Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi 2020/530 E. 2022/34 K. 19.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
45. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/530
KARAR NO: 2022/34
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1176 Esas
KARAR NO: 2018/256
KARAR TARİHİ: 04/05/2018
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında davalı şirket nezdinde iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, gerekli sağlık personeli bulundurulması ve personeller hakkında sağlık taraması yapılması hakkında sözleşme imzalandığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmeye göre doğacak herhangi bir uyuşmazlıkta Kocaeli yargı çevresinin yetkili olduğunun belirtildiğini, bu nedenle davalı tarafından yapılan yetki itirazının yerinde olmadığını, müvekkili şirketin sözleşmeye konu tüm hizmetleri eksiksiz yerine getirdiğini ve bu hizmetleri faturalandırdığını, davalı şirketin hizmet karşılığı kesilmiş olan 30/09/2013-31/10/2013/-30/11/2013-31/12/2013 tarihli faturaları ödemediğini, yapılan sözleşme gereği faturaların 1 ay içerisinde ödenmemesinin sözleşmenin fesih sebebi olduğunu, müvekkili şirket tarafından davalı şirkete sözleşmenin feshi ve fatura bedellerinin ödenmesi gerektiğinin ihtar olunduğunu, ödeme yapılmaması sebebiyle Kocaeli … İcra Dairesinin … esas numaralı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin 14/04/2014 tarihinde borca ve yetkiye itiraz ettiğini, davalının itirazının haksız olduğunu, itirazın iptali gerektiğini, müvekkili tarafından yapılan faturalandırmaların sözleşme gereği olduğunu, borca itirazın yerinde olmadığını belirterek davalının haksız itirazının iptali ile alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydı ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; icra takibinin yetkisiz icra dairesinde açıldığını, icra takibine ve davaya bakmaya yetkili Gölcük icra daireleri ve Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, icra dosyasına sunulan beyanları tekrar ettiklerini, davacı şirketin, taraflar arasındaki sözleşmenin imzalanmasından sonra, sözleşme ve ilgili mevzuattan doğan yükümlülüklerin hiç birisini yerine getirmemiş olmasına rağmen, haksız ve dayanaksız bir şekilde müvekkiline fatura kestiğini ve söz konusu faturaların ödenmesi amacı ile ihtarname gönderip Kocaeli icra dairesinde takip başlattığını, müvekkili tarafından sözleşmeye konu hizmetlerin herhangi biri alınmamış olduğundan davacı tarafından hizmet verdiğini ispat etmesi gerektiğini, davacı tarafından sunulan delil listesinde ya da beyanlarında herhangi bir şekilde sözleşme gereklerinin yerine getirildiği belirtilmemiş olduğunu, anılan sözleşme sorumluluklarını yerine getirmeyen davacının yapılmayan bir işi faturalandırmak sureti ile buna ilişkin meblağları müvekkilinden talep etmesinin davacının kötü niyetini açık ve bir şekilde gösterdiğini belirterek davacının haksız ve hukuka aykırı davasının reddine, %20’sinden aşağı olmamak üzere davacının kötü niyet tazminatı ile cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece ” …Yapılan yargılama sonucu toplanan tüm deliller, dinlenen tanık anlatımları, SGK ve Çalışşma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdürlüğü cevabi yazıları, dosyaya sunulan sözleşme ve belgeler ile aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından; taraflar arasında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilgili yönetmelikleri kapsamında ortak sağlık ve güvenlik birimi ile iş yeri arasındaki hizmet sözleşmesi düzenlendiği, belirtilen kanun ve yönetmelik hükümleri uyarınca OSGB’lerin sunduğu her türlü iş sağlığı ve güvenliği hzimeti için İSG-KATİP sistemi üzerinden sözleşme yapılmasının zorunlu olduğu, İSG-KATİP sisteminde sözleşme bulunmadığı durumlarda iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki görevlerine başlatılamayacakları ve buna ilişkin yetkileri kullanamayacakları, bu nedenle iş güvenliği uzmanı, iş yeri hekimi ve diğer sağlık personelinin davalıya ait iş yerinde fiili olarak görev yapsalar dahi hazırladıkları raporların, düzenledikleri eğitimlerin ve bunlara ait sertifikaların, yaptıkları bildirimlerin, noter onaylı deftere işledikleri tespit ve öneriler ile yapılan diğer iş ve işlemlerin geçersiz sayılacağı, her ne kadar davacı tarafça sistem sorunu nedeniyle İSG-KATİP sistemine giriş yapılamadığı, ancak hizmetlerin verildiği, bu nedenle sözleşme uyarınca hizmet bedeline hak kazanıldığı iddia edilmiş ve bu hususta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yazışma yapılıp belirtilen bakanlığın ilgili biriminden gelen cevabi yazıda sistem sorunları olan bildirimlerin kendilerine geldiği belirtilmiş ise de, davacının hizmetinin de bu şekilde İSG-KATİP sistemi sorunu nedeniyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına aktarıldığına dair somut bir başvurunun ve bilginin bildirilmediği, bu nedenlerle sözleşme kapsamında davacının hizmet bedeli talep edemeyeceği, ancak tanık …’nın beyanlarından davacı tarafça davalı nezdinde sağlık taraması hizmetinin verilmiş olduğunun anlaşıldığı, sözleşmenin 4/3 maddesi uyarınca davalının sağlık taraması hizmeti konusunda ayrıca hizmet temin edebileceği ve bunun ayrıca ücretlendirileceğinin kararlaştırıldığı ve davacının davalıya sağlık taraması hizmetini sağladığı, bu hizmetin de bilirkişi raporu ile de belirlendiği üzere 2.758,88-TL tutarında olduğu anlaşıldığından icra takibinin tüm buna göre değerlendirilmesinde belirtilen sağlık taraması yönünden takibin yerinde olduğu, ancak İSG-KATİP sistemine girilmeksizin yapıldığı iddia edilen diğer hizmetlerin ise kanun, yönetmelik ve sözleşme kapsamında ücrete hak kazandırmayacağı kanaatine varılmakla davalının takibe vaki itirazının kısmen iptaline, alacak likit olduğundan davalının icra inkar tazminatı ile mahkumiyetine, davacı takibinde kötü niyetli bulunmadığından davanın reddedilen bölümü kapsamında davalının kötü niyeti tazminatı isteğinin ise reddine ” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece hatalı değerlendirme yapıldığı, sözleşmenin sisteme girilmemiş olmasında davacı şirketin kusurun bulunmadığı, bu nedenle verilen hizmetin yok sayılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, davalı tarafın ise davacının İSG katip sistemine kayıt yaptırmadığı için hizmet almadığı iddiasında da bulunmadığı, davacı şirket tarafından davalı iş yerinde görevlendirilen C sınıfı iş güvenliği uzmanları tebliğine göre A sınıfı işlerde görev yapacak olan kişiler olduğunun yargılama aşamasında da ortaya çıktığı, 21.12.2017 tarihli cevabi bakanlık yazısında da kusurun davacıdan kaynaklanmadığının ortaya çıktığı belirtilerek mahkemece verilen kararın kaldırılması talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK’nun 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı yönü gözetilerek yapılmıştır. Dava, OSGM hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine, davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Kocaeli … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı icra dosyası ile davacı tarafından davalı hakkında 9.259,64 TL asıl alacak, 338,51 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 9.598,15 TL alacağın tahsili istemiyle 08/04/2016 tarihinde başlatılan ilamsız icra takibine ilişkin ödeme emri davalı/borçluya 11/04/2014 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı tarafından takibe (borca ve yetkiye) 14/04/2014 tarihinde itiraz edilmesi üzerine davacı tarafından 26/06/2014 tarihinde İİK 67. maddesi gereğince yasal süre içerisinde dava açılmıştır. İcra takip dosyasında yer alan faturanın incelenmesinden 30.09.2012,31.10.2013,30.11.2013 ve 31.12.2013 tarihli faturalarının hizmet bedeli açıklamalı olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında düzenlenen 19.4.2013 tarihli sözleşme gereğince, Davalının … Mah. … Bulvarı No:1… Gölcük/Kocaeli Hadımköyde bulunan iş yerinin ,iş sağlığı ve iş güvenliği uzmanlığı hizmetlerinin Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi (OSGB) olan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından onaylı Ortak Sağlık ve Güvenlik Biriminden İşyeri Hekimliği, İş Güvenliği Uzmanlığı ve Diğer Sağlık personeli hizmetlerini kapsadığı, ayrıca hizmet alanının talep etmesi halinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri kapsamında mobil araçlarda yapılacak olan sağlık taramaları, aşılar, personel ilk yardımcı sertifika eğitimleri, yangın eğitimleri, mesleki eğitimler, teknik ölçümler, sağlık bilimleri sağlanacak ilaç, tıbbi demirbaş, medikal malzeme, ilk yardım malzemesi, yangından korunma malzemeleri, çevre koruma malzemeleri, haşere ilaçlama hizmetleri, iş güvenliği işaret ve levhaların, kişisel koruyucu giysi ve donanımlar gibi materyalleri ayrıca verecek ücret teklifleri dolayısıyla sağlanacağı, bu sözleşmeyle ilgili olarak taraflar arasında doğabilecek her türlü ihtilafta Kocaeli mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olduğu, sözleşmenin 19.04.2013 tarihinde başlayarak 1 yıl boyunca devam edeceği, sözleşmenin 5. Maddesinde hizmet bedelinin fatura tarihinden itibaren bir ay süre içinde ödenmesinin gerçekleştirmemesinin sözleşmenin fesih sebebi sayıldığı belirtilmiştir . Kocaeli … Noterliği vasıtasıyla davacı tarafçı davalıya çekilen 19.04.2013 tarihli İş Sağlığı ve İş Güvenliği kanunu kapsamındaki sözleşmenin fesih bildiriminde sözleşmede yer alan yükümlülüklerin ve hizmetlerin davacı tarafça yerine getirildiği ancak verilmiş olan hizmetlere karşı kesilen faturaların keşide tarihine kadar ödenmediği ve sözleşmenin 5. Maddesinin de fıkrası uyarınca hizmet karşılığı kesilmiş faturaların bir ay içinde ödenmemesinin sözleşmenin fesih sebebi olduğu belirtilmekle 19.04.2013 tarihli iş sağlığı ve iş güvenliği hizmeti sözleşmesinin feshedildiği belirtilmiştir. Davacı vekilince mahkemeye sunulan 14.08.2014 tarihli beyan dilekçesinde, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında verilen hizmet veren personel, bu personele ilişkin sertifikalar, diplomalar ile davalı tarafa verilen hizmetleri içerir belgelerin dilekçe ekinde mahkemeye sunulduğu belirtilmiş ve sunulan belgenin incelenmesinde, davacı şirkete ait sağlık çalışmasının 11. 7.2013 tarihinde yapıldığı ve sonuçlarının 31.7.2014 tarihinde teslim edildiği, buna ilişkin 43 kişinin isim listesinin yer aldığı, iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitime katılım formlarının düzenlendiği, 31.08.2013, 18.07.2013, 18.07.2013, 22.08.2013 tarihli formlarda eğitimcinin … olarak belirtildiği, katılımcı personel listesinin eğitime katılım formunun alt kısmında yer aldığı, katılımcı personellerin imzasının alındığı, dava dışı …’a ait hizmet döküm cetvelinin bir örneğinin sunulduğu ve dava dışı sigortalıya ait işe bildiri giriş bildirgesinin incelenmesinde davalı şirket çalışanı olduğunun anlaşıldığı, dava dışı …’ın mimar meslek grubunda, iş güvenliği uzmanlarının göre, yetki, sorumluluk ve eğitimleri hakkındaki yönetmelikte belirtilen nitelikleri haiz olduğu belirtilerek A sınıfı iş güvenliği uzmanı unvanını hak kazandığına dair iş güvenliği uzmanı belgesinin dosyada yer aldığı, işyeri hekimliği sertifikasına ait dava dışı kişilerin Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı’nca düzenlenen sertifikaların bir örneğini ve risk değerlendirme formlarının sunulduğu anlaşılmaktadır. Tanık beyanları: Davacı tanığı … duruşmada alınan beyanında özetle; davacının davalıya yapmış olduğu dava konusu iş sebebi nedeniyle 2013 yılında çalışmaya başladığı, mimarlık olan mesleği nedeniyle C sınıfı sınıfı iş güvenliği sertifikasının bulunduğu, ancak daha sonra kendisini A sınıfı sertifikası verilmesi nedeniyle yapılan sağlık tanınmasında davalı şirketin tüm işçi ve personellerin sağlık taramasının yapıldığı beyan etmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından mahkemeye yazılan 9.1.2017 tarihli cevabi yazıda , davalı şirket adına birçok sicil numarasını bulunduğu fakat davacı ve davalı arasında herhangi bir sözleşme kaydının bulunmadığının tespiti yapıldığı, A sınıfı iş güvenliği uzmanı çalışması gereken iş yerlerinde hizmetlerin İSG-katip sisteminde kaydının yapılması gerektiği belirtilmiştir. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından mahkemeye gönderilen 21.12.2017 tarihli yazı cevabında; C sınıfı iş güvenliği uzmanlarının İSG-katip üzerinden elektronik ortamda görevlendirmelerine imkan sağlandığı, SGK’dan aktarılan veriler ile iş güvenliği uzmanlarının geçmişte çalıştıkları iş yerlerinin tehlike sınıfları ve hizmet gün sayısı kontrol edilerek sistem üzerinden otomatik olarak görevlendirme yapılmasına izin verildiği ancak söz konusu dönemde genel müdürlüğe yazılan yazılı ve sözlü başvurularda bazı iş güvenliği uzmanlarının gerekli şartları taşıdıkları halde görevlendirmelerin yapılamadığının bildirildiği ve yapılan inceleme neticesinde bu durumda olan uzmanlardan geçmişte kamu çalışanlarının da SGK üzerinden hizmet sürelerinin tamamının gelmediği, özel sektörde çalışanların ise yine SGK üzerinden iş yerlerinin tehlike sınıflarının eksik geldiği ve bu nedenle sistemin görevlendirme yapılmasına izin vermediğini tespit edildiği, söz konusu durumun çözümü için çalışmalarının başlatıldığı, ancak Danıştay kararı ile ilgili mevzuat bu uygulamaların iptalinin tebliğine istinaden yapılan görevlendirmenin iptal edildiği ve yeni görevlendirme yapılmasına izin vermediği belirtilmiştir. İş sağlığı ve güvenliği eğitimcisi, iş güvenliği uzmanı ve borçlar hukuku – sözleşme hukuku uzmanı tarafından düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; OSGB’lerin sunduğu her türlü iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin İSG katip sistemi üzerinden yapılması gerektiği, bu sistemde sözleşme bulunmadığı durumlarda iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin iş sağlığı ve güvenliği kanunu kapsamındaki görevlerini başlatılamayacağı ve yetkilerini kullanamayacakları, davalıya ait işyerinde fiili olarak görev yapsalar dahi hazırladıkları raporların, düzenledikleri eğitimlerin ve bunlara ait sertifikaların, yaptıkları bildirimlerin noter onaylı defteri işledikleri tespit ve öneriler ile yapılan diğer iş ve işlemlerin geçersiz sayılacağı, bu nedenle davalı şirkete alacaklara karşı başlatılan ilamsız takip ve icra inkar tazminatı ile faiz talebinin reddedilmesi yönünde rapor düzenlenmiş ve bilirkişi heyetinde yer alan borçlar hukuku – sözleşme hukuku uzmanınca muhalefet şerhli olarak ayrı rapor düzenlenmiştir. Borçlar hukuku ve sözleşmeler hukukçusu bilirkişi tarafından düzenlenen raporda özetle; sözleşme uyarınca davacının üstlendiği yükümlülükleri yerine getirebilmesi için ön şartı sözleşmenin İSG-katip sistemine girişin yapılması olduğu, ancak dosya içerisinde yer alan belgeler incelendiğinde sözleşmenin tescilinin yapılmadığı, sözleşmenin 4. Maddesinde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti kapsamında mobil araçlar ile de sağlık taraması gibi hizmetlerin yapılabileceğinin belirtildiği bu haliyle sağlık taraması hizmetinin sözleşmede belirtilen ücrete dahil olmayıp davalının isteği halinde ayrıca ücretlendirilecek bir hizmet olduğu, bu nedenle hizmetin yönetmelik gereği yapılması gereken mecburi bir sağlık taraması olup olmadığının tespitine önemli olduğu, mecburi bir sağlık taraması olarak kabul edilmesi durumunda sisteme tescil yapılmadığından sözleşmeye uygun bir borç ifasından bahsedilemeyeceği için fatura bedelinin talep edilemeyeceği, ancak yapılan sağlık taramasının davalının ihtiyari olarak işçilerin sağlıklarının kontrolü amacını taşıması halinde tescil şartı aranmayacağı için sağlık taramasına ait fatura bedellerinin talep edebileceği ve bu haliyle 30.11.2013 tarih 2.293,88 TL bedelli ve 31.12.2013 tarih 465 TL bedelli olmak üzere toplam 2.758,88 TL’nin davacıya ödenmesi gerektiği yönünde rapor düzenlenmiştir. Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde taraflar arasında iş yeri hekimliği ve güvenliği konusunda anlaşma sağlandığı fakat sözleşme ve ilgili mevzuattan doğan yükümlülüklerinin davacı tarafça yerine getirmediği ve sözleşmeyi konu hizmetlerin alınmadığı belirtilmiştir. Bu haliyle taraflar arasında düzenlenen ve dosyaya ibraz edilen sözleşmeye davalı tarafından herhangi bir itirazının bulunmadığı açıktır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, bilirkişi raporunda belirlenen 2.758,88 TL tutarındaki sağlık taraması hizmeti nedeniyle verilen hizmet yönünden davanın kısmen kabulüne dair karar verilmiş ve fazlaya dair talep ise reddedilmiştir. İşbu karara yönelik davacı tarafça istinaf yasa yoluna başvurulmuş, davalı vekilince sunulan cevap dilekçesinde her ne kadar yerel mahkemenin vermiş olduğu kısmen kabul kararının kaldırılarak davanın külliyen reddine dair karar verilmesi talep edilmiş ise de; beyan dilekçesi içeriğinde mahkemenin kararının kabulü ilişkin kısmının kesin olarak verildiği için istinaf yasa yolu başvurulmadığı belirtilmiştir. Kanunda özel bir hüküm bulunmadıkça, geçerlik şartı olan şekil noksanlığının sözleşmeyi geçersiz kılması genel kural ise de, bu kural da MK’nun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük ilkesine aykırı düşecek tarzda uygulanamaz. TMK 2/1 maddesine göre herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. 2.2 maddesine göre de bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni korumaz şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca 6100 Sayılı HMK.’un 28/1 maddesine göre “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. ”… Dairemizin emsal nitelikteki (2000/5430 Esas, 2000/6618 Karar ve 11.09.2000 Tarih) kararında da belirtildiği üzere, her ne kadar tapulu bir taşınmazın haricen devri sonucunu doğuran sözleşmeler (BK’un 213, MK’nun 706, Tapu Kanunu 26) geçersiz ise de, davacının üzerine düşen edimini yerine getirmesi ve davalının da edimlerin büyük bölümünü yerine getirmesinden sonra, şekle aykırılığa dayanarak geçersizlik iddiasında bulunması dürüstlük kuralına aykırı ve adalet duygularını ağır şekilde zedeleyici olabilir. Kanunda özel bir hüküm bulunmadıkça, zorunlu şekil şartına aykırılık nedeniyle geçersiz bir sözleşmede ifanında geçersiz kalması genel kural ise de, söz konusu geçersizliğin ileri sürülmesinin hukukun genel ilkeleri arasında yer alan TMK’nun 2 nci maddesinde yazılı dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmesi halinde geçersizlik müeyyidesi uygulanamaz. Ayrıca, her ne kadar taşınmaz devri, noter önünde satış vaadi sözleşmesi veya tapu sicil memuru önünde bizzat devir gibi resmi şekil şartına tabi ise de, ortaklar arasında şirketler hukukuna özgü bir biçimde, bir tür tasfiyeyi içeren protokol hükümlerinin ilke olarak geçerli olduğunun kabulü gerekir. O halde mahkemece, uyuşmazlığın yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda ele alınması, sözleşme üstlenilen edimlerin yerine getirilip getirilmediğinin incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi eksik incelemeye dayalı olup doğru görülmemiştir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2018/2379 E 2018/8069 K sayılı ilam) Davalı taraf düzenlenen sözleşmenin gereği gibi ifa edilmediği iddİasında bulunmaktadır. İş bu nedenle öncelikle ispat yükü üzerinde durulması gerekmektedir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun birinci bölümünde borç ilişkileri, birinci ayrımında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri ve 1. maddede ise, sözleşmenin kurulması düzenlenmiştir. Aynı yasanın 12. maddesinde, sözleşmelerin şekli üst başlığı ile, sözleşmelerin geçerliliğinin kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığına yer verilmiştir. Somut olayda olduğu gibi, yasa koyucu tarafından, tacirler arası hizmet alım sözleşmesi konusunda herhangi bir şekil şartı getirilmemiştir. Diğer yandan salt fatura düzenlenmesi fatura konusu alacağın varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu nedenle, alacak iddiasında bulunan davacının fatura konusu hizmeti davalıya verdiğini ve fatura alacağına hak kazandığını usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Davalı tarafça, fatura konusu hizmetin verilmediği iddia edildiğinden, iddiasını ispat külfeti davacıya ait olacaktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK’nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Somut uyuşmaz yönünden de bu kapsamda inceleme yapıldığında ; geçerlik şartı olan şekil noksanlığının sözleşmeyi geçersiz kılması genel kural ise de, bu kural da MK’nun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük ilkesi uyarınca değerlendirilmeli ve dosyada delil olarak sunulan ve davalı tarafa verildiği iddia olunan hizmetleri içeriği bilgi ve belgeler, sertifikalar, diplomalar, icra takip dosyasına sunulan ve takip dayanağını oluşturan faturalar ve davacının davacı şirkete ait ticari defter ve belgeleri delil olarak belirtmesi nazara alınarak inceleme yapılması, mali müşavir bilirkişinden fatura dönemine ait ticari defterler incelenerek rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir. Bu durum karşısında mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın yukarıda açıklanan şekilde incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, somut uyuşmazlığa uygun ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı HMK’nın 353-(1).a.6 maddesi gereğince dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, 2014/1176 Esas, 2018/256 Karar ve 04/05/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal MAHKEMESİNE İADESİNE, 4-Harçlar Kanunu gereğince davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde DAVACIYA İADESİNE, 5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-g bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/01/2022