Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/589 E. 2022/379 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/589
KARAR NO: 2022/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2015/799
KARAR NO: 2017/1167
DAVA TARİHİ: 11/08/2015
DAVA: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 30/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin şirket muhasebe işleri kapsamında şekli ödevlerinin doğru ve eksiksiz yürütülmesi için davalı şirket ile anlaştığını, söz konusu muhasebe işleri mesleki bilgi ve uzmanlık alanına girdiği için somut olay bakımından davalı şirket, davacı şirket adına şekli incelemeleri gerçekleştirmek adına yükümlülük altına girdiğini, Vergi dairesi tarafından mükellef kurumun vergi genel incelemesine 24/07/2014 tarihinde başlandığını, bu inceleme kapsamında mükellef kurum yetkilileri ile müfettişlerin, şirketin 2013, 2012, 2011, 2010, 2009 yıllarına ait yevmiye ve envanter defterlerini hesap, işlemler ve vergi kanunları yönünden incelediğini, aynı zamanda gelir ve giderlere ilişkin defterler, belgeler, gelir ve giderlere ait faturalar, senetler, bordrolar, makbuzlar vs belgeler vergi dairesine ibraz edilmiş ve vergi dairesi tarafından yukarıda yazılan belgelerin tek tek incelendiğini, Vergi Denetim Kurulu … ve … Grup Başkanlığının 08/07/2014 tarih … sayılı inceleme emri gereği mükellef kurumun 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 vergilendirme dönemi işlemlerinin tam incelenmesi neticesinde bir takım hususların müvekkili olduğu davacı şirketin mükellef kurum temsilcisi ile birlikte tespit edildiğini, 12/11/2014 tarihli ekte sundukları vergi inceleme tutanağı kapsamında 2009, 2010, 2011, 2012 yıllarına ait yasal defterlere kayıt edilen tutarlar ile kurumlar vergisi beyannamesinde farklılıklar tespit edildiğini, Bu tespit edilen hususların ardından, … sayılı vergi inceleme raporu Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu vergi müfettişi … tarafından hazırlandığını, ekte sundukları Rapor uyarınca usulsüzlükler tespit edilmiş ve mükellefin 2009 yılı defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaları doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan usulsüz ve karışık olması ve kurumun tutulması zorunlu olan defterleri ile verdiği beyannamelerin gerçek durumun yansıtmadığını gösterdiğinden, mükellef adına VUK’un 352-1/3 maddesi gereğince birinci derece usulsüzlük cezası kesildiğini, ekte sundukları rapor uyarınca mükellef kurum hakkında düzenlenen 24/11/2014 tarih … sayılı Vergi Tekniği Raporunda da belirtildiği üzere müvekkili olduğu davacı şirketin muhasebe hizmetlerini yürüten … tarafından kurumun beyannameleri gerekli özen ve titizlik gösterilmeden dikkatsiz ve özensizce gelişi güzel bir şekilde düzenlendiği tespit edildiğini, bunun yanında davalının 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Mük. 227 ve … Sıra No.lu Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkındaki Genel Tebliği hükümleri uyarınca mükellef adına tarh edilecek vergi, kesilecek ceza ve gecikme faizlerinde mükellef kurum ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, davalı şirketin vergi ödevlisi durumundaki vergi sorumlusu olduğunu, davalı şirketin müvekkili yani asıl mükellef olan davacının şekli ödevlerinin doğru yapılması yükümlülüğünü üzerine aldığını, davalı şirketin birinci sorumluluğu mükellefin ödevlerinin tam ve eksiksiz şekilde yerine getirildiğini kontrol etmek, ikinci sorumluluğu ise şekli ödevleri bizzat gerçeğe uygun olarak düzenlemek olduğunu, bu yetkinin kaynağını da 3568 sayılı kanunun 12. Maddesi oluşturduğunu, bu husus bir kusur sorumluluğu olduğunu, 3568 sayılı kanunun 2. Maddesinde mali müşavirlerin yetkileri düzenlenmiş olup bu işlemlerden dolayı ortaya çıkacak mali sorumluluğun ise vergi usul kanunu mükerrer mad 227 uyarınca hüküm altına alındığını, bu düzenleme ile 3568 sayılı kanunun 12. Maddesinden farklı olarak yeminli mali müşavirlere beyanname düzenleme ve imzalama yetkisi verildiğini, madde metninde de açıkça yazıldığı gibi müşavirler bu yetki kapsamında müşterek ve müteselsil olarak mali sorumlu olduğunu, bu dava kapsamında müvekkili olan davacı şirketin vergi dairesi başkanlığına gelir vergisi kapsamında 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ait ödediği bedeller tahakkuk fişleri ile de sabit olduğunu, şimdilik 1.000,00 TL’nin tazminine karar verilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Lojistik ve… Limited Şirketi’nin 2009, 2010, 2011 ve 31/07/2012 tarihleri arasındaki resmi muhasebe işlemlerinin defter ve belgelere işlenmesi, vergi beyannamelerinin müvekkili … Ltd.Şti. tarafından verilmesi konusunda müvekkili şirketle sözleşme düzenlendiğini ancak davacı şirketin 2012 takvim yılına (7 aylık) ait muhasebe ücretini ödemediğinden muhasebe ve müşavirlik sözleşmesinin Beyoğlu … Noterliği vasıtasıyla çekilen ihtar sonucunda 31/07/2012 tarihinde fesh edildiğini, bu tarihten sonrasına ilişkin davacı şirket ile muhasebe işlemlerinin yürütülmesine yönelik sözleşmeleri olmadığını, söz konusu şirket ile yapılan muhasebe ve müşavirlik sözleşmesi kapsamında; davacı şirket ortak ve çalışanlarının muhasebe kayıtlarına işlenmesi için kendilerine teslim edilen harcama belgeleri, mal veya hizmet alımına ilişkin gider belgeleri, tahsilat ve tediye makbuzları, çalışanlara ilişkin ücret bordroları, yiyecek ve içecek gider belgeleri, verdiği hizmetlere ilişkin düzenlediği hasılat faturaları ile ilgili dönemlerin yevmiye defterine usulüne uygun olarak işlendiğini, Vergi İnceleme Raporunu düzenleyen Vergi Müfettişinin, şirketin 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin yevmiye defteri, envanter defteri, defter-i kebir kayıtlarını incelediğini, bu defterlere kayıt edilen muhasebe kayıtları ile bunların dayanağı olan gelir ve gider belgeleri, gelir ve giderlere ait faturalar, senetler, ücret bordroları, tahsilat ve tediye makbuzları, v.b. belgeler incelenerek eksik beyan edilen matrah farklarını tespit ettiğini, Vergi incelemesinde harici bir belge ve araştırmaya gerek duymadığını, Vergi inceleme raporlarında, şirketin yevmiye ve envanter defter kayıtlarına girilmiş fiktif bir muhasebe kaydına, fiktif gider faturalarına (muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge veya sahte fatura) veya gelirine ilişkin kesilmeyen bir faturanın varlığına ilişkin bir tespit ve eleştiride bulunmadığını, vergi incelemesi için istenen defter ve belgelerin tesliminden sonra vergi müfettişi tarafından incelemenin sonuç aşamasında düzenlenen tutanak incelendiğinde de yukarıda yaptıkları açıklamalar çerçevesinde yevmiye defteri, envanter defteri ve diğer defter ve belgeler üzerinde yaptığı incelemelerde matrah takdirine konu olan vergi farklarının şirketleri tarafından tutulan yevmiye defter kayıtlarından tespit edildiğini, yevmiye defterinde yer alan 6.’lı ve 7.1i grupta yer alan bazı gider hesapları gelir tablosuna sehven eksik aktarılarak mükellef kurumun ticari karı düşük gösterildiğini, yasal süresinde eksik beyan edilen matrah farkları ise vergi inceleme raporuna istinaden Aralık/2014 ayında re’sen tahakkuk ettirildiğini, davacı mükellef kurumun müşavirlik şirketlerine rücu etmek istediği vergiler aslında kendisinin zamanında ödemesi gereken vergilerden oluşmakta olup, aslında ekstra bir vergi ödettirilmediğini, vergi inceleme raporunda tespit edilen matrah farkı davacı mükellef kurumun yevmiye defterinden kurumlar vergisi eki gelir tablolarına doğru aktarılarak beyan edilseydi ortaya bir vergi matrahı da çıkmayacağını, dolayısıyla davacı mükellef kuruma müşavirlik şirketleri tarafından haksız yere fazla ve yersiz bir vergi ödettirilmediğini, yasal dönemlerinde sehven eksik beyan edilen vergi farkları vergi inceleme raporuna istinaden Aralık/2014 ayında mükellef kurum adına re’sen tahakkuk ettirildiğini, vergi müfettişi … tarafından hazırlanan ve mükellef kurum temsilcisinin yüzüne okunan vergi inceleme tutanağının 12/d bendinin ikinci paragrafı ile 13. ve 14. maddelerindeki tutanağa geçirilen beyanında resmi defter ve belgelerde tespit edilen hasılatın ve giderlerin doğru olduğu, kayıtlara alınmayan gider belgesinin olmadığı, muhasebeye teslim edilen tüm belgelerin eksiksiz işlendiği, hataları bildiğini ve kendilerinden kaynaklandığı beyanında bulunarak tutanağı imzaladığını, hatasını ve kusurunu bildiği içinde dava konusu etmeyi bile düşünmeyerek tarhiyat öncesi uzlaşmayı kabul ettiğini, davacı şirket temsilcisi tarhiyat öncesi uzlaşma ile ilgili kendilerine bilgi vermeden uzlaşmayı kabul etmiş olup, uzlaştığı vergileri kendilerine rücu etmek istemesi doğru ve adaletli bir yaklaşım olmadığını, düzenlenen Vergi İnceleme Raporlarında; 213 sayılı VUK’nun 30/4 ve 6. Maddesi kapsamında vergi ziyaına sebebiyet veren bir matrah farkı tespit edilmesi durumunda “defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaları doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan usulsüz ve karışık olması ve kurumun tutulması zorunlu olan defterleri ile verdiği beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığını gösterdiği” belirtilerek mükellef kurum adına 213 sayılı VUK 352-1/3 maddesine istinaden usulsüzlük cezası kesildiğini, Bu cezanın dayanağı 213 sayılı VUK’nun 352 maddesindeki şekil şartlarına uyulmaması ile ilgili olduğunu, Vergi müfettişleri tarafından düzenlenen tüm raporlarda vergi matrahına dönük bir eleştiri yapıldı ise 213 sayılı Kanunun 352 maddesinin birinci fıkrasındaki şekil şartlarına uyulmadığı eleştirisi yapılarak 353/1/3 maddesine istinaden ususlsüzlük cezası kesildiğini, Davacı mükellef kurumun da vergi incelemesi raporundaki bu açıklamayı gerekçe göstererek yasal sürelerinde eksik tahakkuk ettirilen vergilerden şirketlerini sorumlu tutarak rücu etmek istemesi mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu, Şirketi temsilen davacı şirketin muhasebe işlemlerini yürüten personellerinin kendi bilgileri dışında mükellef kurumun ilgili dönemlere ilişkin kurumlar vergisi beyannameleri ve kurum geçici vergi beyannamelerinde sehven eksik beyanda bulunması, yevmiye defterinden gelir tablosuna eksik aktarması, dolayısıyla vergi matrahını düşük göstermesini gerektiren geçerli bir sebep olmadığını, mükellef kurum temsilcisinin fazla vergi ödememe baskısı, düşük vergi ödeme isteği, vergi matrahını düşürmesi için telkinleri sonucunda taraflarına bilgi vermeden sehven gelir tablosuna eksik aktardığını düşündüklerini, bu nedenle de davacı şirketin defter ve belgeleri üzerinden gelir tablosuna eksik aktarılan matrah farkına ait vergi tutarı kadar finansman sağlandığının değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla eleştiri konusu yapılan hesap dönemlerinde oluşan gelir ve gider tutarları yevmiye defterinden gelir tablosuna doğru aktarılan tutarlar olsaydı da davacı mükellef kurumun toplamda tahakkuk ettirilerek ödenecek vergi tutarının değişmeyeceğini vergi inceleme raporlarında 213 sayılı VUK’nun 29. maddesine istinaden ikmalen bir vergi salınmadığını, daha açık bir ifade ile davacı şirketin yevmiye defterlerinde fiktif gider kayıtlarına veya hasılat faturalarının düşük gösterilmesine ilişkin muhasebe kayıtları tespit edilmediğini, inceleme raporunda re’sen tespit edilen vergi farkları mükellef kurumun resmi defter ve belgelerinden tespit edildiğini, davacı şirkete muhasebeci hatasından dolayı fazla bir vergi tahakkuk ettirilmemiş, tam aksine eksik tahakkuk ettirilen verginin müfettiş raporuna istinaden ek tarhiyatla olması gereken tutara getirildiğini, bir nevi mükellef kuruma ödemesi gereken verginin geç tahakkuk ettirilmesi nedeniyle finansman sağlandığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; ” …Yargılama sırasında alınan bilirkişi kök ve ek raporu tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirildiğinde bilirkişi raporu mahkememizce yeterli görülüp itibar edilerek, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, Davacı şirketin, davalı ile aralarındaki özel hukuk ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin sorumluluğuna dayanabilmesi için, ödediği kamu borcuna neden olan fiiller bakımından kusursuz bulunması gerekir. Ancak Davacı şirket söz konusu kamu borcunun doğmasına; Katma Değer Vergisi hesaplamaksızın fatura düzenlemek suretiyle sebebiyet vermiştir. Defterlerde olmayan gider kalemlerini, gelir gider tablolarında göstermek suretiyle matrahı aşındırmak da hayatın olağan akışında meslek mensubunun bu yönde bir talep olmaksızın tek başına gerçekleştireceği bir fiil değildir. Nitekim sonradan başka bir meslek mensubuyla çalışmaya başlayan Davacının, 2012 Kurumlar Vergisi Beyannamesi de usulsüzlükler vardır. Bu bağlamda, Davacının kendi kusurlu fiillerinden doğan olumsuz sonuçlar için Davalıya rücu hakkı olmadığı ve davacının davasını ispatlayamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirket vergi sorumlusu olup mükellefle ilgili bir işlem yapılması veya onun şekli ödevlerinin yerine getirilmesi sırasında vergi kanunları ve diğer kanunlarda belirlenen usul ve esaslara uygun hareket etmesi gerektiğini, vergi beyannamelerini imzalayan serbest muhasebeci, serbest muhasebeci mali müşavir veya yeminli mali müşavirlerin imzaladıkları beyannamelerde yer alan belgelerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte ve müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduklarını, bu durumda vergi alacaklısı kamu idaresinin alacağını tahsil bakımından vergi mükellefi ve mali müşavirden herhangi birine aynı anda ve alacağın tümünü almak konusunda yönelme hakkına sahip olduğunu, bu sorumluluğun mükellefle ilgili şekli ödevlerin doğru ve eksiksiz yapılmasını sağlamak için getirildiğini ancak yerel mahkeme tarafından bu husus dikkate alınmayarak usul ve yasaya aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin mevzuat hükümlerini bilmesi ve hesaplaması konusunda yeterli bilgisi olsaydı davalı şirketten bu yönde bir hizmet almaya gerek duymayacağını, bu nedenle sorumluluk davalı müşavirlik şirketinin şekli ödevlerini yerine getirilmemesi nedeniyle doğmuş olup tamamen davalının bilgi eksikliği, yanlışlığı veya işindeki basiretsizliğinden, gerekli dikkat ve özeni göstermemesinden kaynaklandığını, davacı şirketin vergi dairesi başkanlığına gelir vergisi kapsamında 2009, 2010, 2011, 2012 ve 2014 yıllarına ait ödediği bedellerin tahakkuk fişleri ile de sabit olduğunu, tarhiyat isteğinin defter kayıt ve belgelere dayalı bulguları içerdiğini, tarhiyat isteğine konu bulunan fark ile tasdik kapsamı arasındaki ilişki mesleki bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden davalı şirketin mesleki kusur ve özensizliğinden kaynaklandığını, sorumluluğun doğması için uygun illiyet bağı arandığından somut olay bakımından bu illiyet bağının bulunduğunu, Serbest Muhasebeci, Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve Yeminli Mali Müşavirlerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmeliğin 20. maddesi kapsamında tasdik işlemlerinden imza ve mühür kullanmak suretiyle tasdik yapan, tasdik raporu düzenleyen yeminli mali müşavirlerin tasdik kapsamı ile sınırlı olmak üzere tasdikin doğruluğundan sorumlu olduklarını, yine serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin çalışma usul ve esasları hakkında yönetmelik 8/b maddesi uyarınca meslek sahiplerinin, işletme sahip ve yöneticilerine karşı sorumlulukları olduğunu, aynı yönetmeliğin 41/1 maddesinde de müteselsil sorumluluğun düzenlendiğini beyan ederek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re’sen gözetilmiş ayrıca HMK’nun 357. maddesindeki “İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz” kuralı nazara alınmıştır. Dava, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Dava dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan mali müşavirlik hizmeti sözleşmesi kapsamında, davalı tarafından hizmetin gereği gibi verilmediği ve davacı şirketin vergi cezasına maruz kaldığı, davalının tek başına sorumlu olduğu iddiası ile zararın tazmini talep edilmiştir. Uyuşmazlık; davacı şirket hakkında yapılan vergi denetimleri neticesinde eksik tahakkuk edildiği tespit edilen vergi bedelleri ve ceza bedelleri nedeniyle hangi tarafın yada tarafların hangi oranda kusurlu oldukları, ödenen bedeller nedeniyle davalı mali müşavirlik şirketinin sorumlu olup olmadığı hususlarında toplanmaktadır. Taraflar arasında; 2009 yılından itibaren 2012 yılı dahil her yıl ayrı ayrı Muhasebe ve Müşavirlik Sözleşmesi düzenlenmiştir. Hizmet Sözleşmesinin; “Yapılacak İşlerin Konusu ve Kapsamı” 3.maddesinde; “3.1) V.U.K. Mükerrer 227. maddesine istinaden beyannameleri tanzim etmek, 3.2) Mali konularda danışmanlık yapmak, 3.3) İlgili firma kayıtları tutmak” olarak belirlenmiştir. 4.maddesinde Tarafların Karşılıklı Sorumlulukları ve Yükümlülükleri düzenlemiştir. Buna göre; “4.1) Meslek Mensubu; Sözleşmede anılan işleri mevzuat ve meslek ahlak kuralları ile genel kabul görmüş muhasebe prensipleri çerçevesinde yerine getirecektir. Bu işleri kendisi yapabileceği gibi gözetimi altında başka meslektaşlarla işbirliği yaparak da yerine getirebilir. Ancak bu durumda müşteriden ek ücret istenmeyecektir… 4.2) Meslek Mensubunun; Müşteriye karşı sorumluluğu, ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde olmak üzere mesleki kusuru ile sınırlıdır. Meslek Mensubu, defterlerin tutulması, mali tabloların düzenlenmesi, beyannamelerin imzalanması ve benzeri konulardan sorumludur. Müşteri tarafından kendisine iletilen her türlü belgeyi gerek şeklen gerek içerik itibariyle gerçek ve doğru olarak kabul edecektir. Aksi halin sorumluluğu müşteriye aittir. 4.3) Müşteri, ticari defterlere, mali tablolara, beyannamelere yansıması gereken her türlü belge ve bilgiler Meslek Mensubuna tam ve doğru, olarak yansıtmakla yükümlüdür. Müşteri ayrıca bütün kasa ve banka hareketlerini işletme ile ilgili düzenlenen senet hareketlerini, diğer varlık ve aktiflerini tam olarak iletmekle yükümlüdür. … Zira Meslek Mensubu, kendisine iletilmeyen veya eksik iletilen yahut yanlış iletilen her türlü bilgi ve belgeden sorumlu tutulamaz. İşletme içi yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ortaya çıkarılması ve bu konuda gerekli önlemlerin alınması Müşterinin sorumluluğundadır. 4.4) Müşterinin işletmesi ile ilgili belgelerin Mevzuata uygun olarak tedariki ve düzenlenmesi Müşterinin sorumluluğundadır. Öte yandan işletmede yapılması gereken her türlü yıl sonu sayımı/stok sayımı ve fiili envanter çalışması müşteri tarafından mevcut yasal düzenlemelere uygun olarak yerine getirilir ve sonuçları Meslek Mensubuna doğru ve tam olarak yazılı şekilde intikal ettirilir. 4.5) Müşteri, Meslek Mensubunun ilgili mevzuatın gerekleri açısından yapacağı her türlü uyarıyı derhal dikkate almak zorundadır. Müşterinin bu uyarıları dikkate almaması halinde, Meslek Mensubu bu uyarıyı yazılı olarak yapar Yazılı uyarının yapılması ile birlikte Meslek Mensubunun konuya ilişkin sorumluluğu sona erer. 4.7) Müşteri, Meslek Mensubunun, kayıtlara esas aldığı belgelerin doğru ve gerçek olmamasından, maddi ve/veya şekli kayıplar içermesinden yahut idarece kabul edilmemesinden veya Müşterinin bu sözleşmedeki her türlü yükümlülüklerden, her derecedeki kusurundan dolayı, gerek 3568 sayılı Kanun, gerek Vergi Usul Kanunun mükerrer 227. Maddesi ile anılan maddeler uyarınca karşılaşacağı her türlü mali yükümlülüğü (vergi, resim harç ve benzeri mali yükümlülükleri ile bunların cezalan ve zam, faiz gibi fer’ilerini) derhal karşılamakla yükümlüdür.” Dosya kapsamında bulunan vergi inceleme raporları incelenmiş olup; davacı şirket hakkında, vergi müfettişi … tarafından vergi incelemeleri yapılmış ve şirket hakkında düzenlenen 24/11/2014 tarihli 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ilişkin Kurum Geçici Vergi, Katma Değer Vergisi, Kurumlar Vergisi yönünden raporlar düzenlenmiştir. Raporlarda özetle; davacının yasal defterlerinde yer alan kayıtlar ile verdiği beyannamelerin birbirini tutmadığı, defterlerde olmayan bir kısım hesapların gelir tablosunda olduğu hususu tespit edildiği, vergilendirme dönemlerine ait defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların doğru bir vergi incelemesi yapılmasına imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması nedeniyle ihticaca salih olmadığı ve tutulması zorunlu olan defterlerinin veya verilen beyannamelerinin gerçek durumu yansıtmadığı ifade edilerek re’sen tarhı gereken bedel ve ceza miktarı hesap edilmiştir. Ayrıca bu raporların tamamında davalı şirket … tarafından kurumun beyannameleri gerekli özen ve titizlik gösterilmeden dikkatsiz ve özensizce gelişi güzel bir şekilde düzenlendiğinden 213 sayılı VUK’nun mük.227 ve 4 sıra no.lu Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkındaki Genel Tebliği hükümleri uyarınca mükellef adına tarh edilecek vergi, kesilecek ceza ve gecikme faizlerinde mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği ifade edilmiştir. Davalı şirket tarafından Beyoğlu … Noterliği’nden keşide edilen 31/07/2012 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamede, “…ödemekle yükümlü olduğunuz aylık 450,00 TL + KDV’den 7 aydır ödemediğiniz toplam cari hesabınızda görünen 3.731,09 TL’yi de iş bu ihtarın tebliğinden itibaren en geç 7 gün içerisinde tarafımıza ödemeniz; aksi takdirde ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte hakkınızda icra takibi yapılacağı, …gerekirse sözleşmenin feshi yoluna gidilip defter ve belgelerinizin de tarafınıza iade edileceği hususu..” ihtar edilerek, sözleşme tarafların mutabakatı ile 31/07/2012 tarihinde fesh edilmiştir. Mahkemece mali müşavir ve hukukçu bilirkişi heyetinden alınan 17/03/2017 tarihli raporda özetle; Davacı şirket; 2009, 2010 ve 2011 yıllarına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiki süresinde yapıldığı, defterlerin birbirini teyit ettiği ve defterlerin delil niteliği, 2012 yılına ait ticari defterlerin açılış tasdiki süresinde yapıldığı, kapanış tasdiki yapılmadığı, dolayısıyla defterlerin delil niteliği taşımadığı, davacı şirketin Gelir İdaresine beyan edilen gelir-gideri ile ticari defterindeki gelir-gider hesapları arasında fark bulunduğu, davacı şirketin incelenen 2009, 2010, 2011 ve 2012 yıllarına ait ticari defter ve belgelerinde Hesaplanan KDV’ye rastlanılmadığı, davacının hizmet satışından düzenlenmiş olduğu faturalarda KDV hesaplanmadığı, dolayısıyla KDV Beyannamelerinde de hesaplanan KDV bildirimi yapılmadığı, davacının vergi alacağı borcu ilişkisindeki Katma Değer Vergisi hesaplanmaksızın fatura düzenlenmesi, defterlerde olmayan gider kalemlerinin gelir gider tablosunda gösterilmesi gibi matrahı aşındıran iş ve işlemleri bildiği ve bu iş ve işlemlerin yapılmasını arzuladığı, zira hayatın olağan akışında bir mükellefin/tacirin Katma Değer Vergisi hesaplamaksızın fatura düzenlemesinin beklenmeyeceği, aynı şekilde matrahta erozyona sebebiyet vermek istenmesi hariç hiçbir mükellefin/tacirin gerçekte yapmadığı, bu yüzden defterlerine işlenmemiş, belgesi bulunmayan giderlerin gelir gider tablosunda gözükmesine, beyannamenin de bu şekliyle oluşmasına rıza göstermeyeceği, bunun da ötesinde meslek mensubunun, kendisine bu yönde bir talep gelmeksizin söz konusu kayıtları oluşturacağını düşünmenin de fazlaca anlamlı olmayacağı, nitekim davacının 2012 Kurumlar Vergisi Beyannamesindeki dönemde davalı meslek mensubuyla çalışmadığı, bu kerre ticari defterlerde gelir ve gideri bulunduğu halde beyannamesi, bilançosu boş ve gelir gider tablosu olmaksızın boş biçimde verildiği, şayet söz konusu kanuna aykırı iş ve işlemler vergi idaresince kavranmasaydı bunlardan kaynaklı kuralsız menfaat bütünüyle davacının mal varlığına katılacağı, bu noktada davacının mesele vergi idaresince kavrandıktan sonra ortaya çıkan kendisi için menfi sonuçları davalı ile paylaşma yoluna gitmesinin hukuka aykırı olacağının düşünüldüğü, bu nedenlerle dava konusu alacağa hak kazanmadığı yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi heyetinden alınan 05/05/2017 tarihli ek raporda ise; davacı tarafından rapora itiraz dilekçesinde davalı şirketin ilgili vergi idaresince düzenlenen raporlar doğrultusunda kusurlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin ise -mali iş ve muhasebe işleri mesleki bilgi ve uzmanlık gerektirdiğinden- kusurlu olmadığını, bilirkişi raporunda kamu hukuku bakımından davalı yanın sorumluluğuna gidileceği belirtilmişken, özel hukuk açısından aynı kanaate varılmamasının kanuna ve usule aykırı ve şahsi yorumlamalar sonucu olduğunu belirtmekle, davacı şirketin aralarındaki özel hukuk ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin sorumluluğuna dayanabilmesi için, ödediği kamu borcuna neden olan fiiller bakımından kusursuz bulunması gerektiğini, ancak davacı şirket söz konusu kamu borcunun doğmasına; Katma Değer Vergisi hesaplamaksızın fatura düzenlemek suretiyle sebebiyet verdiğini, defterlerde olmayan gider kalemlerini, gelir gider tablolarında göstermek suretiyle matrahı aşındırmak da hayatın olağan akışında meslek mensubunun bu yönde bir talep olmaksızın tek başına gerçekleştireceği bir fiil olmadığını, nitekim sonradan başka bir meslek mensubuyla çalışmaya başlayan davacının, 2012 Kurumlar Vergisi Beyannamesi de usulsüzlükler olduğunu, bu bağlamda, davacının kendi kusurlu fiillerinden doğan olumsuz sonuçlar için davalıya rücu hakkı olmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.Mahkemece bilirkişi raporlarında ifade edilen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de alınan raporlar hükme elverişli değildir. Zira davalı vekili cevap dilekçesinde “Şirketimizi temsilen davacı şirketin muhasebe işlemlerini yürüten personelimizin bizim bilgimiz dışında mükellef kurumun ilgili dönemlere ilişkin kurumlar vergisi beyannameleri ve kurum geçici vergi beyannamelerinde sehven eksik beyanda bulunması, yevmiye defterinden gelir tablosuna eksik aktarması, dolayısıyla vergi matrahını düşük göstermesini gerektiren geçerli bir sebep yoktur. Mükellef kurum temsilcisinin fazla vergi ödememe baskısı, düşük vergi ödeme isteği, vergi matrahını düşürmesi için telkinleri sonucunda tarafımıza bilgi vermeden sehven gelir tablosuna eksik aktardığını düşünüyoruz. Bu nedenle de davacı şirketin defter ve belgeleri üzerinden gelir tablosuna eksik aktarılan matrah farkına ait vergi tutarı kadar finansman sağlandığı değerlendirilmelidir.” şeklinde beyanda bulunmuş, vergi inceleme raporlarında “… tarafından kurumun beyannamelerinin gerekli özen ve titizlik gösterilmeden dikkatsiz ve özensizce gelişi güzel bir şekilde düzenlendiği” yönündeki tespitler yapılmış olup, bu hususlar hiçbir şekilde değerlendirilmemiş, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri uyarınca ve meslek mensubunun sorumlulukları çerçevesinde olay değerlendirilmemiş, vergi inceleme raporlarında re’sen tarh edilen bedeller ve cezalar ayrı ayrı incelenmemiştir. İlgili vergi dairesinden re’sen tarh edilen bedel, varsa faiz ve ceza miktarına ilişkin kayıtların, uzlaşma belgelerinin, davacı tarafından bu kapsamda yapılan ödemelere ilişkin kayıtların da dosya kapsamına alınmaması hatalıdır. Ayrıca dava dilekçesinde re’sen tarh edilen bedel, faiz ve ceza miktarının tamamına ilişkin kısmi olarak eldeki davanın açıldığı anlaşılmakla, davacı vekiline bu yönde açıklama yapmak üzere süre verilmesi, bu talep kalemlerin her biri yönünden davasını ayrıştırması istenmelidir. Açıklanan nedenlerle; yukarıda ifade edilen eksikliler ikmal edildikten sonra taraflar arasında imzalanan hizmet sözleşmesi hükümleri, yasal düzenlemeler değerlendirilerek, davacıya re’sen tarh edilen vergi bedeli, faiz ve cezanın uygulanmasına sebep olan işlemleri yapma yükümlülüğünün hangi tarafa ait olduğu belirlenerek, tarafların kusur ve sorumluluklarının tespit edilmesi, davalının hizmet konusu olan görevlerini tam olarak yerine getirip getirmediğinin belirlenmesi gerekirken eksik incelemeye ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dairemizin kararına uygun şekilde yargılama yapıldıktan sonra yeniden karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2015/799 Esas, 2017/1167 Karar ve 08/12/2017 tarihli kararının 6100 sayılı HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İadesine, 4-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye GELİR KAYDINA, istinaf karar harcının talep halinde davacıya İADESİNE, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1.g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.30/03/2022