Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/661 E. 2022/283 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/661
KARAR NO: 2022/283
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1397
KARAR NO: 2018/467
KARAR TARİHİ: 26/04/2018
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin davalı şirkete güvenlik hizmetleri sunduğu fakat faturalandırdığı alacaklarını alamadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … Esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalının ise haksız şekilde borca itiraz ederek alacağın neye dayandırıldığını anlamadıklarını belirttiğini, halbuki ödeme emrinde teker teker alacağın hangi tarih ve no.lu faturalara dayandığının açıkça yazıldığını, davalının diğer bir iddiasının alacaklı şirkete herhangi bir muaccel borçlarının bulunmadığı yönünde olduğunu, bu iddianın da asılsız olduğunu, zira şirketlerin aralarındaki yazışmalardan(e-mail ve diğer imzalı yazışmalar) müvekkilinin davalı şirkete güvenlik hizmeti verdiğinin dosya sunacakları fatura ve ticari defterlerden alacaklı olduklarını anlaşılacağını, ayrıca HMK. M. 222 gereği ticari defterler delil niteliği taşıdığından incelenmesi gerektiğini, alacak miktarının bilirkişi raporu ile netleşeceğinden 10.000,00 TL miktar üzerinden kısmi dava açtıklarını ve ıslah haklarını saklı tuttuklarını beyan ederek haksız itirazın iptaline, takibin devamına, haksız itiraz nedeniyle davalının%20′ den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; taraflar arasında, Trabzon, Çaykara, … Köyünde bulunan Balkodu … inşaat bölgesinde güvenlik hizmeti sağlanması konusunda sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 7 ve 13. Maddeleri uyarınca davacı üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeden ve bunu belgelendirmeden muaccel bir alacaktan söz edilemeyeceğinden davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Taraflar arasında 10.05.2012 tarihli Güvenlik Sözleşmesi uyarınca davacının yüklenici sıfatıyla, davalını işveren sıfatıyla bir ticari ilişki bulunduğu, bu ilişkinin her iki tarafın yasal defter , kayıt ve dayanak belgelerinde kayıtlı bulanan faturalardan da sabit olduğu anlaşılmakla birlikte, davalının gerek icra takibine sunduğu itiraz dilekçesinde, gerekse davaya karşı verdiği cevap dilekçesinde davacı alacağının muaccel olmadığı yönündeki savunma doğrultusunda uyuşmazlık doğduğu açıktır. Yani davacının davaya konu ettiği alacağı, icra takip tarihi itibariyle davalıdan talep edip edemeyeceği ihtilaflı husustur. Davalı kendisi aleyhine davacının ödemediği işçilik alacaklarından kaynaklı olmak üzere kendisi ve davacı aleyhine İş Mahkemelerinde davalar açıldığını, ayrıca SGK Başkanlığı Trabzon Sosyal Güvenlik İL Müdürlüğü Karadeniz Sosyal Güvenlik Merkezinden davacının çalıştırdığı işçiler için yatırmadığı SGK Prim borçlarından kaynaklı alacağın tahsili için haciz bildiriminin geldiğini ileri sürmüştür. Delil mahiyetinde sunulan SGK Başkanlığı Trabzon Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Karadeniz Sosyal Güvenlik merkezinin 29.01.2016 tarihli haciz bildirisi başlıklı davalıya yönelik yazılmış yazı örneğinin sunulduğu, yazıdan ; davacı şirketin borçlu şirket olarak gösterilmek suretiyle sigorta primleri vb.olmak üzere 6183 sayılı Yasa uyarınca ödenmeyen borçların tahsili için icra takibine geçildiği ve bu takibe göre davalının uhdesinde bulunan davacı alacağına haciz konulduğunun bildirildiği tespit edilmiştir.Davalı tarafça davacıya gönderilen 05.02.2016 tarihli yazı ile; ” Sözleşmemizin fesih maddesinde de açıkça belirtildiği üzere firmanızın sözleşmeden doğan yükümlülüklerini , sözleşme amacına ve sözleşmeye uygun olarak yerine getirmediği, sözleşmeyi kısmen veya tamamen ihlal ettiği durumlarda sözleşmeyi tek taraflı olarak ve derhal feshetme hakkımız bulunmaktadır. Çalışmalarınız süresince özellikle personel maaş ödemeleri ve SGK Ödemelerinin tarafınızca aksatılması fesih için temel nedeniniz olup, 29.01.2016 tarihli firmamız ile ilgili SGK Haciz bildirisi de ekte sunulmuştur. Bu vesile ile, SGK Ödemenizi yapıp tarafımıza borcunuz olmadığına dair yazıyı ulaştırmanızı aksi taktirde ödemelerinizin SGK ‘ye yapılacağını bilgilerinize sunarız.” bildirilerek sözleşmenin feshedildiği görülmüştür. Yine delil mahiyetinde bildirilen ve davacı tarafça da itiraz edilmeyen Trabzon 1.İş Mahkemesinin 2016/93 esas, Trabzon 2. İş Mahkemesinin 2016/187 esas sayılı (15.02.2018 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmek suretiyle sonuçlandığı ) dava dosyalarında sözleşme kapsamında çalışan işçiler tarafından davacı ve davalı şirket aleyhine işçilik alacaklarından kaynaklı, Çaykara Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/17 esas sayılı dava dosyasında da SGK tarafından taraf şirketler aleyhine alacak davası açıldığı uyap sisteminden yapılan sorgulamada ve davalı tarafça sunulan delillerden (Trabzon 2. İş mahkemesinin 2016/187 esas 2018/75 karar sayılı 15.02.2018 tarihli gerekçeli karar örneği) tespit edilmiştir. Yapılan yargılama sonucunda , dosya kapsamındaki delillere, alınan bilirkişi raporlarına göre; Güvenlik Hizmeti Sözleşmesi uyarınca davacının davalıya düzenlediği faturalardan kaynaklı bir alacağı bulunduğu sabit olmakla birlikte, takip ve dava tarihi itibariyle sözleşmenin 13. Maddesinde yer alan ; ” işverenin ödeme yükümlülüğü , yüklenici tarafından çalıştırılan personelin aylık sigorta prim ve ücretlerinin yüklenici tarafından süresinde ve eksiksiz ödendiğinin işverene tevsik edilmesi koşuluna bağlı olarak ve ibraz edilen fatura onaylandığı taktirde yerine getirilecektir. Aksi taktirde söz konusu koşul yerine getirilinceye kadar işveren ödemeleri askıya alma hak ve yetkisine sahiptir” hükmü uyarınca davacının sözleşme kapsamında çalıştırdığı işçiler yönünden halen ödenmeyen işçi alacaklarının ve SGK ‘ya yönelik prim borcunun bulunduğu , bu yönde de dava ve icra takibinin devam ettiği, SGK yönünden bir borç yapılandırma mevcut ise de, bunun borcun tamamen ödendiği anlamına gelmeyeceği, dolayısıyla davacının sözleşme uyarınca hakettiği alacağını davalıdan tahsil edebilmesi için sözleşmenin 13. Maddesinde yazılı koşulların gerek icra takip tarihi gerekse dava tarihi itibariyle henüz oluşmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 13. maddesi davalı tarafından hakkın kötüye kullanılması ve TMK’da belirtilen dürüstlük kuralına aykırı şekilde uygulandığını, davalı her nasılsa müvekkilin SGK’ya borcunun bulunup bulunmadığı ya da aleyhine açılan işçi alacağı konulu bir dava yada takip bulunup bulunmadığını araştırmadan 2015 yılı Kasım ayına kadar ödemelerini gerçekleştirdiğini, bu tarihte ödemeye son verdiğini ve 05.02.2016 tarihinde sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini ve 13. maddeyi öne sürerek müvekkilin alacaklarını ödemediğini, yine davalı mahkemeye SGK’nın 29.01.2016 tarihli haciz bildirisi başlıklı yazısı uyarınca SGK’nın müvekkil şirket borcu sebebiyle alacaklarına haciz koyduğunu, bu sebeple 13. madde uyarınca ödemenin gerçekleştirilemediğini bildirdiğini, mahkeme de kararına bu hususu gerekçe göstermiş ise de müvekkilin alacağının 01.11.2015 tarihli fatura ile doğduğunu, SGK yazısının ise 29.01.2016 tarihinden sonraki bir tarihte şirkete tebliğ edildiğini, yani davalı SGK yazısından çok önce müvekkile ödeme yapmayı durdurduğunu, ayrıca SGK tarafından yazılan haciz bildirimine rağmen davalı tarafından kanuna aykırı şekilde bir ödeme yapılmadığını, bu durumda davalının kötüniyetli olduğunu gösterdiğini, Ayrıca SGK borcunun yapılandırıldığını ve ödemelerin devam ettiği, diğer yandan sürekli işçi alacağıyla ilgili bir takip ya da dava ihtimali bulunduğu gerekçesiyle sözleşmenin 13. maddesini uygulaması durumunda müvekkilin bu alacağı tahsil etme imkanı kalmayacağını, zira her an işçi alacağıyla ya da iş yaptığı için SGK borcuyla karşı karşıya olan müvekkilin oyalanarak alacağının zamanaşımına uğratılması ve bu def’i kullanılarak borçtan kurtulması kuvvetle muhtemel olduğunu, ayrıca yine sözleşme de davalının müvekkile ait bir borcu ödemesi halinde müvekkile rucu edebilmesinin önü de açık olduğunu, davalının sözleşmenin 13. Maddesini gerekçe göstererek ödememe yapmamasında kötüniyetli olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, güvenlik hizmeti sözleşmesinden kaynaklanan faturaya dayalı başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 6 adet faturaya istinaden 100.315,65 asıl alacak,3.002,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 103.317,95 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre; taraflar arasında Trabzon, Çaykara, … Köyünde bulunan Balkodu … inşaat bölgesinde güvenlik hizmeti sağlanması konusunda 10/05/2012 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 5.maddesinde; ” yüklenicinin çalıştıracağı personelin 5188 sayılı Yasa uyarınca özel güvenlik izni ve çalışma izni olması zorunludur.Yüklenicinin sözleşmeye konu işlerde istihdam ettiği personel hiçbir şekilde işverenin istihdam ettiği personel olarak kabul edilemez.Yüklenici (davacı) bu personele karşı yürürlükteki mevzuattan ve sözleşmeden doğan hertürlü hukuki , mali ve cezai sorumluluğun tamamını üstlenmeyi kabul ve taahhüt eder ve hiçbir surette her ne ad altında olursa olsun, işverene (davalıya) rücu edemez. Ancak, işveren herhangi bir sorumluluktan ötürü yüklenici personeline herhangi bir ödeme yapmak zorunda kalırsı, bunu yükleniciye (davacıya) rücu ederek uğradığı hertürlü zarar ile birlikte tahsil ve tazmin etmeye yetkilidir…” Vergi , SSKve Mali Konularda sorumluluk başlıklı 7. maddesinde; ” Yüklenici (davacı) sözleşme konusu işi bizzat istihdam ettiği personeli ile gerçekleştirecektir. Yüklenici görevlendirdiği personele ait her türlü ücret, vergi, SSK primi ile idare ve adli makamlardan, kanun ve yönetmeliklere uyulmamasından dolayı güvenlik şirketi aleyhine tatbik edilecek cezalardan sorumludur. Personelin her türlü ücret, sigorta, vergi ve ilgili yasal mevzuattan doğan tüm haklarını muntazaman ödeyecektir…” Birim fiyatı başlıklı 13. Maddesinde; ” İşverenin ödeme yükümlülüğü, yüklenici tarafından çalıştırılan personelin aylık sigorta prim ve ücretlerinin yüklenici tarafından süresinde ve eksiksiz ödendiğinin işverene tevsik edilmesi koşuluna bağlı olarak ve ibraz edilen fatura onaylandığı taktirde yerine getirilecektir. Aksi taktirde söz konusu koşul yerine getirilinceye kadar işveren (davalı) ödemeleri askıya alma hak ve yetkisine sahiptir. Yüklenici (davacı) işvereninin (davalının) bu yetkisini kabul ve taahhüt eder.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda; davacı şirketin, davalıya sunmuş olduğu güvenlik hizmetinden dolayı faturadan kaynaklı alacağı sabit ise de sözleşmenin 7. Maddesi uyarınca davacının istihdam ettiği personellerin her türlü ücret, vergi, SSK priminden sorumlu olduğu, sözleşmenin 13. Maddesi gereğince, davalı işverinin ödeme yükümlülüğü, davacı yüklenici tarafından çalıştırılan personelin aylık sigorta prim ve ücretlerinin davacı tarafından süresinde ve eksiksiz ödendiğinin işverene tevsik edilmesi koşuluna bağlı olarak ve ibraz edilen fatura onaylandığı taktirde yerine getirileceği aksi taktirde söz konusu koşul yerine getirilinceye kadar işveren davalı ödemeleri askıya alma hak ve yetkisine sahip olduğu taraflarca kabul edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde her ne kadar davalının sözleşmenin 13. Maddesini gerekçe göstererek ödememe yapmamasında kötüniyetli olduğunu iddia etmiş ise de, sözleşmenin 13. maddesinin amacı, davacının borcu nedeniyle davalının 3. kişilere ödeme yapma zorunda kalmaması olup davalının, menfaatleri doğrultusunda sözleşmenin 13. Maddesinin uygulanmasını talep etme hakkı bulunmaktadır. Mahkemenin gerekçesinde ayrıntılı belirtildiği üzere davacının sözleşme kapsamında çalıştırdığı işçiler yönünden halen ödenmeyen işçi alacaklarının ve SGK ‘ya yönelik prim borcunun bulunduğu, bu yönde de dava ve icra takibinin devam ettiği, SGK yönünden bir borç yapılandırma mevcut ise de, bunun borcun tamamen ödendiği anlamına gelmeyeceği, dolayısıyla davacının sözleşme uyarınca hakettiği alacağını davalıdan tahsil edebilmesi için sözleşmenin 13. Maddesinde yazılı koşulların gerek icra takip tarihi gerekse dava tarihi itibariyle henüz oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştirAçıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Harçlar Kanunu gereğince davacıdan alınan 98,10 TL’nin başvuru harcının hazineye gelir kaydına,3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davacı tarafça yatırılan 35,90 TL’nin harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL’nin istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2022