Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/737 E. 2022/674 K. 02.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/737
KARAR NO: 2022/674
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/639 Esas
KARAR NO: 2018/1007
KARAR TARİHİ: 11/10/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 02/06/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; taraflar arasında akdedilen 14.01.2015 tarihli Müşteri Sözleşmesinin edimi olan hizmetin karşılığı olarak müvekkili şirketçe tanzim edilen faturaların ödenmemesi sebebiyle davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların ödeme emrine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiklerini, davalı borçlu … Ticaret A. Ş. ile müvekkil şirket arasında 14.01.2015 tarihinde imzalanan “Müşteri Sözleşmesi” uyarınca müvekkil şirketin davalıya “Seat Kiralama Hizmeti” sağlamayı, davalı tarafların ise bunun karşılığı bedeli müvekkil şirkete ifa etmeyi üstlendiğini, sözleşme uyarınca davalı … Ticaret A.Ş., müvekkil şirkete ait binada, yine müvekkil şirkete ait teknik ve fiziki alt yapıyı kullanarak ve tüm teknik imkanlarından faydalanarak, kendi personeli ile çağrı merkezi hizmeti verdiğini, bunun karşılığında sözleşme uyarınca müvekkil şirket tarafından her ay hizmet bedeline ilişkin fatura tanzim edilerek davalıya gönderildiğini, ancak davalı tarafından ödenmeyen hizmet bedelleri nedeniyle müvekkil şirket cari hesabında davalılar aleyhine 804.288,17 TL borç bakiyesi oluştuğunu, taraflar arasında münakit “Müşteri Sözleşmesi”ne ilişkin müvekkil şirkete düzenlenmiş olan faturaların davalı “… Ticaret A.Ş.” adına kesildiğini, 25.06.2015 tarihinde ise davalı … Ticaret A.Ş. tarafından müvekkil şirkete gönderilen e-posta ile; “… Bankası için yürütmüş oldukları Hukuksal Koruma Sigortası operasyonunda sistemlerin koruma bedeli olarak taraflarına kesilmiş olan faturaların, mailin gönderildiği tarih itibarı ile … A.Ş. adlı şirketlerine kesilmesi ve geçmiş tarihli faturaların da bu şekilde revize edilmesi”nin istendiğini, müvekkil şirketin de davalıların isteğini yerine getirdiğini, davalı … A.Ş. tarafından müvekkil şirkete iletilen işbu e-postadan da açıkça anlaşılacağı üzere, müvekkil şirket tarafından faturalarda unvana ilişkin yapılan düzenlemenin davalı … Ticaret A.Ş.’nin talebi üzerine yapılmış olup bu sebeple faturaların adına düzenlendiği … A.Ş. nin de gerek icra takibinde gerekse işbu davada taraf olarak gösterildiğini, ayrıca işbu dilekçe ekinde sundukları ticaret odası kayıtlarından her iki şirket yönetim kurulu ve yetkililerinin de aynı kişiler olduğunun görüldüğünü, bu sebeple her iki davalının da takibe itirazlarının haksız olup müvekkil şirketin alacaklı olduğunu, davalıların müvekkil şirkete göndermiş oldukları e-posta sonrası, müvekkil şirketçe haziran ayı itibariyle “… A.Ş.’ye fatura tanzim edilmiş olup geçmiş faturalar için ise yine “… A.Ş. olarak revize edildiğini, nitekim müvekkil şirketçe tanzim edilmiş olan faturaların davalı … A.Ş.’ne gönderilmiş olmakla davalı tarafından herhangi bir fatura iadesinin gerçekleştirilmediğini, TTK Madde 21/2; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır” hükmü ile faturayı alan kişinin aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmaması halinde içeriği kabul etmiş sayılacağının açıkça düzenlendiğini, davalı … A.Ş.’nin de aldığı faturaları herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi, müvekkil şirkete de iade etmemiş olduğundan fatura içeriğini kabul etmiş sayılacağını, ayrıca davalı … A.Ş. tarafından 16.03.2016 tarihinde, 31.12.2015 tarihi itibariyle müvekkil şirkete 735.153,07 TL tutarında borcu bulunduğu hususunun kabul edildiğini ve … A.Ş. tarafından ilgili hesap mutabakatının imzalandığını, yukarıda açıklanan sebeplerle davalı … A.Ş.’nin müvekkil şirket ile sözleşmesi bulunmadığından ve borcu olmadığından bahisle itiraz etmesinin haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek davalarının kabulü ile davalı-borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına, davalı tarafça haksız ve kötü niyetle yapılmış olan itiraza karşılık davalıların her biri aleyhine hükmolunan meblağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; Davaya konu icra takibinde borcun sebebinin “Açık hesaptan kaynaklanan alacak” olarak gösterildiğini, bu soyut sebepsiz dayanaksız, belgesiz icra takibinde ileri sürülmeyen borç sebeplerini itirazın iptali davasında ileri sürülmesine muvafakat etmediklerini, davacının, ödeme emrinde olmayan bir borç sebeplerini itirazın iptali davasında ileri süremeyeceğini, itirazın iptali davasının reddedilmesi gerektiğini, dava konusu icra takibinde yer almayan ancak dava dilekçesinde iddia edilen alacağın kaynağı olarak sözleşmeleri, faturaları ileri sürmesine hukuken olanak olmadığını, itirazın iptali davasında, ispat edilecek olan, icra takibine ve borçlunun itirazına konu alacak olduğundan itirazın iptali davasında bu alacağın sebebinin değiştirilemeyeceğini, itirazın iptali davasında, takip konusu edilen iddia ve yine takipte dayanılan belgelerle sınırlı olarak inceleme yapılabileceğini, (Yargıtay HGK 2006/19-260 E. 2006/251 K. 03.05.2006 T. ve 2013/3782 E.-2013/8534 K.09.05.2013 T. Kararları) davacının her ne kadar her ki davalıyı kapsar şekilde “davalılar” ya da “taraflar” yazarak sanki sözleşmeyi … A.Ş. ve … A.Ş. imzalamış gibi iddiada bulunduğunu, sunulan sözleşmede her iki davalı değil yalnızca … Ticaret A.Ş.’nin taraf olduğunu, davacının, sanki her iki davalı sözleşmenin ve faturaların tarafı gibi, icra takibi yaptığı gibi mahkemeyi de yanıltmaya çalıştığını, bu nedenle iki ayrı tüzel kişilik olan davalıların birlikte imzasını taşımayan “… A.Ş’nin taraf olmadığı bir sözleşmenin borçlusu gibi iddiada bulunulamayacağını, davacının her iki şirketi takipte borçlu, işbu davada davalı göstermiş olmakla birlikte faturalara ilişkin iddiasını (esasen ödeme emrinde yer almayan bir husus olduğu için) itirazın iptali davasına konu yapamayacağını davada ileri süremeyeceğini, sözleşme ile ilişkilendiremeyeceğini, sözleşmenin tarafının “… A.Ş.” olduğunu, oysa fatura üzerinde yer alan … A.Ş. karalanarak faturanın “… A.Ş.’ye keşide edildiğini, sözleşmenin tarafı, faturanın tarafı, takibin ve davanın ise taraflarının birbirlerinden farklı olduğunu, bu nedenle, davacının (işbu davada ileri sürülmesine muvafakat etmedikleri) sözleşmeye ilişkin iddiasını … A.Ş.’ne, faturaya ilişkin (işbu davada ileri sürülmesine muvafakat etmedikleri) iddiaların ise … A.Ş.’ne karşı ileri süremeyeceğini, bu iddialar bakımından, davalılardan (her bir iddia bakımından farklı davalı) birine karşı husumet ileri süremeyeceğini, davanın husumeten reddinin gerektiğini, bir an davacının her iki davalıya karşı işbu itirazın iptali davasını yürütebileceği varsayılsa bile; icra takibine itiraza karşı açılan itirazın iptali davasının, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olduğu, icra takibinde yer almayan borç sebebinin itirazın iptali davasında ileri sürülemeyeceğini, davalıların, delil olarak sunulan sözleşmede birlikte taraf olmadıkları, faturaların ise yine davalılar adına değil, yalnızca davalılardan bir tanesi adına keşide edildiğini, davacının icra takibinde yer almayan iddialarını sunmasına da muvafakatlerinin olmadığını, “davanın yürütülebileceği var sayılsa bile” beyanlarının aleyhlerine kullanılmasını kötü niyetli ve hukuken korunamaza, beyanlarının ise aleyhlerine delil olarak ileri sürülemeyeceğini bir kez daha vurguladıklarını, davacının verdiği hizmetin ayıplı olmasından dolayı her iki davalının da zarar gördüğünü, neredeyse davalı şirketlerin ticari faaliyetini sürdürmesini imkansız kılacak, ticaret etiğine ve imzasını taşıyan sözleşmesine uygun olmayan edimleri nedeniyle, davalıların savunma haklarının saklı olduğunu, bir an sözleşmenin sözleşmeyi imzalayan … A.Ş. bakımından bazı yükümlülükler doğurabileceği kabul edilse bile herhalde hukukun, bir başka şirketin imzaladığı sözleşmeye dayanarak 3. kişiye (… A.Ş) fatura keşide edilmesine, icra takibi yapılmasına ve nihayet itirazın iptali davası açılmasına izin vermeyeceğini belirterek davada ileri sürülemeyecek sözleşmenin bile tarafının “davalılar” olmaması, davada ileri sürülemeyecek faturaların bile tarafının “davalılar” olmaması nedeniyle davalının husumeten reddine, icra takibinde soyut “açık hesaptan kaynaklanan alacak” dışında borcun bir sebebinin ileri sürülmemesi, icra takibinde ileri sürülmeyen bir sebebin itirazın iptali davasında ileri sürülemeyecek olması nedeniyle davanın reddine, davacının % 20’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “…Her ne kadar dava konusu borca dayanan sözleşme davacı ile 1. Nolu davalı … A.Ş. arasında imzalanmışsa da, tarafların ( Davacı ve davalıların ) yetkililerince 25.06.2015 tarihli e-posta yazışmaları, 13.06.2016 tarihli mutabakat metniyle sözleşme konusu borcun, faturaların 2. Nolu davalı … A.Ş.’ tarafından ödeneceği yönünde anlaştıkları ve mutabakat metnini imzaladıkları ve ödenen fatura bedellerinide 2. Nolu davalı … A.Ş.’nin ödediği, banka kayıtları, fatura ve tarafların ticari defterlerinden anlaşıldığından, hizmetin verilmediğide fatura öncesi veya ihtarname öncesi davalılar tarafından ileri sürülmediğinden bilirkişi marifetiyle tespit edilen 804.288,17 TL davalı … A.Ş.’nin davacıya fatura – cari hesap konusu borcunun olduğu, diğer davalı … A.Ş.’nin borcu olmadığı ” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalı … Tic. A. Ş. yönünden davanın reddine, davalı … A. Ş. açısından kabulüyle, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibe yaptığı itirazın iptali ile takibin 804.288,17 TL asıl alacak üzerinden takip talebindeki aynı koşullarla devamına, davacı lehine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Davacı şirketin, davalılardan … A.Ş. ile sözleşme akdettiğini ve işbu sözleşme uyarınca bahse konu şirkete hizmeti verdiğini, davalılardan … A.Ş. davacı şirketten almış olduğu hizmete ilişkin faturaların diğer davalı adına düzenlenmesini talep etmiş olup, bu husus sözleşmenin tarafı olduğu ve yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmesi gerektiği gerçeğini değiştirmeyeceğini, taraflar arasında (davacı ve davalılar ) TBK 201. madde uyarınca “borca katılma” ilişkisi kurulduğunu, TBK’nun 201. maddesine göre her iki davalının borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu, davalıların ortakları aynı olup, aralarında organik bağ bulunduğuna şüphe olmadığını ve ilk derece mahkemesi tarafından bu husus göz ardı edildiğini, davalılar ticari defter ve kayıtlarını bilirkişi incelemesi için sunmamış olup, kötü niyetli olduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kısmen kaldırılarak davalılardan … Ticaret A.Ş. yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan açık hesaptan kaynaklanan alacağa dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, davalılar aleyhine açık hesaptan kaynaklanan alacağa dayalı 804.288,17 TL tutarında takip başlattığı, davalıların yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda, Davacıya birleşme ile devrolan … A.Ş. ile 1 nolu davalı … Ticaret A.Ş. arasında, çağrı hizmeti verilmesi konusunda 14.01.2015 tarihli müşteri sözleşmesi imzalanmış olup, toplam bakiye 804.288,17 TL hizmet bedeli ödenmediğinden bahisle davalılar aleyhine açık hesap alacağına dayalı takip başlatılmış olup, davalı … şirketi Genel Müdür Yardımcısı … tarafından …’a gönderilen 25/06/2015 tarihli e-postaya kadar faturaların 1 nolu davalı … şirketi adına düzenlendiği, 25/06/2015 tarihli ” … Bankası için yürütmüş olduğumuz Hukuksal Koruma Sigortası operasyonumuzda sistemlerinizin kullanma bedeli olarak tarafımıza kesilen faturalarınızın bundan sonra … A.Ş. şirketimize kesilmesini, şuana kadarki faturaların ise bu şekilde revize edilmesini önemle rica ederiz. Ekte kaşemizin resmini tarafınıza sunmuş bulunmaktayım.” şeklindeki e-mailden sonra faturaların 2 nolu … Hiz. A.Ş adına düzenlendiği, önceki faturalardaki müşteri ismindeki 1 nolu davalı … şirketinin üstü çizilerek 2 nolu davalı … A.Ş’nin ismi yazıldığı, nitekim davacı vekili dava dilekçesinde de ” 1 nolu davalının gönderdiği e-postadan sonra davacı şirketçe haziran ayı itibariyle … A.Ş.’ye fatura tanzim edildiğini, geçmiş faturalar için ise yine “… A.Ş. olarak revize edildiğini, nitekim davacı şirketçe tanzim edilmiş olan faturaların davalı … A.Ş.’ne gönderilmiş olmakla davalı tarafından herhangi bir fatura iadesinin gerçekleştirilmediğini” beyan ettiği, akabinde davacı şirket tarafından davalılardan … A.Ş.’ne 11.03.2016 tarihinde gönderilen Cari hesap özetine ait mutabakat metninin alt bölümünde yer alan ” 31/12/2015 tarihi itibariyle … ve … A.Ş’ne 735.153,07 TYL tutarındaki borcumuzla mutabıkız.” metninin altına el yazısı ile mutabıkız yazılarak 2 nolu davalı … A.Ş.’nin kaşesi basılarak imzalanmış olup mutabakat metnine 2 nolu davalı … Sigorta şirketince itiraz edilmediği anlaşılmıştır. Davacının incelenen ticari defterlerinde 2016 yılında açılış kaydınında, davacının iki nolu davalı … Sigorta şirketinden 735.153,58 TL alacaklı olarak devrettiği, 2016 yılı içerisinde de 31.01.2016-31.03.2016 tarih aralığında davacı tarafından iki nolu davalı adına tanzim edilmiş toplam 131.580,54 TL tutarında 6 adet “Hizmet” faturasının borç olarak kaydedildiği, işbu faturalara karşılık ise iki nolu davalıdan 09.02.2016 tarihinde EFT ile gelen (-)62.445,95 TL tutarında havalenin hesaba alacak olarak kaydedildiği, hesapta başka kaydın olmadığı, tüm bu işlemlerin sonucunda davacının ticari defter kayıtlarına göre takip tarihi15.04.2016 tarihi itibari ile davacının iki nolu davalı … Hiz. A.Ş.’den 804.288,17 TL alacaklı olduğu bu bakiyenin 31.12.2016 tarihi itibari ile de devam ettiği tespiti yapıldığı görülmüştür. Davacı vekili, 2 nolu davalının TBK 201. Maddesi uyarınca borca katılma suretiyle her iki davalının da borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürmüştür. TBK 201. Maddesinde, borca katılma, mevcut bir borca borçlunun yanında yer almak üzere, katılan ile alacaklı arasında yapılan ve katılanın, borçlu ile birlikte borçtan sorumlu olması sonucunu doğuran sözleşme olduğu, borca katılan ile borçlu, alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olacağı şeklinde düzenlenmiştir. Genel olarak, borcun, borçlu tarafından şahsen ifasının zorunlu olmadığı hallerde, üçüncü kişi tarafından, borca uygun olarak yapılan ifa borçluyu borçtan kurtarır. Ancak borcun üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi, borç ilişkisinin taraflarında değişiklik yaratmaz. Bu durumda, borç ilişkisinde borçlunun yerini üçüncü kişi almaz. Bu durum, borcun üçüncü kişi tarafından ifası ile borcun nakli arasındaki önemli farklardan birini oluşturur. Borcun üçüncü kişi tarafından ifasının borçluyu borçtan kurtarması, ancak alacaklı ile borçlu arasında yapılan geçerli bir borcun nakli sözleşmesi ( TBK 195. vd. ) maddeleri varsa mümkündür. (Kılıçoğlu, Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler 23. Bası, Ankara 2019, s. 707) TBK’nun 195. maddesinde; “Borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi yapan kişi, borcu bizzat ifa ederek veya alacaklının rızasıyla borcu üstlenerek, borçluyu borcundan kurtarma yükümlülüğü altına girmiş olur. Borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden doğan borçlarını ifa etmedikçe, diğer taraftan yükümlülüğünü yerine getirmesini isteyemez. Borçlu, borcundan kurtarılmamışsa, diğer taraftan güvence isteyebilir.” Aynı kanunun 196. maddesinde “Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeyle olur. İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına gelir. Alacaklının kabulü açık veya örtülü olabilir. Alacaklı, çekince ileri sürmeksizin üstlenenin ifasını kabul eder veya onun borçlu sıfatı ile yaptığı diğer herhangi bir işleme rıza gösterirse, borcun üstlenilmesini kabul etmiş sayılır.” Aynı kanunun 199/1 maddesinde ” Üstlenilen borca ilişkin savunmaları ileri sürme hakkı, yeni borçluya geçer. Dış üstlenme sözleşmesinin aksi anlaşılmadıkça yeni borçlu, alacaklıya karşı önceki borçlunun ileri sürebileceği kişisel savunmalarda bulunamaz. Yeni borçlu, iç üstlenme sözleşmesinden kaynaklanan savunmaları alacaklıya karşı ileri süremez “düzenlemeleri bulunmaktadır. Davacı vekili her ne kadar 2 nolu davalının TBK 201. Maddesi uyarınca borca katıldığını ve her iki davalının borçtan müteselsilen sorumlu olduğunu iddia etmiş ise de 2 nolu davalı … Sigorta şirketinin borca katılımı söz konusu olmayıp TBK 195 ve 196. Maddesi uyarınca 1 nolu davalı … şirketinin, sözleşmeden kaynaklı borcunu üstlendiği anlaşılmıştır. Nitekim 1 nolu davalı … şirketince davacıya gönderilen e-postada bundan sonraki faturaların 2 nolu davalı … Sigorta şirketi adına kesilmesi ve önceki faturalarında bu şekilde revize edilmesi teklif edilmiş olup davacı şirketçe, tekliften sonraki faturalar 2 nolu davalı … Sigorta şirketi adına düzenlenmiş, önceki faturalarda revize edilerek 1 nolu davalının ismi çizilip 2 nolu davalının ismi yazılarak ve davacının ticari defterlerinde 2 nolu davalı borçlu olarak kaydedilmiş olmakla davacı şirketin bu teklifi kabul ederek dış üstlenme sözleşmesinin tesis edildiği anlaşılmıştır.Her ne kadar borcun üstlenilmesi önerisi 1 nolu davalı … şirketince teklif edilmiş ise de TBK 196. Maddesinin “İç üstlenme sözleşmesinin, üstlenen veya onun izni ile borçlu tarafından alacaklıya bildirilmesi, dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin öneri anlamına geldiği” hükmü uyarınca 31/12/2015 tarihine kadar bakiye borç için düzenlenen mutabakat mektubunun 2 nolu davalı … Sigorta şirketince imzalanmış olması, tekliften sonraki 2 nolu davalı adına düzenlenen faturaların iade edildiği davalı tarafça ileri sürülmemesi ve mutabakat tarihinden sonra da 2 nolu davalı tarafça kısmı ödeme yapıldığı nazara alındığında 2 nolu davalı … Sigorta şirketinin izni ile dış üstlenme sözleşmesinin yapılmasına ilişkin önerinin teklif edildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla borcun, TBK 195 ve 196. Maddeleri uyarınca 2 nolu davalı … Sigorta şirketince üstlenilmesi ve bu nedenle 1 nolu davalı … şirketinin sorumluluğu kalmadığından 1 nolu davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,0 TL’ nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/06/2022