisi, sigorta hakemi ve tekstil mühendisi bilirkişi heyetinden aldığı raporda özetle; dosyada bulunan, davalı idarenin 27/02/2017 tarih ve 4938 sayılı yazısı ekindeki 30/01/2017 tarihli “Acil İş Emri Formu”nda dava konusu işyerindeki arıza nedeniyle ilgili olarak “geri basma var” ve … plakalı araçla “r.tıkanıklığı açılmıştır” notunun bulunduğu, ekspertiz raporunda yer alan hasarın gerçekleşme şekli itibariyle olayın sigorta poliçesinin sel-seylap dışarıdan basan suların neden olacağı zararlar teminatı kapsamında kaldığı, ekspertiz raporunda tespit edilen hasar bedelinin kadri maruf olduğu, davalı idarenin sağlıklı çalışmasından sorumlu bulunduğu pis su kanallarındaki tıkanıklık nedeniyle oluştuğu tespit edilen hasardan sorumlu olacağı yönünde görüş bildirilmiştir. Bilirkişi raporuna karşı davalı vekili tarafından sunulan itiraz dilekçesinde özetle; tanzim edilen raporun taraf vekillerinin iddia, savunmaları ile ekspertiz raporunun özeti olduğu, ekspertiz raporundaki açıklamalar üzerinden raporun tanzim edildiği, hesaplamanın hangi kriterlere göre yapıldığının belli olmadığı ifade edilmiş ve istinaf dilekçesinde ileri sürülen diğer hususlar da tekrar edilerek keşfen inceleme yapılmak suretiyle rapor yada ek rapor alınması talep edilmiştir. Mahkemece, rapora yönelik davalı itirazlarının reddine karar verilmiş ise de alınan raporun herhangi bir değerlendirme içermediği, ekspertiz raporunda yer verilen hususların aynen yazıldığı açıktır. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi dosya kapsamında poliçenin sadece ilk sayfası yer aldığından, gerek bilirkişi heyeti gerekse mahkemece bu hususun fark edilmemesi karşısında poliçenin incelenmediği de düşünülmektedir. Buna rağmen hasarın poliçe kapsamında olduğu yönündeki değerlendirmenin hangi veriye dayalı olarak yapıldığı anlaşılmamıştır. 2560 sayılı … Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanununun 2.maddesinde …’nin görev ve yetkileri düzenlenmiş, b bendinde “Kullanılmış sular ile yağış sularının toplanması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması veya bu sulardan yeniden yararlanılması için abonelerden başlanarak bu suların toplanacakları veya bırakılacakları noktaya kadar her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak veya yaptırmak; gerektiğinde bu projelere göre tesisleri kurmak ya da kurdurmak; kurulu olanları devralıp işletmek ve bunların bakım ve onarımını yapmak, yaptırmak ve gerekli yenilemelere girişmek”, d bendinde ise “Su ve kanalizasyon hizmetleri konusunda hizmet alanı içindeki belediyelere verilen görevleri yürütmek ve bu konulardaki yetkileri kullanmak” …’nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. Aynı kanunun 17.maddesinde “Kanalizasyon şebekesi bulunan cadde ve sokaklardaki her taşınmazın kanalizasyona bağlanması zorunludur. Bu bağlantılar, bedeli taşınmazın sahibinden alınmak suretiyle … tarafından yapılır veya projesine uygun olarak yaptırılır.”, 18.maddesinde “Yapı için belediyeden ruhsat isteyen gerçek ve tüzel kişiler, daha önce …’den su ve kanalizasyon durumu hakkında belge almak zorundadır. … o yerdeki su ve kanalizasyon şebekesine göre su ve kanalizasyon durum belgesi verir. Yapıların durum belgesi alınmadan veya tesisatın durum belgesine aykırı olarak yapılması hallerinde imar mevzuatının ruhsatsız yapılar hakkındaki hükümleri uygulanır. İmar planlarının hazırlık safhasında altyapı tesisleriyle uyum yönünden …’nin de görüşünü almak şarttır.”, 25.maddesinde ise “Yağmur sularının uzaklaştırılması ile ilgili tesislerin yapılması veya bu tip tesislerin işletilmesi, gerekli harcamalar ilgili belediyelerce karşılanmak şartıyla … tarafından yerine getirilir. Bu tesislerin yapılması veya işletilmesine ilişkin harcamalar tarifelere dahil edilemez.” hükümleri yer almaktadır. … Atıksuların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliğinde evsel atıksu kanalizasyon bağlantılarının ne şekilde yapılacağı, buna dair ruhsatın nasıl verileceği hususlarında düzenlenmiş, yönetmelik hükümleri uyarınca ya da diğer mevzuatla yasaklanmış olan eylem ve eylemlerin ya da faaliyetlerin tespiti halinde bu faaliyetlerin veya eylemlerin durdurulması, engellenmesi ya da ortadan kaldırılması için yapılacak işlemlerin neler olduğu belirtilmiştir. Yönetmeliğe göre mal sahibi, müteahhit veya apartman yöneticisi parsel çıkış bacasına atıksuyun geri gelmesini önleyecek tedbirleri almalıdır. Ayrıca yağmur suları ve kirli olmayan bütün diğer yüzeysel drenaj suları, atıksu kanallarına ve hiçbir atıksu kanalı da yağmursuyu kanalına bağlanmamalıdır. Ancak bu önlemlerin alınmamış olması davalının denetim yükümlülüğü nedeniyle olan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kaldı ki, Borçlar Kanunu hükümlerine göre davalının atık su hattından doğan zararlardan yapı sahibi olarak da sorumluluğu vardır. TBK’nın 69. maddesi uyarınca, bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, TBK’nın 69.maddesindeki sorumluluk, objektif özen yükümlülüğüne aykırılıktan doğan “ağırlaştırılmış” bir kusursuz sorumluluk halidir. Bu sorumlulukta zarar gören, yapı malikinin (somut olayda davalı …’nin) kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Yapı maliki ise, kusurun bulunmadığı savunmasının ötesinde uygun illiyet bağının kesildiğini kanıtlamalıdır. Kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması, üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararlandırıcı sonucun meydana gelmesinde öngörülmeyen bir halin bulunması şartlarından birini gerçekleşmesi gerekmektedir. Ancak, imal olunan şey malikinin ek kusuru varsa, illiyet bağının kesilmesi malikin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davalıya ait atık su hattı maddede açıklanan “imal olunan şey” kavramına dahildir, davalı bu boruların kötü yapılmasından veya muhafazasından kaynaklanan zarardan kusursuz sorumlu olup sisteminin sorunsuz bir şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlüdür. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2017/2031 Esas, 2019/10321 Karar sayılı ve Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 2018/5489 Esas, 2020/3698 Karar ilamları) Mahkemece öncelikle hasar dosyasının ve poliçenin eksiksiz olarak dosya kapsamına alınması, …’den hasara yönelik tüm evrakların (ihbar, yapılan işlemler, tutulan tutanaklar vs olaya dair tüm belgelerin) getirtilmesi, ilgili belediye ve …’den hasarın meydana geldiği binaya ait projeler getirtilerek keşfen inceleme yapılması, tarafların kusur durumlarının tespit edilmesi, yönetmelik hükümlerinin ve davalı tarafça ileri sürülen itirazların değerlendirilmesi gerekirken, hükme elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten sonra bilirkişi raporu alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/496 E. 2018/311 K. sayılı 28/03/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davalı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/06/2022