Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/558 E. 2022/145 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/558
KARAR NO: 2022/145
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2017/463 Esas
KARAR NO: 2018/884
KARAR TARİHİ: 06/09/2018
DAVA: Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 09/02/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilin davalı kooperatife üye olduğunu, kooperatifin …2 blok … nolu dairesinin müvekkile ait bulunduğunu, müvekkilin üyelikten doğan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, kooperatifin Kartal … Noterliğinin 07/09/2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderildiğini, müvekkilin Bodrum … Noterliğinin 09/09/2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 20.000,00 TL borcun bulunmadığını bildirdiğini, kooperatifin 13/10/2016 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile 20.000,00 TL borcun 30 gün içinde ödenmesini talep ettiğini, müvekkilin Kartal … Noterliğinin 23/11/2016 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 20.000,00 TL borcun olmadığının bildirildiğini, kooperatifin müvekkilin üyelikten ihracına karar verdiğini, ihraç kararının Kartal … Noterliğinin 15/02/2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile 17/02/2017 tarihinde tebliğ edildiğini ileri sürerek haksız ve hukuka aykırı kötü niyetli yönetim kurulunun 14/02/2017 tarih 62 nolu kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacı tarafından sunulan adi belge fotokopisinde çift imza yer aldığını, 21/06/2014 tarihli kooperatif genel kurulunda seçilen yönetim kurulu üyelerinin kooperatif kaşesi üzerine atılacak üçlü müşterek imza ile makbuz imzalayabileceklerini, 1163 sayılı kooperatifler kanununun madde 16 ve kooperatifler tüzüğünün madde 14 uyarınca usule uygun ihraç sürecinin işletildiğini ileri sürerek haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, “Somut olayda dava konusu ihtilafın aslını davacının yapmış olduğu 05.08.2014 tarihli 20.000 TL’lik ödeme makbuzunun geçerli olup olmadığı hususu teşkil etmektedir. Davalı Kooparatif 21.06.2014 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyelerinin üçlü imza ile Kooparatifi temsil ve ilzam edeceğinin belirlendiğini, dolayısı ile davacı tarafından ibraz edilen makbuzun geçerli bir ödeme makbuzu olmadığını savunmuştur. Kooparatif yönetim kurullarının almış oldukları bu kabil temsil ve ilzam kararları genel olarak Kooparatifin 3. Kişilerle olan işlemlerinde geçerli olan ve bu işlemlerin sıhati için gerekli olan kararlardır. Ancak Kooparatif ve ortak ilişkilerinde genel kurulca açıkça belirtilmediği durumlarda aidat tahsil işlemleri yönetim kurulunun yetkili kıldığı muhasebe müdürleri veya tahsilat memurları tarafından da yapılmaktadır. Somut olayda tahsilat genel kurulca seçilen ve paranın tahsil edildiği tarihte yönetim kurulu üyesi olan şahıslarca yapılmıştır. Bu tahsilat karşılığında davacıya Kooparatif antet ve kaşesini taşıyan tahsilat makbuzu verilmiştir. Bu durumda davacı bu ödemeyi Kooparatif yöneticisine yapmakla mali yükümlülüğü sona ermiş olup, tahsil edilen paranın hesaplara intikali tahsilatı yapan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna geçmiştir. Kaldı ki ; 1163 Sayılı Kanunun 27. Maddesi, Kooparatif ana sözleşmesi ve ilgili yargıtay hukuk dairesinin yerleşmiş uygulamaları gereği parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir ortağın bu nedenle ve haklı olarak ihracına karar verilebilmesi için gerekli koşullardan biri de ortağa gönderilen her iki ihtarda da ortağın ödemesi gereken tutarın ana para ve varsa faiz olarak açıkça gösterilmesi gerekli olup, davacıya gönderilen ihtarlarda bu hususun açık olmadığı belirlenmekle ihtarnamede belirtilen miktarı ödeyen davacı hakkında verilen ihraç kararının iptalinin koşulları oluştuğu” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; Dosyada yer alan “imza sirküleri ” başlıklı Kartal … Noterliğinin 10.09.2014 tarihli … yevmiye nolu belgede, 21.06.2014 Kooperatif Olağan Genel Kurul Toplantısı akabinde 23.06.2014 tarihli … Nolu KARAR içeriğinde ” yeni yönetim kurulunun belirlendiği, yeni dönemde …’in sağlık sorunları nedeniyle işlerin aksamaması için yönetim kurulu başkanlığına …’ ın, yönetim kurulu başkan yardımcılığına …’ in, muhasip üyeliğe …, yönetim kurulu üyeliğine … ile … seçildiği ” yer aldığı, yine 21.06.2014 Kooperatif Olağan Genel Kurul Toplantısı akabinde 30.06.2014 tarihli … Nolu KARAR içeriğinde “… Kooperatifi temsil ve ilzama …kooperatifi taahhüt altına sokmaya ve ilzam edecek her türlü sözleşme ,senet, makbuz, çek ve belgeleri imzalamaya…bankalar, postane, ortaklar ve üçüncü şahıslardan kooperatif adına para tahsil etmeye… yönetim kurulu üyelerinden herhangi (3) üyenin kooperatif unvanı altında atacakları müşterek imza ile kooperatifi en geniş şekilde temsil ve ilzam edilmesine oybirliği ile karar verildi ” ifadesi yer aldığı, bu maddeler kapsamında davacının dosyaya sunduğu 05.08.2014 tarihli 20.000 TL makbuzun , kooperatif yönetim kurulunun 23.06.2014 tarihli … Nolu KARAR ile 30.06.2014 tarihli … Nolu KARAR’ ından sonra oluşturulduğundan söz konusu makbuzun, kooperatifi hukuki olarak usulen bağlayıcı nitelikte olmadığını, zira 30.06.2014 tarihli … Nolu KARAR da ortakların yaptığı ödemenin kooperatifi hukuken bağlaması için yönetim kurulu üyelerinden en az 3 üyenin imzasının bulunması gerektiği, Kaldı ki kooperatif imza sirkülerine bakıldığında ve dosyadaki makbuzda yer alan imzalar karşılaştırıldığında açıkça fark olduğu çıplak gözle dahi görüldüğü, söz konusu makbuzun sonradan sahte olarak hazırlandığı ancak mahkemece bu konuda inceleme yapılmadığı ayrı bir eksiklik olduğu, Yerel mahkemece davacının ihracına ilişkin ihtarlarda borcun faizi bildirilmediği gerekçesiyle ihraç kararının yerinde olmadığı gerekçesi de yanlış olup ihraç kararı ve noter ihtarlarında borcun 20.000 TL olduğu sabit olduğu belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, kooperatif üyeliğinden ihraca ilişkin yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkin ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun ortaklıktan çıkarılma esasları ve itirazı düzenleyen 16.maddesinde; “Kooperatif ortaklığından çıkarılmayı gerektiren sebepler anasözleşmede açıkça gösterilir. Ortaklar anasözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Anasözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Çıkarılma kararı gerekçeli olarak tutanağa geçirileceği gibi, ortaklar defterine de yazılır. Kararın onaylı örneği,çıkarılan ortağa tebliğ edilmek üzere, on gün içerisinde notere tevdi edilir. Bu ortak tebliğ tarihinden itibaren üç ay içerisinde itiraz davası açabilir. Tebliğ edilen karar, yönetim kurulunca verilmiş ise ortak, üç aylık süre içerisinde genel kurula da itiraz edebilir. Bu itiraz, ilk toplanacak genel kurula sunulmak üzere, yönetim kuruluna noter aracılığı ile tebliğ ettirilecek bir yazı ile yapılır. Genel kurula itiraz edildiği takdirde, yönetim kurulunun çıkarma kararı aleyhine itiraz davası açılamaz. İtiraz üzerine genel kurulca verilecek karara karşı itiraz davası hakkı saklıdır. Üç aylık süre içerisinde, genel kurula veya mahkemeye başvurmak suretiyle itiraz edilmeyen çıkarılma kararları kesinleşir…” hükmü düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 27.maddesi; “Ortakların yüklendikleri paylar için ödeyebilecekleri para tutarını anasözleşme belirtir. Kooperatif, sermaye yüklemlerinde borçlu veya sair ödemelerle yükümlü bulunan ortaklarından elden yazılı olarak veya taahhütlü mektupla, bu husus mümkün olmazsa ilanla ve münasip bir süre belirterek yükümlerini yerine getirmelerini ister. İlk isteğe uymayan ve ikinci istemeden sonra da bir ay içinde yükümlerini yerine getirmeyenlerin ortaklığı kendiliğinden düşer. Ortaklığın düşmesi alakalının, anasözleşme veya diğer suretlerle doğmuş borçlarının yok olmasını gerektirmez.” düzenlemesine yer vermiştir. Davalı kooperatif anasözleşmenin 14. maddesinin parasal yükümlülükler ile ilgili ihraç prosedürüne ilişkin 2. fıkrasında ise, ihraç kararı verilmeden önce parasal yükümlülüklerini 30 gün geciktiren ortakların noter aracılığıyla yapılacak ihtarı takip eden 10 gün içinde bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri halinde ikinci kez ihtar edileceği, ikinci ihtarı takip eden bir ay içerisinde yükümlülükleri yerine getirmeyenlerin ihraç edileceği düzenlenmiştir. Özetlemek gerekirse 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 27. ve davalı kooperatif ana sözleşmesinin 14/2. maddelerinde parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen kooperatif üyelerinin ihracı prosedürü düzenlenmiş olup, bu tür davalarda, mahkemece öncelikle, aidat borcunun ödenmesi için üyeye iki ihtarın gönderilip gönderilmediği ve bu ihtarların usulüne uygun olarak tebliğ edilip edilmediği, ilk ihtarnamenin ödemesi 30 gün geciktirilmiş borcu içerip içermediği, böyle bir borcun ödenmesi için birinci ihtarda 10 gün, ikinci ihtarda 1 aylık sürenin verilip verilmediği, bu süre içerisinde ödememe halinde müeyyidenin ne olduğunun ve ödenmesi istenen borcun miktarının ve neye ilişkin olduğunun açık ve anlaşılır olarak belirtilip belirtilmediği, ihtarnamelerde ödenmesi gereken borç miktarlarının da birbirini tutup tutmadığı tespit edilmelidir. Tüm bu aşamalarda bir eksiklik bulunmaması halinde ihtarlarda istenen borcun gerçek borç olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. ( Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 30/12/2015 tarih 2015/5149 E. 2015/8619 K. Sayılı ilamı) Belirtilen yasal düzenlemeler ve açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davalı kooperatifçe 20.000,00 TL aidat borcun ödenmesi için davacıya, Kartal … Noterliğince gönderilen 1. v 2. İhtarlara rağmen verilen süre içerisinde borcun ödenmediğinden bahisle davalı kooperatif yönetim kurulunun 14/02/2017 tarih 62 sayılı kararı gereği davacının kooperatif üyeliğinden ihracına karar verildiği, kararın 27/02/2017 de dacıya tebliğ edildiği, 20/04/2017 tarihinde davanın üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Somut olayda, davacı kooperatif üyesinin parasal yükümlülüklerine yerine getirmediğinden bahisle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 27. ve davalı kooperatif ana sözleşmesinin 14/2. Maddeleri uyarınca ihraç kararı verilmiş ise de anılan düzenlemelere göre ortağın ihraç edilebilmesi için, yasa ve anasözleşmeye uygun şekilde ihtar edilmesi ve ayrıca ihtara konu edilen borcun gerçeği yansıtması ve borç miktarında tereddüde meydan verilmemesi ve borcun hangi döneme ait aidat borcudan kaynaklandığı açıkça gösterilmesi gerekmektedir. Buna göre varsa davacının yapmış olduğu ödemeler belirlenerek bakiye aidat bedelleri, dönemleri belirtilmek suretiyle ihtar çıkartılması gerekir. Oysa davacıya çıkartılan ihtarlarda, davacının 20.000,00 TL aidat borcu bulunduğu belirtilerek borcun 10 gün içinde ödenmesi ihtar edilmiş ise de ihtarda belirtilen aidat borcun hangi dönemi kapsadığı, faiz içerip içermediği belirtilmeden toplam 20.000, TL aidat borcun tahsili için çıkartılan ihtarların usulüne uygun olmadığı dolayısıyla yasaya ve ana sözleşmeye aykırı ihraç kararının iptali gerekirken borcun para makbuzu ile ödendiği, davacının parasal yükümlülüğü kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararı her ne kadar sonuç itibariyle doğru ise de gerekçenin yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun gerekçe yönünden kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 bendi gereğince gerekçenin düzeltilmesi cihetine gidilerek ve usuli kazanılmış haklar gözetilerek yeniden hüküm tesis edilmesine karar verilmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun kamu düzenine yönelik hususlar dikkate alınarak HMK 355. Maddesi uyarınca KISMEN KABULÜ İLE, 2-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi Mahkemesinin 2017/463 Esas, 2018/884 Karar sayılı ve 06/09/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 3-Davanın KABULÜ İLE, a- Davalı Kooparatifin yönetim kurulunun 14.02.2017 Tarih ve 62 nolu davacının Kooperatif üyeliğinin iptaline ilişkin kararının iptaline, b-Alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harçtan mahsubu ile eksik bakiye 49,30 TL nin davalıdan tahsiline, c-Davacı tarafından sarf edilen dava açılış gideri: 67,40 TL, bilirkişi ücreti: 1.600 TL ve posta davetiye gideri; 92,60 TL olmak üzere toplamda 1.760,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ç-Davacı taraf kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT. uyarınca hesap edilen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, d-HMK’nun 333. Maddesi gereğince, karar kesinleştiğinde kalan gider avansının davacıya İADESİNE, İstinaf Giderleri Yönünden; 1-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre 98,10 TL başvurma harcının Hazineye irat kaydına, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine, 2-İstinaf başvurusunun kabul sebebine göre istinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 3-İstinaf yargılaması duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.09/02/2022 MUHALEFET ŞERHİ Asıl hükümde yargılama gideri olarak hükme bağlanan vekalet ücreti , asıl hükme bağlı fer’i nitelikte bir karardır. Bu sebeple istinaf yasa yolu başvurulması sonucunda KALDIRILAN bir hükümde fer’i nitelikte olan vekalet ücreti usuli kazanılmış hak doğurmaz. Nitekim Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 19.07.2011, 2011/5512-9527 sayılı ilamında ”… mahkemece hükmün yedinci bendinde aynen ”bozmadan önce birinci kararla taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdir edilmediğinden bu konu da temyiz bulunmadığından ve taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğunda taraf vekilleri lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına aynı nedenle yargılama giderlerinin davacılar üzerine bırakılmasına ”denilmiştir. Dairemizce, mahkemenin ilk kararı üzerine belirlenen bozma nedenlerine göre yeni bir hüküm kurulması gerekeceğinden , bozma ilamı vekalet ücreti ve yargılama gideri yönünden taraflar lehine kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Bu durumda, davaların kabul veya red durumuna göre taraflar lehine ve aleyhine olmak üzere vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken bu hususta yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir …” belirtilmektedir. Yargılama gideri arasında, yer alan vekalet ücreti Avukatlık ücret tarifesine göre hesaplanır. Bu halde, vekil ile müvekkilin kendi aralarında düzenlenen yazılı ücret sözleşmesi uyarınca belirlenen ücret değil, davadaki sonuçlara göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre belirlenmektedir. 4667 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik sonrasında, Avukatlık Kanunun 168/3 maddesi şu şekilde düzenlenmiştir. ”Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” Dairemizce davalı vekilinin süresi içerisinde sunduğu istinaf dilekçesinde ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise, resen gözetilmek suretiyle yapılan inceleme sonucunda; mahkeme kararının KALDIRILMASINA, dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmesi nedeniyle dairemizce oluşturulan karar tarihi nazara alınmak suretiyle vekalet ücretinin belirlenerek hüküm oluşturulması gerektiği kanaatine varılmakla; sayın çoğunluğun hükümde belirtilen vekalet ücreti yönünden görüşüne katılmamaktayım.