Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/618 E. 2022/210 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/618
KARAR NO: 2022/210
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/174
KARAR NO: 2017/774
DAVA TARİHİ: 11/02/2016
KARAR TARİHİ: 13/07/2017
DAVA: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında temizlik hizmeti alımı için sözleşme imzalandığını, hizmet alım sözleşmelerine istinaden yüklenicinin hakediş tahakkuklarından mahsup edilen damga vergisi tutarlarının, 483 sayılı Damga Vergisi Kanunu uyarınca Beyoğlu Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne beyan edilmek suretiyle müvekkil kurum tarafından yatırıldığını, sözleşme uyarınca her türlü vergi, resim ve harçlardan davalının sorumlu olduğunu, davalının haksız olarak açtığı icra takibine konu damga vergisinin mükellefi ve borçlusu olup söz konusu damga vergisinin davalı şirket adına, müvekkili idare tarafından tevkifat yükümlülüğünden dolayı davalının hak edişinden kesilerek vergi dairesine yatırıldığını, mevzuat uyarınca vergi dairesine damga vergisini ulaştırmaktan başkaca bir işlem gerçekleştirmeyen müvekkili idareyi borçlu durumuna düşürmesinin haksız, hukuka ve mevzuaata aykırı olduğunu, davalının damga vergisi mükellefi olmadığı yönünde bir iddiası varsa bunu vergi dairesine karşı ileri sürebileceğini, vergi dairesine yapılan damga vergisi ödemelerinin müvekkili tarafından iadesinin mümkün olmadığını öne sürerek müvekkil kurumun davalı şirkete borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı tarafça süresi içerisinde cevap dilekçesi sunulmamış olup, ön inceleme duruşmasından sonra sunulan beyan dilekçesinde özetle; İETT Genel Müdürlüğü’ne hitaben yazılan ve İETT Genel Müdürlüğü Yazı İşleri ve Kararlar Şube Müdürlüğü’ne 23/12/2016 tarihinde …’e tebliğ edilen “01/07/1964 Tarih ve 488 Sayılı Damga Vergilerinin İadesi Talebi Konulu” dilekçe ile mükerrer Damga Vergisi Kesintisi yapıldığı ifade edilerek mükerrer damga vergisi kesintisi yapılan miktarın kesinti tarihinden itibaren işlemiş ve tahsil tarihine kadar işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte iadesinin talep edildiğini, talebe rağmen davacı tarafça ödeme yapılmadığı için İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davalının takibe haksız ve kötüniyetli olarak itiraz ettiğini ancak itirazın süresinde yapılmadığını bu nedenle huzurdaki davanın açıldığını, davanın kötüniyetli olduğunu, ödenen verginin davacıdan tahsilinin istenebileceğini savunarak davanın reddini ve tazminatına hükmedilmesini karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “…Dosyada mevcut taraflar arasında düzenlenen 30/04/2010 tarihli sözleşmenin davamız ile ilgili 7 maddesinde; taahhüdün yerine getirilmesine ilişkin sigorta, ulaşım, teslim vb masraflar ile sözleşmeye ait vergi, resim, harç vb giderlerin sözleşme bedeline dahil olduğu belirtilmiştir.İddia, savunma ve dosyada mevcut bilgiler doğrultusunda düzenlenen heyet bilirkişi raporunda özetle; “…Dava konusu olayda incelenmesi gereken İETT Genel Müdürlüğü’nün resmi daire olup olmadığıdır, resmi daire statüsüne haiz olması durumunda Damga Vergisi Kanunları uyarınca sözleşme yapılması ve hakediş istihkak bedelinin ödenmesi aşamasında olmak üzere iki aşamada iki ayrı damga vergisi ödenmesi, aynı konu üzerinden mükerrer vergileme yapılması gibi gözükse de bu iki vergileme işleminin kanunla düzenlenmiş ayrı işlemler olması nedeniyle hem sözleşme aşamasında resmi daire ile sözleşme imza eden davalı tarafından (DVK m.3) hem de hakediş işlemlerinden davacı tarafından istihkaktan kesinti yapılmasa suretiyle (DVK I sayılı Tablonun IV/l-a pozisyon tanımı) ödenmesini zorunlu kılmaktadır. İETT Genel Müdürlüğü’nün özel kanunla kurulmuş olduğu Kamu İhale Kanunu ve Sayıştay denetimine tabi olması nedeniyle resmi daire olarak hareket ettiği ve hakediş ödemelerinden Damga Vergisi Tevkifatı yaptığı tespit edilmiştir. Bu durumda davalı ve davacının Damga Vergisi Kanunu karşısında mükellefiyetlerinin gereğini yerine getirdiği düşüncesi ile Damga Vergisi ödemelerini ilgili vergi dairesine yapmış bulundukları dosya üzerinden anlaşılmaktadır. Raporumuzun yukarıdaki safhalarında arz ve izah edildiği üzere dava konusu uyuşmazlığın ortaya çıkış nedeninin, Damga Vergisi uygulamasının yanlış yapıldığı iddiasından kaynaklandığı, yapılan İnceleme ve değerlendirmede davacı idarenin, … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında, davalı şirkete borçlu olmadığı görüş ve kanaatiyle düzenlenen işbu raporu, takdiri yüce mahkemenize ait olmak üzere saygı ile sunarız.” şeklinde görüş bildirmiştir. Taraflar arasındaki hukuki uyuşmazlığın tespitine ve irdelenmesine yönelik düzenlenen denetime elverişli ve makul kabul edilen bilirkişi raporu mahkememizce de benimsenmiştir. Kamu kurumu olduğu kabul edilen davacının (benzer mahiyette 9. HD 2014/926-5823 E-K sayılı ilamı), Damga Vergisi Kanununun 3.maddesi ve (I) sayılı Tablonun IV/l-a pozisyonunda tanımlı ödemeler nedeniyle davalı ile imzalamış olduğu sözleşmelerde Damga Vergisi mükellefi olması sebebiyle yapmış olduğu ödemenin vergi ödemesinin yerinde olduğu, yine benimsenen bilirkişi raporunda belirtildiği üzere, sözleşme imza eden davalı tarafından Damga Vergisi Kanunun 3 maddesine göre, hakediş işlemlerinden davacı tarafından kesinti yapılmak suretiyle 1 sayılı tablonun 4/1-a maddesine göre vergi ödemesi yapılmasının yerinde olduğu anlaşılmakla, davalının, kanuna uygun olarak yapmış olduğu vergi ödemesi nedeniyle davacıdan talep edebileceği bir meblağın olmadığı değerlendirilmekle açılan davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Damga vergisine tabi sözleşmelerde tarafların özel düzenleme ile damga vergisi yükümlülüğünün bir tarafa ait olacağını kararlaştırabildiklerini, damga vergisinin ödeme yükümlülüğünün belirlendiği bu hükümlerin sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup, vergi idaresine karşı ileri sürülemeyeceğini, Vergi Usul Kanunu’nun 8.maddesinde damga vergisini ödeme yükümlülüğünde sözleşmenin değil kanun hükmünün esas olduğu düzenlendiğinden tarafların kendi iradeleri ile mükellef veya sorumlu sıfatlarını ortadan kaldıramayacaklarını ve başkasına aktaramayacaklarını, Damga Vergisi Kanunu’nun 24/2.maddesinde, kişiler tarafından imza edilen kağıtlara ait vergi ve cezanın tamamından, imza edenlerin müteselsilen sorumlu olduğu belirtilmekle vergi idaresinin müteselsil sorumluluk gereği sözleşmenin herhangi biri tarafından damga vergisinin tamamının ödemesini isteyebileceğini, sözleşmede damga vergisinin bir tarafa ait olduğuna yönelik kayıt özel hukuk yönünden geçerli olup vergi idaresine damga vergisini ödemek zorunda kalan tarafın sözleşme gereği ödemekle yükümlü olan tarafa rücu edebileceği, bu kapsamda davalı müvekkilinin rücu talebinin haklı ve yerinde olduğunu, bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığını, raporda adeta Mahkeme yerine geçip hüküm kurduklarını, raporun objektiflikten ve bilimsellikten tamamıyla uzak, usul ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin bilirkişi raporuna itiraz ve beyanlarını dikkate almadan, ek rapor taleplerini değerlendirmeden vermiş olduğu kararın hatalı olduğu beyan ederek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı tarafça yapılan ihale sonucunda taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi imzalanmış olup, davalı tarafından sözleşme damga vergisi ödenmiş ayrıca düzenlenen hakedişlerden davacı tarafından damga vergisi mahsubu yapılarak vergi dairesine ödenmiştir. Davalı tarafça; sözleşmelerin imza aşamasında damga vergisinin müvekkili tarafından ödenmiş olması nedeniyle hakedişlerden damga vergisi mahsup edilmesinin mükerrerlik teşkil ettiği belirtilerek, kesintinin iadesi istemiyle davacı kuruma başvuru yapılmış, başvurunun sonuçsuz kaldığı gerekçesiyle takip başlatıldığı ifade edilmiştir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyasında; davalı tarafından 31/03/2009-31/12/2010 tarihleri arasında hakediş raporlarındaki damga vergisi kesintileri nedeniyle 29.533,46 TL asıl alacak ve 21.661,89 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 51.195,35 TL alacağın tahsili istemiyle 29/05/2015 tarihinde başlatılan icra takibine ilişkin ödeme emrinin, davacıya 18/06/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacı tarafça 7 günlük itiraz süresi geçirildikten sonra 29/06/2015 tarihinde itiraz edildiği anlaşılmıştır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun 1.maddesinde; “Bu Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yazılı kağıtlar Damga vergisine tabidir…”, 3.maddesinde “Damga Vergisinin mükellefi kağıtları imza edenlerdir. Resmi dairelerle kişiler arasındaki işlemlere ait kağıtların Damga Vergisini kişiler öder…”Resmi daire başlıklı 8.maddede “Bu kanunda yazılı resmi daireden maksat, genel ve özel bütçeli idarelerle, il özel idareleri, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları, belediyeler ve köylerdir. Bu dairelere bağlı olup ayrı tüzel kişiliği bulunan iktisadi işletmeler resmi daire sayılmaz.” Ödeme şekilleri başlıklı 15.maddesinde “Damga Vergisi makbuz karşılığı, istihkaktan kesinti yapılması veya basılı damga konulması şekillerinden biriyle ödenir. Bu ödeme şekillerinin hangi işlemler için ne suretle uygulanacağını tespite Maliye Bakanlığı yetkilidir.” İstihkaktan kesinti şekliyle ödeme başlıklı 19.maddesinde; “Genel ve özel bütçeli dairelerle il özel idareleri ve belediyeler, bankalar, iktisadi kamu teşekkülleri ile bunların iştirakleri ve müesseseleri ve benzeri teşekkül, iştirak ve müesseselerin ödemelerinde kullanılan ve nispi vergiye tabi bulunan makbuzlarla bu mahiyetteki kağıtlara ait vergilerin, a) Bu ödemelerin yapılması, b) Avans suretiyle ödemelerde avansın itası, Sırasında ilgili daire ve müesseseler tarafından istihkaklardan kesinti yapılması şekliyle ödenmesine Maliye Bakanlığınca izin verilebilir. Maliye Bakanlığı lüzum gördüğü hallerde vergiyi istihkaktan kesinti yapılması şekliyle ödetmeye yetkilidir” hükümleri yer almaktadır. 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’na ekli (1) sayılı Tablonun; “I-Akitlerle ilgili kağıtlar” başlıklı kısmının A/1 fıkrasında, belli parayı ihtiva eden mukavelenameler, taahhütnameler ve temliknamelerin, “II-Kararlar ve mazbatalar” başlıklı kısmının 2. maddesinde, İhale Kanunlarına tabi olan veya olmayan resmi daire ve kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların her türlü ihale kararlarının, “IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar” başlıklı kısmının l/a fıkrasında, resmi daireler tarafından yapılan mal ve hizmet alımlarına ilişkin ödemeler (avans olarak yapılanlar dahil) nedeniyle kişiler tarafından resmi dairelere verilen ve belli parayı ihtiva eden makbuz ve ibra senetleri ile bu ödemelerin resmi daireler nam ve hesabına, kişiler adına açılmış veya açılacak hesaplara nakledilmesini veya emir ve havalelerine tediyesini temin eden kâğıtların nispi damga vergisine tabi olacağı hüküm altına alınmış, bu işlemler için ayrı ayrı olacak şekilde damga vergisi alınacağı düzenlenmiştir. Eldeki davada ise, davacının Damga Vergisi Kanunu uyarınca resmi daire olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir. Alınan bilirkişi raporunda, davacı İETT Genel Müdürlüğü’nün Damga Vergisi Kanunu uyarınca resmi daire statüsünde olduğu, bu nedenle hakedişten kesinti yapılması işleminin kanuna uygun olduğu ifade edilmiştir. 22/06/1939 tarih ve 4239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilat ve Tesisatının İstanbul Belediyesine Devrine Dair 3645 sayılı Kanun’un 1. Maddesine göre İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel şirketlerinin satın alınmasına dair mukavelenamelerin tasdiki hakkındaki kanunlarla bu kanunlara bağlı mukavelenameler mucibince Hükümete intikal eden haklar ve vecibeler ve bilcümle tesisat ve mezkur kanunlarla vücuda getirilmiş olan teşekküller bütün hak, salahiyet ve vecibelerle İstanbul Belediyesi’ne devredilmiş, 2. maddesinde, bu kanunla İstanbul Belediyesine devrolunan idareler “İstanbul Elektirik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Umum Müdürlüğü” adı ile kurulacak hükmi şahsiyeti haiz ve İstanbul Belediye Reisliği’ne bağlı, bir Umum Müdürlük tarafından idare olunur hükmüne yer verilmiş, 3.maddesinde Umum Müdürlüğün vazifeleri “Kendisine intikal eden menfaatleri istifa ve tahmil edilen vecibeleri ifa etmek, İstanbul’un Rumeli ve Anadolu yakaları ile civarında ve Adalarda elektrik kudreti tevzi etmek üzere elektrik tesisatını ve elektrikli tramvay şebekesini ve tünel tesisatını ihtiyaca göre tanzim, ıslah, tadil ve tevsi etmek ve bu işler için muktazi gayrimenkulleri istimlâk etmek ve işletmelerine hadim bütün muameleler ve teşebbüslerde bulunmak ve lüzum görülürse troleybüs ve otobüs servisleri ihdas etmek suretile münakalâtı temdid ve takviye etmek” olarak açıklanmış, 5. maddede, “Umum Müdürlük, bu Kanun’da yazılı esaslara ve hususi hukuk hükümlerine göre idare olunur, muameleleri artırma, eksiltme ve ihale ve Muhasebe-i Umumiye Kanunlarına ve belediye muhasebe nizamnamesi hükümlerine tabi değildir, alım satım işleri, Dahiliye ve Nafıa Vekaletlerine konulan usullere göre idare edilir” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenleme ile İETT’nin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu açıkça ifade edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 16/1. Maddesinde (6762 sayılı TTK’nun 18/1. maddesinde); ticaret şirketleriyle, amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet, il özel idaresi, belediye ve köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar (6762 sayılı TTK’nun 18/1. maddesinde) hükmü yer almaktadır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 31/05/2018 tarihli 2016/18196 E. 2018/3110 K sayılı ilamında; “…davacı İETT Genel Müdürlüğü de, TTK’nın 16/1 maddesi uyarınca tacir sayılan işletmelerdendir. Nitekim davacı İETT’nin İstanbul Belediyesi’ne Devrine Dair Kanunun 5. maddesinde “Umum müdürlük … hususi hukuk hükümlerine göre idare olunur.” hükmü getirilerek kamu hizmeti yapan davacı şirketin ticari ilişkilerinde özel hukuk hükümlerinin uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir.” denilerek, davacı İETT Genel Müdürlüğü’nün tacir sayıldığı ve ticari ilişkilerinde özel hukuk hükümlerine tabi olduğuna işaret edilmiştir. Danıştay 9. Dairesi’nin 24/01/2018 tarihli 2016/14809 E 2018/124 K sayılı kararında; “…örgütsel yapısı kamu ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün sahip olduğu yukarıda belirtilen yetki ve ayrıcalıklar da dikkate alındığında, kamu tüzel kişiliği özelliği taşıdığı ve alınan ihale kararlarının da damga vergisine tabi olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Her ne kadar temyiz dilekçesinde; Kanun koyucu tarafından 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun II/2 bendinde, yapılan değişikliğin, hem resmi daire sıfatını hem de kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların ihale kararlarını kapsadığı, diğer bir değişle iki koşulun bir arada bulunması gerektiği, sadece kamu tüzel kişiliğini haiz kurumların ihale kararlarının Kanun kapsamına girmediği iddia edilmekte ise de; yukarıda açıklandığı üzere anılan Yasa değişikliğinin, özel sektör şirketleri dışında, devlet tüzel kişiliği içinde yer alan ve ayrı bir tüzel kişiliği bulunmayan merkezi / genel idare kurumlarının yanı sıra, bu tüzel kişilik içinde yer almayıp ayrı kamu tüzel kişiliği bulunan idarelerin aldığı ihale kararlarını da kapsamaya yönelik olduğu dikkate alındığında bu iddiada isabet bulunmamıştır. İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün resmi daire niteliğine sahip olmamakla birlikte kamu tüzel kişiliğini haiz bulunduğu, alınan ihale kararlarının damga vergisine tabi olduğu, ihale kararında imzası bulunmadığından ihale kararına ilişkin damga vergisinin mükellefi olmayan ancak ihale kararının tarafı olan davacının, yukarıda belirtilen mevzuat hükmü uyarınca sürekli damga vergisi mükellefiyeti gereği ihale kararına ilişkin verginin, beyan edilmesinden ve ödenmesinden sorumlu bulunduğu…” ifade edilerek, İETT’nin resmi daire olmadığı ancak kamu tüzel kişiliğini haiz olması nedeniyle 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun II/2 bendi uyarınca ihale kararı yönünden damga vergisi alınması gerektiği belirtilmiştir. Somut olayda; 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar” başlıklı kısmının l/a fıkrasında düzenlenen damga vergisi söz konusudur. Bu kısımda belirtilen damga vergisi, hizmet alım sözleşmesi uyarınca resmi daireler tarafından yapılacak hakediş ödemeleri sırasında alınacak olan vergidir. Ancak İETT’nin 22/06/1939 tarih ve 4239 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan İstanbul Elektrik, Tramvay ve Tünel İdareleri Teşkilat ve Tesisatının İstanbul Belediyesine Devrine Dair 3645 sayılı Kanun uyarınca resmi daire olmadığı açıktır. Yine TTK’nun 16/1 maddesi uyarınca tacir statüsündedir. Bu durumda resmi daire olmayan İETT’nin düzenlediği hakediş belgeleri 488 sayılı Kanuna ekli (1) sayılı Tablonun “IV. Makbuzlar ve diğer kâğıtlar” başlıklı kısmının l/a fıkrası uyarınca damga vergisine tabi değildir. Açıklanan nedenlerle, resmi daire olmayan İETT’nin düzenlediği hakediş belgeleri damga vergisine tabi olmadığından, davanın reddi gerekirken kabulü yönündeki karar hatalı olup, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince kaldırılarak, yargılamada eksiklik olmaması nedeniyle davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/174 E. 2017/774 K. Sayılı ve 13/07/2017 tarihli kararın 6100 sayılı HMK’nun 353/1.b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, a-Davanın REDDİNE, b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu’na bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcının, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 874,29 TL harçtan mahsubu ile bakiye 793,59 TL’nin davacıya iadesine, d-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, e-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT uyarınca hesap edilen 7.455,40 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, f-Kalan gider avansının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 3-İstinaf yargılama giderleri yönünden, a-Davalı tarafça yatırılan 85,70 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, b-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu’na bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcının, davalı tarafça yatırılan 874,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 793,70 TL’nin davalıya iadesine, c-Davalı tarafından yapılan 166,40 TL harç ve 29,20 posta masrafı olmak üzere toplam 195,60 TL istinaf yargılama giderlerinin, davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, d-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, e-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 23/02/2022