Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/641 E. 2022/281 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/641
KARAR NO: 2022/281
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/29 Esas
KARAR NO: 2017/980
KARAR TARİHİ: 19/10/2017
DAVA: İtirazın İptali (Kooperatif Ortaklığı İlişkisinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; Davalının kooperatif üyesi olup … Blok … ve … no’lu bağımsız bölümlerin davalıya ait olduğunu, genel kurulda alınan karar dayalı olarak yönetim kurulunun bağımsız bölümler arasındaki değer farkını bir komisyon kurarak tespit ettiğini buna göre 23/07/2010 tarihli yönetim kurulu kararı ile davalının bağımsız bölümleri için toplam 25.000,00 TL fark bedelinin tahakkuk ettirildiğini, davalının 02/12/2013 tarihinde yaptığı 4.000,00 TL ödemeden başkaca ödeme yapmaması üzerine icra takibine geçildiğini, davalının haksız itirazı nedeniyle takibin durduğunu bildirmiş, itirazın iptali ile takibin devamına genel kurul kararı gereği %10 faizle takip konusu alacağın ödenmesine ve davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili süresinde verilmeyen cevap dilekçesi ile; iddiaların haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ödemelerin düzenli yapıldığını, takip tarihi itibariyle davalının borcu bulunmadığını, davacının davalının eşine yüklü miktarda borcu bulunduğunu bildirmiş davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davalının davacı kooperatifin üyesi olup … Blok … ve … no’lu bağımsız bölümlerin davalıya tahsisli olduğu, 27/06/2010 tarihli kooperatifin genel kurulunda verilen yetki ile oluşturulan komisyon sonrasında 27/03/2010 tarihli kooperatif yönetim kurulu toplantısında davalıya tahsis edilen bağımsız bölümler için 25.000,00 TL değer farkının davalı tarafından ödenmesine karar verildiği, ödemelerin taksite bağlandığı, gecikme halinde ana sözleşme gereği aylık faiz işletilmesinin kararlaştırıldığı, davalı tarafça dükkan fark bedeli açıklaması ile 02/02/2013 tarihinde 4.000,00 TL’lik ödeme yapılıp başkaca ödeme yapılmadığı, davalı tarafça ödemelerin tamamının yapıldığı iddia edilmesine rağmen iddia kanıtlayacak bir ödeme belgesi sunulmadığı, bu durumda davalının davacıya 21.000,00 TL fark bedeli niteliğinde ödenmemiş borcunun bulunduğu, bilirkişi tarafından taksitlerin ödenme zamanına göre yapılan hesaplamada yasal faiz üzerinden davacının 9.023,25 TL işlemiş faiz talep edebileceği her ne kadar davacı tarafça işleyecek faiz yönünden yıllık %10 gecikme faizi talep edilmiş ise de yönetim kurulu kararı ile geciken her gün için ana sözleşme gereği aylık faiz işletilmesine karar verilmesine dair bir belgenin davacı tarafça dosyaya sunulmaması, bilirkişi tarafından da bu nitelikte bir belge belirlenememesi nedeniyle davacı tarafça işleyecek faiz yönünde de işlemiş faiz de talep ettiği gibi yasal faiz isteyebileceği, davalının takibe ve davaya konu borcu ödemediğini bildiği halde borca itiraz ettiği ve alacağın likit nitelikte olup yargılamayı gerektirmediği bu nedenle davalının icra inkar tazminatı ile sorumlu olduğu dikkate alınarak davanın işleyecek faiz istemi dışında kısmen kabulü ile takibin 21.000,00 TL asıl alacak ve 9.014,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.014,48 TL alacak üzerinden ve işleyecek faiz yönünden asıl alacağa uygulanacak yıllık %9 ve değişen oranlarda yasal faiz üzerinden devamına, davacının fazlaya ilişkin işleyecek faiz isteminin reddine, davalının asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; İcra takibine konu Genel Kurul Kararı 27/06/2010 tarihli olup buna ilişkin icra takibi 2015 tarihinde açıldığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, buna ilişkin zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığını, davacı kooperatifin tasfiye kararı aldığı, tasfiye aşamasında fark bedeline ilişkin karar alamayacağını ve mahkemenin icra inkar tazminatına da hükmetmesi hatalı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif genel kurulunda alınan karar uyarınca üyelere tahsis edilen bölümler arasındaki değer farkından kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının kooperatif genel kurul kararına istinaden belirlenen fark alacağından kaynaklı 21.000,00 asıl alacak, 9.014,48 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 30.014,48 TL alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre, davalının kooperatif üyesi olduğu, … blok … ve … nolu bağımsız bölümlerin davalıya tahsis edildiği, kooperatifin 27/06/2010 tarihli Genel Kurul gündemin 11. Maddesi uyarınca, kat mülkiyeti tapusu oluşumunda dükkan olarak alınacak tapuların durumuna göre dükkan sahiplerinden alınacak ücretlerin belirlenmesine ilişin alınan karara istinaden 12/07/2010 tarihli komisyon kararında belirlenen ücretin tahsiline ilişkin yönetim kurulu kararı ile davalıya tahsis edilen 3 nolu bağımsız bölüm için 15.000,00 TL, 1 nolu bağımsız bölüm için 10.000,00 TL fark tutarı tespit edildiği, davalı tarafça 4.000,00 TL ödeme yapıldığı görülmüştür. Davalı vekili, istinaf dilekçesinde ilk olarak alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürmüş ise de zamanaşımı defini yasal süresi içerisinde sunmamış, 18/10/2017 tarihli beyan dilekçesi ile zamanaşımı definde bulunmuştur. 6100 sayılı Kanun’un 141/2 maddesinde, cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabileceği düzenlenmiş olup, davacının bu yönde açık muvafakati bulunmadığından davalı vekilinin zamanaşımı defi yerinde görülmemiştir, Davalı vekili diğer bir istinaf nedeni olarak davacı kooperatifin tasfiye kararı aldığı, tasfiye aşamasında fark bedeline ilişkin karar alamayacağını iddia etmiş ise de kooperatifin tasfiye aşamasında olması genel kurulda alınan karar uyarınca alacağını tahsile engel oluşturmadığı, genel kurul kararı iptal edilmediği sürece tasfiye tamamlanıp kooperatif sicilden terkin edilinceye kadar talep edebileceğinden davalının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. İİK 67/2.maddesinde “…borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” hükmü yer almaktadır. Takip tutarı komisyon kararı ile likit/belirlenebilir bir alacak olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcından, davalı tarafından yatırılan 548,50 TL harcın mahsubu ile bakiye 467,80 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine,4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına,5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.09/03/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”…. Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle , sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.