Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/773 E. 2022/750 K. 15.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/773
KARAR NO: 2022/750
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1247
KARAR NO: 2018/1220
DAVA TARİHİ: 16/11/2016
KARAR TARİHİ: 11/12/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında imzalanmış 08/04/2015 tarihli İletişim Danışmanlığı Hizmet Sözleşmesi gereğince müvekkilinin davalıdan cari hesap bakiye alacağını tahsil edememesi nedeniyle davalı aleyhine İst.Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Es. Sayılı dosya ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve yersiz olduğunu iddia ile öncelikle ihtiyati haciz kararı verilmesini, haksız itirazın iptaline, takibin devamına ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile müvekkili arasında imzalanan sözleşmeye istinaden davacı şirket tarafından sözleşmeye aykırı olarak hizmet verilmediğini ve hiçbir şekilde ne yazılı ne de sözlü davacı şirkete ulaşılamadığını, müvekkilinin sözleşme konusu hizmeti en çok ihtiyaç duyduğu zamanda davacı şirketten temin edemediğini ve bu süre zarfından çok ciddi şekilde itibar kaybı yaşadığını, müvekkili şirketin davacı şirkete hiç bir borcu olmadığı gibi davacı şirketten itibar kaybı ve diğer zararları için alacağının mevcut olduğunu, davacının müvekkili şirketin taleplerine cevap vermediği gibi diğer hizmet sunduğu şirketlere de aynı şekilde cevap vermediğini, davaya konu alacağın likit olmadığından ve ihtilaflı olduğundun hiçbir şekilde müvekkili şirketin kötü niyetinden bahsedilemeyeceğini, söz konusu sözleşmeye göre davacı şirketin müvekkili şirkete iki aylık hizmet tutarı kadar cezai şart ödemesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Davanın İİK 67 maddesine göre açılan itirazın iptali davası olduğu, davacı tarafından davalı borçlu hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müd. … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığı ödeme emrinin davalıya 09.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği ve davalının 14.11.2016 tarihinde süresinde yaptığı itiraz ile takibin durduğu eldeki davanın İİK 67 maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır. Takibin dayanağı belgenin 7 adet davacı tarafından kesilen faturaya dayalı olduğu, tarafların ticari kayıtları üzerinde mali müşavir ve sektör bilirkişisi marifeti ile inceleme yapıldığı taraf kayıtlarının TTK 64 ve devamı ile V.U.K hükümlerine göre usulüne uygun olarak tutulduğu ve HMK 222 maddesi gereğince delil niteliğinde bulunduğu, her iki tarafın kayıtlarına göre davacının davalıdan 73.809,00 TL alacaklı olduğu, aynı kaydın davalı kayıtlarında da mevcut olduğu, bu hususun tarafların mail kayıtları ile de sabit olduğu, davalının takip dosyasına yapmış olduğu itirazın bu miktar üzerinden iptali gerektiği, davacı tarafından her ne kadar takip tarihine kadar işlemiş faiz talep edilmiş ise de bu konuda taraflar arasında düzenlenmiş bir sözleşme bulunmadığı gibi harcı yatırılarak açılmış bir talepde bulunmadığı davalının takip tarihi itibarı ile temerrüdünün gerçekleştiği, takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinin yerinde olmadığı, taraflar tacir olmakla bu miktara takip tarihinden itibaren 3095 S.Y 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanması gerektiği, davalı tarafından inkar edilen alacak fatura alacağı olup likit olmakla inkar edilen asıl alacak likit olmakla İİK 67/2 maddesi gereğince 73.809,00 TL nin % 20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine ve davalıdan alınarak davacıya ödenmesi gerektiği…” belirtilerek, davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu icra takibinin 76.227,51 TL üzerinden başlatıldığını, davacı bu tutar kadar alacaklı olmamasına rağmen Mahkemece 73.809,00 TL üzerinden icra takibinin devamına karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkili şirket tarafından davacıya 12/12/2016 tarihinde 20.000,00 TL ödeme yapıldığını, icra takibinden sonra alacaklıya yapılan ödemeler nazara alınarak borçtan mahsup edilip kalan bakiyeye göre itirazın kısmen iptaline karar verilmesi gerektiğini, ayrıca kabul anlamına gelmeksizin şayet yerel mahkeme tarafından oluşturulan karar doğrultusunda 73.809,00 TL asıl alacak üzerinden takibin devamına karar verilecek olsa dahi yapılan ödemenin miktarının ne olduğu ve bu ödemenin icra dairesi tarafından nazara alınması gerektiğine yönelik ayrıca bir hüküm kurulması gerektiğini, yerel mahkeme tarafından davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu, davacının sözleşmeye aykırı olarak müvekkili şirkete hizmet vermediğini ve müvekkili şirketi zarara uğrattığını, icra inkar tazminatı şartları oluşmadığını, yerel mahkeme tarafından davacının işlemiş faiz isteyemeyeceği tespit edilmişken buna rağmen davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmeksizin yine davacının alacaklı olduğuna karar verilmesi gerekirse dahi, davanın işlemiş faiz talep edilemeyeceğinin tespit edilmesi sebebiyle kısmen kabul kısmen reddine karar verilmeyerek müvekkili şirket yararına ret oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, mahkemenin bu hususta davacı tarafından harç yatırılmadığından bahisle bu kısmın göz önünde bulundurulmaması hatalı olup, öncelikle eksik harcın tamamlatılması ve akabinde davanın kısmen kabulüne karar verilmelisi gerektiğini, davacının avans faizi talebi olmamasına ve faize yönelik herhangi bir talep belirtmemesine rağmen yerel mahkeme tarafından yasal faize hükmedilmesi gerekirken avans faize hükmedilmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda ağır maddi hatalar bulunduğunu, ayrıca raporda bakım hizmeti tespit edilemediğinin belirtildiğini, bilirkişinin beyanı doğrultusunda davacıya hizmetin ifasına dair ispat vasıtaları sunması için süre verilmesi ve akabinde dosyanın bilirkişiye tevdii zorunluyken eksik inceleme neticesinde karar verildiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğü’nün…5 E. sayılı dosyasında; davacı tarafın 73.809,00 TL cari hesap alacağı ile 2.418,51 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 76.227,51 TL alacağın tahsili istemiyle 03/11/2016 tarihinde davalı aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalıya 09/11/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 14/11/2016 tarihinde itirazı üzerine takibin durduğu, davanın İİK’nun 67.maddesi uyarınca 1 yıllık yasal süre içerisinde açıldığı belirlenmiştir. Dava dilekçesinde dava değeri 73.809,00 TL olarak belirtilmiş ve harçlandırma formuna göre aynı miktar üzerinden harç yatırılmıştır, bu durumda davanın sadece asıl alacak üzerinden açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında 08/04/2015 tarihinde İletişim Danışmanlığı (PR) Hizmet Sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmenin konusu 2.maddede; “…, …’ın hedef kitlesi ve sosyal paydaşları nezdinde kurumsal itibar çalışmalarının oluşturulması, kurumsal ve ürün markaları hakkında kamuoyunda tanınırlık ve beğenirliliğinin arttırılması yönünde sunulacak entegre iletişim danışmanlığı hizmeti verecektir. Bu hizmet … İNŞAAT’ın kurumsal iş hedefleri ve liderlik iletişimi dikkate alınarak sunulacaktır” şeklinde ifade edilmiş ve devamında hizmet konuları belirlenmiştir. Ödeme ile ilgili 3.maddesinde; “3.1. … İNŞAAT iş bu sözleşmede detayı verilen hizmetler için …’a yıllık 96.000 TL + KDV ödeyecektir. 3.2. Ödemeler aylık 8.000 TL + KDV olarak … tarafından … İNŞAAT’e fatura edildikten 30 (otuz) gün içerisinde …’in banka hesap numarasına … BANK-ETİLER / TR81…02) yapılacaktır.” Sözleşme Süresi Ve Fesih Halleri başlıklı 5.maddesinde; “İşbu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girer ve bu tarihten itibaren bir yıl süre yürürlükte kalacaktır. Sözleşme’nin sona ereceği tarihten en az 15 gün önce taraflardan biri, diğerine yazılı ihtarda bulunmadıkça Sözleşme aynı şartlarda geçerli olacaktır. Taraflardan herhangi birinin sözleşmede belirtilen yükümlülüklerinden bir veya birkaçını yerine getirmemesi durumunda, karşı taraf aykırılığın giderilmesi için 5 günlük süre verecektir. Söz konusu sürede, aykırılığın giderilmemesi durumunda Sözleşme yazılı bildirimde bulunmak sureti ile tek taraflı olarak feshedebilir. Bu durumda sözleşmenin feshedilmesine sebep olan taraf iki aylık hizmet bedeli kadar cezai şart öder ve herhangi bir nam altında hak veya tazminat talebinde bulunamaz.Taraflardan birinin, kendi isteğiyle olsun yada olmasın, infisahı bu sonucu doğuran prosedürün başlatılması, feshi (yeniden yapılandırma ve birleşmeler” hariç), iflası veya konkaordato ilan etmesi yada herhangi bir borcu nedeniyle benzer bir duruma düşmesi halinde diğer taraf işbu sözleşmeyi herhangi bir önele gerek olmaksızın derhal hüküm doğurmak üzere feshedebilir. İşbu Sözleşme … İnşaat tarafından her zaman 30 gün önceden bildirimde bulunmak kaydıyla tek taraflı tazminatsız olarak fesih edilebilir.” hükümleri yer almaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; her iki tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davacının takibe konu ettiği alacağını oluşturan faturaların her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, bu faturalara konu hizmet alımının davalı tarafından BA formlarında beyan edildiği, taraf defterleri arasında uyumsuzluk olmadığı ve defterlerin birbirini teyit ettiği, davacının defterlerine göre takip tarihi itibariyle 73.809,00 TL alacaklı, davalının defterlerine göre takip tarihi itibariyle 73.809,00 TL borçlu olduğu tespit edilmiş, davalı tarafından dava tarihinden sonra 12/12/2016 tarihinde yapılan 20.000,00 TL ödemenin TBK’nın 100.maddesi gereği öncelikle faiz ve masraflara mahsup edileceğinden icra müdürlüğünce kapak hesabında dikkate alınacağı ifade edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27/062003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. (Faturalar ve dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.)….Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. (Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd.)…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Vergi Usul Kanunu’nun 229. maddesine göre; fatura emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. Vergi Usul Kanunu’nun 231/5. maddesine göre; fatura malın teslimi veya hizmetin yapıldığı tarihten itibaren azami “yedi gün” içinde düzenlenir. Bu süre içerisinde düzenlenmeyen faturalar hiç düzenlenmemiş sayılır. 6102 sayılı TTK 21. maddesi uyarınca ise; ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir, bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Yasal düzenlemeler uyarınca faturayı teslim aldıktan sonra süresi içinde itiraz ve iade etmeyerek kullanan kimse, bu faturanın ticari defterlerine kaydı gereken bir belge olduğunu, mal veya hizmet aldığı için geçerli bir sözleşme ilişkisine göre düzenlendiğini, mal yada hizmeti aldığını kabul etmiş sayılır. Somut dosyada; davacının takibe konu alacağını oluşturan faturalar davalıya tebliğ edilmekle birlikte, davalı tarafından iade edilmediği, davalı ticari defterlerine işlendiği ve BA bildirimi yapıldığı anlaşılmakla, her iki tarafın birbiri ile uyumlu ticari defterlerine göre davacının takip tarihi itibariyle 73.809,00 TL alacaklı olduğu da tespit edildiğinden, emsal ilamlarda belirtildiği gibi HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığı anlaşılmakla, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı tarafından istinaf dilekçesinde hizmetin verildiğinin ispatlanması gerektiği ileri sürülmüş ise de yukarıda açıklanan gerekçelerle davacının hizmet edimini yerine getirdiği anlaşılmakla, aksi yöndeki ispat yükü davalı üzerinde olup bu yönde bir delil ibraz edilmemiştir. Dava tarihinden sonra davalı tarafından 20.000,00 TL ödeme yapıldığı sabittir. Ancak mahkemece dava tarihinden sonra 12/12/2016 tarihinde ödenen 20.000,00 TL’nin icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınması yönünde hüküm tesis edilmesi gerekirken kararda bu yönde bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin anılan hususa ilişkin istinaf isteminde haklı olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının itirazın iptalini talep etmiş olması sebebiyle talebin işlemiş faizi de kapsadığını, işlemiş faiz talep edilemeyeceğinin tespiti karşısında davanın kısmen kabulüne karar verilerek reddedilecek kısma ilişkin lehe vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ifade etmiş ise de, dava 73.809,00 TL asıl alacak üzerinden açıldığı ve işlemiş faiz istemi yönünden yatırılan harç olmadığı için mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde yanlışlık görülmemiştir. Takip dosyasında davacı tarafından asıl alacak yönünden ticari temerrüt faizi talep edilmiş olup, ticari işlerde uygulanan faiz avans faizi olduğu için davalı vekilinin bu yöndeki istinaf isteminin de reddi gerekmiştir. İİK 67/2 maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” düzenlemesi yer almaktadır. Dava konusu alacak, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca düzenlenmiş, faturaya dayalı, davalı tarafından ticari defterlerine işlenmiş likit bir alacak olduğundan, mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de yanlışlık yoktur. Açıklanan nedenlerle, dava tarihinden sonra 12/12/2016 tarihinde davalı tarafından yapılan 20.000,00 TL ödemenin icra müdürlüğünce infaz aşamasında dikkate alınmasına karar verilmesi gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf talebinin bu yönden kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek, 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi uyarınca aşağıdaki şekilde yeniden hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1247 Esas, 2018/1220 Karar sayılı ve 11/12/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, a-Davanın KABULÜNE, b-Davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın 73.809,00 TL üzerinden İPTALİ İLE TAKİBİN DEVAMINA, takip tarihinden itibaren bu miktara 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince avans faizi uygulanmasına, dava tarihinden sonra 12/12/2016 tarihinde davalı tarafından yapılan 20.000,00 TL ödemenin icra müdürlüğünce İNFAZ AŞAMASINDA DİKKATE ALINMASINA, c-Alacak tutarı olan 73,809,00 TL’nin % 20’si oranında hesaplanan 14.761,80 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 5.041,89 TL karar ve ilam harcından peşin ödenen 879,34 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.162,55 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, d-Davacı tarafça yatırılan 912,84 TL harç ile yargılama aşamasında tebligat, müzekkere ve bilirkişi ücreti olarak yapılan 2.119,80 TL masraf olmak üzere toplam 3.032,64 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesaplanan 8.468,99 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine, 3-İstinaf İncelemesi Yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafından peşin olarak yatırılan 1.260,47 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.179,77 TL’nin ilk derece mahkemesince davalı tarafa iadesine, c-Davalı tarafça sarf edilen 202,00 TL istinaf harcı, 32,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 234,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, d-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.15/06/2022