Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/6 E. 2020/38 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/6
KARAR NO: 2020/38
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/1002 Esas
KARAR NO: 2017/528
KARAR TARİHİ: 21/06/2017
DAVA: TAZMİNAT (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 01/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacının … tesisleri işletmecisi olduğunu taraflar arasında 01/04/2014 – 31/10/2014 tarihleri arasında konaklama sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye göre karadeniz bölgesi turizm yatırımcılarının zaafından yararlanmak sureti ile ağır şartlarda maddelerle imzalatarak sözleşmeye ve mevzuata aykırı şekilde sürekli gerçekleştirilen rezervasyon iptalleri ile müvekkilinin işletmecisi olduğu tesise ciddi boyutta maddi zarar verildiğini, tur operatörü davalı şirketin hangi tarihlerde geleceği ve tur getireceği, gelişleri için istediği oda sayısı, odaların ne kadar süre ile opsiyonda tutulacağının belirtildiğini, sözleşmede 22 adet standart oda kontenjanının belirtilen tarihler arasına devamlı tahsis edileceği, opsiyon süresinin 7 gün olacağı, kullanılmayan kontenjanların bildirim yapılmaksızın otomatik olarak iptal edileceği şeklinde olduğu, otelin opsiyon süresi dolmadan satışları durduramadığı, gönderilen rezervasyonu red edemeyeceği hususlarının sözleşmede yer aldığı şekilde davranmayan tesis ile ilgili olarak tesisin tur operatörüne o güne kadar yapılan bütün ödemeleri zarar doğmasa bile % 50 fazlası ile ödemesi gerektiği anlaşmaya bağlandığını, davacı tarafın sözleşme hükümlerine aykırı şekilde hiç bir davranışının olmadığını, fazladan rezerve edilen ve anlaşma gereği başka müşteriye satılmaması anlaşmaya bağlanan rezerve oda sayısının ihtiyacını karşılayacak kadar temizlik ve gıda maddesi ve gerekli diğer malzemeyi bulundurmak zorunda olduğu için davalı tur operatörünce rezervesi yapılıp süresinde iptali yapılmayan bu odalara yönelik temin edilen malzemeler artmak sureti ile bozulduğunu, müvekkil oda ücretinden zarar ettiği gibi malzemelerin tutarı olan meblağlar yönünden de zarar ettiğini, ihtiyaçtan fazla olarak rezervelendiği, iptali sağlanmamış, bedeli ödenmemiş olması dolayısıyla tesisin bu odaları kiraya vermek sureti ile kar etmesi engellendiğini, yasalara, ticari teamüle, ticari örf ve adete Türkiye’nin turizm gerçeklerine uymayan ve izah edilen şekilde davalı tarafın mevzuata sözleşmeye ve ticari teammüle aykırı davranışlarından dolayı müvekkil fazlasıyla zarar gördüğü belli bölümüne tekabül eden 50.000,00 TL’nin her bir rezerve tarihinden geri tahsil edileceği tarihe kadar işlemiş işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında; davalı şirketin merkezinin Harbiye-İstanbul olduğu ticari adresinin bulunduğu ve dava konusu sözleşme ile taraflar arasındaki ihtilafların İstanbul Mahkemelerinde görüleceğini, bu nedenle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılması gerektiğini belirterek yetki itirazında bulunduğunu, esas yönünde inceleme yapılması durumunda hiçbir haklı ve yasal dayanağı olmayan davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmeleri yetki ve mahkeme belirlenmekle HMK 17. maddesi uyarınca Akcabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesince (Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) verilen yetkisizlik kararı uyarınca yargılamaya İstanbul Ticaret Mahkemelerinde devam olunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: ” ‘Davacı iddiası, davalı taraf savunmaları, Akçaabat 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkisizlik kararı, 11.04.2017 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı itibariyle, davacının Trabzon … tesislerinin işletmecisi olduğu, davalı Tur operatörü ile yapmış oldukları sözleşmenin ticari teamüller ve mevzuata aykırı olması ve davranışları, zarar ettiği iddiasına dayalı olarak açılmış tazminat davası olduğu, aralarında sektör bilirkişilerinin de olduğu bilirkişi heyetinden alınan rapora göre, taraflar arasında aktedilen sözleşmenin operatör seyahat acentalarıyla oteller arasında yapılan bir sözleşme olduğu tarafların tacir sözleşme maddelerinin de net ve sektördeki teamüllere uygun olarak düzenlendiği, davacı otel için opsiyon sürelerinin uygun olmadığı takdirde sözleşme serbesti çerçevesi içerisinde düzenlenebileceğini, otelin ayıplı hizmet vermiş olmasına rağmen, operatör firmanın cezai şart talep etmediği, tüm ödemelerinin gerçekleştirdiği, sözleşmede 22 odanın üzerindeki taleplerde tüm kontrolün davacı otel işletmesinde olduğu, davalı şirketin sözleşmeye aykırı davranışının ve de davacı firmanın davalı şirketten herhangi bir tazminat alacağının olmadığı tespit edilmiş, alınan bilirkişi raporu bilimsel denetime elverişli ve tarafsız olduğu görülmekle karar ve esas alınmış, belirtilen nedenlerle davalının sözleşmeye aykırı bir uygulamasının olmadığı, alınan bilirkişi raporuna göre davacının davalıdan tazminat talep etme hakkının doğmadığı anlaşılmakla…’ gerekçesi ile; davanın reddine” dair karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; hukuki itilafın değerlendirilmesi amacı ile sözleşmenin yapıldığı ve ifa edileceği Trabzon bölgesine göre bilirkişi atanması gerekirken İstanbul bilirkişilerine dosyanın gönderilmesinin uygun olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmesinde 1. Maddesinde 22 adet standart oda kontenjanının sürekli istendiği, tahsis edilen kontenjanlar için opsiyon süresinin 7 gün olduğu, ancak 22 adet standart oda opsiyonu üzerine çıkılması halinde rezervasyon yapıldığı halde kullanılmamış veya kullanılmayacak olan odaların akıbeti hakkında herhangi bir yorum veya düzenleme yapılmadığını, davalının sürekli olarak 22 odanın üstünde rezervasyonlar yaptırdığını, 44 kez rezervasyon yaptıran davalının bu rezervasyonlarda sadece 26 tanesini kullandığını ve kullanılan rezervasyonlarla da opsiyon dışı taleplerde bulunulduğu halde rezerve yapılan sayıda oda kullanılmadığını, bu haliyle davacının zarara uğradığını, fazladan rezerve edilen ve başka müşteriye satılamayan odalarda da davacının yeteri kadar gıda ve temizlik malzemesi bulunuldurması sebebi ile bu meblağlar yönünden de zarar ettiği, davacının ilave alınan elemanlarının maaş ödemelerini de gerçekleştirdiğini, bu yönden de zarar oluştuğunu, bilirkişilerin otellerin ayıplı hizmet verdiği yönündeki raporun ve düzenledikleri rapordaki yer alan bilgilerin dosya kapsamında uygun olmadığı yasalara, ticari teammüle ve mevzuata aykırı davrandığını, sözleşmenin ön yüzünde davalının imzasının yer olmadığı, sadece son sayfasında şirket kaşesi ve paraf olduğu ve bu parafında kime ait olduğu anlaşılamadığı bu nedenle hukuken ve şeklen yasalara uygun düzenlenmediği belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, taraflar arasında düzenlenen otel kontenjan – fiyat ve tanıtım sözleşmesi uyarınca davalının, sözleşme ve yasalara uygun olmadığı iddia olunan davranışları sebebi ile verdiği maddi zararın tazmini istemine ilişkindir. Turizm İlişkileri Yönetmeliğinin 3.kısmında belirli bir sürenin üzerindeki rezervasyonlar için yapılacak sözleşmeler başlığı altında kontenjan (tahsis) sözleşmeleri öngörülmüştür. Yönetmeliğin 41.maddesinin başlığı tahsis (kontenjan) sözleşmesi olmasına rağmen bir tanımlamaya yer vermek yerine kontenjan sözleşmesinin hangi hallerde düzenleneceği anlatılmıştır. Buna göre, özel organizasyonlar ve odaların belirli bir dönem tahsisini gerektiren hallerde olmak üzere iki şekilde kontenjan sözleşmesinin düzenlenebileceği belirtilmiştir. Yönetmelikte kontenjan sözleşmesinin tanımına yer verilmediği gibi ne tür sözleşmeler yapılabileceği hususu üzerinde de durulmamıştır. Uygulamada garantili (boş-dolu) kontenjan sözleşmesi, garantisiz kontenjan sözleşmesi ve karma kontenjan sözleşmesi olarak üç farklı şekilde sözleşme düzenlenmektedir. Kontenjan sözleşmesinin çerçeve bir sözleşme olduğu gözetildiğinde, bu sözleşmenin kapsamında her bir münferit ya da grup müşterisi için ayrıca sözleşme kurulduğu ifade edilebilir. Ancak bu alt sözleşmelerin kurulması, uygulanması veya iptali gibi hususların genel olarak çerçeve niteliğinde olan kontenjan sözleşmesinde açıkça düzenlenmesi gerekmektedir. Turizm İlişkileri Yönetmeliğinde bireysel (münferit) ve grup sözleşmeleri açısından, sözleşmenin yazılı olarak düzenlenmesi koşul olarak aranmazken, kontenjan sözleşmelerinin otel ile acenta arasında yazılı olarak düzenlenmesi ve asgari bazı koşulları taşıması hususu düzenlenmiştir. Sözleşmede hüküm bulunmayan hallerde ise Turizm İlişkileri Yönetmeliğindeki mevcut düzenlemeler doğrultusunda uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmelidir. Kontenjan sözleşmesi, otel ile acenta arasında belirli bir dönemi kapsayacak şekilde ya da özel organizasyonlar için otelcinin acenta müşterisine belirli sayıda oda tahsis etmeyi kabul ettiği, acentanın da otel tarafından tahsis edilen yerlere müşteri sağlamayı kabul ettiği sözleşme olarak tanımlanabilir. Tanımdan da anlaşılacağı üzere kontenjan sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşme tiplerindendir. Kontenjan sözleşmesinde otel ile acenta her bir müşteri ya da grup için sözleşme koşullarını belirleyip zaman ve kâr kaybına uğramamak için dönem içindeki bütün rezervasyon taleplerini karşılayacak nitelikte genel kurallar ile müşteri bazında sözleşme yapmaktan bir anlamda vazgeçmektedir. Her ne kadar çerçeve bir sözleşme bulunsa da, oteli rezervasyon belirsizliğinden kurtarabilmek için, her bir müşteri ve grup için teyit niteliğinde rezervasyon talebi acenta tarafından otele iletilmek zorundadır. Ancak bu rezervasyon talebi sözleşme kurulmasına yönelik değil tahsis amacına uygun olarak otel tarafından ayrılan yerlerin kullandırılmasına ilişkin teyit talebidir. Taraflar arasında düzenlenen 01/04/2014 – 31/10/2014 tarihlerini kapsayan konaklama sözleşmesinde Tur Operatörü olarak belirtilen davalı turizm şirketi ile davacı arasında düzenlenen sözleşmede; 22 adet standart oda kontenjanının sözleşme süresince davalıya tahsis edileceği, tahsis edilen kontenjanlar için opsiyon süresinin 7 gün olduğu, opsiyon bitiminde Tur Operatörü tarafından kullanılmayan kontenjanlar için herhangi bir bildirim yapılmaksızın otomatik olarak iptal edileceği, opsiyon süresi içerisinde kontenjanların Tur Operatörünün kullanımına ait olduğu, otelin bu kontenjanları opsiyon sürelerine kadar saklı tutmakla yükümlü olduğu, opsiyon süresi dolmadan otelin gönderilen rezervasyonların kabul etmeme hakkının bulunmadığı, otel tarafından tur Operatörüne stop – sale gönderilmesi halinde Tur Operatörünün henüz bildirmediği tüm rezervasyonların otele 24 saat içinde bildireceği ve otelin bu süre içerisinde kendisine bildirilen tüm rezervasyonları onaylamakla yükümlü olduğu, Tur Operatörünün yazılı talebi olmadıkça otelin oda dağılımını değiştiremeyeceği, otelin opsiyon süresi dolmadan satışları durdurur veya gönderilen rezervasyonları kabul etmez ise Tur Operatörünün iş bu sözleşmenin kısmen veya tamamen tek taraflı olarak iptal etme hakkına haiz olduğu, bu durumda otelin Tur Operatörünün o güne kadar yapmış olduğu, tüm ödemeleri herhangi bir zarar doğmamış olsa dahi %50 fazlası ile Tur Operatörüne ödemekle yükümlü olduğu, ayrıca otelin sözleşmeye aykırı davranması nedeni ile Tur Operatörünün ve müşterilerinin bu nedenle uğradıkları tüm zararların, kar mahrumiyeti de dahil olmak üzere otelin ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.
Hükme esas alınan turizm uzmanı, otel işletmecisi ve hukukçu bilirkişiden oluşan bilirkişi heyet raporunda özetle; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin maddeleri incelendiğinde ticari teammüllere uygunu olarak düzenlendiği, davacı yönünden opsiyon sürelerinin makul olmaması düşünülse idi 7 gün yerine 14 gün veya 21 gün üzerinden de anlaşmanın talep edilebileceğini göz önüne alınması gerektiğini, sözleşmedeki 22 odanın üzerindeki taleplerde tüm kontrolün otelin elinde olduğu, 22 adet odanın üzerindeki operatör firmanın talep ettiği odaları vermeme veya farklı şartlarda verme hakkının otelin inisiyatifinde olduğu, sözleşmenin birinci maddesi nazara alındığında öncelikle kullanılmayan odaların bedeline ilişkin operatör tarafından iptal edilmemesi durumunda tazminat hakkı doğmadığı, aynı zamanda otelin zararı söz konusu olduğunda, opsiyon süresi olduğunda 7 gün doğmasını beklemeden otelin, operatör firmaya tüm tarihler için stop – sale çekebileceği ve tüm tarihleri zarar yapmadan iptalini gerçekleştirebileceği ve de başka operatör firmalarla anlaşma yapabileceği hususunun da basiretli bir tacir olarak güz önüne alınması gerektiği, davalı firmanın dosyadaki incelenen deliller nazara alındığında sözleşmeye aykırı davrandığının görülmediği ve bu haliyle davacının herhangi bir tazmin hakkının bulunmadığı belirtilmiştir. Dosya içerisindeki mevcut müşteri görüşlerine ilişkin bilgi ve belgenin incelenmesinde dava dışı kişilerce (davaya konu otelde konaklama yapan müşterilerce) düzenlenen tur programa ilişkin öneri ve görüşlerin incelenmesinde de davacının işletmecisi olduğu … ile ilgili olarak, personel, yöneticiler, tesislerin genel temizliği hakkında olumsuz görüşlerin yazıldığı görülmüştür. Davaya konu somut olayda, tarafların düzenlemiş olduğu ve davalı tarafça da imza inkarında bulunmayan sözleşmede yer alan maddeler incelendiğinde, davaya konu uyuşmazlıktaki sözleşmenin “garantisiz kontenjan sözleşmesi” olduğu anlaşılmakla; yukarıda yer alan bilgiler ışığında davacının, davalı taraftan herhangi bir tazmin hakkı bulunmadığı ve ilk derece mahkemesince verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’ nun 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 148,60 TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 117,20TL.’ nın istinaf eden davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa yatıran tarafa iadesine,
6-Kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 01/10/2020 tarihinde HMK’ nun 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.