Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/681 E. 2022/387 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/681
KARAR NO: 2022/387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/370 Esas
KARAR NO: 2018/535
KARAR TARİHİ: 17/05/2018
DAVA: Tazminat-Üyeliğin Tespiti
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının 1994 yılında 59 nolu üye olarak davalı kooperatife kaydedildiğini, toplam 3 pay sahibi bulunduğunu, daha sonra davacının paylarından birini …, diğerini …’a devrettiğini, davacıda 1 pay kaldığını, ancak bu davacıda kalan 1 payın davacıdan habersiz olarak sahte belgelerle devredildiğini tesadüfen öğrendiklerini, sahte belgeye dayalı olarak yönetim kurulunun davacının ortaklığının silinmesine karar verdiğini, daha sonra davacıdan haksız olarak devralınmış görülen payın …, … ve sonrasında …’a devredildiğini, payın aile içerisinde el değiştirdiğini, bu durumdan kooperatif yönetim kurulu üyelerinin şahsen sorumluluklarının bulunduğunu, pay senedinin iptalinin gerektiğini ileri sürerek davalı kooperatifin 31/07/2016 tarihli yönetim kurulu kararının iptaline, devir senedinin iptaline ve davacı lehine maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılardan … ile … vekili cevap dilekçesi ile; TBK’nın 72. Maddesine göre tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl herhalde 10 yılın geçmesi ile zamanaşımına uğrayacağını, davacı tarafın pay devrini ve var olduğunu iddia ettiği zararını bilmesine rağmen devirden yaklaşık 7 sene sonra açtığını, bu nedenle alacağın zamanaşımına uğradığını, davacı taraf, yönetim kurulu tarafından usulsüz pay devri yapıldığını iddia ediyorsa yönetim kurulu kararına karşı 3 aylık hak düşürücü süre içeresinde genel kurula itiraz etmesi gerektiğinden hak düşürücü süre dolduktan sonra açılan davanın reddi gerektiğini, Kooperatif 2. Başkanı olan … adına açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini, Kooperatif ana sözleşmesinin 48. Maddesi uyarınca “yönetim kurulu üyeleri, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan müteselsilen sorumlu kooperatife tazmin etmekle sorumlu olduğu”, maddeden de anlaşıldığı üzere yönetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluğu olsa bile kooperatif tüzel kişiliğine karşı olduğundan davalı …’e husumet yöneltilemeyeceğini, pay devrinin yapıldığı tarihte, davacının Kooperatifler Kanunu 10. Maddesinde düzenlenen ortaklık şartına sahip olmadığını, Kooperatifler Kanunu 10. Maddesinde belirtilen kooperatifin amacına uygun araç bulundurmayan üyelerin listesinde davacının da ismi bulunduğunu, eksiklikleri tamamlaması için kooperatifçe üyelere uyarıda bulunulduğunu, davacı …’da o dönemde üyeliğini devredeceğini kooperatife bildirdiğini, tarafların kendi aralarında imzalamış oldukları pay devir senedi kooperatife ibraz edilmekle davanın, payını kardeşi …’a devir talebi yönetim kurulunca değerlendirildiğini, kooperatif ana sözleşmesinin 17. Maddesi uyarınca bu hususta Kooperatif yönetim kurulunca karar alındığını, davacının iddia ettiği gibi kanuna ve hukuka aykırı bir usulsuzluk olmadığını, ayrıca dava konusu pay devri 2006 yılında gerçekleşmiş olmasına rağmen devirden 4 yıl sonra 2010 yılında davacı tarafın savcılığa şikayette bulunduğunu, 7 yıl sonra işbu davanın açıldığını, bunca zaman geçtikten sonra bu davanın açılmış olması davacının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, ayrıca kooperatifte asıl hisse sahibi kooperatifin eski üyelerinden tarafların babaları olan … olduğunu, kendisi sahip olduğu bu payları çocuklarına geçirdiğini, …’ın vefatından sonra aile içi anlaşmazlık sonucunda bu davanın açıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalılardan …, … ve … vekili cevap dilekçesi; TBK’nın 72. Maddesine uyarınca davacının maddi tazminat talebi zamanaşımına uğradığını, yönetim kurulu kararına karşı 3 ay içerisinde Genel Kurul’a itiraz hakkını kullanmadığından 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan davanın reddi gerektiğini, davacının hisse devrinde herhangi bir usulsüzlük olmadığını, davacı ile davalılar kardeş olup, davacının bu devirleri bilmediğini yada haberdar olmadığını söylemesi iddia etmesi iyiniyet kuralları ile bağdaşmayacağını, davacının aradan 7 yıl geçtikten sonra böyle bir dava ikame etmesi yerinde olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Davalı … cevap dilekçesi ile; maddi tazminat alacağın zamanaşımına uğradığını, 3 aylık hak düşürücü sürenin geçtiğini, kendisine husumet yöneltilemeyeceğini, söz konusu devir senedinde imzası olmadığını, ayrıca davacının yük taşımacılığı yapacak aracı bulunmadığını, üyelik şartlarından yoksun olduğunu, fiilen icra edilen bir taşımacılık bulunmadığından zararı da söz konusu olmadığını, iş bu davanın aile içi çekişmeden kötüniyetle açıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Davacının davalı kooperatifte 3 pay sahibi olarak üye iken, paylarından ikisini kendi rızası ile 3.kişilere devrettiği, kalan 1 payının davaya konu 31/07/2006 tarihli ortaklık pay devir senedi ile ….’a devri üzerine davacının ortaklığının 31/07/2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile sona erdirildiği, ancak alınan Adli Tıp Kurumu raporuna göre devir sözleşmesindeki … imzasının davacının eli ürünü olmadığı, geçersiz olan sözleşmeye dayalı olarak alınan yönetim kurulu kararının da butlanla malül olduğu, bu nedenle hak düşürücü süre ve zamanaşımı definin yerinde olmadığı, hükme esas alınan 11/10/2017 havale tarihli son ek rapora göre davacının 1 payına karşılık olarak kazanç kaybının toplam 174.933,29 TL ettiği, bu payın davalılar …, … ve …’a yapılan ödemeler dikkate alındığında 29/08/2016 havale tarihli ek raporun 8.sayfasında belirtilen miktarların 1 paya karşılık gelen yarısından bu davalıların sorumlu olduğu, ayrıca kooperatifin sorumluluğunun bulunduğu, yönetim kurulu üyelerinin kooperatife karşı sorumluluklarının olduğu, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davalılar … ve … aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, pay devir senedinin iptaline ilişkin açılan davanın kabulü ile, 31/07/2006 tarihli ortaklık pay devir senedinin iptali ile, bu belgeye dayanılarak alınan davalı kooperatifin 31/07/2006 tarihli 238 sayılı yönetim kurulu kararının iptaline, davacının davalı kooperatifin üyesi olduğunun tespitine, davalılar … ve … dışındaki diğer davalılar aleyhine açılan maddi tazminat davasının kısmen kabulü ile, 174.933,29 TL tazminatın; 19.072,92 TL’sinin davalı … ve davalı Kooperatiften alınarak davacıya verilmesine, 8.917,24 TL’sinin davalı … ve davalı Koopertiften alınarak davacıya verilmesine, -46.943,13 TL’sinin davalı … ve davalı Koopertiften alınarak davacıya verilmesine, bu alacaklara dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar …, …, … vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; 2004 yılında ticareti terk eden ve hisse devrinden haberi olan davacının uzun yıllar geçtikten sonra bu davayı ikamet etmiş olması iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı, davacının yapılan işlemlere muvafakat ettiğini, hiçbir genel kurula çağrılmayan ve böyle bir talebi olmayan davacının haksız ve kötüniyetli olduğu ve zamanaşımı sebebiyle korunacak hukuki bir menfaati olmadığından ortaklığın tespitive tazminata ilişkin taleplerinin reddi gerektiğini, davacının pay devir senedin iptaline ilişkin davası haklı görülse bile davacının maddi tazminat istemi TBK 72. Maddesi gereğince zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacının uğradığı zararın hesaplanma yöntemi de hatalı olduğunu, bilirkişi raporuna itirazları dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu ileri sürerek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Kooperatif vekili yasal süresinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Cevap dilekçesinde açıkladıkları gibi dava konusu olayda zamanaşımı ve hali hazırda hak düşürücü süreler dolduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti ile üyelik devrine ilişkin yönetim kurulu kararının iptali, kooperatif üyeliğinden çıkarılmasından kaynaklı tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamına göre, davacı davacı …’in 59 nolu kooperatif üyeliğinin, davalı …’a devrine yönelik ortaklık pay devir senedine istinaden davalı kooperatif yönetim kurulunun 31/07/2006 tarih 238 sayılı kararı ile davalı …’ın ortaklık şartlarını taşıdığı gerekçesiyle davacı …’in üyeliğinin davalı …’e geçirilmesine, davacının ortaklar defterinden silinmesine karar verildiği, dayanak yapılan ortaklık devir senedinde davacı, davalı ve kooperatif 2. Başkanı davalı …’in imzası bulunduğu, kooperatif yönetim kurulu başkanı …’nun imzasının bulunmadığı görülmüştür. Davacı, devir senedindeki imzanın kendisine ait olmadığı, sahte belgeye istinaden devir işleminin gerçekleştiğinden alınan kararın iptali ile kooperatif üyeliğin tespiti ile üyelikten çıkarılması nedeniyle uğranılan zararın tazmini amacıyla işbu davayı açmıştır. Üyelik devir işlemine dayanak yapılan pay senedindeki imzanın davacıya ait olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan 26/11/2014 tarihli raporda, söz konusu imzanın mevcut mukayese imzalarına kıyasla davacı …’ın eli ürünü olmadığı kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Söz konusu belgenin sahte olarak düzenlendiği iddiası ile davalılar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan başlatılan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/88463 Soruşturma nolu dosyasında, “devir sözleşmesini 26/12/2008 tarihinde vefat eden müştekinin babası …’ın hazırladığı, muhtemelen müşteki …’in yerine imza atarak şüpheli …’a da imzalattıktan sonra kooperatife verdiği, bu devir sözleşmesine istinaden devir işleminin gerçekleştiği, suça konu belge …tarafından hazırlandığı” gerekçesiyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.Davalılar vekili, davanın 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından davanın usulden reddine karar verilmesini talep etmiş ise de; 163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun ortaklıktan çıkarılma esasları ve itirazı düzenleyen 16.maddesinde; “Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği,çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içerisinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içerisinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içerisinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır. Üç aylık süre içerisinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir…” hükmü düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre, üyelik devri nedeniyle davacının üyeliğin silinmesine (ortaklıktan çıkarılmasına) ilişkin alınan kooperatif yönetim kurulunun 31/07/2006 tarih 238 sayılı kararı davacıya davacıya tebliğine ilişkin belge sunulamadığı gibi kararın davacıya tebliğ edildiğine ilişkin bir iddianın da olmadığı, Kooperatifler Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca 3 aylık hak düşürücü sürenin tebliğ ile başlayacağı gözetildiğinde bu nedenle kesinleşmiş bir ihraç kararından söz edilemeyeceği görülmüştür. Davalılar, davacının pay devrinden haberdar uzun yıllar geçtikten sonra kötüniyet ile bu davanın açıldığını iddia etmişlerse de mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır. Oysa ki hisse devrine dayanak yapılan sözleşmenin 31/07/2006 tarihli olduğu, davacının kooperatiften ilişkisi kesildikten 4 yıl sonra davacının, pay devir sözleşmesinin sahte düzenlendiği iddiası ile Savcılığa suç duyurusunda bulunduğu, 2013 yılında işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yargıtay emsal kararlarında ” aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte, ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcu bulunup bulunmadığını takip etmemesi yani kooperatif ile ilişkisini kesmiş olması üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına geldiği, böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmesi gerektiği” ifade edilmiştir. ( Yargıtay 23. HD. 08/04/2014 tarih 2014/3099 Esas 2014/2692 Karar) Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; Kooperatiften çıkarılan ortağın hak ve borçları, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 16/son maddesi gereğince ihraç kararının kesinleşmesine kadar devam eder. Ne var ki emsal Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi, genel kurullara katılmaması halinde üyeliğinin sona erdiğini ortağın zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı ve böyle bir davacının açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir. O halde mahkemece, davacının kooperatife üye olduğu tarihten itibaren tüm genel kurul hazirun cetvelleri getirtilerek genel kurul hazirun cetvellerinde isminin yer alıp almadığı, genel kurullara katılıp katılmadığı, pay devrine kadar üyelerden düzenli aidat toplanıp toplanmadığı, davacının düzenli aidat ödeyip ödemediği, davaya konu kooperatifin taşıma kooperatifi olduğu gözetilerek davacının pay devrine kadar aktif taşıma faaliyetinde bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise kooperatifçe ödeme yapılıp yapılmadığı, pay devrinden sonra da dava tarihine kadar kooperatifin faaliyetine devam edip etmediği, davacının, savcılığa suç duyurusunda bulunduğu 2010 tarihine kadar davalı kooperatife başvurusu bulunup bulunmadığı kooperatif defter ve kayıtlarından tespit edilerek, pay devrinin yapıldığı davalı …’ın davacının kardeşi olduğu ve Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2010/88463 Soruşturma nolu dosyası da dikkate alınarak açılan davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralları çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Kabule göre de; 1- 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 59/3. maddesinde; “ Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur “, 62/3. fıkrada ise, “ Yönetim kurulu üyeleri ve kooperatif memurları , kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar “ hükmüne yer verilmiştir. Aynı yasanın 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibarı ile yürürlükte bulunan, 6762 sayılı TTK ‘nın 336. madddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Aynı maddede 5 bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir.Anılan istisnalardan olan 5. bent “ İdare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete gerek pay sahiplerine ve şirket alacaklarına karşı müteselsilen mesuldürler “ hükmünü içermektedir. Türk Borçlar Kanunun 49, 60 ve 61. Madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların kooperatife ve / veya yöneticilere karşı tazminat davası açma hakkı bulunduğundan kooperatif yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan davanın, işin esasına girilerek sonuçlandırılması gerekirken pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi hatalı ise de bu husus davacılarca istinaf edilmediğinden yapılan yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir. 2-Maddi Tazminat Talebi Yönünden Maddi tazminata yönelik davalılardan …, … ve … istinaf dilekçesinde hem alacağın zamanaşımına uğradığını hemde hesaplamanın hatalı yapıldığını, davalı kooperatif ise alacğın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. Somut olayda, geçersiz devir senedine istinaden üyeliği devralan davalı …, 02/06/2008 tarihinde üyeliğini davalı …’e, … de 22/06/2009 tarihinde …’a devrettiği, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda hisse devri yapılmış olan kişiler haricinde, Kooperatif tarafından, yapmış oldukları işler karşılığında elde etmiş oldukları gelirleri, emsal teşkil edecek üyelerden … ve …’ın da hesaplarının incelendiği, …, … ve …’a ait kooperatiften elde ettikleri gelirler için kesmiş oldukları faturalar karşılığında aldıkları ödemelerle ilgili defter kayıtları incelemesi sonucunda 31/07/2006-31/05/2008 tarihleri arasında …’a 38.145,84 TL, 02/06/2008-11/06/2009 tarihleri arasında …’a 17.834,49 TL, 30/06/2009-31/12/2009 tarihleri arasında …’a 293.886,25 TL ödeme yapıldığı, üyeliğin devredildiği tarihten dava tarihine kadar davalıların 349.866,58 TL gelir elde ettiği, emsal teşkil etmesi için aynı dönemlerde kooperatifin, dava dışı üyesi …’na 298.941,00 TL, …’a 247.168,41 TL ödeme yapıldığı tespit edilmiş olup mahkemece ödeme yapılan davalıların 2 payı olduğu, davacının 1 payına karşılık bilirkişilerce tespit edilen bedelin yarısı oranında (174.933,29 TL) her bir davalının kooperatif üyeliği bulunduğu süre ile sınırlı olmak üzere davalılara yapılan ödemeler dikkate alınarak maddi tazminata hükmedilmiştir. Uyuşmazlık, davacının, kooperatif üyeliğinden kaynaklı kazanç kaybına ilişkin olduğundan TBK 147/4 maddesi gereğince, 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, (Yargıtay 11. H.D. 2009/3901 Esas, 2010/9985 Karar Sayılı, Yargıtay 11. H.D. 2013/3290 Esas, 2013/4565 Karar sayılı ilamları), buna göre dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık alacağın talep edilebileceği halde, yazılı gerekçeyle dava konusu edilen tüm dönemler yönünden zamanaşımı def’inin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur. Maddi tazminat hesabı yönünden ise kooperatif tarafından davalılara yapılan ödemelere göre kazanç kaybı hesabı yapılmış ise de Yargıtay 23. H.D. 2013/3290 Esas, 2013/4565 Karar sayılı emsal ilamları da dikkate alınarak; somut uyuşmazlıktan kaynaklanan davada, aralarında taşıma ve kooperatif uygulamaları konusunda uzman bilirkişilerinde olduğu bilirkişi kurulu vasıtasıyla davalı kooperatifin kayıtları üzerinde inceleme yapılıp, kooperatif hattında çalışan bir ortağın ortalama kazancının belirlenmesi, belirlenen miktardan masrafların ve amortismanların giderlerin düşülmesi, davacının çalışmadığını iddia ettiği süre içinde başka bir işte çalışarak elde etmesi muhtemel gelirlerin gözetilmesi yoluyla yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda gelirin somut verilerle belirlenememesi halinde TBK 50 vd. (eski 818 sayılı BK 42 vd.) maddelerinden yararlanılarak davacının gerçek zararının belirlenerek maddi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir. Diğer bir husus her bir davalının kooperatif üyeliği bulunduğu süre ile sınırlı olmak üzere davalılara yapılan ödemeler dikkate alınarak maddi tazminata hükmedilmiş ise de davacının kazanç kaybından kaynaklı maddi zararından davalılar haksız eylemleri nedeni ile sorumludur. Sahte belgeye istinaden kooperatif üyeliğinin devri gerçekleştiği kabul edilmekle davalı …, davacının zamanaşımı süresi içerisindeki tüm zararından sorumlu ise de bu husus davacı tarafça istinaf konusu yapılmadığından yapılan yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiş, ancak diğer davalılar … ve … yönünden haksız fiil şartları değerlendirilmemiştir. Diğer bir ifade ile davalı … ve …, davacının kazanç kaybından kaynaklı maddi zararından sorumlu olabilmesi için üyeliği iktisap ederken, sahte belgeye istinaden üyeliğin davalı …’a devredildiğini bilmeleri yada bilebilecek durumda olmaları gerekir. Davalılar üyeliği devralırken davacının zararına hareket etmesi halinde zamanaşımı süresi ile sınırlı olmak üzere haksız fiilin işlendiği tarihten (üyeliğin iktisap edildiği tarih) dava tarihine kadar davacının maddi zararından müştereken ve mütesilsilen sorumlu olacaktır. O halde mahkemece, davalıların zamanaşımı defi dikkate TBK 147/4 maddesi gereğince, dava tarihinden geriye dönük 5 yıllık alacağın talep edilebileceği nazara alınarak yukarıda Yargıtay kararında ifade edildiği şekilde kazanç kaybının belirlenerek, davalılardan … ve …’in üyeliği devralırken kötüniyetli olup olmadıkları gözetilerek yukarıda belirtildiği her bir davalının sorumlu olduğu dönemlere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hukuki yanılgı ve yetersiz bilirkişi raporuna göre maddi tazminat talebinin kabülüne karar verilmesi de hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun davalılar …, …, … ile kooperatif vekillerinin istinaf başvurularının maddi tazminata ilişkin verilen karar yönünden kısmen kabulü ile kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalılar …, …, … ile kooperatif vekillerinin istinaf başvurularının KABULÜ ile Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2014/370 Esas, 2018/535 Karar ve 17/05/2018 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 bendi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dairemizin kararı doğrultusunda işlem yapılması için dosyanın mahkemesine İADESİNE, 3-Davalılar …, …, … ile kooperatif vekillerince yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 4-Davalılar …, …, … ile kooperatif vekillerince yatırılan istinaf karar harçlarının ilk derece mahkemesince iadesine, 5 Davalılar …, …, … ile kooperatif vekillerinin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.6 ve 362/1.g bendi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.30/03/2022