Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/67 E. 2020/348 K. 15.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/67
KARAR NO: 2020/348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/412 Esas
KARAR NO: 2017/200
KARAR TARİHİ: 21/03/2017
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/12/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile;müvekkilinin 1982 yılından beri davalının sonradan devir aldığı ya da birleştiği … (…) Elektronik A.Ş.’nin elektronik servisi olarak çalıştığını, … Elek. A.Ş. ile yapılan sözleşme yürürlükte iken … A.Ş. ile davalı …Ş. arasında 26/12/2005 tarihinde birlikte başlattıkları bir operasyon ile … A.Ş. Elektronik servislerinin … A.Ş.’ye devredilmesinin kararlaştırıldığı ve uygulamaya geçildiğini, devir işlemi öncesinde bütün servislerin … A.Ş. ile yeni sözleşme yapacağının taahhüt edildiğini, tarafların anlaşması ile … A.Ş. ile 2006 yılı başlarında müvekkili şirketinde içinde bulunduğu elektronik servisleri ile sözleşme kurulduğunu, sözleşme süresinin 5 yıl olduğunu ancak buna rağmen davalı tarafın Mayıs 2006 tarihinde haksız olarak sözleşmeyi fesh ettiğini beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmaka kaydıyla şimdilik 1.000,00TL’nin fesih tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiş, 13/10/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile 33 aylık süreye tekabül eden kazanç kaybına ilişkin talebini 1.000.00 TL’den 27.791,00 TL’ye yükseltmiş, ıslah harcını tamamlamıştır.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığını, … Elektronik AŞ’nin (sonraki ünvanı … Elektronik A.Ş.) yetkili servis ağının müvekkili şirket ile birleştiğini ancak bu işlem nedeniyle hiçbir servise belirli bir konsepte uyulması ve yatırım yapılması talebinde bulunulmadığını, davacının yatırım iddiasını müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini, davacı ile ticari ilişkinin müvekkili tarafında sonlandırılmadığını, davacının oğlu ile dava dışı … Elektronik servisi …’ın oğlunun yeni bir şirket kururak ticari faaliyeti devam ettirdiklerini, davacı yanın … Elektronik ile olan sözleşmesini fesih protokolü ile fesh ettiğini, davacının oğlunun ortak olduğu firma ile 2011 yılı sonrasında sözleşmenin yenilenmediğini, bu nedenle davacı tarafın talepte bulunamayacağını, davacı tarafça emsal gösterilen dosyaların yazılı sözleşmeye dayanması sebebiyle emsal olamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Her ne kadar dosyaya yanlar tarafından sunulmuş yazılı yetkili servis sözleşmesi yok ise de; dosya kapsamı, tarafların ticari defter ve belge içeriği, sunulan fesih protokolleri de nazara alındığında davacı tarafça … Elektronik AŞ arasında fiilen yetkili servis sözleşmesinin kurulduğu ve ticari ilişkinin bu kapsamda bir süre devam ettiği, bilahare … Elektronik AŞ’nin … Elektronik AŞ ile birleştiği, … Elektronik AŞ ile davacı arasında kurulan yetkili servis sözleşmesinin birleşme aşamasında feshedildiği ve davacı yanın bir süre … Elektronik AŞ ile yetkili servis sözleşmesini devam ettirdiği anlaşılmakla davalı vekilinin yanlar arasında sözleşme bulunmadığı yönündeki savunmasına itibar edilememiştir. Yanlar arasındaki diğer ihtilaf; sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedilip edilmediği ve davacı yanın kar mahrumiyetinden kaynaklı alacak talebinde bulunup bulunamayacağı hususlarına ilişkinidir. Dosyaya davalı tarafça sunulan fesih protokolü irdelendiğinde; anılı protokolün … Elektronik AŞ ‘nin … Elektronik AŞ’ye devri nedeniyle yanlar arasındaki … Yetkili Servis sözleşmesinin feshedildiği ve fesih protokolünün 4. Bendinde taraflar bu protokol tarihine kadar doğan tüm ödemelerin ve fesih dahil tüm bildirimlerinde yapıldığına mutabıklardır ”Servis sözlemesi her ne nam altında olursa olsun hiçbir alacak veya hakkının kalmadığını, hiçbir zarar zıya talebinin bulunmadığı kabul beyan ve taahhüt eder.” düzenlemesinin bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla yanlar arasında düzenlenen fesih protokolü ile … yetkili servis sözleşmesinden dolayı davalı tarafın davacı tarafça ibra edildiği, … Elektronik AŞ ile davacı taraf arasında fiilen yeni bir yetkili servis sözleşmesinin kurulduğu dosya kapsamı ile sübuta ermiştir. Davalı yanın; davalı … Elektronik AŞ ile sözleşme ilişkisi 22.12.2006 tarihinde sona ermesine rağmen 17.07.2013 ihtar tarihine kadar uzun süre sessiz kaldığı, yine adı geçen davalı firma ile davacının oğlu arasında … bölgesinde yetkili servis sözleşmesinin oluşturulmuş olması da nazara alındığında davacı tarafın feshi benimsendiği, dolayısıyla bu aşamada fesih protokolünün benimsenmesine rağmen kar kaybından kaynaklı alacak talebini ileri sürülmesinin MK 2 maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına uygun olmadığı, davacı tarafın alacak talebinin yerinde olmadığı, ayrıca aksi düşünülse dahi yanlar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, sözleşmenin süresinin davacı tarafça kanıtlanamadığı, yanlar arasında kurulan fiili yetkili servis sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşme olarak kabul edilemeyeceği, aksi durumda dahi davacının yaptığı yatırım ile özel servis olarak hizmet verebileceği, dolayısıyla davacı tarafça bu sebeple zararın kanıtlanamadığı anlaşılmakla yerinde görülmeyen davanın reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; ” mahkeme gerekçesinde belirtilen davalı … Elektronik AŞ ile sözleşmesi ilişkisi 22.12.2006 tarihinde sona ermesine rağmen 17.07.2013 ihtar tarihine kadar uzun süre sessiz kalması ve davalı firma ile davacının oğlu arasında … bölgesinde yetkili servis sözleşmesinin oluşturulmuş olması da nazara alındığında feshin benimsendiği yönündeki gerekçenin hatalı olduğu, yasalarda zamanaşımı ve hak düşürücü süreler açıkca belirtilmişken, bir hakkın sona ermesi “…uzun süre sessiz kaldığı ” gibi bir ölçüye bağlanamayacağı, servis sözleşmeleri Borçlar Kanunun da ve özel kanunlarda açık olarak düzenlenmiş olup bu sözleşmeden doğan haklarla ilgili olarak zamanaşımı süresi 10 yıl olduğu, müvekkil yasal sürede hakkını talep ettiğini, tam iki taraflı sözleşmelerin en önemli özeliği nisbi ve subjektif olmaları olduğu yani tarafları dışında 3. kişilere “kabulleri dışında” bir edim yüklenemeyeceği ve hakları da ortadan kaldırılamayacağı, müvekkilin sözleşmesi, dosya sunulan ve yüksek yargıtay tarafından dahi onanmış emsal mahkeme kararlarında görüldüğü gibi davalı tarafça haksız olarak fesih edildiği, tartışmasız olduğundan, haksız feshi eden taraf diğer tarafın zararını karşılamak zorunda olduğu, ayrıca hiç bir zamanda davalı …Ş. ile fesih protokolü imzalanmadığı, Mahkemenin taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, sözleşmenin süresinin davacı tarafça kanıtlanamadığı, yanlar arasında kurulan fiili yetkili servis sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşme olarak kabul edilemeyeceği, aksi durumda dahi davacının yaptığı yatırım ile özel servis olarak hizmet verebileceği, dolayısıyla davacı tarafça bu sebeple zararın kanıtlanamadığı şeklindeki gerekçenin de hatalı olduğunu, çünkü servis sözleşmesinin herhangi bir şekil şartına bağlanmadığını, sözlü olarak sözleşme kurulabileceği nitekim yanlar arasında 6 ay süren sözleşme kurulduğu, sözleşme süresi belirlenmemişse bunun belirsiz sözleşme olduğu, davalının da hiç bir zaman sözleşme ilişkisini inkar etmediğini ayrıca sözleşmenin feshedilmesi nedeniyle müvekkilinin uğradığı zarar bilirkişilerce tespit edildiği ” şeklinde istinaf sebepleri ileri sürülmüştür
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasında yapıldığı iddia olunan yetkili servis sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayalı kazanç kaybından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir ve hukukçu bilirkişiden alınan müşterek kök raporda; ” Davacı ile dava dışı … Elektronik A.Ş. arasında 01.10.2004 tarihinde 5 yıl süreli Yetkili Servis Sözleşmesi akdedildiği, ancak , davalı şirket, dava dışı … Elektronik A.Ş.’yi 26.12.2005 tarihinde satın alması sonucu, davacı ile dava dışı şirket arasındaki sözleşme bila tarihli Fesih Protokolü ile feshedildiği, Davalı tarafından dosyaya sunulan Fesih Protokolü fotokopisi incelendiğinde; Dava dışı … A.Ş.’nin faaliyetini başka bir grup şirketi olan … A.Ş.’ye devretmiş olduğu (md.2), tarafların bu sebeple servis sözleşmesi işbu protokolün imza tarihi itibari ile feshedildiği hususunda mutabık oldukları(md.3), tarafların bu protokol tarihine kadar doğan ödemelerin ve fesih dahil tüm bildirimlerin yapıldığından mutabık ve servis sözleşmesi tahtında her ne nam altında olursa olsun hiçbir alacak veya hakkının kalmadığı (md.4) hususlarına yer verildiği, Davacının delilleri arasında davalı ile yapılmış bir sözleşme fotokopisi ibraz edilmediği, davacı, taraflar arasında var olduğu iddia ettiği sözleşmenin davalı şirkette olduğunu beyan ettiği, ancak, davalı vekili, davacı ile müvekkilinin sözleşme yapmadığını ileri sürdüğü, davalının incelenen 2006 yılı defteri ve bu deftere kayıtlı olan borç/alacak işlemleri incelendiğinde; davacı ile davalı arasında 06.04.2006 tarihinden başlayarak 22.12.2006 tarihine kadar 49.063.-TL.lik işlem yapıldığı, davacının davalı şirket adına düzenlemiş olduğu faturalarda “…-… Yetkili Servis “ logosunun yer aldığı(ek.2- örnek fatura fotokopileri), davacının düzenlemiş olduğu fatura bedelinin davalı defterine “yetkili servis “ borcu olarak kaydedildikleri tespit edildiği, bu durumda, davacı ile dava dışı … Elektronik A.Ş. arasında akdedilen 01.10.2004 tarihli ve 5 yıl süreli Yetkili Servis Sözleşmesi’nin davalı tarafından üstlenilerek devam ettirildiği, bu sözleşmeye dayanılarak ticari ilişkinin 31.12.2006 tarihine kadar sürdürülmüş olduğu sonucuna ulaşıldığı, dolayısıyla sözleşmenin süresinden önce davalı tarafından haksız olarak sona erdirilmiş olması nedeniyle uğranılan zararların tazmin edilmesi gerektiği, Davacının talebi; kar kaybından kaynaklanan zararın tazminine ilişkin olup servis sözleşmesinin süresinden önce davalı tarafından haksız olarak sona erdirilmiş olması nedeniyle müsbet zarar kapsamında davacının kar kaybının tazmin edilmesi gerektiği, davacı ile dava dışı … Elektronik A.Ş. arasında 01/10/2004 tarihinde 5 yıl süreli yetkili Servis Sözleşmesi akdedildiği, … A.Ş.’nin davalı şirkete devredilmesi sonucu davacı ile davalı şirketin söz konusu sözleşmenin devamı olarak ticari ilişkilerinin 31/12/2006 tarihe kadar devam ettiği sonucuna varıldığı, bu durumda, sözleşmenin 01/10/2009 tarihine kadar devam edeceği düşünüldüğünde, davacının 2 yıl 9 ay kar mahrumiyetinden yoksun kalacağı dikkate alınarak yapılan hesaplamada, davacının 2006 yılında davalı ile olan ticari ilişkisinden kaynaklanan net karı 10.106 TL olduğu dikkate alındığında, kar mahrumiyeti; 10.106TL :12= 842,16 TL aylık ortalama kar olacağı, 2 yıl 9 ay için 27.791,00 TL kar mahrumiyeti hesaplandığı, her ne kadar fesih bildiriminden itibaren yasal faiz istenmiş ise de davalının temerrüde düşürülmüş olduğuna ilişkin herhangi bir veri bulunmadığı, bu nedenle dava tarihinden itibaren anılan alacağa yasal faiz uygulanabileceği” mütalaa edilmiştir. Davalı vekilinin itirazları noktasında bilirkişilerden alınan birinci ek raporda, “davacının aynı şartlarda bir iş kurması için gereken makul süresinin tespiti amacıyla bir sektör uzmanının atanması ve belirlenen süreye göre kar mahrumiyetinin belirlenmesi gerektiği ” belirtilmiş olduğundan sektör bilirkişisi de eklenerek alınan 2. Ek raporda ” davacının yetkili servis sözleşmesinin iptal edilmesiyle emsal bir iş bulmayacağı, dava dosyasından belli olmamakla birlikte, davacının aynı sektörde özel bir servis açtığının tespit edilmesi halinde, açtığı tarihten itibaren sözleşme sonu olan 31.10.2009 tarihine kadar olan döneme ait kar mahrumiyetinin hesaplanması gerektiği, davacı taraf eğer 31.12.2006 tarihinden itibaren 3 ay içinde, aynı sektörde özel bir servis işletmesinin kuruluşu yaptı ise, yukarıda 5.maddede detaylı izah edilen tespit ve değerlendirmeler ışığında davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin 19.892,04 TL olabileceği, eğer davacı aynı sektörde özel bir servis işletmesinin kuruluşunu yapmadı ise, 3 ay içinde kendi özel servisini kurabilme imkanı olduğunu varsaydığımız için, bu 3 ay için mutlaka alması gereken mahrumiyet rakamı olarak, Tablo 3’te yer alan ve “2007 tik 3 ay projekte karı” olarak isimlendirdiğimiz 2.629,83 TL’yi almasının doğru olacağı, sözleşmenin fesh olduğu belli olan 31.12.2006 tarihinden, sözleşmenin aslında bitim tarihi olan 31.10.2009 tarihine kadar olan dönemde, ister özer bir servis işletmesi kurmuş – ister kurmamış olsun, davacı tarafın, yetkili servis olarak hazır ve kurulu düzeninin, sözleşmenin bu şekilde feshi ile bozulduğu kabul edilecek olur ise, GİB’e verdiği gelir beyannameleri ile aslında, varsa kayıplarının daha net tespit edilebileceği, ama mevcut dosyanın bu anlamda bir incelemeye imkan vermediği, bu nedenle davacının özel bir servis kurma imkanlarının dahi olamayabileceği varsayılarak 01.01 2007 ile 31.10.2009 tarihleri arasındaki gelirlerine bakılarak, yetkili servis olarak çalıştığı dönemlere kıyasla bir mahrumiyetinin olup olmadığının tespit edilmesinin daha doğru olacağı ” mütalaa edilmiştir. Somut olayda; davacının, davalı …. ile birleşen …-… şirketi ile aralarında 01/10/2004 tarihli 5 yıl süreli yetkili servis sözleşmesi düzenlendiği, davacının, geçmiş dönemden itibaren … şirketinin yetkili servisi olarak çalıştığı, davacının, akdi şirketin davalı …’le birleşmesi sonrasında … şirketi ile olan sözleşmesini feshettiği, fesih protokolü incelendiğinde tarafların servis sözleşmesi tahtında her ne nam altında olursa olsun hiç bir alacak veya hakkının kalmadığını, hiç bir zarar ziyan talebinin bulunmadığını kabul beyan ve taahhüt ettiği, davacının … ile önceki sözleşmesini feshettikten sonra 06.04.2006 tarihinden başlayarak 22.12.2006 tarihine kadar davacının servis hizmetini fiilen devam ettirdiği, bu itibarla taraflar arasında belirsiz süreli ve sözlü yeni bir servis sözleşmesi kurulduğu dosya kapsamı ile sabittir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taraflar arasında yeni kurulan belirsiz süreli olan bu sözleşmenin davalı tarafça haksız olarak feshedilip edilmediği, haksız fesih halinde davacının talep edebileceği müspet zararın belirlenmesi noktasında toplanmaktadır. Her ne kadar mahkemece “aksi düşünülse dahi yanlar arasında yazılı sözleşme bulunmadığı, sözleşmenin süresinin davacı tarafça kanıtlanamadığı, yanlar arasında kurulan fiili yetkili servis sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşme olarak kabul edilemeyeceği, aksi durumda dahi davacının yaptığı yatırım ile özel servis olarak hizmet verebileceği, dolayısıyla davacı tarafça bu sebeple zararın kanıtlanamadığı ” yönünde de bir değerlendirme yapılmış ise de yukarıda açıklandığı üzere, davacının, … şirketi ile sözleşmesini feshettikten sonra davalı ile belirsiz süreli sözlü yeni bir yetkili servis sözleşmesi kurulduğundan, sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği kabul edilmesi halinde davacı uğradığı müspet zararı talep etme hakkı bulunmaktadır. Ancak mahkeme kararında belirtildiği şekilde davalı yanın, davalı … Elektronik AŞ ile sözleşme ilişkisi 22.12.2006 tarihinde sona ermesine rağmen 17.07.2013 ihtar tarihine kadar uzun süre sessiz kaldığı, yine adı geçen davalı firma ile davacının oğlu arasında … bölgesinde yetkili servis sözleşmesinin oluşturulmuş olması da nazara alındığında davacı tarafın feshi benimsendiği, dolayısıyla bu aşamada fesih protokolünün benimsenmesine rağmen kar kaybından kaynaklı alacak talebini ileri sürülmesinin TMK 2 maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına uygun olmadığından davacının alacak talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, yerinde görülmeyen davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23 TL.’ nin istinaf eden taraftan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 5-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.15/12/2020