Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/597 E. 2021/1278 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/597
KARAR NO: 2021/1278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2013/352
KARAR NO: 2018/407
KARAR TARİHİ: 17/04/2018
DAVA: Tazminat (DASK Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Kütahya İli, Simav ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parselde kayıtlı binadaki bağımsız bölümlerin maliki olduğunu, binadaki 6 adet bağımsız bölümün gerçek fiili durumlarının açıkça zemin, zemin-1A ve zemin-1B’deki bağımsız bölümler 19/05/2011 Simav depremi sebebiyle “orta hasarlı” olarak, bodrum kat ile 1 ve 2 no’lu bağımsız bölümleri ise “hasarsız” olarak deprem sigortası kapsamında 26/05/2011 tarihinde sigortalatılarak sigorta primlerinin de ödendiğini, Simav’da 19/05/2011 tarihinde meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremin ardından bölgede büyük, küçük yüzlerce deprem meydana geldiğini, poliçe tarihi olan 26/05/2011 tarihinden sonra 1 aylık süre içerisinde şiddeti 4,0’ün üzerinde olan pek çok deprem olduğunu, bu depremler nedeniyle müvekkiline ait taşınmazların hasara uğradığını, davalıya hasarın giderilmesi yönünde yapılan başvuruya davalı tarafça 05/10/2011 tarihinde verilen cevapta poliçenin 19/05/2011 tarihinde 5,9 büyüklüğündeki depremden sonra tanzim edildiği ve hasarlı konuta sigorta yaptırıldığından bahisle reddedildiğini, ancak poliçeler düzenlenirken müvekkili tarafından taşınmazların hasar durumuna ilişkin olarak net şekilde beyanda bulunularak primlerin bu beyan üzerine hesaplama yapılarak prim tahsil ediğini, DSGŞ C.2.maddesi uyarınca hasarlı bir konuta sigorta yapılmasının mümkün olduğunu, davalının bu durumu bilerek prim tahsil ettiğini ve herhangi bir fesih işlemi ise gerçekleştirmediğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21/07/2011 tarihli 2010/3805 E. 2011/9247 K. sayılı kararı ile; “Mahkemece iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve zarar miktarı yönünden itibar edilen bilirkişi raporuna göre. 587 sayılı Zorunlu Deprem Sigortasına dair KHK ve ZDSGŞ uyarınca köy yerleşim alanlarında yapılan binaların sigorta kapsamı dışında kalmasına rağmen davacı tarafından doğru beyanda bulunulmasına rağmen konutun sigorta edildiği, riskin meydana gelmesini müteakip taşınmazın köy sınırları içerisinde ve teminat kapsamı dışında kaldığından bahisle ödeme yapılmamasının iyiniyetle bağdaşmadığı gibi akdi görüşmelerden doğan sorumluluk gereğince de yerinde görülemeyeceği gerekçesiyle” davanın kabulü yönünde verilen kararın onandığını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla HMK 107.maddesi uyarınca, zarar bedelinin tam ve kesin olarak belirlenmesinin mümkün olması halinde artırılmak üzere asgari 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıya başvuru tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsil edilerek müvekkiline verilmesini istemiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Hasar ihbarı 27/05/2011 tarihinde yapıldığından 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, eksper incelemesi neticesinde hasarın poliçe düzenlenmeden önce meydana geldiğinin tespit edildiğini, davacı tarafından binaların hasarlı olduğunun bildirilmediğini, risk gerçekleştikten sonra yapılan sigortanın hükümsüz olduğunu, temerrüt oluşmadığını ve talep edilen ticari faizin afaki, fahiş hukuka aykırı olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; “Mahkemece yapılan yargılama sırasında taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesi uzmanlık gerektiren yönleri bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından alınan 19/03/2015 tarihli raporda, “davacıya ait binanın 19/05/2011 tarihinde meydana gelmiş bulunan depremde “ağır yıkık” derecede hasarlanmış olduğu Kütahya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünce tespit edilmiş bulunduğundan bu hasar sigorta poliçesinin düzenlenmiş olduğu 26/05/2011 tarihinden önce meydana geldiğinden davalı DASK kurumunun binadaki hasardan dolayı tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığı yönünde” görüş bildirilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından alınan 03/05/2017 tarihli raporda, “davalı yanca tanzim edilen hasar durumu, orta hasarlı olarak gösterilen … / … / … dask poliçe nolu poliçelerin, DASK Genel Şartlarının B.5 maddesine göre “onarım yapma” taliki şartına bağlandığı, davacının bu poliçelere konu bağımsız bölümler yönünden poliçede taliki şart olarak kabul edilen onarımın yapıldığını ispat edemediğinden, taliki şartın gerçekleşmediği ve bu poliçelerin dava konusu hasarlar yönünden TBK 170/2 maddesine göre hüküm ifade etmediği, davalı yanca tanzim edilen ve hasar durumu “hasarsız” olarak gösterilen … / … dask poliçe nolu poliçeler yönünden ise dosyada mevcut belge ve bulguların, TTK 1409/2 ile sigortacıya verilen ispat yükünün yer değiştirmesini sağlayacak güçte olduğu, ispat yükünün davacıya geçtiği, davacının 26/05/2011 günü saat 13:42 ve 13:48 de tanzim edilen bu iki poliçeye konu bağımsız bölümlerdeki hasarın, 19/05/2011 günü meydana gelen 5,9 büyüklüğünde depremde değil de, hasar ihbar tarihi olan 27/05/2011 günü saat 00:01 ile aynı gün yaptığı ihbar saati arasında meydana geldiğini ispat etmesi gerektiği, davacının bu ispat külfetini ifa edemediğinden talebinin bu poliçeler yönünden de yerinde olmadığı, mahkemenin aksi görüşte olması ve … / … (dask poliçe nolu) bu poliçeler yönünden hasarın 19/05/2011 günü meydana gelen 5,9 büyüklüğünde depremde olduğunun ispat yükünün davalı Kurum’da olduğunun kabulü halinde ise, bu kez talebe konu hasarların 19/05/2011 günlü depremde meydana geldiğini ispat edemediğinden, davacının bu iki poliçe yönünden talep edebileceği toplam bedelin 154.957,60TL olabileceği, (talebinin ise 5.000. TL olduğu), yine davacının bu iki poliçe yönünden talebinin kabulü halinde, DASK Genel Şartlarının B.4 maddesine göre davacının 20/07/2011 gününden itibaren 3095 sayılı Kanunun 2.maddesine göre TCMB de belirlenen kısa vadeli avanslar üzerinden faiz talep edebileceği yönünde” görüş bildirilmiştir. İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmaları, denetlenebilir bilirkişi raporu içeriğine göre davacı Kütahya ili Simav ilçesinde kendi adına kayıtlı binada 6 adet bağımsız bölümün gerçek fiili durumlarını belirterek zorunlu deprem sigortası kapsamında davalı … Kurumuna 26/05/2011 tarihinde sigortaladığını, 19/05/2011 tarihinde meydana gelen 5.9 şiddetindeki deprem ile sonrasındaki depremler nedeniyle taşınmazın zarar gördüğünü, davacının binasındaki mevcut hasar durumlarının ve risk faktörlerinin bilindiğini, deprem sigortasının bu çerçevede yapıldığını belirterek ortaya çıkan zarar bedelinin belirlenerek davalı kurumdan tahsili istenmiştir. Dosya arasında yer alan davalı kurumun adına düzenlenmiş “zorunlu deprem sigorta poliçesi” ile davacının maliki bulunduğu Kütahya Simav … Mahallesi … sokakta bulunan … numaralı parselde … Apt. nda davacıya ait bağımsız bölümler 26/05/2011 ile 26/05/2012 tarihleri arasında sigortalanmıştır. Yapılan sigorta (DASK sigortası) binalarda deprem sonucu meydana gelebilecek maddi zararların karşılanmasını temin eder. Bu sigortayla depremin neden olduğu maddi zararların deprem sonucu meydana gelen yangın, infilak, dev dalga (tsunami) veya yer kaymasının sigortalı binalarda neden olacağı hasarlar DASK tarafından teminat altına alınmıştır. Gerek davalı kurumca görevlendirilen sigorta eksperlerinin raporları, verilen yapı ruhsatları, yazılı bildirimler Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsünün 18/03/2014 tarihli yazısı ve tüm dosya kapsamı ile talep değerlendirilmiş, her iki bilirkişi raporu içeriği de gözönüne alınmıştır. Buna göre davacının binasının 26/05/2011 tarihinde zemin kat 1/A, 1/B ve bodrum katın sigortalanmış olduğu tarihte orta hasarlı oldukları sigorta poliçesine yazılı olduğu, meydana gelen deprem nedeniyle davacının binasının bodrum ve diğer katlarının “ağır yıkık derecede ” hasarlanmış olduğu tespit edilmiş, davacı tarafından bu tespitten sonra sigorta yaptırılmıştır. Davacıya ait binanın 19/05/2011 tarihinde meydana gelmiş bulunan depremde “ağır yıkık derecede” hasarlanmış olduğu Kütahya İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünce tespit edilmiş bulunduğundan ve bu hasar sigorta poliçesinin düzenlenmiş bulunduğu 26/05/2011 tarihinden önce meydana geldiği, DASK genel şartlarının B.5 maddesine göre onarım yapma taliki şartına göre de davacının orta hasarlı binasında onarımı yaptığı ispat edilemediği gözönüne alındığında; davalı DASK kurumu hakkında açılan binadaki hasardan dolayı tazminat ödeme yükümlülüğünün bulunmadığı…” gerkeçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, müvekkili tarafından sigorta yapılmadan önce taşınmazların gerçek durumlarının beyan edildiğini, yazılı belgelere rağmen bilirkişi raporunda “hasarın poliçeden önce gerçekleştiği, bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği” tespiti yapılarak, poliçeden hemen sonra hasar ihbarı yapılması gibi -son derece abes- bir eylem dahi müvekkiline atfedilerek davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin gerçeği bilerek ya da bilmeyerek gizleme gibi bir durumu söz konusu olmayıp tam aksine gerçek durumu olduğu gibi beyan ederek buna ilişkin üzerine düşen prim ödeme yükümlülüğünü de yerine getirdiğini, davalının ise bu beyanı kabul ederek prim tahsili yoluna gittiğini, davalının sigorta hukuku çerçevesinde zararını karşılamakla yükümlü olup herhangi bir fesih işlemi ise gerçekleştirmediğini, fiili ve hukuki durum bu olmasına rağmen raporlarda ısrarla bildirim yükümlülüğüne aykırı hareket edildiği, zararın poliçeden önce gerçekleştiği şeklindeki tespitlerin mesnetsiz olduğunu, her iki rapora karşı sunmuş oldukları itirazlarının incelenmesi gerektiğini, poliçe tarihi 26/05/2011 olup hasar ihbarı 29/06/2011 dilekçe ile yapılmışken bunun aksini ispat eder bir kayıt veya arama kaydı da mevcut değilken müvekkilinin poliçeden 1 gün sonra hasar ihbarında bulunmuş gibi değerlendirilmesini anlamanın mümkün olmadığını, verilen kararın hatalı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasına davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, deprem nedeniyle DASK poliçesine dayanan tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık poliçelerin hasardan önce mi sonra mı düzenlendiği, talebin poliçe kapsamında olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır. Davacının maliki olduğu, Kütahya İli, Simav İlçesi, … Mahallesi … Sokak, … Ada, … nolu parseldeki … Apartmanındaki bağımsız bölümlere ilişkin davalı Kurum tarafından 26/05/2011-2012 tarihleri arasında geçerli 6 adet “Zorunlu Deprem Sigorta Poliçesi” düzenlenmiş, -… no’lu poliçe ile … kat … no’lu bağımsız bölüm (işyeri) orta hasarlı, -… no’lu poliçe ile 1.kat 1 no’lu bağımsız bölüm (mesken) hasarsız, -… no’lu poliçe ile 2.kat 2 no’lu bağımsız bölüm (mesken) hasarsız, -… no’lu poliçe ile zemin kat 0 bağımsız bölüm orta hasarlı, -… no’lu poliçe ile zemin kat 1/A bağımsız bölüm (işyeri) orta hasarlı, -… no’lu poliçe ile bodrum kat 0 bağımsız bölüm hasarsız (bu poliçe ilk 26/05/2011 tarihinde saat 13:25’de “orta hasarlı” olarak tanzim edilmiş, saat 13:49’da ise Ek No:1 poliçe ile “hasarsız” şekilde düzenlenmiş) olarak beyan edilmiştir. Hasarlı/hasarsız ayrımı olmaksızın tüm poliçelerde matbu şekilde “Orta Hasarlı olarak belirlenen konutların sigortalanabilmesi için, gerekli onarımın yapıldığı belgelendirilmelidir” kaydı yer almaktadır. Davacı tarafından bir kısım taşınmazlar orta hasarlı olarak beyan edilmiş ise de bu poliçeler yönünden onarımının yapıldığına ilişkin herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Davacı; 19/05/2011 tarihinde ve 5,9 büyüklüğünde depremin ardından deprem sigortası yaptırıldığını ve bağımsız bölümlerin mevcut hasar durumunun poliçe düzenlenirken beyan edildiğini, primin buna göre tahsil edildiğini, taleplerinin poliçe düzenlendikten sonra meydana gelen artçı depremler nedeniyle taşınmazlarda oluşan hasar miktarına ilişkin olduğunu belirtmektedir. Davacı tarafından hasar ihbarının hangi tarihte yapıldığı net değildir, davalı tarafça hasar ihbarının poliçelerin tanzim edildiği 26/05/2011 tarihinden 1 gün sonra 27/05/2011 tarihinde yapıldığı iddia edilmiş ise de bu yönde bir delil sunulamamıştır. Düzenlenen ekspertiz raporunda ihbar tarihi ve dosya açılış tarihi 16/06/2011, eksper görevlendirme tarihi 17/06/2011 olarak belirtilmiştir. Bu durumda davacı tarafından ihbarın 16/06/2011 tarihinde yapıldığı kabul edilmelidir. Eksper raporunda taşınmazlarda meydana gelen hasarların poliçenin tanzim tarihinden önce 19/05/2011 tarihinde meydana gelen 5,9 büyüklüğünde depremden kaynaklandığı bu nedenle teminat kapsamında olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsünün 18/03/2014 tarih ve … sayılı yazısında 19/05/2011-26/05/2011 tarihleri arasında, Kütahya Simav merkez üssü olmak üzere, 50,000 Km yarıçaplı alan içerisinde binalarda hasar oluşturulabilecek büyüklükteki depremin 19/05/2011 tarihinde ve 5,9 büyüklüğünde oluştuğu, takip eden saat ve günlerde de en büyüğü 4,0-4,6-4,5 ve 4,4 büyüklüğündeki pek çok artçı depremin meydana geldiği anlaşılmakla, bilirkişi raporunda deprem derinliklerinin sığ olduğu ifade edilmiştir. Davaya konu taşınmazlarda 19/05/2011 tarihinde meydana gelen deprem sonucunda Kütahya Valiliği İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğünce 22/09/2011 tarihinde nihai hasar durumunun Ağır Hasarlı olarak tespitine ilişkin hasar tespit raporunun ve bu rapor uyarınca anılan yapının yıkımı yönündeki Simav İlçe İdare Kurulunun 15/12/2011 tarih ve … sayılı kararı ile söz konusu karara karşı yapılan 28/12/2011 günlü itirazın reddi yönündeki 29/12/2011 tarih ve … sayılı kararın, yaptırılan laboratuvar testi sonucu binanın orta hasarlı olarak tespit edilmesi nedeniyle yeterli inceleme yapılmadan verilmiş yıkım kararının iptali için Eskişehir İdare Mahkemesinde iptal davası ikame edildiği, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 2012/347 Esas sayısında görülen davada mahkemenin 30/05/2013 tarihinde 2013/462 Karar sayılı kararı ile dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği, Davalı idare tarafından temyiz edilen kararın Danıştay 14. Dairesinin 15/04/2015 tarih, 2013/9415 Esas 2015/2956 Karar sayısı ile “…Uyuşmazlık konusu olayda; İdare Mahkemesince, davacının ağır hasarlı konutu nedeniyle hak sahibi kabul edilip edilmediği hususu araştırılarak bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken söz konusu araştırma yapılmadan verilen kararda hukuki isabet görülmemiştir” gerekçesi ile bozulmasına kararı verildiği, Danıştay’ın bozma kararına uyan İdare Mahkemesinde 2015/1151 Esasında görülen davada; Nuh Naci Yazgan Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. … ve Yrd. Doç. Dr. … ile İstanbul Kültür Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. …’dan 19/10/2012 tarihli Kök, 04/02/2013 tarihli Ek Rapor alındığı, söz konusu raporlarda bilirkişilerce davaya konu binanın oluşan depremden “orta hasarlı” olduğu yönünde görüş bildirildiği, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 2015/1151 Esasında görülen davada davacı adına hak sahipliği başvurusu bulunmadığı anlaşıldığından, dava dosyasında yer alan fotoğraflar ile diğer bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde kapsam ve içerik yönünden hükme esas alınabilir nitelikte bulunan bilirkişi raporu ve diğer belgelerin değerlendirilmesi sonucunda, dava konusu binanın Orta Hasarlı olmasına ve Kütahya Valiliğinin dava konusu binaya ilişkin işlemlerin iptaline 18/02/2016 tarih ve 2016/185 Karar sayısında karar verildiği anlaşılmıştır. Yani idare mahkemesi dosyasında binanın bağımsız bölüm ayrımı olmaksızın tamamı “orta hasarlı” olarak tespit edilmiştir. Mahkemece sigortacı, deprem uzmanı/inşaat mühendisi ve inşaat mühendisi bilirkişi heyetinden alınan raporda; Dava konusu binanın sigortalandığı 26/05/2011 tarihinden önce 19/05/2011 tarihi itibariyle Simav’da 8Km derinlikte ve 5,9 büyüklüğünde tektonik deprem olduğu, 19/05/2011 Tarihinde Simav’da 8Km derinlikte ve 5,9 büyüklüğünde tektonik deprem ve ardından muhtelif saat ve tarihlerde en büyüğü 4,6 olan büyüklükte artçı depremlerin meydana geldiğinin Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesinin vaki yazısı eki listelerden anlaşıldığı, 8Km derinlikle ve 5,9 büyüklükteki tektonik depremin orta büyüklükte bir deprem olsa da, derinliğin az (sığ) olması sebebiyle hasar kabiliyeti yüksek olduğu, nitekim bu depremde yıkılan, yan yatan binaların bulunduğu ve iki kişinin hayatını kaybettiğinin bilindiği, Sigorta hukuku ve uygulaması bakımından, davacıya ait binanın güçlendirme bedelinin ve yeni yapılmasına göre, iki ayrı hesap yapılması gerektiği kanaatine varılmakla; 1.seçenek hesaplamada; 1999 Depreminden sonra İstanbul Valiliği İstanbul İl Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü tarafından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarına gönderilen tebliğlerde, güçlendirmesi yapılacak binaların brüt m² sinin güçlendirme bedelinin yaklaşık 40,00 USD olduğunun bildirildiği, günümüz itibariyle 1 USD ortalama 3,60 TL kabul edildiği takdirde, binanın brüt 1m² sinin güçlendirme bedelinin 40,00 USD x 3,60TL = 144,00 TL olarak hesaplandığı, Buna göre, davaya konu binanın brüt toplam inşaat alanı olan 532,00 m² ye göre güçlendirme (onarım) bedelinin 532,00 m² x 144,00TL / m² = 76.608,00 TL + KDV olarak hesaplandığı, Davalı tarafça yaptırılan ve alınan ekspertiz raporunda her ne kadar bir kısım bağımsız bölümlerde hasara rastlanmamış olsa da, binanın hasarlı olan bağımsız bölümlerinin bulunduğu, bu itibarla güçlendirilecek binanın güçlendirme çalışmaları bütünlük arz edeceğinden hasara uğramamış bağımsız bölümlerin (binanın tamamının davacıya ait olması da gözetilerek) bu hesaplama ile bulunan bedelden tenzilinin gerekmeyeceğinin düşünüldüğü, Sigortalı her bağımsız bölüm için ayrı ayrı güçlendirme (onarım) bedeli hesaplanması halinde; -… no’lu poliçe … kat … no’lu bağımsız bölüm için 6.480,00 TL, -… no’lu poliçe …kat … no’lu bağımsız bölüm için 19.296,00 TL, -… no’lu poliçe …kat … no’lu bağımsız bölüm için 19.296,00 TL, -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 3.168,00 TL, -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 9.360,00 TL, -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 19.008,00 TL hesap edildiği, Taraflar arasında düzenlenen kimi poliçelerde orta hasarlı bağımsız bölümler için poliçe düzenlenmiş olmasına karşın, orta hasarlı bağımsız bölümlerin onarımının yapıldığına ilişkin herhangi bir bilgi ve belgeye dava dosyasında rastlanmadığı, Eskişehir 1. İdare Mahkemesinin 18/02/2016 tarih, 2015/1151 Esas-2016/185 Karar sayılı kararında, davacı adına hak sahipliği başvurusu bulunmadığına, Kütahya Valiliği Simav İlçe İdare Kurulunun Ağır Hasar ve Yıkım kararı işlemlerinin iptaline ve binanın orta hasarlı olduğuna ilişkin karar verildiği anlaşıldığından heyetçe dava konusu binanın Orta Hasarlı durumuna göre bu şekilde bir değerlendirme yapıldığı, 2.seçenek hesaplamada; Hasarlı binanın yeniden yapılması halinde bina değerinin hesabında, 30/05/2013 dava tarihindeki (III. Sınıf A grubu yapı) yapı yaklaşık birim maliyet değeri olan 490,00TL/m² rayici ve brüt inşaat alanları göz önünde bulundurularak yapıldığında dava konusu binanın brüt toplam inşaat alanı olan 532,00m² ye göre yeni yapım bedelinin;
532,00 m² x 490,00TL / m² = 260.680,00TL + KDV olarak hesaplandığı, Sigortalı her bağımsız bölüm için ayrı ayrı yeni yapım bedeli (dava tarihi itibariyle) hesaplanması halinde; -… no’lu poliçe … kat … no’lu bağımsız bölüm için 22.050,00 TL, -… no’lu poliçe …kat … no’lu bağımsız bölüm için 65.660,00 TL, -… no’lu poliçe …kat … no’lu bağımsız bölüm için 65.660,00 TL, -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 10.780,00 TL -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 31.850,00 TL, -… no’lu poliçe … kat … bağımsız bölüm için 64.680,00 TL hesap edildiği, Esas yönünden değerlendirme yapıldığında; -Orta hasarlı kaydı bulunan poliçeler yönünden; Davalı yanca tanzim edilen … / … / … dask poliçe no’lu poliçelerde hasar durumunun orta hasarlı olarak gösterildiği, … dask poliçe nolu poliçeye bağlı olarak … için … dask seri no ile tanzim edilen poliçede hasarsız, … dask seri nolu poliçede ise orta hasarlı kaydı bulunduğu, bu poliçelerin başlangıç tarihinin 26/05/2011 günü olduğu, yine bu poliçelerde “orta hasarlı olarak belirlenen konutların sigortalanabilmesi için gerekli onarım yapıldığı belgelendirilmelidir” kaydı düşüldüğü için poliçenin yürürlüğünün TBK.170 maddesine göre geciktirici şarta bağlandığı, onarımın yapıldığına ilişkin herhangi bir belge sunulmadığı, Bu halde Davalı Kurum’un, davacıya ait orta hasarlı bağımsız bölümleri, DASK Genel Şartlarının C.2 maddesine göre sigortaladığı, ancak bu aşamada yine DASK Genel Şartlarının B.5 maddesine göre, poliçeyi onarım yapma taliki şartına bağladığı davacının bu bağımsız bölümler yönünden, poliçede taliki şart olarak kabul edilen, onarımın yapıldığını belgeleyemediğinden, taliki şartın gerçekleşmediği ve poliçenin dava konusu hasarlar yönünden TBK170/2 maddesine göre hüküm ifade etmediği sonucuna varıldığı, -Hasarsız kaydı bulunan poliçeler yönünden; Davalı yanca tanzim edilen … / … dask poliçe nolu poliçelerde hasar durumunun hasarsız olarak gösterildiği, davacının hasarın poliçe tanzim tarihi olan 26/05/2011 gününden sonra meydana gelen depremlere bağlı oluştuğunu iddia ettiği, davalının ise hasarın poliçe tanzim tarihinden önce 19/05/2011 günlü depremde meydana geldiğini belirterek reddettiği, 6102 Sayılı TTK 1409/2 maddesi “Sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazıların sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.” hükmüne havi olup, Yargıtay 17.HD 20/02/2014 gün 2014/661.E-2213K nolu ilamında “Buna göre davalı sigorta şirketinin iddiaları yönünden belirtilen nitelikte bilirkişi raporu alınması ve yukarda yapılan açıklamalar dikkate alınarak davalının dosyaya ibraz etmiş olduğu delillerin iddia ettiği vakaları ispata yeter somut, inandırıcı ve ispat yükünün yer değiştirmesini sağlayacak güçte olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesini” ifade ettiği, bu halde dosyaya sunulan deliller ve somut durumun değerlendirilmesi ile ispat yükünün yer değiştirip sağlayacak güçte olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği, Eskişehir 1.İdare Mahkemesinin 2015/1151 Esas no lu dosyasında verilen kararda depremde uyuşmazlık konusu yapının hasar durumunun orta hasarlı olarak değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varıldığı, davalı Kurum 05/10/2011 günlü ret yazısında, davacının hasar ihbarının 27/05/2011 günü olduğunun bildirildiği ancak bu ihbarın suretinin bulunmadığı, davacının 29/06/2011 günlü dilekçesinde de, ekspere daha önce gönderdiği fotoğraflara işaret ettiği, bu halde Davacı …’ün davalı Şirkete 27/05/2011 günü başvurduğu sonucuna varıldığı, poliçelerin ise 26/05/2011 günü saat 13:42 ve 13:48 de tanzim edildiği, Kandilli Rasathanesinden gelen kayda göre, 26/05/2011 günü saat 13:39 dan sonra saat 23:51 e kadar meydana gelen depremlerin en büyüğü 3.0 büyüklüğünde olup Davacı …’ün hasar ihbarı yaptığı 27/05/2011 gününe ait deprem büyüklüğü kaydının bulunmadığı, bu halde mevcut belgelerin TTK 1409/2 ile sigortacıya verilen ispat yükünün yer değiştirmesini sağlayacak güçte olduğu, ispat yükünün davacı …’e geçtiği, davacı …’ün 26/05/2011 günü saat 13:42 ve 13:48 de tanzim edilen bu iki poliçeye konu bağımsız bölümlerin 19/05/2011 günü meydana gelen 5,9 büyüklüğünde depremde değil de, hasar ihbar tarihi olan 27/05/2011 günü saat 00:01 ile ihbar saati arasında meydana geldiğini ispat etmesi gerektiği, bu ispat külfetini ispat edemediğinden talebinin bu poliçeler yönünden de yerinde olmadığı, -Hasarsız kaydı bulunan poliçeler yönünden davacının haklı olduğunun kabulü halinde ise; DASK Genel Şartları B.3.1 “3.1- Sigorta tazminatının hesabında, tam veya kısmi hasar olmasına bakılmaksızın, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, benzer yapı özellikleri göz önünde bulundurularak, binanın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti esas alınır. Ancak sigorta tazminatı, hiçbir durumda sigorta bedelinden fazla olamaz.” hükmü bulunduğu, … kat için düzenlenen … nolu poliçede sigorta bedeli 79.060,00 TL olarak belirlendiği, bu dairenin yeniden yapım bedelinin 65.660,00 TL + KDV olmak üzere toplam 77.478,80 TL olduğu, … kat için düzenlenen … nolu poliçede sigorta bedeli 79.060,00 TL olarak belirlendiği, yeniden yapım bedelinin 65.660,00 TL + KDV olmak üzere toplam 77.478,80 TL olduğu, bu halde davacı …’ün talebinin … / … dask poliçe nolu poliçeler yönünden kabulü halinde toplam talep edebileceği bedelin 2 x 77.478,80 TL = 154.957,60 TL olup, talebinin ise 5.000,00 TL olduğu ifade edilmiştir. Poliçelerin düzenlendiği tarihte yürürlükte olan mülga 6762 sayılı TTK’nun 20/2. bendinde (6102 sayılı TTK’nun 18/2.md) “Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerin de basiretli bir işadamı gibi hareket etmesi lazımdır.” düzenlemesi yer almaktadır. Aynı Kanun’un 1290 (6102 sayılı TTK 1435.md) maddesinde “Sigorta ettiren kimse, sigortacının mukavele yapılırken hakiki vaziyetleri bildiği takdirde mukaveleyi yapmamasını veya daha ağır şatlarda yapmasını mücip olacak bütün hususları sigortacıya bildirmeye mecburdur. Sigorta ettiren kimse sorulduğu halde susmuş veya noksan yahut hakikate muhalif beyanlarda bulunmuş ise hakikate vakıf olmayan sigortacı mukaveleden cayabilir; şu kadar ki; sigortacı hakikati öğrendiğini tarihten itibaren bir ay içinde cayma hakkını kullanmamış ise bu hak düşer. Sigorta ettiren kimsenin kötüniyeti anlaşıldığı takdirde sigortacı prime hak kazanır. Sigorta mukavelesinin yapılması sırasında sigorta ettirene doldurması teklif olunan listede yazılı sorular dışında hiçbir mesuliyet tevaccüh etmez.” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. DASK Genel Şartları “Hasar ve Tazminatın Sonuçları” başlıklı B.5 maddesinde; “5.1- DASK, yaptığı tazminat ödemesi tutarınca hukuken sigortalının yerine geçer ve sigortalının zarardan dolayı üçüncü şahıslara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel nispetinde DASK’a intikal eder. 5.2- Deprem sonucu tam hasar meydana geldiği takdirde, tazminatın ödenmesi ile birlikte sigorta teminatı sona erer. Kısmi hasar halinde, sigorta bedeli, rizikonun gerçekleştiği tarihten itibaren, ödenen tazminat tutarı kadar eksilir. Binanın taşıyıcı sistemine etki eden hasarlarla ilgili olarak, teminatın tekrar işlerlik kazanabilmesi için konutun eksper raporunda belirtilen makul süre içinde onarılması gerekmektedir. Aksi takdirde poliçe vadesi süresince oluşabilecek müteakip hasarlar ödenmez. Sigorta bedelinin eksildiği hallerde, hasarlı binanın, hasardan bir gün önceki haline getirildiği tarihten itibaren başlamak üzere, gün esası ile prim alınmak suretiyle sigorta bedeli yükseltilir.” “Sigorta Ettirenin Beyan Yükümlülüğü Fesih ve İptaller” başlıklı C.2 maddesinde; “DASK bu sigorta sözleşmesini, sigorta ettirenin, rizikonun gerçek durumunu bildiren beyanına dayanarak yapmıştır. Sözleşmenin düzenlenmesi aşamasında, sigortalının veya sigorta ettirenin, meskenin brüt yüzölçümü, yapı tarzı, adresi, geçmiş depremlerde hasar durumu gibi bilgilerde gerçeğe uygun olmayan beyanı halinde aşağıdaki hükümler uygulanır. Sigortalının veya sigorta ettirenin beyanının gerçeğe aykırı veya eksik olması halinde DASK’ın sözleşmeyi daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek durumlarda, DASK veya aracı kılınan ilgili sigorta şirketi durumu öğrendiği andan itibaren 15 gün içerisinde prim farkının ödenmesini sigorta ettirenden talep eder. Gerçeğe aykırı beyan hali, depremden sonra öğrenilmişse, tazminat, alınan prim ile alınması gereken prim arasındaki orana göre ödenir. Sigortalının veya sigorta ettirenin geçmiş depremlerdeki orta veya daha ağır hasar durumunu kasıtlı olarak beyan etmediği anlaşıldığı takdirde DASK, riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır…” hükümlerine yer verilmiştir. Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; eldeki dava deprem sigortasından kaynaklanan maddi tazminat isteminden ibarettir. Öncelikle davacının aynı taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümleri hasar durumlarını ayrı ayrı belirtmek suretiyle 26/05/2011 tarihinde sigortalattığı görülmektedir. Davacı sigorta yaptırırken … Mahallesi … ada, … parselde bulunan taşınmazın 6 adet bağımsız bölümünden bodrum katta bulunan bir adet bağımsız bölüm ve zemin katta bulunan üç adet bağımsız bölümün orta hasarlı olduğunu belirtmiş, diğer bağımsız bölümlerin hasarsız olduğunu belirtmiş ve bu beyana göre sigorta primleri belirlenmiştir. Aynı taşınmaz üzerinde bulunan bağımsız bölümlerden birinin özellikle de olayda olduğu gibi zemin katlardaki bağımsız bölümlerin orta hasarlı olup diğer bağımsız bölümlerin olayda olduğu gibi üst katlardaki bağımsız bölümlerin hasarsız olarak değerlendirilmesi ve ayrı ayrı hukuki değerlendirmeye tabi tutulması mümkün değildir. Nitekim dosya kapsamında 03/05/2017 tarihinde alınan bilirkişi raporunun 9 sayfasında; “…davalı tarafça yaptırılan ve alınan ekspertiz raporunda her ne kadar bir kısım bağımsız bölümlerde hasara rastlanılmamış olsa da, binanın hasarlı olan bağımsız bölümlerinin bulunduğu, bu itibarla güçlendirilecek binanın güçlendirme çalışmaları bütünlük arz edeceğinden hasara uğramamış bağımsız bölümlerin (binanın tamamının davacıya ait olması da gözetilerek) bu hesaplama ile bulunan bedelden tenzilinin gerekmeyeceğinin düşünüldüğü…” şeklindeki açıklamalarda binada her ne kadar hasarsız olarak beyan edilen bağımsız bölümler bulunsa da binanın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir. Yine dosya kapsamında mevcut idare mahkemesi kararına konu bilirkişi raporları da dikkatle incelendiğinde binanın tamamı hakkında orta hasarlı olduğuna yönelik tespitte bulunulduğu bağımsız bölümler bakımından ayrı ayrı değerlendirme yapılmadığı açıkça anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bina hakkında değerlendirme yapılırken bağımsız bölümlerin hasar durumuna ilişkin tek değerlendirme yapmak yerine binanın bütünü hakkında bir değerlendirme yapmanın yerinde ve hukuki olacağı kanaatine varılmıştır. Bina hakkında deprem sigortası yapıldığı esnada davacı açıkça binanın bazı bağımsız bölümlerinin 19/05/2011 tarihinde meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremde orta hasarlı olduğunu belirttmiştir. Bu beyandan sonra artık davacının bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığından bahsedilemeyecektir. Alanında uzman olmayan davacının aslında binanın tamamını orta hasarlı bildirmesi gerektiği beklenemeyeceği için davacının üzerine düşen bildirim yükümlülüğünü gerçekleştirdiği kabul edilmelidir. Zira bu beyan doğrultusunda gerek orta hasarlı gerekse hasarsız olduğu bildirilen aynı binadaki bağımsız bölümlere deprem sigortası yapıldığı görülmektedir. Davacı sigortalanan binasının (bazı bağımsız bölümlerinin) orta hasarlı olduğunu kabul etmiş, poliçe tanzimi sırasında bu durumu açıkça beyan etmiş ve orta hasarlı olduğu hususu sigorta poliçesine derç edilerek tanzim edilmiştir. Nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 10/10/2019 tarihli 2016/19249 E. 2019/9233 K. sayılı kararında; “Davalı DASK, dava konusu taşnımazın poliçe tanzimi öncesi 23/10/2011 depreminde hasar gördüğünü rizikonun poliçe teminatı dışında kaldığını iddia etmiş ise de; bu iddiasını ispatlayamadığı gibi mahkemece Afad’a yazılan müzekkereye verilen cevap yazısı ekindeki 01/11/2011 ön hasar tespit formunda dava konusu taşınmazın 23/10/2011 tarihindeki afette hasarlı-oturabilir olduğu belirtilmiştir. 08/08/2012 tarihli Afad raporuna göre ise dava konusu konut ağır hasarlı olarak tespit edilmiştir. Davacı vekili ise, 14/10/2014 tarihli celsede “Uyuşmazlık konusu olayın poliçesi birinci deprem ile ikinci deprem arasında düzenlenmiştir. Birinci depremden sonra müvekkilime ait konutunun bulunduğu binaya Dask tarafından orta hasar raporu tanzim edilmiştir. Bizim talebimiz orta hasarlı olan konutların ortalama hasar miktarının düşülerek ağır hasarlı konuta verilecek tazminat miktarının hesaplanmasından ibarettir. Bu yönde rapor aldırılmasını talep ediyoruz.” şeklinde beyanda bulunarak dava konusu taşınmazın poliçe tanzimi öncesi birinci depremde orta hasar gördüğünü kabul etmiş ve ikinci depremdeki ağır hasar miktarından birinci depremdeki orta hasar miktarının çıkarılarak aradaki farkın kendisine ödenmesini talep etmiştir. Zorunlu Deprem Sigortası Genel Şartları’nın B.3-1. maddesinde “Sigorta tazminatının hesabında, tam veya kısmi hasar olmasına bakılmaksızın, rizikonun gerçekleştiği yer ve tarihte, benzer yapı özellikleri göz önünde bulundurularak, binanın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti esas alınır.” Nitekim, hükme esas alınan 16/02/2015 havale tarihli bilirkişi raporunda da, dava konusu taşınmazın piyasa rayiçlerine göre hesaplanan yeniden yapım maliyeti 99.600,00 TL olarak bulunmuştur. Mahkemece yerinde ve isabetli olarak davaya konu konutun Van ilinde meydan gelen 23/10/2011 tarihli depremden sonra 24/11/2011 tarihinde dask poliçesinin yapıldığı, daha sonra 09/11/2011 tarihinde 5,6 şiddetinde yeni bir deprem daha meydana geldiği, 08/08/2012 tarihli Afad raporuna göre dava konusu konutun ağır hasarlı olarak tespit edildiği, ilk depremden sonra yapılmış her hangi bir hasar tespiti bulunmadığı, her ne kadar davalı tarafından davacının başvurusu üzerine dava konusu taşınmazın deprem sonrasında poliçe düzenlenmeden hasar gördüğü ve bu nedenle herhangi bir ödeme yapılmayacağı belirtilerek davacıya ödeme yapılmamış ve bunun üzerine dava açılmış ise de, davalının da basiretli bir iş sahibi olarak poliçe düzenlenmeden taşınmazı kontrol edip bura göre poliçe düzenlemesi gerektiği, sorumluluğun sadece davacıda olmadığı değerlendirilmiştir.” denilerek binaların sigortalatılmadan önce hasar durumunun tespiti ile sigorta işlemlerinin yapılıp yapılmayacağı hususunda sorumluluğun basiretli bir tacir gibi davranması gereken davalı kurumda olduğuna işaret edilmiştir. Davalı şirket dava konusu taşınmazın poliçe tanzimi öncesi 19/05/2011 tarihindeki depremde hasar gördüğünü rizikonun poliçe teminatı dışında kaldığını iddia etmiş ise de; bu iddiasını ispatlayamadığı gibi davacı vekili uyuşmazlık konusu olayda depremden sonra sigorta yaptırıldığını ve sigorta yapıldıktan sonra meydana gelen artçı depremlerle müvekkiline ait sigorta tarihinden öncesine ait orta hasarlı konutun daha fazla hasarlı hale geldiğini belirtmiştir. Bu durumda davacının beyan yükümlülüğüne aykırı davranmadığı, davalının basiretli tacir gibi hareket etmediği, binanın tamamının orta hasarlı olarak değerlendirilmesi gerektiği gözetilerek, davacının talebinin orta hasarlı olan binasında, sigorta tarihinden önce meydana gelen hasar ile sigorta tarihinden sonra meydana gelen hasardan kaynaklanan fark bedel olduğu düşünülerek bu yönde hesaplama yapılması gerekmektedir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda orta hasarlı bir binaya ilişkin poliçenin geçerlilik kazanabilmesi için onarımının yapılarak belgelenmesi gerektiği ve bu hususun TBK 170/2.maddesi ile DASK Genel Şartları C.2 ve B.5 maddeleri kapsamında geciktirici şart olarak değerlendirildiği, davacının taliki şartın gerçekleşmesi noktasında onarımın yapıldığını belgeleyemediği, bu nedenlerle taliki şart gerçekleşmediğinden davacının maddi tazminata hak kazanamadığını belirtilmiştir. Poliçede “orta hasarlı olarak belirlenen konutların sigortalandırılabilmesi için gerekli onarımın yapıldığı belgelendirilmelidir” ibaresi yer almakta ve DASK Genel Şartlarının B.5 maddesinde “Binanın taşıyıcı sistemine etki eden hasarlarla ilgili olarak, teminatın tekrar işlerlik kazanabilmesi için konutun eksper raporunda belirtilen makul süre içinde onarılması gerekmektedir.” hükmü bulunmakta ise de; bu hasarların kim tarafından tespit edileceği ve ne kadar sürede onarılacağı belirtilmemiştir. Davalı kurum tarafından davacıya yapılan herhangi bir bildirim de mevcut değildir. DASK Genel Şartları B.5 maddesi poliçe tanzim edildikten sonra meydana gelen bir deprem nedeniyle hasarlı hale gelen binaya ilişkin poliçenin yeniden işlerlik kazanmasının koşulu düzenlenmiş olup, somut olayda ise bina hasarı poliçe tanziminden önce meydana gelmiştir. Ayrıca DASK Genel Şartları B.5 maddesi gereği orta hasarlı konut ile ilgili olarak eksper raporunun alınması gerektiği görülmekle, orta hasarlı binanın eksper raporunun alınmasının ve hasarın onarımı için yapılacak onarım işlemleri ile ilgili sürenin, basiretli tacir olan şirket tarafından belirlenmesi mümkün olduğundan, bu şekilde bir çalışma şirket tarafından yapılmadığı için davacı yönünden geciktirici şartın varlığından ve geciktirici şart olan onarım yapılmadığı için maddi zararın teminat kapsamı dışında kaldığından bahsedilemeyecektir. Bu açıklamalar ışığında 19/05/2011 tarihinde 5,9 şiddetindeki depremde orta hasarlı olarak kaydedilen ve daha sonra 26/05/2011 tarihinde sigorta ettirilen binanın, deprem sigortası yapıldığı tarihten sonraki 4.0 ve üzeri artçı depremler neticesinde daha fazla hasar gördüğü dikkate alınarak, söz konusu taşınmazın 19/05/2011 tarihindeki deprem nedeniyle uğradığı maddi zararın tespit edilmesi ve deprem sigortasının yapıldığı 26/05/2011 tarihinden sonra 4.0 ve üzeri şiddetinde meydan gelen artçı depremler neticesinde davacıya ait taşınmazın uğradığı zararın ihbar tarihi olan 16/06/2011 tarihi dikkate alınarak belirlenmesi gerekmektedir. Yapılan tespit neticesinde sigorta poliçesinin düzenlendiği 26/05/2011 tarihinden önce meydana gelen maddi zararın, poliçe düzenlendikten sonra meydana gelen artçı depremler neticesinde oluşan maddi zarardan mahsubu ile kalan kısım davacı tarafa ödenmelidir. Mahkemece; jeoloji mühendisi, inşaat mühendisi ve sigorta uzmanı bilirkişi heyetine dosyanın tevdii ile, davacının sigortalı taşınmazının bulunduğu yerdeki emsal binaların durumları da gözetilerek, yukarıda tarif edilen maddi zarar tespit ettirilerek, taşınmazın rayiç bedelleri üzerinden yeniden yapım bedellerinin hesaplattırılması suretiyle alınacak rapor uyarınca karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi hukuka aykırı olmuştur. Ayrıca davacı, aynı binada bir kısmını orta hasarlı, bir kısmını hasarsız olarak beyan ettiği 6 ayrı bağımsız bölüm için DASK poliçesi yaptırmış, iş bu dava ile toplam 5.000,00 TL tazminat talep etmiştir. Ancak her bağımsız bölüm / poliçe yönünden ne miktarda talepte bulunduğunu açıklamamış, mahkemece davacı vekiline bu yönde bir süre verilmemiştir. 6100 sayılı HMK’nun 31. maddesinde “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.” düzenlemesi gereğince, davacının her bir poliçe yönünden talebinin ne kadar olduğunu da açıklattırması gerekmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalar uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak, bilirkişi raporu alınarak karar vermesi gerektiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/352 E. 2018/407 K. Sayılı ve 17/04/2018 karar tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1.a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 2-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 3-Davacı tarafça yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/12/2021