Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/590 E. 2022/452 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/590
KARAR NO: 2022/452
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1256 Esas
KARAR NO: 2018/771
KARAR TARİHİ: 19/06/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/04/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket 01.01.2016 tarihli sözleşme ile davalının muhasebe, mali müşavirlik alanlarındaki iş ve işlemlerinin ifası için 31.12.2016 tarihinde sona ermek üzere aylık 1.180 TL (KDV dahil) ücretle anlaştıklarını, müvekkilinin sözleşmenin kendisine yüklediği edimleri eksiksiz ifa ederken davalı şirketin İstanbul Beşiktaş … Noterliği’nin 04.07.2016 taih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmeyi 30.06.2016 tarihi itibariyle feshettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 4.maddesi 16.fıkrasının “sözleşmenin iş sahibi tarafından feshi halinde sözleşmede belirtilen sürelerin bedelinin tamamı meslek mensubuna/ortaklık bürosu veya şirkete iş sahibince ödenir.” hükmü uyarınca, doğmuş bulunan hakların 10 gün içinde ödenmesi için davalıya ihtar çekildiğini, alacağın ilk altı aydan 1.568,20 TL ile fesihten sonraki altı ay toplamı olduğunu, ardından İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile müvekkilinin doğmuş alacakları için takip başlatıldığını, davalının takibe haksız itirazı nedeni ile itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, yargılama gideri ile birlikte vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının, davalı müvekkili şirkete mali müşavirlik ve muhasebe hizmeti sağladığından taraflar arasında akdedilen sözleşme de bir vekalet sözleşmesi olduğunu, davacı şirketin, “Vekalet Sözleşmesi”nden kaynaklanan ödevlerini gereği gibi, eksiksiz ve doğru şekilde ifa etmediğinden, müvekkili şirketin zarara uğramasına sebep olduğunu, bu sebeple, davalı müvekkilinin vekalet sözleşmesini haklı nedenlerle, tek taraflı olarak feshettiğini, müvekkili şirketin, davacının hatalı işlemleri sebebiyle “Vergi dairesine defalarca düzeltme beyanı vermek zorunda kaldığını, bu sebeple, aleyhine vergi cezası tahakkuk etme tehlikesi ile karşı karşıya bırakıldığını,” müvekkili firmanın, Gelir İdaresi Başkanlığı”nca, belirli aralıklarla, mükellefler için düzenlenen “Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına ilişkin Kanunlardan davalının mali müşaviri olan davacı firma tarafından haberdar edilmediği gibi haberdar edilse dahi, borç yapılandırma süresi, sürenin başlangıç ve bitiş tarihleri, yapılandırma koşulları gibi temel hususlarda dahi müvekkili firmayı doğru ve gereği gibi bilgilendirmediğini, bu nedenle sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, davalı müvekkili şirketin, davacı yandan sözde sağladığı hizmetin bedelini, vekalet sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği tarihe kadar, eksiksiz ödediğini, davacının, bu sebeple uğradığı herhangi bir zararı bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine, kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, ” Davacı ile davalı arasında yapılan mali müşavirlik sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haklı olmadığı, sözleşmenin davalı tarafın erken feshi nedeni ile sözleşmeden kaynaklı dönem sonuna kadar ödenmesi gereken bedelden kaynaklı alacağını davacının davalıdan isteyebileceğini, davacının İst. … İcra Müd. … Esas sayılı dosyasında takip tarihi itibari ile davalıdan 8.648,20 TL alacaklı olduğu ” kanaatine varılmakla davanın kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin aynı şartlarla devamına, asıl alacağın % 20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; müvekkilinin, davacının görevini gereği gibi yerine getirmemesi nedeniyle zarara uğrama tehlikesi ile başbaşa kaldığını, davacının sürekli sözleşmeden doğan görevlerini ihmal etmesi ve şirketleri zarara uğratması nedeniyle, şirketlerin yetkilisi …’ın davacı şirkete güveni kalmadığını ve ortak yetkili temsilcisi olduğu tüm şirketler adına tek bir ihtarnameyle sözleşmeleri feshettiğini, davacı şirketin görevini gereği gibi yerine getirmediği hususu, şirketler grubunda yer alan dava dışı … A.Ş ile davacı yan arasında huzurdaki dava ile aynı sebepten kaynaklanan İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/1239 E. sayılı dosyasında görülen davada tespit edildiğini, müvekkil şirketin, şirketler grubunda yer aldığı ve grupta yer alan diğer şirketlerin açıkça zarara uğratılması nedeniyle güvene dayalı vekalet sözleşmesinin haklı nedenle feshedildiği hususu nazara alınmaksızın eksik inceleme ile hüküm tesis edilen mahkeme kararının kaldırılmasını ve sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği gözetilerek haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, mali müşavirlik hizmet sözleşmesinin tek taraflı feshi nedeniyle bakiye hizmet bedelinin tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü … E. sayılı dosyası incelendiğinde; davacının ilk altı aylık bakiye hizmet bedeli ile fesihten sonraki altı aylık hizmet bedeline istinaden 8.648,20 TL asıl alacağın tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresinde ödeme emrine itiraz ettiği, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, davacı alacağının varlığı ile davalının, muhasebe kayıtlarının usulüne uygun olarak ve zamanında hizmetin gereği gibi yerine getirilmediği iddiasına yönelik bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup mali müşavir bilirkişisinden alınan raporda özetle; ” Davalı şirketin mükellefi olduğu Beşiktaş Vergi Dairesi Müdürlüğünün 14.12.2017 tarihli yazısı ve eki Şubat/2016 Form BA/Form BS, Ödeme Emri, Vergi/Ceza İhbarnameleri, Muhtasar Beyannameleri incelendiğinde; Muhtasar Beyannamelerin 2017/Ocak-Haziran dönemlerine ait olduğu, Aralık/2016 ayında düzenlenmiş Vergi/Ceza İhbarnamelerinin 01,03,09,10/2013, 12/2014, 01/2015 ve 2016/12 dönemlerinde süresinde verilmeyen Damga Vergisi Beyannamelerinden kesilen vergi ziyan cezaları ve usulsüzlük cezası olduğu, Haziran/2017 ayında düzenlenmiş Ödeme Emri, 01/2017-03/2017 dönemi Kurum Geçici Verginin ödenmemesinden düzenlenmiş olduğu, görüldüğü üzere, davalı şirket için olumsuzluk yaratan kanuni süresinden sonra verilen Damga Vergisi Beyannamesinden kesilmiş cezalar olup, bu cezalar da davacı şirketin hizmet verdiği döneme ait olmadığı, 2016/ Şubat ayı FORM BS kanuni sürede GİB sistemine boş bildirildiği, ancak, 10 günlük ek sürede düzeltmesi yapılarak, davalı taraf vergi cezasına muhatap yapılmadığı, zaten, davalı tarafta ceza kesildiği ve ödendiğini iddia etmemekte, kanıtlayacak belgede sunmadığı, Davacı taraf 17.04.2017 tarihli dilekçesinde, “ İş sahibinin sorumluluğu gereğince yerine getirmemesi sonucu; personeli tarafından kayıtların eksiksiz yapılamaması ve/veya bilgisayar sisteminden veri çekilmemesi nedeniyle 10 günlük ek yasal sürenin kullanılabilmesi amacıyla öncelikle boş beyan verildiği, kazanılan ek yasal sürede de işlem tamamlandığı” iddiasına karşı, davalının beyanda bulunmadığı, Davacı vekilinin 17.04.2017 tarihli dilekçesi ekinde ibraz ettiği 30.10.2015 tarih ve 8936 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 509 ve 510 sayılı sayfaları incelendiğinde; Davalı şirketin 07/10/2015 tarihinde yapılan 2013-2014 yıllarına ait olağan genel toplantı tutanağında, “Yönetim kurulu başkanı …’a yıllık net 60.000,00 TL’yi aşmamak üzere yönetim kurulu kararı almak suretiyle huzur hakkı ödenmesine de genel kurula katılanların oybirliği ile karar verildi.” yazıldığı, davalı şirketin yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığına … seçildiği, yani, yönetim kurulu tek kişi olup davalı taraf, huzur hakkının ne şekilde …’a ödeneceğini içeren Yönetim Kurulu Kararını ibraz etmediği, davalı taraf, davacı tarafa huzur hakkının beyan edilmesine ilişkin bildirimde bulunduğuna ilişkin herhangi belgede sunmadığı, Davacı taraf 17.04.2017 tarihli dilekçesinde, “tek kişiden oluşan Y.K. üyesi ve başkan …’ın ilk huzur hakkı olarak Nisan 2016 ayında ne 40.360,16 TL ödendiğini bildirmesi üzerine bu tutar yasal mevzuata uygun olarak süresinde beyan edilmiştir.” iddia ettiği, dilekçe ekindeki Muhtasar Beyannamesi tahakkuk fişi ve Beyanname Düzenleme Programından alınmış görüntüden de, huzur hakkının Nisan/2016 Muhtasar Beyannamesi ile beyan edildiği anlaşılmış olup davalı tarafın, davacı tarafın bu iddialarına karşı da beyanda bulunmadığı, Davalı taraf, 2016 yılında beyan edilmiş Muhtasar Beyannameler ibraz etmişse de, süresinde verilmiş olan Muhtasar Beyannamelerinden, yalnızca Ocak/2016 ayında kanuni süresinde vergi tutarını değiştirmeyen matrah düzeltmesi yapıldığı, davalı taraf, söz konusu beyannamelerden cezai yaptırıma uğramadığı gibi davalı taraf zarara uğradığını da savunmadığı, bu konuda belge de ibraz etmediği, sonuç olarak taraflar arasında yapılan sözleşmenin davalı tarafından feshi haklı olmadığı, sözleşmenin davalı tarafın erken feshi nedeni ile sözleşmeden kaynaklı dönem sonuna kadar ödenmesi gereken bedeli davacının talep edebileceği ” yönünde görüş bildirmiştir. Dosya kapsamına göre, taraflar arasında, davalının muhasebe, mali müşavirlik alanlarındaki iş ve işlemlerinin ifasına yönelik 01/01/2016 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 01.01.2016-31.12.2016 dönemini (12 ayı) kapsadığı, aylık hizmet bedeli 1.180,00 TL (KDV dahil) olarak kararlaştırıldığı, davalının 04.07.2016 tarihinde, 30.06.2016 tarihi itibarıyla ( 6 aylık süre sonunda) sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiği davacının, sözleşmenin haksız nedenle feshedildiği iddiası ile Mayıs-Haziran 2016 bakiye ücret 1.568,20 TL ile sözleşmenin 4/16 maddesi uyarınca fesihten sonraki altı aylık ücret 7.080,00 TL olmak üzere toplam 8.648,20 TL hizmet bedelinin tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı taraf her ne kadar hizmetin gereği gibi ifa edilmediğinden sözleşmenin tek taraflı feshedildiğini iddia etmiş ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifade edildiği gibi fesih gerekçeleri ve sunulan deliller, haklı fesih nedenlerini destekleyecek nitelikte olmadığı, haklı fesih için gereken koşulların oluşmadığı, davacının sözleşmeden kaynaklanan muhasebecilik hizmetini, Türk Borçlar Kanunu’nun 502. vd. maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesi hükümlerine göre yerine getirdiği, bu nedenle davalının feshinin haksız olduğu, sözleşmenin 4.16 maddesindeki “..Sözleşmenin iş sahibi tarafından feshi halinde sözleşmede belirlenen sürelerin bedelinin tamamı Meslek Mensubu/Ortaklık bürosu veya şirkete iş sahibince ödenir” hükmü uyarınca davacının 2016 yılı Temmuz ayından itibaren sözleşmenin bitim tarihine kadar ki 6 aylık hizmet bedelini (6 x 1.180,00 TL/ay =7.080,00) talep etme hakkı bulunduğu, fesihten önceki bakiye ücretin ödendiği davalı tarafça ispatlanamadığından davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından, HMK 353/1.b.1 bendi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14/09/2021 tarihli 2021/10 E. 2021/61 K. sayılı ilamında; 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarifenin 1/e bendinde belirtilen işin esasının hüküm altına aldığı kararlardan anlaşılması gerekenin, ilk derece mahkemesi yerine geçilerek verilen ve icra kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğu, ilk derece mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan reddi yönündeki kararların ise icra edilebilir karar niteliğinde olmadığı için maktu harca tabi olduğu ifade edilmiştir. Somut dosya yönünden Dairemizce yapılan inceleme neticesinde verilen istinaf başvurusunun esastan reddi kararı icra edilebilir bir karar niteliğinde değildir ve ilk derece mahkemesi kararının geçerliliği devam etmektedir. İlk derece mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeni bir karar verilmediği için emsal ilamda açıklanan hususlar Dairemizce de uygun bulunarak, davalı yönünden istinaf karar harcının maktu olarak belirlenmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2- Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından, davalı tarafından yatırılan 150,90 TL harcın mahsubu ile arta kalan 70,20 TL’ nin istemi halinde davalı tarafa iadesine, 4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, 5- Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1-a. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.13/04/2022
MUHALEFET ŞERHİ 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 2. maddesinde “Yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olduğu ” belirtilmiştir. Harçlar Kanunu Genel Tebliği , (1) Sayılı Tarife Yargı Harçlarının III- karar ve ilam harcı başlıklı 1/a madddesinde “Konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden binde 68.31 oranında nisbi harç alınacağı”, 1/e maddesinde ” (değişik:5235/m. 52) yukarıdaki nisbetlerin Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasını hüküm altına aldığı kararları içinde aynen uygulanacağı” belirtilmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 27.12.2021 tarih ve 2021/9035 E 2021/7367 K sayılı ilamında da ”…… Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan temyiz başvurusu üzerine HMK’nın 344 maddesi uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesince davalı vekiline usulüne uygun şekilde tebliğ edilen muhtıra kapsamında 1 haftalık kesin süre içerisinde gerekli harç ve giderlerin yatırılmadığı gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince HMK’nın 366/1 maddesi yollamasıyla aynı Kanun’un 344/1 maddesi uyarınca davacının temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen 05/11/2021 tarihli ek kararda hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi 05/11/2021 tarihli ek kararının onanmasına ”dair karar verildiği nazara alındığında; nisbi değere tabi bulunan davalarda, davanın kabulüne/kısmen kabulüne ilişkin ilk derece mahkemesi kararı aleyhine davalı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulması halinde Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddi ile nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerektiği düşüncesiyle, sayın çoğunluğun bu konuya ilişkin görüşüne katılmamaktayım.