Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/620 E. 2022/297 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/620
KARAR NO: 2022/297
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1140 Esas
KARAR NO: 2018/1040
KARAR TARİHİ: 09/10/2018
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ile davalı tarafın otelinde konaklayacak tüm müvekkil acente rezervasyonları için 28/03/2016 tarihli protokol imzalandığını, protokolün ana satış pazarı Fransa olduğunu, protokolün imzasıyla birlikte müvekkil acentenin davalı otele 30/08/2016 tarihli 40.000 Euro’luk bir çek verdiğini ayrıca 2005 senesinden devreden alacak bakiyesi 40.277,70 Euro ile birlikte protokolün başlangıcında davalıdaki müvekkil alacak bakiyesi toplamı 80.277,70 Euro olduğunu, tarafların protokole göre çalışmaya başlandığı ancak 2016 sezonunun turizm alanında kötü olayların yaşanmasından dolayı Türkiye, Fransa pazarını ve hem turizm sektörünü bitirme noktasına getirdiğini, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 28/03/2016 tarihli protokolün 7.maddesinde de açıkça yer aldığı üzere ”Hükümet ve resmi makamların muameleleri, kargaşalık, harp, terör ve bombalama olayları, komşu ülkelerde ve söz konusu ana satış pazarı olan ülkede (Fransa) çıkan savaş, yada belirtilen olguların tümünde, mülki hakların kullanılması hali, ayaklanma, doğal afetler, salgın ve sari hastalıklar gibi davalı otel ve müvekkil acente iradesi dışında vuku bulan mücbir sebep hallerinde her iki tarafta sözleşme şartlarından muaftırlar” yine aynı madde de davalı otelin almış olduğu ön ödemeyi ve devir alacak bakiyesini 2016 sezonuna kadar nakden Euro olarak iade edeceği açıkça kararlaştırıldığını, madde metninde açıkça ifade edilen mücbir sebepler üst üste yaşanmış bu gelişme üzerine müvekkilinin davalı otel ile temas kurduğunu, o tarih itibariyle vadesi gelen 30/08/2016 vadeli çekin iadesini istediğini, bir netice alamayınca noterden ihtarname gönderdiğini, davalı tarafın protokolün 7.maddesinin açık ifadesine rağmen davalı tarafın çeki iade etmediğini, müvekkilini zor duruma sokarak davalının bankadan tahsil ettiğini ayrıca çek bedeli dışındaki cari hesap bakiyesini de iade etmediğini ve tüm bu nedenlerle dava tarihi itibariyle davalı üzerinde bulunan müvekkiline ait devir alacak bakiyesi 54.059,50 Euro nun faizi ile birlikte müvekkiline iadesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; somut olayda davacı tarafın davasına dayanak yaptığı 28/03/2016 tarihli sözleşmenin 7.maddesinin uygulama olanağını tarafların karşılıklı kabul ve icaplarla kaldırdıklarını, müvekkil şirket ile davacı arasında davacı delilleri arasında yer almayan 17/06/2015 tarihinde imzalanmış Tek Yetkililik ve Garanti Sözleşmesi ile son olarak imzalanan 28/03/2016 tarihli Tek Yetkililik ve Ön Ödeme Prtokolü olduğunu, davacı tarafın ikinci düzenlenen 28/03/2016 tarihli sözleşmenin imzalanmasından sonra Türkiye’de ve Fransa’da terör saldırılarının gerçekleştiğini ve turizmi olumsuz etkilediğini, davacının ihtarname ile ön ödeme avansı olarak verilen 40.000 Euro’luk çek ile 23.734,30 Euro tutarındaki ön ödeme toplamı 63.734,40 Euro bedelin iadesini istediğini, davacı şirketin bu ihtarnameyi göndermesinden sonra da müvekkil şirkete son anlaşma şartları dairesinde müşteri göndermeye devam ettiğini, davanın açılması ve 22/08/2016 tarihli ihtarnamede belirtilen aynı hususlar gerekçe gösterilerek alacak talebinde bulunulmasının fiili gerçeklere uygun olmayan kötü niyetli bir yaklaşım olduğunu, sözleşme gereğince davacıya tahsis edilen ancak gerçekleştirilmeyen rezervasyonlar nedeniyle boş tutulan ve başkalarına satılıp pazarlanmayan otel odaları nedeniyle müvekkil şirketin de mağdur olduğunu, davacının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini iyi niyetle getiren müvekkil şirketten 54.059,50 Euro’nun iadesini talep etme hakkı bulunmadığını, davacı tarafın daha önce 2015 yılı içinde de benzer gerekçelerle ön ödemenin iadesini talebinde bulunduğunu, 28/03/2016 tarihli sözleşmenin 6.maddesinde müvekkil şirkete ödenen 191.080 Euro bedelinin mücbir sebepler nedeniyle tükenmemesi halinde artan bedelin 01/10/2015 tarihinde başlayacak olan 01/11/2015-31/10/2016 tarihleri arasındaki turizm sezonuna devredileceği belirtildiğini ve tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” Taraflar arasında, davalı tarafın otelinde konaklayacak davacı taraf acente rezervasyonları için bir protokol imzalandığı, bu protokolün ana satış pazarının Fransa ülkesi olduğu, bu protokol kapsamında davacı tarafın davalı tarafa 40.000 Euro’luk çek verdiği, daha önceden de kalan 40.277,70 Euro ile birlikte 80.277,70 Euro’luk ödemesi olduğu, davacı tarafın Fransa’da meydana gelen terör olayları sebebiyle taraflar arasındaki protokolün 7. maddesine dayanarak mücbir sebepler nedeniyle sözleşmenin fesh edildiğinden bahisle bakiye 54.059,50 Euro’nun TBK 99 maddesi uyarınca aynen iade, bu kabul edilmediği takdirde fiili ödeme tarihindeki Merkez Bankası Euro efektif satış kuru üzerinden TL karşılığının iadesini, her iki halde de ihtar tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarının Euro için uyguladığı en yüksek faiz oranının uygulanmasını, yargılama gideri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini istediği, davalı tarafın davanın reddini talep ettiği görülmüş olup, taraflar arasında daha önceden de aynı konuda sözleşme yapıldığı, ilk sözleşme tarihinden önce Paris’te terör olaylarının gerçekleştiği, ilk sözleşme ile ikinci sözleşme arasında da Paris’te terör olayları gerçekleştiği, bu suretle meydana gelen olayların taraflar için öngörülebilir ve bilinir olduğundan sözleşmenin 7. maddesinin işbu davamızda uygulama olanağının bulunmadığı, bundan başka davacı tarafın 2. sözleşmeyi fesh etmeyerek davalı tarafa müşteri göndermeye devam ettiği anlaşıldığından davasını ispat edemeyen davacının davasının reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ 1- Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Protokolün 7. maddesinin son derece açık olduğu ve taraflar arasındaki protokol gereğince sözleşmenin feshedildiği ancak davalının cari hesap bakiyesini iade etmediği, mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda davada talep edilen alacak miktarının aynen teyit edildiği, davaya konu uyuşmazlıkta önemli olan 22 ağustos tarihinden sonrasına alınmış bir rezervasyon olmadığı hususunun olduğu, davacının yine bu tarihten sonra rezervasyon yaptığı yönündeki açıklamalarının yanlış olduğu, … nolu faturanın altındaki rezervasyon fişinin tarihine bakıldığında bu durumun kolayca anlaşılacağı, bilirkişi raporundaki kontenjanın da hesaplamasının doğru olmadığı, buna ilişkin ayrıntılı yazılı beyan dilekçesi sunulduğu, gerek Türkiye’de ve gerekse dünyadaki terör olaylarının öngörülebilir ve bilinebilir olduğuna dair beyanlara katılmanın mümkün bulunmadığı, taraflar arasındaki önceki sözleşme dönemine atıf yapılmak suretiyle 2016 döneminin incelenmesinin haklı bir gerekçe oluşturulmadığı ve 15.07.2016 tarihinde yaşanan darbe girişiminde tek başına bir fesih sebebi olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir. 2- Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle davacının istinaf dilekçesinde belirtilen gerekçelerin dosya kapsamına uygun olmadığı belirtilerek istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ve mahkemece her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de; dava tarihindeki harca esas değer nazara alınarak red vekalet ücretinin takdir edildiği oysaki vekalet ücreti hesabında karar tarihindeki döviz kurunun nazara alınması gerektiği belirtilmekle bu yön itibariyle mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, 59.059,50 Euro’nun ihtar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler: 17.06.2015 tarihli tek etkinlik ve garanti sözleşmesinin incelenmesinde; iş bu sözleşmeye binaen otelin acenteye Fransa pazarında tek yetkililik vermek ve sözleşme tarihini kapsayan rezervasyon ödemelerini fatura basımını takiben acente ile yapılacak olan düzenli mutabakatlara istinaden bu ön ödemeden düşerek acenteyi bilgilendirmekle yükümlü olduğu, otelin bu sözleşmeye imza altına alarak an itibariyle de sözleşmede belirtilen tarihlerde Fransa pazarından davacı haricinde başka bir operatör yada acenteyle çalışmayacağını ve bu pazara yönelik olarak gelecek olan tüm münferit ve kurumsal talepleri davacıya yönlendireceğini kabul ve taahhüt ettiği belirtilerek vade-ödeme şekli sözleşmede açıklanmıştır. 28.03.2016 tarihli tek yetkili ön ödeme protokolünün incelenmesinde; Otel (davalı) ile Acente (davacı) arasında 28.03.2016 tarihinde imzalanan işbu sözleşmeye istinaden otel acenteye Fransa pazarında tek yetkililik vermek ve sözleşme tarihini kapsayan rezervasyon ödemelerinin fatura basımını takiben acenteyle yapılacak düzenli mutabakatlara istinaden bu ön ödemeden düşülerek acenteye bildirmekle yükümlü olduğu, ödemelere karşılık otelin acenteye karşı yükümlülüğünü ise fiyatlandırma tablosunda konaklama bazlı olarak taraflarca hazırlanmış ve mutabık kalınarak imza altına alınmış olan fiyatlardan ve standart room da kontenjan sayısından back to back da tahsis edilmesini taahhüt ettiği, acentanın kontenjanlı olarak tahsis edilen odalarının doldurmasına takiben otelin müsaitliğine istinaden ve otel ile mutabık kalınarak garantili fiyatlarından kontenjan üzerine ilave oda satışı yapabilme hakkına sahip olduğu, önce otelin müsaitliğine takiben odalama dengesini bozmaksızın fiyat tablosunda belirtilen konaklama günlerinin tümünde gerçekleşecek olan ilave uçuş günlerine denk gelen bazı satışında aynı tablodaki fiyatlandırmalardan otel ile mutabık kalarak gerçekleştirme hakkına haiz olduğu ve yine protokolün 7. madde maddesinde ”hükümet ve resmi makamların muameleleri, kargaşalık, harp, terör ve bombalama olayları, komşu ülkelerde ve söz konusu ana satış pazarı olan ülkede (Fransa) çıkan savaş ya da belirtilen olguların tümünde, mülkiyet haklarının kullanılması halde, ayaklanma, doğal afetler, salgın ve Sarı hastalıklar gibi otel ve acente iradesi dışında vuku bulan mücbir sebep hallerinde, her iki taraf da sözleşme şartlarında muaftır. Bu durumda otelin, aldığı ön ödemeden ve devir alacak bakiyeden artanını 2016 sezonun sonuna kadar nakden Euro olarak iade edilecektir. Söz konusu ek1 de belirtilmiş olan fiyatlar otelci tarafından tüm Avrupa ülkeleri için geçerli sayılacak ve bu şekilde işleme alınacaktır” belirtilmektedir. Beyoğlu … noterliği vasıtasıyla … yevmiye numaralı ve 22.08.2016 tarihli davacı tarafça davalıya gönderilen 30.08.2016 tarihli çekin iadesi ve cari hesap bakiyesinin iadesi konulu ihtarnamede ; 2016 sezonunun turizm alanında kötü olduğu ve gerek 14 Temmuz Fransa’nın Nice şehrinde yaşanan terör saldırısı ve ardından 15 Temmuz darbe girişimi nazara alındığında taraflar arasında imzalanan sözleşme ve ilgili madde gereğince bu tip durumlarda tarafların sözleşme şartlarından muaf olduğu, bu nedenle ön ödeme olarak verilen 30.08.2016 vade … numaralı … Bankası 40.000 Euro’luk çekin derhal iadesi ile buna müteakip devir alacak bakiyesi 40.277,70 Euro’dan cari hesap olacağı 16.903,40 Euro’nun mahsubu ile kalan bakiye 23.374,30 Euro’nun iadesi belirtilmiş ve ihtarnamenin davalı tarafa 27.08.2017 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Davalı tarafça İzmir noterliği vasıtasıyla … numaralı ve 26.01.2016 tarihli cevabi ihtarnamede; taraflar arasında düzenlenen 17.06.2015 tarihli tek yetkililik ve garanti sözleşmesinde incelendiğinde sözleşme uyarınca kararlaştırılan bedelin davacının 2015 sezonu için ödemesi gereken garanti bedeli olduğunu, sözleşmenin 6. maddesinde belirtildiği üzere bu bedelin önümüzdeki 2016 senesinde devredilmesinin ancak ve ancak mücbir sebeplerin varlığına bağlı olduğu, iddianamede belirtilen terör olaylarının sözleşmeye hiçbir etkisinin bulunmadığı, Fransa’daki terör eyleminin sözleşmeden altı ay önce meydana geldiği son terör eyleminin ise 15.10.2015 tarihinde olduğu, bu olayında sözleşme süresinin dışında ve sözleşme bittikten sonra gerçekleştiği dolayısıyla garanti edilen bedelin bir sonraki sezona mahsubunun söz konusu olmadığı ve garanti oda sayısından fazla olarak yapılan rezervasyonlara ilişkin konaklama bedelleri ile sözleşme bitimi süresi olan 12.09.2015 tarihinden sonra gerçekleşen konaklamalara ilişkin davalı şirketin sözleşme uyarınca 7.214 Euro alacağı bulunduğu ve bunun 2 gün içinde ödenmesi gerektiği bildirilmiştir. Davacı tarafça Beyoğlu … Noterliği vasıtasıyla … yevmiye ve 23.12.2015 tarihli ihtarname ile davalıdan cari hesap kayıtlarına göre 40.277,70 Euro bakiye alacağı kaldığı, Fransa pazarındaki olumsuz koşullara rağmen firmayla geçen seneki fiyatlardan çalışmaya hazır olunduğu ayrıca cari hesap bakiye alacağı 40.277,70 Euro’nun ön ödeme sayılmasını kabul ettiği, bu konuyla ilgili davalı firmaya birçok kez müracaat edildiği ancak olumlu bir yanıt alınamadığı belirtilerek ihtarın tebliğinden itibaren 3 gün içerisinde yukarıda belirtilen koşullarla davacının 2016 yılında de çalışma talebine bir yanıt verilmesini eğer davalı bu koşullarda çalışmak istemiyorsa cari hesap bakiye alacağı 40.277,70 Euro’nun derhal iade edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişi heyetince düzenlenen raporda özetle; davacının defter kayıtlarında cari hesaplarında davalıdan 54.059,50 Euro alacak bakiyesinin olduğu, davalının ticari defter kayıtlarında da açığa 54.059,50 Euro borç bakiyesi olduğu, davacının 2. sözleşmeyi fesih etmezken yeni rezervasyonlar yaptığı ve son rezervasyonu ihtarnamenin noterden düzenlendiği 22.08.2016 tarihli olduğu, son rezervasyonun gerçekleştiği tarihlerin 30.08.2016-09.09.2016 tarihleri arasında olduğu, sözleşme feshedilmediği gibi en vahim terör eylemi gerek 1. Ve gerekse 2. sözleşmesinin imzalanmasından önce gerçekleştiği ve Paris’ deki diğer büyük eylem 2. sözleşme imzalanmadan gerçekleştiği, dünyadaki ve ülkemizdeki terör olayları olumsuz etkilerini 2015 yılından itibaren göstermiş iken davacının gerek garantili 1. sözleşmeyi ve gerekse garantisiz 2. sözleşmeyi imzalamış olmakla ve 1. Sözleşme ile ilgili olarak mücbir sebebinin ileri sürülmemesine rağmen davacı tarafından garanti edilmiş olan tutar 40.277,70 Euro’yu irat kaydetmeyerek 2. Sözleşmeyi imzalamış olmakla ve 2. sözleşmenin de davacı tarafından feshedilmediği gibi davacının ileri sürdüğü nedenlerin beklenmedik ve öngörülemez bir durum olmadığı, bu nedenle davacının davasında haksız olduğu kanaatine varıldığı, öte yandan davacının ileri sürdüğü nedenlerin mahkemece mücbir sebep olarak kabul edilmesi halinde 2. sözleşmenin fesih edilmemiş olması ve devam eden sözleşme uyarınca davalının muhafaza etmekle yükümlü olduğu oda sayısı ve geceleme bedelleri nazara alındığında 19.555 Euro’nun ödeme gündeki TL karşılığını sözleşme hükmü uyarınca 30.10.2016 tarihinden itibaren yürütülecek faiz birlikte davacıya iadesinin uygun olacağı görüş ve tespitinde bulunulmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın reddine dair karar verilmiş olup, iş bu karara yönelik taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf yasa yoluna başvurulmuştur. Bilirkişi raporuna karşı davacı vekilince sunulan itiraz dilekçesinde; … numaralı faturanın altındaki rezervasyon fişinin tarihine bakılması gerektiği, hiçbir faturanın altındaki rezervasyon fişinde 22.08.2016 tarihinin belirtildiği, davaya konu uyuşmazlıktaki protokolün 28.03.2016 ve Nice’deki 84 kişinin öldüğü terör olayını tarihinin 14.07.2016 olduğu ancak davaya konu protokolün imza tarihi ile Türkiye’deki terör olaylarının tarihlerinin karıştırıldığı ve raporun eksik incelemeye dayalı olarak düzenlendiği iddia edilmiştir. Dairemizce HMK 355. maddesi uyarınca yapılan incelemede: HMK’nun 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, HMK 137 maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön incelemenin yapılacağı, mahkemece ön inceleme aşamasının başlaması üzerine hakimin hazırlık işlemleri yapacağı, tarafların dilekçelerini ve delillerini inceleyeceği, uyuşmazlık konuları tüm olarak belirleyeceği ve öncelikle HMK 114-115 maddesi uyarınca dava şartları ve HMK 116-117 maddeleri uyanınca ilk itirazlar üzerine hakkında dosya üzerinden karar vereceği, mahkemenin duruşma ön inceleme aşamasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar veremez ise, HMK 140 maddesi uyarınca tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyeceği belirtilmiştir. Ön inceleme tamamlandıktan sonra ön inceleme günü için duruşma günü tayin edilmeli ve HMK 139 maddesi uyarınca bu hususun duruşma günü olarak taraflara bildirmesi ile taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilmiş sayılmalıdır. Yargıtay 2. Dairesinin 01.06.2017 tarih ve 1933/ 6603 karar sayılı ilamında mahkemece usulüne uygun ön inceleme duruşması yapılmadan tahkikat aşamasına geçilmesinin usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiği belirtilmiştir. Bu konuya emsal nitelikte Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2018/5073 E 2019/5190 K sayılı ilamında ”… O halde mahkemece yapılacak iş; davalıya usulüne uygun şekilde dava dilekçesinin tebliği, davalıya cevap dilekçesi sunma hakkı tanınması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamaları tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m. 140) taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp, birlikte değerlendirerek boşanmanın fer’ileri konusunda karar vermekten ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkının (HMK m.27) ihlali niteliğinde olup, bozmayı gerektirmiştir.” belirtilmiştir. İş bu nedenle öncelikle, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar tespit edilerek taraflar sulhe ve arabuluculuğa teşvik edilmeli, bu hususlar tutanağa geçirilerek duruşmada bulunan tarafların imzaları alınmalı, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterdiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller toplanıp birlikte değerlendirilmeli ve sonuca varılmalıdır. Mahkemece, 28/11/2016 tarihli tensip tutanağı ile yargılamanın 25/04/2017 günü saat 10: 30’a bırakılmasına dair karar verildiği, 25/04/2017 tarihli celsede huzurda bulunan taraf vekillerinin beyanının alındığı ve tarafların tanık dinletme talebinin reddi ile bilirkişi incelemesi yapılmasına dair karar verildiği belirtilmiş ise de; devam edilen yargılama ve ilişkili olarak duruşma tutanakları incelenmesinde ön inceleme duruşmasının usulüne uygun bir şekilde yapılmadığı anlaşılmıştır. Kabule göre ise; vekalet ücretinin nasıl hesaplanacağının incelenmesi gerekmektedir.;”… Mahkemece yabancı para veya yabancı paranın Türk Lirası karşılığının tahsili amacıyla açılan davalarda vekâlet ücreti, yabancı paranın dava açıldığı tarihteki Türk Lirası karşılığına göre, ancak hüküm tarihindeki tarife hükümleri dikkate alınarak takdir edilecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 07.04.1993 tarih ve 1993/13-41 Esas 1995/145 Karar sayılı ilamı ile de yabancı para alacaklarında yabancı paranın dava tarihindeki Merkez Bankası efektif satış kuruna göre bulunacak TL karşılığı üzerinden ilam harcının alınacağı benimsenmiştir.” ( Yargıtay 15.Hukuk Dairesi 20.02.2019 tarih 2018/3143 E 2019/698 K sayılı ilamı ) ”… Mahkemece davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile 30.655.-USD alacak üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren devlet bankalarınca bir yıllık USD için uygulanan %11.07 oranında faiz yürütülmesine ve karar tarihindeki kur üzerinden davalıdan karar ve ilam harcı tahsiline hükmedilmiştir. Oysa, gerek Hukuk Genel Kurulunun 1993/13-41 Esas 1993/145 Karar sayı ve 07.04.1993 tarihli kararında vurgulandığı ve gerekse Dairemizce de istikrarlı bir şekilde kabul edildiği üzere, yabancı para borcu ile ilgili alacaklarda talep edilen yabancı paranın dava tarihindeki efektif döviz kuru karşılığı Türk Lirası üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre nisbi karar ve ilam harcının ve avukatlık ücretinin hesaplanması gerekmektedir.” (Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 04.12.2019 tarih ve 2016/23646 E 2019/12123 K sayılı ilam) Emsal yargıtay ilamları nazara alındığında red vekalet ücretinin dava tarihindeki Türk Lirası karşılığına göre takdir edilmesi gerektiği açık olup, davalı tarafın bu yöndeki istinaf sebebi yerinde olmadığından HMK’nun 3535 1/b1 maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir. Açıklanan nedenlerle, Mahkemece öncelikle, 6100 sayılı HMK’nun 137. maddesinde yer alan emredici nitelikteki düzenlemeye uygun olarak ön inceleme duruşması yapılarak, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların ayrı ayrı tespit edilmesi, uyuşmazlık konularının tespitinden sonra tarafların sulhe veya arabuluculuğa teşvik edilmesi, sulh ve arabuluculuktan sonuç alınamaması halinde ise anlaşamadıkları hususların tek tek tutanağa geçirilmesi suretiyle, tutanağın taraflara imzalatılması, tahkikatın ön inceleme tutanağı esas alınarak yürütülmesi, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanılması, belirlenen ihtilaf konusu çerçevesinde tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilerek varılacak sonuç dairesinde davanın esasına ilişkin hüküm kurulması gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 ve 355. maddeleri gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/1140 Esas, 2018/1040 Karar ve 09/10/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6, 355 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Davalının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince istinafa başvuranlar tarafından ayrı ayrı yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince davalıdan alınması gereken 80,70 TL’nin istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,30 TL’nin istinaf eden davalıdan tahsili ile hazineye GELİR KAYDINA, 6-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 8-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi. 09/03/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a maddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nispi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nispetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nispi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.