Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/625 E. 2022/262 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/625
KARAR NO: 2022/262
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/175 Esas
KARAR NO: 2018/956
KARAR TARİHİ: 04/10/2018
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili ile davalı şirket arasında 09/12/2015 tarihli Grup Konaklama & Toplantı Sözleşmesi imzalandığını, müvekkili şirket tarafından üstlenilen hizmetin kusursuz sunulduğunu, davalı tarafça menüde belirtilenler haricinde talep edilen hizmete karşılık faturalar düzenlenip davalıya gönderildiğini ancak, davalı tarafça ödeme yapılmadığını, müvekkili ile davalı arasında ticari ilişki nedeniyle de alacağının bulunduğunu, müvekkili şirketin toplam 7.509 TL alacağının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından başlatılan takibe itiraz edildiğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle itirazın iptaline, davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkili ile davacı arasında, dava dışı … Şirketinin 10/12/2015 – 11/12/2015 tarihleri arasında yapılacak olan organizasyonun davacıya ait otelde yapılması için 09/12/2015 tarihli Grup Konaklama ve Toplantı Sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşme uyarınca üzerine düşen edimlerini yerine getirdiğini, davacının hizmet alımından 1 yıl sonra 09/11/2016 tarihli faturasını düzenleyip e – fatura şeklinde gönderdiğini, faturanın Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre süresinde düzenlenmediğini, sözleşme gereği, organizasyona katılanların ekstra gerçekleştirecekleri harcamaları, kendileri tarafından ödeneceğinin hüküm altına alındığını, müvekkili şirketin sözleşmede kararlaştırılan hususları ve ödemeleri tam ve eksiksiz yerine getirdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuş, davacının kötüniyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” …Taraflar arasında 09/12/2015 tarihli Grup Konaklama ve Toplantı Sözleşmesi’nin imzalandığı, sözleşmenin 10.maddesi ile misafirlerin ekstra masrafları davalı garantisinde olduğu ve davalı tarafça ödeneceği ancak, bakiye ve ekstra harcamaların olması halinde acenteye fatura edilerek bedelin 1 hafta içinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Bu durumda, davacı tarafça organizasyonun sona erdiği 11/12/2015 tarihinden 11 ay sonra 09/11/2016 tarihinde düzenlenen faturanın, Vergi Usul Kanunu gereği ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği kabulü mümkün olmadığı gibi, sözleşme gereği garanti edilmiş ziyafet ve oda bedelleri dışındaki müşterilerce yapılan harcamalardan davalı acentenin sorumluluğuna gidilemez. Dolayısıyla, davacının 6.649 TL bedelli 09/11/2016 tarihli fatura yönünden alacağı bulunmamaktadır. Diğer yandan, davalı vekili 04/10/2018 tarihli duruşmada; taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı müvekkilinin davacıya 860 TL borcu olduğunu, bu miktara yönelik bir itirazının bulunmadığını, bakiye talep edilen miktar yönünden herhangi bir borçlarının bulunmadığını bildirmiştir. İncelenen taraf ticari defter ve kayıtlarına göre taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı davacının davalıdan 860 TL alacağının olduğu, bu miktarın davalı taraf kabulünde olduğu anlaşıldığından, davanın kısmen kabulü ile 860 TL alacağa yönelik davalının vaki itirazının haksız olduğu ve İİK’nun 67.maddesi gereğince iptalinin gerektiği; belirlenen-tespit edilen alacak miktarını aşan davacı isteminin yerinde olmadığı, reddedilen miktar yönünden alacaklının kötü niyetinin kanıtlanamamış olması nedeniyle, davalı-borçlu tarafın kötü niyet tazminatı isteminin yerinde olmadığı, kabul edilen alacak likit ve itiraz haksız olduğundan davalının icra inkar tazminatına mahkumiyetine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Faturaların, VUK’nın 231. maddesinde öngörülen sürede düzenlenmemesi, Vergi Hukukunda belirtilen müeyyidelere tabi olup, bir faturanın süresinde düzenlenmemiş olması özel hukuk yönünden bir alacağı etkilemediği yönünde Yargıtay kararları bulunduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri incelendiğinde, bedelin müşteriye fatura edilmesi için belli bir süre öngörülmediğini, iş bu sebeplerle davalı borçlu şirkete e-fatura hazırlanarak gönderildiğini ve faturaya TTK 21/2 anlamında yasal süre içerisinde hiçbir itirazda bulunulmadığını, kaldı ki davalı ile müvekkil Şirket arasında sadece …un organizasyonuna ilişkin değil, başka pek çok firmanın organizasyonuna ilişkin de sözleşmeler yapılmış olup, geçmişten gelen ve organizasyon bittikten sonra dahi hali hazırda devam eden bir ticari ilişki bulunduğunu, müvekkil şirket tarafından her ne kadar davalı ödeme yapması konusunda, gerek mail gerek sözlü olarak uyarılmışsa da, davalı müvekkili sürekli ödeme yapacağına ilişkin oyalayarak, müvekkilimin alacağına kavuşmasını engellediğini, hal böyle iken bir tacire yakışmayan tutumla müvekkili oyalayan davalının şu aşamada ise faturaların organizasyondan 11 ay sonra düzenlenmiş olduğundan bahisle kabul edilemeyeceği iddiası hukuki mesnetten uzak olduğu kadar, kötü niyetinin de kanıtı olduğunu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, konaklama hizmetinden kaynaklanan fatura ve cari hesaba dayalı başlatılan icra takibine vaki itirazın İİK’nun 67.maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının 1 adet 6.649,00 TL bedeli fatura ve 860,00 TL cari hesap alacağına istinaden toplam 7.509,00 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Dosya kapsamına göre davalının müşterilerinin davacıya ait otelde konaklama hizmeti verilmesine ilişkin geçmişten süregelen ticari ilişki bulunduğu, takibe dayanak faturaya ilişkin taraflar arasında 09/12/2015 tarihli sözleşme imzalandığı, davalı müşterisine 10/12/2015-11/12/2015 tarihleri arasında 24 saatlik konaklama hizmeti verileceği kararlaştırıldığı, sözleşmenin 7. Maddesinde ” sözleşmenin 10.maddesi ile misafirlerin ekstra masrafları davalı garantisinde olduğu ve davalı tarafça ödeneceği ancak, bakiye ve ekstra harcamaların olması halinde acenteye fatura edilerek bedelin 1 hafta içinde ödeneceği” kararlaştırıldığı, davalı müşterisi … adına kesilen 10.12.2015 tarihli 4.653,00 TL, 10.12.2015 tarihli 494,00 TL, 11.12.2015 tarihli 441,00 TL, 11.12.2015 tarihli 26,00 TL bedelli 4 adet adisyona ilişkin takibe dayanak 09/11/2016 tarihli 6.649,00 TL bedeli e-fatura düzenlendiği, davalının beyanı ile Beyoğlu … Noterliğinin … yevmiye numaralı 13/12/2016 tarihli ihtarname ile dava konusu olan 09/11/2016 tarihli faturayı iade ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, her ne kadar davacı tarafça organizasyonun sona erdiği 11/12/2015 tarihinden 11 ay sonra 09/11/2016 tarihinde düzenlenen faturanın, Vergi Usul Kanunu gereği ve taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği kabulü mümkün olmadığı tespiti yapılmış ise de Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2016/1365 Esas 2016/1565 Karar, 14/03/2016 tarihli kararında ifade edildiği gibi VUK’un 231. Maddesinde öngörülen sürede düzenlenmeyen faturaların, süresinde düzenlenmemesi Vergi Hukukunda, belirtilen müeyyidelere tabi olup, bir faturanın süresinde düzenlenmemiş olması özel hukuk yönünden bir alacağın yok sayılmasını gerektirmeyecektir. 6102 sayılı TTK’nun 21/2 maddesinde “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/4521 E. 2016/549 K. sayılı ilamı; “…Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir..” şeklindedir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 10/02/2016 tarihli 2015/4576 E. 2016/621 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 08/02/2016 tarihli 2015/5485 E. 2016/550 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 09/12/2015 tarihli 2015/2467 E. 2015/7975 K. sayılı, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 11/01/2016 tarihli 2015/4473 E. 2016/19 K. sayılı ilamları da aynı mahiyettedir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/11/2020 tarihli 2019/3926 E. 2020/2954 K. sayılı ilamı; “…Somut olayda davacı birleşen davaya konu 9 adet faturayı 31/05/013 tarihinden 30/09/2013 tarihine kadar 9 ayrı mail ile gönderildiği ileri sürmekle birlikte, bu faturaları davalının ticari defterlerine kaydetmemiş olduğu, faturalara süresinde itiraz ve iade ettiğine ilişkin savunma ve delil ileri sürmediği, bu maillerin gönderilmemiş olduğu iddia edildiği dikkate alındığında, takibe konu faturaların davalı yana tebliğ edilip edilmediği anlaşılamamaktadır. Eğer faturalar tebliğ edilmiş ise taraflar arasında kurulduğu kanıtlanan eser sözleşmesinde bedelde anlaşma yok ise yüklenici tarafından yapılan işler ile ilgili fatura düzenlenip iş sahibine tebliğ edilip iş sahibinin 6102 sayılı TTK 21/2 maddesi gereğince 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde içeriği ve fatura içeriğine dahil bedel kesinleşeceğinden ayrıca mahalli piyasa rayiçleri ile iş bedeli tespitine gerek bulunmayacaktır (Yargıtay 15 HD. 04.05.2017 2017-140 Esas 2017/1900 Karar Sayılı İlamı)…”, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 14/01/2020 tarihli 2019/1984 E. 2020/62 K. sayılı ilamı; “..Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, itiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Somut olayda davacı tarafından düzenlenen ve takibe dayanak yapılan faturanın ihtarname ekinde davalıya tebliğ edildiği ancak davalı tarafından faturaya yasal süresinde itiraz edildiğinin kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda fatura içeriğinin kesinleştiğinden mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesi ve istinaf başvurusunun reddi doğru olmamış davalı yararına bozulması gerekmiştir.” şeklindedir. Takibe konu fatura davalı tarafça defterlerine kaydedilmemiş ise de, faturanın davalıya tebliğ edildiği, süresi içerisinde itiraz ve iade edilmediği anlaşılmıştır. Taraflar arasında akdedilen sözleşme ile misafirlerin ekstra masrafları davalı (acenta) garantisinde olduğu, davalının misafirlerinin sözleşme dışı harcamalarının davalı tarafından ödeneceği konusunda anlaşmaya varılmış olup sözleşmenin 13. Maddesinde ” ”…Grup Yetkilisi ile otel yetkilisi grubun çıkış gününde grup hesabı (folio) üzerinde mutabık kalarak karşılıklı imza altına alırlar. Grup yetkilisinin mutabakat yapmaması ve/veya bundan kaçınması durumunda oluşabilecek ihtilaflarda otelin kayıtları esas alınacak olup, söz konusu mutabakat yapılmadan grubun oteli terketmesi halinde ise grup yetkilisi otel kayıtlarını kabul eder… müşteri tarafından imza edilmemiş olsa bile, otel tarafından tahakkuk ettirilecek borçları gösteren adisyon sair evrakların taraflar arasında tek ve kafi delil olacağını müşteri kabul eder. ” aynı maddenin 3. Bendinde ” kalan bakiye ve ekstra harcamalar olması halinde acenteye(davalı … Ticaret Ltd. Şti. ye) fatura edilecektir, Bu bedel de organizasyon sonrası 1 hafta içinde kapatılacaktır ” hükmüne yer verildiği anlaşılmıştır. Bu itibarla, davalı misafirlerinin sözleşme dışı harcamalarının davalı tarafından karşılanacağı, otel tarafından tahakkuk ettirilecek borçları gösteren adisyon sair evrakların taraflar arasında tek ve kafi delil olacağı sözleşme ile kararlaştırılmış olduğu gözetildiğinde faturaya dayanak yapılan hizmetin verildiği anlaşılmış olup davalının fatura içeriğine süresi içerisinde itiraz etmediği de nazara alındığında davacının takibe dayanak yapılan faturadan dolayı alacaklı olduğu ispatlandığından davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan tüm bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/b-2 madde uyarınca davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 bendi uyarınca İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/175 Esas, 2018/956 Karar ve 04/10/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3- Davanın KABULÜ İLE, a-Davalının İstanbul …İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin aynı koşullarla devamına, b-Davalının likit ve muaccel alacağa itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği görülmekle kabul edilen alacak tutarı olan 7.509,00 TL ‘nin % 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gerekli olan 512,94 TL’den peşin yatırılan 165,79 TL ile icra dosyasına yatırılan 37,55 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 309,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, d-Davacı tarafından sarfedilen dava açılış gideri; 164,24 TL, bilirkişi ücreti; 500,00 TL, posta masrafı; 155,00 TL olmak üzere toplam 819,24 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-HMK 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde artan gider avansının yatıranlara resen iadesine, İstinaf İncelemesi Yönünden; 3-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 4-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcının istinaf eden davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 44,80 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 5- Davacı tarafça sarf edilen 134,00 TL istinaf harcı, 43,50 TL posta davetiye gideri olmak üzere toplam 173,50 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilemesine, 8- İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 9-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.02/03/2022