Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/760 E. 2022/701 K. 08.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/760
KARAR NO : 2022/701
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DAVA : Kayıt Kabul
KARAR TARİHİ: 08/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın borçlusu …Endüstrisi A.Ş.’nin 19/10/2016 tarihi itibariyle iflasına karar verildiği, İstanbul Anadolu 3. İcra Müdürlüğü’nün … iflas sayılı dosyası ile tasfiye işlemlerine başlandığını, müflis şirketin müvekkilinden kredi kullandığını, bu krediler sonucu müvekkilinin 405.100.421,65 TL alacağının (405.061.816,15 TL’si nakit, 38.605,50 TL gayri nakit olmak üzere ve 139.012.100,00 TL’lik kısmı ipotekle temin edildiğinden bu kısmın rüçhanlı olacak şekilde) 4. Sıraya kayıt ve kabulü için iflas masasına başvuru yapıldığını, 38.605,50 TL gayri nakit alacağın kabul edildiğini, kalan tutarın ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olarak reddedildiğini, müflis şirket hakkında yapılan takiplerin kesinleştiğini ileri sürerek 139.012,100 TL’si rüçhanlı olmak kaydıyla toplam 405.061.816,15 TL alacaklarının 4.sıraya kayıt ve kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın talep ettiği 405.061.816,15 TL’lik alacağın 139.012,100 TL’lik kısmının ipotekli alacak, 38.605,50 TL’sinin şarta bağlı alacak, 266.049.716,15 TL’sinin genel kredi sözleşmesine dayanan alacak kaydı olduğunu, müflis şirketin kullandığı ve kullanacağı kredileri temin etmek üzere ipotekler tesis edildiğini, 266.049.716,15 TL’lik alacağın varlığını tevsik edici nitelikte bulunmadığı ve yargılamayı gerektiren alacak olduğunu, bu nedenlerle davacı başvurusunun reddedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; “…İflas Müdürlüğünden gelen cevapta … Endüstrisi AŞ.nin 19/10/2016 tarihinde iflasına karar verildiği, tasfiyenin adi tasfiye olarak yürütülmekte olup iflas idare memurlarının atandığı, davacının 178 kayıt sıra numarasıyla başvurduğu, başvurunun reddine karar verildiği, kararın tebliği ile davacı tarafça tebligat giderinin depo edilmiş olduğu, kararın davacı vekiline 18/08/2017 tarihinde tebliğ edildiği bildirilmiştir. Tebliğ tarihine göre mahkememizde 25/08/2017 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu tespit edilmiştir.
Davacı banka kayıtları üzerinde bilirkişiye yerinde inceleme yapma yetkisi verilmek suretiyle rapor ve ek rapor alınmıştır.
Bilirkişi kök raporunda davacı banka ile müflis arasında 11/02/2007 tarihinde 500.000 Euro limitli, 25/12/2007 tarihinde 45.700.000 USD limitli genel kredi sözleşmesi ve teminat sözleşmesi imzalandığını, bu kredi sözleşmeleri uyarınca davalıya krediler kullandırıldığını, bankanın kat tarihi itibariyle kullandırdığı kredilerden ötürü 66.199.207,20 TL.alacaklı olduğunu hesaplamış, sözleşmenin temerrüd faizi ve oranı başlığı ile düzenlenen 45.m. hükmü uyarınca %94,50 temerrüd faiz oranı talebinin yerinde olduğunu belirterek 29/08/2011 temerrüd tarihi itibariyle davacının 66.382.634,17 TL.asıl alacaklı olduğunu, ancak takip talebinde 64.846.831,07 TL.asıl alacak talebinde bulunulduğundan bu miktarla bağlı kaldığını ifade edip iflas tarihi itibariyle yaptığı hesap sonucu davacının 400.548.024,81 TL.alacak talebinde bulunabileceğini bildirmiştir. Bu rapora her iki taraf vekilince itiraz edilmiş olduğundan itirazları karşılayacak ek rapor alınmasına karar verilmiş ayrıca açılan davanın kayıt kabul davası olduğu davacının iflas masasına başvurusunda ipotekli takipten ötürü alacağımız var demediği, kullandırılan kredilerden doğan alacak için talepte bulunulduğu, dolayısıyla başvuruda talep edilen tutar ve dava dilekçesinde istenen miktarın önemli olduğu, takipte talep edilen miktarla bağlı kalınamayacağı gözetilerek takdiri mahkememize ait olmak kaydıyla bilirkişiden davacı alacağının kat tarihi itibariyle hesaplanan asıl alacak miktarı üzerinden hesaplanması istenmiştir. Bilirkişinin ek raporda istenen hesaplamayı yaparak iflas tarihi itibariyle davacı alacağını iflas masasına kayıt talebi kabul edilen 38.605,50 TL.şarta bağlı alacak dahil olmak üzere 409.045.452,94 TL.olarak belirlediği, bu tutardan daha önce kabul edilen 38.605,50 TL.gayri nakdi alacak düşüldüğünde bakiye 409.006.847,44 TL. kadar davacının alacaklı olduğu ancak davacı yanın 405.061.816,00 TL.talep ettiği, bu tutarın 139.012.100,00 TL.sinin rüçhanlı alacak olduğu anlaşılmıştır. Alınan ek rapora davalı tarafça itiraz edilmiş ise de davalı vekilinin kök bilirkişi raporunda belirlenen 64.846.831,07 TL.asıl alacak tutarı ile bağlı kalınması gerektiği yönündeki itirazının yerinde olmadığı daha önce açıklanmış olup takipte talep edilen rakamla bağlı kalınamayacağı önemli olanın davacının iflas masasına başvurusu ve dava dilekçesindeki talebi olduğu kabul edilmiştir. (Yargıtay 23.Huk.Dai.2015/2992 E.2015/4731 K.sayılı kararı)Davalının bir diğer itirazı ise müflis defterlerinde inceleme yapılmaması olup, taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davacının defter ve kayıtları kesin delil olarak kabul edilmiştir. Bu düzenleme nedeniyle müflisin defterlerinde inceleme yapılmamıştır. (Yargıtay 23.Huk.Dai.2014/10056 E.2015/171 K.sayılı kararı) Aynı şekilde tacir arasında imzalanan sözleşmelerde faiz serbestçe kararlaştırılabileceğinden davalının uygulanan temerrüd faizi oranına yönelik itirazları da yerinde görülmeyerek davacının saptanan 405.061.816,00 TL. alacağı yönünden davanın kabulüne, 405.061.816,00 TL’nin (139.012,100 TL’si rüçhanlı olmak kaydıyla) davalı iflas masasına kayıt ve kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Her ne kadar taraflar arasında imza edilen sözleşmelerde davacı kayıtlarının kesin delil teşkil edeceği kararlaştırılmışsa da 6100 sayılı HMK’nın “Delil Sözleşmesi” başlıklı 193/2. maddesi kapsamında sözleşmelerin hakkın kullanımını imkansız yahut güç haline getirip getirmediğinin değerlendirilmesi gerekmesine rağmen Yerel mahkeme kararında söz konusu değerlendirme yapılmayarak sözleşmelerin tamamen hukuka uygun olduğunun kabul edildiğini, alacak kalemlerinin doğruluğunun tespiti için defterlerin incelenmesi gerektiğini Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 21/11/2012 tarih ve 2012/6268 E. 2012/17422 K. sayılı kararının da bu yönde olduğunu ayrıca davacı tarafın dava dilekçesinde dayandığı takipte, müvekkil şirketten olan asıl alacağı 64.846.831,07 TL olup, bu alacak ile alacağa ait faizler üzerinden kayıt kabule karar verilmesini talep ettiğinden taleple bağlılık ilkesi gereğince huzurdaki uyuşmazlığın 64.846.831,07 TL üzerinden incelenmesi ve bu kalem etrafında neticelendirilmesi gerekirken 66.199.207,20 TL alacak üzerinden hesaplama yapılmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nın 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, İİK 235. maddesi gereğince açılmış olan sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasıdır.İİK 235. maddede, sıra cetveline itiraz edenlerin, cetvelin ilanından itibaren 15 gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları, 223. maddenin üçüncü fıkrası hükmünün mahfuz olduğu belirtilmiştir. Maddede düzenlendiği üzere, sıra cetveline itiraz davası açma süresi 15 gündür. Süre, sıra cetvelinin ilanından itibaren başlar. İİK 166. maddedeki gazetelerde yapılan ilanlardan en son ilan tarihinden itibaren işlemeye başlar. İflas masasına alacak yazdırırken, tebligatı kabule elverişli adres gösterilerek, Adalet Bakanlığınca çıkarılan tarifede gösterilen yazı ve tebliğ giderlerini avans olarak vermek suretiyle, İflas idaresince alınacak kararların kendisine tebliğ edilmesini istemiş olan alacaklılara, alacaklarının kabul veya ret edildiği ayrıca tebliğ edilir (İİK 223). Bu alacaklılar için sıra cetveline itiraz davası açma süresi, sıra cetvelinin ilanından itibaren değil, bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar.Somut olayda, İstanbul Anadolu 3. İcra Dairesinin … İflas sayılı dosyası ile ilgili vermiş olduğu cevabı yazısına göre, davacı 178 kayıt numarası ile iflas masasına alacak kaydı yaptırarak tebligat masrafını yatırmış, iflas dairesince düzenlenen sıra cetvelinde alacak talebi kısmen kabul kısmen reddedilmiştir. Sıra cetveli 08/08/2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ve 03/08/2017 tarihli Karar Gazetesinde ilan edilmiştir. Davacı vekiline ise 18/08/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davacı vekili tarafından tebligat masraf avansı yatırıldığından 15 günlük yasal sürenin tebliğ tarihinden itibaren hesaplanması gerekmektedir. Davanın 25/08/2017 tarihinde yasal 15 günlük hak düşürücü süre içerisinde açıldığının anlaşılması üzerine işin esasının incelenmesine geçilmiştir.Müflis Müflis …Endüstrisi A.Ş’nin, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/272 E. 2016/764 K. sayılı kararıyla 19/10/2016 tarih itibariyle iflasına karar verilmiştir. UYAP sisteminde yapılan incelemede kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 05/03/2020 tarihli 2017/994 E. 2020/1552 K. sayılı ilamı ile onandığı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 20/01/2021 tarihli 2020/1950 E. 2021/142 K sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Mahkemece bankacı bilirkişiden, banka kayıtlarında inceleme yaptırılarak alınan kök raporda özetle; banka şubesinde yerinde yapılan incelemeler neticesinde davacı bankanın kullandırdığı krediler nedeniyle hesap kat tarihi olan 24/08/2011 tarihi itibariyle 66.199.207,20 TL alacaklı olduğu, alacağa uygulanan akdi faiz oranının % 19 olduğu, hesap kat ihtarında alacağın 1 gün içinde ödenmesi ihtar edildiğinden ve 25/08/2011 tarihinde tebliğ edildiğinden (27 ve 28’i tatil günü) 29/08/2011 tarihinde temerrüt oluştuğu, bu durumda 24/08/2011-29/08/2011 tarihleri arası %19 akdi faiz uygulanması gerektiği, 66.199.207,20 TL anapara + 174.692,35 TL işlemiş faiz + 8.734,62 TL BSMV = 66.382.634,17 TL hesap edildiği ancak davacının takip talebinde 64.846.831,07 TL asıl alacak talebinde bulunmuş olması sebebiyle taleple bağlılık ilkesi gereği 64.846.831,07 TL’nin esas alındığı, bu miktar üzerinden temerrüt faiz hesaplanması gerektiği, temerrüt faizi yönünden ise sözleşmenin 44.maddesinde “…kredilerin cins ve niteliğine bakılmaksızın BANKA’nın mevzuat gereğince TCMB’ye bildirdiği kredi faiz oranlarından temerrüt tarihinde yürürlükte olan en yüksek kredi faiz oranına, bu oranın %50 (yüzdeelli) ilavesi ile bulunacak oranda temerrüt faizi ile fon ve gider vergisini ayrıca bir ihtar ve merasime hacet kalmaksızın ödeyeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder” hükmü yer aldığından ve davacı bankanın TCMB’ye bildirdiği en yüksek faiz oranı % 63 oluduğundan, sözleşme hükmü gereği % 50 ilave edildiğinde (63X1,50) % 94,50 temerrüt faizi uygulanması gerektiği, 29/08/2011-19/10/2016 (iflas tarihi) tarihleri arası % 94,50 temerrüt faiz uygulanarak ve BSMV ilave edilerek yapılan hesaplama neticesinde 64.846.831,07 TL asıl alacak + 319.678.655,47 TL temerrüt faizi + 5.983.932,77 TL BSMV = 400.509.419,31 TL hesaplandığı, 38.605,50 TL iflas idaresince kabul edilen şarta bağlı alacak olduğu için kalan miktarın 139.012,100 TL’si ipotekle rehnedilen rüçhanlı alacak ve 261.497.319,31 TL’si ise kalan nakit alacak olduğu hesap edilmiştir. İtirazlar üzerine alınan ek raporda ise; banka kayıtlarında tespit edilen alacak miktarı olan 66.199.207,20 TL miktarın esas alınması halinde 24/08/2011 hesap kat tarihinden 29/08/2011 temerrüt tarihine kadar %19 akdi faiz hesabı ile 174.692,35 TL, BSMV 8.734,62 TL, 29/08/2011 hesap kat tarihinden 19/10/2016 iflas tarihine kadar anapara üzerinden % 94,50 temerrüt faiz hesabı ile 326.345.541,69 TL, BSMV 16.317.277,08 TL hesaplanmış bu durumda davacı bankanın toplam alacağı 66.199.207,20 TL anapara + 174.692,35 TL işlemiş faiz + 8.734,62 TL BSMV + 326.345.541,69 TL temerrüt faizi + 16.317.277,08 TL BSMV = 409.045.452,94 TL hesap edilmiştir. Taleple bağlılık ilkesinin dikkate alınması gerektiği yönünde istinaf sebepleri; Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davacının takip talebinde alacak miktarının 64.846.831,07 TL olması sebebiyle, taleple bağlılık ilkesi gereğince hesaplamalarda bu miktarın esas alınması gerektiğini ifade etmiştir. İflas masasına, iflas anına kadar doğmuş alacaklar yine bu tarihe kadar işlemiş faizi ile birlikte kaydedilir. İflasın açılmasından sonra da faiz işlemeye devam eder ancak tahakkuk edecek faiz ödemeleri 195.maddeye göre hesaplanan anaparalar ödendikten sonra bakiyesi üzerinden yapılabilir (İİK 195 ve 196.maddeleri). Adi tasfiyenin ilanından itibaren bir ay içinde alacakların kaydettirilmesi gerekir (İİK 219.madde). Alacak istemi kısmen veya tamamen reddolunursa sıra cetvelinin ilanından itibaren 15 gün içinde ticaret mahkemesinde dava açılabilir (İİK 235.madde). Öte yandan geç kalınmasından doğan masraflar alacaklıya ait olmak üzere vaktinde deftere kaydettirilmeyen alacaklar iflasın kapanmasına kadar kabul olunur (İİK 236.madde). Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2012/5755 Esas, 2013/36 Karar sayılı 14/01/2013 tarihli ilamında; “…Öncelikle iflas idaresine müracaat edilmemiş olsa bile kayıt kabul iddiasının doğrudan mahkeme önüne getirilmesi İİK’nun 236.maddesine göre mümkündür. Bu durumda, tarafların gösterdiği deliller toplandıktan sonra ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle İİK’nın 195 ve 196.maddeleri de dikkate alınarak, davacının iflas tarihi itibariyle müflis şirketten alacağı olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Bu husus gözetilmeksizin yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur…”, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/1500 Esas, 2014/6007 Karar sayılı 26/09/2014 tarihli ilamında; “…İİK’nın 236.maddesi uyarınca iflasın kapatılmasına kadar masaya alacak yazdırmak mümkün olduğu gibi, masaya kayıt davası açılması için iflas idaresine başvuru yapılması da bir ön şart değildir. Davacının doğrudan dava açmasında hukuka aykırı bir yön olmadığından mahkemece uyuşmazlığın esası incelenip alacağın varlığı üzerinde durulmak ve davacı yanca alacağın usulüne uygun delillerle ispatlanması halinde masaya kayıt kararı vermek gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır…” şeklinde karar verilmiş olup, masaya kayıt davası açılması için iflas idaresine başvuru yapılmasının bir ön şart olmadığına, doğrudan mahkemeye başvurulabileceğine işaret edilmiştir. Somut dosya kapsamında davacı vekilinin iflas masasına yaptığı başvuruda kredi sözleşmeleri kapsamında alacaklı olduğu miktarların bildirildiği, takip dosyasından bahsedilmediği, dava dilekçesinde yine kredi sözleşmeleri belirtilerek ayrıca ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibe ilişkin açıklama yapıldığı ancak takip dosyasındaki alacakla sınırlı olarak dava açıldığının ifade edilmediği, kayıt kabule karar verilmesini talep ettiği miktarın bildirildiği anlaşılmakla, davacının kayıt kabul isteminin sadece takip dosyasında alacak miktarı kadar olduğu söylenemeyeceğinden, takip dosyasındaki talebi ile bağlı olduğu yönündeki davalı itirazları yerinde değildir.
Delil sözleşmesi yönünde istinaf sebepleri; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 47.maddesi; “Müşteri ve Müteselsil Kefil’ler, Banka ile aralarında çıkacak her türlü anlaşmazlıklarda Banka’nın defter, kayıt ve belgeleri ile bilgisayar kayıtlarının, bilgisayar çıktılarının, mikrofilm ve mikro fişlerinin ve Banka’ya gönderecekleri faks talimat metinlerinin, H.U.M.K.’nun 287.Maddesi gereği ve münhasır delil olacağını ve bunlara karşı her türlü itiraz hakkından peşinen feragat ettiklerini ve Banka’nın bu kayıtların kat’ı ve münhasır delil teşkil edeceğini, dava halinde Banka defterlerinin usulüne uygun tutulduğu hususunda yemin teklif hakkından feragat ettiklerini kabul ve beyan ederler.” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşmelerin imzalandığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’un 287.maddesinde; “Kanunun muayyen bir delil ile ispatını emreylediği hususlar başka suretle ispat olunamaz. İki tarafça muayyen deliller ile ispatı tahriren kabul edilmiş olan veya muhakeme esnasında olveçhile beyinlerinde karar verildiği ikrar olunan maddeler hakkında başka delil kabul olunmaz.” hükmü yer almaktadır.Dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 193.maddesi; “(1)Taraflar yazılı olarak veya mahkeme önünde tutanağa geçirilecek imzalı beyanlarıyla kanunda belirli delillerle ispatı öngörülen vakıaların başka delil veya delillerle ispatını kararlaştırabilecekleri gibi; belirli delillerle ispatı öngörülmeyen vakıaların da sadece belirli delil veya delillerle ispatını kabul edebilirler. (2) Taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkânsız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersizdir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 20/02/2017 tarihli 2016/9772 E. 2017/482 K. sayılı ilamında; “…Mahkemece, gerek taraflar arasındaki sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 287. maddesi, gerekse HMK’nın 193. maddesi ile taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmelerinin geçersiz olduğunun hüküm altına alındığı, madde hükmünün Yargıtay içtihatlarına bağlı olarak gelişmiş bir hüküm olduğu somut olayda davacı tarafın, sadece kendi defterlerine dayanıp, bunlar dışında herhangi bir delil göstermediği, taraflar arasındaki, sözleşmenin, bir tarafın elinden bütün ispat vasıtalarını alıp, tek yönlü olarak düzenlenen ve karşı tarafın defterleri ile diğer tarafı tümden bağlama sonucunu doğuran maddenin objektif iyiniyet ve hakkaniyet kurallarına aykırı olduğu, bu yöndeki sözleşme hükmünün uygulanmasının hakkaniyete aykırı olacağı, uyuşmazlığın, hizmetin verilip verilmemesi ve yeterli miktarda işin gönderilip gönderilmemesine ilişkin olduğu, bu hususun da davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle, asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiş olup, doğru olan hükmün onanması gerekmiştir.”Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/10/2017 tarihli 2016/3231 E. 2017/5473 K. sayılı ilamında; “…1-Asıl dava, acentelik sözleşmesinden kaynaklı komisyon alacağı istemine, birleşen dava ise davalının alacakları için başlattığı icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda bilirkişi raporu alınmış, acentelik sözleşmesinin 26. maddesi gereğince davalı/birleşen davada davacı … Bank A.Ş’nin tüm kayıt ve belgelerinin tek ve geçerli bağlayıcı delil olacağı konusunda taraflar anlaşmış olduğundan yalnızca davalı/birleşen davada davacının ticari defter ve kayıtları incelenmiş, işbu bilirkişi raporuna itibar edilerek de asıl davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ancak, Dairemiz uygulaması ve 6100 sayılı HMK’nin 193/2. maddesi uyarınca, taraflar arasındaki münhasır delil sözleşmesine rağmen bu delilin aksi, yine aynı kuvvetteki başka bir delille ispatlanabileceği gibi taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri de geçersizdir. Bir başka deyişle, delil sözleşmesinin varlığı davacı/birleşen davada davalı tarafın yasal delillerini sunma olanağını ortadan kaldırmayacağı gibi, ticari defter ve kayıtlarının incelenmesine de engel teşkil etmeyecektir. Bu durumda, davacı/birleşen davada davalının delilleri arasında gösterdiği kendi ticari defter ve kayıtları da incelenip karşı tarafın defter kayıtlarıyla karşılaştırılması ve asıl ve birleşen davadaki iddiaların bundan sonra değerlendirilmesi gerekirken, yalnızca davalı/birleşen davada davacı olan … Bank A.Ş’nin kayıtlarına itibar edilerek sonuca varılması doğru olmamış, eksik incelemeye dayalı kararın bozulması gerekmiştir.”Somut dosyada, mahkemece bilirkişi inceleme ara kararında davalı defterlerinin de incelenmesi yönünde karar verilmesine rağmen inceleme yapılmamış, gerekçeli kararda ise taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davacının defter ve kayıtları kesin delil olarak kabul edildiğinden müflisin defterlerinde inceleme yapılmadığı ifade edilmiştir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmede yer alan hüküm münhasır delil sözleşmesi mahiyetindedir. Yasal düzenleme uyarınca taraflardan birinin ispat hakkının kullanımını imkansız kılan veya fevkalade güçleştiren delil sözleşmeleri geçersiz olup Yargıtay uygulaması da aynı yöndedir. Bu durumda mahkemece davalı müflis şirketin defter ve kayıtlarında da bilirkişi incelemesi yaptırılarak karar verilmesi gerektiğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/937 E. 2018/459 K. Sayılı 23/05/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,
3-Davalı tarafça yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına,
4-Davalı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/06/2022