Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/738 E. 2022/570 K. 10.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/738
KARAR NO: 2022/570
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/04/2018
NUMARASI: 2015/1140 2018/378
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 10/05/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı … San. Ltd. Şti. arasında 16/08/2010-31/12/2010 tarihlerini kapsayan sözleşme yapıldığını, dava dışı …nın bu sözleşme kapsamında merkez dağıtım elemanı olarak çalışmakta iken 31/12/2010 tarihinde iş verence iş akdinin haksız olarak fesih edilmesinden dolayı bir kısım işçilik ücretlerinin tahsili talebi ile davalı şirket ve müvekkili aleyhine Bakırköy 31. İş Mahkemesi 2013/287 E. Sayılı dava açtığını bu davanın 11/11/2013 tarihinde 2013/140 Karar sayısı ile karara çıktığını, Bakırköy 31. İş Mahkemesi kararının 22/06/2015 tarihinde Yargıtay tarafından onanıp kesinleştiğini, … vekili tarafından müvekkili şirket aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden başlatılan icra takibine, dosya borcu tutarı olan 20/03/2014 tarihinde 18.252,78 TL, 05/08/2015 tarihinde 701,00 TL olarak toplam 18.953,78 TL yatırıldığını, ayrıca Bakırköy 31. İş Mahkemesinin 2013/287 E. Sayılı dosyasına, 14/11/2013 tarihinde 143,30 TL temyiz Harcı, 31/01/2014 tarihinde 422,85 TL temyiz karar harcı, 16/05/2014 tarihinde 41,50 TL Tehir-i icra karar harcı, 03/08/2015 tarihinde 316,55 TL onama harcı, 422,85 TL bakiye karar harcı, 09/10/2014 tarihinde ve 17/12/2012 tarihinde 50 TL, 05/03/2013 tarihinde 325 TL, 14/11/2013 tarihinde 80 TL olmak üzere toplam 455,00 TL gider avansı yatırdığını, 392,15 TL’nin iade alındığını, 62,85 TL gider avansının harcandığını, toplam 1.409,90 TL masraf yaptığını, 18.953,78 TL ve 1.409,90 TL olmak üzere toplam 20.363,68 TL meblağın ödenmesine davalı şirketin sebebiyet verdiğini, davalı şirket ile müvekkili arasındaki sözleşme hükümlerinin bulunduğunu, sözleşmenin maddeleri gereğince dava dışı işçiye ödenen tüm meblağlardan davalı şirketin sorumlu olduğunu, bununla birlikte Yargıtay kararları gereği taşeron işçilere ilişkin işçilik alacakları için son iş verene rücu edilebileceğin beyan ederek fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak toplam 20.363,68 TL’nin 18.252,78 TL’sinin ödeme tarihi olan 20/03/2014 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile 710,00 TL’sinin ödeme tarihi olan 05/08/2015 tarihinden itibaren ticari avans faiziyle 1.409,90 TL’nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
CEVAP Davalı taraftan herhangi bir cevap dilekçesi sunulmamıştır. Davalı tarafın 6100 S. HMK m. 128 kapsamında süresinde cevap vermemenin sonucu olarak iddia olunan vakıaları tamamen inkar etmiş sayılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…Dava; işçilik alacaklarından doğan, davacı ile davalı arasındaki sözleşmeden kaynaklanan davacının ödediği miktarı sorumluluk ilkesi gereği davalıya rücusuna ilişkindir.İspat kurallarına dikkat edilmiştir. Hukuken denetlenebilen hüküm kurmaya elverişli belirli ve eksiksiz iddia ve talepleri karşılayan bilirkişiden rapor alınmıştır. Davacı tarafından icra dosyasına 18.953,78TL ödendiği ve 1.409,90 TL yargılama gideri yapıldığı anlaşılmıştır. Davacı (idare- üst işveren ) ile davalı firma ( alt işveren ) arasında hizmet alım ihalesi sonucu üst işveren alt işveren ilişkisinin kurulduğu, alt işverenin doğrudan işçisi olarak sigortasında yer alan…’ nın iş akdinin feshedildiği buna dair işçilik alacakları için Bakırköy 31. İş Mahkemesi’ nin 2013/ 287 E sayılı dosyasında yargılama yapıldığı, yargılamada alacaklardan davacı ve davalının müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğu görülmektedir. İş bu davadaki taraflar arasındaki sözleşme serbestisi ilkesi gereği 24.3. Maddesi ve teknik şartname madde 9.22 gereği alt işverenin sorumlu olduğuna, üst işveren alt işveren ilişkisinden kıdem tazminatından her alt işverenin ancak kendi döneminden sorumlu olduğuna, diğer işçilik alacaklarından ise son alt işverenin sorumlu olduğuna, yargılama gideri ile mahkeme masraflarından feshi gerçekleştiren alt işverenin sorumlu olduğuna, davalının dava ile temerrüde düşürüldüğüne kanaat getirilmiştir. Davalının dava konusu açısından sorumluluğu değerlendirildiğinde; dava konusu işçilik alacağı ve yargılama giderlerinden taraflar arasındaki sözleşme gereğince müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağı kanunen değerlendirilmiştir. Davacının toplam icra dosyasına ödenen bedelden 8.633,94 TL, yargılama giderlerinden 1.409,90 TL açısından rücu edebileceği anlaşılmıştır. Davacının, taraflar arasındaki sözleşme değerlendirildiğinde; aşağıdaki hükümde belirlenen miktar kadar ödemesinden davalıya rücusunun mümkün olabileceği ve davalının sorumluluğu kapsamında mümkün olduğuna kanaat getirilmiştir. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca; yukarıdaki açıklamalar ile mevzuat gereği hesaplanan hükümde belirlenen miktarın davalı tarafından rücuen tazmininin gerektiği, fazlaya ilişkin talebin yerinde olmadığı” na karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; son işveren olan davalı firmanın tüm işçilik alacaklarından sorumlu olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususları da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi ve iş mahkemesi ilamı gereğince, dava dışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının yargılama ve takip masrafları ile birlikte rücuen tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda, dava dışı işçi …’nın , Bakırköy 31. İş Mahkemesi’nin 2013/287 E. sayılı dosyasında işçilik alacaklarının tahsili amacıyla dava açtığı, mahkemece yapılan yargılama sonucunda ”… Davalı … San.Ltd.Şti hakkında açılan davanın husumetten reddine Davalı PTT ile diğer davalı … Tic. San. Ltd.Şti hakkında açılan davanın ise, 6.927,57 TL net kıdem tazminatının 31/12/2010 akdin fesih tarihinden işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, 1.435.06 TL net ihbar tazminatının PTT yönünden 03/02/2011 ilk dava tarihinden itibaren diğer davalı … şirketi yönünden 11/09/2012 birleşen davatarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, -2.818,78 TL net yıllık ücretli izin alacağının davalı PTT yönünden 03/02/2011 ilk dava tarihinden itibaren diğer davalı … şirketi yönünden 11/09/2012 birleşen davatarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, Davacının fazlaya ilişkin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yıllık ücretli iizin alacağı taleplerinin REDDİNE ” dair karar verilmekle dava dışı işçinin Bakırköy … İcra Dairesi’nin … sayılı icra dosyası ile aleyhine işçilik alacaklarının tahsili amacıyla takipte bulunduğu, davacının icra dosyasına 08/05/2015 tarihinde dosya hesabı olan 18.252,78 TL’yi yatırdığı, davacının işçilik alacaklarının rücuen tahsili amacıyla işbu davayı açtığı anlaşılmaktadır. Dava konusu olayda davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi mevcut olup, davacı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeriyle ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, alt işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusudur ve işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla getirilmiş olan sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise iş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve Sözleşme Hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir. Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 818 sayılı Borçlar Kanunun 146. maddesinde “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteselsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerilerine almaya mecburdur. Ve hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ile diğerlerine rücu hakkını haizdir. Birinden tahsili mümkün olmayan miktar, diğerleri arasında mütesaviyen taksim olunur.” (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 167. maddesi “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.)” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri ve genel hukuk prensipleri dikkate alınarak bir sonuca gidilmesi gerekmektedir. Taraflar arasında (Avrupa Yakası PTT Başmüdürlüğü İdare, … Şti nin ise yüklenici olarak anılmakla) 4734 sayılı Kamu İhale Kanunun 3/g maddesi 21(c) kapsamında yapılacak posta hizmet alımlarına ilişkin sözleşmenin incelenmesinde; sözleşme konusunun 150 yaya dağıtım elemanı ile posta gönderilerinin taşınması ve dağıtım işi hizmetlerinin yaptırılması işi olduğu, işin teknik özellikleri ve diğer ayrıntılarının sözleşme ekinde yer alan ve ihale dokümanını oluşturan belgelerde düzenlendiği,16.08.2010 işe başlama tarihi, 30.12.2010 işi bitirme dönemini ifade ettiği anlaşılmaktadır. İş bu sözleşmenin 24. maddesinde yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin sorumlulukları belirtilmiş ve buna göre yüklenicinin sözleşme konusu iş ile ilgili çalıştıracağı personele ilişkin idarenin, işçinin işvereni , muhatabı ve sorumlusu olmadığı, yüklenicinin kendisi veya çalıştıracağı işçi ile ilgili İş Kanunu ve diğer mevzuattan doğan sorumlulukların yükleniciye ait olduğu belirtilmiştir. Sözleşmenin eki niteliğinde olan Hizmet Alımlarına Ait Teknik Şartnamenin “Yüklenicinin sorumlulukları ” başlıklı 9.22. Maddede ” ihale konusu işin bitiminde veya herhangi bir nedenle işten ayrılan işçinin her türlü ücret ve sosyal haklarını hafta ve genel tatil günlerine ait fazla mesai ücretlerini, yıllık izin ücretlerini ihbar ve kıdem tazminatlarını öder ve bunların ödendiğine ve hiçbir alacakları kalmadığına dair işçiler tarafından imzalanan ve usulüne uygun düzenlenmiş ibranameyi imzalayarak işçi/işçilerin işten ayrılış tarihinden itibaren beş gün içinde idareye teslim eder ”hükmü yer almaktadır. Taraflar arasında imzalanan hizmet alım sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde bulunan idari ve teknik şartnamede, çalışan işçilerin hak ve alacaklarından yüklenicinin yani alt işveren olan davalının sorumlu olacağı açık bir şekilde düzenlenmiştir. Tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme ve şartname hükümleri, tacir sıfatına haiz her iki tarafı da bağlayacağından, davalının dava dışı işçiyi çalıştırdığı süreye denk gelen tazminattan sorumlu olacağı sabittir. Ancak davalının bu sorumluluğu, dava dışı işçiyi çalıştırdığı dönemi kapsayan süre ile sınırlıdır. Davalının son alt işveren olarak dava konusu alacağın tamamından sorumluluğu ise sadece işçiye karşı bir sorumluluktur. Bu nedenle dava dışı işçinin davalı işçisi olarak çalıştığı süre bir yıldan az olsa bile işçiyi çalıştırdığı süre ile orantılı olarak ödenen bedellerin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 28/06/2021 tarihli 2021/943 E. 2021/2993 K. Sayılı ilamında; “…İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı takdirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatili ücreti, UBGT, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 23/03/2021 tarihli 2021/616 E. 2021/1083 K. Sayılı ilamında; “…Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır. İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar. Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır. İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.” şeklindedir. Bilirkişi raporunda özetle; Davalı firmanın davacı idare ile hizmet ilişkisiinin 16.08.2010-31.12.2010 tarihleri arasında olmasına rağmen dava dışı işçiye karşı sorumluluğunun iş yeri devri kuralları gereği işçinin tüm dönemine ilişkin olduğu, kıdem tazminatından her alt işverenin ancak kendi dönemi ile sorumlusu olduğu, doğumu feshe bağlı olan ihbar tazminatı ve ancak fesihle ortaya çıkan yıllık izin alacağı haklarının son işverenin sorumluluğu altında olduğu, , dava dışı işçi, davalı firma yanında en az 1 yıllık kıdeme sahip olmadığından davalı firmanın kendi dönemine ilişkin olarak kıdem tazminatı yükümlülüğü bulunduğu, rücu edilemeyecek kıdem tazminatı miktarının 6.927,57 TL, takip öncesi faiz 2.377,96 TL ve takip sonrası faiz 1.014,31 TL olmak üzere toplam 10.319,84 TL olarak hesaplandığı, ihbar tazminatı ve yıllık izin alacağından ise son alt işverenin sorumlu olacağı ve bu haliyle davacı idare tarafından ödenen 8.633,94 TL ile 1.409,90 TL yargılama giderinin rücu edilebileceği belirtilmiştir. Mahkemece bilirkişi raporu nazara alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş, davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Yukarıda ilkeler nazara alındığında kıdem tazminatı, UBGT, fazla mesai, hafta tatili alacakları yönünden davalı yüklenicilerin işçileri çalıştırdığı dönemle sınırlı sorumlu olduğu, yıllık izin alacağı ve ihbar tazminatından son alt işverenin sorumlu olduğu ve İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de aynı esasla yüklenicilerden tahsil edilebileceği gözetilerek hüküm kurulması gerekmektedir. Dava dışı işçinin Bakırköy 31. İş mahkemesinin 2013/287 E sayılı dosyasında yer alan bilgilere göre, PTT ye ait işyerinde alt işveren şirketler işçisi olarak 07.05.2003-31.12.2010 tarihleri arasında 7 yıl 7 ay 24 gün süre ile çalıştığı, davalı şirket nezdinde sigorta kayıtlarına göre 16.06.2010-31.12.2010 tarihleri arasında çalıştığı belirlenmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise davalı şirket nezdinde 16.08.2020-31.12.2020 dönemlerinde çalıştığı yönündeki tespit bu nedenle hatalıdır. Öncelikle davalının yukarıda yazılı bilgiler ışığında kıdem tazminatı sorumluluğunun hesap edilmesi gerekmektedir . 6.927,57 TL nin 484,35 TL’sinden davalının, kalan miktardan ise diğer alt işverenlerin dava dışı işçiyi çalıştırdıkları süre itibariyle sorumlu oldukları ve bu alacağın faizi olarak ödenen 3.392,27 TL’nin 237,17 TL’sinden davalının, kalan miktardan ise diğer alt işverenlerin dava dışı işçiyi çalıştırdıkları süre itibariyle sorumlu oldukları hesap edilmiştir. Yapılan açıklamalar ve hesaplamalar uyarınca( kazanılmış haklar ve davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulduğu gözetilerek ) davalının sorumlu olduğu miktar kıdem tazminatı ve faizi toplam 721,52 TL nin davalıdan tahsil edilecek alacak kalemine eklenmesiyle ( 10.043,84 TL+721,52 Tl ) toplam 10.765,36 davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılarak, yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle yeniden hüküm tesis edilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.2 maddesi uyarınca KABULÜ ile, İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/1140 Esas, 2018/378 Esas ve 12/04/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1-b2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurularak; A) Davanın KISMEN KABULÜ, B) 10.765,36 TL’nin ödeme tarihi olan 01/12/2015 tarihinden işleyecek ticari avans faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, C) Fazlaya dair istemin ise REDDİNE, İlk derece mahkemesi yönünden: 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 735,38 TL karar ve ilam harcından davacı tarafından yatırılan 347,77 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 387,61 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan 379,57 TL peşin, başvuru ve vekalet harcı, 146,50 TL tebligat ve yazışma gideri, 600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.126,07 TL yargılama giderinden kazanma oranına isabet eden 596,82 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine ve bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tarafından yapılan herhangi bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 5-Taraflarca yatırılan gider avansından bakiye kalan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın kabul edilen kısmı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesince davanın reddedilen kısmı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, İstinaf giderleri yönünden; 8-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının Hazineye GELİR KAYDINA, 9-İstinaf eden tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talebi halinde davacıya İADESİNE, 10-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve 83,05 TL posta gideri olmak üzere toplam 204,35 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya ÖDENMESİNE, 11-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.10/05/2022