Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/709 E. 2022/460 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/709
KARAR NO: 2022/460
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1016 Esas
KARAR NO: 2018/713
KARAR TARİHİ: 27/06/2018
DAVA: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalıların birlikte kurdukları … – … adi ortaklığının davalılara ait adi şirketin medya planlarını yapmak, medya ilişkilerini düzenlemek müşteri adres bankası oluşturmak vb. halkla ilişkilerinin sağlanması konusunda anlaştıklarını, taraflar arasındaki anlaşma uyarınca 15/10/2010 ve 31/12/2010 tarihleri arasında müvekkilinin müşteriye vereceği hizmet bedeli toplamının 10.000-TL + KDV olduğunu, bu anlaşmayı takiben müvekkilinin davalılara ait şirketin her türlü halkla ilişkiler işlerini 31/12/2010 tarihine kadar yürüttüğünü, yapılan işlemin karşılığı olarak davalılara ait şirkete 22/11/2010 tarihinde 262,55-TL, 24/11/2010 tarihinde 10.800-TL ve 03/12/2010 tarihinde 291,45-TL bedelli 3 adet fatura gönderildiğini, faturaların ödenmemesi üzerine davalı taraf aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı üzerine adi ortaklığa karşı açtıkları itirazın iptali davasının adi ortaklığın hükmi şahsiyeti ve pasif dava ehliyeti olmaması nedeniyle ret edildiğini, müvekkilinin davalı tarafın tanıtımı, halkla ilişkileri ve medya tanıtım ve planlamaları için gerekli çalışmaları yaptığını ve davalıya hizmet verdiğini, bu yönde davalının tanıtım broşürünün hazırlanması, tasarlanması ve basılması işlerinin müvekkili tarafından organize edildiğini, davalının tanıtımı için medya organları nezdinde girişimlerin yine müvekkili aracılığıyla sağlandığını beyanla müvekkilinin alacağı olan 12.354,31-TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı … vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığını, davacı şirket yöneticisi ile davalılardan …’ın yakın arkadaş olduklarını, davalı …’nın müvekkilinin muvafakatını almaksızın arkadaşı ile … & … firmasının reklam ve tanıtım hizmeti için sözlü bir anlaşma gerçekleştirdiğini, kendisinden habersiz olarak yapılan bu anlaşmadan sonradan haberdar olan müvekkilinin durumu öğrenince … ile ciddi bir tartışma yaşadığını, hatasını kabul eden davalının sorunun çözüldüğünü, davacı arkadaşı olduğu için bir problem yaşanmayacağını taahhüt ettiğini, buna rağmen sorunun çözülmemesi için 17/01/2011 yılında yönetime ilişkin alınacak kararların …’e bırakılması, firma adına yapılacak her türlü alım satımın 2 tarafın bilgisi dahilinde yapılmasının taraflar arasında yazılı olarak kararlaştırıldığını, bir süre sonra müvekkilinin davalı …’nın firma menfaatlerine aykırı davranışlarına devam ettiğini gördüğü için Beşiktaş … Noterliği vasıtası ile 03/02/2011 tarihli ihtarnameyi göndererek ortaklığı fesh ettiğini bildirdiğini ve diğer davalının iş yerini farklı isimlerle kullanmaya devam etmesi nedeniyle adi ortaklığın tasfiyesi için dava açtığını, sonuç olarak adi ortaklık fesh edilerek tasfiyenin gerçekleştiğini, sözleşme konusu hizmetin verilmediğini, aksine firmanın tanıtımı için davacı tarafça yapılması gereken birçok işi müvekkili tarafından hazırlanıp davacıya gönderildiğini ve gerçekleştirildiğini, davaya delil olarak gösterilen faturaların müvekkili tarafından hiç görülmemiş olup sonradan araştırıldığında da adi ortaklığın defterlerinde kaydının bulunmadığının anlaşıldığını, anılan faturaların adi ortaklığa tebliğ edilip edilmediğinin bilinmediğini, kaldı ki davacı tarafça fatura kesilmiş olmasının kararlaştırılan hizmetlerin verildiğinin ispatı olamayacağı, davacı tarafça alacağa dayanak faturaların tahsili için yapılan takibe itirazın iptali davasının görüldüğü İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. sayılı dosyasında davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilerek kesinleştiğini, söz konusu dosyada alınan bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, bu raporun dahi davacının tüm fatura bedellerinin tahsilini talep edemeyeceğini, açıkça gösterdiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde; usulsüz tebligat sebebiyle müvekkilinin tebligattan haberdar olamadığını, son olarak müvekkiline ön inceleme tensip zabtının tebliğ edildiğini, bu tebligat üzerine vekaletnamenin 01/07/2014 tarihinde dosyaya sunularak dosyadan fotokopi alındığını, davacının dava dilekçesinde de bu tarihte haberdar olunduğunu, dava dilekçesinin tebliğ tarihi olarak 01/07/2014 tarihinin kabul edilmesini, bu itirazları saklı kalmak kaydıyla müvekkilinin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını, davacının, müvekkilinin diğer davalı ile kurduğu adi ortaklığa taahhüt ettiği hizmetlerin hiçbirini sunmadığı gibi tebliğ edilen bir faturanın da bulunmadığını, cevaplarının arzının beklenmesine karar verilmesini talep etmiş, mahkememizce 03/07/2014 tarihli celsedeki ara karar ile, anılan davalı vekilinin her ne kadar usulsüz tebligat yapıldığı ve buna göre 01/07/2014 tarihi itibariyle cevap sürelerinin başladığını belirterek esasa cevap için süre istemiş ise de dosyada yapılan tebligatlarda Tebligat Yasası’na aykırı bir yön bulunmadığından buna yönelik istemin reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ”…taraf delilleri toplanmış, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. Sayılı dosyası celp edilip incelenmiş, iddia, savunma, toplanan deliller, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. Sayılı dosyası kapsamı ve anılan dosyada alınan bilirkişi kurulu raporu ve bu rapora karşı tarafların bildirdikleri beyan ve itirazlarda değerlendirilmek suretiyle davacı taraf ve adi ortaklık kayıt ve defterleri üzerinde uzman bilirkişi kurulu marifetiyle bilirkişi incelemesi yaptırılarak bilirkişi raporu tanzimi istenmiş, bu yönden sunulan 14/04/2016 tarihli bilirkişi kurulu raporu incelenip denetlenmiş ve bilirkişi raporu kapsamı bilirkişi raporuna karşı bildirilen beyan ve itirazlar ve dosyamız içerisinde bulunan delil dosya olan İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu kapsamı dikkate alınarak her iki rapor arasındaki çelişkilerin giderilmesi açısından ve tüm itirazları cevaplandırır şekilde ve beyanları da değerlendirir şekilde iddia ve savunmalar kapsamında yeni bir bilirkişi kuruluna bilirkişi raporu tanzimi açısından dosya tevdi edilmiş, bu yönden sunulan 30/03/2018 tarihli bilirkişi raporu da incelenip denetlenmiştir. İddia, savunma, toplanan deliller, İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. sayılı dosyası kapsamı ve bilirkişi kurulu raporları kapsamları birlikte değerlendirilmiştir. Davacı ile davalılar (davalıların kurdukları adi ortaklık) arasında sözlü olarak akdedilen iş görme sözleşmesine istinaden davacının 15/10/2010 – 31/12/2010 tarihleri arasında ve 10.000-TL + KDV bedel karşılığında davalıların bir takım halkla ilişkiler ve tanıtım hizmetlerini üstlendiği anlaşılmaktadır. Davalılardan … her ne kadar taraflar arasında yapılan sözleşmeden sonradan haberdar olduğunu iddia etmiş ise de davacı ile sözleşme yapılan dönemde davalılar arasında bir adi ortaklık ilişkisinin bulunduğu, adi ortaklık ilişkisine dayanılarak işlem yapan ortağın diğer ortağı gerektiği gibi haberdar etmemiş olmasının esas itibariyle taraflar arasındaki iç ilişkiyi ilgilendirmesi, davalı …’in taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini teyit edecek şekilde davacıya çeşitli mail, hediye çeki ve broşürler göndermiş olması ve davacı tarafın da ifade ettiği gibi başlatılan icra takibine davalı …’in bu yönde herhangi bir itirazda bulunmamış olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı …’in taraflar arasında yapıldığı kabul edilen sözleşme ile bağlı olduğunun kabulü gerekmektedir. Taraflar arasındaki ihtilaf, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca davacı tarafından ifa edilmesi gereken hizmetin içerik ve kapsamı ile bu hizmetin gereği gibi yerine getirilmiş olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davacının üstlenmiş olduğu yükümlülüklerin bir kısmını yerine getirmiş olsa da bu yükümlülüklerin tamamını yerine getirmediği, üstlenmiş olduğu işleri eksik ifa ettiği, davacının sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini tam olarak yerine getirememesinde davalıların da müterafik kusurlarının bulunduğu, iyi bir medya planlaması yapılarak yola çıkılmadığı, hedef kitlelere ulaşılamadığı, yapılan medya planının amacına ulaşmamasında davacının yanı sıra davalıların da payının bulunduğu, bu pay oranının % 50 oranında olduğu, TBK 52. maddesi hükmü uyarınca davacının yükümlülüğünü tam olarak yerine getirememesinde davalıların da müterafik kusurunun bulunduğunun kabul edilmesi gerektiği, davacı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı bulunan davaya konu faturalar toplamı olan 12.354,31-TL’nin % 50’si olan 6.177,15-TL’ni talep etmekte haklı olduğu saptanmış olmakla davanın kısmen kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; herhangi bir dayanağı olmaksızın bilirkişilerin sözlü olarak anlaşma yapıldığı şeklinde sonuca varılmasının hukuken mümkün bulunmadığı, taraflar arasında yapıldığı iddia edilen sözleşmeden beklenen tüm yararın davacı tarafından yerine getirilmeyen hizmetlerde saklı olduğu, kabul anlamına gelmekle birlikte davacı tarafından tamamlandığı iddia edilen işlerin yarısını oluşturduğu şeklindeki hesaplamanın kabul edilemez nitelikte olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklı alacağın tazmini talebine ilişkindir. İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 E. 2012/293 K. sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafça adi ortaklığa ve ortaklığı oluşturan gerçek kişilere yönelik 15.10.2010 ile 31.12.2010 tarihleri arasında verilecek hizmet bedelinin tahsili talepli başlatılan takibe yapılan itirazın iptali davasında, mahkemece yapılan yargılama sonucunda itirazın davası talebine konu olan ve icra mahkemesinde iptal edilen ödeme emrinde borçlunun adi ortaklık olarak gösterilmesi nedeniyle davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine dair karar verilmiş ve işbu karar 04.04.2013 tarihinde kesinleşmiştir. Davaya konu uyuşmazlıkta; taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı vekili davacının 10.000 TL +KDV bedel karşılığında davalının sahip olduğu adi şirketin 15.10.2010 ile 31.12.2010 tarihleri arasında medya planlarını yapmak, medya ilişkileri düzenlenmek, müşteri adres bankası oluşturma, basın bültenleri ve doküman içeriklerinin oluşturulması, pazarlamaya yönelik 3. kişilerin belirlenmesi ve bunlarla yapılan görüşmeler gibi hizmetlerin 31.12.2010 tarihine kadar yerine getirildiği, davalı şirkete 22.11.2010 tarihinde 262,55 TL, 24.11.2010 tarihinde 10.800 TL ve 03.12.2010 tarihinde 291,45 TL bedelli 3 adet fatura kesildiği, iş bu fatura bedellerinin ödenmemesi üzerine takip başlatıldığı, takibe itiraz edildiği, itirazın iptali davasının İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görüldüğü belirtilerek, 15.10.2010-31.12.2010 tarihleri arasında verildiği iddia olunan hizmet bedelinin davalılardan müteselsilen tazmini talep edilmiş ve davalılar vekillerince ayrı ayrı sunulan cevap dilekçesinde davacının iddia ettiği hemen hemen hiçbir hizmetin yerine getiremediği belirtilerek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Davalılardan … vekilince sunulan delil listesinde, davalı tarafından broşür (flyer) için içerik başlıklı 28.10.2018 tarihli mail, … ile ilgili bilgilerin davalı tarafından dava dışı …’a önceden gönderildiğine dair mail (davacının bu belgeleri önceden hazırlamasının mümkün bulunmadığı iddia edilmekle), … ile ilgili bilgilerin tercüme edilmesine ilişkin … tarafından gönderilen mail, … ve … ile ilgili bilgilerin davalı firmaya dava dışı … tarafından hazırlanıp sözleşmeden önce 14.09.2010 tarihinde davalıya gönderine ilişkin mail gibi bilgilerin yer aldığı görülmektedir. Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle: davacı şirketin 2010 yılına ait ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, zira envanter defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığı ve sahibi lehine delil olma niteliğini haiz olmadığı, adi ortaklığın inceleme günü defterlerini ibraz etmediği, ancak İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/281 sayısında mevcut bilirkişi raporunda adi ortaklık defterlerinin incelendiği ,adi ortaklığın 2010 yılında kurulmuş olması ve vergi mükellefiyetinin 15.02.2010 tarihinden önce tesis edilen belgenin ibrazı halinde defterlerin kullanmaya başlamadan önce olmak üzere yasal sürede tasdik ettirildiği sonucuna ulaşılacağı, yine raporda Kasım ve Aralık aylarına ilişkin tüm işlemlerin tarandığı takip ve davaya konu faturalarla ilgili kayda rastlanmadığının belirtildiği, teknik yönden yapılan incelemede ise, davacının halkla ilişkiler danışmanlık kuruluşu olduğu ve bu çerçevede reklam çalışması yapan bir kuruluş olmadığı ancak reklam çalışması için reklamcıları yönlendirdiği, dolayısıyla bu çalışmada medya planlamasının beklenmemesi gerektiği, davalılardan … vekilinin davalının yapılan sözleşmeyi sonradan öğrendiğine dair beyanı bulunmuş ise de yazışmalardan sözleşmeye örtülü onay verdiği ve sözleşmenin onun için de bağlayıcı olduğu sonucuna varıldığı, dava dosyasına sunulan belgeler yazışmalar ve diğer materyaller kapsamında davacının sözleşme ile üstlendiği işi eksiksiz bir şekilde yerine getirdiği ve dolayısıyla dava konusu bedel için alacak talebinde bulunabileceği görüş ve tespitinde bulunmuştur. Mahkemece bilirkişi raporuna karşı sunulan itirazlar, dosya içerisindeki deliller ve İstanbul 37. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/281 esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporları da nazara alınarak her iki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi açısından yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş olup, mali müşavir …, sektör bilirkişisi … ve Prof.Dr. …den oluşan bilirkişi heyetince rapor düzenlenmiştir. Düzenlenen heyet raporunda özetle: 27.08.2012 tarihli raporunda; taraflar arasında iş görme sözleşmesine istinaden reklam hizmeti vermenin üstlenildiğinin sabit olduğu, davalılardan …in İstanbul 37. Asliye ticaret mahkemesinde görülen davaya verdiği cevap dilekçesinde sözleşmenin akdedildiğini kabul ettiği, bu nedenle sözleşmeyle bağlı bulunduğu, davacının tüketicilere … markası adı altında … cihazını tanıtmak ve bu cihazın daha iyi bir yaşam için destek ürünü olduğunu hiçbir yan etkisi olmadığını ve markaya güven duymasını sağlama hizmetinde edindiği, tarafların beyanında davacının basın bültenlerinin hazırlanarak ön plana çıkaran basın bültenleri farklılaştırılarak basına gönderiminin gerçekleşmesi, günlük, haftalık – aylık yayınlara ve bloggerlara basın bülteni ve görsellerin içinde bulunduğu cd’ nin davet mektubu ile gönderilmesi gibi edimleri üstlenildiği ancak bazı kadın veya yaşam dergilerinde özel haber çalışmasının organize edilmesi, üst düzey gazeteciler ile ürün denetlemesi hizmetlerinin yerine getirilemediği, bu nedenle davacının davaya konu edimini tam olarak yerine getirdiğinden bahsedilemeyeceği, davacının mutabık kalınan bedenin %50’sini talep edebileceği, davacının sözleşme bedeline istinaden toplam 12.354,31 TL (KDV dahil) fatura kestiği, işbu bedenin yarısı olan 6.177,15 TL’nin davalılardan tahsilini talebe hak kazandığı görüş ve tespitine varılmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve iş bu karara karşı davalılardan … vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Davalılar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğundan , adi ortaklık kurumundan da bahsedilmesinde fayda bulunmaktadır. Adi ortaklık; iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK md 620/1). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, gerçek veya tüzel kişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (katılım paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. Diğer taraftan, adi ortaklığın tüzelkişiliği bulunmadığından; ortaklık mamelekine ilişkin alacaklar hakkında aktif taraf ehliyeti tüm ortaklara ait olduğu gibi, üçüncü kişiler tarafından adi ortaklığa yöneltilen davanın konusu ortakların el birliği ile tasarrufta bulunabilecekleri bir edimse, el birliği ile mülkiyet ilkesi nedeniyle davanın tüm ortaklara yöneltilmesi gerekir. B.K. nun 645. Maddesinde ortaklığın sona ermesinin, üçüncü kişilere yükümlülüğü değiştirmeyeceği belirtilmektedir. Bu haliyle ortaklığı oluşturan davalıların, uyuşmazlığa konu sözleşme ile yükümlük altına girdiği açıktır. Dosya içeriğinden taraflar arasındaki sözlü yapılan sözleşmenin ürün el ilanlarının basımı, gazete ve dergi ilanlarının planlanması ve yayınları, gazete, dergi ve bloggerların davet edilerek yerinde bilgilendirilmesi, toplumca tanınan ünlülerin davet edilerek ürün denemelerinin ve ürüne referans olmalarının sağlanması, …, …, … gibi gazetelerin birinin hafta sonu ekinde röportaj organize edilmesi, …, …, …, … gibi aylık kadın ve yaşam dergilerinden biriyle özel haber çalışması organize edilmesi gibi hizmetleri kapsadığı, ürün denemesi amacıyla davet edilenlerden sadece gazeteci … davete icabet ettiği fakat ürünün sonuçlarından somut bir veri alınmaması nedeniyle ürün hakkında yazı yazmak istemediğini beyan ettiği, davalıların ürün hakkında her türlü bilgilendirmeyi davacıya yaptığı ve elindeki tüm belge ve görsel malzemeleri verdiği, dolayısıyla ürünler ile ilgili gerekli imkan ve koşulların davacıya sağlandığı, ancak sözleşme konusunu oluşturan edimin davacı tarafça eksik ifa edinildiği ve bu haliyle sözleşme bedeninde tarafların sorumluluğu ve edimi nazara alındığında %50 oranında indirim yapılmasına dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmaktadır. HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, hükme esas alınan ve denetime elverişli bilirkişi raporuna, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmadığı anlaşılmakla; kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b.1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı … istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince davalı …’dan alınan 98,10 TL başvuru harcının hazineye GELİR KAYDINA, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf nispi karar harcından, davalı … tarafından yatırılan 105,49 TL harcın mahsubu ile bakiye 24,79 TL’ nin istemi halinde davalı … tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davalı … üzerinde bırakılmasına, 5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalı …’ya ilk derece mahkemesince iadesine, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.13/04/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nin 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nin 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.