Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/74 E. 2020/362 K. 23.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/74
KARAR NO: 2020/362
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2017
NUMARASI: 2015/1531 Esas – 2017/569 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin organizasyon ve reklamcılık alanında iştigal ettiğini ve davalı şirketin müşterilerine de hizmet verdiğini, iş ilişkilerinin sürekli olarak devam ettiğini, davalı şirketin müşterilerine verdiği hizmet nedeniyle 14.351,75 TL’lik bir alacak bakiyesi ortaya çıktığını, müvekkili şirket yöneticisi … ile davalı şirket yöneticisi …’un mail ortamında bu bedelde mutabık kaldıklarını, davalı şirket tarafından borcun ödenmemesi üzerine noter kanalıyla ihtarname gönderildiğini, ihtarın ardından davalı şirket yetkilisi …’un borcu iki eşit taksit halinde ödeyeceğini mail yoluyla bildirmesine rağmen ödeme yapılmadığı için icra takibi başlatıldığını, takibe itiraz edilerek durdurulduğunu, bütün bu nedenlerle birlikte davalı şirketin haksız itirazlarının kaldırılarak takibin devamını, %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1531 E. 2017/569 K. Sayılı 30/05//2017 tarihli kararı ile; “…Mahkemece toplanan deliller ve yapılan yargılama sonucunda; davanın faturalar nedeniyle cari hesaptan kaynaklandığı, davacının dava konusu ettiği faturalara konu hizmeti davalıya verdiğini ispat etmesi gerektiği, davacı tarafından irsaliyeli fatura fotokopilerinin dosyaya sunulduğu, tüm faturalarda hizmet bedeli şeklinde açıklama bulunduğu, irsaliyeli faturalarda teslim alan kaşe ve imzasının bulunmadığı, faturaların davalı tarafa teslimine dair herhangi bir delil sunulmadığı gibi işin yapıldığına dair de herhangi bir delil ibraz edilmediği, davacı vekiline öninceleme duruşmasında delillerini sunması için kesin süre verildiği, ancak faturaların tebliği ve fatura içeriklerinin teslimine dair herhangi bir delil sunmadığı, her ne kadar davacı tarafından sunulan email yazışmalarında dava konusu edilen tutar üzerinde mutabık olunduğunu ilişkin konuşma mevcut olsa da taraflar arasında yapıldığı ileri sürülen e-posta yazışmalarının davalı tarafça açıkça kabul edilmemiş olması nedeniyle delil olarak kabul edilemeyeceği, dosyada mevcut deliller itibariyle takibe konu edilen irsaliyeli (fatura) davalı tarafa tebliğ edildiği ispatlanamadığı gibi bu fatura konusu işin yapıldığını ispat yükü kendisine ait olan davacının iddialarını ispat edemediği, yine davacı defterlerinde davalı tarafından bir kısım ödeme görünse de bu kaydın da hizmetin yerine getirildiğinin kanıtı olmadığı, salt davacı taraf ticari defter ve kayıtlarına dayanılarak faturalardan dolayı davacının davalıdan alacaklı olduğunun kabul edilemeyeceği, yapılan yargılama ve dosyadaki delillere göre; davacının davaya konu takibe dayanak faturalara konu işi yapıp davalıya teslim ettiğini ispat yükümlülüğünü yerine getiremediği, davacı vekilinin dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı görülmekle Mahkememizce davacı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, davacı vekilinin davayı yazılı delillerle kanıtlamaları nedeniyle yemin deliline dayanmayacaklarını bildirdiği, dolayısıyla davanın sübuta ermediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili 31/05/2017 tarihinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; “Sayın Mahkemece 30/05/2017 tarihli celsede verilen karara itiraz ediyor ve istinaf incelemesi talep ediyoruz. Hukuki yönden hatalı verilmiş olan, usul ve yasaya aykırı işbu kararın tarafımızca kabulü mümkün değildir. Sayın Mahkemece Gerekçeli Karar tarafımıza tebliğ edildikten sonra Ek İstinaf gerekçelerimizi de bildirmek üzere işbu istinaf ve süre tutum talebimizi Sayın Mahkemeye sunuyoruz. İstinaf sonrası Temyiz kanun yolu başvuru hakkımız saklıdır.” şeklinde beyan sunmuştur. İlk Derece Mahkemesince gerekçeli karar davacı vekiline 08/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 22/12/2017 tarihinde sunmuş olduğu gerekçeli istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece delillerin incelenmesi ve takdiri hususlarında esaslı hataya düşüldüğünü, yargılama aşamasında davalı tarafın davaya cevap verilmediğini, duruşmalara katılmadığını, mahkemeye taraflar arasında yapılan ticari işleri gösterir faturalar, davacı şirket ve davalı şirket yetkilileri arasında yapılan borç mutabakatı, ödeme planları, ihtarın haklılığını gösterir mail yazışmaları, Beşiktaş … Noterliğinden 28/04/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarname, davacı şirkete ait ticari defterlerin delil olarak sunulması akabinde düzenlenen bilirkişi raporunda; taraflar arasındaki yazışmalarda “tarafların borç bakiyesi hususunda ihtilaflı olmadıkları”, “davacı şirketin davalı şirketten 14.351,75 TL alacaklı olduğu”, ikrar niteliğinde olan yazışmalar uyarınca ihtarnamenin 06/05/2015 tarihinde tebellüğ edildiği kanaati ile ilgili mevzuat hükümleri ve emsal Yargıtay kararları ışığında alacağa bu tarihten itibaren faiz istenebileceği tespitlerine yer verildiğini, deliller ve bilirkişi raporu doğrultusunda borcun sabit olduğu ispatlanmış olmasına rağmen mahkemece ısrarla yemin deliline başvurulup başvurulmayacağının sorulduğunu, yemin deliline başvurulmayacağı zira davanın ispatlanmış olduğu beyan edilmesine rağmen davanın haksız ve hukuka aykırı şekilde reddedildiğini, davalı borçlu tarafça maillerde de açıkça görüleceği üzere borç ikrar edilmesine rağmen gerekçeli kararda “davacının dava konusu ettiği faturalara konu hizmeti davalıya verdiğini ispat etmesi gerektiği”, “faturaların davalı tarafa teslimine dair herhangi bir belge sunulmadığı gibi işin yapıldığına dair de herhangi bir delil ibraz edilmediği” gibi kabulü mümkün olmayan tespitlere yer verildiğini belirterek istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 2015/1531 Esas ve 2017/569 Karar sayılı kararın bozulmasına, davanın kabulü ile icra takibinin devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan fatura alacağının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili 31/05/2017 tarihinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; hukuki yönden hatalı verilmiş olan usul ve yasaya aykırı kararın kabulünün mümkün olmadığını, gerekçeli karar tebliğ edildikten sonra ek istinaf gerekçelerini bildirmek üzere istinaf incelemesi yapılmasını talep etmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 345. maddesi uyarınca istinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır ve bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. Gerekçeli kararın davacı vekiline 08/11/2017 tarihinde tebliğ edildiği, iki haftalık yasal sürenin son gününün 22/11/2017 tarihi olduğu ancak davacı vekilinin gerekçeli istinaf dilekçesini yasal süre dolduktan sonra 22/12/2017 tarihinde sunduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin 22/12/2017 tarihli gerekçeli istinaf dilekçesinin yasal süre içerisinde sunulmadığı belirlenmekle; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince istinaf incelemesi, 31/05/2017 tarihinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesi ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 342/2 maddesinde istinaf dilekçesinde hangi hususların bulunması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre HMK 342/2.d fıkrası gereğince kararın özetinin, 342/2.e fıkrası gereğince başvuru sebepleri ve gerekçesinin, 342/2.f fıkrası gereğince talep sonucunun istinaf başvuru dilekçesinde yazılması gerekir. Ancak aynı maddenin son fıkrası uyarınca istinaf dilekçesi başvuranın kimliği ve imzasıyla başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddedilmeyip 355. madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır. Davacı vekilinin 31/05/2017 tarihli istinaf başvuru dilekçesinin, HMK 342/2.d,e,f fıkralarını içermediği anlaşılmakla, HMK 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık olup olmadığı yönüyle dosya değerlendirilmiştir. İlk derece mahkemesince ön inceleme duruşmasının yapıldığı 01/03/2016 tarihli duruşma zaptının, davalı tarafa Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğe çıkartıldığı ancak davalı şirketin bulunduğu binanın kentsel dönüşüm nedeniyle yıkıldığından bahisle tebligatın iade edildiği, buna rağmen 25/04/2016 tarihinde aynı adrese çıkartılan tebligatın ise Tebligat Kanununun 35. maddesine göre yapıldığı tespit edilmiştir. Davalı şirketin sicilde kayıtlı adresinin bulunduğu binanın kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılıp yıkılmadığı, yıkılmamış ise 01/03/2016 tarihli ara karar gereğince çıkartılan tebligatın neden binanın yıkıldığından bahisle iade edildiği, yıkılmış ise 25/04/2016 tarihli tebligatın yıkılan binada ne şekilde yapıldığı mahkemece araştırılmamış olup, sonraki tüm tebligatların ise bilirkişi raporu, gerekçeli karar ve istinaf başvuru dilekçesi dahil olmak üzere aynı usul ile aynı adrese yapıldığı tespit edilmiştir. Davalı şirketin adresinin kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılıp yıkılmadığı kesin olarak tespit edilmeksizin yapılan tebligatların usulüne uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasının engellenmesi, açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkıdır. Anayasamızda yer alan hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi ancak yargılamanın her iki tarafına da iddia ve savunma haklarını yeterince ve tam olarak kullanmalarına imkan tanınması halinde mümkündür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden sonra karar verilmesi gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemdir. Bu nedenle 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şekli olup kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması sonucu tebliğin konusu ile ilgili olarak muhatabın bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. 7201 sayılı Tebligat Kanunun 12.maddesinde “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır.”, 13. maddesinde “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mutat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.” hükümleri yer almaktadır. Aynı Kanunun 35/4.maddesinde ise “Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır.” düzenlemesi yer almaktadır. İlk derece mahkemesince davalı şirketin sicilde kayıtlı adresine Tebligat Kanunu 35. maddesi uyarınca tebligat yapılmış ise de; binanın kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılmış olması halinde tebliğ imkansızlığı oluşacağından, yapılan tebligat amacına ve usulüne uygun değildir. Açıklamalar çerçevesinde, davalı tarafa çıkartılan tebligatın usulüne uygun olarak yapılmadığı anlaşılmakla, buna rağmen yargılamaya devamla hüküm tesis edilmiş olması hukuki dinlenilme hakkının ihlalli mahiyetindedir. İlk derece mahkemesince davalı şirket merkezinin bulunduğu binanın kentsel dönüşüm nedeniyle yıkılıp yıkılmadığı hususunda gerekirse kolluk dahil gerekli araştırma yapılarak, bina yıkılmış ise davalı şirketin yeni adresinin tespit edilmesi, yeni adresinin tespit edilememesi halinde ise ilanen tebligat yapılarak karar verilmesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 ve 355. maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesi gereğince resen gözetilen kamu düzenine aykırılık nedeniyle KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1531 E. 2017/569 K. Sayılı 30/05//2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.a.6 ve 355. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine İADESİNE, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken ve davacı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf yoluna başvuru harcının Hazineye irad kaydına, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, davacı tarafça yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 6-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 ve 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/12/2020