Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/602 E. 2022/298 K. 09.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/602
KARAR NO: 2022/298
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1423 Esas
KARAR NO: 2018/779
KARAR TARİHİ: 04/07/2018
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİH: 09/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı şirket arasında 28.04.2014 tarihinde Çevre ve Danışmanlık Hizmeti Sözleşmesi imzalandığını, sözleşme gereği davalının müvekkiline aylık 1.250,00 TL + KDV olmak üzere toplam 1.475,00 TL ödemesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin süresinin her ne kadar 1 yıl olarak kabul edilmişse de sözleşme süresinin bitiminden sonra yeni bir sözleşme yapılmamış, mevcut sözleşmenin aynı şartlar ve aynı bedel dahilinde şifai olarak devam ettiğini ve müvekkilinin davalıya hizmet edimini yerine getirdiğini, ilk zamanlar davalı tarafından müvekkiline ödemeler yapıldığını, ancak davalının 01.07.2015 tarihinden itibaren müvekkilinden hizmet almasına rağmen fatura bedellerini ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu belirtmiş olup, davanın kabulüne, davalının itirazının iptaline ve takibin devamına, davalının %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibine konu ettiği alacağın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında cari hesap sözleşmesi olduğunu, taraflar arasında hiç bir mutabakat bulunmadan girişilen icra takibinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” …Mali müşavir bilirkişi marifeti ile taraf kayıtları üzerinde yapılan incelemeye göre davacı defterlerinin TTK 64 ve devamı maddeleri gereğince usulüne uygun olarak tutulduğu V.U.K ve HMK 222 maddeleri gereğince delil niteliğinde olduğu, davalı tarafından verilen inceleme günü ve kesin süreye rağmen kayıt ve defter sunulmadığı, taraflar arasında 28.04.2014 tarihli sözleşme imzalandığı sözleşmenin davalı tarafından inkar edilmediği yalnızca borcu bulunmadığını bildirdiği, taraflar arasındaki sözleşme gereğince aylık olarak hizmet bedelinin ödenmesi gerektiği, 2014 yılında başlayan hizmet ilişkisi nedeni ile davalının bir süre ödemesini yaptığı toplamda 45.725,00 TL alacak miktarından 19.175,00 TL nin davalı tarafından ödendiği ancak bakiye 26.550,00 TL’nin ödenmediği, davalı tarafından ödemeye dair belge de sunulmadığı bu miktar üzerinden davalının itirazının iptali gerektiği, davacı tarafından her ne kadar takip tarihine kadar işlemiş faiz talebinde bulunulmuş ise de taraflar arasında faturalardaki ödemeye ilişkin ve temerrüde ilişkin bir anlaşma bulunmadığı takip tarihine kadar işlemiş faiz talebine yönelik itirazın iptali talebinin reddi ile, inkar edilen alacak fatura alacağı likit olmakla davalının İİK 67/2 maddesi gereğince asıl alacak 26.550,00 TL’nin % 20 si oranında tazminat ile mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği ” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasında yer alan sözleşmenin daha önce sona erdiği, 28.04.2014 tarihli sözleşme uyarınca edimlerin davalı tarafça yerine getirildiği, davacının sözleşmenin devam ettiğini ispatlamakla yükümlü olduğu, ancak dosyaya sunulan belgelerde hizmetin verildiği ve ticari ilişkinin devam ettiğine dair irsaliye, teslim fişi ya da yazılı bir belgenin sunulamadığı, bilirkişi raporunun taraflı ve çelişkili olduğu, davalı tarafın ticari defterlerinin sunulmamasının tamamen bir yanlış anlaşılmadan kaynaklandığı, dava dışı …’un davalı şirket de ilişkisinin bulunmadığı, defter ve belgeleri ibraz etmeye yetkili olmadığı %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinde hukuka aykırı olduğu belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, sözleşmeden doğan fatura bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacı tarafından davalı borçlu aleyhine 18 adet fatura alacağı ve işlemiş faizden oluşan toplam 28.621,92 TL alacağın tahsili amacıyla 15/12/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin 19/12/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlunun borca 20/12/2016 tarihinde itiraz ettiği, itirazın ve davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında düzenlenen 28.04.2014 tarihli sözleşmede; davacı tarafından ilgili bakanlıklar ve il idareleri ile davalı tesisinde yürütülecek olan tehlikeli atıkların beyanı ve kontrolü, tesis için kimyasalların beyanı ve kontrolü, tehlikesiz atıkların kontrolü, atık yönetiminin planlamalarının hazırlanması gibi konularda danışmanlık hizmeti ile ilgili esasların ve tarafların yükümlülüğünün düzenlendiği, iş bu sözleşmeye göre, davacının sorumluluğunun sözleşmenin 3.1 maddesi ve devamında düzenlendiği, mücbir sebepler dışında davacının sözleşme sonunda belirtilen konularla ilgili davalı şirkete danışmanlık hizmeti vermekle yükümlü olduğu, danışmanlık hizmeti gereği davalının sorumlulukları sözleşmenin 3.2 ve devamı maddelerinde belirtilmiş olup sözleşme kapsamında belirtilen işin süresinde istenilen tüm resmi belgelerin temini, belgelendirme süresince resmi kurumlara harçlar yatırılarak , sözleşme kapsamında davacı personelinin de tesisin ilgili yerlerin girişine izin vermek ve gerekli yazışmaları yapmakla yükümlü olduğu, sözleşmenin süresinin belirtildiği 4 no lu maddeye göre iş bu sözleşmenin imzalandığı tarihte başlayacağı ve 1 yıl süreyle devam edeceği, ancak tarafların isterse sözleşmeyi tek taraflı fesh etme hakkına sahip olduğu ve ödeme şeklinin sözleşmenin 5. Maddesinde belirtildiği, buna göre toplam bedelin 1.250×12=15000+KDV ve ödemenin fatura tarihinden itibaren 10 gün içerisinde yapılacağı belirtilmiştir. Davalı tarafça sunulan beyan dilekçesinde ve istinaf dilekçelerinde, yukarıda belirtilen 28.04.2014 tarihli sözleşmeye karşı itirazı bulunulmadığı, ancak bu sözleşmenin 1 yıl süreyle yapıldığı ve bu iş bu 1 yılın sonunda sözleşmenin devam edeceğini veya edildiğini gösteren hiçbir delil bulunmadığı belirtilerek 1 yıl sonunda sözleşmenin devam etmediği ve davacı tarafça devam edildiğinin de ispatlanamadığı iddia edilmiştir. Davaya konu uyuşmazlıkta, icra takibine konu miktarların 28.04.2014 tarihli sözleşmede belirtilen 1 yıllık sürenin sonrası dönemine ilişkin kesilmiş faturalar olduğundan taraflar arasında iş bu sözleşme hükümlerinin devamını sağlayan ticari ilişkinin mevcut olup olmadığının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Mahkemece yapılan yargılamada, 01.11.2017 tarihli celsenin 5. ve devamı maddeleri ile tarafların ticari defterlerinin incelenmesi konusunda hangi döneme ilişkin ticari defterlerin inceleneceği belirtilmeksizin ara karar oluşturulmuş ve 6 no lu maddede yerinde inceleme talep edilmesi halinde HMK’nun 278/4 maddesi uyarınca bilirkişi yerinde inceleme yetkisinin verildiği belirtilmiştir . Gerek davacı vekili ve gerekse davalı vekili tarafından mahkemeye sunulan beyan dilekçelerinde yerinde inceleme yapılması konusunda karar verilmesi beyan edilmiş ve 25.01.2018 tarihli talep dilekçesinde ticari defterlerin çokluğu nedeniyle davalı şirketin merkez adresi olduğu belirtilen … Mahallesi … Sokak No: … Kadıköy/ İstanbul adresinde yerinde inceleme yapılması talep edilmiştir. 26.01.2018 tarihli bilirkişi yemin ve teslim tutanağında, davacı vekili Av. … ve davalı şirket çalışanı olarak belirtilen …’un hazır bulunduğu, ticari defter ve kayıtların hazır edilemediği ve taraf vekillerinin dosyada mübrez dilekçeleri ile yerinde inceleme yetkisi talep ettikleri belirtilmiştir. Bilirkişi raporuna ekli sunulan e-posta yazışmasında , bilirkişi tarafından …@hotmail.com adresine gönderilen iletide” … Rapor hazırlayabilmem için yerinde inceleme öncesi davalı taraf olarak müvekkiliniz durumundaki … A.Ş. ‘den aşağıdaki belgelerin temin edilerek öncelikle e-posta adresime gönderilmesini rica ederim.1)2014-2015-2016 yılları defter tasdik bilgileri, noter kapak sayfaları (yevmiye, kebir envanter açışıl, yevmiye kapanış, e-defter olan yılda ilgili yıla ait Aralık ayı GIB onaylı yevmiye ve kebir beratı, envanter açılış kapak sayfası) 2)Müvekkiliniz kayıtlarında davalı ‘… Ltd Şti’ye ait aynı yıllar muavin hesap dökümü ” belirtilmektedir. Bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; davalıya yerinde inceleme öncesi evrakların hazırlanması konusunda mail atıldığı ancak cevap verilmediği için şirket defterlerin incelenemediği, davacı şirketin defterinin incelendiği ve buna göre 2014-2015 ve 2016 yılına ilişkin açılış ve kapanış tasdiklerinin zamanında yapıldığı kayıtlarının birbirini doğruladığı somut olayda taraflar arasında geçerli olan çevre ve danışmanlık sözleşmesinde herhangi bir ihtilaf bulunmadığı, davacının danışmanlık hizmeti verdiği, davalının fatura içeriği hizmetin alınmadığının somut delillerle ispat edilmediği ve ödeme belgesi de sunmadığı hususları topluca değerlendirildiğinde, davacının verdiği hizmeti ifa ettiğinin kabulü gerektiği, buna göre yapılan hesaplamada 26.550 TL asıl alacak, 1.995,55 TL işlemiş faizi olmak üzere toplam 28.545,55 TL alacak üzerinden takibe yapılan itirazın iptalinin gerektiği, icra inkar tazminatı konusunda takdirinin mahkemede olduğu görüş ve kanaatine varıldığı tespit edilmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabulü ile itirazın 26.550 TL asılacak üzerinden iptali ve takibin takip talebindeki koşullarla devamına, alacak üzerinden hesaplanan %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve fazlaya dair isteminin reddine dair karar verilmiş olup iş bu karara yönelik davalı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur .Yukarıda belirtilmiş olduğu üzere mahkemece 1. Celsede tarafların tüm yasal ticari defterlerinin üzerinde resen seçilecek mali müşavir eşliğinde 26.01.2018 günü saat 11:00’ de bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş ve duruşmada hazır bulunmayan davalı vekiline çıkartılacak tebligatta belirlenen inceleme gününde ticari defterlerin hazır edilmesi, kesin süre içerisinde hazır edilmez veya şirket merkezinde incelemeye hazır bulundurulmaz ise defterlerin ibrazından kaçırmış sayılarak dosyadaki delillerin ve defterini ibraz eden tarafın kayıtların incelenmesi ile yetinileceğini içerir tebligat davalı şirkete 16.11.2017 tarihinde tebliğ edilmiş ise de, öncelikle mahkemece inceleme gününün belirlenmesine yönelik ara kararın usulüne uygun düzenlenmediği zira tarafların hangi döneme ilişkin ticari defterlerini mahkeme salonunda hazır edecekleri şüpheye mahal bırakılmaksızın belirtilmediği ve bu yönüyle iş bu ara kararın usulüne uygun düzenlenmediğini anlaşılmıştır. Aynı zamanda davalı şirket vekilinin Uyap sisteminden gönderdiği ve dosya arasına alınan beyan dilekçesinde ticari defterlerin çokluğu nedeniyle davalı şirketin merkez adresi belirtilerek yerinde inceleme yapılması konusunda karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemenin 01.11.2017 tarihli 1. Celsesinde 6 nolu ara kararı yerinde inceleme talep edilmesi halinde HMK 278/4 maddesi uyarınca bilirkişi yerinde inceleme yetkisi verilmesine dair karar ihdas edilmiştir. 6100 sayılı kanunun 218. Maddesinde belgenin yerinde incelemesi incelenmesi belirtilmiş olup buna göre mahkemeye getirtilmesi zor veya sakıncalı olan belgeler, hakim veya görevlendireceği bilirkişi tarafından yerinde inceleneceği ya da bu belgelerin mahkemeye sunulmuş örnekleri aslı ile karşılaştırılıp, inceleme sonunda bir tutanak düzenleneceği ve gerekli görülmesi halinde uygun teknik araçlarla belgenin aslını kaydedileceği belirtilmiştir Yine 6100 sayılı HMK’nun 278/4 maddesinde bilirkişinin yetkileri düzenlenmiş olup 278/ 4 maddesinde bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabileceği ve bu işlemin icrası sırasında tarafların de hazır bulunabileceği kanunun amir hükmünden anlaşılmaktadır. Bilirkişi tarafından mahkemece kendisine HMK 278/4 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi verilmiş ise de, gerek mahkemece verilen yetki ve gerekse kanunun amir hükmünde belirtilen hususlar gözetilmeksizin bilirkişi tarafından defter kayıtları ve belgelerin e posta adresine 16 Mart 2018 tarihli ileti ile gönderilmesi istenilmiş ve belgelerin gönderilmediği, bu haliyle davalı şirket defterlerinin incelenemediği belirtilmek suretiyle sadece davacı tarafın sunduğu ticari defterler ve dosyada yer olarak yer alan bilgi ve belgeler incelenerek 21 Mart 2018 tarihli bilirkişi raporu düzenlenmiştir Davanın taraflarının usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur. Bu haliyle uyuşmazlıkta, davalı tarafın mahkemece belirlenen ve kanunun açık hükmü uyarınca belirlenen şekilde ticari defterlerinin incelenmediği ve savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde yer bulan “Hukuki Dinlenilme Hakkı” gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukukî dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın, hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkı, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarını sağlar. ( Yargıtay 22. H.D. 22/06/2020 tarih 2017/29720 E. 2020/6157 K. Sayılı ilamı)Somut olaya ilişkin emsal yargıtay ilamları incelendiğinde: ”… Dava, satış ilişkisinde alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Kural olarak satıcı mal teslimini kanıtlamak zorundadır.Davacının belgeyle doğrulanmayan defter kayıtları kendisi lehine delil olarak kabul edilemez. Mahkemece davacı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişiye davalı defterlerinin yerinde inceleme yapılması yetkisi verildiği halde bilirkişi tarafından yerinde inceleme yapılmadan, davalı tarafça defter sunulmadığından bahisle davalı defterleri incelenememiş, mahkemece de davacı defterlerindeki alacak kaydı ve ödemeler gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuştur.Davacı defterlerinin tek başına iddianın kanıtı olarak değerlendirilmesi doğru değildir. Davacının teslime ilişkin yazılı belgeleri varsa değerlendirilip,bu hususta yeterli araştırma ve inceleme yapılmak ve davalı defterleri üzerinde yerinde inceleme yaptırılması suretiyle deliller eksiksiz olarak toplandıktan sonra hep birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi 20.12.2017 tarih ve 2016/13758 E 2017/8100 K sayılı ilam) ”… Yerel mahkemenin 21.02.2008 tarihli oturumunda davacı vekilinin alacak dönemine ilişkin defterlerini dosyaya ibraz etmesi için 30 günlük kesin süre verilmiş ise de; davacı vekili 19.03.2008 tarihli dilekçesinde “müvekkili şirketin ticari defter ve kayıtlarının mahkemeye getirilemeyecek kadar fazla olması sebebiyle işbu defterlerin dilekçede belirtilen adresteki işyerinde incelenmesini” talep etmiş, mahkemece 21.03.2008 tarihli yetki belgesi ile davacı vekilinin bu talebi yerinde görülerek davacının 2005 yılı ticari defter ve kayıtlarının dilekçede belirtilen adreste incelenmesine karar verilmiş ve bu konuda bilirkişi … yetkilendirilmiştir. Mahkemece defterlerin bulunduğu adrese gidilmemiş, adı geçen bilirkişi tarafından düzenlenen 24.09.2008 tarihli ön raporda; “defterlerin ibrazının sağlanması için Avukat … aranmış ve irtibat kurulmuş ise de, ticari defterler ibraz edilmediğinden ibrazının beklenildiği, fakat beklenilmesinin de bir sonuç getirmeyeceği dikkate alınarak dosyanın işlem yapılmadan iade olunduğu belirtilmiştir. Bilirkişinin bu ön raporu üzerine mahkemece davacının ticari defter ve kayıtlarının davacı vekilinin adresini bildirdiği işyerinde incelenmesi ile ilgili yetkilendirme kararından dönülmeden daha önce bu konuda kesin süre verildiği ve buna rağmen defterlerin sunulmadığı gerekçesine dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır” (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 03/05/2010 ve 2009/8028 E 2010/5814 K. sayılı ilam) Davaya konu somut olayda; tarafların ticari defterlerinin incelenmesi konusunda öncelikle usulüne uygun ve hangi dönemleri içeren hangi dönem/dönemler ilişkin ticari defterlerinin incelenmesi konusunda açık ve belirsiz olmayacak şekilde ara karar ihdas edilmesi ve dosyada yer alan taraf vekillerinin de talebi nazara alınarak mali müşavir bilirkişiye HMK’nun 278/4 maddesi uyarınca yerinde inceleme yetkisi verilmesi, akabinde davalı şirket merkezi olarak belirtilen ve defterlerinin bulunduğu adrese gidilip ticari defter ve kayıtlar üzerinde bilirkişiye inceleme yaptırılması, ayrıntılı ve denetimine elverişli rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2016/1423 Esas, 2018/779 Karar ve 04/07/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine,4-Harçlar Kanunu gereğince davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/03/2022