Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/708 E. 2022/490 K. 20.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/708
KARAR NO: 2022/490
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/956
KARAR NO: 2018/491
KARAR TARİHİ: 24/04/2018
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 20/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … ile davalı … arasındaki iş ilişkisi çerçevesinde, müvekkili tarafından davalıya verilen Beyoğlu … Noterliği’nin 30/12/2010 tarihli ve … yevmiye numaralı vekaletnamesine istinaden, müvekkilinin yurt dışından ithal ettiği kayak montu ve kayak pantolonu cinsindeki emtialara ilişkin davalı tarafından temsilen düzenlenen serbest dolaşım beyannameleri kapsamında tahakkuk ettirilen gümrük vergilerinin müvekkilinden tahsil edildiğini ancak bu vergilerin ödenmesinden sonra ilgili emtialara ilişkin yurtdışı faturalarına göre emtiaların açıkça 6210 Gümrük Tarife Pozisyonunda yer almasına rağmen davalı … tarafından beyannamelerde sehven 6211 Gümrük Tarife Pozisyonlarında beyan edilmiş olduğunun anlaşıldığını, bu yanlışlık nedeniyle müvekkilinin toplam 105.197,78 TL tutarında fazladan ilave vergi ödenmek zorunda kaldığını, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında yapılan ve dosyada mübrez bulunan yazışmalar ile ödenmek zorunda kalınan ek vergilerin iadesi talebiyle yapılan itiraz vs. başvurularının davalı tarafça yapıldığı nazara alındığında yapılan yanlışlığın davalının bizzat kabulünde olduğunu, müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan ilave vergilerin iadesi talebiyle Halkalı Gümrük Müdürlüğü’ne ve akabinde İstanbul Gümrük ve Ticaret Bölge Müdürlüğü’ne yapılan itirazların reddedilmesi üzerine İstanbul 5. Vergi Mahkemesi’nin 2013/1898 E., 2013/1899 E., 2013/1900 E., 2013/1901 E., 2013/1902 E. ve 2013/1903 E. sayılı dosyaları tahtında fazladan ödenmek durumunda kalınan vergilerin geri alınabilmesi için ikame edilen davaların da reddedildiğini, müvekkili şirketin ikame etmek zorunda kaldığı bahsi geçen vergi davaları sebebiyle toplamda 5.200,00 TL tutarında vekalet ücreti ve söz konusu yargılamalar sırasında 1.942,20 TL tutarında yargılama gideri (dava harcı, temyiz harcı, itiraz harcı, posta masrafı, vs.) ödemek zorunda kaldığını, vekalet ilişkisinden kaynaklanan alacaklarda, vekilin sorumluluğunun kabul edilebilmesi için özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı davranması gerektiğini, gümrük ile ilgili işlemlerde uzman olan davalı şirketin vekalet ilişkisi çerçevesinde müvekkili şirketin gümrükten geçen mallarına ilişkin beyannameleri usul ve yasaya uygun bir şekilde idareye bildirmesinin beklendiğini ancak davalının uzmanlık alanı olan bu konuda yanlış beyanda bulunarak özen yükümlülüğüne ve taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı davrandığını, müvekkilinin fazladan vergi ödemesine sebebiyet verdiğini iddia ederek, fazladan ödenmek zorunda kalınan ek vergi tutarı 105.197,84 TL ile vergi mahkemesinde açılan davalarda ödenmek zorunda kalınan 1.942,20 TL yargılama giderleri ve 5.200,00 TL vekalet ücreti olmak üzere toplam 112.340,04 TL’nin ödeme tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun m.2 f.2’de belirli faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Dava zarardan kaynaklanan alacak davasıdır. Davacı şirket davalı gümrük müşavirinin hatalı gümrükbeyanı vermesi nedeniyle zarara uğradığını, kayak montu ve kayak pantolonunun hangi fasıl başlığında sınıflandırılması gerektiği yönünde inceleme yapılmıştır. Bilirkişi raporunda gümrük tarifesinin belirlenmesinin eşyanın asıl niteliğine göre olduğunu, eşyanın 62.10 fasıl başlığında sınıflandırılması gereken eşyalardan olabileceği, bu durumun tevsikinin ancak eşyanın ithali aşamasında gümrükçünün yaptığı beyana itiraz edilerek GTİP tespiti yapılması ile mümkün olabileceği, beyan edilen doğrultusunda çıkan vergi ve resimlerine itiraz edilmeksizin eşyaların 2011 yılında ithal edildigi 2013 yılında eşyasının beyan edilen 62.11 GTİP de yer almadığı aslında 62.10 GTİP da yer aldığı hususuyla girişimde bulunarak vergilerin iadesini talep ettiği, kayak montu ve pantolonunun her iki fasıl başlığında yer aldığı her iki tarifeden de ihtal edilebileceği, yapılacak ayrımın ÜRETİLDĞİ KUMAŞIN /MATERYALİN ne olduğu konusunun önem kazandığı- Mensucat mı? Sentetik mi? Suni lif mi? – muayene memuru tarafından kırmızı hat kontrolünde fiziken görerek eşyanın 62.11 GTİP da değerlendirilerek onay gördüğü, bu bağlamda davalı gümrük müşavirlik firmasının vekalete dayalı özen yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılacağı belirtilmiştir. Toplanan tüm deliller ışığında davacı tarafın zararının oluşmadığı, davalı şirketin vekaleten kaynaklı davacı şirketi zarara sokmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki beyanlarını tekrar ederek, yerel mahkeme tarafından bilirkişi raporuna ilişkin itirazlar değerlendirilmeden, hatalı ve denetime elverişsiz bilirkişi raporu esas alınarak, usul ve yasaya aykırı karar verildiğini, Gümrük Müdürlüğü (İdare) nezdinde yapılan itiraz, başvurular ve ayrıca ikame edilen davalarda verilen kararların içerikleri incelendiğinde bu kararların gerekçesinin “uygulanan gümrük tarife pozisyonu doğrudur” şeklinde olmayıp bilirkişinin hatalı yorum ve değerlendirmesinin aksine “beyan esastır!” denildiğini, buna rağmen Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporunda yer alan “kırmızı hatta bu tarifenin doğruluğu tespit edilmiştir.” şeklindeki yorumun yersiz olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için beyannameye konu malların her iki gümrük tarifesi pozisyonunda da yer alabileceği varsayımında dahi gümrük konusunda uzman konumunda olan davalı şirketin temsil ettiği müşterisini daha az vergi sorumluluğuna maruz bırakacak şekilde işlem yapması vekilin özen yükümlülüğünün bir parçası olduğundan davalı tarafın müvekkili şirketin ilave vergi ödemek zorunda kalmış olması nedeniyle sorumluluğunun bulunduğunu, yine davalı yanlış bildirimde bulunduğu hususunu bizzat kendi yazışmaları ile kabul etmişken ve hatta bu yönde Gümrük Müdürlüğü’ne itiraz başvuruları yapılmışken, bilirkişi tarafından ortada yanlış bildirimin bulunmadığı, malların her iki gümrük tarifesi pozisyonunda da yer alabilecek nitelikte olduğu, dolayısıyla beyan edilen tarife kapsamında fazla ödenen vergi bulunmadığı ve özen yükümlülüğüne de aykırı bir davranış bulunmadığı şeklinde görüş bildirilmesinin anlaşılamadığını, sübjektif, hatalı, haksız ve mesnetsiz bilirkişi görüşüne külliyen itiraz edilmiş olmasına rağmen Yerel Mahkemece hüküm ittihazı aşamasında bu yöndeki itirazlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, itirazlarının neden dikkate alınmadığının açıklanmadığını ve kararın herhangi bir gerekçe içermediğini beyan ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır.Dava, davacı şirketin yurt dışından ithal ettiği kayak montu ve kayak pantolonu cinsindeki emtialara ilişkin olarak, davalının düzenlediği beyannamelerde Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonunun hatalı beyan edilmesi nedeniyle davacının fazladan gümrük vergisi ödediği, bu vergilerin iptali istemiyle açmış olduğu davaların reddedilmesi nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama gideri ödediği iddiasıyla, fazladan ödenen vergiler ile açılan davalar sonucunda ödenen vekalet ücreti ve yargılama gideri toplamı uğranılan 112.340,04 TL zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacı şirketin, Beyoğlu … Noterliği’nin 30/12/2010 tarihli ve … yevmiye numaralı vekaletnamesi ile ithal ve ihraç edilen eşyaların gümrük işlemlerini yapmak üzere … Ltd. Şti. ve gümrük müşavirleri …, …, …, …’i dolaylı temsil yoluyla şirketi münferiden veya müştereken temsil etmeye 31/12/2011 tarihine kadar geçerli olmak üzere vekil tayin ettiği anlaşılmaktadır. İhtilaf, ithal edilen ürünlere ilişkin beyan edilmesi gereken GTİP numarasının tespiti, doğru beyan edilip edilmediği, davacının fazladan vergi ödeyip ödemediği ve davalının ödenen vergi ve açılan davalar sonucu oluşan yargılama giderlerinden sorumlu olup olmadığı hususunda toplanmaktadır. Beyoğlu … Noterliği’nin 30/12/2010 tarihli ve … yevmiye numaralı vekaletnamesinde … Ltd. Şti.’ne vekalet verildiği, davacı tarafından dava dilekçesinde vekalet verilen şirketin davalı şirketin eski unvanı olarak belirtildiği ancak davalı şirkete ilişkin sicil kayıtlarının ve adres bilgilerinin dosya kapsamına alınmadığı anlaşılmıştır. Davalı tarafa dava dilekçesinin tebliği yönünde çıkartılan tebligat incelendiğinde, “21 madde muhatap tevziat saatlerinde adreste bulunmadığından komşusu …(okunamıyor) şifai beyanına göre ….(okunamıyor) olduğundan ilgili mahalle muhtarına tebliğ edildi. Komşusuna haber verilerek 2 no.lu formül kapısına yapıştırıldı. Komşusu isim ve imzadan imtina etmiştir.” şerhi ile tebliğ evrakı düzenlenmiştir. Davalı şirkete duruşma günün bildirilmesine ilişkin çıkartılan tebligat ise “Muhatabın adresine gidildi. Hane boş olup taşınmıştır. Açık adresi bilinmediğinden evrak merciine iade” açıklaması ile iade edilmiştir. Bunun üzerine davalı şirket adresine TK 35.maddesi uyarınca tebligat çıkartılmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun hukuki dinlenilme hakkı başlıklı 27. maddesinin birinci fıkrasında davanın taraflarının kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları belirtildikten sonra maddenin ikinci fıkrasında bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını da içerdiği vurgulanmıştır. Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı şekilde yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasının engellenmesi, açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, hukuki dinlenilme hakkının ihlali sonucunu doğurur. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru hukuki dinlenilme hakkıdır. Anayasamızda yer alan hak arama hürriyetinin kullanılabilmesi ve adil yargılama hakkının unsurlarından olan, taraflar arasında silahların eşitliği ilkesinin hayata geçirilebilmesi ancak yargılamanın her iki tarafına da iddia ve savunma haklarını yeterince ve tam olarak kullanmalarına imkan tanınması halinde mümkündür. Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile, mutlaka dava ve duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi, ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden sonra karar verilmesi gereklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemdir. Bu nedenle 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri tamamen şekli olup kanunun amacı, tebliğin muhatabına ulaşması sonucu tebliğin konusu ile ilgili olarak muhatabın bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10. maddesi; “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartıyla her yerde tebligat yapılması caizdir” şeklindedir. Tebligat Kanunu’nun “Hükmi şahıslara ve ticarethanelere tebligat” başlıklı 12. maddesinde, “Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir”, “Hükmi şahısların memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 13. maddesinde ise “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır” hükmüne yer verilmiştir. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin “Tüzel kişilere ve ticari işletmelere tebligat” başlıklı 20. maddesi; “(1) Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır. (2) Bakanlıkların ve bunların teşkilatının, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri, (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idareler, (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlar, (IV) sayılı cetvelde yer alan sosyal güvenlik kurumları ile il özel idarelerinin, belediyelerin, köylerin ve özel kanunlarına dayanılarak kurulmuş bulunan teşekküllerle, şirketlerin, derneklerin ve vakıfların yetkili temsilcileri, bağlı bulundukları kanunlara ve statülerine göre tayin edilir. (3) Gerçek ve tüzel kişilere ait ticari işletmelerin işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, ticari işletmenin o işlemde yetkili ticari temsilcisine yapılan tebliğ geçerlidir” şeklinde; “Tüzel kişilerin memur ve müstahdemlerine tebligat” başlıklı 21. maddesi ise; “(1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. (2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. (3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır” şeklinde düzenlenmiştir. Yine Tebligat Kanunu’nun “Adres değiştirmenin bildirilmesi mecburiyeti” başlıklı 35. maddesinde; “Kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılmış olan kimse, adresini değiştirirse, yenisini hemen tebliği yaptırmış olan kaza merciine bildirmeye mecburdur. Bu takdirde bundan sonraki tebliğler bildirilen yeni adrese yapılır. (Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Adresini değiştiren kimse yenisini bildirmediği ve adres kayıt sisteminde yerleşim yeri adresi de tespit edilemediği takdirde, tebliğ olunacak evrakın bir nüshası eski adrese ait binanın kapısına asılır ve asılma tarihi tebliğ tarihi sayılır. (Değişik: 19/3/2003-4829/11 md.) Bundan sonra eski adrese çıkarılan tebliğler muhataba yapılmış sayılır. (Ek:6/6/1985-3220/12 md.; Değişik fıkra: 11/1/2011-6099/9 md.) Daha önce tebligat yapılmamış olsa bile, tüzel kişiler bakımından resmî kayıtlardaki adresleri esas alınır ve bu madde hükümleri uygulanır…” hükümleri yer almaktadır. Somut dosya yönünden; Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik hükümleri dikkate alındığında, mahkemece davalı şirketin sicil kayıtları ile adres bilgileri ticaret sicil müdürlüğünden getirtilerek, şirket unvanının ve adres bilgilerinin kontrol edilmesi, şirkete ilk olarak çıkartılan tebligatta tebliğ memuru tarafından Tebligat Kanunu’nun gerçek kişilere ilişkin düzenlenen 21.maddesinin uygulanmasının muhatabın savunma hakkını kısıtlayacağı, Anayasanın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesine, 6100 sayılı HMK’nin “Hukuki dinlenilme hakkı” başlıklı 27. naddesine ve Tebligat Kanununun yukarıda bahsi geçen hükümlerine aykırı olacağı gözetilerek öncelikle davalı şirkete, dava dilekçesinin ve sair belgelerin usulüne uygun olarak tebliğinin sağlanması gerekmesine rağmen açıklanan hususların nazara alınmaması hatalı olup 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca Dairemizce re’sen değerlendirilmiştir. Dosya kapsamında yer alan kayıtlara göre; davacı tarafından … sayılı ve 31/10/2011 tarihli beyanname sebebiyle 12.259,64 TL, … sayılı ve 02/11/2011 tarihli beyanname sebebiyle 1.444,64 TL, … sayılı ve 02/11/2011 tarihli beyanname sebebiyle 31.440,57 TL, … sayılı ve 28/10/2011 tarihli beyanname sebebiyle 7.846,00 TL, … sayılı ve 03/11/2011 tarihli beyanname sebebiyle 10.744,64 TL, … sayılı ve 12/12/2011 tarihli beyanname sebebiyle 41.462,35 TL tutarında fazladan vergi ödendiği iddia edilmekle, bu hususta bir kısım kayıtların ibraz edildiği anlaşılmış ancak beyanname ve eki niteliğinde olan kayıtlar ilgili Gümrük Müdürlüğünden celp edilmemiş, davacı tarafça sunulan kayıtların incelenmesi ile yetinilmiştir. 6098 sayılı TBK’nun 502.maddesinde “Vekalet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. TBK’nun 506.maddesinde vekilin üstlendiği iş ve hizmetleri, vekalet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlü olduğu, vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışın esas alınacağı ifade edilmiştir. Vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır, vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Mahkemece gümrük müşavir yardımcısı bilirkişi …’den alınan bilirkişi raporunda; davanın konusuna mesnet ithal edilen bu türdeki eşyaların, davacı iddiasında olan 62.10 gümrük tarifesinden, davalı gümrükleme firmasının beyan ettiği 62.11 gümrük tarifesinden beyan ve ithal edilmesinin mümkün olduğu, gümrük tarifesinin belirlenmesinin eşyanın görünüş itibari ile aldığı vasfa göre değil, asli niteliğine göre sınıflandırıdığı, başka bir anlatım ile yün bir paltonun üstüne yağmur geçirmeyen naylon bir örtü dikilmesinin paltoya yağmurluk görünüşü kazandırabileceği ancak eşyanın yün palto vasfını yani asli niteliğini değiştirmeyeceği, bu bakımdan tarife sınıflandırmasının da bu hususlar gözetilerek yapıldığı, Davacı iddiasında olduğu üzere, eşyanın 62.10 fasıl başlığında sınıflandırılması gereken eşyalardan olabileceğinin tartışılmaz, buna karşın davalının da hatalı beyanda bulunmuş olabileceğinin ihtimal dahilinde bulunduğu ancak bu durumun tevsiki ancak eşyanın ithali aşamasında bu tereddüt gündeme getirilerek gümrükçünün yaptığı beyana itiraz edilmesi ve hatta eşyanın labarotuvar analizine gönderilmesi ve GTİP tespiti yapılması ile mümkün olduğu fakat bu usulde bir işlem yapılmadığı, beyan edilen doğrultuda çıkan vergi ve resimlerine itiraz edilmeksizin eşyaların 2011 yılında ithal edildiği ve akabinde 2013 yılında eşyanın beyan edilen 62.11 GTİP da yer almadığı, aslında 62.10 GTİP da yer aldığı hususuyla girişimde bulunarak vergilerin iadesinin talep edildiği, Eşyanın hangi gümrük tarifesinde sınıflandırılması gerektiği hususu incelendiğinde; dosya kapsamı belgeler ve ithal aşamasındaki gümrük işlemleri yönünden irdeleme yapılarak, açıklanan tüm hususlar ışığında “kayak montu ve kayak pantolonu” tanımlı eşyanın her iki fasıl başlığında yer aldığı dolayısıyla her iki tarifeden beyanla bu tür eşyaların ithal edilebileceği, davacı iddiasında olan 62.10 fasıl başlığında ifade edilen eşyanın 56.02, 56.03, 59.03, 59.06, 59.07 pozisyonlarındaki mensucattan üretilmiş olması gerektiği, davalı tarafından beyan edilen 62.11 fasıl başlığında ifade edilen eşyanın ise dokumaya elverişli diğer maddelerden, sentetik veya suni liflerden olması gerektiği, burada tarifeler arasındaki ayırımın önem kazandığı durumun ise eşyanın üretildiği kumaşın/materyalin ne olduğu konusu olup gelinen safahatta eşyaların davacının iddiasına konu 60.10 gümrük tarifesinde yada davalının işlemine konu 60.11 gümrük tarifesinde yer alıp almadığını tespit etmenin mümkün olamayacağı, ithalat aşamasının muayene memuru tarafından KIRMIZI HAT kontrolü ile icra edilmiş olmasıyla, bu meyanda muayene memurunun eşyaları fiziken görerek 62.11 GTİP da değerlendirdiği, bir bakıma yapılan beyanı onayladığı, bu durumda davalı gümrük müşavirliği firmasının vekalete dayalı özen yükümlülüğünü yerine getirmiş sayılması gerektiği yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir. Rapora karşı davacı vekili tarafından istinaf dilekçesinde de ileri sürülen özellikle vekilin özen yükümlülüğü hususlarında itiraz edilmiş, bu itirazları değerlendirilmemiş, davacı delilleri arasında yer alan davalı şirket tarafından gönderildiği ifade edilen mail kaydı incelenmemiştir. Sunulan mail; “firmanızla yapılan görüşmeler neticesinde fazla yatan gümrük vergisinin telafisi ile ilgili ekli dosyada yer alan bilgi notu hazırlanmıştır. Gümrük prosedürlerine uygun hareket edebilmek adına sizlerin de uygun görmeniz halinde ekdeki notu karşılıklı imzalayarak bilgilerimiz arasında bulundurmakta fayda görmekteyiz” şeklindedir. Ancak mailde “ekli dosyada yer alan bilgi notu” ifadesine konu evraklar dosya kapsamında yer almamaktadır. Mailde ifade edilen bu kayıtlar temin edilmeden ve davacı vekili tarafından sunulan itirazlar değerlendirilmeden hüküm kurulması da hatalıdır. Açıklanan nedenlerle, mahkemece eksiklikler ikmal edildikten, davacı vekilinin itirazları da değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, Dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/956 E. 2018/491 K. Sayılı 24/04/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/04/2022